![]() |
Kişi Dokunulmazlığı Nedir ?
Kişi Dokunulmazlığı Nedir ?
1982 Anayasasının 17.maddesinin kenar başlığı şöyledir:Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı.Madde, önce ilkeyi ilan etmekte “Fıkra 1”sonra vücut dokunulmazlığı “fıkra 2” ve işkence, kötü muamele yasaklarını bildirmekte” fıkra 3”, son olarak da yaşama hakkına getirilebilecek istisnaları saymaktadır “fıkra 4”. Canlı varlık ve korunması, yaşama hakkı karşısında intihar, ölümcül hastayı acılardan kurtarmak için kendi rızasıyla öldürmek ya da ölmesini çabuklaştırmak demek olan ötanazi “ölme hakkı”; yaşama hakkının sınırlanması ve özellikle ölüm cezası; yaşama hakkına bir saldırı türü olarak yargısız infazlar, beden dokunulmazlığına saldırı türleri olarak işkence ve kötü muamele, organ nakli vb. I. Canlı Varlık: Yaşama olgusunun başlangıcı, sağ olarak doğmak koşuluyla ana rahmine düşme anıdır.Yaşama hakkı bu andan itibaren söz konusu olur.Çocuk aldırmanın “kürtaj” bu hakka bir müdahale olduğu açıktır.Türk Ceza Kanunu çocuk düşürme ve düşürtmeyi suç saymıştır.”Madde 468-472”. II.İntihar ve Ötanazi: İntihar girişimi elbette bir suç değildir.Fakat intihara teşvik ve yardım suç sayılmıştır “TCK md.454”.Ölme hakkı “ötanazi konusu da yaşama hakkı içindeki sorunlar arasındadır.Yaşamın dokunulmaz ya da kutsal olduğunu kabul eden görüşler, kişinin kendi iradesiyle bile bundan vazgeçemeyeceğini belirtirler.Türkiye’de 1991 tarihli hasta hakları yönetmeliği, temyiz gücüne sahip hastaların tedavi başlamadan önce ölümcül sonuç doğuracağını bilmelerine rağmen tedaviye rıza göstermeme haklarını tanımıştır.Tedavi başladıktan sonra ise reddetme hakkı yoktur.Özetle, dünya ülkelerinin çoğunda olduğu gibi bizde de ötanazi yaşama hakkının inkarı demek olan ölme hakkı kabul görmemiştir.Hasta hakları yönetmeliği “madde 13” bunu yasaklamaktadır. III. Yaşam Hakkının Sınırlandırılması: 17.maddenin son fıkrası yaşama hakkını şöyle sıralamıştır: -ölüm cezası ve bunun yerine getirilmesi -meşruu müdafaa hali -yasaların kolluk güçlerine silah kullanma yetkisi verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen ölümler(yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi,ayaklanmanın bastırılması, olağanüstü yönetim usulleri altında verilen emirlerin yerine getirilmesi) Olağanüstü yönetim usulleri altında bile dokunulamayacak alanlara , savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğünde dokunulamaz....” Savaş halleri, ölüm cezalarının infazı dışında, ortadan kaldırılamaz, ve yine kimseye hiçbir şekilde işkence ve eziyet ya da aşağılayıcı muamelede bulunulamaz. IV.Ölüm Cezası: Ölüm Cezası yaşama hakkını ortadan kaldıran bir yaptırımdır.Bu ceza aleyhine çeşitli itiraz ve eleştiriler ileri süregelmiştir.Batı Avrupa devletlerinin hepsinde Latin Amerika ve eski Doğu Bloku ülkelerinin çoğunda bu ceza kaldırılmış ya da sadece savaş halinde uygulanabilecek şekilde korunmuştur.ABD’nin bazı eyaletlerinde, Çin’de ve İslam devletlerinde ise bu ceza uygulanmaktadır. Uluslar arası camia ve belgelerde (sözleşmeler, bildiler, şartlar) giderek belirginleşen eğilim, ölüm cezalarının kaldırılması yönündedir.İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ölüm cezasını yasaklamamakta, fakat buna ek olarak çıkarılan Ek 6 Nolu Protokolde barış zamanlarında ölüm cezasının kabul edilmemesi esası yer almaktadır.Mevzuatta (1982 Anayasası) 30’dan fazla suçun cezası idam edilmektedir. V.Yargısız İnfazlar: Resmi görevlilerin mahkeme kararı ya da mutlak zorunluluk hali(meşru savunma, ayaklanmayı bastırma vb.) yokken insan öldürmeleri de yaşama hakkının sıkça görülen ihlallerindendir.Güvenlik güçlerine çok geniş yetkiler ve silah kullanmada kolaylıklar tanınmıştır. VI:İşkence ve Kötü Muamele: Anayasa;”Kimseye işkence ve kötü muamele yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz” diyor.(md.17/3).Burada yasaklanan eylemlerin insanın maddi ve manevi varlığına, beden bütünlüğüne ve onuruna karşı girişilebilecek en ağır saldırılardan olduğu açıktır. Türkiye’de işkence uygulamasının varlığını, hatta oldukça yaygın olduğunu kabul etmek zorundayız.CMUK DGM sanıklarına uygulanıyor, gerisi uygulanmıyordu. Türkiye’deki işkence olayları AİHM tarafından da saptanmış ve Türkiye aleyhine kararlara sebep olmuştur. a)Gözaltına alınanlara haklarının söylenmesi, b)Bunların her türlü işlemlerinin kayda geçirilmesi, c)gözaltı başında ve sonunda doktor raporu düzenlenmesi, d)sanıkların avukatlarıyla teması ve yakınlarına haber verilmesi, e)adli mercilere yasal süre içinde sevk, f)gözaltı yerlerinin fizik koşullarının uluslar arası standartlara uydurulması, g)nezarethanelerin sık sık denetlenmesi, h) doktor ve sanığın yalnız bırakılması, ı) beslenme ve sağlıkta ilgili, zorunlu, ihtiyaçların karşılanması, i)ses ve görüntü kaydı, j)sorgulamada uzman kişilerin görevlendirilmesi İşkence ve kötü muamelenin önlenmesi sadece bir hukuk ve hukuki önlemler işi değildir; aynı zamanda bir eğitim konusudur.Fakat bu konuda da bakanlıklar ve polis örgütü bünyesinde önemli atılımların yapıldığı söylenebilir. VII. Tıbbi Deneyler ve Organ Nakli : Anayasa, hiç kimsenin rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağını bildirir. 18’ini doldurmamış ya da mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku alınmasını yasaklamaktadır. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.