![]() |
Arıza _Bir Arıza'nın Anatomisi
ARIZALARIN KUTSAL/BAŞKALDIRI KİTABI ÇIKTI: "NE MUTLU ARIZAYIM DİYENE!"
Sinem Ersever'in yazdığı 'Arıza' adlı kitap, 'arızaların aklını okuma kitabı' gibi düşünülmüş. Bir arızanın kendini anlama ve arızalarını anlamlandırma çabasını inceleyen bir çalışma. Kitap, arızaların normallere başkaldırı kitabı olarak kurgulanmış. Yazarın sloganı; "ne mutlu arızayım diyene!" Siz de benim gibi kendini 'arıza' hissedenlerden misiniz? Arıza olduğunuzu biliyor ama neden arıza yaptığınızı bir türlü çözemiyor musunuz? O zaman ’sizinle arızalarımız üzerine konuşmalıyız!’ Alfa Yayınları'ndan çıkan, Sinem Ersever'in yazdığı 'Arıza' adlı kitabı ilk gördüğümde 'kendimi kullanma kılavuzumu' bulduğum hissiyle, sevindim. Bir yandan da tedirgindim, "ya içi boşsa ve hayal kırıklığı yaşarsam?" Bu düşüncem haklı bir şüphe miydi, yoksa 'arızalı düşünceler'imden biri miydi? Kafamın içinde bu düşüncelerle boğuşurken, -ki biz arızalar bunu hep yapar- Arıza kitabıyla daha başında arızalı bir ilişki kurmaya başladığımı fark ettim. Bir süreliğine arızalarımın ’pause’ tuşuna bakıp, kitaba yöneltim. ARIZA YAZARI, BÜYÜK ARIZA OLMALI! Kitapla ilişkimi bir yana bırakıp, yazarı üzerine düşünmeye başladım. Bir arızanın anatomisini kim yazabilirdi? Elbette bir arıza! Peki nasıl bir arıza? Kıdemli miydi? Arızası derin miydi? Ona arızalar adına, arızalar için, arızalar üzerine kitap yazma hakkını ne veriyordu? Nasıl ki, başarı üzerine kitap yazmak için başarılı olmak gerekiyorsa, Arıza üzerine kitap yazabilmek için de, önce "ağır siklet bir arıza" olmak lazımdı! Bu düşüncelerle, yazarın arızalarını araştırmaya karar verdim. Yazarıyla ilgili önce kitap içinde araştırma yaptım, özgeçmişi bile yoktu. İnternete baktım ciddi bir şey yoktu. Ekşi sözlüğe baktım yoktu. Arızalı aklım, bilgi boşluğunu paranoyalarla doldurmaya başladı. Belki de böyle biri hiç yoktu! Sonunda kitapta yazılanları ipucu olarak değerlendirip, yazarı çözmeye karar verdim. ARIZACA YAZILMIŞ BİR KİTAP! 'Bir Arıza'nın Anatomisi' üst başlığıyla sunulan kitapta, Sinem Ersever, "Bu kitap, arızalar için, arızalara göre, bir arıza tarafından ve 'arızaca' yazılmıştır" diyor. Önce kitabın 'arızalardan nasıl kurtulabileceğimizi' anlatacağını düşünüyordum. Oysa, yazarın tavrı tam tersineydi. Kitap bir arızanın kendi kimliğine sahip çıkması yönünde tavır koyuyordu. Okuruna, arızalarını gizlemesini değil, kimlikleştirmesini öneriyordu. Yazar ’devrimci’ bir tavırla, normallere bayrak açmış; "arızamız kusurumuz değil, kimliğimizdir!" diyor. "Dünyanın tüm arızaları birleşmeliyiz, terapistlerimizden başka kaybedeceğimiz kimse yok!" gibi cümlelerinde, sol söylemlere de gönderme yapıyor. Arıza devriminin sloganı da şu, "ne mutlu arızayım diyene!" Siyasi ve sosyal hayatımızda iz bırakan, pek çok söz, 'arıza dili ve edebiyatı'na çevrilmiş durumda. Yazar "yeter artık söz arızalarındır!" diyor, 'arıza hakları beyannamesi' hazırlanmasını öneriyor. İş hayatında arızalara 'pozitif ayrımcılık' yapılmasını savunuyor. 'Arıza manifestosu' yayınlıyor. Yazar kitabın arızaların dünyasını ’içeriden’ deşifre ediyor. Arızaların dışarıdan nasıl göründüğünü değil, dünyayı nasıl gördüğünü de anlatıyor. Gelin arızalar bir olalım, daha güçlü olalım mesajları da var; "Kitapta, biz arızaların 'Tek kişilik insanlar' olsak da 'yalnız' olmadığımıza dikkat çekmek istedim. Aslında, sandığımızdan daha kalabalığız!" BİLGİ ÇAĞINA DEĞİL, ARIZA ÇAĞINA GİRMİŞ DURUMDAYIZ! Kitap arızaları normallere, normalleri arızalara anlatıyor. Bir anlamda iki tarafı birbirine 'tercüme etme' işlevi görüyor. Bir tür, PC beyinli normaller ile Machintosh beyinli arızalar arasındaki ara bağlantı kablosu gibi çalışıyor! 'İçindekiler'ine bakıldığında, sonu başında başı sonunda olan kitap, okuruna kısaca 'arızasın sen arıza kal' diyor. Kitapta, arızalar farklı boyutlarıyla ele alınıyor. Aşkta arıza, işte arıza, evde arıza, okulda arıza gibi. Arızalar ile normaller arasındaki farklar da iyi özetlenmiş. Türk olmak ile arızalı olmak üzerine ilginç tespitler yapılmış. Yazara göre arızaların ortak özellikleri, duygusal istikrarsızlıkları ve bulanık mantıkları. Bunlar arızaların görüş netliğini bozuyor. Sonuçta değişken ve arıza insanlar ortaya çıkıyor. Yazar, artık arıza çağına girdiğimizi vurguluyor: "Bilgi çağına girmeyi beklerken, 'arıza çağı'na girmiş durumdayız. En son tıbbi teşhisler kitabı, 365'e yakın arıza çeşidi tanımlıyor. Her güne bir arıza düşüyor!" Haksız da sayılmaz. Gazeteler "arıza" insanların yaptıklarını anlatan haberlerle dolu. Üçüncü sayfadan, magazine her alanda 'arızalar' sahnede. Küresel ekonomik kriz, küresel bir "arıza dalgasını" da beraberinde getirdi. KİTABIN YAZARI DA BİR ARIZA! Yazar kendine sürekli 'arıza' denmesinden yola çıkıp, arızaların kim olduğunu araştırmış. Çok güçlü bir kaynak taraması yapmış. Komik ve bilgilendirici bir dil geliştirmeye çalışmış, daha önceki bir broşür çalışması sayılmazsa, ilk kitabı olması nedeniyle, iyi bir başlangıç yaptığı söylenebilir. Dahilik ile delilik arasındaki ince sınır hattı da kitaba konu olmuş: "Bilirsiniz, normaller oldukça pragmatiktir. Arızasından fayda üretmeyenlere "bela", üretebilenlere "deha" derler! Yani belalar da bizden, dehalar da!" diyerek arızaların yaratıcılıklarına gönderme yapıyor. Arıza dehalar listesi ilginç. Okuyunca insanın, arıza olası geliyor. Gençleri arıza olmaya özendirmesi nedeniyle okullarda okunması yasaklanabilir bu kitabın! Sinem Ersever, normaller ile arızalar arasındaki farkları sıralarken self-sabotaja meyilli arıza beyinlerin nasıl çalıştığına da değiniyor. "Biz arızaların beyninin girişindeki algı aynası, normallerinki gibi tek biçimli değildir. Daha çok her biri farklı olan sirk aynalarına benzerler. Bazılarımızınki, yansıyan her olayı olduğundan büyük gösterir. Bazılarımızınki her şeyi küçültüp önemsizleştirir. Ancak 'mutlaka' olayları çarpıtıp beynimizin ilgili birimine iletir. Yani olaylar, biz onları yorumlamadan çok önce algımız tarafından çarpıtılmıştır..." NORMALLLERİN DÜNYASINDA ARIZA OLARAK YAŞAMAK! Yazarın, normallerin egemen olduğu bir dünyada "öteki" olarak var olmaya çalışan arızalara verdiği sosyalleşme taktiklerinden biri ilginç; "Normallerle aynı dünyada yaşamayı biz seçmedik. Ancak bu durumu değiştiremeyeceğimiz için zaman zaman onları kendimize uydurmamız ya da bizim onlara uyduğumuzu 'sandırma'mız şart! Bunu yapabilmek için de 'sosyalleşme müfredatı'nı bilmeniz gerekir. Sosyal senkronizasyon becerisi, bu müfredatın ilk dersidir. Herkes ağladığında ağlamalı, herkes güldüğünde de gülmelisiniz..." Kitap boyunca sık sık ezber bozan arızalar ve düzenden yana normaller arasındaki farklar, siyah ve beyaz gibi lanse ediliyor gibi gelse de ilerleyen bölümlerde ayrımın bu kadar keskin olmadığını görüyorsunuz: "Her arızanın içinde biraz normallik, her normalin içinde biraz arızalık vardır", diyor yazar. Sonuç olarak, arızalar üzerine Türkçedeki ilk kapsamlı çalışma kitapçılarda görücüye çıktı. Türkiye'de arkeoloji, İngiltere'de medya eğitimi gören Sinem Ersever, yerli ve yabancı kaynaklar üzerinde bir yılı aşan bir araştırma sonucunda bu kitabı yazmış. Akademik araştırmalardan edebi metinlere kadar kapsamlı bir incelemeyle 'bir arızanın anatomisini' çıkarmış. Çevremizdeki arızaların sayısı ve artış hızını düşündüğümde çok satacağına kanaat getirmiştim ki, kitabın 48 saatte ikinci baskısını yaptığını öğrendim. Kitaptan arıza olmak üzerine aforizmalar: • Arızalar 'birey' halinde, normaller 'birlik' halinde yaşarlar. • Her normalin içinde biraz anormallik, her arızanın içinde biraz normallik bulunur. • Arıza aklın öteki yüzüdür. Her arızadan bir deha çıkmasa da, her dehadan bir arıza çıkar! • Arızalı atalarını dinle: 'Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğine, arıza ol, dünya senin kahrını çeksin!' • Modern tıp kitapları 365 farklı arıza çeşidi sayıyor. • Her güne değişik bir arıza! Artık bilgi değil, arıza çağındayız. • Dünyanın tüm arızaları birleşelim ve sesimizi yükseltelim, terapistlerimizden başka kaybedecek şeyimiz yok! • Ne mutlu arızayım diyene! ARIZA Sinem Ersever Alfa Yayınları |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.