ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bir Tutam Hikaye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=456)
-   -   Ben Gerçekten Görmedim (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=203399)

Prof. Dr. Sinsi 07-10-2012 08:38 PM

Ben Gerçekten Görmedim
 
...


-Elimden tut baba!


- Canım acıyor, bir şey batıyor böğrüme. Nefesim kesiliyor…


-Bırakma … Sımsıkı tut, bırakma beni!..



Konuşamıyorum, nefes almak ne kadar zormuş meğer. Gözlerimden korkuyla karışık ölüm parlıyor. Ha geldi ha gelecek sanki Azrailim.


Gözlerimin akı kıpkırmızı olmuş.


Yeşil gözlerimi severdi babam. Korkuyorum…



Bedenim soğuyor, ısınamıyorum. Babamın avuçlarındaki ellerimin dermanı kesiliyor. Nefes almaya çalışıyorum çaresizce, kanayan ciğerlerime. Sedyeden kaldırıp operasyon masasına alıyorlar hızla, gücü tükenen bedenimi. Doktorlar, hemşireler bağrışıyorlar.



Aklım başımda.



Ne olup bittiğinden çok, babamın gözlerine diktiğim bakışlarımla meşgulüm.


-Bırakma elimi baba… Çok canım acıyor


Annemin ölüm haberini aldığımda yatılı okuldaydım. Annem… Koşar adım kulağıma gelen seslenişi, hala kulaklarımda. Ne kadar da vakitsiz ölmüştü ve ne kadar da beklenmedikti.

Ya şimdi!



Ölecek miyim?



Üniversite biteli daha iki yıl oldu, evleneli 5 ay. Güzel karım… Özler mi beni ölürsem eğer? Daha bir senedir tanıyoruz birbirimizi. Ölecek olsam ne kadar vaktini alır acaba beni unutmak? Bilmek ister miyim?



-Baba!..Elimi bırakma.



….



“Dışarı çıkmalısınız beyefendi.”


“Burada kalayım, o benim oğlum.”


“Rahat çalışamıyoruz beyefendi lütfen dışarı çıkıp bekleyin.”


-Baba!..


“Kapının önündeyim oğlum, buradayım, korkma olur mu? İyi olacaksın, geçecek.”


-Baba!



Odanın dışına çıkarken gözlerinde biriken yaşların isyan edip yağışını gördüm babamın. Ağlıyor muydu sahi? Çok mu kötü görünüyorum? Acıyan yanlarım kimsesiz kaldı, çıkışınla babam.


-Korkuyorum baba, canım acıyor…


...


“Suya sırt üstü bırak kendini, su seni kaldıracak” derdi annem. Evet, belki de en iyisi budur. Bırakmalıyım kendimi, acıyan yanlarımın seslerinden kaçmalıyım hemen. Başka seslere ihtiyacım var: “Yemeni bağlamış telli başına…” , evet, evet… Bu şarkıyı söylemeliyim aklım başımdayken, gözlerimi yumup dağlarında koşuşturduğum yaylamızda hayal etmeliyim kendimi.



“Ameliyathaneyi hazırlayın hemen” diye bağırdı bir doktor.



Gözlerimi yumdum, türkümü söylüyorum içimden.






“Hasta bir şeyler mırıldanıyor Doktor Bey!”


“Duydum, duydum… Acele edelim”





“Çok özlemişim seni Annem, çok… Neden bırakıp gittin beni!” Cevap vermiyor. Gülümseyerek yüzüme bakıyor sadece… “Elimi tut anne, babamı dışarı çıkardılar, üşüyorum. Korkuyorum anne.” Elimi tutuyor. Bir anda acılarımı duymaz oluyorum, bıçakla kesilmiş gibi. “Korkma, gel hadi” diyor. “Gelemem anne, bir kaza geçirdim kıpırdayamıyorum bile.” Son cümleyi kurarken nefes almakta zorlanmadığımı fark ediyorum. Az önce; zorla, kesik kesik çıkan sözcükler akıp gidiyor ağzımdan. Hiç zorlanmıyorum,şaşırıyorum.


“Korkma gel” diyor gülümseyerek. Doğrulmaya çalışıyorum . Ne bir damla acı, ne üzerimde en ufacık bir ağırlık!


-Anne, öldüm mü ben şimdi?


Gülümsüyor annem. “Ben öldüğümde çok ağlamıştın, hatırlıyor musun?” diye soruyor.

“Evet” diyorum.


Ama merak etme, kimseye göstermedim ağladığımı. Yatakhanede tüm arkadaşlarım uyuduktan sonra yorganı başıma çekip, içime büyüyen çığlıklarca ağladım annem. “Biliyorum” diyor. “Ne kadar üzdün beni o ara biliyor musun peki?” diye soruyor.


-Üzmek mi?..


“Ölüm hak oğlum, geldiğinde gitmem denilmez ki. Bak bir gece “yaşamak istemiyorum Allah’ım, annemsiz olmaz” dediğin için buradayız şimdi.


- Evet, hatırlıyorum söylemiştim, ama…


“Seni seviyorum benim güzel bebeğim” diyerek sarılıyor ruhuma.


-Bende anne, ben de seni çok seviyorum.


“Gidelim mi artık?” diyerek bakıyor yüzüme.



“Babam…Babam kapının önünde…Haber verelim anne” diyorum. Kapının önüne geçiyoruz ikimizde, babamın gözleri korkuyla karışık acı taşıyor. Önüne geçiyorum. Gözlerine dalıyorum. “Baba, gidiyorum ben. Kardeşim sana emanet, benim için öp onu.” Sesimi duymuş gibi olduğu yerde çakılı duruyor. Elini kalbine götürüyor önce,yutkunuyor.Sonra…sonra elleriyle başını dövmeye başlıyor hırsla ve acıyla. Tıpkı annem gittiğinde yaptığı gibi.


“Hadi gidelim” diyor annem… “Bırakalım, acısını yaşasın. Alışmak için çok uzun bir ömrü olacak”.



“Hastayı kaybettik arkadaşlar, ölüm saatini tespit edelim.”


“03.50 Doktor bey”


“Çok yazık oldu, gencecik çocuktu”


“Evet, sahi bir şeyler mırıldanıyordu son ana kadar, duydun mu?”


“Evet duydum, türkü söylüyordu”


“Türkü mü?”


“Türkü…Yemeni bağlamış telli başına, zülüfleri düşmüş hilal kaşına…” diyordu.


“Allah Allah…”




Oysa o akşam, kayınvalidemi evine bırakıp alelacele çıkmıştım yola. Geç olmadan eve varmak ve maçı izlemekti niyetim. Eskişehir’le Ankara arası çok uzak sayılmazdı aslında ve hiç hız yapmadım. Tepeye vardığımda sis yoğunlaşmıştı ve sis lambalarına rağmen önümde ilerleyen kamyonun altına girmiştim arabamla. Gerçekten göremedim önümde bir kamyonun ilerlediğini. Gerçekten…Üzgünüm… Ben...Çok üzgünüm… Gerçekten görmedim…



asran


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.