ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Türkiye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=414)
-   -   Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=159249)

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:30 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Ağrı Mağaraları


Günbuldu (Meya) Mağaraları (Diyadin)


http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Diyadin ilçe merkezine 12 km. uzaklıktaki Günbuldu Köyü’nün 400 m. uzağındaki kayalara oyularak yapılmış kalıntılar bulunmaktadır. Bunlar, barınma yerleri, mabet ve odalardır. Büyük olasılıkla Hıristiyanlık dönemine ait bir ibadet merkezidir. Nitekim burada apsit, üzerinde haç motifleri bulunan taşlar ve mezarlarla karşılaşılmıştır. Bu mağarada iki koç heykeli bulunmuştur.


Buz Mağarası (Merkez)

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Küçük Ağrı Dağının güney eteğinde, Hallaç Köyü'ne 3 km. uzaklıktaki Buz Mağarası 8 m. derinliğinde 100 m. uzunluğunda ve 50 m. genişliğindedir.

Mağara içerisinde bazalt lavlar, kayalar, sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Bu buzdan sarkıt ve dikitler ışığa göre renk değiştirmektedir. Mağara kış aylarında sıcak, yaz aylarında ise; soğuktur. Mağara ağzından sürekli sıcak ve soğuk hava akımı olmaktadır.


Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:31 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Ağrı Kiliseleri


Karagöz Kilisesi (Tutak)

Tutak ilçesinin 26 km. batısındaki Dayapınarı (Noktulu) Köyü yakınındaki bu kilise kayalara oyularak yer altına yapılmıştır. Benzeri Hamur’un Beklemez Köyü yakınında olan bu kilisenin içerisine merdivenlerle inilmektedir. Yapım tarihi konusunda herhangi bir bilgi bulunmamakla beraber Erken Bizans döneminde yapıldığı sanılmaktadır.


Üç Kilise (Taşlıçay)

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Taşlıçay’ın 18 km. doğusunda, Taşteker Köyü’nde bulunan bu kilisenin bulunduğu yerde Şaman Dinine ait bir mabet bulunduğu sanılmaktadır. Sonraki dönemde Ermeniler tarafından buraya bir manastır yapılmışsa da 1950 yıllarında bu taşlar yerlerinden sökülerek Ağrı Merkez Camisi’nin yapımında kullanılmıştır. Günümüze bu kiliseden belirli bir iz ve kalıntı gelmemiştir.



Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:31 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Ağrı Hamur (İbrahim Paşa) Kümbeti




http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Hamur ilçe merkezinde, İshak Paşa’nın torunlarından İbrahim Paşa ile ailesinin gömülü bulunduğu kümbet, giriş kapısı üzerindeki kitabeden öğrenildiğine göre 1802 yılında yaptırılmıştır.

Selçuklu ve Osmanlı kümbetlerinden farklı bir plan özelliği gösteren bu kümbet, Kırşehir’deki Aşık Paşa Türbesine benzemektedir. Güney tarafından orijinal olmayan bir kapı vasıtası ile içerisine girilen kümbet, dikdörtgen planlı olup, üzeri ayna tonozlu bir sistemle örtülmüştür.

Kesme taştan yapılmıştır. Ayrıca cephelerde dört sıra halinde bazalt taşı ile hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Türbenin doğusunda üç, batısında da iki penceresi bulunmaktadır. İç kısımdaki bitkisel motifler, yıldızlar ve yazılar tahrip edilmiştir

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:31 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Ağrı Camileri


Beyazıt Eski Cami (Doğubeyazıt)

Doğubeyazıt’ın doğusunda, Doğubeyazıt Kalesinin güney eteğindeki camiyi, Yavuz Sultan selim’in yaptırdığı söylenmektedir. Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden de 1687 yılında onarıldığı anlaşılmaktadır. Kare planlı caminin üzeri 11,50 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Yöresel, farklı renkli taşların kullanıldığı cami içerisinde herhangi bir süsleme elemanı bulunmamaktadır. Orijinalinde beş bölümlü bir son cemaat yerinin bulunduğu duvarlar üzerindeki izlerden anlaşılmaktadır.


Toprakkale Camisi (Eleşkirt)

Toprakkale Köyü’ndeki bu camiyi Abdülakif Oğlu Mirza Bey 1687 yılında yaptırmıştır. Kare planlı, 12,5x12,5 m. ölçüsündeki caminin üzeri, 8.20 m. çapında tromplu sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin içerisi duvarlardaki altı, kubbe kasnağındaki dört pencere ile aydınlatılmıştır. Duvarlar köşelerde ve giriş kapısı, pencere kenarlarında kesme taştan, diğer bölümleri de moloz taştan yapılmıştır. 14 ahşap sütunun taşıdığı son cemaat yerinin büyük bir kısmı geç devirlerde onarılmıştır.

Harap durumda olan Toprakkale Camisi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1963 yılında onarılmıştır.


Ağrı Merkez Cami (Merkez)

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Ağrı İli’nin merkezinde bulunan bu cami, 1950 yılında Üç Kiliseler’in taşlarından yapılmıştır. Mimari özelliği olmayan basit bir cami olup, ibadet mekanının orta bölümü küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Üç kenarı iki sıra halinde dörder pencere ile içerisi aydınlatılmıştır. Girişin önüne kapalı bir son cemaat yeri eklenmiş, bunun soluna da kesme taştan iki şerefeli bir minare yerleştirilmiştir.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:31 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Ağrı İshak Paşa Sarayı




http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Doğubeyazıt’ın 8 km. güneydoğusunda, Eski Doğubeyazıt kayalıkları üzerinde yer alan İshak Paşa Sarayı çevreye hakim bir konumdadır. Sarayın harem dairesinin giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre 1784 yılında İshak Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Osmanlı döneminde Çıldır Livası Mutasarrıfı olan İshak Paşa vezirlik rütbesiyle Çıldır ve Ahıska valiliği yapmıştır. Bu dönemde İshak Paşa Sarayı ve külliyesini yaptırmıştır. Sultan III.Selim zamanında İran sefiri İstanbul’a giderken burada konuk olmuş ve sarayın ihtişamını padişaha anlatmıştır. Ancak bu durum padişahın ihtişamına gölge düşürdüğü düşüncesi ile İshak Paşa gözden düşmüştür.

Sarayın çevresi aynı zamanda bir yerleşim merkezi idi. Ovanın çevresinde halkın yaşadığı evler, camiler bulunuyordu. Bugün bu yapıların hemen hemen hepsi yıkılmış, yalnızca çok az sayıda mezar taşı günümüze ulaşabilmiştir.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Bazı kaynaklara göre sarayın yapımını Doğubeyazıt sancak beyi Çolak Abdi Paşa 1685’te başlatmış ve oğlu İshak Paşa devam etmiş, İshak Paşa’nın oğlu Mehmet Paşa da 1784’te tamamlamıştır. Bu duruma göre sarayın yapımı doksan dokuz yıl sürmüş ve 7.600 m2’lik bir alana yayılmıştır.

Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan İshak Paşa Sarayı Orta Asya, Selçuklu, İran ve Osmanlı mimari özelliklerini bünyesinde toplamıştır. Örneğin; İshak Paşa külliyesindeki caminin kubbeleri Türk-İslam kubbelerini, saray kompleksi Topkapı Sarayı’nı yapı topluluğunun kapıları da Selçuklu üslubundadır.

İshak Paşa Külliyesi iki avlu ve bu avluların çevresinde kurulmuş yapılardan meydana gelmiştir. Birinci avludaki yapıların çoğu yıkıldığından günümüze ulaşamamıştır. Birinci avluda nöbetçi odası, muhafız koğuşları, zindan, at koşum yerleri ve arabaların korunduğu mekânlar ile çeşme bulunmaktadır.

Sarayın ikinci avlusunun dört tarafı bina grupları ile çevrelenmiş olup, dikdörtgen bir plân göstermektedir. Bunlardan orta avlu etrafında, sağ taraftaki selamlık kare bir alanı kaplamaktadır. Selamlığın arkasında harem dairesi yer alır. Harem ile selamlık arasındaki alana da cami ile türbe yerleştirilmiştir.

Yapının bütününde Osmanlı saray mimari geleneği uygulanmış, bu yüzden de yapılar iç içe gruplar halinde toplanmıştır. Külliyenin birinci avlu etrafındaki bölümü giriş kapısı çevresi ve duvarları dışında tahrip olmuştur. Buradaki büyük giriş kapısı ana duvarlardan dışa doğru çıkıntı meydana getirmiştir. Kapının tüm yüzeyi kabartma bitki motifleri, stilize ağaçlar, mukarnası andıran bezemeler ve geniş alanı hareketlendiren kemerler ile kaplanmıştır. Bu kapı üzerine iki sıra halinde sekiz kartuş içerisine bir kitabe oturtulmuştur.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Sarayın ikinci avlusu dikdörtgen planda olup buradaki yapılar ve harem dairesi karışık bir düzen göstermektedir. Burada cami, türbe ve çeşitli ihtiyaçların görüldüğü hamam, kiler, aşhane, merasim salonu, fırın bulunmaktadır.

İshak Paşa Sarayı mimari planının yanı sıra taş işçiliği ve duvar süslemeleri bakımından da çok önemli bir eserdir. Ne var ki, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ruslar burasını karargâh olarak kullanmış ve saraya ait değerli eşyaları birlikte götürmüşlerdir. Nitekim sarayın 13x6,5 m. ölçüsündeki çelik kabartmalı, altın kaplamalı kapısı bugün Moskova Müzesi’ndedir.

İshak Paşa Sarayı’nın saray bölümü 366 odalı olup, bu odalar iki katın içerisine yerleştirilmiştir. Odaların her birisinde taştan ocakları bulunmaktadır. Taş duvarların arasında geçen ısıtma tesisatı ile sarayda merkezi bir ısıtma sistemi kurulmuştur. Sarayın 20x3 m. ölçüsündeki kabul salonunun döşemesi ve duvarları taştandır. Bu duvarlar Osmanlı yazı sanatının örnekleri, ayet ve çeşitli beyitleri ile süslenmiştir. Buradaki “İshak meram üzere kerem kıldı cihanı. Bin yüz doksan dokuz buna oldu tarih” beytinden sarayın 1784’te tamamlandığı anlaşılmaktadır.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Girişin sağında yer alan selamlık ve haremin sonunda cami ve türbe bulunmaktadır. İshak Paşa Külliyesi içerisinde yer alan cami dikdörtgen plânlı olup, üzeri trompların desteklediği yüksek bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin önü teras şeklinde olup buraya kapalı bir son cemaat yeri eklenmiştir. Kubbesi ile birlikte cami, kesme taştan inşa edilmiş, pencere kenarlarında ve bazı duvarlar zengin bitki motifleri ve mimari elemanlarla bezenmiştir. Ayrıca iç mekanda da ampir üslubunu hatırlatan süslemeler bulunmaktadır.

Caminin ibadet mekânı yuvarlak kemerli konturlarla bezenmiş olup, bunların aralarına yuvarlak madalyonlar ve bitkisel motifler yerleştirilmiştir. Kubbe dıştan çok büyük olarak görülmesine rağmen, içeriden oldukça küçük ve basıktır. Kubbe, Orta Asya ve Selçuklu türbelerinde olduğu gibi burada da iki katlıdır. Kuşkusuz bunun da nedeni İshak Paşa Camisi’nin Orta Asya’ya ve İran’a yakınlığından kaynaklanmaktadır.

Caminin güneyinde Selçuklu üslubunu andıran iki katlı Çolak Abdi Paşa’nın türbesi bulunmaktadır. Türbe içerisinde Çolak Abdi Paşa, İshak Paşa ve aile yakınları gömülüdür. Sekizgen planlı, kesme taştan yapılmış olan bu türbenin iki katlı oluşu Selçuklu geleneğinin bu dönemde de sürdüğünü göstermektedir. Aynı zamanda bu türbe Selçuklu kümbetlerini de hatırlatmaktadır. Türbenin alt katı cenazenin gömüldüğü cenazelik veya mumyalık bölümüdür. Osmanlı mimarisinde, Erken Osmanlı dönemi dışında cenazelik bölümleri türbelerde görülmemektedir. İshak Paşa Sarayında bu tür bir Selçuklu türbe mimarisinin uygulanması oldukça ilginçtir. Türbenin duvarları da camide olduğu gibi çeşitli bitkisel motiflerle bezenmiştir.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:31 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Anzavur tepe. Girik tepe. Diyadin'de Meya (köyü). Eski Beyazıt ve Toprakkale. Ağrı İli'nin en eski uygarlık yerleridir. Buralar Urartulardan XX. yüzyıla kadar çeşitli uygarlıklardan izler taşımaktadır. Ancak korunmadıkları için özel yapılan kaybolmaktadır.

. Aydın Hisar. Cınıvız)

Doğubeyazıt’ın 5 km. doğusundadır. Eski Beyazıt'ın kuzey doğusundaki Belleburç denilen yerde kayalıklar üzerinde bir kale kalmasıdır. Bugün yıkık durumda olan kalenin yapım tarihi bilinmemekledir. Kaledeki Urartu mezarları ve antik çağlara ait kalın*tılar. buranın antik kent olduğunu göstermektedir. Konumu nedeniyle tarih boyunca önemli bir kale olarak kalmıştır. İshak Paşa Sarayı. kalenin güneyinde yer alır.

BEYAZIT ESKİ CAMİİ (Camii Gevher Digar)
. 15.20 x 15.20 m. boyutlarında. kare planlı ve tek kubbelidir. Kubbe 11.50 m. çapındadır. Sonradan yıkılan beş gözlü son cemaat yeri ile bir minaresi vardır. Yapıda kahverengi. tuğla kırmızısı. san ve kirli beyaz renkte taşlar. karışık bir biçimde kullanılmıştır. Camiin giriş kapışı. beden duvarları. mihrabı. son cemaat yeri. mihrabiyeleri. duvar payeleri. kubbeye geçiş sistemleri. duvarlardaki kemerler. pencereler ve minare sade bir yapıya sahiptir.

. zamanla adının Diyadin'e dönüştüğü sanılan ilçe'nin kalesinden günümüze çok az şey kalmıştır.Diyadin kalesi yapılış tarzı. kullanılan malzeme ve işçilik yönünden Urartu yapılarına benzemektedir. Zamanla Arsaklılar. Akkoyunlular. Karakoyunlular ve Osmanlılar tarafından tamir ettirilmiş. yönetim binaları yapılmıştır.Kale XIX. yüzyıl ve I. Dünya Harbi'ndeki Osmanlı Rus savaşlarında zarar görmüş. Ermeni çeteleri tahrip etmiştir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ise korunmaya alınmadığı için halk. surları ve binaların duvarlarım söküp ev yapımında kullanmıştır.

AVNİK KALESİ
. çar köşe kalei rengindir şeklinde tanımlamaktadır. Bu. sarp kayalar üzerinde dört köşe küçük bir yer olan Koçbaşı kalesinin yapısına uygundur. Kale Diyadin'e 29 km. mesafede Yankaya (Ali Hido) mezrasında ve Aladağ'ın yüksek bir yerindedir.Avnik (Unik) kalesi. Cumhuriyet döneminde taşları köylülerce sökülüp ev yapımında kullanıldığı için. bugün ancak temeli kalmıştır.



KUJE KALESİ

. Gendel ve Murat yolu üzerinden iki arkla buraya su getirildiği anlaşılmaktadır



MEYA (Günbuldu) MAĞARALARI

. köyün 400 m. uzağında yüksek ve sıra kayalıklar içerisindedir. Sıra kayalık ile alt zemin arasında 100 150 metrelik çakıllı bir yamaç vardır. Bu yamacın üst ucundaki dik. yüksek ve sıra kayalara oyularak yapılmış; pek çok ve değişik yapıda barınma yeri. tapınak. ibadethane. oda ve mağaralar vardır. Bazı odaların kapı ve penceresinin önünde balkonu mevcuttur. Kayalara oyulmuş bu barınak ve ibadethanelerde değişik inançların izleri görülmektedir.Mağara odaları savunma ve tehlikelerden korunma amacıyla. ele geçirilmesi güç kayalara yapılmıştır. Aşağıdaki durak yerinde. önceleri çeşitli hayvan heykelleri. mitolojik izler ve çeşitli binalar olmasına rağmen. onlardan çok azı kalmıştır. Büyük kaya parçasına oyulmuş mihrap. haçlı taşlar. İslam ve Yezidî mezarları. Hz. Ali'nin atının ayak izleri olduğu sanılan taşlar. geriye kalanlardır. iki koç heykeli önce Diyadin Hükümet konağı önüne. sonra da Vilayet merkezine götürülmüştür.Meya antik kentin yakınındaki Sahabe Mezarlığı da tarihî ve efsanevi izler taşır. Kırmızı. Siyah ve Be yaz Şehitler. bunların en tanınmışlarıdır. Burada. şehre su akıtan bir de su kanalı vardır. Ayrıca. rastlanan at. koç ve koyun motifli taş heykeller. mezar taşları. ait oldukları Türk boyları hakkında bilgi vermektedir.Meya'daki mağaralar uzun ve oldukça geniştir. Mağaraların gerisinde başka yerlere çıkan tünellerin olduğu söylenir. Tokluca köyündeki kayalardan yer altına inen merdivenlerin buraya çıktığı sanılmaktadır

Tokluca Kalesİ
. ilçe merkezine 19 km. uzaklıktaki Tokluca'da olan bu doğal kalede yer altına inen merdivenler vardır. Kayalar oyularak yapılan merdivenlerin. kalenin başka bir yere giden gizli yolu mu. yoksa Meya mağaralarına ulaşan yol mu olduğu henüz anlaşılamamıştır.



ÜÇ KİLİSE



Taşlıçay'ın 18 km. doğusundaki Taşteker köyüdür. Ağrı - Doğubeyazıt karayolunun ve Murat nehrinin güneyinde olan köy. eskiden beri kutsal kabul edilen bir yerdir.Birçok tarih. gezi ve din kitaplarında adı geçen Üç kilise'nin kutsallığı M.Ö. ye dayanır. Miladî yılların başlangıcında saman Arsakü Türkleri burada Bagavan adlı büyük ve ünlü bir Güneş Tapınağı yapmışlardı. Sonradan Ermeniler de bir manastır inşa ettiler. Köyün üst tarafındaki dağın tepesinde tapınak kalıntıları ve bina temelleri vardır. Ayrıca köye inen. birinden su. diğerinden sağılan sütü gönderdikleri sanılan iki boru hattı vardır.Üç kilise anayol (Asya-Anadolu) güzergahında olduğundan. anıt. tapınak ve öteki tarihî. yapılar tah*rip edilmiştir. Ermenilerin çok değer verdiği manastır (kilise) ise. 1950 yılında sökülerek ağrı Merkez Camiin yapımında kullanılmıştır. Sonradan yerinde evler yapılmıştır.Üç kilise'yi Ermeniler ve Batılılar "Surp Ohannes" adıyla anarlar. Nuh Peygamber'in mezarının burada olduğuna ilişkin bir söylenti de vardır.



Kızıl zİyaret Kalesİ



Balık gölünün batı kıyısında kurulan aynı addaki köyün bitişiğindeki dik ve sarp tepenin üzerindeki kaledir. Yapanı. yaptıranı ve yapıldığı dönem bilinmemektedir.Kızılziyaret (Tanyolu) kalesi. XIX. yüzyıl ve 1914 - 1918 Osmanlı - Rus savaşlarında Ruslarca karakol olarak kullanılmış. bazen Yezidîlerin. bazen da Ermenilerin kontrolünde kalmıştır. 1918'den sonra terk edildiğinden. ev. barınak ve kale surları sökülmüştür.



KüpkIran - Harabegöl Kalesi



Merkez İlçe'ye 20 km. uzakta ve doğusunda olan Yukarı Küpkıran ile Harabegöl (yeni adı Güneysu) köyü (24) arasındaki kaledir. Küpkıran kalesi denildiği gibi. Harabegöl kalesi adıyla da bilinir. Büyük blok taşlardan yapılmış mazgallı bir kaledir.Harabegöl koyunun. eski ve önemli bir yerleşim yeri olduğu. bir deprem ve toprak kayması sonucu battığı ve meydana gelen çukura su dolduğu için bu adın verildiği sanılmaktadır. Karakoyunlular zamanında 250 haneli bir köy olan burası. sonradan Yezidî ve Ermenilerin işgaline uğramış. Türkler de. savunma amacıyla bu kaleyi yapmışlardır. Kaleyi kimin yaptığı ve yaptırdığı bilinmemektedir. Şimdi yıkık durumdadır. Ayrıca köyün yakınında han şeklinde yapılmış bir kervansaray daha vardır ki. Kars ve Azerbaycan ile Bitlis - Diyarbakır kervan yolunun kervan durağı olduğu söylenmektedir.Küpkıran koyunun 4 km. kuzey batısında. bu köy ile Kalender köyü arasında ikinci bir kale vardır. Pazı kalesi (Eyüp Paşa kalesi) adı ile bilinmektedir.Kale. Ağrı ovasına kuşbakışı egemen bir tepenin çevresi takviye edilerek yapılmıştır. Kale küçük ve basit bir yapıya sahiptir. Kuzey yönünde engel hen*deği açılmıştır. Kale ve çevresinin önemli bir yerleşme merkezi olduğu. harabelerden anlaşılmaktadır.Pazı kalesi uzun süre önce terk edildiği için. hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Sur ve bina duvarları çevre köylülerce sökülüp taşları götürüldüğünden. kale bugün tanınmayacak hale gelmiştir.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:31 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Ağrı Sözlü Tarih AĞRI DAĞI EFSANELERİ




Efsanelerin en eskisi, 1404 yılında İspanyol elçisi Claviye’nin, Karakoyunlu Türkmenlerinden duyduğu ve yazıya aktardığı efsane... Allahuekber, Süphan, Elegez ve Ağrı Dağı’nın adlarının Nuh Peygamber tarafından verildiği anlatılan ve Claviye tarafından yazıya geçirilen efsane şöyle: “Nuh Peygamber, suların bütün dünyayı kapladığı sırada suda yaşayanlardan başka her türlü hayvanlardan erkekli dişili birer çift alıp üç oğlu ve üç gelini ile gemiye kapanıp, canlarını kurtardılar. Bir gün geminin demiri bir dağın tepesine ilişip içindekileri yer


oynamasından korkuya düşürürken, Nuh Peygember hayretle (Allahuekber) dedi ve bu yerin adını belledi. Aradan günler geçtikten sonra yine bir sarsıntı olmuştu. Peygember yine şaşırarak (Süphanallah) dedi ve burayı da belledi. Sonunda sular çekilip, azalınca, gemi bir dağın tepesine oturup, kızakladı ve kaldı. Hazreti Nuh ve oğulları küreklere asıldılarsa da gemiyi yürütemediler. Bu arada Nuh Peygember (Ne ağır dağ) dedi. Sonradan bütün sular çekilince, gemiden indiler ve secdeye vardılar. Gemideki son erzak kırıntıları ve kalıntılarını Sürmeli Çukuru’nda herkes çıkarıp, buğday, arpa, pirinç, nohut, mercimek, üzüm, ceviz, fındık, fıstık, incir, dut kurusu, pekmez ve balı karıştırarak son yemeği (aşure aşı) bir arada yediler. Nuh Peygember, sofrasını silkeleyip Sürmeli Çukuru’na döktüğünde bu Iğdır Ovası çok bereketli olmuştur. Dağın adı da geçen zaman içinde Ağrı’ya dönüşmüştür.”


DİĞER EFSANELERDEN BAZILARI

Ağrı Dağı’yla ilgili “Büyük ve Küçük Bacı” efsanesi ise şöyle: “Çok eski zamanlarda Sürmeli Çukuru uçsuz bucaksız, düzlükler halindeydi. Ağrı Dağı’nın yerinde büyük bir orman vardı. Günlerden bir gün iki bacı elele vererek evlerine odun getirmek üzere ormana giderler. Birkaç günde vardıkları bu ormanda çerden çöpten toplayıp, birer yük hazırlarlar. Sıra sırtlarına almaya gelince büyük bacı, (Bacı bacı kurban olam. Ne olur gel sırtıma bu yükü kaldır) der. Küçük bacı kaldırmaz ve üstelik de (Canın çıksın kendin kaldır) der. Büyük bacı yalvarır, yakarır olmaz. Çaresiz kalır (Gel ben senin sırtına kaldırayım) der. Küçük bacı buna da razı olmaz. Aralarında bir kavga başlar. Saç saça kavgada, ikisi de kan ter içinde kalır. Hareket edemezler ve birbirlerine beddua etmeye devam ederler. Küçük bacı (Allah seni öyle bir dağ etsin ki, yaz, kış başında kar eksik olmasın). Büyük bacı da (Sen de öyle bir dağ olasın ki, başından yılan, çıyan eksik olmasın) Tanrı beddualarını kabul eder, büyük bacı Büyük Ağrı Dağı olur, başında yaz, kış kar eksik olmaz. Küçük bacı da Küçük Ağrı Dağı olur ve tepesinde yılan ve çıyan eksik olmaz.”


AĞRI DAĞI’NDAKİ DEVLER

“Zaloğlu Rüstem ile devler uzun yıllar mücadele etmişler. Bu mücadelenin en önemlisi Ağrı Dağı’nda olmuş. Devleri mağlubiyete uğratan Rüstem, onların ancak Ağrı Dağı’nda toplanmasını sağlamış ve insanlığa çok kötülükleri dokunan bu mahlukların neslinin türememesi için Tanrı’ya el açmış (Tanrım, biz ölüp gideceği. Artık bizim gibi kuvvetli kimse yaratmayacaksın. Bu durumda bunları, Ağrı Dağı’ndan aşağı indirme.) Bu dilek Tanrı tarafından kabul edilerek, devler tılsıma dönüştürülür.”


YAŞAR KEMAL’İN AĞRI DAĞI EFSANESİ

Roman kahramanı Ahmet, İshak Paşa Sarayı’nda oturan Beyazıt Paşası Mahmut Han’ın kızı Gülşah’ı sever. Ama yörenin töreleri çok önemli engeller teşkil eder. Efsane, Ahmed’in dağda bir deprem yüzünden, yamaçtaki Küp Gölü’nün derinliklerinde yitip gitmesi ile mutsuz ve acılı sonla biter.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:32 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
TARİHİ VE KÜLTÜREL ESERLER DOĞU BEYAZIT KALESİ:



TARİHİ VE KÜLTÜREL ESERLER DOĞU BEYAZIT KALESİ:

Doğubeyazıt'ın 5km doğusunda, Eski Beyazıt'ın kuzeydoğusundaki Belleburç denilen yerde bulunmaktadır. Bugün için harap bir vaziyet arz etmektedir. Yapanı ve yaptıranı bilinmeyen kalede, Urartu mezarları ve antik çağlara ait kalıntılar bulunmaktadır. Kale plan olarak üç bölümden meydana gelmiştir. Orta bölümde tapınak ve mağaralar mevcuttur. Kalenin etrafını çeviren surlar tamamen kaybolmuştur. Kalenin Urartular tarafından yapıldığı sanılmaktadır.


BEYAZIT ESKİ CAMİ:

Doğubeyazıt'ın doğusunda, Kalenin güney eteğinde bulunmaktadır. Cami, muhtemelen Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırılmıştır. Caminin taç kapısı üzerindeki onarım kitabesinden H.1096 (M.1687) 'da onarım gördüğü anlaşılmaktadır. Kare planlı, tek kubbeli cami plan tipindedir. Harim mekanı 11.50m çapında bir kubbe ile örtülüdür. Beş gözlü son cemaat yeri yıkılmıştır. Üzerinde herhangi bir süslemesi bulunmayan cami, değişik renklerdeki taşların karışık bir biçimde kullanılmasıyla yapılmıştır.


DİYADİN KALESİ:

Diyadin ilçe merkezinin güneyinde, Murat Irmağı'nın kıyısındaki kayalıklar üzerinde kurulmuştur. Yapanı ve yaptıranı belli değildir. Evliya Çelebi, Uzun Hasan oğlu Ziyaüddin tarafından yaptırıldığını belirtmektedir. Kale, yapılış tarzı ve kullanılan malzeme bakımından Urartu kalelerine benzemektedir. Birçok dönemde tamir ettirilen kale, bugün harap bir vaziyettedir.


AVNİK KALESİ:

Koçbaşı Kalesi olarakta bilinen yapı Diyadin ilçe merkezine 29 km mesafede, Yankaya (Ali Hido) mezrasında, Aladağ'ın yüksek bir yerindedir. Taşlarının sökülüp, ev yapımında kullanılmasından dolayı, bıgün ancak temelleri günümüze gelebilmiştir.


KUJE KALESİ:

Avnik Kalesi'ne yakın bir yerde bulunan küçük çapta bir kaledir. Günümüze ancak kalıntıları ulaşabilmiştir.


MEYA (GÜNBULDU) MAĞARALARI:

Diyadin ilçe merkezine 12 km uzaklıktaki Günbuldu köyündedir. Antik bir kent görünümündeki yerleşim yerinde mağaralar ve tarihi kalıntılar köyün 400 m uzağında bulunmaktadır. Kayalara oyularak yapılmış, barınma yerleri, tapınak, ibadethane, oda ve mağaralar oldukça ilgi çekicidir. Barınarak ve ibadethanelerde değişik inançların izleri görülmektedir.Oldukça tahrip edilmiş kentten, günümüze mihrap, haçlı taşlar ve mezarlar kalmıştır.Buradan çıkarılan iki koç heykeli, şu anda il merkezinde bulunmaktadır.


İSHAKPAŞA SARAYI :

Dogubeyazıt'ın 8 km güneydoğusunda, Eski Doğubeyazıt'ın kayalıkları üzerindedir. Sarayın harem girişi üzerinde bulunan kitabesinde; "Bin yüz ile doksan dokuz oldu buna tarih, İshaka meram üzere kem kıl dü cihanı" yazılıdır. Buradan yapının H.1199 (M.1784) tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Kitabede adı geçen İshak ise, II.İshak Paşa'dır. Yapı yaklaşık yüz yıllık bir dönem içerisinde tamamlanmıştır. Dolayısıyla 1634-1680 yılları arasında Beyazıt Sancakbeyliği'ni yapan Çolak Abdi Paşa döneminde yapının imarına başlanılmış ve 1784 yılında II.İshak Paşa döneminde yapı tamamlanmıştır. İki avlu ve bu avlularda yapılmış bölümlerden oluşan sarayda, binalar "U" şeklinde düzenlenmiştir. Birinci avluya girişi sağlayan taç kapı, dışa doğru çıkıntılıdır. Her iki yönden yuvarlak altışar sütunla takviye edilmiştir. Yüzey yuvarlak kemerli, mukarnas kavsaralı bir niş içine alınmıştır.

Asıl giriş kapısı basık kemerli olarak düzenlenmiştir. Taç kapı; kabartma bitki motifleri, stilize ağaçlar, mukarnası andıran bezemeler ve kemerlerle süslenmiştir. Birinci avluda; nöbetçi odası, çeşme, muhafız koğuşları, zindan ile at koşum ve araba yerleri bulunur. Orta avlu, dört tarafı çeşitli binalar ile çevrilmiş olup, dikdörtgen planlıdır. Bu kısımda, hizmetli odaları, selamlık, cami ve türbe yer alır. Dikdörgen planlı caminin, harim kısmı kare planlı olup üzeri yüksek kasnaklı tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Önünde üzeri teras şeklinde düzenlenmiş kapalı bir son cemaat yeri bulunur. Cami iç mekanında, ampir üslubu hatırlatan süslemelere sahiptir. Caminin güneyinde yer alan Çolak Abdi Paşa Türbesi, Selçuklu tarzına uygun olarak, iki kat halinde yapılmıştır. Orta avludan bir kapıyla, dikdörtgen planlı harem dairelerine geçilir. Bu bölümde ayrıca hamam, kiler, aşhane ve tuvalet gibi kısımlar bulunmaktadır. Sonuç olarak, İshak Paşa Sarayı farklı üslup ve bezeme şekilleriyle inşa edilmiş olup, ortaçağ şatolarını anımsatan gösterişli bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg


ANZAVUR TEPE:

Patnos ilçe merkezinin 2km kuzeybatısında yer almaktadır. Patnos Kalesi olarak da bilinir. Urartular'dan kalma antik bir kenttir. Saray, tapınak ve bina kalıntılarının olduğu tespit edilmiştir. Kale Kral Menua ve I.Argişti, tapınak ise İspuını zamanında yapılmıştır. Oldukça harap olan kentten günümüze. Ancak tapınak,kale ve bazı binaların kalıntıları ulaşmıştır.


GİRİK TEPE:

Patnos'un 1km güneydoğusundadır. Değirmentepe olarak da bilinir. Urartular'a ait bu antik kent, Kral Menua ve oğlu I.Argişti dönemlerinde kurulmuştur. 1960-1963 yılları arasında yapılan kazılar neticesinde, yanmış bir iç avlu, taht odası, salonlar, kiler ve mutfak ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca buradan çok sayıda yüzük, küpe, bilezik, kemer, mühür, altın ve tunçtan yapılmış süs eşyaları elde edilmiştir.


TOKLUCA KALESİ :

Diyadin ilçe merkezine 19 km uzaklıktaki Tokluca köyünde bulunmaktadır. Yapıda yer altına inen merdivenler mevcuttur. Ancak bu merdivenli yolun nereye ulaştığı bilinmemektedir.


ÜÇKİLİSE:

Taşlıçay'ın 18 km doğusunda yer alan bugünkü Taşteker köyüdür. Birçok kaynakta adına rastladığımız Üçkilisenin kutsallığı M.Ö.'ye dayanır. Arsaklı Türkleri burada Bagavan adında bir Güneş Tapınağı yapmışlardır. Sonradan Ermeniler tarafından bir manastır inşa edilmiştir. Ancak bahsedilen ve diğer tarihi değerler yok edilmiştir. Ermenilerin yaptırdığı manastır, 1950 yılında sökülmüş, taşları Ağrı Merkez Camii'nin yapımında kullanılmıştır. Nuh Peygamber'in mezarının burada olduğuna ilişkin bir inanışta vardır.


KIZILZİYARET KALESİ:



Balıklı Göl yakınlarındaki aynı adı taşıyan köyde bulunmaktadır. Hangi dönemde yaptırıldığı bilinmeyen yapının yapanı ve yaptıranı bilinmemektedir. 1918 yılında yöre terk edilip barınak ve kale surları tahrip edildiğinden dolayı, kale harap bir görünüm arz etmektedir.


KÜPKIRAN (HAREBEGÖL) KALESİ:

Merkez ilçenin 20 km uzağında yer alan Yukarı Küpkıran ile Güneysu köyü arasında bulunmaktadır. Kale Harabegöl Kalesi olarak ta bilinir. Kalenin kimin tarafından, hangi tarihte yaptırıldığı bilinmemektedir.


PAZI KALESİ:

Küpkıran köyü ile Kalender köyü arasındaki kaledir. Pazı Kalesi, Eyüp Paşa Kalesi adı ile de anılmaktadır. Ağrı Ovası'na hakim bir tepe üzerinde kurulan kale, küçük boyutlu olup basit bir yapıya sahiptir. Kale oldukça tahrip olmuş, tanınmayacak bir hale gelmiştir.


TOPRAKKALE:

Eleşkirt'e 14 km mesafedeki antik kenttir. Toprakkale'nin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, Urartular döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Urartuların burada bir kale yaptırdıkları ve küçük Arsaklılar'ın burayı yeniden imar ettikleri bilinmektedir. Tapınak ve yerleşim yerleri tamamen harap bir hale getirilmiş, kale burçları ve bazı duvar kalıntıları günümüze gelebilmiştir.


TOPRAKKALE CAMİİ:

Cami ile aynı adı taşıyan köyde, bulunmaktadır. Cami üzerinde yer alan kitabeden, 1684 yılında Mirza bin Abdi Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Cami, kare planlı, tek kubbeli bir plan arz etmektedir. 12,50x12,50m ölçülerindeki cami, 8.20m çapındaki tromp geçişli bir kubbe ile örtülmüştür. 14 ahşap direk üzerine oturtulan son cemaat yerinin bir kısmı sonradan yapılmıştır.Beden duvarlarında 6, kubbe kasnağında ise birer atlamalı olarak 4 adet pencereye yer verilmiştir. Beden duvarlarının köşeleri, taç kapı ve pencere etrafları kesme taştan, diğer kısımlar ise moloz taşlarla yapılmıştır.


YÖRESEL ETKİNLİKLER :

Aşıklar Bayramı 1 -3 Ocak / AĞRI
Halk Oyunları Gösterileri 15 Ocak / AĞRI
Hamur İlçesinin Kurtuluşu 14 Nisan / AĞRI
Tutak İlçesinin Kurtuluşu 14 Nisan / AĞRI
Patnos İlçesinin Kurtuluşu 14 Nisan / AĞRI
Diyadin İlçesinin Kurtuluşu 14 Nisan / AĞRI
Taşlıçay İlçesinin Kurtuluşu 14 Nisan / AĞRI
Doğubayazıt İlçesinin Kurtuluşu 14 Nisan / AĞRI
Ağrı İlinin Kurtuluşu 15 Nisan / AĞRI
Eleşkirt İlçesinin Kurtuluşu 16 Nisan / AĞRI

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:32 AM

Ağrının Tarihcesi -Ağrı Resimleri -Ağrının Tarihi Yerleri VE Eserleri
 
Ağrının Turistik Yerleri ,Ağrının Tarihi Yerleri

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Murat-Van bölümü içinde kalan yüksek Anadolu yaylasının devamı üzerinde yer alan Ağrı, deniz seviyesinden 1640 m yükseklikte kurulmuştur. Anadolu’nun İran’la bağlantısını sağlayan yolun üzerinde bulunması ile önemi artan Ağrı İli, doğusunda İran, batısında Muş ve Erzurum, kuzeyinde Kars, güneyinde Van ve Bitlis ile kuzeydoğusunda Iğdır ili ile çevrilidir.

Yüzölçümü 11376 kilometre karedir. Topraklarının %46’sını dağlık alanlar, %29’unu ovalar, %18’ini platolar ve %7’sini yaylalar oluşturmaktadır.

1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur. 5165m. yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı’ndan dolayı da Ağrı adını almıştır.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ağrı’nın kuruluşundan buyana ekonomik etkinliğini hayvancılık karşılamaktadır. Türkiye çapında önem taşıyan koyunculuk, Ağrı ve Tendürek Dağları üzerindeki yaylalarda göçerler tarafından yapılmaktadır. Ayrıca Merkez İlçede kurulan hayvan pazarı Doğu Anadolu’nun önemli pazarlarından birisidir. Burada açılan süt ve yem fabrikaları ile et kombinaları hayvancılığın gelişmesinde etken olmaktadır.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

Ağrı, Orta Asya’dan gelen kavimlerin Anadolu’ya girişleri sırasında bir geçiş oluşturmuş, dolayısıyla bir çok uygarlığa sahne olmuştur. Ancak bu uygarlıklar, Ağrı’yı bir giriş kapısı olarak gördüklerinden burada çok köklü bir uygarlık oluşturamamışlardır. Bölgede egemenlik kurdukları sanılan Hititler’in güçlerini yitirmeleri üzerine, MÖ.1340-M.Ö.1200 tarihleri arasında Hurriler bölgeye yerleşmişlerdir. Hurriler krallık merkezi olan Urfa’dan uzak olan Ağrı’yı ellerinde tutamamışlardır. En köklü uygarlığı Urartular oluşturmuştur.

Urartu’nun Van Gölü’nün kuzey ve kuzeydoğusundaki ülkeler üzerine, Kral İspuini ( MÖ.825-M.Ö.810 ) döneminde seferler başlamış, Kral Menua ( MÖ.810-M.Ö.786 ) döneminde bu akınlar daha da ağırlık kazanmıştır. Kuzeye ve kuzeydoğuya giden yollar üzerinde inşa edilen kaleler, buraya yapılan seferlerin önceden planlandığını göstermektedir.
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ağrı Dağı’nın yamaçlarında, Karakoyunlu ve Taşburun köylerinin arasında ele geçen bir Urartu yazıtı Kral Menua’nın bu bölgedeki egemenliğini kanıtlamaktadır. MÖ.712 yıllarında Kızılırmak boylarına kadar uzanan Kimmerler, Ağrı’da geçici de olsa bir hakimiyet kurmuşlardır. Medler ( MÖ.708-MÖ.555 ) Asur Devleti’nin yıkılması ile birlikte bir yayılma sürecine girmiş, bunun sonucu olarak ta Ağrı ve çevresini topraklarına katmışlardır. Medler’in yıkılması ile birlikte Persler; Büyük İskender’in Pers Kralı lll. Darius’u yenerek Anadolu’yu ele geçirdiği ( MÖ.331 ) zamana kadar bölgede yaşamışlardır. Büyük İskender’in ölümü üzerine oluşan boşluktan faydalanan Ermeniler bölgeyi ele geçirmişlerdir. Doğu Anadolu’ya gelip bölgeye, MÖ.680 yılında gelip yerleşenler Sakalardır. Murat Nehri ve Doğubeyazıt çevrelerine kısa sürede yerleşmişlerdir. Daha sonraları Arsaklılar ve Artaksıyaslı Krallığı, Ağrı ve çevresine hakim olmuştur. Bölge, Hz. Osman zamanında Arap orduları tarafından fethedilmiştir. 872 yılına kadar Abbasilerin egemenliği altında kalan Ağrı, daha sonra Bizans’ın eline geçmiştir.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

1071 Malazgirt Savaşı sonrası bölgeye Türk boyları gelmeye başlamıştır. Ağrı, yüzyıla yakın bir süre Sökmenli Devleti’nin sınırları içine girmiştir. 1027-1225 yılları arasında Ani Atabekleri, 1239’da Moğollar, 1256-1358 yılları arasında İlhanlılar Ağrı’da hüküm sürmüşlerdir. İlhanlılar zaman zaman kurultaylarını Ağrı Dağı’nda yapmış, Anadolu ve İran’ı buradan yönetmişlerdir. 1393’de Timur, Ağrı bölgesini ele geçirmiştir. 1405-1468 tarihleri arasında Ağrı, Karakoyunlu toprakları içinde yer almış, Karakoyunlular yıkılınca da Akkoyunlular’ın egemenliğine geçmiştir.

Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran Savaşı’ndan (1514) sonra Ağrı yöresi sonrası Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde Şorbulak ismiyle anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir. Kazım Karabekir Paşa zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ile ilgisinden dolayı Tevrat’ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılmaktadır. Bu konuda yabancı ve yerli araştırmacılar Ağrı Dağı ile ilgili araştırmalarını yoğunlaştırarak Nuh’un gemisinin kalıntılarını araştırmaktadırlar. Bugüne kadar bu konuda her hangi bir olumlu sonuca ulaşılamamıştır.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Ağrı ve yöresinde tarihi eser olarak günümüze ulaşanlar;

Doğubeyazıt’ın 5 km.doğusunda Belleburç denilen yerdeki Doğubeyazıt Kalesi, Kalenin doğusunda, güney eteğinde Beyazıt Eski Cami, Diyadin’in güneyinde, Murat Irmağı kıyısında Diyadin Kalesi, Diyadin İlçe Merkezi yakınlarında Avnik Kalesi, Avnik kalesi yakınlarında Kuje Kalesi, Doğubeyazıt’ta İshak Paşa Sarayı, Balıklıgöl Köyü’nde Kızılziyaret Kalesi, Merkez ilçenin 20 km uzağında yer alan Yukarı Küpkıran ile Güneysu köyü arasında Küpkıran Kalesi,Küpkıran Köyü ile Kalender Köyü arasında Pazı Kalesi, Eleşkirt’in 14 km. uzaklığındaki Toprakkale, Hamur İlçe Merkezinden geçen dere üzerindeki kayalıkta Havaran Kalesi, Hamur Karlıca (Şoşik) Köyü’nde Şoşik Kalesi, Karlıca Köyü’nde Karlıca Kız Kalesi, Tutak’ın 15 km. batısındaki Dönertaş (Kalekul) Köyü yakınlarında Kan Kalesi, Tutak yakınında Kadavin Dağı’nda Zencir Kale, Hamur İlçe Merkezin’deki Hamur Kümbeti, Toprakkale Köyü’nde Toprakkale Camisi, Doğubeyazıt’ın doğusunda, kalenin eteğinde Beyazıt Eski Cami, Taşlıçay’ın 18 km.doğusunda Taşteker Köyü’nde Üçkilise, Tutak’ın 26 km. batısında Dayapınarı (Noktulu) Köyü yakınında Karagöz Kilisesi, Patnos’un 2 km. kuzeybatısında Patnos Kalesi olarak tanınan Aznavur Tepe, Patnos’un 1 km. güneydoğusunda Değirmentepe’de Urartular tarafından kurulmuş Girik


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.