ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Asya Hun Devletinin Karakteri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1059185)

Prof. Dr. Sinsi 11-25-2012 05:53 PM

Asya Hun Devletinin Karakteri
 
Asya Hunları’nın ağırlık merkezi Orkun-Selenge ırmakları, Türkler’ce tarih boyu kutsal sayılan Ötüken toprakları, Ongın ırmağı üzerindeki Karakum ile Ordos bölgesiydi. Bunlardan Ötüken, merkez konumunda olup kutsal bir içeriği vardı. Ötüken’in kutlu bir yer sayılması geleneği Hunlar’dan sonra Orta Asya’da kurulacak olan Kök Türk ve Uygur devletlerinde de sürecekti…
Asya Büyük Hun Devleti, yönetimindeki kısıtlı tarım alanlarına karşılık otlağı bol, besiciliğe elverişli bozkırlar bölgesinde kurulmuştu. Ekonomisinin temeli, başta at olmak üzere hayvan yetiştiriciliği idi. Yani toplum durumu “köylü” kültürünü yaşayan Çin’in, yüksek sınıfı ile köle sınıfından çok farklı idi. Hun bölgelerinde halk, birbirine kan akrabalığı ile bağlı savaşçı boy birlikleri halinde yaşıyor, devlet de bu boy birliklerinin sıkı işbirliğinden doğuyordu. Hun Devleti, bu kuruluşun gereği olarak askeri karakterde idi. Bu yönden de “köylü” Çin devletinden ayrılıyordu.
Çin’de esas rejimin “feodalite” olmasına karşılık Hun Devleti’nde merkeziyetçilik egemendi. Buyruklarındaki silahlı güçlerle aynı zamanda birer komutan olan yüksek görevliler ile birinci derecede makam sahipleri hep Hun kökenli idiler. Devlet örgütünün de (mesela sağ-sol ya da doğu-batı taksimatı) Çinlilik ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Mo-tun’un gerçekleştirmiş olduğu ve devlete millî topluluk karakteri veren ordudaki 10′lu düzen de Türk idi.
Eldeki veriler Hunlar’ın, devletlerinin millî karakterini korumağa özen gösterdiklerini kanıtlamaktadır. Örnek vermek gerekirse, Pai-teng’de Çin imparatorunu ve ordusunu kuşatan Mo-tun’un Çin içlerine dalarak bozkırdan uzaklaşmasına karısı ve devlet meclisi engel olmuştu.
Asya Hun Devleti inanç bakımından da Türkler’in eski dini olan Gök Tanrı Dini’ne bağlı idi. Hunlar’ın inançlarının ne Mogol totemciliği ile, ne de Çin toprak tanrıcılığı ile ilgisi yoktu.
Kimi araştırmacılar tarafından ileri sürülen Hun Devleti’nin oluşumunda Çin İmparatorluğu’nun model olduğu görüşü, tarihi gerçek ve veriler göz önüne alındığında tutarlı değildir. Çünkü bu tür görüşlerin gerekçesinde ileri sürülen “Hun hükümdarının tıpkı Çin imparatoru gibi Gök’ün oğlu olarak görünmek ve Çin’dekine benzer bir saray erkanına sahip olmak gereği”, Hun Devleti için bir zorunluluk değildi. Öncelikle, Hun Devleti Çin topraklarında değil, Hunlar’ın bozkırdaki topraklarında kurulmuştu; dolayısıyla Çin ilkelerini Hun Devleti’nde aramak saçmadır. İkincisi, Mo-tun’un “Gök’ün Oğlu” diye bir san takındığı kuşkuludur; çünkü onu niteleyen “T’eng-li Ko-to Tanhu” deyimindeki şimdiye değin “oğul” anlamına geldiği sanılan ikinci sözcüğün “kut” yani siyasi iktidar demek olduğu anlaşılmıştır. Üçüncüsü, Çin Devleti’ndeki “Gök’ün Oğlu” kavramı da aslen Çin değil, Türk kökenlidir.
Bütün bunlardan ötürü Asya Büyük Hun Devleti egemenlik anlayışı, toplum yapısı, idari ve askeri kuruluşları, din ve dünya görüşü, etnik yapısı ile Türk ulusunun tarihi ve kültüründe etkilerini 2000 yıl sürdüren bir ana kaynak durumundadır. Bu bakımdan, Türk ve dünya tarihinde çok büyük bir önem taşır. Çağının en büyük, en güçlü imparatorluğunu kuran ve yüzyıllarca hüküm süren Hun Türkleri’nin yüksek bir uygarlıkları, kendilerine özgü kültürleri, sanatları, sözlü yazılı edebiyatları vardı. Hun sanatının, geleneklerinin göstergesi olan belgeler bugün dünyanın çeşitli müzelerinde, en çok da Leningrad’daki Ermitage (Ermitaj) Müzesi’nde bulunmaktadır. Çünkü Hunlar’dan kalan eserlerin bir bölümü, bugün Rusya sınırları içinde kalan Doğu Altay’da Balıkgöl yakınındaki Pazırık vadisinde bulunmuştur.
Hunlar’ın, Orkun yazısının başlangıcı sayılabilecek, kendilerine özgü bir yazıları olduğu anlaşılmaktadır. Fakat bu yazı ile yazılmış uzun metinler henüz ele geçmemiştir. Hun kaganı Mete’nin, MÖ 2. yüzyılda Çin imparatoruna mektuplar yazdığı Çin kayıtlarında belirtilmektedir. Yine Çin kaynaklarında MÖ 119 yılında, Türkçe’den tercüme edilmiş bir dörtlük vardır ki bu, Altın Elbiseli Adam’ın mezarından çıkan iki satırlık yazıdan sonra, Türk edebiyatının en eski örneği sayılabilir. Hun Türkleri bu saguyu, Çinlilerle yaptıkları savaşta toprak yitirdikleri zaman söylerlermiş. Hun Türkleri’nin yenilgiden sonra nasıl büyük bir üzüntü duyduklarını da gösteren bu sagu, büyük olasılıkla Hun ozanlarının kopuzla çaldıkları uzun bir ağıtın parçasıdır. Toprak yitirme acısını anlatan bu sagu parçası şöyledir:
Yen-çi-şan dağını yitirdik,
Kadınlarımızın güzelliğini aldılar;
Silan-şan yaylalarını yitirdik,
Hayvanlarımızın otlağını aldılar.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.