ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bir Tutam Hikaye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=456)
-   -   İbretlik Yaşam Hikayesi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=206842)

Prof. Dr. Sinsi 07-11-2012 09:20 AM

İbretlik Yaşam Hikayesi
 
Yaşantımın her döneminde, yokluk içinde olmalarına

rağmen evlatlarını okutabilmek için çırpınan,

kendilerini paralayan ana-babalara tanık oldum.

Bunların içinde öyle biri var ki, onu anmadan geçmem

mümkün değil!


Hacı Yahya idi ismi. Köylü uzatmaz, kestirmeden “Hacı”

derdi ona. Karısı Ümmügül köyün en güzel hamurunu

açar, nerede düğün dernek olsa tandıra ilk koşan

olurdu. Yağmur dualarında kazan kazan dökülen

pilavların, etli ekmeklerin üzerinde hep onun emeği,

alın teri vardı. Kurban edilen keçileri, koyunları

kekik dolu otlaklarda güden, köyün çobanlığını yapan

küçük oğlunu da unutmamak gerek.


Köyün çocukları koşup oynarken o çobanlık yapar, bir

yandan da okula gitmeye çabalardı. Zeki çocuktu.

Köylerinde bulunan ilkokulda, okumayı sınıfında ilk

söken öğrenci olmuştu. Öğretmeni, ilk kez bu kadar

çabuk okuyabilen bir öğrenciye sahip olmanın

heyecanıyla babası Hacı Yahya’yı okula çağırmış, “ne

yaparsan yap bu çocuğu okut” diye tembih etmişti.


Yokluk içinde boğuşan Hacı Yahya, öğretmenin

söyledikleriyle gururlanmış diğer taraftan da büyük

bir tasanın içine düşmüştü. Elinde avucunda yokken

nasıl okuturdu oğlunu? Onun okuma gayretini görüyordu

ama elinden gelen bir şey yoktu. “Hele bir ortaokula

gelsin düşünürüz” dedi, konuyu kapattı.


Zaman çabuk geçti. Küçük çoban ilkokulu bitirdi, sıra

ortaokula geldi. Köylerinde ortaokul yoktu. Babasının

onu şehre gönderip okutması da imkansızdı. “Galiba

kaderimde çobanlık var” diye düşünüyordu. O böyle

umutsuzluk içindeyken bir akşam üstü Hacı Yahya

Ümmühan Hanım’a

seslendi; “oğlanın eşyalarını hazır

et, birazda azık hazırla, yarın onu şehre götürüp

okula bırakıp geleceğim.”


Küçük çoban yaşamının ilk uykusuz gecesini geçirdi.

Sabaha kadar dualar edip, Allah’a şükretti. İsteği

olmuştu. Okumaya devam edecekti. Babasının yüzünü kara

çıkarmamaya ant içti. Evine tekrar döndüğünde “büyük adam” olacaktı.


Ertesi sabah Hacı Yahya komşusunun merkebini alıp,

kendi merkebini de oğluna verip şehre doğru yola

koyuldu. Okula gelince müdürden kayıt için gerekli

evrakları öğrendiler. 6 adet vesikalık fotoğraf, 15

kuruşluk damga pulu, iyi hal ve kafa kağıdı

gerekliydi. Onlarda bunların hiçbirisi yoktu. Hepsini

çıkartmanın masrafı ise 55 kuruş ediyordu. O güne

kadar Hacı Yahya’nın cebinde hiç 55 kuruş olmamıştı.

Yola çıkarken eşten dosttan aldığı borçla oğlunu orta

okula yazdırıp köyüne geri

döndü.


Okulda A, B ve C adında üç ayrı şube vardı. A

şubesinde memur çocukları, B şubesinde esnaf ve orta

halli ailelerin çocukları, C şubesinde ise köylü ve

yoksul ailelerin çocukları toplanmıştı. Hacı Yahya’nın

oğlunu C şubesine verdiler. Yüzleri yanmış,

ayaklarında ayaklarından büyük ayakkabılar, üstü başı

dökülen, üzerlerinde analarının diktiği önlüklerin

bulunduğu çocuklarla doluydu sınıf. Hacı Yahya’nın

oğlu bu sınıfta olmaktan hiç gocunmamıştı ama

öğrencilerin maddi durumlarına, üstlerine başlarına

göre sınıflandırılmaları ve bu kriterlere göre

okutulmaları zoruna gitmişti. Ona göre “herkes eşit

şartlarda eğitim görmeliydi!”


13 yaşında okumak için gurbete çıkan delikanlı,

parasız yatılı okulun ardından lise için bir başka

şehre gitmek zorunda kaldı. Burada da derslerindeki

başarısıyla dikkatleri üzerine çekti. Biri hariç

tüm

dersleri 10’du. Bir tek beden eğitimi 7 idi. Atletik

olmayan vücut yapısı, bu kadarına izin veriyordu

çünkü.


Ve gün geldi, liseyi de bitirdi. Üniversiteyi

kazanarak İstanbul’a yerleşti. Onun bu başarısı Hacı

Yahya’yı gururlandırmıştı. “Ne iyi ettim de okuttum

oğlumu” diyordu. Oysa mühendis çıkan oğlu, babasının

göğsünü kabartmaya daha yeni başlamıştı!


İlk olarak Elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde işe

başladı. Eğitim için gönderildiği Amerika’dan

döndükten sonra Barajlar Dairesi Başkanı ardından DSİ

Genel Müdürü oldu. Başarı grafiği yükseldikçe yıldızı

parlamaya, yıldızı parladıkça yükselmeye devam etti.


İşte böyle. Hacı Yahya’nın azimle okuttuğu oğlu

gördünüz mü nasıl büyük adam oldu! Bu yazdıklarımı

çevresindekilerle paylaşmak isteyenler olabilir.

Onlardan bir ricam var. Belki Hacı Yahya’yı tanıyanlar

çıkar diye

söylüyorum.



Bu yaşanmış hikayeyi belki birilerine gönderir yada

anlatırsınız, anlatın ama ne olur o küçük çobanın

cumhurbaşkanlığına kadar yükseldiğini ve bir gün,

inancının gereği, Allah'ın emri olarak başını kapatan

kızlarımıza “okumak istiyorsanız Suudi Arabistan’a

gidin” dediğini kimseye söylemeyin.


Söylemeyin de rahmetli Hacı Yahya’nın kemikleri daha

fazla sızlamasın ne olur!


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.