Evleneceklerin Hurafelere Rağbeti Neden?
 

Evleneceklerin Hurafelere Rağbeti Neden?

Hurafelere rağbet iki şekilde oluyor:
Birincisi: Bazı insanların zayıf kişilikleri yanında, bilgi ve de­neyimleri de olmadığından her şeye çabuk kanabiliyorlar. İkincisi: İnsan ruhu, yaratılışı gereği bir şeylere inanma ve çabucak bağlanma ihtiyacındadır, insanların manevi ihtiyaçları temel kaynakla­rından öğretilmediğinden, batıl inanç ve hurafelere yönelebiliyorlar. Başta aileler olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlar, manevî ihtiya­cı kaynağından doğru bir şekilde öğretmek zorundadır. Böyle yapılma­dığı takdirde, bu boşluğu batıl olan hurafeler doldurur; dolayısıyla aile­nin temel yapısını oluşturan evlilik müessesesi de yanlış temeller üze­rine kurulmuş olur

Merhum bilge Ali Fuat Başgil’in dediği gibi: “Manevî inanışlar boş­luk kabul etmez. Siz hak inanışları nesillere öğretmezseniz, batıl inanış­lar o boşluğu doldurur.”
Kısmet Nerelerde Aranmalı?
İngiliz düşünürlerinden Francis Bacon; “Akıllı ve dikkatli insan, ken­di kısmetini görebilir. Bazıları kördür dese de, hepten görünmez de de­ğil.”diyor.
Buna göre, evlenecek gençlerin kısmetlerinin gizli saklı bir şey olmadığını söyleyebiliriz, Her şeyde ol­duğu gibi, eş aramada da dikkatli, sabırlı ve bilinçli olmak gerekiyor. Evliliğe hazırlıkla ilgili yaptığımız bu çalışma, sizin bilinçlenmenize ve dikkatli olmanıza yardımcı olacaktır. Evlilik öncesi bilinçlenmeyi kavradığımız takdirde gizli olan kısmetiniz sizinle beraber ortaya çıkacaktır.
Manevî inanışlar boşluk kabul etmez. Siz hak inanışları nesillere öğretmezseniz, batıl inanışlar o boşluğu doldurur.
Ali Fuat Başgil
Kitle iletişiminin, bilginin ve teknolojinin yaygın olduğu bir dünyada, hâlâ hurafelere ve batıl inanışlara yönelen insanların olması gafletlerin en büyüğüdür. Hurafeler ve batıl inançlar, insanların kısmetini açamaz; bilakis evlenecek kişilerin kısmetlerinin kapanmasına sebep olur.
Ayrıca falcıların, medyumların, cincilerin, ruhçuların, kâhinlerin, üfürükçülerin ve türbelere giderek kısmet arayanların hiçbirinin dinî gerek­çeleri yoktur. Yüce dinimiz bunları yasakladığı gibi, pozitif ilim de bun­ların hepsini reddetmiştir