![]() |
Yunus Emre’nin Yaşam Felsefesi
SENİ SIYGAYA ÇEKER/BİR MOLLA KASIM GELİR Ben dervişim diyene Bir ün edesim gelir Tanıyuban şimdiden Varup yetesim gelir Sırat kıldan incedir Kılıçtan keskincedir Varıp anın üstüne Evler yapasım gelir Altında gayya vardır İçi nâr ile pürdür Varıp ol gölgelikte Biraz yatasım gelir Ta’n eylemen hocalar Hatırınız hoş olsun Varuban ol tamu’da Biraz yanasım gelir Ben günahımca yanam Rahmet suyunda yunam İki kanat takınam Biraz uçasım gelir Andan Cennet’e varam Hak’kı Cennet’te görem Hûri ile gılmanı Bir bir koçasım gelir Derviş Yunus bu sözü Eğri büğrü söyleme Seni sıygaya çeker Bir Molla Kasım gelir Molla Kasım Yunus Emre hazretlerinin şiirlerini okuyup okuyup göle atan kişidir. Lakin Yunus Emre hz. O şiiri Molla kasım doğmadan 100 yıl öncesi yazmıştır. Molla kasım bu şiirler karşılastığnda ” Eyvah ! koskoca umman benim bu halimi yüz yıl öncesinden görmüşte ben onun hakikatini gözümün önündeyken dahi görememişim’ demiştir. Bu sebepledir ki kendisine ” Eyvah dedirten umman” denir. |
Yunus Emre’nin Yaşam Felsefesi
Yunus Emre, insanları doğru yola çağıran bir derviş, gerçeğin ardı sıra dolaşan bir mistiktir. Bu gerçek, varlığın birliği ve herşeyin Allah’dan oluşudur. Kainatta var olan herşey, bu görüntü yokken de vardı. “Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm” mısralarında anlatmak istediği, bu ilahi gerçektir. Allah’a kulluk etmenin asıl amacı, O’na doğduğu gibi tertemiz ulaşmaktır. Bu da gönülleri kırmamakla onları onarmakla mümkün olabilir. İnsana gösterilen saygı ve sevgi bir bakıma Allah’a gösterilmiş demektir. “Nazar eyle itiri, Bazar eyle götürü, Yaradılanı hoş gör, Yaradandan ötürü” mısraları, bu konudaki düşüncelerini, ne de güzel ifade etmektedir. Gönül kırmamak, hiçbir canlıyı incitmermek, gönül almak, büyüklük taslamamak hoşgörülü olmak, bilgili olmak, O’nun üzerinde durduğu başlıca konulardır. Herkes ayıbını ve kötülüğünü görebilmeli ve bunları düzeltmek için çaba göstermelidir. “Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil, Yetmiş iki millet dahi Elin yüzün yumaz değil” Yunus, Allah’a dost olma felsefesini benimsemiştir. Bu felsefe, belli kuralları olan bir insanlık disiplinidir. Bu felsefede, kötü düşüncelerden arınmak, ölüm korkusunu yenip, Allah ve insanlık yolunda çaba göstermek gerekir. Elde teşbih, dilde dua, herseyden elini ayağını çekmiş insanlara yakıştırılan dervişlik, sonraları ortaya çıkan bir sapmadır. Nitekim Yunus, bu softalara şiddetle karşı çıkmış ve şiirlerinde bunları sürekli yermiştir. “Dervişlik dedikleri, Hırka ile taç değil Gönlünü derviş eden Hırkaya muhtaç değil” Çeşmelerden bardağın Doldurmadan kor isen, Bin yıl dahi beklesen Kendi dolası değil” diyerek bağnazlığı ve körü körüne kaderciliği, gerçek din düşüncesiyle bağdaştırmamıştır. Anadolu’nun karışık dönemlerinde Horasan’dan birçok bilim adamı Anadolu’ya gelmiş ve bu karışık döneme, bir güneş gibi doğmuşlardır. Bunlardan biri de önce Karaman’da yaşayan daha sonra Konya’ya göç edip Mevleviliği kuran Mevlana’dır. Yunus, çağdaşı olan Mevlana’yı şiirlerinde sık sık anmıştır: Mevlana Hüdavendigar bize nazar kıldı Anun görkü nazan gönlümüz aynasıdur. Yunus Emre, sanıldığı gibi okuma-yazması olmayan cahil bir kişi değildir. Eldeki belgelerin incelenmesi sonucunda, şeyh soyundan olduğu, kendisinin de bilgili, mal mülk sahibi aile içinde yetiştiği, aynı zamanda Karamanoğulları sarayında hatırı sayılır bir kişi olduğu, Toroslarda yaşayan Türkmenlerin. O’nu “Şeyh” olarak kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Karaman Tarihi’ni yazan Şikari de, O’ndan şeyh olarak söz etmektedir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.