ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bir Tutam Hikaye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=456)
-   -   Yalnızlaşan Yüreklerin Mutlu Sonu (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=202460)

Prof. Dr. Sinsi 07-10-2012 09:40 PM

Yalnızlaşan Yüreklerin Mutlu Sonu
 
Yalnızlaşan Yüreklerin Mutlu Sonu Yazısı - Yalnızlaşan Yüreklerin Mutlu Sonu Ferhat Kaçar - Ferhat Kaçar Yazıları

Gecenin karanlığında


genç kadın kalabalıklardaki yalnızlığında


öylesine mutsuz, öylesine yalnız


yürüyordu, bir kurt düşmüştü içine


bakıyordu karanlığın sabahın ışıklarına


sabah onun üstüne belkide gelmeyecekti


onu çeken deniz kıyısında gezinmeye çıkmıştı


yudum yudum içtiği şampanyasıyla


iç dünyasındaki minik deniz


öylesine ağır bir kederde ki


bir elinde yalnızlığı, diğer elinde paramparca olmuş bir hayat duruyordu


bilmez bir rotasız gemi misali ilerlerken ayakları


deniz kıyısında, düşünemiyordu geçmişini


yüreğinden taşan göz yaşları genç kadının


ayakları ıslak kumlarda nereye gittiğini,


köpük köpük dalgaların, türküleri kulağında sesi yankılanıyordu


türküye vokal tutan rüzgarın uzakta sesi


karışıyordu cır cır böceklerinin nağmeleri...


yürüyordu gecenin içinde


duyuluyordu nefesi


ıslak gözlerini ay ve deniz köpüklerinin sihri


dolunay, yıldızlar, ve o yakamozlardan izliyordu


son deniz ışıltısını sessiz yürüyordu


ayakları kumsalda geçmişine inat,


yalnız yapayalnız tek başına duruyordu


içindeki deniz kızı, dolunay, yakamozlar,


dalgalar ve cır cır böcekleriyle


silik geçmişiyle yürüyordu gecede


ıssızlaşan bir yürek, yaşamak onun için nafile


gözyaşları yanaklarından süzülüyordu usulca


ıssız yüreğine, inceden bir yağmur düştü


yağan yağmurda silikleşiyordu geçmişi


onu düşler ülkesine götürüyordu


deniz kenarında bir sandal duruyordu


sandala yaklaşmışken üşüyen yüreğiyle sandala yaklaştı


beyaz gömlekli genç bir balıkçı gözleri yaşlarla ufuklara dalmıştı.belkide geçmişine arkasından


yaklaştı kadın, hıçkırıklarla ağlıyordu kayıkçı


kumsal ateşi yanıyordu. Adam bakıyordu umarsızca uzaklara


dökülüyordu adamın dudağında, atlantis yürekli şiirler


sigarasından bir yudum içti kadın, genç adama uzattı sonra


ikisinin kaderi belki aynıydı


genç adamın içinde binlerce kıpırtı, adrenalin çarpıntısıyla, aynı dolun aya, aynı dalgalara,


aynı yıldızlara ve yakamozlara yalnızlığın ona verdiği cesaretle ağlıyor


şiirlerini türkülerini paylaşıyordu gelen misafirine


genç adam da düş kurmuş


içinde yüzen deniz kızını düşlemişti


adam en yasakladığı şiirleriyle başladı kadına anlatmaya


şiirlerle dans eden göz yaşlarıyla, yanağından


süzülenler genç kadının yüreğine umut düşürüyordu


bu bir uyku haliyse uyanmak istemiyordu ikiside


kadın kayığın yanına adamın yüreğinin köşesine oturdu onunla


birbirine bakışlarında coşuyordu deniz


ilk kez yalnızlık çekmiyordu kadın


işte güneş okyanusun en son çizgisinde yepyeni bir hayatın başlangıcına


merhaba diyordu, onu anlamaktan uzak geceye, ufuklarda kaybolan denize


adam ayağa kalktı kayığını denize sürdü


bir eliyle kayığını sürdü diğeriyle kadına elini uzattı


ikisininde bakışlarında birbirinde alamayan gözleri ve ısınan içi


sürdü şimdi bir eliyle kayığını tutuyordu diğer eliyle kadının uzattığı eli tutuyordu


dönüp şehrin ışıklarına son bir kez bile bakmadı kadın


tereddütsüzdü kadın, adamın elini tutup nereye gittiğini bile sormadı


denizin en derinliklerinde bir yıldız gibi gidiyordu kayık


gitmek, uzaklaşmak onun hayaliydi


yağmurlu bir günden kurtulmak


Kadın, boya ve kağıt hamurunda cümlelerle


Sevmeyecekti balıkçıyı, özlenen günlere dönüyordu kadın


Bakmadı geriye dönmek istemiyordu silikleşen geçmişine


ikisinin dudağından tek bir kelime bile akmadı


uzun bir yolculuğun ardından


kimselerin bilmediği adamın gizli cennet dediği, kimsenin olmadığı bir yere gelmişti


kadın inanmıyordu gerçekten düş mü? görüyordu


çıktılar ıssız bir yere...önce bir ev yaptılar..toprağı kazdılar ektiler...


varsın evlerinde eşyaları olmasın, gece karanlığında, ay ışığında birbirlerine masal anlatılar


.okulda yoktu, medeniyetsizleşen geçmişleri de


doğacak çocuklarına öğretmen zaten onlardı.


komşular rahatsız olur endişesi duymadan çığlık çığlığa türküleri vardı...


akşam oldu mu balık avlanmış toprak ekilmiş temizlik yapılmış bir hamakta koyun


koyuna gri gökyüzünün seyrine dalıyorlardı.geceleri de cır cır böcekleri sessiyle uykuya dalıyordu


yarınlarına, umutlarına, mutluluklarına doğmak için batan portakal rengi


güneşi aynı okyanus ufkunun çizgisinde izliyor bir birlerine türkülerle,


şiirlerle konuşuyorlardı..


her gün aynı güneş tekrar doğdu gülen yüzlerine


beraber yaşlanabilecekleri uzun bir zaman tüketmişlerdi, çocukları serpilip büyümüştü. Mutlu bir


hayatın son anlarıydı


ve iki ihtiyarın sahilde el ele gezmelerini gülen gözlerle izlemelerinde dünya gözünün dışında


kadının baktığı pencereden o buruşmuş kırışmış derisi yüz hatları olan adam hala ilk gece


gördüğü andaki genç balıkçıydı.


zamanın ilk bakıştıkları anda onlar için donduğunu salt ikisi biliyor yaşıyordu...


artık ihtiyar bedenleri yitirmek üzereydi direncini..


kadın otlardan şemsiyesini actı. Yorgundu ama gülüyordu yüzü, ağırlaşan bedeni ruhunu


taşıyamıyordu.Kadının ruhu terk edip kalbine girdi eşinin...o devasa aşkın ağırlığı iki kat daha artınca


ihtiyar adamın dizleri de buna fazla dayanamadı önce dizleri üstüne çöktü


usulcana eğildi büküldü küçüldü.


Karısının koynuna koydu başını, gözlerinde iki damla gözyaşı öylece gözlerini kapattı. İlk zamanki


gibi tutmuştu elinde kadını


o muhteşem aşkı kimsenin bilmesine ihtiyaçları yoktu..iki


sonsuza aşk enerjisi el ele diğer boyutta da zamanı donduracak kadar


güçlüydü...eşler birbirini öyle yada böyle bulmuş, kalpler


tamamlanmıştı...ikisinin düşü gerçekleşmişti?


Ferhat Kaçar


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.