Bireylerin (fertlerin) başlıca dört çeşit kan grubundan birine mensup ve sekiz ana karakterden biriyle karakterli oluşları; beyaz, siyah, sarışın, esmer, uzun boylu, kısa boylu, çekik gözlü olmak gibi çeşitliliklerin bulunduğu şu dünyada ülkelerin ve halkların da kendilerine mahsus özellikleri vardır.
Halkların kimliklerini, karakterlerini, kültürlerini değiştirmek mümkün değildir.
Norveçlilere uygun elbise bedenleri Türk halkına uymaz.
Kanunlar ve nizamlar da böyledir.
Her ülkenin kendi medenî kanunu ve ceza kanunu vardır.
Bugünkü Türk Medenî Kanunu ve Türk Ceza Kanunu bizim sosyal yapımıza, kimliğimize, kültürümüze, toplumsal karakterimize uygun değildir.
Kaç defa yazdım, bir kere daha tekrar etmeme izin veriniz:
Bugünkü Medenî Kanun ve Ceza Kanunu Türkiye’yi çökertir.
Medenî Kanun, toplumun temeli olan aileyi yıkıyor, Ceza Kanunu toplumu yıkıyor.
Türkiye halkı sosyal ve kültürel sağlığını ve dengesini yitiriyor.
Artık bir tek halk yok, halklar var.
İç barış ve toplumsal mutabakat berhava edilmiştir.
Bir tasarı hazırlandı, Meclis’te müzakere edildi ve kanunlaştı. İş o kadar ucuz ve kolay değildir.
İsveç’te, İsviçre’de tıkır tıkır işleyen bir kanun, Türkiyenin temellerini dinamitleyebilir.
Bize, toplum yapımıza, karakter(lerim)ize, millî kültür ve kimliğimize uygun, millî ve yerli kanunlar lazımdır.
Soruyorum:
Zinayı suç olarak kabul etmeyen bir Ceza Kanunu bize uyar mı?
Uyduğunu kim iddia edebilir.
Zina suç sayılmamalıymış, zina yapan kadınlar ve erkekler cezalandırılmamalıymış. Avrupalı böyle düşünse de biz düşünemeyiz.
Boyu 170 santim olan zayıf bir kimseye, 190 boylu, iri vücutlu bir adamın elbiselerini giydirirseniz neye benzer? Soytarıya değil mi?
41 numara ayakkabı giyen birinin ayaklarına 45 numara kundura giydirirseniz Şarlo’ya benzemez mi?
Toplumumuzda vahim çatlaklar, ârızalar başlamıştır. Son Abant toplantısında, her yıl 100 bin çocuğun suç işlediği belirtildi. Çocuklarımız ve gençlerimizin büyük bir kısmı raydan çıkmıştır.
Koskoca delikanlı, yaşı 17 yıl küsur ay. Evlense çoluk çocuğu olacak. Geziyor, tozuyor, her şeyi yapıyor; kanun bunu çocuk sayıyor. Olur mu böyle şey?
Suçluları gerektiği gibi cezalandırmayan bir Ceza Kanunu, suçların patlamasına sebep olur.
Zinayı suç saymayan bir Medenî Kanun ailenin çökmesine, ardından toplumun çökmesine sebep olur.
Suç işlemeye meyilli olanları korkutarak, suç işlenmesini önleyemeyen bir kanun, Ceza Kanunu değil, Yıkım Kanunu olur.
Depremler oluyor, binalar yıkılıyor, insanlar ölüyor ve çürük binaları inşa eden, onlara ruhsat veren şahıs ve kurumlar cezalandırılmıyor.
Bu ne biçim hukuk sistemidir ve yargıdır?
Türkiyeyi kurtarmak ve yükseltmek istiyorsak, Avrupayı bırakmalı, kendimize uyan kanunlar yapmalıyız.
Bu konuda bize örnek olacak ülkelerin başında Singapur gelmektedir.
Orada Batı demokrasisi yok ama adalet var, sosyal adalet var, nizam intizam var, çok geniş, engin bir din ve kimlik hürriyeti var, çoğulculuk var, çeşitlilik var, millî gelirin âdil şekilde paylaşımı var, âqil bir idare var.
Bunlar anarşik ve sahte bir demokrasiye tercih edilmez mi?
Zinanın serbest olmasını savunanlara bunları anlatmak ne kadar zor.
(Mehmet Şevket Eygi, Aralık 2011)