![]() |
18 Mart Çanakkale Zaferi
18 Mart Çanakkale Savaşlarını Anma TöreniBen ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım. Yırtarım dağları enginlere sığmam, taşarım. Değerli öğretmen arkadaşlarım, sevgili öğrenciler… Bugün burada, tarih içerisinde büyük bir önem sahibi olan 18 Mart Çanakkale Savaşlarını anmak üzere toplanmış bulunmaktayız. Program akışı şu şekilde olacaktır. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı Açılış konuşması .... Günün anlam ve önemini belirten konuşma .. Şiir. “Bir Yolcuya.” ... Şiir. “Şehidim, Vatanım.” ... “Atatürk’ün Çanakkale ile ilgili bir anısı.” ... Şiir. “Yarın ki Çanakkale.” ... Şiir. “Çanakkale Şehitlerine.” ... “Çanakkale Savaşlarının Siyasi Sonuçları.” ... Şiir. “Çanakkale” ... Çok sesli koro.(Orotoryum) Şiir. “Bugün.” ... Şiir. “Gitme Ey Yolcu” ... Şiir. “Çanakkale.” Çanakkale Korosu Memleketinin kurtuluşu için kendi canlarından geçen şehitlerimiz için sizleri bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum. Saygı duruşunun ardından hep bir ağızdan İstiklal Marşı’nı söyleyeceğiz. Şimdi açılış konuşmasını yapması için Okul Müdürümüz ... buraya davet ediyoruz. Boşalmış beş kıtanın bütün denizleri Çanakkale olmuş sanki geçit yeri… Karadağlı’sı, Fransız’ı, İngiliz’i… Kendi geldiği yetmiyormuş gibi Yanında bir de Hintli’si, Zelandalı’sı… Günün anlam ve önemini belirtmesi için okulumuz sosyal bilgiler öğretmeni ...’yi buraya davet ediyoruz. ...Sınıfı öğrencilerinden ...’ı “Bir Yolcuya” adlı şiiri okuması için buraya davet ediyoruz. Düşman sevinçle karaya tırmanıyor Şimdilik sessiz siperlere Yürürken sevinçle,azametle Sahipsiz köy buldum sanıyor ..Sınıfı öğrencilerinden ... “Şehidim,Vatanım” adlı şiiri okuyacak. Çanakkale savaşının canlı şahitlerinden en önemli kişisi hiç şüphesiz Atatürktür. ...Sınıfı öğrencilerinden ... Atatürk’ün, Çanakkale Savaşı hakkındaki bir yazısını aktaracak. ..Sınıfı öğrencilerinden ... “Yarın ki Çanakkale” adlı şiiri okuyacak. Çanakkale savaşları, inanılmaz bir vahşet karşısında direnişi anlatırken, bu savaşı en iyi anlatan şiir M.Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” şiiridir. Bu şiiri okumaları için okulumuz öğretmenlerinden ... buraya davet ediyoruz. Çanakkale Savaşı sonuçlarıyla dünya düzenini derinden sarsmış, birçok ülkenin kaderini değiştirmiştir. Bu sonuçlardan bazılarını söylemeleri için ... sınıfı öğrencileri .... buraya davet ediyoruz. ...Sınıfı öğrencilerinden ... “Çanakkale” adlı şiir okuyacak. Okulumuzun çok sesli korosunu “Çanakkale Orotoryumu”nu sunmaları için buraya davet ediyoruz. ...sınıfı öğrencileri ...ve ... “Bugün” adlı şiiri okumaları için buraya davet ediyoruz. Ölüm niçin sevilmesin, Cennet gibi vatan için Can nedir ki verilmesin Cennet gibi vatan için Okulumuz .... sınıfı öğrencilerinden ... “Gitme Ey Yolcu” şiirini okuması için buraya çağırıyoruz. ...Sınıfı öğrencileri ..., ..., ... ve ...’ı buraya Çanakkale şiirlerini okumaları için davet ediyoruz. Son olarak okul koromuzu Çanakkale Türküsünü söylemeleri için buraya davet ediyoruz. Bu önemli günü bizimle paylaştığınız ve bizi dikkatle dinlediğiniz için teşekkür ederiz. Çanakkale tarihimizin en önemli yerlerinden biridir ve öylece de kalacak. |
Bir Çanakkale Kahramanı: Seyit Onbaşı
1 Eklenti(ler)
Bir Çanakkale Kahramanı: Seyit Onbaşı
Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesinin ki Emine idi. Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı. Çanakkale Savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk tarihine yazdırdı. 18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı. Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti. 1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "Çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti. |
Çanakkale Geçilmez (piyes)
Çanakkale Geçilmez (piyes)ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
(1.SAHNE SEVKİYAT) (Perde açılır. Sahnenin bir tarafında davuleu vardır. Davulun tokmağı havada beklerken bir marş çalınır. ) DAVULCU : Ey ahali! Ecdad yadigarı vatanımıza saldıranlara haddini bildirmek için... Devlet için, vatan için, millet için; teninde canı, kalbinde imanı, dizinde dermanı bulunan herkes, bugün öğlen vakti Çarşı Caminin avlusunda toplansın. (Davul) Sevkiyat vaaaaar!... (Davul) Duyduk duymadık demeyin. (Davul) Küffar üstüne mukaddes cihad ilan edilmiştir. (Davulcu bağıra çağıra sahneden çıkar.) İHTİY AR : Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşlarda idik. Mukaddes cihad dediler,Galiçya 'ya çağırdılar. Süveyş'te, Sina'da vuruştuk. Allahüekber dağlarında karlara gömüldük.(Duraklar) Şimdi de Çanakkale diyorlar. (Kükrer) Yaşlıyım ama ihtiyar değilim. inanan insan ihtiyarlamaz. Kolum Sina çölünde kaldı. Canım Çanakkale sırtlarında kalsa çok mu? (Mahsun) Kabul etmediler. (Dirilir) Yerime oğlum gidecek, benden kalan boşluğu Salih'im dolduracak. (Asker elbiseli dört genç sahneye girer. Biri Salih'tir..) İHTİYAR .: (Gençlere bakarak) - Hepiniz mi? . BiR AGIZDAN: - Hepimiz! İHTİY AR : - Çanakkale'ye mi? BİR AGIZDAN: - Çanakkale'ye! İHTİY AR : (Salih'in karşısına doğru yürür)-Gelemediğim için üzgünüm oğlum,Salihim. SALİ H : -Gavura biz yeteriz baba... BiR AGIZDAN : - Biz yeteriz! . iHTİY AR :(Heybetli)- Yerimi dolduracaksın Salih! .... SALİH :-Benden sonra da oğlum,baba... BİR AGIZDAN :-Oğullarımız... İHTİY AR :-Sonra da torunlarımız! BİR AGIZDAN:-Sonra da torunlarımız... İHTİYAR :-Düşmana mezar olacak toprağımız.' . SALIH :-Hiç meraklanma baba,mevzileri boş bırakmayacağız.Sen müsterih ol. İHTİYAR :-(Salih'e sarılır)-A1lah yardımcın olsun.(Ayrılır)Benim için de kurşun sık gavura.(İç çekerek) Anan da sağ olup görseydi yiğidini...Git artık gecikme.(kucaklaşırlar) SALİH :(Elini öper)-Hakkını helal et baba. İHTİY AR :(Ağlamaklı)-Helal olsun. Hepinize uğurlar olsun.Gavuru def etmeden dönmeyin.Bundan sonra köyünüz yok,eviniz yok,aileniz yok.Herşeyinizle cephenin malısınız.(Ağlar)Uğurlar ola! 2.SAHNE (EŞLERİN VEDALAŞMASI) ASKER-GELİN DiYALOGU (Rüstem veya Memiş) EMiNE: Ne var ne yok Bey? MEMiŞ:(Yalandan söylediği belli olacak şekilde durgundur.) İyilik,iyilik hanım. EMİNE:Ne oldu Bey? Sende bir hal var. söyle hele, ne oldu? MEMİŞ:Ağlamayacağına,üzülmeyeceğine söz verirsen anlatayım. EMİNE:(telaşlıdır.)Ne oldu Bey?Yoksa,yoksa kötü bir şey mi oldu?(Memiş sessizdir.Emine,onun kolunu tutar. )Söz,ağlamayacağım,çabuk söyle! MEMİş:Düşmanlar... .Düşmanlarımız.. .Boğazımıza sarılmaya Çanakkale 'ye geliyorlar.Vatan,evlatlarından yardım bekliyor. EMiNE:Öyle mi? Çok mu görmüşler mut1uluğumuzu?(Emine boynunu büker,hafifçe ağlar,gözyaşını siler.) MEMİş:Hani ağlamayacaktın,söz vermiştin? EMiNE:Ağlamıyorum ki.. ..Ne zaman gidecekmişsiniz? MEMİŞ: Hemen. EMİNE:(Üzgündür )Allah,size güç versin Mehmed'im! MEMiŞ:Elveda Eminem! Bu sevda ,başka sevda.Yurt aşkı derler buna (Duraklar) Olur da Çanakkale'den sağ dönemezsem,bebeğim beni sorduğunda her şeyi anlat ona:Dün deden,yurt yolunda şehit olmuştu:baban da -2- aynı şerefli yolda şehit oldu,de.Ona vatan sevgisinin büyüklüğünü anlat.. .Anlat ki ileride o da vatanı,bay- rağı için ölmeyi göze alabilsin.Her şeyden yüce tutabilsin vatanı. EMİNE:Sağ salim döneceksin inşallah! MEMİş:Benim gitme vaktim geldi.Hadi Allah'a emanet ol! EMİNE:Dur gitme,az bekle.(Çıkar,hemen elinde küçük bir mendille gelir. Mendili Memiş"e uzatır.) MEMİŞ:Nedir bu?(Mendil çıkınını açar.Mendilin içinde küçük bir de bayrak da vardır.) EMİNE:Bu mendil,benim namusumun ve sana bağlılığımın sembolü..(Bayrağı gösterir.) Bu bayrak yüce milletimizin,bağımsızlığımızın sembolü..Bunu düşman ayakları altında çiğnetme... ..Beni ve çocuğumuzu merak etme..Biz sabırla senin zaferle ve sağ salim köye dönmeni bekleyeceğiz.(Duygulanır)Haydi git,git artık..Bir an önce vatanın imdadına yetiş. Yolun açık olsun. MEMİŞ:Allah senden razı olsun Hanım! Vatan, böyle analar ve kendine sadık evlatlar ister.Hoşçakal Hanım, Allah'a emanet ol! (Çıkarlar,perde kapanır.) 3.SAHNE (MUHAREBE-CEPHE) (Cephede beş kişi. Durmuş, bir kenarda dalgın düşünmekte. Rüstem ayrı bir köşede mektup okumakta. Salih Çavuş nöbette. Deli Ali ile Memiş, karşılıklı bağdaş kurmuş, konuşmaktadır. Deli Ali'nin sol gözü sarılıdır. Efektten top tüfek sesleri gelir.) . MEMİŞ : (Deli Ali'ye) - Gözün ağrıyor mu hala? DELİ ALi : (Eli kalbinde) - Gözüm ağrısa ne ki,asıl yüreğim ağrıyor.Düşmanın Çanakkale'yi geçmesi ihtimalini düşündükçe, boğulur gibi oluyorum. MEMiş : - Hangimiz olmuyoruz ki? Gözünü merak etme, iyileşirsin inşallah. DELi ALİ : (Umursamaz) - Çift gözle arkaya bakmaktansa, tek gözle ileriye bakmak iyidir demişler. Küffar donanmasının yok olduğunu bir kere göreyim, diğer gözümü de vermeğe razıyım. MEMiş : (Hüzünlü) - Yapma bre deli! Ulvi duygularınla eritme beni. DURMUŞ : (Memiş'e) - Bizim deli doğru söyler be Memiş. Vatan uğruna değil bir göz, hepimiz can vermeye geldik. Yeter ki vatan sağ olsun. Hem öyle kolay kolay vermeyiz bu toprakları. Bizi çiğnemeden bir adım öteye gidemezler. Alt cephede, Mustafa Kemal'in cephesinde çok zaiyatlar verdirilmiştir gavura. (Patlama sesi) e SALİH ÇAVUŞ:(Ufka bakarak) - Kefereler yine gülle yağmurunu hızlandırdı.Kim bilir kaç babayiğit şehit oluyor her güllenin cehennem ateşinde. . DELİ ALi : Bizim çavuş yine kitap gibi laf döşemekte. Fena mı Çavuşum? Ateş çemberinden cennete yol açılıyor. Biz tıkandık kaldık şuracıkta. SALiH ÇAVUŞ: - Sen sus delilerin delisi! Sana kalsa gülleye karşı çakıyla yürürsün. DELi ALi : - Çakıyla değil çavuşum, yürekle, (sarılı gözüne elini sürer) gavurun şarapneli gözüme değdi. Ama yüreğim sapasağlam hamdolsun. Fakat, şu beklemek yok mu? Yarasız öldürecek beni. MEMİŞ : - Öyle deme bre deli, gözcülük vazifesindeyiz. DELİ ALİ : - Boşversene. İşe yaramayız diye geri hizmete attılar bizi.Anzak çıkartmasında delilik etmişim. Kumandanın emrinden önce süngüye davranmışım. Yahu ne yapacaktım? Zebellah gibi Üç Anzak tepeme dikilince, buyur aslanım, hoş sefa geldiniz mi diyecektim? Sardım kurşunu, bastım süngüyü (ayağa fırlar tüfeğine sarılır) Ben mi çağırdım sizi bre! diye bağırmışım. Dünyanın öbür ucundan vatanıma kast etmeye gelmek var mı ha! ... MEMİş : (Pantolonundan çeker) - Çöm hele, çöm hadi, heyecanlanma. DELİ ALİ : - Heyecanlanmamak ne mümkün yahu! Bak, Anafartalar'da Conkbayırında, Mustafa Kemal'in kumandasındaki neferlere bak! Nasıl da vuruşuyorlar, göğüs göğüse? Harp diye buna derim ben. Bir de bize bak. Sıkışıp kaldık burada gözcülük yapacağız diye. Keşke Mustafa Kemal'in cephesinde olsaydım. Burada beklemek öldürüyor beni. RÜSTEM : (Mektuptan başını kaldırır.) - Heey! Sessiz olun yahu, bayramda mısınız Memiş? Kardaşlık, çek şu delinin ipini, salma üstüme. SALİH ÇA VUŞ : (Kalkar, yanlarına gider, çöker.) - Şehitlik istediğini biliyorum. Fakat cesedin kimsenin işine yaramaz. Yaşadıkça savaşabilirsin.(Bakınır)Suyu olan var mı? MEMİŞ : Kaç haftadır kavrulmuş süpürge tohumu yiyerek savaşıyoruz. DELİ ALi : - Ben aç karnıma savaşmaya hazırım şikayet ettiğin şeye bak -3- MEMİŞ: Şikayet etmiyorum da fena susatıyor.Suyumuz da kalmadı.Sözüm ona Mehmet Onbaşı su getirecek.Bir saat oldu gideli,hala dönmedi.(Matarasını çavuşa verir.)Buyur Çavuşum,dudaklarını ıslatır hiç değilse. SALİH ÇAVUŞ: Ver bakalım DURMUŞ:Tüfeğini doldurur.) Bir gelen vaar!(silaha davranırlar.)Durun! Bizim Mehmet Onbaşı geliyor. MEHMET ONBAŞI:(Sahneye girer,yanında yaralı bir İngiliz subayı vardır.Kolunu omuzundan geçirmiş,sürüklemektedir.) Herif, fena yaralanmış,inleyip duruyordu. SALİH ÇAVUŞ:(Suyu dudaklarına götürmüşken çeker,Mehmet Onbaşı’ya uzatır.)Al,içir şunu,belki biraz kendine gelir. MEMİŞ: Al başına bir daha! Bari su buldun mu? MEHMET ONBAŞI:Ne gezer.(İngiliz’i yere uzatır.)Herifi o halde bulmamla sırtladım susyu muyu unuttum. DELİ ALİ: Hey büyük Allah’ım! Bir de bana deli derler.Şu Onbaşının yaptığına bakın dostlar! Su yerine bir başbelası getirdi. MEHMET ONBAŞI:Mızlanma bre deli!Gönlümüz elvermedi işte.(Matarayı İngiliz’in ağzuna dayar)İç lan, iç son suyumuzu! DELİ ALİ: Oldu olacak bir de ziyafet çek bari! MEHMET ONBAŞI:Öyle ya, doğru söylersin,belki karnı das açtır garibin. DELİ ALİ: Hoppalaaaa!Bir de kuştüyü yatak serelim altına; belki uykusuzdur.Yahu biz mi davet ettik; buyur aslanım memleketimizi al diye?...Basın kurşunu gitsin! SALİH ÇAVUŞ:(Geri çekilir,Deli Ali’ye İngiliz’i göstererek)Gel yap dediğini,hadi sık bir kurşun beyinciğine gebert!Hadi durma!Gözünün intikamını da almış olursun böylece DELİ ALİ:(Tüfeğini İngiliz’in kafasına doğrultur.İngiliz korkuyla büzülür,dehşetle bakar.)Geberteceğim seni!Niye geldin lan?Niye ha? İNGİLİZ .(Korkarak) No,no,no ! DELİ ALİ:(Tüfeğini indirir) Yapamam…Göz göre göre yardıma muhtaç birini vuramam.(Kızgın)Onlar yapıyor ama…Ben niye yapamıyorum? SALİH ÇAVUŞ:(sırtını sıvazlar) Sen Türk oğlu Türk’sün be koçum!Yemez,yedirir:içmez,içirirsin.(Duraklar) Yapamayacağını biliyordum.(Onbaşıya)Bir kere de ben gideceğim suya…İnşallah,bir yaralı İngiliz de benim yoluma çıkmaz!(Gülümser)Kumanda sende Mehmet Onbaşı. DELİ ALİ :Bırak da ben gideyim Çavuşum…Belki şehitliğe bir yol bulurum.Göz açıp kapayana kadar dönerim. RÜSTEM:(Mektubu aceleyle cebine sokup gelir.)Sıra bande,bu iş benim çavuşum…Hadi izin ver de ben gideyim! SALİH ÇAVUŞ:Oturun oturduğunuz yerde,gözcülüğünüzü doğru dürüst yapın yeter! Ben,gideceğim.Verin mataralarınızı! (Mataraları toplar,çıkarken dönüp hepsine bakarak:)Hakkınızı helâl edin. BİR AĞIZDAN:Helâl olsun! (Çavuş çıkar) DELİ ALİ: Kafese tıkılmış kuş gibiyim. DURMUŞ :(Gülerek) Kartal gibi. DELİ ALİ :Şakanın sırası değil, kafam kaynıyor. MEHMET ONBAŞI:Deliliğindendir.(Arkadaşlarına dönerek)Bağlayın şu deliyi de rahat edelim.(Silah sesleri artar.) DURMUŞ:(Elini gözüne siper eder.dürbünle bakar.) Bir şeyler oluyor aşağılarda.Allah bre! Buve zırhlısı batıyor! DELİ ALİ:(Yanına fırlar) Dünya gözüyle bir kere göreyim..(Dürbünü alır,bakar..Seyirciye dönerek)Düşman zırhlısının battığını gördüm ya, öbür gözümü kaybetsem de gam yemem. MEHMET ONBAŞI: (Gidip bakar)Batan yalnız Buve değil arkadaşlar!Haçlı dünyasının emelleri de batıyor. MEMİŞ:Ve Haçlı emellerinin battığı yerde bayrağımız yeniden doğuyor.Hasta Adam,soluk almaya başladı. Osmanoğlu yeniden diriliyor. DURMUŞ:Şu gemi Queen Elizabeth değil mi? Bu koca demir yığını kaçıyor galiba. DELİ ALİ:Hah haaa!Tam yol tornistan etti.Gidinin kâfiri geldiğinden beter dönüyor. MEMİŞ:(Onbaşıya) Şimdi kazandık mı biz bu cengi? MEHMET ONBAŞI:Eli kulağındadır.(Yaralı İngiliz,sürünerek Memiş’in unuttuğu tüfeği alır,üstüste tetiğe basar,önce onbaşı vurulur.) MEHMET ONBAŞI:Yandım Allah’ım!(düşer) -4- RÜSTEM:Aman Allah’ım!(düşer) DELİ ALİ:(İngiliz’i vurur) Kahpeee! İnsanlığı öldürdün. MEMİŞ: Alçaaak! RÜSTEM:Çanakkale’yi geçemeyecekler,geçirtmeyeceğiz. (Düşer,tüfeğine sımsıkı sarılır,kalır) (Müzik verilir) (Sahneye Salih Çavuş girer,Elinde su dolu mataralar vardır.Manzarayı görünce çarpılır.Mataralar elinden düşer.) SALİH ÇAVUŞ:Alah’ım!...(Mehmet Onbaşı’ya gider,nabzını tutar..) Ölmüş,şehit olmuş….(Sonra ümitle Rüstem’in yanına gider,nabzını tutar..sevinçle)Yaşıyor! RÜSTEM:(Gözlerini açar,gülümsemeye çalışır)Sen misin Salih Çavuş’um? SALİH ÇAVUŞ:Benim kardeşlik,bak,benim…..Su getirdim sana….Nereden aldım suyu biliyor musun?Mus- tafa Kemal’in mevzisinden,onun neferlerinden aldım. RÜSTEM:Onbaşının getirdiği İngiliz bitirdi bizi…Bundan sonra suya ihtiyacım yok…Şehadet şerbetiyle hararetim dinmekte. SALİH ÇAVUŞ: (Hafifçe sarsar)Ölmek yok ha! Cenkten kaçmak yok ha! Bu cehennem gibi yerden Cennet’e uçmak yok ha!Darılırım bak sonra. RÜSTEM:Kaçmak değil,göçmektir bu Salih Çavuş’um….Sağ dönersen köye,… oğlumu….o maviş gözlü ufaklığımı…benim yerime öp olur mu? SALİH ÇAVUŞ:Olur RÜSTEM ONBAŞI:Şehit olduğumu söyle ona..(Birden kolunu kavrar.)Vasiyetimdir Salih Çavuş’um,düşma- nı Çanakkale’den kov….İngiliz kahpeliğine tosladık.Onları burdan öteye geçirme..Hadi söz ver! SALİH ÇAVUŞ:(Gözlerini silerek)Söz sana,sözlerin en hası sana…Oğlunu göreceğim..Öpeceğim de.Ama Çanakkale’yi birlikte savunacağız.Bu işte bizi yalnız bırakamazsın….Anladın mı kardeşlik? Köye beraber döneceğiz……Ölmek kolay,şehitlik hepten kolay…Kolayına kaçma…Bir kahpe kurşuna teslim olma.Boşuna mı sana Zaloğlu Rüstem demişiz?Tüfeğini bırakırsan namertsin be! (Rüstem’in başı hafifçe yana düşer,ölür.) SALİH ÇAVUŞ:(Hafifçe sarsar)Ölmek yok ha!Cenkten kaçmak yok ha!Sana söylüyorum Zaloğlu Rüstem,gülsene kardeşlik!..Baksana Buve battı,Queen Elizabeth kaçıyor.Zafere yürüyoruz..Baksana ha!(Rüstem’e bakar,öldüğünü anlar,başını göğsüne çeker,kucaklar,ağlar…..)Şehidim,vatanım,her şeyim….. (Müzik verilir.Salih Çavuş,Rüstem’i yavaşça yere uzatır.Ğöğüslerden çıkarılan iki bayrak şehitlere örtülür.Salih Çavuş,şehidin yanına oturur.Eliyle bayrağı tutarak aşağıdaki” Bayrak” şiirini bayrağımıza baka-rak okur:) Kartal gibi duruşun Şanıma şan katıyor. Dalga dalga vuruşun Canıma can katıyor Ey zaferin hür süsü, Seninle güzel gökler. Şehidimin örtüsü, Seninle coşar yürekler.. Özgürlüğü biz senden İçeriz ,yudum yudum. Ayrılmayız gölgenden Seninle mutlu yurdum. Seni gökte buldukça, Artar şerefim,şanım. Bu diyarlar durdukça Yoluna kurban canım.. Gülmenin en güzeli Sana bakarak gülmek; Ölmenin en güzeli Sana sarılıp ölmek… (Salih Çavuş,yavaş yavaş kalkar;sahnenin önüne gelir.Selam durur ve yüzünde kararlı,sert bir ifade ile:) Bugün kandan,dumandan seçilmez Çanakkale Yer yerinden oynasa, geçilmez Çanakkale! |
Çanakkale Savaşının Askeri Sonuçları
Çanakkale Savaşının Askeri Sonuçları 1. Genellikle 18 Mart 1915’te geçen Boğaz Muharebesi’nde kazanılan zaferle, Birleşik Filo (İngiliz-Fransız donanmaları) nun Marmara’ya girerek, İmparatorluğun başkenti İstanbul’u bir ay içinde ele geçirme planları suya düşürülmüş, böylece hükümet çevrelerinde beliren ve halka yansıyan İstanbul’u kaybetme korkusu ortadan kalkmıştır.
2. Boğaz’da elde edilen bu ilk zafer, çok geçmeden Gelibolu Yarımadası’na yöneltilen çıkarmalarla başlatılarak, dünyanın en güçlü zırhlılarınca sürdürülen cehennemi bombardımanlar altında Türk askeri, yılmadan aylarca süren mevzi muharebelerinde yüksek bir moral ve doruğa ulaşan bir mücadele azmi örneği vermiş ve sonunda düşmanlarını yarımadayı terk etmek zorunda bırakmıştır. 3. Böylece karada kazanılmış bulunan bu ikinci ve nihai zaferle de, Türk ordusunun Balkan Savaşı’nda zedelenen ve hatta yok olmaya yüz tutan prestiji kurtarılmıştır. 4. Deniz ve kara. harekatıyla bir bütün olarak gerçekleştirilip tüm anlamı ve çarpıcılığıyla Türk Harp Tarihi’nde yerini alan Çanakkale Muharebeleri, Mustafa Kemal (Atatürk) gibi bir dahiyi yaratmış, Birinci Dünya Harbi’nin bitiminden hemen sonra başlayacak Milli Mücadele’nin bu eşsiz liderini Türk ulusuna kazandırmıştır. 5. Çanakkale Zaferi, Anlaşma Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ni ilk ağızda savaş dışı bırakarak, Almanya’nın güneydoğudan kuşatılmasını amaçlayan stratejisini boşa çıkarmış, böylece savaşın en az iki yıl daha uzamasına neden olmuştur. 6. Çanakkale Boğazı’nın kapatılıp Rusya’ya geçit verilmemesi, onu müttefliklerinin silah ve malzeme yardımından yoksun etmekle kalmamış, yarım milyonu aşkın İngiliz ve Fransız askerini üzerine çekmekle bu kuvveti, Alman cephesinden uzak tutmuş ve Almanya’nın Doğu Cephesi’ndeki Harekatnı kolaylaştırmıştır. 7. Çanakkale Muharebelerinin diğer bir anlam ve önemi de, çöküntü donemini yaşamakta olan İmparatorluğun, dünya kamu oyunda yarattığı kötü imajın sonucu olarak, Türkün iyice tükendiği sanılan gücünün henüz tükenmemiş, koşullar nedenli ağır olursa olsun iyi sevk ve idare edilirse, tüm zorlukları yenebilecek güç ve inanca sahip olduğunu bu muharebelerde kanıtlamış olmasıdır.Bir başka deyişle düşman devletler, her nedense Osmanlı Devleti’ nın çöküşü olayıyla, onun asıl unsurunu oluşturan Türk ulusunun ceddinden miras olan savaş azim ve ruhuyla ,inanç gücünün birbirinden farklı şeyler olduğunu, bu muharebelerde çok daha iyi anlayabilmişlerdir. 8. Çanakkale Muharebeleri, Türk askerinin, dünyanın en güçlü zırhlıları ve en modern harp silah, araç gereç ve bol cephanesiyle donatılmış deniz ve kara ordularına karşı sergilediği başka ulusların askerleriyle kıyas götürmez direnç ,azim ve ruhu, Türk İstiklal Savaşımızın Kuvayı Milliye ruhuyla eş değer bir anlam taşıması açısından da ayrıca tarihsel bir değere sahiptir. 9. Gerçekten Boğaz Muharebesi’nde Birleşik Filo’nun kendisi için tehlikeler yaratan yalnız Dardanos Bataryası’nın yok edilmesi için kullandığı 400’ü aşan topçu mermisine karşın, sadece iki subayımızın şehit oluşu dışında, bataryaya ağır bir hasar verdirilememiştir. Halbuki Boğaz’daki obüs bataryalarımızın tek bir yaylım ateşi sırasında, Irresistable gemisinde 138 personelin yaşamını yitirdiği, İngiliz tebliğlerinde açıkça belirtilmiştir. 10. Çanakkale’de Türk askerleri, bol cephaneye dayanan, yoğun donanma ateşleri altında Türk’e özgü, sabır ve serin kanlılıkla görevinin başında kaya gibi dimdik ayakta kalmasını bilmiştir .Öte yandan bu dev armadalar, ateş etmesinden bile kuşkuya düşülen eski birtakım demode toplarla alay edercesine savaşıyor karadaki Türk topçusu, ona sadece 1900 mermi atabilirken, onlar tek bir bataryamıza (Dardanos”a) 4000 mermi kullanıyordu. Ne var ki, bu mermi yağmurundan karada hasar gören dört Türk topuna karşı, sadece batan düşman gemilerinin üstünde 44 topunun birden Boğaz sularına gömüldüğü görülüyordu. 11. Aynı Birleşik Filo’n’un, 18 Mart Boğaz Muharebesi’nde, 18 savaş gemisinden 7’si savaş dışında kalırken, Çanakkale Müstahkem Mevkii, savaş gücünü olduğu gibi koruyabiliyordu. Keza Filonun mayın arama ve tarayıcıları, 11 mayın hattı üzerinde döşenmiş mayınlardan sadece üç adedini etkisiz hale getirebilmişti 12. Türk tabyalarında hasar gören toplardan çoğu, onarılıp kısa sürede ateşe hazır duruma sokuluyor, 3. bölgedeki (Boğaz’ın Marmara ile birleştiği kesim) tabya da, sapasağlam duruyordu. İşte bu durum karşısında Boğaz’ı geçemeden geri çekilen Birleşik Filo, Çanakkale’nin aşılamayan çetin savunması karşısında pes edip, yalnız denizden yapılacak zorlamalarla başarıya ulaşılamayacağı gerçeğini kabul etmek zorunda kalmıştır. 13. Dünyanın en büyük deniz gücüne sahip İngiltere’nin görkemli filosunun, Boğaz Muharebesi’nde düştüğü aczi, yarınların Çanakkale savunucuları hiç bir zaman hatırından çıkarmamalıdır. Çünkü, bu ve buna benzer saldırılar, geçmişte olduğu gibi gelecekte de yinelenebilir.Ne varki 18 Martı unutarak böyle bir saldırıyı ileride de göze alabilecek düşmanlar, karşılarında dünyanın yeniliklerine gözlerini kapamış bir Osmanlı Devleti yerine, bu kez XX. yüzyılın en son bilim ve teknolojisine dayanan en modern silahlarla donatılmış bulunan Cumhuriyet Silahlı Kuvvetleri’ni bulacaktır. 14. Çanakkale Cephesi deniz ve kara harekatıyla birlikte mütalaa edildiğinde görülür ki, bu cephede geçen muharebeler, hasım kuvvet olarak katılmış olan Ingiltere ve Fransa’nm, bir yıl boyunca Gelibolu Yarımadası’nda yarım milyondan fazla büyük bir kuvveti tutmak zorunda kalmaları ve bunun % 50’sini kaybetmiş bulunmaları, haliyle diğer cephelere kuvvet ayırabilme açısından savaşın genel seyrini etkilemiştir.Keza Türklerin de bu cepheye ayırdığı 300.000’den fazla askerden verdiği zayiatın, 211.000’e ulaşmış olması diğer cephelerdekinden kıyaslanamayacak bir fazlalık göstermektedir.Bunun insan gücü açısından yarattığı boşluk, yalnız Birinci Dünya Harbi sırasında değil, onu izleyen Türk İstiklal Harbi boyunca da hissedilmiştir. |
Çanakkale Savaşının Siyasi Sonuçları
Çanakkale Savaşının Siyasi Sonuçları
1. Çanakkale’de denizde ve karada kazanılmış olan her iki zafer, Osmanlı’nın Balkan felaketiyle içte ve dışta sarsılmış bulunan devlet prestijini kurtarıp güçlendirmiş, hükümetin iktidarda kalış sürelerini uzatmıştı.Anlaşma Devletleri’nin savaşın başından beri bekledikleri hükümet krizi olmamış ve kabine değişikliğine de gidilmemiştir. 2. Türk ulusunun tarihini süsleyen çok sayıdaki zaferlerine, Çanakkale’de, bütün dünyanın gözü önünde bir yenisini daha ekleyerek elde ettiği parlak zafer, onun eski güç ve dinamizmini koruduğunu, çöküntü dönemini yaşayan ve can çekişen bir imparatorluk içinde hala kahraman bir ulusun varlığını, yeniden ortaya koymuştur. Bir başka deyişle Çanakkale’de ölmesini bilenler, Türk milletinin tarihten silinmeden yaşayacağını kanıtlamıştır. 3. Çanakkale Zaferi, Batılıların Doğulu müttefiki Rusya’ya ulaşmasına olanak tanımamış, mahsur kalan koskoca Çarlık Rusyası içerden çökerek, Bolşevikliğin pençesine düşmüştür. 4. Çanakkale’de Türk savunması aşılabilse ve Boğaz açılabilmiş olsaydı, savaş kısa sürede biter, Rus ihtilali patlak vermez, verse bile, İngiltere ve Fransa’nın işe karışmasıyla bu ihtilal daha başlangıçta boğulabilirdi. Böylece müttefikleriyle birlikte zaferi paylaşmakta gecikmeyecek olan Ruslar, Çarlarının taksim planı gereği kendilerine daha işin başında söz verilen Boğazlar ve İstanbul’u işgal etmiş ve Deli Petro’dan beri izledikleri, “Açık denizlere ulaşma” politikalarını gerçekleştirmiş olurlardı. 5. Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale’deki başarısızlıkları henüz savaşa katılmamış olan Balkan Devletleri’nin tutumlarını da farklı yönlerde etkilemiştir.Bulgaristan, Merkez Devletleri’nin yanında yer alırken, Romanya, Yunanistan ve İtalya’nın daha bir süre savaş dışında kalmalarını sağladığı gibi, Arap ayaklanmasını bir yıla yakın bir süre geciktirmiştir. 6. Çanakkale Muharebeleri, İngiltere’nin savaşın başından beri Japonya’dan yapmakta olduğu yardım talebini artırmasını istemesine rağmen, Japonya’nın bu istekleri çeşitli bahanelerle kabul etmemesine yol açmıştır. 7. Birleşik Filo’nun ağır yenilgiye uğrayıp Boğaz’ı geçemeyişi, İngiltere ve Fransa’nın, siyasi ve askeri prestijini bir hayli sarsmış, özellikle İngiltere’nin denizlerdeki tartışılmaz üstünlüğü imajını ortadan kaldırmıştı. Bu durum, adı geçen devletlerin sömürgelerinde bağımsızlık ve özgürlük akımlarının doğuşuna ve dolayısıyla dünya siyasi haritasını değiştiren bazı gelişmelere yol açmıştır. 8. Keza Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngiliz dominyonu deniz aşırı ülke askerlerinin, sırf İngiliz çıkarları uğruna Çanakkale’de Türklere karsı muharebeye zorlanıp, yabancı topraklarda hayatlarını yitirirken, kafalarında yer alan bir takım sorular (niçin ve kimin için dövüştükleri gibi), cepheden ailelerine gönderdikleri mektupların zamanla açıklanmasında anlaşılmaktaydı. Bu da, onlarda gitgide ulusal blincin kıvılcımlarını oluşturmakta gecikmedi. Nitekim, 9 Eylül 1922’de Yunanlılar İzmir’de denize döküldükten sonra, muzaffer Türk ordularının Boğazlar bölgesine yönelip yaklaşmaları üzerine, Churchill’in dominyonlardan yeniden yardım istediği, Avusturalya başbakanının, “Tek bir askerin hayatına tehlikeye koymayacağını ve savaşa karar verilirse, dominyondan iş birliği istenmemesi gerektiğini” belirten anlamlı bir yanıtıyla karşılaşmıştı. 9. Çanakkale Muharebelerinin diğer ilginç bir yanı da, iki hasım ordunun dövüşken askerleri arasında yakınlaşmanın getirdiği dostluğun, zamanla artmış olmasıdır. Gerçekten Anzak asker ve komutanları, Çanakkale’de yiğitçe dövüşen Türklerin hem asker, hem de insancıl yönlerini yakından izleyerek, onların kendilerine tanıtıldığı gibi barbar bir ulusun çocukları olmadığını görüp anlamak fırsatını bulmuşlardı.İşte bu durum, ülkeler arasındaki siyasi ilişkileri de olumlu yönde etkilemiş ve savaş sonrasında, Avustralya ve Yeni Zelanda ile anlamlı dostlukların oluşmasının başlıca nedeni olmuştur. 10. Çanakkale Muharebelerinin bir başka ilginç tarafı da Orta Doğu’da bu günkü İsrail Devleti’nin kurulmasında etken bir rol almış olduğudur. Nitekim, Siyonist liderlerinden Vladimir Eugeueniç, Gelibolu’daki “Gönüllü Yahudi Birliğinin Hikayesi” adlı eserinde, konuyu açıkça şöyle dile getirmektedir “Gelibolu’ya yolladığımız 600 kadar gönüllü Yahudi askerlerinin savaşlar sırasında gösterdiği üstün çaba ve başarı, davamızın dünyaya tanıtılması ve dikkate alınması bakımından çok yararlı olmuştur.” Gerçekten Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermemişken, 2 Kasım 1917’de benimsenen “Balfour Bildirisi”, bu günkü İsrail’in kurulmasında etken olması açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Çanakkale Zaferi’nin daha ilginç ve anlamlı bir sonucu da, doğunun büyük bir imparatorluğunu oluşturan koskoca Çarlık Rusyası’nın yıkılmasıyla kalmamış, ülkesinde güneş batmayan Batılı büyük devlet olan Büyük Britanya İmparatorluğu’nda da ilk yarayı açmaya yetmiş olmasıydı. Böylece emperyalizm tam çökmüş olmasa bile, bir hayli sarsılmıştır. Abdulgani BAĞIŞ |
Çanakkale Savaşının Sosyo-Ekonomik Sonuçları
Çanakkale Savaşının Sosyo-Ekonomik Sonuçları
1. Anlaşma Devletleri tarafından Boğazların açılarak Rusya’ya ulaşılması halinde Rusya, dış alım-satım olanağına kavuşacağından, ekonomik dengesini kurup sıkıntıdan kurtulacak, İngiltere-Fransa da Rusya ve Romanya’nın zengin buğday ürünlerinden yararlanıp, gerek silahlı kuvvetlerinin, gerekse halkının yiyecek gereksinimlerini sağlamış olacaklardı ki, bu gerçekleşememiştir. 2. Keza Boğazlar açılabilseydi, Tuna yolu da yeniden trafiğe açılıp Karadeniz’deki 120 parça ticaret gemisinden yararlanma olanağı elde edilecekti. Halbuki Çanakkale Zaferi, yalnız Rusya ile İngiltere, Fransa’nın değil, bunların aynı zamanda diğer Batılı devletlerle olan karşılıklı ticari ve ekonomik ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiş, ne İngiltere, Fransa müttefiki Rusya’ya ihtiyacı olan silah ve cephaneyi ulaştırabilmiş, ne de Rusya Batılıların ihtiyacı olan buğdayını Akdeniz’e aktarabilmişti. 3. Birinci Dünya Savaşı başında Boğazların kapatılıp, bu savaş sonuna kadar açılamaması, kuşkusuz uluslararası ticari ilişkileri de olumsuz yönde etkilemişti. Nitekim, Karadeniz’de; İngiltere, Rusya, Fransa, Belçika ve İtalya’nın toplam 85; Yunanistan, Romanya, Danimarka, İsveç ve Hollanda’nın toplam 27; Almanya, Avusturya-Macaristan’ın toplam 17 olmak üzere, genel toplamı l29’u ve toplam tonajı 350.000’i bulan ticaret gemisi mahsur kalmıştı. 4. Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında kısaca denebilir ki, Çanakkale’de Türk Zaferi, iki yıl uzayan savaş boyunca Doğulu ve Batılı müttefik devletlerin (Rusya-İngiltere-Fransa) ekonomilerinde sıkıntılar yaratmıştır. Bu durum, özellikle Rusya’yı bunalıma sürüklemiş ve sonunda rejim değişikliğine (komünizme) kadar gidebilmiş ve böylece de Rusya’nın savaş dışı kalmasına yol açmıştır. 5. Zaferin, yukarıdaki ticari ve ekonomik etkinliklerinin yanında, Türk ulusu açısından sosyal alanda da etkileri görülmüştür. Çanakkale deniz ve kara muharebelerinde toplam 211.000 insan zayiatı veren Türk ulusu, bu arada binlerce okumuş ve aydınını da kaybetmişti. Kesin olmayan tahmini rakamlara göre, 100.000’den fazla öğretmen mülkiyeli, tıbbiyeli ve Türk ocaklarında yetişmiş okur-yazar yitirildiği sanılmaktadır. Böylece o günün koşullarında ülkenin beyin takımını oluşturan küçümsenemeyecek bir sayıya ulaşan bu kayıpların, olumsuz etkileri, savaş sırasında olduğu kadar, bu savaşı izleyen Türk İstiklal Savaşı’nda da fazlasıyla hissedilmiştir. Nitekim, 1923’te Cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk’ün başlattığı inkılaplar ve bunların paralelinde girişilen reformların kitlelere yaygınlaştırılıp mal edilmesinde, hayli sıkıntılar çekilmiştir |
Çanakkale Savaşlarının Kronolojisi
Çanakkale Savaşlarının Kronolojisi
1 Eylül 1915: Mustafa Kemal'e, Anafartalar Grubu Komutanlığı'ndaki üstün başarılar nedeniyle "Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası" verilişi. 2 Eylül 1915: Mustafa Kemal'in, Çanakkale Savaşlarında yaralanan ve sakatlanan Osmanlı askerleri için para toplayarak gönderen -Almanya'nın İstanbul Elçiliği görevlilerinden- Dr.Ernest Jackh'a teşekkür mektubu :"...Kaderin savurduğu her haşin darbeye bizimle katlanmakla kalmayıp bundan doğan ıstırapları da hafifletmek için akla gelen her yardımı esirgemeyen siz sadık dosta, Fevzi (Çakmak) Bey de selamlarını ve teşekkürlerini yollar." Atatürk'ün komuta ettiği Anafartalar Grubu Komutanlığı'nın Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin (Çalışlar) Bey'in, 16.Kolordu Kurmay Başkanlığı'na atanması. 4 Eylül 1915: Mustafa Kemal'in, Anafartalar'da 4.ve 8.Tümen cephelerine giderek incelemelerde bulunması. Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın, 5.Ordu Komutanı Liman von Sanders'in -Anafartalar Grubu'ndaki yeni düzenleme ile ilgili- 29 Ağustos 1915 tarihli önerisine cevabı :"Anafartalar Grubu'nun devamını, bu grup içindeki tümenlerin şimdilik yalnız 2.ve 15.Kolorduları oluşturmasını ve Gruğ Komutanlığı'nın 16.Kolordu Komutanı Mustafa Kemal Bey tarafından yapılmasını, yüksek öneriniz üzerine uyarınca uygun gördüm." 6 Eylül 1915: Bulgaristan’ın Türkiye ve Almanya’nın yanında savaşa katılması. 14 Eylül 1915: Mustafa Kemal'in Bulgar Generali Petroff'un eşi Sultane Petroff'a Çanakkale'den Fransızca mektubu :"...Düşman kuvvetlerine karşı kendi istediğimiz şekilde karşı koyduk ve daha önce Arıburnu'nda benim karşımda hezimete uğrayan düşman kuvvetleri, aradan aylar geçtikten sonra bu defa da Anafartalar'da tam anlamıyla felç oldular. Generalimin, muhtemelen bunlardan haberi vardır; ama olan biteni doğrudan benden öğrenmesi, sanırım kendisini çok daha fazla memnun edecektir. General Hamilton'a ve Lord Kitchener'e ardı ardına bu başarıları elde etmeme vesile oldukları için teşekkür etmem gerektiğine inanıyorum." Mustafa Kemal'in, 2.ve 15.Kolordu Komutanlarıyla Abdurrahman Bayırı'na gidişi. 20 Eylül 1915: Mustafa Kemal'in rahatsızlanması, Mareşal Liman von Sanders'in Anafartalar Grubu Karargahı'na gelerek, kendisine geçmiş olsun dileğinde bulunması, sonra özel doktorunu gönderişi. 23 Eylül 1915: Mustafa Kemal'in, - Almanya'nın İstanbul Elçiliği görevlilerinden- Dr.Ernest Jackh'ı çadırında kabulü ve söyledikleri :"Tam manasıyla Ruslar gibi karaya tıkıldık. Ruslar çökmeğe mahkumdurlar; çünkü Boğazları kapayarak onları Karadeniz'e tıkadım. Bu suretle, müttefiklerinden ayrı düşürdüm. Fakat biz de aynı sebep dolayısıyla yıkılmaya mahkumuz. Gerçekten biz, Akdeniz, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu sahillerine yerleşmiş bulunuyoruz; fakat herhangi bir okyanusa çıkmayı göze alamayız. Deniz kuvvetlerine sahip olmayan bir kara kuvveti olmak itibariyle biz, yarımadamızı, kara kuvvetlerini hiçbir tehdide uğramaksızın istediği sahile getirebilen deniz kuvvetlerine karşı savunmaya asla muktedir olamayacağız." (Atatürk, bu görüşmenin yapıldığı günlerde rahatsızlığı nedeniyle çadırında istirahat etmektedir. Ernest Jackh, hatıralarında şu bilgileri vermektedir :"Mustafa Kemal Bey ağır surette hastaydı ve bu yüzden kendisini ziyaret için çadırına gittim. Malarya (sıtma)'ya tekrar yakalanmıştı. O kadar zayıflamıştı ki, ilkin tanıyamadım. Bununla beraber ateşli tabiatı, evvelce sık sık yaptığımız bütün gece devam eden çok sevdiği görüşmeler gibi, bizi, siyasi bir tartışmaya daldırdı." 24 Eylül 1915: Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın beraberinde Başkomutanlık Vekaleti Harekat Şubesi Müdürü Yarbay İsmet (İnönü) Bey olduğu halde Gelibolu'ya gelişi. 26 Eylül 1915: Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın sabahleyin Kuzey Grubu Karagahı'na gidişi, daha sonra -Anafartalar Grubu cephesine ait- Conkbayırı'nı gezdikten sonra Gelibolu'da 5.Ordu karargahı'na dönüşü (Enver Paşa, bu inceleme gezisinde Anafartalar Grubu Karargahı'na uğramamıştır.) 27 Eylül 1915: Mustafa Kemal'in, 5.Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders'e Anafartalar Grubu Komutanlığı'ndan affını isteyen yazısı :"...Geçenlerde Ekselansları Başkomutan, Kuzey, Güney ve Asya Gruplarını ziyaretiyle gereği gibi onurlandırmıştır; ancak Anafartalar Grubu'nun varlığını tanımak istememekle, bizi ziyaretinin onurundan mahrum kılmıştır. ...Ekselansları Başkomutan'ın şahsıma karşı beslediği duygular böylece bilinirken, orduda aynı koşullar altında hizmet vermem benim için imkansızdır. Siz Ekselanslarından beni şu andan itibaren Grup Komutanlığı'ndan istifa etmiş sayma ve şahsımla ilgili daha sonraki işlemleri tayin etme lütfunda bulunmanızı rica etmek onurunu taşımaktayım." 30 Eylül 1915: 5.Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders'in Başkomutan Vekili Enver Paşa'ya Mustafa Kemal'in Anafartalar Grubu Komutanlığı'ndan affını isteyen deilekçe vermiş olduğunu, ancak kabul edilmemesini isteyen yazısı :"...Bu dilekçeyi destekleyemem. Çünkü Mustafa Kemal Bey'i vatanın bu büyük savaşta hizmetlerine muhakkak surette muhtaç olduğu, çok müstesna kabiliyetli, yetkili ve cesur bir subay olarak tanıdım ve takdir ettim. ...Şimdilik ilişikte takdim etmediğim ayrılma dilekçesini, Ekselanslarınızın, güvenini belirtmek suretiyle reddetmek lütfunda bulunmalarını rica ediyorum." 11 Ekim 1915: Gelibolu Yarımadası’nın İtilaf Devletleri’nce boşaltılmasının ilk kez söz konusu oluşu 17 Ekim 1915: Çanakkale bölgesinde General Hamilton'un komutayı General Birdwood'a devrederek cepheden ayrılışı. 26 Ekim 1915: Mustafa Kemal'in, Başkomutanlık Vekaleti'nce 9.,11.ve 12.Tümenlerin birleşmesinden oluşacak 16.Kolordu komutanlığına atanması ve Kolordu Komutanı yetkisiyle "Anafartalar Grubu'nu yönetmekle görevlendirilmesi. 30 Ekim 1915: Turquoise isimli Fransız denizaltı gemisinin esir edilmesi. 31 Ekim 1915: Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın, beraberinde Ahmet İzzet Paşa, Yarbay Feldmann ve Başyaver Kazım (Orbay) Bey olmak üzere Anafartalar Grubu Karargahı'nı ziyareti, Atatürk'le görüşmesi, daha sonra at üzerinde İsmailoğlu Tepesi'ne gidilmesi. 3 Kasım 1915: İstanbul'dan Gelibolu'ya gelen Ayan ve Mebusan Heyeti'nin Anafartalar Grubu karargahı'na giderek Mustafa Kemal'i ziyareti ve beraber cepheyi gezmeleri. 6 Kasım 1915: Çanakkale’den geçerek Marmara’ya girmiş olan E-20 İngiliz denizaltı gemisinin esir edilmesi. 7 Kasım 1915: İngiliz Harp Kabinesi'nin Çanakkale'yi boşaltma kararı. 10 Kasım 1915: Fransız denizaltı gemisi Turquoise’a Enver Paşa’nın katıldığı bir törenle “Müstecip Onbaşı” adının verilmesi. 5 Aralık 1915: Mareşal Liman von Sanders'in Anafartalar Grubu Karargahı'na gelişi ve Mustafa Kemal'e, beraberinde getirdiği hava değişimi izin yazısını vermesi. 6 Aralık 1915: İtilaf Güçlerinin Gelibolu Yarımadası’nı boşaltma hazırlıkları. 8 Aralık 1915: Fethi (Okyar), Dr.Bahattin Şakir ve Dr.Tevfik Rüştü (Aras) Bey'lerin akşam Atatürk'ün misafiri olarak Anafartalar Grubu Karargahı'na gelişleri. Atatürk'ün aldığı hava değişimi izni üzerine Anafartalar Grubu Komutan Vekilliğine atanan Fevzi (Çakmak) Paşa'nın Anafartalar Grubu Karargahı'na gelişi. 10 Aralık 1915: Atatürk'ün -beraberinde misafirleri Fethi (Okyar), Bahattin Şakir ve Tevfik Rüştü (Aras) Bey'ler olmak üzere- Çanakkale'den İstanbul'a hareketi. (Atatürk İstanbul'a dönüşünü takiben Çanakkale'den izinli olarak ayrılış sebebini Salih (Bozok) Bey'e şöyle anlatmıştır :"Ben düşmanın çekileceğini anladığım için bir taarruz yapılmasını teklif etmiştim. Fakat benim bu teklifimi kabul etmediler. Bundan dolayı canım sıkıldı. Çok da yorgun olduğum için izin alarak İstanbul'a geldim. Eğer ben orada iken düşman şimdiki gibi çekilmiş olsaydı, herhalde daha çok sıkılacaktım. Burada bulunmaklığım benim için bir talih eseridir.) 11 Aralık 1915: Mustafa Kemal'in Çanakkale'den İstanbul'a gelişi 19-20 Aralık 1915: İtilaf Güçlerinin, işgal ettikleri siperleri boşaltarak gece Anafartalar, Arıburnu bölgesinden gizli olarak çekilmeleri (Bu bölgedeki boşaltma son günlerde mevcut sisten de yararlanılarak gizli olarak yapılmakta idi. Ancak birlik ve malzemelerin büyük kısmını kapsayan boşaltma bu gece gerçekleştirilmiştir. İngilizler 8/9 Ocak 1916 gecesi de Seddülbahir bölgesinden çekilmişlerdir.) 8-9 Ocak 1916: Müttefiklerin Seddülbahir’i boşaltmaları 9 Ocak 1916: 5.Ordu Komutanı Mareşal Liman von Sanders'in -İngilizlerin Gelibolu yarımadasından çekilip gitmeleri üzerine- sabah 8.45'de Alçıtepe'den Başkomutanlık Vekaleti'ne telgrafı :"Tanrı'ya şükür Gelibolu yarımadası tamamen düşmandan temizlenmiştir. Diğer ayrıntılar ayrıca sunulacaktır." 18 Ocak 1916: 5.Ordu Karargahı'nın, Müttefiklerin Gelibolu yarımadasını boşaltmaları üzerine Çanakkale'den Lüleburgaz'a alınması. 1 Şubat 1916: Atatürk'e Anafartalar Grubu Komutanlığı döneminde gösterdiği üstün başarıları nedeniyle "İkinci Rütbe'den Osmani Nişanı" verilmesi. |
Fransız General Guro’nun Hatırası
Fransız General Guro’nun Hatırası
Bir Fransız General’in itirafı şöyledir: 1930 yılında Fransızlara ait bir anıt mezarın açılışına katılan Fransız Generali Guro, şehit Türk askerlerinin kabirlerini de ziyaret etmeden geçemez. Etrafındaki çoğu Fransız topluluğa, o esnada şu şahit olduğu olayı anlatır: “ – Efendiler! Sizlere hafızamda hâlâ taptaze kalan canlı bir hatıramı nakletmek istiyorum. Türk askeri, dünyada eşine ender rastlanan özelliklere sahiptir. Dinleyiniz! Bir sabah vakti günün ilk ışıklarıyla birlikte Türklerle süngü harbine başlamıştık. Türkler çok mahir ve cesur dövüşüyorlardı. Onlarla başa çıkmak mümkün gözükmüyordu. Akşamın geç saatlerine kadar süren çarpışmalardan sonra, yaralıları toplamak üzere karşılıklı bir anlaşma yaptık. Yaralılar toplanırken ben de harp sahasına gelmiştim. O karışık hengamede gördüğüm bir manzarayı, her şeyi bir kenara bırakarak büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla seyre koyulmaktan kendimi alamadım. Şöyle ki: Bir Türk askeri kendi yaralarına yerden aldığı toprakları basarken, kucağına yasladığı başka bir askerin yaralarına da, gömleğinden yırttığı parçaları sarıyordu… Efendiler! Bu fedakar, kahraman ve asil Türk askerinin kucağındaki yaralı kim di biliyor musunuz? Sözlerini hıçkırıklarla sürdüren general, gözyaşlarını mendiliyle silerek, heyecanlı bir ses tonuyla, o Türk yiğidinin kucağındaki yaralı asker, bir Fransız, evet bir Fransız askeriydi!” diye haykırdı. Bu olay dolayısıyla çok duygulanan Fransız General, yere çöküp bir süre daha gözyaşlarını akıttı.” |
General Hamilton un yazısı
General Hamilton un yazısı
Çanakkale Savaşlarında 253.000 şehit veren Türk milleti onurunu, İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal’in, askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri savaşların kaderinin değişmesinde önemli rol oynamıştır. Çanakkale İngiliz Başkomutanı General Hamilton, İngiltere Harbiye Başkanlığına yazdığı yazıda Mustafa Kemal’in yüce komutanlığını şöyle övmektedir : “İngiltere Harbiye Başkanlığına, niçin geriye çekildiğimizi soruyorsunuz, bütün gerçeği tüm açıklığı ile size bildirmek isterim : Çok cesur muharebe eden, en iyi sevk ve idare edilen asil Türk ordusunun ve Albay Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.” General Hamilton Çanakkale İngiliz Başkomutanı 17.08.1915 |
Mehmetçiğin Çanakkale Savaşı’nı Kazandıran Yüksek Karakteri
Mehmetçiğin Çanakkale Savaşı’nı Kazandıran Yüksek Karakteri
( M.K. Atatürk anlatıyor. ) Bombasırtı olayı ( 14 Mayıs 1915 ) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulamamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’anıkerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse kelimeişahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. Mustafa Kemal |
Mustafa Kemal Atatürk’ün Bomba Sırtı Hatırası
Mustafa Kemal Atatürk’ün Bomba Sırtı Hatırası
1. Dünya Savaşı içinde yer alan ve 1915’te meydana gelen Çanakkale Savaşları, tarihin kaderini değiştiren, Türk’ün şan ve şerefini göklere eriştiren, vatana sevgi duygusunu geliştiren, iman gücünü bayraklaştıran ve orada savaşanları kutsallaştırıp kahramanlaştıran bir destandır. Atatürk, işte bu zor ve dehşetli manzaradan bir kesit olan “ Bomba Sırtı” hadisesini şöyle anlatıyor: “ Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 m. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperlerin hiç biri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor. İkincidekiler onların üzerine gidiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir korku göstermiyor. Sarsılmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrik edilecek bir örnektir. Emin olmalısınız ki, işte bize Çanakkale Muharebeleri’ni kazandıran bu yüksek ruhtur.” |
Mustafa Kemal’in Yüce Milletimize Bağışlandığı An
Mustafa Kemal’in Yüce Milletimize Bağışlandığı An
( M.K.Atatürk anlatıyor. ) 10 Ağustos 1915. Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarımı çağırdım. Mutlaka düşmanı mağlup edeceğimize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20 – 30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu. Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey’den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış, heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler. Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale’nin geçilemeyeceğini iyice anlamış oldular. Mustafa Kemal *NOT : - Liman von Sanders’in 10 Ağustos 1915 gecesi Mustafa Kemal’e hediye ettiği altın saat Anıtkabir Müzesinde bulunmaktadır. - Mustafa Kemal’in kalbinin üzerinde parçalanan saat Almanya’da Soudus aile koleksiyonundadır. - Yukarıdaki anı, Ruşen Eşref Ünaydın ve A.Afetinan’dan alınmıştır. |
Zafer hakkında güzel sözler
Zafer hakkında güzel sözler
* Zafer, «zafer benimdir» diyebilenindir. * Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez. * Zaferin büyüklüğü, savaşın çetinliği ile ölçülür. * Zafer, barışın en kısa yoludur. Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım. ATATÜRK 3 Mayıs 1915 / Arıburnu |
Zafer Hakkında Söylenenler
Zafer Hakkında Söylenenler
* Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım. (Mustafa Kemal Atatürk) * Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. (Mustafa Kemal Atatürk) * Harpte iki meş’um (uğursuz) şey vardır. Bunlardan biri taş duvara körü körüne yüklenmek, diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlantısız harekata dağıtıp körletmektir. Biz bu iki ahmaklığı yapmanın tehlikesiyle karşı karşıyayız. (İngiliz Başbakanı Asquith(Askuyit)) * Ordunun yardımı olmaksızın Filo’nun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım; fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zorunlu olduğunu anlıyorum. (Churchill( Çörçil)) * Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir. (Churchill(Çörçil)) * Bu Türk kıtaatının cesaret, metanet ve se’bat cihetiyle takdir ve senaya liyakatı, her şüphenin fevkinde bulunmuştur. Donanmasının ateşiyle de, en müessir surette muavenet gören pek cesur bir düşman taarruzlarına karşı sayısız muharebelerde bu kıtaat mevkilerini muhafaza etmişlerdir. (Alman Generali Liman von Sanders) * Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar. (General Tawshend(Tavşent)) * Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Mart’ı aralıksız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki hasar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cephane durumu ciddiyetini koruyordu. (Robert Rhodes James( Rabır Rot Ceyms) * Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir Hali kurtardı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı. (Sami Paşazade Sezai) * Çanakkale’de her şeyimiz kusursuzdur. Fakat başarılı olmadık. Zira Türkler, yuvalarına girilmiş aslanların hiddet, cesaret ve kahramanlığı ile savaşıyorlardı. Böyle bir millet görmedim. ( Sör Kombet ) |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.