ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Türkiye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=414)
-   -   Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=159051)

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:22 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 


Belkıs / Zeugma , Gaziantep'in Nizip ilçesinin 10 km. doğusunda , Fırat Nehri kenarında aynı adı taşıyan köyde yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerinde yer almaktadır.

Büyük İskender'in genarellerinden Selevkos Nikator | M.Ö. 300'de Belkıs / Zeugma'nın ilk yerleşimi olan Selevkeya Euphrates kentini kurar. Belkıs / Zeugma , M.Ö. 64 yılında Roma İmparatorluğu'nun topraklarına katılır, ismi ise geçit ve köPage Rankü anlamına gelen Zeugma olarak değiştirilir. M.S. 256 yılında Sasani kralı Sapur | Belkıs / Zeugma'yı ele geçirerek kenti yakıp yıkar. Bu tarihten itibaren Zeugma bir daha kendini toparlayamaz ve Roma dönemindeki ihtişamına ulaşamaz. Belkıs / Zeugma ; M.S. 4.yüzyılda Geç Roma, M.S. 5. ve 6. yüzyıllarda ise Erken Bizans hakimiyetine girmiştir. M.S. 7. yüzyılda Arap akınları neticesinde Belkıs / Zeugma terk edilir. Daha sonraları M.S.10. ve 12. yüzyıllar arasında küçük bir Abbasi yerleşimi bölgede yer alır ve M.S. 17. yüzyıl da ise Belkıs köyü kurulur. Belkıs / Zeugma , Kommagene Krallığı'nın dört önemli kentinden birisidir.
Helenistik dönemde “Fırat Seleukeia”sı adıyla anılmış olan kent, Fırat Nehri üzerinde bir iskelesi bulunan ve Antakya'dan Çin'e uzanan İpek Yolu'nun Zeugma'dan geçmesi dolayısıyla önemli bir ticaret potansiyeline sahip antik bir şehirdir. Roma döneminde buraya Anadolu'lu askerlerden oluşturulan “Sikitia (İskit) Lejyonu” adı verilen askeri birlik konuşlandırılmıştır. Bu birlik daha sonraları, daha bir Romalı karekter kazanarak “Dördüncü Lejyon” adıyla görev yapmış olup, Zeugma'da özellikle asker karekterinin ağır bastığı bir nekropol heykeltraşlığı akımının başlamasına neden olmuştur.Bu alanda steller, kaya kabartmaları,heykell er ve sunaklar gibi değişik formlarda ortaya koyduğu örneklerden yeni oluşmaya başlayan Zeugma karekterini hissettirmiştir.Zeug ma, Roma döneminde biraz da Lejyon merkezi olmanın verdiği canlılıkla oldukça zenginleşmiştir. Belkıs / Zeugma ile Fırat'nın karşı kıyısındaki Apameia kentine bağlantı sağlayan, büyük olasılıkla ağaç kütüklerinden yapılmış sallara dayanan ahşap bir köPage Rankü bulunmaktaydı. Nitekim burada o dönemin büyük bir gümrük olduğu ve azımsanmayacak miktarda bir sınır ticaretinin yapıldığı belirlenmiştir.Çünkü günümüzde İskeleüstü olarak adlandırılan tepede yapılan kazılar sonucunda bir arşiv odasında Bulla adı verilen 65.000 adet mühür baskısı ele geçirilmiştir.

Papirus, parşomen, para torbaları ve gümrük balyalarını mühürlemede kullanılan bu mühür baskıları Zeugma'da güçlü bir haberleşme ağının yanında büyük bir ticaretin yapıldığını da göstermektedir.

Fırat'ın kıyısından başlayarak batıya doğru 300 metre yükselen engebeli yamaçlar, akropol eteklerine kadar yerleşim yeridir. Bu yamaçlarının güney ve batı kesimi nekropol, doğu ve kuzeydoğu tarafları mahalleler, kuzey kesimi ise kentin yönetimi ve toplumsal bölümleri ile lejyon bölgesi idi. Akropol'ün üzerinde ise, kentin adına bastırılan Zeugma sikkelerinde sıkça rastlanan Tykhe Tapınağı bulunmaktaydı.
Şimdiki haliyle şehir, yaklaşık 4-5 metre kalınlıkta toprak dolgu altındadır ve bütün alan Antep fıstığı ağaçlarıyla kaplıdır.Toprak üzerinde ise sadece birkaç yapı izi ile birkaç mimari parça izlenebilmektedir.Uz un yıllardan beri kaçak kazı ve tarihi eser kaçakçılığına maruz kalan bölge önemini 1992 yılında kaçakçılara karşı Gaziantep Müzesi'nce Arkeolog Dr. Rıfat ERGEÇ başkanlığında başlayan kazılarla göstermiştir.İlk kazılarda bir Roma villası ortaya çıkarılmıştır.Daha sonraları iki villanın teras mozaikleri çıkarılarak Gaziantep Müzesi'ne taşınmıştır. Belkıs / Zeugma da 1987, 1992-1997,1993-1994,1996-1998 ve 1998-1999 dönemlerinde zaman zaman yabancı Üniversitelerden Arkeolog ve ekiplerin katıldığı arkeolojik kazılar yapılmıştır.
Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın

Bu kazılarda çok kaliteli bronz eşyalar ve heykelcikler (bronzdan kanatlı ayaklar) , sikkeler, heykeller, mezar stelleri ve kabartmalar elde edilmiştir. Bu eserler Gaziantep Müzesi Belkıs / Zeugma Salonunda sergilenmektedir. Zeugma kentinin ileri gelenleri, zenginleri, yüksek rütbeli subayları gibi elit tabakanın oturduğu anlaşılan villalar bölgesi tamamen Fırat manzarasına hakim ve güney rüzgarlarına açıktır.

1992 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Roma villasında Atriumlu plana sahip olan evin baş odası (tablinium) ve önündeki galeride sanat değeri çok yüksek mozaikler bulunmuştur.7,5 x 3,75 metre boyutunda olan mozaik döşemede üzüm ve şarap tanrısı Dionysos ve karısı Ariadne'nin düğün merasimi tasvir edilmiştir.Fırat taşlarıyla işlenmiş olan mozaiklerde, tonlarıyla birlikte 13 renk kullanılmıştır.Bu sanat değeri çok yüksek olan mozaikler yerinde korunarak sergilenmek üzere önlemler alınarak ziyarete açılmıştır. Fakat ülkemizin bir çok bölgesinde olduğu gibi bu sanat şaheserinin de 2/3'ü, 1998 yılı Haziran ayı içerisinde bazı şahıslar tarafından yerinden sökülerek çalınmıştır.Dionysos 'un düğün merasiminin işlendiği bu eşsiz mozaiğin çalınmasının ardından kalan diğer parçalar korunması için yerinden sökülerek Gaziantep Müze Müdürlüğü'ne taşınmıştır.

Baraj inşaatının başlayacağını göz önünde bulunduran Kültür Bakanlığı, 1995 yılında Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Nautes Üniversitesi'nden bir Fransız arkeleoji ekibinin katılımıyla yoğun kurtarma kazılarını başlatmıştır.
1999 yılı sonbaharında Mezar üstü mevkiinde ilk buluntuların ortaya çıkarıldığı alanla, Zeugma uluslararası bir üne kavuşmuştur. Bundan sonra Gaziantep Valisi başkanlığındaki İl Encümen üyelerinin destekleriyle Gaziantep Valiliği İl Özel İdaresinden sağlanan kaynaklarla Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nce kurtarma kazılarına hız verilmiş olup, bu kazılarda iki Roma villası tamamıyla gün ışığına çıkartılmıştır.M.S.2 56 yılında Sasani saldırısıyla yakılıp yıkılan ve yangın katının altında kalan bu villalar; birinci katın eriyen kerpiç duvarları, daha sonra da yukarı teraslardan akıp gelen 3 metre kalınlığında erozyon toprağı ile örtülerek günümüze kadar korunmuştur.
Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya TıklayınBu sebeple oda içlerinde çok sayıda sikke, bronz şamdan, pişmiş topraktan kandil ve çömlekler, mozaikler ve freskler ele geçirilmiştir. Ayrıca sırt üstü yatar şekilde duran bir MARS heykeli de bulunmuştur. Kurtarma kazılarına devam edilmekte olup,kazı alanlarından çıkartılan mozaikler ve diğer tarihi eserler su altında kalmaktan kurtarılarak Gaziantep Arkeoloji Müzesi'ne taşınmıştır.Bu kurtarma kazılarına merkezi Gaziantep'te bulunan Sanko Holding'in ve Birecik Barajı Konsorsiyumu'nun katkıları olmuştur. Bir anlamda Anadolu'nun kapısı sayılan iki önemli geçide Fırat Nehri sadece iki yerden izin vermiştir.Bunlardan birincisi Samsat (Samosata), diğeri de Belkıs / Zeugma'dır.

Samsat, Atatürk Barajı'nın suları altında kalmıştır.Birecik Baraj gölünde su tutulma işleminin tamamlanmasıyla birlikte Belkıs / Zeugma'nın yaklaşık 1/5'lik bölümü sular altında kalacaktır. Merkezi ABD'de bulunan PACKART Humanity Institute'ün maddi destekleri ve GAP İdaresi Başkanlığı'nın aracılığıyla;bu bölgede su tutulma işlemleri sona erene kadar Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında çok uluslu bir ekip kazı, belgeleme ve kurtarma çalışmalarına devam edilmektedir.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:22 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 


Gaziantep şehir merkezinde, gerek ihtişamı ve heybetiyle, gerekse bir sır gibi gizlediği tarihiyle dikkati çeken Gaziantep Kalesi, Türkiye’deki kalelerin en güzel örneklerindendir.

Kalenin ne zaman ve kimler tarafından inşa edildiği hususunda kesin bir bilgi olmamakla beraber, yapılan incelemeler sonunda kalkolitik dönemden itibaren iskan gördüğü bilinmektedir. Bugünkü biçimini ise Bizans İmparatoru Justinyanus döneminde M.S. 6. yüzyılda almıştır.

Kale, daire planlı olup, çevre uzunluğu 1200 metredir.Büyük taşlardan örülmüş duvarlar12 kule burçla desteklenmiştir.Kale nin üzerinde cami, sarnıç ve yapı kalıntıları bulunmaktadır.Alt bölümlerde üst yapıya destek sağlamak amacıyla büyük odalar, galeriler ve dehlizler inşaa edilmiştir.Ana kütle altında ise bir su kaynağı bulunmaktadır.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:23 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 
Rumkale

Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın

Gaziantep'te bulunan kalenin yapım tarihi kesin olarak belli olmamakla birlikte, Roma döneminde bir gözetleme kulesi olarak yapıldığı ve zaman içerisinde genişletildiği anlaşılmaktadır. Bugünkü görünümünü ise M.S. 6.yüzyılda Bizans imparatoru Justinyanus döneminde almıştır.



Daire planlı, 1200 metre uzunluğunda ve 12 burca sahip olan Kalenin içinde Mehmet Gazali'nin türbesi, bir cami ve hamam yer alır. Ayrıca, yer altında dehlizler ve ırmağa inen yollar olduğu sanılmaktadır.
Rumkale'nin ilk yerleşimi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, çeşitli varsayımlar öne sürülmektedir. Bazı araştırmacılar, Assur Kralı III.Salmanassar tarafından 855te alınan Şitamrat şehri ile Fırat kıyısında bugünkü Belkıs köyünün yukarısındaki Urum (Hörüm) yerleşimini, Rumkale'nin ilk yerleşim alanı olarak varsaymalarına rağmen, bazıları da araştırmacılar Urima�nın Rumkale olduğunu öne sürmüşlerdir. Rumkale uzun yıllar, 1292 yılında Memluklu Sultanı Melik El-Eşref tarafından alınmasına kadar, Katolikosluk Makamı olarak kullanılmıştır. Halfeti, Şanlıurfa ile Gaziantep arasında sınır oluşturan Fırat ırmağı kıyısında yükselen Rumkale'den güneye ve kuzeye doğru gidildiğinde birçok kale ve kalelerin oluşturduğu tahkimat yapılarıyla karşılaşılmaktadır. Rumkale, bu kaleler zincirinin en önemli halkasını oluşturmaktadır. Günümüzde harap durumda olan Kale'de; Kale beyinin konağının kalıntıları, 12.yüzyılın 2.yarısına ait Aziz Nerses Kilisesi, çok sayıda kalıntı, su sarnıçları ve bir kuyu yer almaktadır.

Rumkale, Birecik Ovası’nın kuzeyinde, Fırat Nehri’nin kıyı kesiminin doğusunda, Şanlıurfa yoluna bakan bir tepe üzerindedir.

Rumkale, Asur Kralı III.Salmanasar tarafından 885’te alınan Şitamrat şehri olarak kabul edilmektedir. Buna karşın bazı araştırmacılar, yerleşimi Fırat kıyısında bugünkü Belkis köyünün yukarısındaki Urum (Hörüm) olarak kabul etmiş, bazıları da Urima’nın Rumkale olduğunu öne sürmüşlerdir. Rumkale’yi Süryaniler Kal’a Rhomayta, Ermeniler de Hromklay olarak adlandırmışlardır.

Rumkale, 1113-1166 tarihleri arasında Katolikosluk makamı olarak kullanılmıştır. 1292’de Mısırlı Melik el-Eşref tarafından alınana kadar bu makam varlığını burada sürdürmüştür. 13 yüzyılda Yakubilere de patriklik makamı olarak hizmet veren Rumkale Mercibadık Savaşından (1516) sonra Osmanlı egemenliğine girmiş ve Halep eyaletine bağlanmıştır.

Şanlıurfa ile Gaziantep arasında sınır oluşturan Fırat Nehri kıyısında yükselen Rumkale’den güneye doğru nehir kıyısı izlenirse, Suriye sınırları içindeki Carabulus’a kadar birçok kalenin yer aldığı görülmektedir. Aynı noktadan kuzeye doğru yol alındığında, Samsun’a kadar başlıcalarını Amasya, Tokat ve Sivas kalelerinin oluşturduğu tahkimat yapılarıyla karşılaşılmaktadır. Rumkale, bu kaleler zincirinin en önemli halkasıdır. Fırat’ın batı yamaçlarında ve sert kalkerli kayalar üzerine inşa edilmiştir. Doğu, kuzey ve batısındaki duvarlar yüksek kayalarla çevrilidir. Kale günümüzde harap durumdadır. Büyük ve kesme taştan inşa edilen kalenin güneydoğuya açılan tek kapısı vardır. Kalede, kale beyinin konağının kalıntıları, 17.yüzyılın ikinci yarısına ait Aziz Merses Ermeni kilisesi, çok sayıda kalıntı, su sarnıçları ve bir kuyu yer almaktadır.

Rumkale’de bulunan taşınmaz kültür varlıkları, İdaremiz ve Hacettepe Üniversitesi arasında yürütülen “Birecik, Halfeti ve Suruç ilçeleri Taşınmaz Kültür Varlıklarının Belgelenmesi Projesi” kapsamına alınmıştır.

Gaziantep’in Nizip ilçesine bağlı Kalemeydanı köyü sınırları içinde olan Rumkale, inşası sürmekte olan Birecik Barajı’ndan etkilenecek tarihi eserler arasında sunulmaktadır. Yaklaşık 500 metre yükseklikte bir tepe üzerinde konumlanmış olması nedeniyle Rumkale barajın 385 metreye yükselecek suları altına kalmayacak, ancak zaten güç olan ulaşımı daha da zorlaşacaktır.

Halen, Rumkale’ye ulaşmak için üç yol mevcuttur:Birinci yol için, Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine gidip Sal ile Fırat Nehri’nden Kalemeydanı köyüne geçip, sonra da yaklaşık 45 dakika süreyle engebeli arazide zor bir yürüyüşü göze almak gerekiyor. Ulaşımın ikinci yolu için ise, Gaziantep’in Yavuzeli ilçesine bağlı Kasaba köyü üzerinden ve Kasaba’dan sonra yaklaşık 45 dakika sürecek bir yürüyüşün ardından Merzimen Çayı’nın geçilmesi gerekiyor. Son olarak Nizip’in Kamışlı köyü üzerinden yaklaşık bir saatlik yürüyüş ile Rumkale’ye ulaşılabilir.

Her üç güzergahtan da Rumkale’nin yakınlarına ulaşarak görkemli manzarayı fotoğraflamak olanağı var. Kalenin üstüne tırmanmak ise ayrı bir çaba gerektiriyor.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:23 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 
Gaziantep ili, tarihi coğrafya bakımından Kuzey Suriye-Anadolu ve doğu-batı arasında kültürel, askeri ve ticari yollarının üzerinde ve kavşak noktasında yer aldığından, bölge bugünkü Türkiye'nin jeopolitik durumu gibi bir konuma sahiptir. Bu nedenle, tarihin hemen tüm çağlarının kültürlerini yaşamış olduğundan Gaziantep ili içindeki höyük sayısı da 250'den fazladır.

Bilindiği gibi, höyükler, neolitik çağdan başlayarak aynı yerde yerleşilmesi sonucu maddesel birikimlerin yükselmesiyle oluşmuş kültür ve mimari katmanlarıdır ki bu katmanların her birisi bir köy, kasaba veya yerleşim birimidir. Anadolu'nun insana ait en eski buluntularından sayılan ve Dülük Paleolitik mağarasında bulunmuş olan taş aletlerle, 600 bin yıl öncesinden orta paleolitik devirden başlayarak gelişen kültür hayatında, özellikle Tunç çağlarında Antep ve çevresinde çok parlak ve kalabalık bir yerleşim olduğu görülmektedir.

Bölgede Hurri, Hitit imparatorluk, Geç Hitit, Asur, Pers, Hellenistik ve Roma çağları da oldukça hareketli ve yoğun yaşanmış, Bizans ile birlikte İslami dönemler ve özellikle ortaçağdaki Haçlı seferleri sırasında jeopolitik konumundan dolayı bölge, çok önemli tarihi olaylara sahne olmuştur. Gaziantep Müzesi tarafından, katılımlı kazı ve kurtarma kazısı olarak yapılan ve sayısı 35'den fazla olan çalışmalardan ve diğer bilimsel kazılardan elde edilen buluntular müzeyi doldurmuştur. 1998 yılında Müze Müdürlüğü tarafından yapılan 11 arkeolojik kazıdan gelenlerle birlikte Gaziantep Müzesinde toplam 64 bin civarında eser bulunmaktadır.

Gaziantep Müze Müdürlüğüne, Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi ve İslahiye ilçesindeki Yesemek Açık Hava Müzesi bağlıdır. Ayrıca Müze Müdürlüğü denetiminde tek yapı bazında 693 taşınmaz kültür varlığı ile 221 arkeolojik SİT alanı bulunmaktadır. Öteden beri etraftan toplanmış bazı eserlerin bir araya getirilmesiyle 1944 yılında, Sabahat Göğüş tarafından kurulmuş olan Gaziantep Müzesi, önce Nuri Mehmet Paşa Camiinde görev yapmış, 1969 yılında ise bugünkü binasına taşınmıştır.
.Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın.Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın
Gaziantep Müzesinde, müzeyi bir tarih deposu görünümünden kurtarmak ve izleyicide sempati uyandırmak amacı ile sergilemede alışılmışın biraz dışına çıkılarak yenilik sayılabilecek denemeler yapılmıştır.

A. Geçici Sergileme ve Nostalji Vitrinleri
Girişteki ince uzun salonda, genellikle geçici veya periyodik olarak değişen konuları yansıtan sergileme yapılmaktadır. Resim ve karikatür meraklılarını müzeye çekmek için "Arkeoloji" konulu bir karikatür sergisi, tıp-eczacılık-kimya-kozmetik meraklılarına hitap eden "Antik Dönemde Tıp Aletleri" konulu iki vitrin, arkeoloji ve müzeler dünyasındaki son gelişmeleri içeren "Diğer Müzeler ve Arkeoloji Çalışmalardan Haberler" başlıklı bir pano ile çevredeki ören yerlerini tanıtan resimlerin sergilendiği üç adet blok pano yer almaktadır.
Bu salondaki önemli bir bölüm de "Nostalji Vitrinleri"dir. Burada ülkemiz müzelerinde ilk kez olmak üzere, 1864 yılında bakır plaka üzerine çekilmiş ilk fotoğraflar ile 1910 yılındaki ilk modellerden başlayarak günümüze kadar gelen "Fotoğraf Makinalarının Tarihi Gelişimi" isimli 120 parçayı aşkın fotoğraf makinası ve aksesuarları koleksiyonu sergilenmektedir.
.Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya Tıklayın.Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya TıklayınBu salonda, Anadolu ve Gaziantep'teki antik yerleşim yerleri ve kazı merkezleri büyük panolardaki haritalarda tanıtılmakta ve Gaziantep bölgesinin kronolojisi verilmektedir.

Sergileme, birinci bölümde Tabiat Tarih vitrini ile başlamakta, özellikle Dülük ve Fırat kenarı paleolitik taş aletlerinin ve bunların kullanımına yönelik didaktik materyallerin yer aldığı vitrinlerle devam edilmektedir.
Kalkolitik ve Tunç Çağları çeşitli dönemlerini yansıtan sergileme, demir çağındaki parlak medeniyetlerden Urartu vitrinleri ile son bulmaktadır. İkinci bölümde ise, Akamenid-Pers, Hellenistik ve Kommagene ile özellikle Roma döneminden kesitler sunan vitrinler yer almaktadır.
Bu bölüm, Bizans ve İslami dönemlere ait süslü kaplar ile çeşitli kandillerin sergilenmesi ile sona ermektedir. Salonda ayrıca, "Belkıs-Zeugma kazı buluntuları" ve "Çağlar Boyu Çocuk Oyuncakları" vitrinleri yer almaktadır.

Bu salondaki bir vitrinde, bir Mamut'un iskeletine ait kemikler ile içi doldurulmuş bir Krokodil de sergilenmektedir.

C. Belkıs / Zeugma Salonu
Koridor şeklindeki ince uzun salonda, Belkıs kazılarından elde edilen ve özellikle mezar heykeltraşlığını yansıtan heykel ve kabartmalar ile mozaik panolar yer almaktadır.

(M.S. IV. yüzyılda mezar odalarının önündeki teraslara ve koridorlara konulan ve ölülere ait heykel ve kabartmaların oluşturduğu mezar heykeltraşlığı Zeugma nekropolüne özgü bir özelliktir).

Burada ayrıca, 1960'lı yıllarda Amerika Birleşik Devletlerine kaçırılmış bir mozaik panonun çerçevesi ile Houston kentinde bulunan kayıp parçaların fotoğrafları da sunulmaktadır.





D. Küçük Buluntular ve Sikke Salonu
Yeni düzenlenmiş olan bu salonda modern müzecilik anlayışıyla, bir yanda tüm dönemleri içeren bronzdan, inançla ilgili insan ve hayvan heykelcikleri, kült eşyaları, figürinler, damga ve silindir mühürler, süs iğneleri, bilezik ve torklar ile fibulalar, yüzük taşları ve klasik döneme ait kil mühür baskıları ile altın ve gümüş ziynet eşyaları sergilenmektedir.

Diğer yanda ise sikkenin basım ve devirlere göre belirlenen özellikleri ile zaman içindeki değerlerini belgeleyen bilgi panoları bulunmaktadır. Yanındaki vitrinlerde de Grek, Hellenistik, Roma ve Bizans devirleri ile Türk-İslam Dönemi ve Osmanlı çağına ait altın-gümüş ve bronz sikkeler ile Osmanlı dönemi nişanları izleyiciye sunulmaktadır.

Belkıs Salonu ile sergi salonunu birleştiren koridordaki iki eski ahşap vitrinde ise, araştırmacı Sayın Akten Köylüoğlu'nun aslına uygun olarak eski ustalara bizzat yaptırıp Müzeye hediye ettiği "Eski Gaziantep'te Çocuk Oyuncakları" sergilenmekte ve izleyiciye nostaljik duygular yaşatılmaktadır.


E. Sergi Salonu
Bu salonda, gene Ülkemiz müzelerinde ilk kez olarak 60 panoyla izleyiciye sunulan "Roma Döneminde Bir "Şehrin Kuruluş Öyküsü" isimli, çizgi-resimlerden oluşan bir sergi yer almaktadır.

Ayrıca, Kültür Bakanlığınca yaptırılıp tanıtım amacıyla birçok ülkeye gönderilen "Türk Mimarlık Eserleri" ve "Arkeolojik Kültür Varlıklarımız" ile "Yağmalanan Anadolu" isimli büyük boy fotoğrafların küçültülmüş kopyaları da sergilenmektedir.

Müze Müdürlüğü'nün 1997-98 yıllarında baraj sahalarındaki Eski Tunç Çağı Nekropolündeki 312 mezarda yaptığı kazılardan elde edilen eserler görsel malzeme eşliğinde sergilenmektedir.

Bir mezar, içinin tüm buluntuları ile orjinal olarak yeniden kurulmuştur. Ayrıca, Belkıs/Zeugma antik kentinde yapılan kazılarda bulunan devlet arşivinde yer alan 34.000'den fazla mühür baskısı da optik vitrinlerde ziyaretçiye sunulmaktadır.
Üç büyük panoda ise bölgeden yurt dışına kaçırılan eserlerle, yurt dışında bulunup geri alınan eserler hakkında görsel olarak doküman ve bilgiler sunulmaktadır.

F. Müze Bahçesi
Müzenin ön bahçesinde, Hitit ve Geç Hitit dönemi cenaze ziyafetlerini betimleyen bazalttan kabartmalı steller yer almakta.
Yan bahçesinde ise çoğunluğu Belkıs/Zeugma kökenli Roma dönemi erkeğini simgeleyen kartal, kadınını simgeleyen yün sepeti motifli mezar taşları sıralanmaktadır.
Ayrıca dört adet Roma dönemi lahit de bahçeyi süslemektedir. Kazılardan yeni gelen büyük taş eserler ve mozaik panolar da yer darlığından dolayı ön bahçede yeni binanın tamamlanmasını beklemektedir.
.Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( %1$sx%2$s ve %3$sKB ) Buraya TıklayınEk bina tamamlandığında, özellikle bahçe teşhiri tamamen değişecek olup yepyeni dört salonda mozaik ve heykeltraşlık, Gaziantep Kültürü, Gaziantep'in el sanatları, zenaatkârlar çarşısı, ev ve konak yaşantısı, Barak kültürü, hayat hikayeleri ve eserleriyle Gaziantep'te yetişen ünlü kişiler, sözlü- yazılı ve belgesel kültür varlıklarıyla tam bir şehir müzesi olarak Gaziantep halk kültürü tüm yönleriyle ve modern müzecilik anlayışı içinde ziyaretçiye sunulacaktır.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:23 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 
Genel Bilgiler
Yüzölçümü: 7.642km²
Nüfus: 1.140.594 (1990)
İl Trafik No: 27

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en eski kültür merkezlerinden birisi olan Gaziantep, MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan ve ilk uygarlıkların doğduğu, Mezopotamya ve Akdeniz arasında, tarihi İpek Yolu üzerinde konumlanmıştır.

Antik ulaşım yollarının, stratejik bazı konumların birleştiği, savunmaya ve saldırıya elverişli, antik ticaret yollarının kesiştiği bir kavşakta bulunması ona tarihin bütün safhalarında bir çok medeniyetin göz dikmesine sebep olmuştur. Bu yollar Kahramanmaraş’tan Sakçagözü’ne giden, Urfa, Kalkamış, Dülük, İslahiye, Kilis ve Halep bağlantılı ticaret yollarıdır. .Kieppert , çizmiş olduğu Anadolu haritasında bütün bu yolları göstermiştir.
Kentin jeolojik durumu önemini artırmaktadır. Kommagene sınırları içerisinde kalan Toros Dağları’nda antik dönemde kullanıldığı bilinen bazı maden yatakları vardır. Bu yörede demir madenlerinin işletildiği ve dönem tekniği ile çelik elde edildiğini kitabelerde ifade edilmektedir.

Gaziantep'te Paleotik, Neolotik, Kalkeotik, Tunç Çağlarına, Hitit, Med Asur Pers İskender Selefkosler Roma, Bizans, Abbasiler ve Selçuklulara ait eserler bulunmaktadır. Hitit döneminden itibaren Gaziantep önemli bir dini merkez olmuştur. Hitit baş tanrısı Teşup’un kutsal şehri olarak bilinen Dolichenos (Gaziantep) aynı özelliğini Grek, Roma döneminde de korumuştur.
Gaziantep kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, coğrafyası, zengin mutfağı ve alışveriş imkanları ile tam bir turizm cennetidir.

İLÇELER:

Gaziantep (merkez), Araban, İslahiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Nurdağı, Şahinbey, Şehit Kamil, Yavuzeli.

NASIL GİDİLİR?
Gaziantep hem kara hem demir yolu ulaşımında güneyden ve Akdeniz'den doğuya ve kuzeye giden yolların kavşağında ve GAP'ın da girişinde bulunmaktadır. Karayolu ulaşımı yönünden bir düğüm noktası olan Gaziantep İpek Yolu'nun da önemli merkezlerindendir.
Karayolu: Karayolu bağlantısı ile Osmaniye üzerinden Adana ve Mersin’e, Birecik köPage Ranküsü üzerinden Şanlıurfa ve Diyarbakır’a, Narlı üzerinden Kahramanmaraş ve Malatya’ya, Fevzipaşa ve İslahiye üzerinden Hatay’a, Kilis üzerinden Halep (Suriye)’e, Kilis’ten ayrılan bir yolla Hassa üzerinden yine Hatay’a, Araban ve Pazarcık üzerinden Adıyaman’a gidilebilinir.

Demiryolu: Haftada üç gün Toros Expresi Gaziantep-İstanbul seferi yapmaktadır. Ayrıca İstanbul’dan gelip Suriye’ye giden Halep Expresi de ilin İslahiye ilçesi sınır kapısından Suriye topraklarına girmektedir. Dülük, Nizip, Karkamış’a her gün sefer tren seferleri yapılmaktadır. Ayrıca Narlı İstasyonu da Karkamış İstasyonu’ndan Halep-Bağdat demiryoluna bağlanır.

Havayolu: Gaziantep Oğuzeli Havaalanı kent merkezine 20 km. mesafede yer almaktadır. Havalimanına kent merkezinden Türk Hava Yolları önünden kalkan servis araçları ile ulaşmak mümkündür.
Gaziantep-Oğuzeli uluslararası havaalanından Ankara ve İstanbul’a her gün ayrıca haftada üç sefer olmak üzere İstanbul’a direkt uçak seferleri yapılmaktadır. Haftada bir günde bağımsız Devletler Topluluğu’ndan Azerbaycan’a uçak seferi yapılmaktadır. Uluslararası Hava taşımacılığın da yapıldığı havaalanı GAP’ın tam olarak devreye girmesiyle çok yakın bir gelecekte bölgemizin Ortadoğu’ya açılan hava trafiğinin merkezi durumuna gelecektir.
Gaziantep-Oğuzeli Havaalanından hac mevsiminde Suudi Arabistan’ın Cidde şehrine uçak seferleri düzenlenmektedir.

GEZİLECEK YERLER

Müzeler ve Örenyerleri

Müzeler

Arkeoloji Müzesi

Etnografya Müzesi

Hasan Süzer Etnografya Müzesi

Örenyerleri

Belkız-Zeugma - Nizip/Belkıs

Yesemek - İslahiye/Yesemek

Tilmen - İslahiye/Tilme

Dülük Örenyeri - Şehit Kamil/Dülük

Belkıs/Zeugma
Belkıs/Zeugma Antik Kenti, Gaziantep ili, Nizip İlçesi , Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında yer alır. Yaklaşık 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olar Belkıs/Zeugma Antik Kenti; Fırat'ın geçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölge olması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuştur.80 bin nüfusu ile döneminin en büyük kentlerinden biri olan Belkıs/Zeugma , tarihin değişik dönemlerinde değişik isimlerle anılmıştır.
Büyük İskender'in generallerinden ve daha sonra Suriye Kralı da olan Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat'ın Silifkesi ) adında bir kent kurar. Daha sonraları M.Ö.1.yy.'da kent Roma hakimiyetine girer .Bu hakimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köPage Rankü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle " Zeugma" adını alır. Roma İmparatorluğu'nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu'nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma'da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir. 80 bin kişilik nüfus Zeugma'yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir. Örneklemek gerekirse Zeugma , komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır'daki İskenderiye'den ( Aleksandreia) 'dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükteydi. Pompei ve şimdi dev bir metropol olan Londra (Londinum) 'dan ise birkaç kat büyüklükteydi.

Ünlü coğrafyacı Strabon da Zeugma'dan bahsetmektedir. Hellenistik dönemde Selevkos Nikator zamanında Zeugma'da önemli imar faaliyetleri yapıldığı bilinmektedir. Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke'nin bir tapınağı yapılmıştır. Bu tapınak halen toprak altındadır. Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesi de basmış Roma Kentlerinden biridir. Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı , diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır.

Dülük
Gaziantep kent merkezinin 10 km. kuzeyinde bugünkü Dülük köyünde tarihi İpek Yolu'nun üzerinde bulunan bu antik kentte bulunan Şarklı Mağarada M.Ö. 6 bin yıllarında insanların yaşadığına dair taştan yapılmış aletler bulunmuştur.Tarihte Doliche olarak bilinen kent Hitit'lerin baş tanrısı Teşup'un din merkezi olmuştur. Dülük köyünün içinde ve çevresinde bir çok kaya mezarları ve kaya kiliseleri ziyarete açılmıştır.
Karkamış Harabeleri

Karkamış harabeleri bir kısmı Suriye sınırında bulunan Karkamış ilçesinin güneyine düşen geçmişi Neolitik dönemlere dayanan yerleşim merkezi olduğu belirlenmiştir.Gılga mış Destanı, Geç Hitit döneminde Karkamış şehrinin ortostatlarında tasvir edilmiştir. Buradan elde edilen eserler günümüzde Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.
Kaleler

Gaziantep Kalesi
Gaziantep Kalesi, Türkiye'de ayakta kalabilen kalelerin en güzel örneklerinden birisidir.Kalenin ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hususunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır.Roma döneminde bir gözetleme kulesi olarak yapıldığı, zaman içerisinde genişletildiği ve bugünkü biçimini Bizans İmparatoru Justinyanus döneminde M.S. 6. yüzyılda aldığı yolunda bilgiler vardır. Kalenin üzerinde hamam kalıntıları, sarnıçlar, mescit ve çeşitli yapı kalıntıları bulunmaktadır.

Rumkale
Bu tarihi yapının önceleri adı Hromgla iken bozularak Rumkale denilmiştir. Stratejik konumundan dolayı Asur çağından beri yerleşildiği, hatta burasının Asur Kralı III. Salmanassar tarafından M.O. 855'de zapt edildiği bildirilen "Şitamrat" olduğu, fakat esaslı olarak M.Ö. 9. yüzyıl sonlarında Geç Hitit döneminde tahkim edildiği zannedilmektedir.

Fırat ve Merzimeri in kıyılarından itibaren yükselen eteklerde bir dış sur ve kompleks odalardan oluşan bir geçidi ile içeri girilmektedir. Sur bedeninin inşasında bazı kesimlerde kayalık yapının dik uçurumlar gösteren topografyasından azami ölçüde yararlanılmıştır. Halen mevcut taş yapılarda, en eski dönem olarak Geç Helenistik izler ile Roma dönemi mimarisi algılanmaktadır. Ayaktaki mimari kalıntılar ise, Geç Roma ve Ortaçağ karakteri taşımaktadır..

Bunların en ilginci, geniş ve silindirik bir havalandırma kuyusu ile bu kuyunun kenarından helezonik bir yolla aşağı giden ve Fırat sevivesinin altına kadar inerek su ihtiyacını karşılayan sistemdir. 11. yüzyılda Urfa Haçlı Kontluğu döneminde Hromgla’nın önemli bir merkez olduğu bilinmektedir. Hâvarilerden Yohannes'in, burada bir süre inzivaya çekilerek İncil'in müsveddelerini kopya ettiği ve sakladığı, daha sonra bulunan kopyaların Beyrut'a kaçırıldığı söylenmektedir.

Ortaçağ'da Ermenilerin "Hromkla, Süryanilerin ise Kala-Rhomata ismiyle andıkları kale-kent, XII. yy sonlarında Memlukların eline geçmiş ve Kal-at el Müslimin adı verilmiştir. Merc-i Dabık savaşından sonra Osmanlılar'ın eline geçen Rumkale, Halep Eyaletinin Birecik Sancağına bağlı bir kaza haline getirilmiştir.
Rumkale'de halen Türk-İslam dönemine ait bazı yapılar ile harap vaziyette bir de Mescit bulunmaktadır. İlk yapımından itibaren Fırat boyunun güvenliği için kullanıldığına şüphe olmayan kalede sivil ögelerden çok askeri karakterler hissedilmektedir.
Samsat ile Rumkale arasındaki Fırat Vadisi, ilk kullanımının prehistorik dönemde olduğu şüphe götürmeyen mağaralarla doludur. Zaman zaman bir koridor izlenimi veren dik yamaçlarda halen de görülebilen mağaralar ise, Roma döneminde mezar odaları olarak kayaya oyulmuş olan mekanlardır. Bunların birçoğu daha sonradan, özellikle de Haçlı seferleri sırasında Fırat boylarının korunması için araları açılıp geçitlerle yatay ve merdivenlerle dikey olarak birleştirilip savunma mekanları haline getirilmiştir.
Camiler, Türbeler, Kiliseler

Şeyh Fethullah Cami ve Külliyesi(Aşağı Şeyh Cami-Merkez): Gazi Antep'teki en önemli tarihi yapı olup, Şehreküstü Mahallesindedir. Vakfiyelerine göre külliye, cami, zaviye, hamam ve medreseden meydana gelmektedir. Bugün medresesi bulunmayan külliyenin diğer bir elemanı olan ve halen faal durumda bulunan 'kastel'ini de bu komplekse dahil edebiliriz.

İ lk devir Osmanlı cami plan anlayışını başarılı, fakat değişik bir terkiple bir araya getiren cami, bilhassa tonozuyla Türk-İslam mimarisinde ayrı bir yere sahiptir.
Caminin içinde Şeyh Fethullah tarafından yazılan, el yazması bir Kuran-ı Kerim bulunmaktadır.

Boyacı Cami (Merkez): Gazi Antep'in en eski camisi olup, Boyacı Yusuf ve Kadı Kemalettin tarafından 1357 yılında yaptırılmıştır. Türk Memlukluları devrine ait cami, mermer ve çini süslemeleri yönünden çok zengindir. Gazi Antep ahşap işçiliğinin en eski örneklerinden olan ahşap minber, on iki kollu yıldızlar, palmet, rozet ve geometrik motiflerle süslüdür.

Ömeriye Cami (Merkez): Gazi Antep'in Düğmeci Mahallesinde bulunan caminin, 1210 yılında tamir geçirdiği kayıtlarda yazmaktadır. Kimin tarafından yapıldığı tam olarak bilinmeyen caminin, Hz. Ömer zamanında ya da Hz. Ömer'in kızından olma torunu Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz'ce yaptırıldığı söylenmektedir. Caminin bir diğer adı da "Ömereyn" yani 'iki Ömer' anlamına gelmektedir.Minare şerefesinin korkuluklarında, oyma taş işçiliğinin güzel örnekleri görülebilir.

Ahmet Çelebi Cami (Merkez): Ulucanlar Mahallesindedir. Caminin kurucusu peygamber soyundan Hacı Osmanoğlu Şeyh Ramazan Efendidir. Medrese, cami ve kastelden oluşan bir külliyedir. Kitabesinden 1672 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Ahşap işçiliği dikkat çekicidir.

Yuşa Peygamber Türbesi (Merkez): Yuşa Peygamber İsrailoğullarından olup, Hz. Musa'nın yeğenidir. İsrailoğullarını göçebelikten kurtarmış ve Arzı Kenan'a yerleştirmiştir. Boyacı mahallesinde Pir Sefa denilen mevkideki bir binanın iki odası içinde iki türbe bulunmaktadır. Bunlardan birisi Yuşa peygambere, diğeri ise Pir Sefa hazretlerine aittir.

Pir Sefa Hazretleri Türbesi (Merkez): Pir Sefa hazretleri ile Yuşa peygamber aynı yerde yatmaktadır. Pir Sefanın türbesi yerden beş basamak aşağıdadır. Rivayete göre; Pir Sefa, Hz. Yuşa'nın türbedarı olup ölünce buraya gömülmüştür. Diğer bir rivayete göre, Pir Sefa Medinelidir ve ensardandır. Gazi Antep'in Müslümanlar tarafından fethinde Hz. Ali kumandasında buraya gelmiş Karaçomak'la yan yana savaşırken, gövdesi ikiye bölünerek şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer Yuşa'nın yanına defnettirerek "Kendini Peygamberi
Zişan ile komşu ettim." demiştir.

Ökkeşiye Hazretleri Türbesi (Nurdağı): Nurdağı ilçesinin güneydoğusunda, bir tepe üzerinde bulunan Türbe, Gözlühöyük'e 17 km mesafededir. Ökkeşiye Hazretlerinin, Hz. Ömer zamanında Gazi Antep ve çevresinin fethi sırasında şehit düşen beş sahabeden biri olduğu söylenmektedir.

Rumkale (Yavuzeli): Gazi Antep ilinin, Yavuzeli ilçesine bağlı Kasaba köyünde bulunan Rumkale, Fırat Nehri ile Merzimen çayının birleştiği noktadadır. M.Ö. 840 yılında geç Hitit döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir. Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan Johannes'in (Yuhenna) Roma döneminde Rumkale'yi merkez yaparak Hıristiyanlığın Gazi Antep yöresinde yayılmasını sağladığı söylenir. Kalenin içinde kayadan oyma bir odada Yuhenna'nın İncil müsveddesini saklamakta olduğu ve daha sonra Beyrut'a kaçırdığı rivayet olunur. Yuhenna'nın mezarının kalede olduğu ve bu nedenle kutsal sayıldığı da ileri sürülmektedir.
Mimari

Geleneksel Antep Mimarisi ve Evleri
Gaziantep’in geçmişten günümüze tarih içindeki oluşumuna bakıldığında köklü ve zengin bir mimarisi olduğu görülür. Kent karakterindeki yapıları, konutlar, camiler, hanlar, hamamlar dır. Bu kagir yapıların fonksiyonların oluşumunda yörenin iklimi topoğrafik özellikleri, bitki örtüsü ve sosyal yaşantıları etkili olmuştur. Yazların çok sıcak geçmesi nedeniyle mimaride avlu anlayışı hakimdir. Zamanın büyük bir bölümünün avluda geçmesi nedeniyle buraya “hayat” denmektedir.
Sokaklar dar ve gölgelidir. Bazı yerlerde kabaltı denen altı yol üstü konut olan mekanlar vardır. Günümüzde Kabaltı yapılardan sadece altı tane kalmıştır. Sokakları dik olarak kesen çıkmaz sokaklara da “dehliz” denmektedir

Antep evleri; yüksek duvarlar arkasında, diş mekanlardan mümkün olduğunca soyutlanmış yapılardır. Evlerin ,kinci, katında sokağa bakan konsol çıkıntılarına köşk denir. Dışı ****lle kaplanan bu tür yapılar köşklü ev dite adlandırılır. Genelde iki katlı ve avluya dönük yapılardır.

Sıcak yaz günlerinde gölgeli mekanlardır. Sofaya açılan odalar çok işlevli özelliğe sahip mekanlardır. Odada yatakların konduğu döşeklik, yemek kapları için kübbiye adı verilen dolap nişleri de vardır. Bunlar nacar denen çok güzel ahşap işçiliğine sahiptir.

Hanlar

Tarihi İpek Yolu güzergahında bulunan Gaziantep'te bu dönemden kalma pek çok han ve kervansaray bulunmaktadır. Tuz Hanı, Şire Hanı, Tütün Hanı, Hışva Hanı, Mecidiye Hanı, Emir Ali Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, Belediye Hanı, Elbeyli Hanı, Yeni (Yüzükçü) Han, Hacı Ömer Hanı ve Millet Hanı önemlileridir.
Yaylalar

Islahiye Hızır Yaylası ve Sof Yaylaları Gaziantep'in olduğu kadar bölgenin de önemli yaylalarıdır.
Mesire Yerleri

Gaziantep'te bahar ve yaz mevsimlerinde havanın sıcak olduğu günler şehrin sıcaklığından ve gürültüsünden uzakta, tabiatla baş başa kalmak için "Sahre" adı verilen ailece ve akrabalarla birlikte yemekli kır gezileri düzenlenir. Kır gezilerinde şehir dışındaki bağ evlerine, gezi ve mesire yerlerine gidilir.
Bu gezi ve mesire yerlerinden bazıları Dülükbaba Ormanları, Karpuzatan(Oğuzeli) , Kavaklık, Dutluk, Nafak, Burç Ormanları, Burç Goleti, Büyükşahinbey Kasabası (Körkün) , Nizip Karpuzatan ve Çifte Havuzlardır.

Sportif Etkinlikler

Kamp-Karavan: İl merkezine 4 km. uzaklıkta bulunan Dülükbaba Ormanları Karaçam ve Sedir ağaçları ile kaplı olup, İlin kuzey ve kuzeybatısını çevreleyen 40 km2'lik alanı ile ülkemizin elle dikilmiş en büyük koru ormanlarından biridir. Dülükbaba ormanları içerisinde günde 5 bin kişinin yararlanabileceği kamp kurma ve karavanlarla konaklama imkanları mevcuttur.

Avcılık: Fırat Nehri civarında bol miktarda keklik, turaç, yaban ördeği ve yaban kazı avı yapılmaktadır. Gaziantep'in İslahiye ilçesinde bulunan TahtaköPage Rankü Baraj Gölü civarında çil, kınalı keklik, turaç, yaban ördeği, yaban kazı, baykuş, güvercin, serçe, arıkuşu, yaban domuzu av hayvanlarıdır.

Atlı Doğa Yürüyüşü: Fırat Nehri kıyısında bulunan Rumkale civarında, Fırat Nehri ve Merziman Çayı kıyısında, Sofdağı ve Hızır Yaylalarında atlı doğa yürüyüşü yapılmaktadır. Ayrıca rekreasyon projesi yapılan Burç Ormanlarında atlı spor faaliyetlerinin yapılacağı parkurlar bulunmaktadır.

Trekking: Hızır Yaylası (Amanos Dağları), Sof Dağı Yaylası (Sof Dağları), Rumkale civarı, Fırat Nehri kıyısı, Dülük Ormanları ve Burç Ormanları içinde dağ ve doğa yürüyüşü yapılmaktadır.

Olta Balıkçılığı: Gaziantep'te bulunan Şahinbey Burç Göleti, TahtaköPage Rankü Baraj gölü, Hancağız Baraj gölü, Alleben Göleti ve Fırat Nehri kıyısında sportif amaçlı olta balıkçılığı yapılmaktadır.




NE YENİR?
Gaziantep mutfağı seneler boyunca geleneklerinin ve yöresel damak lezzetinin zenginliği ile ülkemiz ve dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. İçli köfte, çiğ köfte, ekşili ufak köfte, malhıtalı (Mercimek) köfte, yoğurtlu ufak köfte ilde yapılan özgün et yemekleri çeşitleridir.
Kebapları ile meşhur olan ilde kuşbaşı kebabı (tike Kebabı) kıyma kebabı, patlıcan kebabı soğan kebabı, simit kebabı ve ciğer (cırtlak) kebabı tadılmalıdır.
Yuvarlama, lahmacun, karışık dolma, maş çorbası, beyran şiveydiz, yaprak sarması, çağla aşı kabaklama, börk aşı, doğrama, kaburga dolması, alinazik, yoğurtlu patates, künefe, burmalı kadayıf ve Antepfıstığı ezmesi bilinen diğer yerel yemek çeşitleridir.
NE ALINIR?
Bakır işlemeler, sedef kakmalı eşyalar, altın ve gümüş takılar, yemeni adı verilen üstü kırmızı yada siyah deriden tabanı ise köseleden dikilen topuksuz ve çok sağlıklı olan geleneksel ayakkabılar, beyaz kumaş üzerine sarılarak ve çekilerek beyaz, sarı, krem rengi ipliklerle yapılan el işlememeleri Gaziantep'ten alınabilecek özgün hediyelik eşyalardır.
Gaziantep baklavası, Antepfıstığı, tatlı sucuk ve pestil, kırmızı biber ve baharatlar Gaziantep'te yapılacak alışverişlerde alınması tavsiye edilir.
Alışveriş merkezleri şehrin en işlek merkezleri olan Mütercin Asım, Gaziler, Suburcu, Kargöz ve Şıhcan caddeleri ile yeni yerleşim alanlarının bulunduğu Değirmiçem ve Sarıgüllük bölgelerindedir. Ayrıca Belediye Pasajı, Büyük Pasaj, Söylemez Pasajı, Halep Pasajı, Suriye Pasajı ve Kurtuluş Pasajları alış veriş yapılabilecek yerlerdir.


YAPMADAN DÖNME
Arkeoloji Müzesi, Hasan Süzer Etnoğrafya Müzesini ziyaret etmeden,
Tarihi Gaziantep Evleri ve Gaziantep Kalesini görmeden,
Yesemek Açık Hava Müzesi, Belkıs/Zeugma, Rumkale ve Dülük/Doliche Antik Kentini gezmeden,
Gaziantep lahmacunu, Ali Nazik kebabı, yuvarlama, içli köfte, keme kebabı ve yeni dünya kebabı (Her yıl Nisan ve Mayıs aylarında bulunmaktadır), simit kebabı, patlıcan kebabı, cağırtlak (ciğer) kebabı, Dünyaca meşhur Gaziantep baklavası ve fıstık ezmesi tatmadan,
Geleneksel Gaziantep el sanatlarından; sedef kakma, kutnu kumaşı, bakır işlemeler, yemeni, Antep işleri ve Gaziantep baklavası, Antepfistığı, tatlı sucuk ve pestil, kırmızı biber ve baharatlarından almadan,
Her yıl 25 Aralıkta düzenlenen Kurtuluş şenliklerini seyretmeden...
Dönmeyin.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:23 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 
Akdeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinin birleştiği noktada konumlanan Gaziantep Suriye'ye komşu sınır ilimizdir.

Güneydoğu Torosların uzantıları olan Sof dağlarının bulunduğu ilde ayrıca Dülükbaba, Sam, Ganibaba ve Sarıkaya Dağları da yer almaktadır. İslahiye, Barak, Araban, Yavuzeli ve Oğuzeli ilin önemli ovalarını, Fırat Nehri, Nizip Çayı, Afrin Çayı, Merziman Çayı ve Alleben Deresi ise ilin önemli akarsularını oluşturmaktadır.

Yarısından fazlası ziraata elverişli olan il toprakları zeytin, fıstık, meyve ve sebze bahçeleri üzüm bağları pamuk ve buğday tarlaları ile kaplıdır. İlin dağlık kesimlerinde kısmen çam, köknar, sedir ormanları, step ve yarı step bitki örtüsü bulunur.

Gaziantep yaban hayatı açısından zengin bir ildir. İl dahilindeki ormanlarda bol miktarda keklik, turaç, yaban ördeği, yaban kazı, çil, çınalı baykuş, güvercin, serçe, an kuşu, yaban domuzu, tavşan, su kuşları, kirpi ve bıldırcın bulunmaktadır.

Gaziantep, Akdeniz ve kara ikliminin geçiş noktasında yer almaktadır. İlin güney kesimleri Akdeniz ikliminin etkisinde olmakla beraber, genel olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve yağışlıdır. İlde yağış en çok kış ve ilkbahar aylarında görülür.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:23 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 
Gaziantep tarihinin oluşumunda ve niteliğinde yer unsurunun önemi büyüktür. Bölgenin, ilk uygarlıklarının doğduğu, Mezopotomva ve Akdeniz arasında bulunuşu güneyden ve Akdeniz'den doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu, uygarlık tarihine ve bugüne yön vermiştir. Bu nedenle Gaziantep tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur. Tarihi İpek Yolunun da buradan geçmiş olması ilin önemini ve canlılığını devamlı olarak korumasını sağlamıştır.
Gaziantep'in tarih devirleri Kalkolitik, Paleolitik, Neolitik dönemler, Tunç Çağı, Hitit, Med, Asur, Pers, İskender, Selefkoslar, Roma ve Bizans, İslam-Arap ve İslam-Türk devirleri olarak sıralanabilir. Bu dönemlerin izlerini günümüzde de açık bir şekilde görmek mümkündür.
Ayıntap olarak bilinen eski kent, bugünkü Gaziantep'in 12 km. kuzeybatısında Dülük Köyü ile Karahöyük Köyü arasındadır. Yapılan arkeolojik araştırmalarda taş, kalkolitik ve bakır dönemlerine ait kalıntılara rastlanmış olması yörenin Anadolu'nun ilk yerleşim alanlarından birisi olduğunu göstermektedir.
Bir süre Babil İmparatorluğu`nun egemenliği altında kalan Gaziantep, M.Ö. 1700 yıllarında Hitit Devleti'nin bir kenti olmuştur. "Dülük" şehri ise Hititlerin önemli bir dini merkezi olduğundan ayrı bir önem taşımaktadır.
Gaziantep ve çevresi M.Ö. 700-546 yılları arasında Asur, Med ve Pers İmparatorluklarının yönetimine girmiştir. Büyük İskender'in Pers Devletini yıkmasından sonra Romalılar'ın, M.S. 636 yılına kadar da Bizanslılar'ın egemenliği altında kalmıştır.
Gaziantep, Kahramanmaraş'tan Halep'e, Birecik'ten Akdeniz kıyılarına ve Diyarbakır'dan İskenderun'a giden ana yollar üzerinde bulunduğundan, her dönemin kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini korumuştur.
İslamiyet'in buralardan Anadolu'ya yayılmış olması ve Hz. Muhammed'in Peygamberlik mührünü görüp öpen ve O'nun vahiy katiplerinden olan Hz. Ökkeşiye'nin türbesinin Nurdağı ilçesinin Durmuşlar köyü yakınlarındaki bir tepenin üzerinde bulunması Gaziantep için ayrı bir önem taşımaktadır.
Hz. Ömer zamanında İslamiyet'in Arap yarımadası dışına yayılması için sürdürülen mücadeleler esnasında, İslam ordusu, Gaziantep yöresi ile Hatay'ı Bizanslılar'dan aldı. Böylece 639 yılında yöre halkı Müslümanlığı kabul etti. Hemen ardından kansız ve savaşsız Suriye ve Antakya yöresi de İslam kuvvetlerinin eline geçerek vergiye bağlandı. İşte Gaziantep'in ünlü Ömeriye Camii o dönemde fethin sembolü olarak yapılmıştır.
1071 Malazgirt Savaşından sonra bölgede Selçuklu İmparatorluğu'na bağlı bir Türk Devleti kurulmuştur. 1270 Yılında Moğolların istilası ile yıkılan kent, daha sonra Dulkadiroğullarının (1389) ve Memluklular'ın (1471) eline geçmiştir. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Memluklular'a karşı yapılan Mercidabık (Kilis yakınında) Meydan Savaşından sonra Gaziantep ve yöresi Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine girmiş oldu.
Osmanlılar döneminde çok sayıda cami, medrese, han ve hamam yapılmış, kent aynı zamanda üretim, ticaret ve el sanatları yönünden de ilerlemiştir. 1641 ve 1671 yıllarında yöreyi iki kez ziyaret eden Evliya Çelebi burada 22 mahalle, 8 bin ev, 100 kadar cami, medrese, han , hamam ve üstü kapalı çarşı olduğunu anlatır.
I. Dünya Savaşı sonunda, Gaziantep önce İngilizler daha sonra da Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Gaziantep Savunması, Ulusal Kurtuluş Savaşı tarihimizde yiğitlik. kahramanlık ve fedakarlığın ulaşılmaz abidesi olmuştur. Gaziantep Savunması, eşsiz kahramanlığı ile hem kendini hem de Güneydoğu Anadolu'yu düşman işgalinden kurtaran bir halk hareketi, milli birliğin ve benliğin bir şahlanışı olarak tarihteki yerini almıştır.

Prof. Dr. Sinsi 06-26-2012 08:23 AM

Gaziantep /Güneydoğunun İncisi Gaziantep / Gaziantep Resimleri / Fotaraflar Gaziantep
 
Eskiden Ayıntap olarak adlandırılan Gaziantep, adını tarihin derinliklerinden. sıfatını ise Milli Mücadeledeki kahramanlıklarla dolu müdafaasından almıştır.
Eskiden Ayıntap ve Aynitap adıyla yazılır, geniş halk kitlesi tarafından ise Antep ve Entap olarak söylenirdi. Gaziantep'in yetiştirdiği ünlü ilim adamı tarihçi Bedrüddin Ayni'nin ifadesiyle Gaziantep'in eski adı ve asıl adı “Kala-ı Füsus"tur. "Kala-ı Füsus" yüzük kalesi demektir.
Bir başka rivayete göre buranın halkına zulüm eden Ayni adında kötü bir hakimi varmış. Bir çok uygunsuz işler yaptıktan sonra ettiklerine pişman olmuş, tövbe etmiş ve yörede yaşayan halk tarafından "Ayni tövbe etti" denmiştir. Daha sonra Ayni tövbe, Ayıntap olarak kalmıştır.
Bir başka rivayete göre ise Ayıntap adını suyunun güzelliğinden ve bolluğundan almıştır. Ayın: pınar, kaynak ve suyun gözü anlamındadır. Tap ise: parlak ve güzel anlamındadır. Bundan dolayı ayıntap güzel pınar ve güzel kaynak manasına gelmektedir. Yine Tap: güç ve takat anlamına da gelmektedir. Şehre suyunun bolluğundan dolayı bu isimin verildiği söylenmektedir.
Bir başka rivayette ise şehrin eski adının Hantap olduğu söylenir. Tap: güç, takat ve arazi anlamında da kullanılmaktadır (Kelime tap ve tapkır olarak Gaziantep'in köylerinde halen kullanılmaktadır). Buna göre Hantap; han toprağı manasına da gelmektedir. Hantap zamanla Antap ve Antep olmuştur.
Kurtuluş Savaşı'nda halkın göstermiş olduğu üstün kahramanlıklar sebebiyle şehre 8 Şubat 1921 tarihinde T.B.M. Meclisi tarafından "GAZİ"lik ünvanı verilmiştir. Layiha-i Kanuniye'nin l. Maddesi "Ayıntap livası merkezi olan Ayıntap kasabasının namı Gaziayıntap'a tahvil olunmuştur." Böylece de Antep, Gaziantep olmuştur.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.