ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bir Tutam Hikaye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=456)
-   -   Küskün Begonvil 1 (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=203065)

Prof. Dr. Sinsi 07-10-2012 09:34 PM

Küskün Begonvil 1
 
küskün begonvil 1 - Hicran Aydın Akçakaya

Yatak odasının penceresinden sızan güneş, Zeynep'in gözlerini aralamasına neden olmuştu. Offf diyerek elleriyle gözlerini ovaladı.


Birkaç gündür sabahları uyanmakta güçlük çekiyordu. Vücudu bir kaya kütlesi gibi ağırlaşmıştı sanki.


Yavaşça yatağında doğruldu, başucundaki saate baktı, dokuza geliyordu.


Haziran ayında olmalarına rağmen havada hoş bir serinlik vardı. İnsanın içini gıdıklayan meltem, denizin iyot kokusunu da beraberinde getiriyor ve yüzünü yalıyordu Zeynep'in.


Kocası henüz gelmemişti.'' Bu gün Salı'' dedi kendi kendine... Semt pazarı , işi yoğun olmalı. Gece gündüz çalışıyordu Kemal. Direksiyonda uyumamak için çoğu zaman baldırındaki tüyleri yolduğunu söylemişti karısına. Çalışmam lazım diyordu, evimiz için, bizim için, oğlumuz için.


Büyük bir aşkla, severek evlenmişlerdi. Dillere destan masal gibi bir düğünden sonra aşkları her gün biraz daha büyüyerek ilk meyvesini vermişti. Arda, minik oğulları...


Evliliklerinin üzerinden geçen beş yıl ne aşklarından ne de heyecanlarından bir şey eksiltmemişti. Tek eksikleri bir evdi. Zeynep tüm hünerlerini ortaya döküp şahane bir plan çizmişti. Her şey tam istediği gibiydi yeni evinde; mutfağı, odaları, geniş ve ferah salonu, banyoları ve illaki bahçe. En sevdiği çiçekleri ekmişti oraya. Sardunyaların hemen hemen bütün renklerini, begonvilleri, papatyaları, gülleri...Öpe okşaya her gün sabırla suluyordu

çiçeklerini, solmasınlar durmadan açsınlar yeşil kalsınlar diye.

Doğal olarak eşe dosta borçlanmışlardı. Bir an önce tamamlayıp kiradan kurtulmak istiyorlardı. İstedikleri oldu kısa sürede inşaatı tamamlayıp hayallerindeki yuvalarına kavuştular... İkisi de tüm güçleriyle çalışıp borçlarını kapatmak için uğraşıyorlardı.


Bu düşüncelerle yataktan kalktı Zeynep, usulca oğlunun odasına girdi.


‘'Tatlım benim ne de güzel uyuyor,'' diye düşündü. Yavaşça eğildi, alnına sıcacık bir buse koydu Arda'sının. Birazdan uyanırdı Arda, ‘' anne sütttt! ‘'diye bağırarak.


Aynı sessizlikle çıktı oğlunun odasından. Banyoya girdi, duş almadan kendine

gelemeyecekti anlaşıldı. Vücudunu ılık suyun kollarına bıraktı. Gevşediğini, çözüldüğünü hissetti. Saatlerce kalabilirdi burada, suyun altında ama duyduğu ses acele etmesi gerektiğini hatırlattı ona:


-Anneee! Süt istiyorum!

Arda uyanmıştı işte. Apar topar çıktı duştan bornozunu giydi. Oğlunun yanına gittiğinde Arda kömür karası gözleriyle ona öyle tatlı bakıyordu ki; kollarını açmış'' Al beni kucağına .''diyordu gözleriyle. Gitti, kucakladı onu:


-Off arda artık koca adam oldun vallahi taşıyamıyorum seni...


Elleriyle, kollarıyla öyle bir yapıştı ki Arda annesinin ince bedenine ‘'Benim prenses annem, güzel annem'' diyerek sulu ve kocaman bir öpücük kondurdu annesinin yanağına...


Birlikte üst kattaki mutfağa çıktılar.


Zeynep Arda'yı salondaki büyük koltuğun üzerİne bıraktı:


-Hadi bakalım, sen çizgi film izlerken ben de sütünü ısıtayım ama kahvaltı da yapacağız birlikte olur mu?


Mutfağa girdi, pencereyi açtı. Manzara muhteşemdi, denizin mavisi, güneşin sarısı öyle bir kucaklaşmıştı ki, derin derin nefes aldı Zeynep. Mutluydu, kocasını seviyordu, Arda'sını seviyordu. Uzaktaki yelkenli gemilere ve içindekilere selamlar gönderdi yüreğinden. Yaşamayı seviyordu Zeynep...


Üç kişilik masaya, buzdolabından çıkardığı kahvaltılıkları yerleştirmeye başladı. Bu arada oğlunun sütünü de ısıtmıştı, en sevdiği porselen kupaya doldurdu ve oğluna götürdü:


-Al canım hadi iç sütünü.


Arda koca koltukta sırt üstü yatmış bacaklarını da bir biri üstüne atmıştı. Doğruldu, bağdaş kurdu bu sefer, aldı sütünü büyük yudumlarla bitiriverdi bir çırpıda.


-Aferin benim aslan oğluma, hadi gel şimdi kahvaltımızı yapalım.


-Anne kucak anne kucak, dedi arda şımarıkça...


-Kucak ha! Seni küçük maymun!


Gıdıklamaya başladı Zeynep oğlunu. Kıkırdaşmaları salonu doldurmuştu. Kapının ziliyle ayrıldılar birbirlerinden.


-Hah işte baban da geldi. Koş Arda kapıyı aç hadi!


Arda koşarak seke seke indi merdivenleri. Kapıyı açtı.


-Babacımmm!


Diye atladı Kemal'in boynuna. Kemal ellerindeki poşetleri ayaklarının dibine bırakıp güçlü kollarıyla aldı, havaya kaldırdı oğlunu, bir tur attı kendi çevresinde, Arda çığlık çığlığa:


-Uçak oldum uçak oldum diye kahkahalar atıyordu.


Sonra neşe içinde baba oğul üst kata çıktılar.


Zeynep en güzel tebessümünü takındı yüzüne .


-Hoş geldin hayatım .Gecen nasıl geçti?


-N'olsun be aşkım , uğraştık gene sarhoş turistlerle.Ya adamın biri pazarlık etti bindi arabaya, taksimetreyi bile açmadım. Gidecekleri yere gelince demez mi sen beni dolaştırdın. Al başına belayı. Neyse ki karısı ayıktı da fazla sorun olmadı, aldım paramı. Zil zurna sarhoş adam.Yoruldum be Zeynebim bişeyler yiyip bir kaç saat uyuyup tekrar çıkıcam, iş iyiydi ama uykusuz olmuyor be canısı... Hem biliyor musun seni de bir özledim ki...


-Aman Kemal sanki aylardır görmüyorsun.


-Kız öyle deme vallahi özlüyorum seni.

Kemal aşkla sarıldı karısına. Ensesine, o en sevdiği minik benin üzerine ateşli bir öpücük kondurdu. Kollarını karısının incecik beline doladı.


-Aşığım ben sana aşığım...


Zeynep kocasına doğru döndü o da Kemal' in boynuna doladı kollarını, dudakları aşkla birleşti ama hemen toparlandı Zeynep:


-Çılgınsın sen, hadi gel çaylarımız soğumadan kahvaltımızı yapalım. Ardaaa hadi bir tanem sen de gel, bak bugün bu tabaktakiler bitecek, yoksa külahları değişiriz ona göre...


Üçü de neşe içinde oturdular masaya...


-Kemal ben bugün Engin Bey'i bir göreyim diyorum canım. Bir kaç haftadır bir yorgunluk bir halsizlik anlamıyorum, sabahları külçe gibiyim.


-Neden daha önce söylemedin Zeynep? Kahvaltıdan sonra beraber gideriz olur mu ?


-Yok aşkım sen uyu dinlen ben Arda'yı da alıp çıkacağım. Önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum zaten birkaç vitamin takviyesi ile toparlanırım merak etme. Sonra da anneme uğramayı düşünüyorum.


-Tamam güzelim. Ben de akşama oraya gelirim birlikte yemek yer, sizi eve bırakır, tekrar çıkarım. Engin Bey' e selam söyle ve beni haberdar et olur mu fıstık? Merakta bırakma.


Neşeli kahvaltıdan sonra Kemal duşunu alıp kendini yatağın şefkatli kollarına bıraktı. O kadar yorgundu ki hemen derin bir uykuya daldı. Zeynep mutfağı toparlarken Arda'ya seslendi:


-Arda hadi oğlum sen de bir an önce giyin çıkalım.


Bulaşıkları makineye yerleştirip, tezgahı temizledikten sonra odaya girdi. Kemal'i çoktan uyumuştu. Aşkla seyretti bu sevdiği adamı. Herkese, her şeye kulak tıkamış onun sevgisine karşılık vermişti. Bu evlilik sürmez diyenlere inat 5 yıldır gayet mutlu gidiyordu evlilikleri. Şıpsevdi dedikleri Kemal hala aşıktı ona. Dedikleri olmamıştı işte. Kemal'in aşkı artarak devam ediyordu.


Dolabı tıka basa elbise doluydu ama Zeynep gene o vazgeçemediği kotunu giydi, üzerine şilebezi bluzunu. Saçlarını arkasında topladı, makyaj yapmayı sevmiyordu, hele yaz mevsiminde. Dudaklarına hafif bir parlatıcı sürdü, birkaç fırça darbesi ile kirpiklerini belirginleştirdi... Tamam işte hazırdı. Şöyle aynada izledi kendini. Güzel kadındı, ince uzun boylu, koyu kestane saçları, yeşile çalan ela gözleri ve harika gülümsemesi ile göz dolduruyordu.


- Anne ben hazırım. Arabamı da alabilir miyim? Dedemle bahçede oynarız. Bana söz vermişti.


- Tamam, al canım. Hadi çıkalım artık.


Devam Edecek



Hicran Akçakaya



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.