ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Genel Sağlık (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=630)
-   -   Kanser Tedavisinde Yüz Güldüren Gelişmeler (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1043274)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 10:56 AM

Kanser Tedavisinde Yüz Güldüren Gelişmeler
 
Kanser tedavisinde yüz güldüren gelişmeler

Geçtiğimiz yıl, çağımızın amansız hastalığı kanserle ilgili birçok gelişme yaşandı. Prof. Dr. Erkan Topuz, eskiden yüzde 5 bile yaşama şansı verilmeyen bazı kanser hastalarını, artık yüzde 95 ihtimalle kurtardıklarını söylüyor..

Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kanser Hastanesi Onkoloji Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, kanser tedavisinde yüz güldüren gelişmeleri anlattı...

* 2008 yılında kanserde, özellikle hedefe yönelik tedavilerde büyük bir aşama kaydedildi. Kanser tedavisi, 1980'lere kadar birinci seri dediğimiz kanserojen ilaçlarla yapılıyordu. Elimizde az sayıda kanser ilacı mevcuttu. 1980'li yıllardan sonra ortaya çıkan yeni ilaçlar, özellikle cisplatin ve taksan grubu ilaçlar, kanser tedavisinde büyük aşamalar sağladı. Meme, akciğer, kadın yumurtalık, erkek yumurtalık kanserinde mucizevi sonuçlar elde edildi.

YAŞAMA ŞANSI ARTTI

* Hem koruyuculuk açısından, hem de metastaz (sıçrama) riski açısından anlamlı sonuçlar ortaya çıktı. Hastaların, temelli kurtulma ya da metastazdan korunarak uzun süre yaşama şansları arttı. Kısacası; 2008 yılı kanser hastaları için büyük bir çığır açtı. 2008 yılında geliştirilen hedefe yönelik klasik ve hormonal tedavilerle çok büyük başarılar elde edildi.

* Kemoterapi ve destek tedavilerdeki başarıların yanında, radyoterapide de büyük gelişme oldu. Kanser tedavisinde Cybr-knife'ın çıkmasıyla, hareketli organlarda çok küçük nodüllerde hedefi bularak, tümörün çevresine zarar vermeden büyük başarı elde etmeye başladık. Tomoterapi denilen bu tedavi; vücuda zarar vermeden, sadece tümörü ışınlayarak, kanser tedavisine yeni bir ışık sundu.

HEDEFE YÖNELİK TEDAVİ

* Kanser tedavisinde bugün büyük aşamalar kaydedildi. Eskiden yüzde 5 bile tedavi şansı verilmeyen bazı kanser türlerini yüzde 95 ihtimalle temelli tedavi edebiliyoruz. Kanser tanısıyla beraber getirilen yaklaşımlarla vakaları büyük oranda kurtarabiliyoruz. Hatta özellikle meme kanserlerinde metastatik olan hastaları bile kemoterapiyle çok uzun yıllar yaşatabiliyoruz.

* Kolon kanserinde çok büyük aşama var. Eskiden çok kısa sürede kaybettiğimiz hastaları şimdi temelli kurtarabiliyoruz. Prostat, akciğer ve lenfoma kanserlerinde de büyük başarılar elde ediliyor. Yeni geliştirilen hedefe yönelik tedavilerle; hastanın vücudunun hiçbir yerine zarar vermeden, saçını dökmeden ve bulantı yapmadan direkt tümör yakalanabiliyor. Üstelik bu tedavi metotları hızla gelişiyor.

* 2008 yılından itibaren gelişen tedavi yöntemleri sayesinde, özellikle radyotepari ve kemoterapi tedavisi ile yüz güldüren başarılar elde ettik. Örneğin; beyin tümörlerinde, yeni ilaçları radyoterapi ile kullanınca, mucizevi sonuçlara ulaştık. Hastaların 3-6 ay olan ömürleri, senelerin üzerine çıktı.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 10:56 AM

Kanser Tedavisinde Yüz Güldüren Gelişmeler
 
Kanserde sevindiren gelişme

En sık görülen 15 kanser tipinin 7'sinde ölüm oranı son 5-10 yıl içinde azaldı. Bu kanserler arasında kalın bağırsak, beyin, mide, böbrek, hodgkin dışı lenfoma, lösemi ve miyelom yer alıyor.

Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, 11-14 Mayıs tarihleri arasında İstanbulda yapılan 3. Uluslararası Lenfoma-Lösemi-Miyelom (LLM) Kongresinde yaptığı konuşmada, Türkiye'de hala lenfoma, lösemi ve KML hastalıklarının kesin sayısına ait bir veri bulunmadığını söyledi.

Prof. Özcan, “Lösemi, lenfoma, kronik miyeloid lösemi kan kanserleri, aynı kaynaktan geliyorlar. Lösemi ve lenfomanın ana hücreleri kardeş hücreler. Miyelom da kemik iliğindeki özel bir hücreden kaynaklanan kanserlerdir” diye konuştu.

PARASETEMOL VE KAN KANSERİ RİSKİ
Lenfoma, lösemi ve miyelomun kan kanserlerinin değişik tipleri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özcan, "ABD'de 65 bin kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, 4 yıl ve haftada 4 günden fazla parasetamol içeren ağrı kesici kullanımlarında kan kanseri görülme riskinin daha fazla olduğu tespit edildi. Fakat bu ilaçlar doğru şekilde ve doktor kontrolünde kullanıldığında bu risk olmaz. Her şeyde olduğu gibi, ilaçlarında azı karar çoğu zarar" dedi.

ABD KANSER RAPORUNA GÖRE ÖLÜM ORANLARI AZALDI
THD Genel Sekreteri Prof. Dr. Mutlu Arat da ABDdeki Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) tarafından 2011 yılında 1975-2008 yılları arasındaki istatiksel kanser veri ve gelecek yıllara ait tahminlerini yayımlandığını belirterek şöyle konuştu:

“Açıklanan rapora göre 2010 yılında 43.050 insanın lösemi tanısı alacağı ve 21.840 insanın da lösemiden öleceği tahmin edilmektedir. Verileri daha detaylı incelemek gerekirse 2004-2008 yılları arasında lösemi teşhis yaşı 66 olarak bulunmuştur. 2003-2007 yılları arasında lösemiden ölüm yaşı ortalama 74 olarak bulunmuştur. Ölümlerin, yüzde 3ü 20 yaşın altında, yüzde 3.1i 20-34 yaşları arasında, yüzde 3.3ü 35-44 yaşları arasında, yüzde 6.4ü 45-54 yaşları arasında, yüzde 12.6sı 55-64 yaşları arasında, yüzde 21.6sı 65-74 yaşları arasında, yüzde 31.6sı 75-84 yaşları arasında, yüzde 18.4ü ise 85 yaş üzeridir.”

Prof. Dr. Arat bu rapora göre, 2003-2007 yılları arasında kadınlar arasında lösemi ve cilt kanseri görülme sıklığının karaciğer, tiroid ve pankreas kanseri gibi arttığını belirtti. En sık görülen 15 kanser tipinin yedisinde-Kolon ve rektum, beyin, mide ve böbrek kanserleri, hodgkin dışı lenfoma, lösemi ve miyelom- ölüm oranı, kadın ve erkeklerde son 5-10 yıllık dönemde azaldığını ifade eden Prof. Dr. Arat şöyle devam etti: “2005-2007 oranlarına dayanarak bugün doğan insanların yüzde 1,3nün hayatlarının herhangi bir döneminde lösemi teşhisi konabilir. 1 Ocak 2008de ABDde yaklaşık 253.350 lösemi hastasının hayatta olduğu bildirilmiştir.”

RADYASYONA KARŞI İYOTLU TUZ EFSANE Mİ GERÇEK Mİ?
Toplantıda radyasyonun kan kanserleri üzerindeki etkileri de değerlendirildi. Prof. Dr. Muhit Özcan, vücudun kısa sürede yüksek dozda radyasyona maruz kalması sonucu akut radyasyon sendromu geliştiğine dikkat çekti ve şöyle konuştu: "Kök hücre hasarına bağlı gelişen semptomlar kök hücreler kritik düzeye ulaşıncaya kadar devam eder. Japonya'da trajedinin boyutu henüz belli değil, ama algılanılandan daha sert bir tablo bekliyoruz. Daha önce Çernobil'den etkilenen 29 kişiye kemik iliği nakli yapılmıştı ama hastalar kurtarılamadı. Bu konuda da yeterli veri bulunmuyor elimizde. Trajedinin boyutu henüz belli değil. Radyasyonun ikinci önemli etkisi ise geç etkilerdir. Hiroşima'nın etkilerini hala görüyoruz. Japonya'daki kazanın da etkileri yüzlerce yıl sürecek. İyotlu tuzun ise yalnızca tiroit kanserlerine karşı koruyucu etkisi var. Diğer kanserler için etkili değil."

Norhwestern Üniversitesi'nden Prof. Dr. Martin Tallman ise lösemi tedavisindeki gelişmeleri ele aldı. ABD'de 13 bin lösemi görüldüğüne dikkat çeken Tallman, şunları söyledi: “Toplantıda hastalığı tüm boyutuyla ele aldık. Artık hastalığın oluşum mekanizmasını, tanı aşamasında hastalığın ana seyrini görebiliyoruz. Bunları bize sağlayan testler var. Lösemi hücresine özel geliştirilmiş ilaçlar da tedavi başarılarını olumlu etkiliyor. 55 yaş altındaki hastalarda iyi sonuçlar elde ediyoruz. Ama hala yapılacak çok iş var."

Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Teoman Soysal ise radyasyon kazasına maruz kalan kişilerin radyasyondan çok fazla etkilendiği için bazen kemik iliği nakline bile uygun olamadığına vurgu yaptı.

Japonya'da santrale müdahale eden 50 itfaiyecinin kanlarının önceden dondurulduğuna işaret eden Prof. Dr. Soysal, "Gerektiğinde kendi kanlarıyla hastalara kök hücre nakli yapılabilecek" dedi.

YÜZDE 85 ORANINDA ŞİFA SAĞLANIYOR
Arkansas Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bart Barlogie ise kronik miyeloid lösemiyle ilgili gelişmeler hakkında bilgi verdi. Barlogie artık hastalığın tüm genom analizinin yapılarak tedavisinin yapılmaya çalışıldığını söyledi. KML grubundaki hastalar içinde düşük riskli bir grup olduğunu, bu grupta yüzde 85 oranında şifa sağlandığını söyleyen Barlogie, "Bu da hastaların 10 senenin üzerinde sağ kalması anlamına geliyor. Tabii bir de yüksek riskli hastalar var. Bunlar da yüzde 15'lik grubu oluşturuyor. Ortalama şartlarda yaşama şansları 1-2 yıl arasında değişiyor. Ancak hastaya yapılan testlerde P53 geninin aktif olmasının, 1 numaralı kromozomun aktivitesinin artmasının hastalığın kötü seyrinin habercisi olduğunu biliyoruz" diye konuştu.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.