![]() |
Rus Edebiyatı
Rus Dili ve Edebiyatı Günümüzde İngilizce, uluslararası bir iletişim vasıtası olarak inkâr edilemez öneme haiz olmasına rağmen, diğer yabancı dil ve kültürlerin öğrenilmesi de aynı derecede ehemmiyetlidir. Bu bağlamda, Rus dilinin asırlardan beri Avrupa’nın siyasetinde, tarihinde, felsefesinde ve kültüründe çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Rusça, yaklaşık olarak 150 milyon kişinin ana dilidir. Avrupa’nın ekonomi politikasında, bilimsel araştırmalarında, beşeri çalışmalarında ve genel kültür meselelerinde merkezî bir konumda yer almaktadır. Uluslararası kongrelerde, siyasi müzakerelerde ve ticarî fuarlarda Rusça son derece önemli bir dildir. Ayrıca, entelektüel mirasımızın bir parçası olan zengin bir felsefi ve edebî geleneğin de dilidir. Bu zengin bilgi kaynağının kilidini açacak en iyi anahtar tabii ki Rus dilini öğrenmektir. Bir dili öğrenmek, nispeten basit bir faaliyet gibi görünebilir; lâkin o dili konuşan insanların edebiyatı, kültürü, folkloru ve tarihi öğrenildiğinde ne kadar zengin ve zenginleştirici bir tecrübe olduğu müşahede edilir. Dolayısıyla Rusça eğitimi, sadece kelimelerin, deyimlerin ve dilsel yapıların körü körüne ezberlenmesini gerektiren bir eğitim değildir. Rus dilini iyi öğrenme, çağımızın Rusça konuşan insanlarının dünya görüşü hakkında olduğu kadar Avrupa tarihi; felsefi ve kültürel gelişmeler hakkında da daha derin bir anlayışa kavuşmayı beraberinde getirecektir. Kültürü Anlamak için Rus Dili Okumak Dilin kültürle bağlantısı son yirmi yıldır Rusçayı öğrenmenin hiç değişmeyen sebebine götürür bizi: Rusya’nın muamma gibi kültürünün Türkler üzerindeki büyüleyici etkisi. Birçok Türk öğrenci için Rus edebiyatını okumak (özellikle de Dostoyevski’yi), onlarda, eserlerin yazıldığı dili öğrenme arzusunu uyandırmaktadır. Yaşayan Rus kültürüyle daha fazla tanışıklık, öğrencilerin sadece akıcı bir Rusçanın sağlayabileceği bilgi için iştahlarını kabartmaya yaramaktadır. Kariyerinizde Rusça Öğrenciler Rusçayı doğal olarak sadece kişisel ve entelektüel tatmin için değil, kariyer fırsatları için de öğrenmektedir. Peki, Rusça pazarlanabilir bir beceri midir? Cevap; kesinlikle evet; fakat gittikçe daha kompleks hale gelen ve taleplerin sürekli değiştiği bir dünyada fırsatları takip edebilmek bazen zor olabilmektedir. Rus Dili okuyan çoğu mezun için öğretmenlik ve devlet hizmeti eskiden en büyük istihdam alanlarıydı. Ancak bugün Rus Dili mezunları, dil ve kültür becerilerini hem Rusya’da hem Türkiye’de geniş yelpazede birçok alanda kullanma imkânına sahiptirler. Mezunlar Türk ve Rus şirketlerinde finans ve politika analisti olarak iş bulmaktadırlar. Rusça bilen Türkler için sayısız fırsatlar mevcuttur. Rusya’daki Türk hukuk firmaları, ticari şirketler ve danışmanlık firmaları çok hızlı büyümekte ve her zaman Rus dilini bilen çalışanlara ihtiyaç duymaktadır. Nerede çalışırlarsa çalışsınlar, onlara kapıları açan şeyin Rus dili ve kültürünü iyi öğrenmek olduğunu gözlemlemektedirler. Dünyada Rusça Bugün dünyada konuşulan yaklaşık 5,000 dil vardır ve bunların 130 tanesi 1 milyondan fazla insan tarafından ve 70 tanesi 5 milyondan fazla insan tarafından konuşulmaktadır. Rusça; İngilizce ve diğer Cermen dillerinin, Latinceden türemiş Romans dillerin ve diğer Avrupa dillerinin, bazı Orta Doğu ve Asya alt kıta dillerinin yer aldığı Hint-Avrupa dil ailesinin bir üyesidir. Daha detaylı bahsetmek gerekirse, Rusça; Batı Slav (Çek, Slovak, Lehçe ve Sorbian), Güney Slav (Bulgarca, Hırvatça, Makedonca, Sırpça ve Slovence) ve Doğu Slav (Rusça, Ukraynaca ve Belarusça) dallarına ayrılan Slav dil grubuna aittir. Rusça, Rus Federal Cumhuriyeti’nin 150 milyon vatandaşının ana dilidir. Ayrıca BM’nin beş resmî dilinden biridir ve İngilizce, Çince, Hinduca, Urduca ve İspanyolca ile birlikte dünyadaki büyük diller arasında yer almaktadır. Ayrıca Rusça, eski Sovyet cumhuriyetlerinin gayrı resmî ortak dili olarak ve bütün Kafkasya ve Orta Asya’da vazgeçilmez bir iletişim vasıtası olarak hayatiyetini devam ettirmektedir. Rusça, önemli bir bilimsel yayın dilidir ve hem kamu hem özel Rus kurumlarının Avrupalı eş kurumlarla entegre olma sürecinde iş ve ticaret için gittikçe önem kazanan bir dil haline gelmiştir. Şu an iktisadi yönden bir süper güç olmamasına rağmen, Rusya, hâlâ dünyada önemli siyasi etkiye sahip bir ülkedir ve Rusya’da Türk uzmanlara her zaman ihtiyaç olacaktır. Böylesine kompleks bir etnik, dilsel, politik ve ekonomik ortamda, her millet kendi ekonomik ve politik yaşamı için en önemli olan yabancı dillere öncelik vermekte ve aynı şekilde her birey, kendi ilgi ve ihtiyaçlarına en uygun yabancı dili seçmektedir. Birçok Türk vatandaşı için Rusça 21. yüzyılda çok önemli hale gelecektir. Bir Kültür Dili Olarak Rusça Rusça, modern bir kültür dili olarak nispeten yeni olmasına rağmen, klasik eserlerin büyük çoğunluğu on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda yazıldığı için Rus kültür mirasının edebiyat, görsel sanat, tiyatro, opera, enstrümantal müzik ve baledeki zenginliği çok büyüktür. Dostoyevski ve Tolstoy gibi yazarları Türkçe çeviri yoluyla bir nebze anlamak mümkündür; fakat Rus kültürünün muazzam zenginliğinin doğru anlaşılması, Rus dilini iyi bir şekilde öğrenmeden mümkün olamaz. Komünizmin düşmesiyle ortaya çıkan çalkantılara rağmen Rus edebiyatı ve kültürü canlılığını ve renkliliğini devam ettirmektedir ve bu büyüleyici çağdaş eserlerin sadece küçük bir bölümü çeviri metin olarak mevcuttur. |
Rus Edebiyatı
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin (Rusça: Алекса́ндр Серге́евич Пу́шкин (26 Mayıs, 1799 - 29 Ocak, 1837): Rus şair ve yazar. Bir çok kişi tarafından en büyük Rus şairi ve Rus edebiyatı'nın kurucusu kabul edilir. Aleksandr Sergeeviç Puşkin, 1799’da Moskova’da doğar. Babası Sergey Lvoviç, soylu bir ailenin çocuğudur. Annesi Nadejda Osipovna Hannibal’in ne kadar soylu biri olduğunu söylememiz için ise dedesi İbrahim Hannibal’in Rus Çarı I. Petro’nun vaftiz çocuğu olduğunu belirtmemiz yeterli olacaktır. Görüldüğü gibi çok soylu bir ailenin üyesidir Puşkin. Annesi ve babası çok kültürlü ve aynı zamanda gösteriş düşkünü insanlardır. Zamanlarının çoğunu balolarda geçirdikleri için de Puşkin, anne ve baba şefkatinden uzak bir çocuk olarak büyür. Puşkin, ilk bilgilerini yabancı eğitmenlerden edinir. Henüz sekiz yaşındayken, Fransızcası Rusça kadar iyidir. On bir yaşına geldiğinde ise, özgürlükçü ve alaycı yazarlarına hayran olduğu Fransız Edebiyatı’nı neredeyse ezberlemiştir ve Fransız şiirler ve komediler yazmaya başlamıştır. Döneminin tanınmış şair ve yazarları, Puşkin’in evine gelip gidenler arasındadır. Ancak kendisine durmadan tuhaf masallar anlatıp, eski Rus türküleri söyleyen dadısı kadar hiç biri etkilemez onu. Yaşlı dadısı Arina’nın anlattıkları, Puşkin’in çocukluk ruhunda, silinmez izler bırakır. Puşkin, on iki yaşına geldiğinde, Rus Çarı I. Aleksandr’ın Tsarskoye Selo’da (Çar’ın yazlık köyü) açtırdığı okula yazılır ve burada gördüğü altı öğrenim yılı boyunca, tıpkı okulun diğer öğrencileri gibi, Petersburg’a gitme izni bile verilmeden, adeta dış dünyadan koparılarak eğitim gördü. Puşkin’in lise yıllarında yazdığı şiirlerinde bile, “gerçekçilik” eğilimi açıkça göze çarpar. O dönem şiirinde kullanılmayan kaba ve gündelik sözcükleri rahatlıkla kullandığı ve canlı, kıvrak bir zekanın izlerinin görüldüğü şiirleriyle, Derjavin’in dahi dikkatini çekmeyi başarır. Artık ünlü bir şair sayılmaya başlayan Puşkin, bu sıkıcı okul yıllarından sonra, büyük bir eğlence susuzluğu ile, Petersburg’un canlı yaşamına dalar. Bu sıralarda, yazdığı ve bir çoğunun yasaklandığı özgürlükçü şiirleri ve taşlamaları dilden dile dolaşmaya başlar. Rus edebiyatı tarihinde şiir, ilk kez olarak, herkes üzerinde hayranlık uyandırır ve yeni doğan ve adeta üzerine titrenen bir çocuk gibi coşku ile büyümeye başlar. Rus Çarı I. Aleksandr tarafından Kafkasya’ya atanan ve burada ünlü “Kafkas Esiri” ve “Bahçesaray” adlı destanlarını yazar. Onun edebiyatında ne klâsik şiirin kuralcılığı ne de Romantizmin sahte, fantastik güzellikleri yer alır. O, gerçeği duyumsar, gerçeğin içinden gelir ve onu, olduğu gibi anlatmayı ister. Kafkasya’dan dönen Puşkin’in, Rusya’daki askeri yönetime ulu orta sövmesinden dolayı, dört yıl süreyle başkente girmesi yasaklanır ve ailenin sahip olduğu Mihaylovskoye köyünde yaşamak zorunda bırakılır. Hükümet tarafından oğlunu gözetim altında tutmakla görevli olan babası da görevini canla başla yerine getirir. Yirmi dört yaşındaki Puşkin, bu sürgün döneminde yedi yıl sonra tamamlayacağı Yevgeniy Onegin adlı romanını yazmaya başlar. “Çingeneler”, “Peygamber” ve Boris Godunov” isimli önemli eserlerini de yine bu sürgün yıllarında yazar. Bu uzun, sıkıcı ve gergin sürgün döneminden sonra, Rus Çarı I. Nikolay tarafından Moskova’ya çağırılan genç şairin kaleminden çıkan her şey çarın sansüründen geçecektir artık. Polis baskınları ve aşk serüvenleri ise Puşkin’in yaşamının ayrılmaz parçaları olur. Puşkin, bir baloda eski yüksek rütbeli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karşılaşır ve büyüleyici güzellikte olan bu genç kıza aşık olur. Natalya ise, edebiyatla hiçbir ilgisi olmayan, Puşkin’i bir şair olarak umursamayan, aklı fikri kendine rahat yaşam sağlayacak koca bulmakta olan sıradan biridir ve ailesinin de ondan pek bir farkı yoktur. Puşkin Natalya’ya evlenme teklif eder; Natalya ise, şairin evlenme teklifini belirsiz bir tarihte cevaplanmak üzere erteler. Puşkin, bu durum karşısında umutsuzluğa kapılır ve Moskova’dan uzaklaşmak ister. Bu nedenle de, 1829’da, bir gözlemci olarak Rus ordusuna katılır ve Osmanlı topraklarına gelir. Sonradan yazdığı “Erzurum Yolculuğu” adlı şiirinde yol izlenimlerini anlatan Puşkin’in, daha başka birçok eserinde de Erzurum’dan aldığı esinler yer bulur. Moskova’ya dönen Puşkin, Natalya’ya evlenme teklifini yineler. Uzun çekişmelerden sonra Natalya’nın ailesini de ikna etmeyi başarır ve sonunda nişanlanırlar. Natalya ise, bu duruma karşı kayıtsız kalır ve sadece izlemekle yetinir. Natalya’nın bu tutumu da sonuna kadar böyle devam eder. Yaşamını çekilmez kılan bir kayınvalidesi ve kusursuz ama yapay bir çiçek olan eşi vardır artık Puşkin’in. Tabii bir de gerici polisler... Bitmek bilmeyen soruşturmalar ve yasaklamalar yüzünden içi büyük bir acıyla dolsa da Puşkin, yazmaya devam eder. “Yevgeniy Onegin”, “ Don Juan” , “Veba Sırasında Ziyafet” gibi manzum trajedyalarını ve “Dubrovski”, “Maça Kızı” gibi önemli eserlerini bu dönemde yazar. Gogol’la olan arkadaşlığı da bu döneme rastlar. Öyle ki, Gogol’a ünlü ölü canlar romanını yazma fikrini Puşkin verir. Bu dönemde George Charles d'Anthès adında biri girer. Puşkin, o sıralarda yazdığı birkaç imzasız mektup aracılığıyla, d'Anthès adındaki bu Fransız delikanlısının bayan Natalya Puşkin’e kur yaptığını, bayan Natalya Puşkin’in de d'Anthès’e karşı kayıtsız kalmadığını öğrenir. Çok üzülen Puşkin, 1837’de d'Anthès’i düelloya çağırır. Bu bir anlamda Puşkin’in ölüme meydan okuyuşudur. Çünkü, d'Anthès’in ordunun en iyi nişancılarından olduğu bilinmektedir. Düelloda Puşkin tarafından omzundan yaralanan d'Anthès, Puşkin’i karnından yaralamayı başarır. Büyük bir soğukkanlılıkla iki gün boyunca can çekişen Puşkin, Ocak ayının soğuk bir öğleden sonrası hayata gözlerini yumar. Şairin öldüğünü duyunca evinin kapısının önünde toplanan ve Yevgeniy Onegin’in son baskısını kapış kapış tüketen halk şairin ölümü üzerine neredeyse hükümete karşı bir ayaklanma noktasına gelir. Bu gerekçe ile olaylardan çıkmasından çıkan polis, bir gece yarısı, şairin tabutunu gizlice kiliseden alır ve Mihaylovskoye köyüne götürerek toprağa verir. Gogol, “Puşkin, olağanüstü bir olaydır.” der; Dostoyevski daha mistik bir tavırla “ Puşkin, bize gelecekten haber veren bir peygamberimizdir.” der. Puşkin, modern Rus Edebiyatı’nın oluşmasına en çok katkıda bulunan yazın ve düşün adamıdır. Puşkin, klasik Batı edebiyatını ve Rus halk ruhunu sentezleyerek, Rus Edebiyatı’nda “gerçekçilik akımı”nı başlatan liderdir. |
Rus Edebiyatı
Rus Edebiyatı
Nikoloi Gogol (1809-1852) özellikle yergi üslûbuyla toplumunun kokuşmuş, bozulmuş yöntemlerini eliştirmiştir. Müfettiş adlı oyunu ve Ölü Canlar adlı romanı ünlüdür. Fiodor Mihayloviç Dostoyevski (1822-1881) ise toplumdan çok, birey olarak insanın ruh dünyasını hem tabiî hem de sosyal çevresi içinde en ince ayrıntılarına kadar sergiler. Psikolojik tahlilleri oldukça başarılıdır. Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Ölü Bir Evden Anılar en ünlü romanlarıdır. Bir başka önemli realist yazar Lev Nikoleyeviç Tolstoy (1828-1910), özellikle köylülerin dünyasını yazmıştır. Başlıca romanları: Harp ve Sulh, Anna Karenina, Hacı Murat. Anton Çehov (1860-1904) daha çok hikâye ve tiyatro türlerinden ürün vermiştir. Hikâye türünde "Çehov tarzı hikâye" denilen bir çığır açmıştır. Bu tarz hikâyede giriş, gelişme, sonuç gibi kronolojik bir düzenlemeye itibar edilmiz; bir anı, bir durumu, ortamı, hayatın bir kesitini, olayların en çarpıcı yanını etkili bir şekilde vermeyi amaçlar. Üslûpta şiirsellik ve deneme türünü andıran bir anlatımı vardır. "Olay" yerine "durum" ögesine ağırlık verilir. Hikâyelerinden seçmeler 4 cilt hâlinde MEB'da yayımlanmıştı. En önemli oyunlari ise Vişne Bahçesi, Vanya Dayı ve Martı'dır. Diğer önemli Rus realist yazarlar arasında İvan Turgenyev (1818-1883) ve Maksim Gorki (1868-1936) sayılabilir.
ORKESTRA ŞEFİ HAKKINDA Lokantada elektrikten hava kızıla döndü. Koltuklara kadınların yumuşaklığı yayılmıştı. Ortaya birdenbire incinmiş orkestra şefi fırlıyarak Müzisyenlere ağlama emri verdi. İri bir som balığı parçasını sakalına tatlı tatlı götürenin boru yağlı suratına bir avuç madeni gözyaşı fırlattı. Hıçkırıklar arasında altın dişlerinden çığlığa basmağa vakit bulamadan, oradakiler trombonların, zurnaların hırpalamasıyla üstüne basarak geçtiler. Sonuncu, kapıya varmadan, yanağı sos tabağında ölünce orkestra şefi büsbütün çıldırdı, müzisyenlere hayvanlar gibi ulumalarını emretti. Sonra sarhoş bir gövdenin dişleri arasına, boruyu bakırdan bir simit gibi soktu; üflüyor, göbeğin içinde hıçkırıkların çılgınca uğuldamasını dinliyordu. Ertesi sabah patron öfkesinden aç acına, hesabını kesmeye gelince orkestra şefi mosmor olmuş avizenin üstünde sallanıp daha da çok morarıyordu. VLADİMİR MAYAKOVSKİ (Çeviren: Nihal Layaza Talay) |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.