![]() |
Himalaya
1 Eklenti(ler)
Himalaya
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1283961352 HİMALAYA, dünyanın en yüksek sıradağı, Pakistan, Hindistan, Nepal, Çin (Tibet), Bhutan topraklarında yer alır. Arakan ile Hindu Kuş arasında 2 800 km boyunca uzanır. Değişken olan genişliği, Ganj ovasıyla Kailas'ın Transhimalaya zinciri arasında 280 km'yi bulur. En yüksek noktası Everest'tir: 8 848 m. yerbilim Himalaya, Hindistan kıta blokunun (aynı zamanda ada yayları tipinde ara blokların) kaymasından, sonra da Avrasya İle çarpışmasından oluşmuş Alp tipi bir dağ zinciridir. İndus-Cangpu kenet izi gibi ofi-yolitik gereçten kenet izleri, tetis okyanus ara bölgelerinin dalma-batmayla kaybolduğunu gösterir. Hindistan'ın kuzey yönünde deviniminin bir zımba gibi sürmesi (plaka çarpışması) kıtanın kuzey bölümünün ekaylanmasına yol açmış, büyük kabuk bindirmelerine ve buna bağlı olarak taşkürenin önemli ölçüde kalınlaşmasına neden olmuştur. Böylece Avrasya levhasında büyük kırılma olayları, özellikle de yanlarda büyük panoların oluşmasına neden olan yırtılma fayları meydana gelmiştir. Bugün bunların aralanması sonucu büyük depremler olmaktadır. Himalaya, cambriaöncesi dönemden beri Himalaya denizi'nde ve son olarak Üçüncü Zaman'da Tetis'in artık bir bölümünde biriken tortul gereçlerden oluşmuştur; cambriaöncesi kökenli gereçler yenilerden daha önemli bir yer tutar. Eski dağoluşum pek az bir iz bırakmıştır. Bugünkü engebe, yerel olarak paroksiz-maya ulaşmış büyük bir Alp-HImalaya kabarmasının sonucudur. Yerbilimciler Himalaya kabarmasında birçok evre gözlemlemişlerdir: bir dağoluşum kuşağı oluşturan Thorung evresi (Üst Kreta-se), daha güneyde, çok büyük sürüklenme örtülerini güneye atarak büyük bir zincir oluşturan sürüklenme evresi (Miyosen), Tibet levhacığını 5 000 m'ye yükselten ve Himalaya'yı en yüksek noktaya ulaştıran Miyosen sonrası evre. Bu devinimler, bugün de sürmektedir ve güçlü bir aşınma engebeyi alçaltmakta ve yıkmaktadır. Sert tabanların yanal devinimlerinin (Dekkan ve Kuzey Asya anakarasının yaklaşması), zincirin olağanüstü yükseltisinin nedeni olduğu kabul edilmektedir. coğrafya • Doğal çevre. Himalaya'nın engebeleri kuşak halinde sıralanır. Ganj ovasından yola çıkıldığında sırasıyla şu engebelere rastlanır: 1. kırıntılı Pliyosen arazilerinden oluşan, az yüksek (600-2 000 m) Önhima-laya zinciri olan Sivallkler; 2. dorukları 3 000-4 000 m'yi bulan sürüklenme örtüleri kuşağı olan Orta Hlmalaya; 3. 6 000 m'yi ve 8 000 m'yi aşan doruklarıyla en yüksek eksen olan Büyük Himalaya; 4. Tibet'te yüksek plato ve batıda, Karakurum dağ kütlesinden oluşan Transhimalaya kuşağı. Thorung evresinden oluşmaya başlayan en önemli su bölümü çizgisi, daha geç dönemlerde yükselme geçirmiş Büyük Himalaya'nın kuzeyindedir. Bunun sonucu olarak, indus, Satlec, Arun, Brahmaputra gibi birçok akarsu, boğazlarla Büyük Himalaya'yı aşmaktadır. Himalayalar'da, 1 000 m'nin üstünde, ılıman ve soğuk iklim katlarına rastlanır: ormanların üst sınırı 3 900 m'ye doğru son bulur; sürekli karların alt sınırıysa 5 000 m'ye doğru başlar. Himalayalar'da nem dağılımında büyük çelişkiler gözlenir: doğu kesimi çok nemlidir: orta kesimde muson iklimi egemendir; batı keslmin-deyse çok daha kurak, kışları yağışlı ak-deniz iklimi görülür. Transhimalaya kesi-miyse çöl ikliminin egemenliğindedir. • Nüfus. Çok karışıktır. 3 000 m'nin üstünde Tibetliler yaşar. Orta Himalaya'nın ve alçak yerlerin doğu kesiminde Moğol kabilelerine, batı kesiminde Hindistan'dan ve Orta Doğu'dan gelmiş halklarla, Tibet kökenli bazı yerel öbeklere (Bhutanlılar, Ne-varlar, vb.) rastlanır. Bu çeşitlilik, kültür ve özellikle de dinsel farklılıklar doğurur. Hi-malayalar'ın bütününde yaklaşık 30 milyon insan yaşar; bunların büyük bölümü sıcak ılıman kuşakta, 1 000 m ile 2 500 m arasındaki köylerde toplanır. Kent yaşamı, alçak vadilerde (Kangra, Dehra Dun) bazı siyasal merkezlerde (Katmandu, Srlnagar) ve bazı iyi iklimli yerlerde (Slmla, Darciling) gelişmiştir. Coğrafya ve uygarlık koşullarına bağlı olarak iktisat tiplerinde büyük çeşitlilik görülür. 2 000-2 500 m'ye doğru, iki ekoloji çevresi arasında geçiş bölgesi yer alır: sözkonusu yükseltinin altında, yılda iki kez ürün alınan (buğday, patates, mısır, pirinç) taraçalı yoğun tarım tipinin uygulandığı tropikal ve sıcak ılıman iklimler egemendir; sözkonusu yükseltinin üstündeyse, aralıklı taraçalarda yapılan ekime (buğday, karabuğday, patates) ve hayvancılığa dayanan tibet tipi görülür. Batı Hima-laya'da, yaylaya çıkma uygulamasına yer verilen bir hayvancılığa rastlanır. Doğu Himalayalar'da, 1 800 m'nin altında, yakılarak açılmış tarlalarda göçebe tarım sürdürülür. Eskiden taşıma koşullarının (insan ya da at, katır, koyun gibi hayvanların sırtında yapılırdı) sınırladığı iktisadi yaşam, karayollarının yapılmasından, otobüs ve kamyonla yapılan taşımacılıktan giderek daha çok etkilenmektedir; ne var ki, motorlu taşımacılığın ulaşamadığı köyler (sayıları çoğunluktadır) bu nimetlerden yararlanamamaktadır. Himalaya bölgesinin siyasal bölüşümü doğal çevre ve kültür coğrafyası göz önünde tutularak yapılmamış, İngiliz emperyalizmiyle komşu ülkelerin güç oranlarına göre gerçekleştirilmiştir; ne var ki çizilen sınırlar, günümüzde, Hindistan ile Pakistan (Keşmir) ve Hindistan ile Çin (Ladak, Arunaçal Pradeş) arasında şiddetli anlaşmazlıklara yol açmaktadır. Bu anlaşmazlıklar rakip devletlerin büyük askeri çabalara girişerek karayolu ağları yapmalarına yol açmakta ve bu yollar Himalaya insanlarını çevreden kopukluktan kurtarmaktadır Ama, bu anlaşmazlıklar sınırlardan geçişi de güçleştirdiğinden, eskiden Tibet halklarının yaylaya çıkışları sırasında yapılan sınırlar ötesi ticaret sistemi günümüzde İşlemez hale gelmiştir. Aynı zamanda, dorukların spor amacıyla fethedilmesi girişimleri de koşullara bağlanmıştır. • Bölgeler. Çok geniş ağızlı vadilerlyle bol nemli bir biyokimyasal çevre olarak nitelenen Doğu Himalaya bölgesi, siyasal açıdan, Doğu Nepal, Bhutan ve Hindistan (Arunaçal Pradeş, Sıkkım ve Darciling yönetim bölümü) arasında paylaşılmıştır. Tarihsel açıdansa, Doğu Himalaya, sık bitki örtüsü ve Assam ovasıyla bataklık ve sağlıksız Nepal teraisi'nin oynadığı koruyucu rol nedeniyle, hep sıradağın en az ulaşılan bataklık ve sağlığa zararlı bölümü oldu. Bunun sonucu olarak müslümanlık ve hinduculuk bölgeye giremedi. Ne var ki tibet etkisi bhutan uygarlığının gelişmesini sağladı. Dış etki, önce, XIX. yy.'dan beri ingiliz himaye bölgesi olan, nepalll buddhacıların oturduğu Sıkkım'a girdi. Ama öbür bölgeler ancak XX. yy.'ın ikinci yarısında dış dünyaya açılmaya başladı. Arun'un batısında ve Satlec'e kadar uzanan topraklarda bulunan Orta Himalaya, muson rüzgârları etkisindeki iklimiyle ve sıcak ılıman katının İyice tarıma açılmasıyla öbür bölgelerden ayrılır. Hint kökenli öğeler, hinduculuğu ve kast toplumunu yerleştirerek Nepal'in moğol kabileleri ve hint topraklarındaki (Kumaon, Garhval) yerli topluluklar üzerinde egemenlik kurdu. Ne var ki terai ve Sivalikler'in oluşturduğu set yüzünden bölgeye giriş çıkış her zaman güç olmuş ve verimli Katmandu havzası sayesinde özgün nepal uygarlığı çevreden kopuk olarak gelişme olanağı bulmuştur. Siyasal açıdan Hindistan İle Pakistan arasında paylaşılan Batı Himalaya daha kurak iklimlidir: bölge musonların, daha çok da kışın düşen akdeniz yağmurlarının etklsindedir. Bitki örtüsü biçimleri Or-tadoğu'nunkine benzer. Dış dünyaya daha açık olan bölgede büyük çoğunluğu Ortadoğu'dan gelmiş beyaz bir halk yaşar. Halkının bir bölümü müslümandır. Keşmir, parlak kültürü ve zenginliğiyle bölgenin öbür kesimlerinden ayrılır ve bir vaha dizisi biçiminde sıralanan yukarı indus' un çöl kuşağıyla karşıtlaşır. dağcılık Himalaya'nın sistemli biçimde keşfine XIX. yy.'da başlandı; Hindistan jeodezi dairesinin (Survey of India) topografları, 1830'dan başlayarak G. Everest'in emriyle noktalama çalışmaları yaptılar. Dağcı kafileleri hemen sonra ortaya çıktı: Schlagintweit kardeşler Garhval'a (1855), W.. Graham Sıkkım'a (1883) çıktılar. M. Conway of Allington, Karakurum'a (1892) gitti, A. F. Mummery, Nanga Par-bat'ta kayboldu (1895). D. Freshfield Kangçıncunga'nın çevresinde dolaştı (1899). Birinci Dünya savaşı öncesinde fethedilen yalnızca İki önemli tepe vardı: Trlsul (1907) ve Kun (1913). iki savaş arasında kafileler çoğaldı ama, ingilizler Eve-rest'te yedi kez başarısızlığa uğradılar (1921'den 1938'e kadar). Almanlar ise 5 kez, Nanga Parbat'ta (1932'den 1939'a kadar) ve Kangçıncunga'da (1929 ve 1931) yenildiler.. W 8 000 m yüksekliğinde hiçbir tepeye tırmanılamadı; en yüksek tepe, 1936'da varılan Nanda Devi'ydi (7 816 m) Koşullar 1945'ten sonra temelden değişti: teknik olarak malzemeler iyileştirildi ve oksijen akılcı biçimde kullanıldı, tıbbi açıdan iklim değişikliği daha iyi öğrenildi; siyasal olarak da, Tibet sınırları kapandı ve Nepal sınırları açıldı (1950), 8 000 m. den yüksek tüm tepelere birer birer çıkıldı: Annapurna (1950), Everest ve Nan-ga Parbat (1953), K2 ve Ço Oyu (1954), Makalu ve Kangçıncunga (1955), Manas-lu ve Lhotse (1956), Dhaulaglri (1960), Şi-şabangma (1964), daha sonra da, 50 yıl önce Alpler'de olduğu gibi, ya yükseklikte "ikinci sınıf" ama çok zor tepeler hedeflendi (Cannu 1962), ya da önceden tırmanılmış ama başka yolları denenmemiş (Annapurna'nın güney kanadı 1970'te, Makalu'nun batı eteği 1971'de, Everest' in güney-batısı 1975'te) tepelere çıkıldı. 1979'da, Çin sınırlarının açılması yabancı dağcılara yeni olanaklar sağladı. Bu savaş sonrası döneminde "himalaya" adı verilen teknik geliştirildi: yükseklerde kamp kurma, otomatik kilitler sayesinde ilerlemeyi sağlayan sabit iplerin yerleştirilmesi. Tonlarca malzeme gerektiren bu tür seferler, ancak yüzlerce taşıyıcı ve önemli kredilerle gerçekleştlrile-biliyordu, 70'li yılların sonunda önemli ve geri dönüşü olmayan bir gelişmeye tanık olundu: hafif ve iktisadi olanaklarla, az parayla, az adamla gerçekleştirilen seferler. Bu seferler dağcı tekniğine (oksijensiz, yüksekliğe dayanıklı taşımacılar olmadan sabit ipsiz) göre yapılır. R. Messner bu koşullarla Everest'ln kuzey yamacını tek başına tırmandı (1980). |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.