ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Felsefe İlkeleri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=173668)

Prof. Dr. Sinsi 06-27-2012 07:17 PM

Felsefe İlkeleri
 

ÇELİŞME İLKESİ



Doğa, toplum ve bilinç bütünlüğünün çelişmeyle geliştiğini ileri süren eytişimsel ilke. Çelişme yasası da denir. Alman düşünürü Hegel tarafından, Aristoteles'in biçimsel mantığına karşı, eytişimsel mantık ilkesi olarak ileri sürülmüş, tarihsel ve eytişimsel özdekçilik tarafından doğasal ve toplumsal temeli keşfedilerek açık seçik sergilenmiştir.
Bu ilkeye göre, her türlü yaşamın kaynağı çelişme'dir. Varlığın özü olan devimi, varlığın içinde bulunan çelişme yaratır. Her türlü varlık, çelişmenin meydana getirdiği devimle gelişir. Demek ki çelişme; doğa, toplum ve bilincin gelişme yasasıdır.


Engels Anti-Dühring adlı yapıtında çelişme'yi şöyle tanımlar: "Çelişme şuradadır ki bir şey hem kendisinin aynı, hem de kendisinin aynı oimayan'dır, yani hem kendisinin aynı olarak kalır hem de durmadan değişir. İşte çelişme, bu kalıcılıkla değişme arasındaki karşıtlıktır". "Eytişim, en doğru anlamında, nesnelerin özünde bulunan çelişme'nin bilgisi’dir".
Eytişimsel ve tarihsel özdekçilik dilinde çelişme deyimine yakın anlamda çatışma deyimi de kullanılır. Çelişenler, aynı zamanda, birbirleriyle çatışırlar. En küçük bir özdek parçasından insanı, toplumu ve bilinci de kapsamak üzere en büyük evrensel yapıya kadar evrendeki bütün nesne ve olguları oluşturan geliştirici gü£ çelişme'dir. Bütün nesne, olgu ve olaylar çelişmelerle gelişir. Çelişme; bütün nesne, olgu ve olayların kendileriyle birlikte karşıtlarını da içermelerinin dilegetirilişidir. Her nesne, olgu ve olayda kendi karşıtı karşılığı vardır.
Hegel şöyle der: "Varlık bizzat bir karşıtlıktır".


Karşıtlıksa karşıtların çelişmesini gerektirir. Karşıtlar sürekli olarak çelişirler, çeliştikleri için çatışırlar, çatıştıkları için aşılırlar, aşıldıkları için de gelişirler. Demek ki nerede yaşam (eşdeyişle devim) varsa orada mutlaka bir çelişme vardır. Ölüm bir devimsizlik, gelişmesizlik eşdeyişle çelişmesizlik'tir. Bu gerçeği üstün bir sezişle ilk gören düşünür antikçağ Yunan düşüncesinin büyük ustası Herakleitos'tur. Herakleitos çelişmeyi özel bir anlamda kavga deyimiyle dilegetirmişti.
Herakleitos'a göre her şey her şeyle savaşıyor ve bundan ötürü "bir şeyden birçok şeyler ve her şey" oluşuyordu. Antikçağ Yunan düşüncesinde Elea'lılar ve ilk şüpheciler, örneğin Zenon ve Pyrrhon, bu çelişmelerin çözülemeyeceği ve onları yok saymak gerektiği kanısına varmışlardı.

Çelişmeleri yok sayınca nesnelerin gerçek yapılarını araştırmaktan da vazgeçmek gerekiyordu, öyleyse nesneler bilinemez ve kavranamazdı. Bilinemezciliğin tohumları, çelişmeleri çözememekten doğan umutsuzlukla atılmıştır. Bu halde doğaüstü güçlere sığınmaktan başka çıkar bir yol kalmamaktadır.
İdealizme geniş çapta kapıları açan yanılgı da budur. Yüzyıllarca sonra Alman düşünürü Hegel, Herakleitos' un bu ustaca sezisini idealist alanda açıklamış, tarihsel ve eytişimsel özdekçilikse onu gerçek özdeksel temeline oturtmuştur.


"Matematikte diferansiyel ve entegral, mekanikte etki ve tepki, fizikte artı elektrik ve eksi elektrik, kimyada atomların birleşmesi ve ayrılması, çelişmenin evrenselliğini tanıtlar". Çelişme'nin tam bilgisi şu ayrıntıların da bilinmesini gerektirir: Evrende her nesne, olgu ve olay birçok karşıtlıklar, demek ki birçok çelişmeler taşır. Bu çelişmeler iç çelişmelerdir.
Bir nesne, olgu ve olayı kendisi kılan, eşdeyişle neyse o eden bunlardır. Ama bunların içinde gelişmeyi kendi yönüne çeken güçlü bir çelişme vardır, buna ana çelişme denir. Her çelişmede olduğu gibi bu ana çelişmenin iki ucundan biri tutucu, öbürü geliştiricidir. Geliştirici uç, ana uç'tur. Çünkü varlığın geleceğini ana çelişmenin bu ana ucu belirleyecektir. Tutucu uç, çelişmenin ve dolayısıyla varlığın kendi kendisiyle aynı kalmasına çalışır. Ana uçsa onu kendisinden koparır ve geliştirir. Her nesnede, olguda ve olayda geriye dönüşlere rağmen son çözümlemede mutlaka ileriye doğru bir gelişme gerçekleşir.


Bu gelişme daima alt olandan üst olana, aşağı olandan yukarı olana, geri olandan ileri olana ve basit olandan karmaşık olana doğrudur.
Ne var ki bu gelişme için sadece iç çelişmeler yetmez, dış çelişmeler'in de yardımı gerekir. Örneğin yumurtayı geliştirip civcivleştiren onun kimyasal ve yaşam-bilimsel iç çelişmeleridir, ama civcivleşmenin gerçekleşebilmesi için ısı gibi bir dış çelişme de gereklidir. Yumurta ısısız civcivleşmez, ama ısı da bir taşı civcivleştiremez. Demek ki iç ve dış çelişmeler arasında temel olan iç çelişmelerdir, çünkü civciv ısının değil, yumurtanın ürünüdür. Çelişme, eytişimsel bilginin temel yasasıdır.


Eytişimi bilmek, devimin ve gelişmenin kaynağı olan çelişmeyi bilmek demektir. Yüzyıllardan beri insan bilgisine egemen olan metafizik dünya görüşü, çelişmenin varlığını yadsımakla eytişimsel dünya görüşünden ayrılır. Metafiziğin bu temel yanılgısı, biçimsel mantığın soyut kavramlarda aradığı çelişmezlik niteliğini doğada, toplumda ve bunlardan yansıyarak oluşan insan bilincinin gelişme sürecinde de aramış olmasıdır. Metafiziğin büyük yanılgısı, devimsiz soyut (kavram, önerme, kuram)'un niteliği olan çelişmezliği devimli somut (doğa, toplum, bilinç)'un niteliği olan çelişmenin yerine koymaya çalışmasıdır.

ÇELİŞMEZLİK İLKESİ

Biçimsel mantığın düşünmede tutarlığı sağlayan temel ilkelerinden biri. Çelişmezlik yasası da denir. Antikçağ Yunan düşünürü Aristoteles’in, çeşitli düzeltme denemelerinden geçmekle beraber yerini diyalektik mantığa bırakıncaya kadar temelde aynı kalan, biçimsel mantığının üç ilkesinden ya da yasasından biri çelişmezliktir.
Bu ilke çeşitli biçimlerde dilegetirilmiştir: Bir şey, aynı zamanda hem kendisi hem de kendisinden başkası olamaz A aynı zamanda B olamaz Bir şey, aynı zamanda hem var hem yok olamaz Bir şey, aynı zamanda, hem olumlanıp hem de yadsınamaz İki çeşitlik önermenin ikisi birden hem doğru hem yanlış olamaz. Sonuncu deyiş kimi düşünürlerce ikiye ayrılmış ve birinci bölümü (İki çelişik önermenin ikisi birden doğru olamaz) çelişmezlik ilkesi sayılarak ikinci bölümü (İki çelişik önermenin ikisi birden yanlış olamaz) almaş ilkesi sayılmıştır.



Gerçekte çelişmezlik ilkesi biçimsel mantığın özdeşlik ilkesi’nin olumsuz biçimde dile getirilmesinden başka bir şey değildir. Özdeşlik ilkesi'ne göre Ahmet Ahmet'tir, çelişmezlik ilkesi'ne göre de Ahmet Hasan olamaz, ancak Ahmet olabilir. Bu ilke mantıkta şu simgeyle gösterilir: (A.Â). Bu simgede nokta bağlaç ve ikinci harfin üstündeki çizgi olumsuzluk işaretidir.
Bu kuramın geçerliliği soyut düşünme alanındadır, her türlü değişme ve gelişmeden soyutlanmış kavram ve önermelerdedir. Yoksa, Hegel'in gösterdiği gibi, kavram ve önermeler de gelişmeye başladıkları an çelişmeye başlarlar. Kavram ve önermeler de, çelişmezlikle değil, ancak çelişme'yle gelişebilirler.

TUTUM İLKESİ

Doğanın en az emek harcayarak en çok iş gördüğü ve bundan ötürü de tutumlu davrandığını saptayan ilke. Fizikte ve metafizikte birçok biçimlerde dile getirilmiştir. Fizik edebiyatında en az etki ilkesi de denir.
Yasa olarak da ileri sürülmüştür. Pek çok bilimsel gerçeklerin açıklanmasını sağladığı gibi (örneğin Einstein'ın genel bağıntılılık kuramı) birçok metafiziksel saçmalıklara da temel edilmiştir. Çeşitli dillerde çeşitli deyimlerle dile getirilmiştir. "Doğa en kısa yolu izler" deyimiyle de biçimlendirilebilir. Örneğin adcı Ockham'lı William "zorunluluk olmadıkça varlıkları çoğaltmamalı", sözlükçü Goblot "nesneleri en yalın yoldan açıklamalı" gibi deyimlerle dile getirmişlerdir.



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.