ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Turan ve Turancılık (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=174284)

Prof. Dr. Sinsi 06-27-2012 07:20 PM

Turan ve Turancılık
 

Turan (Farsça: توران), eski ?ran mitolojisinde büyük bir doğu ülkesinin adıdır. İran ulusal destanı olan ?ehname'nin en uzun bölümü, ?ran ile Turan arasındaki efsanevi savaşları anlatır.

İran Mitolojisinde Turan

Şehname'ye göre Turan hükümdarı Efrasiyab, tanınmış bir savaşçı ve İran'ın gelmiş geçmiş en büyük düşmanı idi. Feridun'un oğlu Tur'un yedinci kuşaktan torunu olan Efrasiyab, uzun savaşlar sonunda Heng-i Efrasiyab denilen yerde İran kralı Keyhüsrev tarafından öldürüldü.
Avesta'nın M.Ö. 1. binyıla ait olan Farvardin Yaşt'larında, doğuda yaşayan ve ?ran halkının düşmanı olan Tūrya halkından söz edilir. Tūrān, Tūrya halkının ülkesi demektir (İrān da Arya halkının ülkesidir). Horasan'ın doğusunda ve Amu Derya nehrinin öte yanında bulunur. Gerek Zerdüşt metinlerinde, gerek Şehname'de Çinliler Turan halkları arasında sayılırlar.

İslam Kültüründe Turan

?slami kaynaklarda Turan kavramı eski "Tur Ülkesinin" yeni halkları olan Orta AsyaTürkleriyle özdeşleştirilmiştir. Taberi (838-923) de Turanlıların Türkler olduğu kanısındadır. Buna karşılık tarihçi Mesudi (896-956), Efrasiyab'ın kendi çağında Türklere ait olan ülkede yaşadığı için Türk sanıldığını ancak Türk olamayacağını savunur.
Türkler İslamiyetle birlikte İran kültürel referanslarını kabul ederken, Turan kavramını da benimsemişlerdir. Karahanlı hükümdarları (11. yüzyıl) Efrasiyab soyundan geldiklerini iddia ederler. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lugat-it Türk'te Efrasiyab'ın Türk efsanesinde adı geçen Alp Er Tunga olduğuna dair göndermeler yapmaktadır.

Batı Kültüründe Turan

19. yüzyıl ortalarından itibaren bazı Batılı etnolog ve dilbilimciler, Orta Asya dillerini ve kültürlerini kapsayan bir kavram olarak Turan terimini kullanmışlardır. Alman doğubilimci Max Müller (1823-1900), Türk, Macar, Hun ve Çin dillerini "Turan Dilleri" olarak sınıflandırır. Sonradan Ural-Altay dil ailesi adını alan varsayımsal dil ailesi, özellikle Alman yazarlar tarafından 20. yüzyıla dek "Turani diller" olarak adlandırılmıştı. Bu kavram özellikle Macar doğubilimci Arminius Vambery (1832-1913) ve Fransız tarihçi Léon Cahun'un (1841-1900) eserleriyle Türkiye'de popülerlik kazandı.

Türkiye'de Turan

Modern Türk kültür ve siyaset yaşamına Turan kavramı 1896'da Necip Asım'ın Léon Cahun'den tercüme ettiği Asya Tarihi adlı kitabıyla girdi. Kısa süre sonra Turan, Çarlık Rusya'sı yönetimindeki Asya Türklerini "kurtarma" mücadelesinin duygu yüklü bir simgesi haline geldi. 1910'larda sosyolog Ziya Gökalp (1876-1924) ve şair Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944) Turan idealini çeşitli yönleriyle işlediler.



Prof. Dr. Sinsi 06-27-2012 07:20 PM

Turan ve Turancılık
 

Türkçülük ya da Pan-türkizm, Rusya, Çin, İran, Irak, Moldova, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Ukrayna, Afganistan ve Türki Cumhuriyetlerin egemenliği altındaki Türk Halkları'nın bağımsızlık ve birliğini savunan siyasî görüş.

Turancılık ise tüm Ural-Altay kavimlerinin birliğini savunan siyasi görüş. Finliler, Macarlar, Estonlar, Rusya içindeki Fin-Ugor kavimleri, Tunguzlar; Moğollar ve Türklerin bir araya getirilmesi.

Rusya'da 1905 Devrimi'nden önceki günlerde Azeri ve Tatar aydınları tarafından ortaya atılmış, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Türkiye'de de geniş yankı bulmuştur. İttihat ve Terakki yönetimi içinde Ziya Gökalp'in başını çektiği Turancı görüşler egemen olmuştur. Devrik Osmanlı Komutanı Enver Paşa, 1918-1922'de, karışıklık içinde olan Rusya'da Turan fikrini canlandırmaya çalışırken öldürülmüştür.
Cumhuriyet'in İlanı'ndan sonra Atatürk zaman zaman Turancı duyarlıkları okşayıcı konuşmalar yapmış ve TC banknotlarında [1] ve pullarında bozkurt gibi Türklüğün sembollerini kullanmıştır [2]. Buna karşın, İsmet İnönü'nün Milli Şeflik yıllarında Turancı örgütler kapatılmış ve Turancı düşünürler baskı altında tutulmuştur. Nihal Atsız'ın önderliğindeki Turancı hareket, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı sırasında takibata uğramış, 1944'te Turancı örgüt üyeleri tutuklanarak işkenceden geçirilmiş ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanmıştır. Buna rağmen Turancı görüşler Türkiye'de günümüze dek taraftar bulmaktadır.
Ziya Gökalp'in bir manzumesinde kullandığı aşağıdaki beyit, Turancı düşüncenin özeti sayılır:

Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan;
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan.


http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

1927'de 5 Lira


http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

1927'de 10 Lira


Rusya'da Pantürkizm
Tüm Rusya Müslümanlarının ortak bir kültürel ve siyasi hareket içinde bir araya gelmesi fikri, Çarlık Rusyası'nda eğitim görmüş Tatar ve Azeri aydınları arasında 20. yüzyılın ilk yıllarından itibaren taraftar buldu. Tüm Slavların birliğini savunan Panslavizm hareketine benzetme yoluyla bu harekete Pantürkizm (veya Pan-Türkizm) adı verildi.
Rusya Türklerinin kültürel uyanış hareketinin öncüsü Kırım'lı İsmail Gaspıralı idi. İsmail Bey'in çıkardığı Tercüman gazetesi, tüm Rusya Türklerinin kullanacağı ortak bir yazı dili oluşturmaya çalıştı. Bu dilin belkemiğini Türkiye Türkçesi oluşturacak, ancak tarihi Türk lehçelerinden de faydalanılacaktı. 1905 Rus Devrimi sırasında Gasprinski, Azerbaycan'lı Ali Hüseyinzade (Turan), Kazan Tatarları'ndan Yusuf Akçura, Başkırt'lardan Zeki Velidi (Togan) Nijni Novgorod kentinde Tüm Rusya Müslümanları Kongresi'ni topladılar (15-28 Ağustos 1905). Kongre hareketinin diğer ünlü isimleri Azeri Ahmet Agayef, Kazan'lı Sadri Maksudi (Arsal) ve Hive'li Mustafa Çokayef (Çokay) idi. 1906'da devrim hareketinin başarısızlığa uğramasından sonra bu kişilerin birçoğu Rusya dışına kaçtı. Türkiye'de 1908 Devrimi'nden sonra oluşan özgürlük ortamında çoğu Türkiye'ye gelerek İttihat ve Terakki hareketi içinde yer aldılar.


Türkiye'de Turancılık

Türkiye'de dış Türkler'e yönelik ilgi 1890'larda başladı. Fransız tarihçi Léon Cahun'ün Asya Tarihine Giriş: Türkler ve Moğollar adlı eserinin Necip Asım tarafından yapılan Türkçe çevirisi (1896), Türkçü hareketin dönüm noktalarından biri idi. Daha önce Türkçe'de özel bir anlam taşımayan Turan kavramı Cahun'ün eseri sayesinde yaygınlık kazandı.
[color="gray"]1904'te Yusuf Akçura'nın, Osmanlıcılık ve islamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan Üç Tarz-ı Siyaset adlı etkili kitapçığı yayımlandı. 1908'de "Türk diye anılan bütün kavimlerin geçmişteki ve günümüzdeki durum, etkinlik ve eserlerini öğrenmek ve öğretmek" amacıyla İstanbul'da Türk Derneği kuruldu. Derneğin kurucuları Yusuf Akçura, Necip Asım (Yazıksız), Velet Çelebi (İzbudak), Rıza Tevfik (Bölükbaşı) ve İstanbul Üniversitesi profesörlerinden Agop Boyacıyan idi.
[color="gray"]1911'de yine İstanbul'da kurulan Türk Yurdu Cemiyeti, kültürel çalışmaların yanısıra Orta Asya Türklerine yönelik doğrudan doğruya siyasi görüşler de ileri sürdü. Mehmet Emin (Yurdakul) un önderlik ettiği cemiyetin kurucuları Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hüseyinzade Ali (Turan) gibi Rusya göçmenleri idi. 15 Mart 1912'de kurulan Türk Ocağı, Türkçü ve Turancı hareketin asıl odak noktası oldu. 1912 ile 1930 yılları arasında bu örgüt, Türkiye'nin en etkili siyasi/ideolojik düşünce merkezi olarak hizmet verdi. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında, yukarıda adı geçen kişilere ek olarak Zeki Velidi (Togan), Reşit Galip, Ferit Tek, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Halide Edip (Adıvar) ve Adnan Adıvar gibi aydınlar bulunuyordu.
[color="gray"]1913'ten itibaren Türk Ocağı ve genelde Turancı düşünce, İttihat ve Terakki yönetiminin tam siyasi desteğini kazandı. İttihat ve Terakki hareketinin "resmi" ideologu olan Ziya Gökalp, Turancı düşüncenin başlıca sözcüsü idi. Ziya Gökalp'in yanısıra, Çerkez asıllı hikâyeci Ömer Seyfettin Turan fikrinin popülerleşmesine katkıda bulundu. Mehmet Emin Yurdakul'un 1918'de Turana Doğru adıyla derlediği şiirler, Halide Edip'in Yeni Turan romanı, Ömer Seyfettin'in Yarınki Turan Devleti adlı risalesi, Fuad Köprülü'nün Turan başlıklı ilkokul okuma kitabı, 1913-1918 aralığında Turan fikrini yaydılar. I. Dünya Savaşı başlangıcında yayınlanarak (1914) İttihat ve Terakki yönetimi tarafından çeşitli dillere çevirilen Türkler bu Muharebede Ne Kazanabilirler adlı propaganda risalesinin yazarı Munis Tekinalp (asıl adı Moiz Kohen), savaşın ana hedefinin Turan'ı kurtarmak olduğunu savundu.
Enver Paşa'nın Aralık 1914'te giriştiği Sarıkamış taarruzunun stratejik hedefi Kafkasya üzerinden Orta Asya'da Türk egemenliğini kurmak idi. Ancak bu girişim, 60.000 Osmanlı askerinin şehit olduğu bir yenilgiyle sonuçlandı. 1918 yazında Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa (Killigil) komutasında bir Türk birliği, Bolşevik Devrimi nedeniyle kargaşa içinde bulunan Azerbaycan ve Dağıstan'ı Rus işgalinden kurtararak bağımsızlığını ilan etti. Turan'ı kurmaya yönelik bu girişime de, Osmanlı Devleti'nin diğer cephelerde uğradığı yenilgi nedeniyle, Kasım 1918'de son verildi.

Macaristan'da Turancılık

Orta Asya kökenli bir ulus olan Macarlar'da Orta Asya'daki akraba uluslara yönelik ilgi 1890'larda büyük bir hızla gelişti. 1910 yılında aristokrat kökenli aşırı sağcı siyasetçi ve tarihçi Kont Pál Teleki önderliğinde Budapeşte'de Turan Cemiyeti (Turáni Társaság) kuruldu. Birçok ünlü toplumsal şahsiyeti, bilim adamlarını ve ulusçu şairleri kapsayan cemiyetin amacı "Avrupa'dan Asya'ya, Dévény'den Tokyo'ya kadar Turan'ı aramak," "kardeş uluslar arasında,Macarların yönetiminde birliği sağlamak ve Turancı birlik bilincini yaygınlaştırmak" idi. [6] "Turancılığın, yani Macar olmanın birinci ödevi (...) Turan ülküsünü öğrenmek ve bunu yaymak" idi. [7] Macar Turan Cemiyeti 1913'ten itibaren Turán adlı bir dergi yayımladı. 1920'de dokuz Turancı cemiyet ve birliğin katılımıyla Macaristan Turan Federasyonu (Magyarország Turáni Szövetség) kuruldu.
Macaristan'daki Turancı hareketin Türkiye ile neredeyse aynı günlerde örgütlenmesi, Turancı fikirlerin etkinliği kadar, belki Alman İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı arefesinde Rusya'ya yönelik politikalarıyla da ilgilidir.
[color="gray"]Nitekim Macar Turan Cemiyeti'nin lideri Kont Pál Teleki II. Dünya Savaşı sırasında Hitler Almanyası'nın desteğiyle Macaristan başbakanı olacaktır (1941). Kafkasya kahramanı Nuri Paşa da uzun yıllar Almanya'da yaşadıktan sonra 1938'de Türkiye'ye dönerek Hitler Almanyası'nın desteğiyle bir silah fabrikası kurdu; 1941'de Almanya'nın Ankara büyükelçisi Franz von Papen aracılığıyla Türkiye'deki Turancı harekete gizli destek sağladı. Nuri Paşa'nın Alman Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye işlerinden sorumlu müsteşarı Ernst Woermann aracılığıyla aktadığı görüşler, Almanya'da Turancılık Masası'nın ve SS Doğu Türkistan Alayı'nın kurulmasında rol oynadı.


Diğer Ülkelerde Turancılık

Kazan'lı Abdullah Ahsan tarafından çıkarılan Yeni Turan dergisi 1931'den başlayarak Finlandiya'da Türkçe ve Fince olarak yayımlandı. Dergi Sovyet karşıtı ve Alman yanlısı yazılara yer veriyordu.
Azeri Turancılarının dergisi olan Kurtuluş, Kasım 1934 - Temmuz 1939 tarihleri arasında Berlin'de Mehmet Emin Resulzade tarafından yayımlandı.
Hive asıllı ünlü Turancı Mustafa Çokay'ın kurduğu Türkistan Milli Konseyi Aralık 1931'den itibaren Berlin'de Yaş Türkistan (Genç Türkistan) dergisini yayımladı. İdil Ural Milli Komitesi'nin Yeni Milli Yol dergisi de 1932-1939 yılları arasında Tatarca olarak Berlin'de yayımlandı.
Adı geçen dergilerin hepsi Temmuz 1939'da Sovyet-Alman ittifak antlaşmasının (Ribbentrop-Molotov Paktı) imzalanması üzerine yayın hayatlarına son verdiler.

Cumhuriyet Döneminde Turancılık

1920'ler

Milli Mücadele'de İttihat ve Terakki'nin Türkçü ve Turancı kadroları önemli bir rol oynadığı halde, TBMM hükümeti 1920'den itibaren Turancı akıma karşı kesin bir tavır aldı. Bunda Eylül 1920'de Sovyet rejimi ile Ankara arasında kurulan diplomatik yakınlığın etkisi vardı.
Turancı düşüncenin tanınmış önderi Ziya Gökalp 1923'te Ankara'da Matbuat Müdürlüğü tarafından yayımlanan Türkçülüğün Esasları adlı eserinde Turancılığı "uzak mefkûre" ilan ederek, Türkiye devletinin kuruluşunu esas alan yeni bir Türkçülük tanımı getiriyordu. Gökalp bu eserinin basımından iki ay sonra Mustafa Kemal tarafından milletvekili adayı göstirildi.
[color="gray"]Mehmet Emin Yurdakul Turana Doğru adlı şiir kitabının yeni baskısında bazı şiirlerini değiştirerek Turan sözcüğünün yerine vatan sözcüğünü getirdi. Ahmet Ağaoğlu, Halide Edip ve Yusuf Akçura, 1922 ve 1923'te çeşitli vesilelerle Turancılıktan vaz geçtiklerini deklare ettiler.



1930'lar ve Turancılığın Yeniden Canlanması

Cumhuriyet döneminde Turancılığı üstü kapalı bir biçimde de olsa savunan ilk eser, Reşit Saffet Atabinen'in 1930'da yayımlanan Türklük ve Türkçülük İzleri adlı kitabıydı. Kitap, Türk Ocağı örgütü içinde hızlanan bir tartışma ortamında yayımlanmıştı. 1931'de Türk Ocakları Atatürk'ün emriyle kapatıldı.
1932'de Reşit Galip'in emriyle üniversiteden uzaklaştırıldıktan sonra yedi yıl Almanya'da kalan Zeki Velidi Togan, 1939'da Türkiye'ye döndükten sonra yayımladığı Bugünkü Türkistan ve Yakın Mazisi adlı eserinde, yakın gelecekte gerçekleşmesini umduğu Turan hayalini anlattı.
1930'larda yeniden güçlenen Türkçü-Turancı düşüncenin en radikal sözcüsü Hüseyin Nihal Atsız idi. Atsız 1931-1932'de Atsız Mecmuayı, 1933-1934 ve 1943-1944'te de Orhun: Aylık Türkçü Mecmua'yı yayımladı. 1939'da Bozkurt dergisini çıkaran Reha Oğuz Türkkan ile 1943'te Samsun'da Kopuz adlı Türkçü dergiyi başlatan Fethi Tevetoğlu bu dönemin diğer Turancı fikir önderleri arasında bulunuyordu. 1941-1944 yıllarında Orhan Seyfi Orhon Çınaraltı adlı Türkçü dergiyi yönetti. Bu dergide yazan emekli general Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet, "Her Türkçü Turancıdır, her Turancı Türkçüdür" diyordu.

1944 Tevkifatı

Nazi Almanyası'nın yenilmeye yüz tutması ve Türkiye'nin İngiltere-ABD ittifakına yaklaşmasıyla Türk basınında Turancılara yönelik sert eleştiriler boy gösterdi. Faris Erkman 1943'te yayımlanan En Büyük Tehlike adlı kitabında "Pantürkist, Turancı, ırkçı kuklalara" saldırarak, onları yabancı devletlerin hizmetinde olmakla suçladı.

[color="gray"]"Milli Şef" İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı Ocak 1944'te emekliye sevkettikten sonra, 3 Mayıs 1944'te İstanbul ve Ankara'da Türkçü gençlerin düzenlediği Komünizmi Telin mitingleri yapıldı. 9 Mayıs 1944'te Şükrü Saraçoğlu hükümeti, aralarında Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Nejdet Sançar, Fethi Tevetoğlu ve Alpaslan Türkeş'in de bulunduğu 30 kadar Türkçü-Turancı'yı tutukladı. Bir yıla yakın tutuklu kalan sanıklar, daha sonra, kendilerinin tabutlara yerleştirilip işkence yapıldığını ileri sürdüler. 29 Mart 1945'te Türkçülük davası sanıklarından onu ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak aynı yılın Ekim ayında Askerî Yargıtay mahkûmiyet kararlarını esastan bozdu.

1945 Sonrası

1950'li yıllarda Demokrat Parti ve daha sonra da Mareşal Fevzi Çakmak'ın kurduğu Millet Partisi içinde yer alan ve bağımsız örgütlü bir yapı göstermeyen Turancı hareket, o yıllarda siyasete egemen olan anti-komünizm düşüncesinin sağladığı zırha bürünerek görüşlerini savundu.1969'da isim değiştirerek Milliyetçi Hareket Partisi olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, eski Turancılardan birçoğunu bünyesinde topladı.



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.