![]() |
Hayatımızdaki İnce Şeylere Dair, Prof.Dr.Ahmet İnam..
Hayatımızdaki İnce Şeylere Dair, Prof.Dr.Ahmet İnam
Yazarı :Prof.Dr.Ahmet İnam Yayınevi :Pan Yayıncılık Yayın Yılı :2000 Dili :Türkçe KİTAP TANITIMI: "Kendimizi yaşayamıyoruz, tanıyamıyoruz. Doya doya üzülemiyor, doya doya sevinemiyoruz. Çevremize uyma, başkalarına göre yaşama endişesi, iç dünyamızı geliştirmemizi engelliyor. İçi olmayan, sığ insanlar oluyoruz. Çok az sözcükle konuşuyoruz. Yargılarımızı basmakalıp dünyayı algılayışımız sıradan; sürünün silik "koyunları" olup çıkıyoruz. İsyanımız yok! Olsa da içimizde kalıyor. Etrafımızı kollayarak yaşadığımız için, "herkes gibi", "herkes kadar", "bu kadar" olduğumuzu düşünüyoruz. Hayat "anlam vererek" yaşanıyor. Hayata nasıl bir anlam yüklüyorsak, hayatımız öyle oluyor. Anlam ufkumuz çok dar: Dünyanın "bu kadar" olamayacağını anlayamıyoruz. Hayat öylesine zengin ki! Bu zenginliği yaşamanın elbette biyolojik, sosyolojik, politik, ekonomik, düşünsel, ideolojik, inançlarımızla ilgili koşulları var. Bu koşulları aşabilmenin temel koşullarından biri, hayata karşı tavrımızı değiştirmekten geçiyor: "Bu kadar değil" hayat! "Ben bu kadar değilim" Ötelerde bir can var. Olağanlığı içine tıkıldığımız hayatın olağanüstülüğü var. Hemen önümüzde. Gözlerimizin önünde göremiyoruz." YAZAR HAKKINDA: 1947 Sandıklı doğumlu. 1971'de ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümünü bitirdi. 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne doktora öğrencisi olarak girdi. Bu yıldan itibaren, doktora tezini verinceye dek, aynı fakültede Latince ve Eski Yunanca derslerini izledi. 1980 yılında, yardımcı dalı Eski Yunan Edebiyatı, Ana dalı Sistematik Felsefe ve Mantık olmak üzere, doktora sınavlarını pekiyi derece ile verdi. Doktora tezi: "Edmund Husserl'de Mantığın Yeri". 29.9.1980'de Beşeri Bilimler Bölümüne asistan olarak girdi. Aynı bölümde sırasıyla, 5.11.1980'de öğretim görevlisi, 15.7.1981'de yardımcı doçent ve 21.10.1983'de Sistematik Felsefe ve Mantık Ana Bilim Dalında doçent oldu. Nisan 1989'da profesörlüğe atandı. 16 Mayıs 1994-5 Haziran 2000 tarihleri arasında Felsefe Bölüm Başkanlığı yapmıştır. Haziran 2003 tarihinde başladığı ODTÜ Felsefe Bölüm Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir. Mantık, bilim felsefesi, bilgi teorisi başta olmak üzere, felsefe tarihi, kültür felsefesi ve ahlak felsefesi alanlarında çalışmalarını sürdürüyor. Amacı, çağımızdaki insanı, bilim, sanat, din ve kültür etkinlikleri içinde kavramaya çalışmak. İngilizce'nin yanında, Almanca, Fransızca, Latince ve Eski Yunanca'dan okumalar yapabiliyor. Evli ve bir çocuk babasıdır.
Uzun yıllardır Gönül Felsefesi olarak adlandırdığı felsefi bir arayışı sürdüren ODTÜ Felsefe bölümü profesörü Ahmet İnam "Hayatımızdaki İnce Şeylere Dair" adlı kitabıyla, gündelik kaygıların yoğunluğu nedeniyle gözden kaçırdığımız ayrıntıları, incelikleri bize yeniden anımsatıyor. Hayattan, Akademiden ve Şiirden başlıklı üç bölüme ayırdığı kitabında, İnam ince yaşamanın gerekli olduğuna inandığını vurgulayarak söze başlıyor. İnam'a göre ince insan olmak, iç özgürlükle eşdeğerdir. Üstünkörülük, sıradanlık inceliği engellerken, güzellik, yükseklik, derinlik ve genişlik olanaklı kılar. Kendi deyimiyle "ince hastalıklar hastanesinde hastabakıcı" olarak uzun yıllar çalışmış olduğundan gözlemlerini okurla paylaşma niyetiyle yola çıkan yazar, giderek kabalaşan ve hoyratlaşan hayatın içinde inceliğin ne anlama geldiğine ilişkin bir sorgulamayı sürdürürken, bunu okur tarafından yanlış anlaşılmaktan hiç korkmaksızın gerçekleştirir. Uzak bir sevgiliyi çağrıştıran okura "ölümüm" diye seslenirken kendini tarlaya saçılan bir tohum gibi algılar. Bir kıyı adamı olduğunu, çöldeki yalvaçlar gibi, ıssızlığın ortasında, tenhalarda kalmışlığını dile getirirken, okurun onun peşine düşmesini, izini sürerek unutulmuş, gözden ırak bir arka sokaktaki dükkanını bulmasını ister. Kıyıda kalmayı, kıyı insanı olmanın sağladığı güvenlikli yaşam biçimini yeğlerken, içindeki macera arzusu onu kıyıda demirlemiş gemilere doğru iter. Ne var ki, gemiye bir türlü binemez, yazılarını yükler ve böylelikle yazıları aracılığıyla derin denizlere açılır. Öteye gitme ihtiyacı duymasına karşın, kıyıdan kopamayan yazar, kıyıda kalmış olmanın acısını imgelem aracılığıyla açık denizlere yelken açarak çıkarır. İmgelem ve düşünme bu uzun deniz yolculuğunun rotasını belirler. Denizin kaprislerine boyun eğen bir gemici gibi yazar da yılmadan, boyun eğmeden yazgının karşısına dikilir. Dr. Nesrin Eruysal |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.