ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Büyük Hun Devleti Ve Türk Mitolojisi Mete: (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1058595)

Prof. Dr. Sinsi 11-25-2012 07:31 PM

Büyük Hun Devleti Ve Türk Mitolojisi Mete:
 
Türkler tarihte en zengin mitoloji kaynaklarına sahip olan milletlerden biridir. Peki ama mit ve mitoloji nedir? İnsanlar tarafından kutsal kabul edilen. ilkel insanın dünyayı ve kendisini anlamlandırmak için sorduğu “neden” ve “nasıl” sorularının cevabını içeren metinlere mit veya efsane denir. Almanların büyük ansiklopedilerinden olan Brockhaus’a göre “Tarihte adı geçmeyen. artık unutulmuş büyük kahramanlara ait efsaneler. mitolojinin kadrosuna girer.” Tarihte yaşadıklarını bildiğimiz kişilere ait anlatılar ise destandır. Bu Oğuz Kağan Destanı’nın aslında bir destan değil efsane (mit) olduğunu açıkça göstermektedir.
Türk efsaneleri için başlıca iki kaynak gösterilmektedir.
a. Tarihte geçen ve özel olarak eskiden yazılmış Türk efsaneleri.
b. Halk ağzında derlenmiş efsaneler.

BÜYÜK HUN DEVLETİ ve TÜRK MİTOLOJİSİ
METE:

Mete tarih sahnesine çıkana kadar Çin kendinden başka hiçbir güç tanımıyordu. Bu durum Mete’nin ortaya çıkışıyla bozulmuş. Çinliler dikkatlerini ortaya çıkan bu ve buna benzer pek çok güce yöneltmiştir. Bu yöneliş bugün bizim kendi tarihimizi öğrenmemizde en önemli amildir.
Mete’nin gençliği sırasında Büyük Hun Devleti Çin için büyük bir sorun teşkil etmediğinden onun gençliği hakkındaki bilgiler hikaye ve masal üslubu ile yazılmıştır. Mete’nin Çin akınları başlayınca üslup birdenbire değişir ve meşhur Çin tarihi ortaya çıkar.
Hun devleti Tanrı dağlarının doğu ucundan başlayıp batıya uzanan bir devlettir. Güney batısında Yüe-çi’ler; doğusunda da Tung-hu’lar yani Tunguzlar yaşıyordu. İmparatorluk kurulduktan sonra kutsal kabul edilen Ötüken başkent yapılmıştır.
Mete ve babasının isimleri Türk tarihinin kurucusu Fransız Joseph De Guignes tarafından Mei-dei ve T’ou-man şeklinde okunmuştur; hâlbuki Mete’nin gerçek ismi Bak-tut yani Bahadır’dan; Touman da Tuman yani Duman’dan başka bir şey değildir.

TÜRKLERİN KURTTAN TÜREYİŞİYLE İLGİLİ EFSANELER
1) KURTTAN TÜREYİŞ EFSANESİNİN ORTA ASYA’DA İLK GÖRÜNÜŞÜ
Yüe-çi’ler Mete tarafından mağlup edilince Batı Türkistan’a gitmişlerdir. Wu-sun’lar da onların boş bıraktığı Tanrı dağları bölgesine yerleşmişlerdir. Hun hükümdarı Wu-sun üzerine yürümüş kralını öldürmüş ancak çok küçük olduğu için oğluna kıyamamıştır. Onun çöle atılmasını istemiş insanların yardımı olamadan yaşayıp yaşayamayacağına bakmıştır. Kısa bir süre sonra gökyüzünde bir karga peyda olmuş ve çocuğa et getirmiştir. Hemen akabinde bir kurt gelmiş ve çocuğu emzirmiştir. Hun imparatoru bunu görünce çocuğun kutsal olduğunu anlayıp yanına almış onu eğitmiştir. Çocuk büyünce bir kahraman olmuş imparator da babasının eski devletini ona vermiştir. Bu efsaneyle ota Asya’daki ilk kurt motifini görmekteyiz.
2) KAO-ÇI’LARIN ERKEKE KURTTAN TÜREYİŞİ EFSANESİ
Çin’in doğusunda kurulan Juan-Juan Devleti’yle batıdaki Ak Hunlar arasında muvazeneyi sağlayarak hayatlarını idame ettiren Türk kavimlerine Kao-çı denilmekteydi. Kao-çı’lar Orhun nehrinden başlayıp Güney Rusya’da Volga nehrine kadar uzanan büyük bir kavimler topluluğudur. Sonradan Uygur ve Göktürk devletini kuracak olan Kao-çı’ların kurttan türeyiş efsanesi şu şekildedir.
Kao-çı kağanın çok akıllı bir (bazı kaynaklarda üç) kızı varmış. Kağan kızlarının çok akıllı olmasından dolayı onların insanlarla evlenemeyeceğini ancak tanrılarla evlenebileceklerini düşünmüş. Bu sebeple kızlarını yüksek bir tepeye götürüp bırakmış. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen tanrılar gelmemiş. Bir gün ihtiyar bir kurt tepenin etrafında dolaşmaya başlamış küçük kız bunu görünce onun tanrı olduğunu ve onunla evleneceğini söyleyerek yanına gitmiş. Böylece Kao-çı halkı bu evlilikten türemişler.

3) GÖKTÜRKLERİN KURTTAN TÜREYİŞ EFSANELERİ
Göktürklerin Birinci Efsaneleri: Göktürkler Lin adında bir memleketin askerleri tarafından mağlup edilirler. Bütün halkı öldüren askerler sadece on yaşındaki bir çocuğa acırlar ve onun ellerini ayaklarını kesip otların içine atarlar. Bu sırada çocuğun etrafında bir dişi kurt peyda olur onu esleyip büyütür. sonra evlenir. Lin askerleri bu çocuğun yaşadığını öğrendiklerinde onu öldürmek için geri gelirler. Askerler kurtla çocuğu yan yana görünce önce kurdu öldürmek isterler. Kurt bunu görünce hemen kaçar ve bir mağaraya girerek burada on çocuk doğurur. Göktürkler de bu on çocuktan bir olan A-şi-na’nın soyundan gelir.
Bu efsanede görülen mağara son derece dikkat çekicidir. Türklerin kutsal mağaraları olduğunu bu mağaraya saygı gösterdiklerini Çin kaynaklarından öğrenmekteyiz. Göktürk kağanı da senenin belli zamanlarında bu mağaraya giderek kurban sunup. saygı duruşunda bulunurmuş.
Göktürklerin İkinci Efsaneleri: bu efsaneyle birinci efsane arasındaki tek farklılık bunda yer adlarının bulunmasıdır ki bu da ikinci efsanenin daha orijinal olduğunu göstermektedir.
Göktürklerin Üçüncü Efsaneleri: 18 kardeş varmış bulardan en küçükleri bir kurttan doğmuş. Diğer on yedi kardeş çok akıllı olamadıkları için devletleri çok kısa sürede yıkılmış. Adı İ-ci Ni-su-tu olan en küçük kardeş yağmur yağdırmak. rüzgar estirmek gibi olağan üstü güçlere sahipti. O. yaz ve kış tanrılarının kızlarıyla evliydi. Onun dört çocuğu oldu. En büyünün adı Türk’tü. Onun on karısı vardı. Bu on kadından olan çocuklar içlerinden birinin başkan olmasını istediler. Ağaca doğru en yükseğe zıplayan başkan olacaktı. Aşina’nı oğlu en küçük olmasına rağmen en yükseğe sıçrayarak başkan oldu. Göktürkler de onun soyundan gelmektedir.
Bu efsane halk masalları karışmış bir efsanedir. Bu efsanede dikkat çeken birinci husus soyların kadından türemesidir ki Türk efsanelerinde soylar erkekten türer. İkicisi de küçük ocuğun başkan olmasıdır. Türk töresine göre babanın tahtına büyük oğul çıkar; ancak halk töresine göre küçük çocuk büyüğe göre daha önemlidir. Bunlar efsanenin halk destanı niteliğini göstermektedir.

TÜRK MİTOLOJİSİNDE TOTEMİZM İZLERİ
Aorta Asya halkları ve dolayısıyla Türkler bazı hayvanları ve kuşları kutsal sayarak onları kendilerine sembol edinmişlerdir. Oğuz Destanlarına göre her boyun bir kuş sembolü vardır. Bu semboller için Moğol tarihçisi Reşideddin Ongon tabirini kullanmıştır. Bu sözün Türkçedeki karşılığı ise “töz”dür. Bu ongon veya töz denen şeyler hayvan ya da insan şeklinde yapılmış putlardır. Taş. ağaç. toprak. demir gibi maddelerden yapılan bu heykellere saçılar saçılıp aileyi. boyu veya soyu koruması istenirdi. Orta Asya ve Sibirya inanışlarına göre bu ongonlar insanlara iyilik verdikleri kadar kötülük de verebilirdi. Bu yüzden şaman karada. denizde ve havada yaşayan hayvanların şekillerini ve kemiklerini bir araya getirerek onlardan yardım ister. Gece yarısı başlayan bu törende şaman kurt derilerini sol yanına. türlü balık cinsleri. yılanlar ve bir ayı postunu da Sağ yanına alırdı. Oğuz boyları da kendi armalarına ongon veya töz demiş olmakla birlikte onların bu hayvanlara yemekler sunup saçılar saçtıklarıyla ilgili elimizde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu bakımdan Türklerde asıl totemizmin izleri Şamanlarda özellikle de onların elbiselerinde görülür. Şamanlar üzerlerine “hayvan ata”yı temsil eden bir elbise giyerlerdi. Bu elbise şamanın kendini insani unsurlardan soyutladığını göstermesi açısından çıplak vücuda giyilir. Şaman elbiselerinde baş süslerinde ayak süslerine kadar her şey hayvan atadan bir iz taşırdı. Bu süsler hayvanın derilerinden veya kemiklerinden yapılırdı.

TÜRKLERDE KURTLA İLGİLİ İNANIŞLAR
Kurt Türk mitolojisinin en önemli sembolüdür. Ona bu kadar büyük önem atfedilmesi onun eski çağlarda totem olma ihtimalini akla getirmektedir. Sibirya’da ongon ya da töz olarak kabul edilen hayvanların derisi yüzülüp içi doldurulurdu; Altay dağlarında hun kurganlarına bakıldığında derileri yüzülmüş kurtlar görülmekle birlikte içi doldurulmuş kurda rastlanılmamıştır. Bu da bize daha milattan önce ikinci yüz yılda kurdun totem hüviyetini yitirdiğini göstermektedir. Göktürkler dönemine baktığımızdaysa kurdun totemden ziyade sembol olduğunu görürüz. Bunun en güzel örneği ona tapmak yerine bayraklarının başına kurt heykeli koymalarıdır. Bu kurt başlı sancaklar Göktürk devleti yıkıldıktan sonra da unutulmamış. Çin imparatorları Türklere kağanlık verecekleri zaman bir davulla kurt başlı bayrak vermişlerdir. Bu Çinlilerin Türkleri artık ne kadar iyi tanıdığını da göstermesi bakımından önemlidir. Kurt motifi Türklerin Anadolu’ya gelişinden sonra dahi devam etmiş ve Süryani tarihçisi Mikail Selçuklu Türklerinin Anadolu’ya köpeğe benzeyen bir hayvanın arkasından girdiğini söylemiştir. Selçuk hükümdarının Osman Gazi’ye tuğ ve davul vermesi de bu eski geleneğin devam ettiğini göstermektedir.
Türkler sembolleri olan kurda “kök böri” yani gök kurt demişlerdir. Bu ifadeyi Gök Tanrı inancına dayandırabiliriz. Gök mavinin yani gökyüzünün rengi olmakla beraber tanrının da rengidir yani kutsal bir renktir. Bir adın önüne “gök” ifadesinin getirilmesi onun kutsal olanla tanrıyla arasında bir bağlantı kurulmak istenmesinden ileri gelir. Manas’ın oğluna ad vermek için otaya çıkan Hızır’a “gök sakallı” denmesi. yine Manas’ta saygı ifadesi olarak “gök böri sultanım ifadesinin geçmesi bunun en güzel örneklerindendir. Türklerde ayrıca sürüsünü koruyan. en önde giden kurda gök yeleli kurt; koyun ve keçi sürülerini idare eden tekelere de gök teke; sahibine sadık. onu birçok felaketten kurtaran köpeklere de gök kuyruklu köpek denirdi. Bu örnekler bize gök renginin koruyuculuğu yani tanrısal vasfını göstermesi bakımından son derece önemlidir.
Türk mitolojisinde yaygın olan inanış Türklerin kurttan türediğiyle ilgilidir. Başlangıçta bazı efsanelerde kurt-ata bazılarındaysa kurt-ana görülmekteydi. Zaman geçtikçe özellikle büyük devletler kuran Orta Asya kavimleri. kurt-ata motifinin yerine kurt-ana motifini kullanmışlardır. Bununla birlikte Kamçatka’lılar. Moğollar gibi iptidai toplumlarda kut-ata motifi devam ede gelmiştir.
Kurt insanların hayatında öylesine önemli bir yere sahip olmuş ki “kurt komşusunu talamaz”. “böri koşnısın yemez” ve cesur kimseleri belirtmek için “kurda varan “ gibi atasözleri ortaya çıkmıştır.
Yakut Şamanlarına baktığımızda en kötü hayvanlar kurtla köpektir. En yüksek ruha sahip hayvansa kartaldır. Bu bize içtimai seviye yükseldikçe Türklerin kurt. köpek gibi hayvanları unutup yerine uçabilen ve av avlayan yırtıcı kuşları getirdiklerini göstermektedir.
Kurda bütün bunlarla yetinilmeyip bazı astronomik anlamlar da yüklenmiştir. Küçük ayı bir arabayı çeken ki at ve büyük ayı da yedi kurttur. Bu yedi kurt sürekli bu iki atı kovalar; ancak yakalayamazlar çünkü yakaladıklarında kıyamet kopacaktır. Yakut Türklerine göre de ay dolun olup gökte parladığında kurtlar ve ayılar aya hücum ederek onu yerlermiş. Daha sonra tanrı ayı yeniden diriltip olgunlaştırırmış.

__________________

alinti


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.