![]() |
Bağdat
2 Eklenti(ler)
BAĞDAT, Irak'ın başkenti; yaklş. 6,554,126 nüf. Kent, Mezopotamya çanağının ortasında, Dicle ırmağı kıyısında, Fırat'ın Dicle'ye en çok yaklaştığı noktada (40 km'den az) ve büyük bataklıkların K.'inde (bataklıklar daha G.'de, batıdan doğuya geçişi aşağı yukarı olanaksızlaştırır), çok elverişli bir yerde kurulmuştur. Bu noktada Diyala'nın geniş püskürme konisi, doğuda, hiç suya ayak basmadan Zagros dağlarına ulaşmayı sağlar. Bununla birlikte, ırmağın alüvyon katlarının oluşturduğu tümsek, yerleşmeye daha elverişsizdir. ilk yüzyıllarda, kenti, ırmak taşkınlıklarının ortalama su düzeyi üstüne çıkarmak için peş peşe yer değiştirmelere ve kentin kendi döküntüleri üstünde ağır ağır yükselmesine karşın, Bağdat, yakın döneme kadar büyük yıkımların tehdidi altında yaşamış (1831'deki taşkında bir gece içinde 9 000 ev yıkılmıştır) ve taşkın dönemlerinde, her yandan sularla çevrili bir ada haline gelmiştir, iki dünya savaşı arasında sol kıyıda yayılan bir bent (Eastern Bound) korunan kesimleri biraz genişletmişse de Bağdat bu boyunduruktan ancak Samerra barajının ve Vâdi Sarar savağının yapılarak (1956) ırmağın taşkınlarının denetlenebilmesiyle kurtulmuştur. Bu durum, kentçilik açısından son derece özgün bir görünümü açıklar: kent, XX. yy. başından sonra, olduğu yerde, eski kent merkezi dokusunu yaran büyük caddeler boyunca gelişmiş, öbür büyük islam kentlerinde olduğu gibi yeni semtler kurulmamıştır. Eskiden su altında kalan çanaklarda ancak 1956'dan sonra uçsuz bucaksız konut alanları gelişmiştir. Hızlı nüfus artışı (1947'de yaklş. 500 000 nüf.), yaklaşık yirmi yıldır petrol gelirlerine dayanılarak ülkenin sanayileştirilmesi-ne başlanmış olmasına karşın, özellikle kentin bir yönetim ve kültür merkezi olmasının sonucudur. • TARİH. Abbasi halifesi Ebu Cafer el -Mansur tarafından eski bir sasani köyünün yerine Darüs Selam (esenlik evi) olarak kuruldu (762-766). Daha sonra Me-dinet ül Selam (esenlik kenti) adını alan kent, en son Bağdat adını alarak gelişimini sürdürdü. Mehdi'nin oğlu Harunur-reşit döneminde (786-809) büyük bir kültür merkezi oldu. Ölümünden sonra (811) oğulları Memun ile Emin arasında çıkan taht kavgaları sırasında ağır hasar gördü ve bir daha eski görkemine kavuşamadı. Ordudaki türk askerlerinin sürekli ayaklanmaları sonucu, halifeler tarafından terk edildiği için başkent olmaktan çıktı (836 -892). IX. yy... sonlarında Samerra'dan yeniden Bağdat'a dönen halifeler, kentin doğu yakasında (Muharrem) oturmayı yeğlediler Böylece Bağdat eski önemini yeniden kazandı. Ancak, halifeliğin zayıflamasından yararlanan Büveyhfler, kenti yönetimleri altına aldılar (945). Büveyhî-ler'ln buyruğundaki paralı türk askerlerinin ayaklanması üzerine kent, Türkler'in eline geçtiyse de bir süre sonra Büveyhî-ler yeniden egemenlik sağladılar. Halife Kaim bi-emrillah'ın çağrısı sonucu Bağdat'ı ele geçirerek Büveyhî devletine son veren (1056) Tuğrul Bey, bu kez kentte selçuklu-türk egemenliği başlattı. Selçuklular döneminde kent gelişimini sürdürdü. XIII. yy. ortalarında ilhanlılar'ın istilasına uğrayarak (1258) yağmalanması ve yıkıma uğratılması sonucu bir kez daha önemini yitirdi. Abbasi devletinin çökmesi üzerine (1258) önce Celayirliler'in (1340), ardından Timur'un (1401) eline geçti. Bir süre sonra Karakoyunlular'ın hükümet merkezi oldu (1410). Bu devletin yerini alan Akkoyunlular'ın yönetimi altına girdi (1469). Safevi hanedanının kurucusu Şah ismail'in eline geçti (1508). Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı devletine bağlandı. Osmanlılar'a karşı ayaklanan Bekir Subaşı adlı bir yeniçeri ağası, kentte bir süre egemenlik kurdu (1619). Şah Abbas I döneminde Safeviler kenti yeniden ele geçirdiler (1623). Ardından Osmanlılar burasını iki kez (1625 ve 1630) kuşattılarsa da almayı başaramadılar. Ancak, Murat IV'ün yönettiği Bağdat seferi sonunda kent, yeniden Osmanlı devletine bağlandı (1639). XVII. yy.'da Osmanlılar Bağdat'ı eyalet sistemi içinde geniş yetkili bir beylerbeyi aracılığıyla yönettiler. XVIII. yy.'da yönetime daha özerk bir biçim verildi ve birbirinin ardılı olarak işbaşına geçen yarı bağımsız memluk valilerinin egemenliğinde kaldı. Mahmut II, bu düzene son verdi (1831). Yeniden merkezden valiler atanmaya başlandı. Mithat Paşa'nın valiliği döneminde (1869-1872), özellikle de İstanbul-Bağdat demiryolunun döşenmesinden sonra hızla kalkındı. Birinci Dünya savaşı'nda ingilizler'in eline geçen Bağdat (11 mart 1917), 1921 'de Irak devletinin başkenti oldu. • GÜZEL SANATLAR. Çeşitli ülkelerden getirtilen mimar, usta ve işçilere kurdur-tulan Bağdat kenti, çapı üç km'yi bulan yuvarlak kulelerle güçlendirilmiş daire biçiminde bir surla çevriliydi. Surların mimarı Rebâh'tı. Arap tarihçilerden edinilen bilgilere göre (Hatib el-Bağdadî, Yakup, Taberi) bu surların dört kapısı vardı (Basra kapısı, Küfe kapısı, Horasan kapısı, Şam ya da Suriye kapısı). http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276072411 Merkezde saray (Bab üz-Zeheb ya da Kubbet ül-Had-ra), cami (El-Mansur camisi) ve yönetim yapıları bulunuyordu. Ancak El-Man-sur'un Bağdat'ından günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Bunun nedeni kullanılan yapı gereçleri (tuğla, kerpiç) ve moğol istilasıdır.. yapıları sayılabilir. imamların görkemli türbeleri onarımlarla özgünlüklerini yitirmiş XIX. yy. yapılarıdır. Kent dışındaki, yanlış olarak Ha-runurreşit'in eşi Zübeyde'ye ait olduğu öne sürülen sekiz köşeli türbenin üzerinde, üst üste peteklerden oluşan ve tepeye doğru incelen yüksek bir fener bulunur. Günümüze ulaşan yapılar arasında Şeyh Ömer el-Sühreverdi türbesi' (1234), halife Mustansır'ın yaptırdığı ve dönemin en önemli islam üniversitesi sayılan Mustansiriyye medresesi (1232 /1233), Abbasiler'in sarayı ile Bab ül - Halebe(ünlü Bab ül-Tıllısm ve iki canavarın saldırısına uğramış bir insan figürlü bezemesi ikinci Dünya savaşı sırasında yok oldu) ve genellikle sonradan müzeye dönüştürülen XIV, yy |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.