ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Türkiye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=414)
-   -   Bozcaadada Sonbahar . . . (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1059672)

Prof. Dr. Sinsi 11-25-2012 11:04 PM

Bozcaadada Sonbahar . . .
 
Bağbozumu için gittiğim Bozcaada'yı ansiklopedilerdeki gibi anlatmaya kalkarsam, şu kuru cümlelerle yetinmek zorunda kalabilirim: "Ege Denizi'nin kuzeydoğusunda, Çanakkale Boğazı'nın güneybatısında bir ada. Yüzölçümü 36 kilometrekare. Türkiye'nin üçüncü büyük adası. Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesi.

Adanın eski adı Tenedos. Pers, Helen, Roma, Bizans ve Venedik egemenliklerinde yaşayan ada 1328 yılında Türklerle tanıştı. 1455 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı. 1912 yılında Yunanistan'ın eline geçti. 1923'te ise Lozan Antlaşması'yla Türkiye'ye verildi. Halkı bağcılık, şarapçılık, turizm ve balıkçılıkla uğraşır. Sofralık Çavuş üzümü çok meşhurdur."



http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg


Ege'nin bu yaşlı adasını, ruhundan, öykülerinden, insanlarından, dramlardan, rüzgarından, bağbozumundan, şarabından soyutlarsanız bu anlatım yeterli olabilir. Böyle de anlatılabilir ama Bozcaada tam olarak anlaşılmaz. Sisin örttüğü net olmayan bir görüntü gibi kalır denizin ortalık yerinde.

Adayı anlatabilmek için öncelikle çok eskilere gitmek lazım. Örneğin Troya Savaşı'nın kaderinin Ayazma Plajı'nda çizildiğini, tahta atı Troya'da bırakan Yunan donanmasının burada saklandığını, Odysseus ve arkadaşlarının karşı kıyıdan yükselecek olan dumanlı işareti burada beklediklerini, Troya'nın cayır cayır yanışının en iyi Bozcaada'dan seyredildiğinin bilinmesi gerekir.

Savaşlara yataklık etmek, demek ki taa o zamanlarda Bozcaada'nın kaderine yazılmıştı. Çanakkale Savaşı'nda da, tıpkı 3 bin yıl öncesinde olduğu gibi Anadolu'ya saldıran donanmanın üssü olarak kullanılmıştı. Çanakkale'yi geçmek isteyen İngiliz ve Fransız savaş gemileri de, 18 Mart 1915 sabahı Bozcaada'nın koylarından yola çıkmışlardı. Ve aynı günün akşamı, bir çok kayıp verdikten sonra, yaralı gemilerle gerisin geri adaya dönmüşlerdi.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Bozcaada deyince rüzgarı da anlatının baş köşesine yerleştirmek lazım. Kuzeyden kopup gelen serin poyraz, adanın sevgilisi gibidir. Koşar gelir, koyların sularını soğutur, üzümleri ve insanları güneşin öfkesine karşı sarıp sarmalar, yaşamı daha yaşanılası kılar. Poyraz olmazsa ada olmaz. Bunu herkes böyle bilir.

Binlerce yıl önce kullandığı paranın üstünde üzüm salkımı resmi bulunan Bozcaada, salkım salkım üzüm doğuran bağlarıyla da her zaman övünür. Bir ara bir takım geri zihniyetlerin yok etmeye çalıştığı bu bağlar, şimdilerde yeniden kendine gelmiş, sağa sola uzattığı dallarından lezzetli üzümleri tekrar adaya armağan etmiştir. Bağlar sadece üzüm vermekle kalmamış, Bozcaada'nın dününü ve yarınını, betonlaşmaya karşı koruma görevini de üslenmiştir. Onun için bağları ve onların çocukları olan Karalahna'yı, sabırsız Çavuş'u, mis gibi Vasiliki'yi, kan damlatan Kuntra'yı anlatmadan, Bozcaada anlatılmış olamaz. Bu da böyle biline!..

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Bozcaada'yı anlatmak hem kolaydır hem de çok zordur. Kolaydır çünkü anlatılacak çok şeyi vardır. Zordur çünkü bütün öyküler dar yerlere, az sayfaya sığmaz. O, kitap olmak için yüzyılları üst üste koymuş, öykülerini biriktirmiştir.

Adayı anlatırken insanlarını unutmak demek, bir öyküyü yarım bırakmak demektir. Bozcaada hem Türk çocukları hem de Rum çocuklarıyla her zaman övünmüş, birini diğerinden ayırt etmemiştir. Ne var ki uluslararası siyasetler, antlaşmalar zaman içinde bu dengeyi bozmuştur. Bir zamanlar ada nüfusunun yarısını oluşturan Rumlardan kala kala 20-25 tanesi kalmıştır. Onlardan açılan boşluk karşı kıyıdan, Bayramiç ve Ezine'den gelen köylülerle doldurulmuştur.

Bozcaada yaz aylarında şenliklidir. Gündüzleri eşsiz güzellikteki koylar konukları kucaklar. Akşamları ise lokantalardan şen kahkahalar yükselir. En güzel dolunay Götepe'den, en güzel güneş batımı ise Polente Feneri'nden seyredilir. Ege'nin üstünde oynaşan altın ve gümüş yakamozlara bakmaya doyum olmaz.

Ne olursa olsun Bozcaada'da yaşamın ritmini üzüm belirler. Önce bağlar bozulur. Sonra okullar açılır. Yaz konukları gider. Vapur seferleri azalır. Lokantalar, kahveler, dükkanlar kapılarına kilit vurur. Açık kalan bir-iki yer de kaldırımlara koyduğu iskemleleri, masaları toplar. Adaya bir sessizlik ve hüzün çöker. Asma yaprakları yeşilden sarıya döner. Kalanlar aralarında mahsulü, geçen yazı, bağları ve geleceği konuşup, yeni öyküler oluştururlar.

Bozcaada bu aylarda çok güzeldir. Haberiniz ola!..


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.