![]() |
Delphoi Deki Apollon Tapınağı
Dört adet dor stilindeki sütunun üzerinde üçgen bir mermer çatıdan oluşan Delfi Tapınağı Apollon adına inşa edilmişti. Mabedin üzerine inşa edildiği 4 sütun, Mu kültürünün temelini oluşturan 4 büyük kozmik yaratıcı gücün sembolleri idi. Bunlar ruh enerjisi, zaman enerjisi, fizik enerjisi ve hayat enerjisi idi. Dışarıdaki sivil insanlara bu sır ateş, hava, toprak ve su sembollerine büründürülerek anlatılmıştı.
4 ana sütun ve tepesindeki üçgen çatısı bulunan Delfi Tapınağının içinde bir sütun vardı. Bu sütun bronzdan yapılmıştı ve 3 adet yılan vücudu spiral yaparak yükselirken, vücutlarının sarımı sütunun kendisini oluşturuyordu. 3 yılan başının üzerinde ise altın bir kazan vardı. Kazanın içinde hiç söndürülmeyen ateş, sürekli yanardı. Yılan vücutlarının sarımları yerden 6.5 metre yükseklikte, tam 29. turdan itibaren 3 yana ayrılıyor, en tepede başlarının üzerindeki altın kazanı taşıyordu. Kazan öyle yerleştirilmişti ki, ejderha şeklindeki 3 yılanın başı, kazanın 3 ayağı şeklindeydi. M.Ö. 5. yüzyılda bir araya gelerek 479 yılındaki Platea ve 480 yılındaki Salamis zaferleri Persleri yenen 31 yunan kolonisi, elde ettikleri büyük miktardaki bronz ganimetin bir kısmını kullanarak yılanlı sütunu yapmışlardı. 3 başlı yılan yapmalarının sebebi ise vaktiyle Apollon'un öldürdüğü 3 başlı bir yılandı. 8 metre yüksekliğindeki yılanlı burma sütun, bronzdan döküldükten sonra Apollon'un Delfi'deki tapınağına hediye edilmiş, yılanların tepesine konan altın kazanda ise ateş yanması sağlanmıştı. 31 Yunan kolonisinin baş şehirlerinin isimleri sütunun üzerine kazılmış olup bunlar bugün de okunabilmektedir. Tapınağı ve kenti yılan, çıyan akrep gibi her türlü böceğe ve zararlı sürüngene karşı koruması amacıyla Yılanlı Sütuna özel olarak güçlü büyüler yapılmıştı. Tapınaktaki Yılanlı Sütunun haşaratı kaçırıcı özelliği o zamanlar çok iyi biliniyordu ve söylentisi İstanbul'a kadar ulaşmıştı. İmparator 1. Konstantin imparatorluğunun başkentini Roma'dan Konstantinapolis'e taşıdıktan sonra ne yapıp edip bu sütunun İstanbul'a getirilmesini istiyor, o zamanlar şehri adeta istilâ etmiş olan böcekleri ve yılanları kentten uzak tutmayı planlıyordu. Nitekim, 324 yılında 1. Konstantin emriyle düzenlenen bir seferde sütun tapınaktan sökülerek deniz yoluyla İstanbul'a getirilmiş ve o zamanlar görkemli spor müsabakalarının yapıldığı ve bayramların kutlandığı devasa hipodromun (Atmeidan) tam ortasına dikilmişti. Hipodromda en sık yapılan müsabakalar, atların çektikleri arabalarla yapılan yarışlar ve yarış sırasında yarışmacıların Yılanlı Sütun'un etrafında dönmelerinden ibaretti. Bizans vaktinde spor müsabakaları için kullanılan hipodrom, 1453'te Osmanlı İmparatorluğu döneminden sonra hem spor müsabakaları hem de bayram kutlamaları için kullanılmıştır. 17. yüzyıla hipodromdaki sütunun üzerindeki yılanların kafaları yerlerinde duruyordu. Hipodromdan günümüze büyük kemerlerle donatılmış tuğla bir yapı kalakalmıştır. Bu yapı, hipodromun yuvarlak güney ucundadır. Yılanların başları ise zamanla değişik zamanlarda koparılmış, kaybolmuştur. Bunlardan birisi ile ilgili Evliya Çelebi, ünlü seyahatnamesinde şunları yazar: "Başının bir tanesini kendini bilmez, yiğitlik taslayan biri kılıçla vurarak kırmıştı. O anda direğin tılsımı bozulmuş, İstanbul’un içine yılan, çıyan, akrep ve benzeri hayvanlar doluşmuştur." Daha sonra kafalardan bir tanesi ingilizler tarafından bulunarak ülke dışına kaçırılmıştır. Şu an bu kafa British Museum'dadır. Bulunan ikinci kafa ise İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne konmuştur ve halen oradadır. Üçüncü kafa halen kayıptır. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.