![]() |
Zaman İçinde Yitirilenler
Zaman İçinde Yitirilenler - Mesut Çiftçi
2009 yılı bir çay bahçesi… - Alo - Efendim - Nerdesin oğlum. - Tam arkandayım. Kapat geldim. - Hadi gel bakalım. - Merhaba - Merhaba, nerde kaldın oğlum kadın gibi bekletiyorsun insanı? Makyajını bitirdin mi bari? - Ne makyajı ya? - Kadınlar makyaj yüzünden gecikirler ya hani, onu diyorum. - Bak kırıcı oluyorsun ama. - Onun için uğraşıyorum zaten. - Ne var? Sanki sen hiç gecikmiyorsun? - Gecikmiyorum tabi. - Ya yalan söyleme muhakkak sende bir gün gecikmişsindir. - Söyle bakalım seni ne zaman beklettim. - Düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum. … evet ya sen beni hiç bekletmedin. Ama okuldayken derse hep geç kalırdın. Evet evet geç kalırdın. - Hasan o zaman ben okula üç vesaitle gelmek zorunda kalıyordum, sense yürüyerek geliyordun okula. Yani evin okulun dibindeydi. - Haaa doğru ya, hem de çok ucuzdu. - Yani ? - Yani, kusura bakma dostum ya. Bugün memurların eylemimi ne varmış. Bize denk gelir, şans yok ya. Zırta pırta eylem yapıyorlar zaten. Ondan geciktim. Ne yapayım yalvarayım mı sana şimdi? - Tamam tamam bir daha geç kalma yeter. - Olur dostum hiç geç kalır mıyım? - Her zaman böyle diyorsun ama hayırlısı. - Tamam uzatma Vedat ya. Ne yapayım öpücük mü vereyim, makas mı vereyim? Ne istiyorsun? - Dedim ya bir daha geç kalma. - Tamam tamam uzatma. Hem etrafta yalnız bir erkek için gayet müsait oğlum, baksana etraf hatun dolu. Of of of, şu hatunu gördün mü? - Demek sende görüyorsun o hatunu? - Nasıl yani? - Bende hayal gördüm sanıyordum da. - Evet evet, hayal gibi hatun ya. Ama böylesini boş bırakmazlar oğlum. Muhakkak birisi yiyordur bu hatunu. - Ya oğlum bırak şu argoyu ya. Üniversite bitti artık oğlum. Senin yüzünden yanımıza hatun yaklaşmıyor. - Nedenmiş o? - Hatunlar argo sevmiyorlar. Argo sevenleri de var tabi ama çok az onlar da bize denk gelmiyor. - Ne yani şimdi suçlu ben mi oldum. - Gayet tabi. - Sakın o senin pısırıklığından olmasın? - Ne pısırıklığı oğlum, üniversitede ilk hatunu kim ayarladı? - Mevlüde’den mi bahsediyorsun? - Evet. - Ya o sayılmaz bir kere. - Neden sayılmazmış, taş gibi hatun işte. - Taş gibi mi, taş gibi mi? Sence Mevlüde taş gibi hatun mu? Oğlum O’un bıyıkları vardı len. Hem de palaydı. - Bak doğru konuş. Ben bir zamanlar bir şeyler yaşadığım birisi hakkında böyle şeyler söyletmem. - Aman, Kadir İNANIR’ım benim. Sanki bir şey yaşadı da. Dört sene boyunca pala Mevlüde’yle beraberdin ne yaptığını sorabilir miyim dostum? - Ya sen ne terbiyesiz adamsın ya? Sana ne? Sevgilimle ne yapmışsam yapmışım. Bu beni ilgilendirir. - Tabi tabi, bir şey yapmadığın için normaldir. - Sen bırak beni, sen ne yaptın O’nu söyle. Okulda yanına dişi sinek bile yaklaşmış mıdır acaba? - Şey yapma oğlum şimdi, o zaman ben bir ilişkiye hazır değildim. - Tabi tabi eminim değildin. Hem de dört sene boyunca. - Ya şimdi biz böyle birbirimizle didişip durursak bir yere varamayız biliyorsun değil mi? - Hemen değiştir sen konuyu. - Ya ne değiştirmesini oğlum ya? Baksana taş hatun hala yalnız başına oturuyor. - Eee? - Bir atraksiyon yapsak diyorum. - Ne gibi? - Ya işte önce kesişiriz, selam filan derken, muhabbetin içine atlarız oğlum. - Olur mu dersin? - Olur olur, niye olmasın? - Hadi o zaman. - Hah işte şöyle oğlum. Serdar’ın yeni albümü çıkmış biliyor musun? - Evet ya, dağıldım resmen. Çok güzel yapmış lan. Tam disco biliyor musun? - Ya bende dowland edeceğim. - Gerek yok lan bende hallettim, senin flaşa atarız. - Olur. 1968 yılı bir çay bahçesi; - Merhaba, geciktin dost. - Merhaba dost. Kusuruma bakma, bizim mahalledeki Emine teyzeyi hastaneye götürdüm. - İyi etmişsin dostum. Nasılsın? - Nasıl olabilirim dostum? Sen iyi misin sanki? Memleket elden gidiyor, rahat edebiliyor muyuz? - Ayın on beşinde altıncı filo İstanbul’a gelecekmiş. Nasıl rahat olunabilir ki? - Bunlar Kıbrıs’taki soydaşlarımıza yardıma giderken yolumuzu kesenler değiller mi? - Evet onlar. - Geldikleri gibi giderler dostum. - Evet haklısın, geldikleri gibi gitmeliler. İngilizler gibi. - Bir şeyler yapmalıyız. - Yapacağız elbette. Elimiz boş duracak değiliz. Bu memleket bizim. Nasıl kurtuluş savaşında sömürücü, emperyal güçlere karşı durmuşsak bunlara da öyle karşı duracağız. Benim canımı sıkan iktidarın vurdum duymaz tavrı. - İşbirlikçiden başka bir şey değiller. - Tüm öğrenci arkadaşlarla örgütlendik, memlekete sahip çıkacağız. 6. Filoyu denize dökeceğiz. - Evet. - Merhaba, - Oooo merhaba Nalan. - Merhaba, buyur otur. - Arkadaşlar ne yapıyorsunuz? - Oturduk çay içiyorduk. - Onu görüyorum. Bu 6. filo hakkında diyorum. Bildiriyi bende okudum. - Nalan olmaz. Sen gelmemelisin. Polisin tavrı ortada. Hem babana söz verdim. - Benim adıma benim babama benden habersiz söz mü verdin yani? - Evet. - Olmaz Vedat. Bunu yapamazsın. - Ya Nalan uzatma Allahaşkına. - Uzatırım hiç kusuruma bakma. Kadınlar da en az siz erkekler kadar bu memleketin sahibi değil mi? Anca beraber, kanca beraber. - Tamam tamam. Olaylara karışmak yok ama. - Tamam oldu canım. Sen nasılsın Onur? - İyiyim bende. Seni sormalı? - Böyle bir ortamda iyi olmanın mümkünatı var mı? - Haklısın yok. - Üniversite de baskı, sokakta baskı, siyasette baskı. Ne olacak bu memleketin sonu bilmiyorum ki? - Bizim gibi gençler sayesinde gayet iyi olacak merak etme. - Geçen fakültede kavga çıkmış, sebebi neydi? Yine faşistler mi? - Ben insanları faşist ya da devrimci olarak ayırmıyorum Nalan. Bu memleketi seven herkes benim için aynı kefededir. - Bence yanılıyorsun. - Bence de. - Nasıl yanılıyorum? - Bu adamlar memleketi sevdiklerini iddia ediyorlar ama yaptıkları memleketi sevmek değil, memlekete ihanet etmek. - Bu çok ağır bir itham. Bence memleketi sevmek paydasında buluşmalıyız. Biz memleketi sevdiğimiz için bizi sağ sol diye bölmüyorlar mı zaten? - Bir bakıma haklısın. - Kendisine sağcı diyeni de, solcu diyeni de bir çatı altında toplarsak ancak o zaman hakkımızı savunabiliriz. - Peki o zaman fakültedeki kavga? - Son derece duygusal. Siyasetle hiçbir ilgisi yok. Bir kız arkadaşı seviyormuş genç. Sevgisini söylemiş. Kız terslemiş ve bizimkiler de siyasi olaya dönüştürmüşler. Bence çok büyük yanlış. - Bence değil. - Neden ? - Bizim duygusallığa ayıracak vaktimizin olduğunu mu düşünüyorsun? - Bence aşka her zaman vakit olmalı. - Yanılıyorsun ya. Memleket elden giderken aşk meşk mi düşüneceğiz? - Düşüneceğiz elbette, yoksa insanlıktan çıkmaz mıyız? - Aslında evet. - Bizler öğrenciyiz. Düşünmeli, tartışmalıyız. Kavga bir seçenek olmamalı. - Ama öyle değil işte. - Yanlışta burada değil zaten? - Tamam tamam nutuğa başladın yine. Şimdi ne yapacağız sen onu söyle…. Mesut Çiftçi |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.