![]() |
Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir? Geniş Bilgi
Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir? Geniş Bilgi
Diyabet nedir? Nasıl meydana gelir? Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glikozun(şekerin) hücrelerin içine girememesidir. http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya karaciğerdeki depolardan kana salınan glikoz pankreas tarafından salgılanan İNSÜLİN hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür. Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen "kapılar" vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun "anahtar" varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glikoz "kapısının" açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin( hücre kapısındaki kilidin) bozukluğuna bağlı gelişmektedir. Kaç tip diyabet vardır? Diyabet sıklığı ne kadardır? Nedenlerine göre bir çok diyabet tipi olmakla birlikte Diyabet vakalarının çok büyük bir kısmını Tip 1 ve Tip 2 Diyabet vakaları oluşturmaktadır. Tip 1Diyabet daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülür. Tip 1 Diyabet, pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin otoimmün bir süreç sonunda zedelenmesi ile meydana gelmektedir. Hastalar, mutlak veya görece bir insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonunu dışardan(enjeksiyon yoluyla) almak zorundandırlar. Bu nedenle Tip 1 Diyabet İnsüline Bağımlı Diyabet ( Insulin Dependent Diabetes Mellitus=IDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak toplumdaki diyabet vakalarının %10'unu Tip 1 Diyabet vakaları oluşturmaktadır. Çocukluk çağında Tip 1 Diyabet sıklığı ülkeler(bölgeler) arasında farklılık göstermekte ve her yıl 15 yaş altındaki 100.000 çocuktan 1-42'sinde diyabet gelişmektedir. Tip 1 Diyabet sıklığı genel olarak kuzey ülkelerinde daha sık görülmektedir. Tip 2 Diyabet, sıklıkla erişkinlerde ve abes(şişman) kişilerde görülmektedir. Tip 2 Diyabetli hastalarda insülin salgılanmasındaki yetersizlikten çok dokulardaki insülin reseptörlerindeki rezistans(direnç) sonucunda glikoz metabolizması bozulmaktadır. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir genetik yatkınlık zemininde geliştiği bilinmekle birlikte, genetik mekanizmalar tam olarak aydınlatılamamıştır. Tip 2 Diyabetliler hastalıklarının başlangıcında ve sıklıkla çok uzun bir süre insülin ihtiyacı olmaksızın yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle Tip 2 Diyabet İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet( Non-Insulin-Dependent Diabets Mellitus= NIDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak erişkin nüfusta %4-8 oranında Tip 2 Diyabet görülmektedir. Diyabetin Bulguları Nelerdir? Diyabete bağlı klinik bulgular vücuttaki karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının bozulmasına bağlıdır. İnsülin eksikliği ve/veya insülin direnci nedeniyle hücrelere giremeyen glikoz belli bir swerum düzeyini(180mg/dl) aştığında idrarla atılmaya başlar. Böbreklerden atılan glikoz beraberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta ÇOK VE SIK İDRAR YAPMA(POLİÜRİ) olur. Vücut, Poliüri ile olan sıvı kaybını karşılamak için ÇOK SU İÇİLİR ve bu da POLİDİPSİ olarak isimlendirilir. Organizma, enerji kaynağı olarak glikozu kullanamayınca bir taraftan İŞTAH ARTMASI diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinler yıkılmaya başlar ve bunun sonucunda iştah artmasına rağmen KİLO KAYBI olur. Bu klasik bulguların dışında diyabet hastalarında ÇABUK YORULMA, GÖRME BULANIKLIĞI, SIK DERİ İNFEKSİYONU, KADINLARDA VAGİNAL MANTAR ENFEKSİYONU gibi bulgular da görülür. Diyabet tanısı nasıl konur? Diyabet tanısı, çeşitli uluslararası kuruluşların(WHO, Amerikan Ulusal Diyabet Veri Gurubu=NDGG) koyduğu aşağıdaki ölçütlere göre konmaktadır. a) Klasik diyabet bulguları olan bir kişide herhangi bir zamanda ölçülen plazma glikoz düzeyinin ³ 200 mg/dl olması, b) En az 8 saatlik aç (kalori almayan) bir kişide plazma şekerinin ³ 140 mg/dl olması. Yakın zamanda Amerikan Diyabet Birliği Açlık Kan Şekeri sınırını ³ 126 mg/dl olarak belirlemiştir. c) Şeker yükleme testinde (OGTT) 2. Saatteki plazma glikoz düzeyinin ³ 200 mg/dl olması. "Gizli Şeker" nedir? Halk arasında "Gizli şeker" olarak isimlendirilen durum, normal glikoz dengesi ile diyabet arasındaki metabolik durumu ifade etmektedir. Normalde açlık plazma şekerinin < 110 mg/dl olması gerekmektedir. İşte açlık plazma şekerinin >110 mg/dl, fakat < 140 mg/dl ( yeni kriterlere göre < 126 mg/dl) olması "Bozuk Glikoz Toleransı" olarak tanımlanmaktadır. Benzer şekilde Şeker "Bozuk Glikoz Toleransı" olarak tanımlanmaktadır. Benzer şekilde "Şeker Yükleme Testi" yapılan kişilerde 2. Saatteki plazma glikoz düzeyinin ³ 140 mg/dl, fakat < 200 mg/dl olması da "Bozuk Glikoz Toleransı" olarak isimlendirilmektedir. Bu durumdaki kişilerin gün boyu kan şekerleri normaldir ve diyabetin klasik bulguları görülmez. Bununla birlikte bu kişiler Tip 2 Diyabet için en riskli gurupta olduklarında yaşam biçimlerini yeniden düzenlemeleri gereklidir. Çocukluk Döneminde Hangi Tip Diyabet sık görülür ve özellikleri nelerdir? Diyabet çocukluk çağında görülen kronik hastalıkların başında gelmektedir. Bu çağdaki diyabet vakalarının %98'inden fazlasını İnsüline Bağımlı Diyabet(IDDM) vakaları oluşturduğundan bu bölümde çocukluk çağında IDDM'in genel özellikleri ve ketoasizdoz dışı tedavisi üzerinde durulacaktır. Bilindiği gibi IDDM, otoimmün veya Tip 1 diyabet terimleri ile eş anlamlı kullanılmakta ve pankreas beta hücrelerinin T hücre yolu üzerinden harap olduğu kronik otoimmün bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. IDDM'e yol açan immünopatolojik süreç genetik yatkınlık zemininde çevresel(kimyasal ve/veya viral) bir faktörün tetik çekici rolüyle başlamaktadır. Genellikle pankreas beta hücrelerinin % 80'i harap olduğunda klinik diyabet bulguları ortaya çıkmaktadır. IDDM prediyabet , klinik diyabet, re misyon veya balayı ve kronik(total) diyabet olmak üzere 4 döneme ayrılarak incelenmektedir. IDDM'e neden olan immünolojik saldırının klinik diyabet bulgularından aylar-yıllar önce başladığı bilinmekte ve son yıllarda hastalığın prediyabet döneminde saptanıp tedavi edilmesi üzerine yoğunlaşılmaktadır. Çocukluk Döneminde Diyabet Ne Sıklıkla Görülmektedir? IDDM sıklığı bakımından ülkeler(bölgeler) arasında belirgin farklılıklar vardır. 15 yaş altı çocuklarda IDDM sıklığı Japonya'da 2/100.000, Finlandiya'da 43/100.000'dir. IDDM insidansı10-12 yaş (Büyük pik) ve 2-3 yaş(Küçük pik) arasında artmaktadır. İskandinav ülkelerindeki veriler özellikle 5 yaş altında IDDM sıklığında artma olduğunu göstermektedir. IDDM soğuk bölgelerde ve kış aylarında daha sık görülür. IDDM için ailesel bir eğilim söz konusu olmakla birlikte bilinen bir genetik geçiş yoktur. Tek yumurta ikizlerinden birisinde IDDM varsa diğerinde olma riski %35, IDDM'li anne veya babanın çocuğunda görülme riski %6, genel popülasyondaki risk % 0.5dir. Çocukluk Döneminde Diyabetin Bulguları Nelerdir? Diyabetli çocuklar genellikle diyabetin klinik semptomları olan çok idrar yapma(poliüri), çok su içme(polidipsi) ve kilo kaybı bulguları ile hekime başvururlar. Bu bulgular olduğunda genellikle tanı güçlüğü çekilmez. Bununla birlikte hastalığın akla gelmemesi veya ati pik klinik bulguların görülmesi tanıda gecikmeye neden olabilir. Bazı çocuklar gürültülü bulgularla ve birkaç gün içinde gelişen diyabetik ketoasidoz tablosu ile başvurabilirler. Acil olmayan başvurudaki bulgular şunlardır: · Daha önce idrar kaçırmayan çocuklarda en üresiz(Gece işemesi) başlaması. Bu bulgu idrar yolu enfeksiyonu veya fazla su içmeye bağlanıp diyabet tanısı gözden kaçırılabilir. · Özellikle puberte öncesi kızlarda olmak üzere vaginal kandidiyazis · Kusma(gastroeneterite bağlanabilir) · Kronik kilo kaybı veya büyümekte olan çocuğun yeterli kilo alamaması · Huzursuzluk ve okul performansında azalma · Tekrarlayan deri enfeksiyonları Diyabet çocuklarda komaya yol açabilir mi? Diyabetli çocukların %50'si Diyabetik ketoasidoz adı verilen ağır klinik bulgularla seyredebilir. Zamanında fark edilmeyen ve tedavi edilmeyen diyabetik ketoasidoz vakalarında ölüme yolaçan koma tablosu görülebilir. Çocuklarda ağır diyabetik ketoasidoz aşağıdaki bulgularla seyreder. · Ağır dehidratasyon · Şok(hızlı nabız atımı, tansiyon düşüklüğü, peri ferik dolaşım bozukluğu, peri ferik siyanoz) · İnatçı kusma · Dehidratayona rağmen devam eden çok idrar yapma · Sıvı kaybına, yağ ve kas dokusu yıkımına bağlı kilo kaybı · Ketoasidoza bağlı yanaklarda kızarma · Nefeste aseton kokusu · Diyabetik ketoasidoza bağlı derin ve hızlı solunum · Bilinç bozuklukları Çocukluk çağında diyabet tedavisi nasıl yapılır? Çocukluk çağında ketoasidoz dışı IDDM tedavisi başlıca 4 bileşenden oluşmaktadır: 1. Diyabet eğitimi, 2. İnsülin deplasmanı, 3. Beslenme planlaması ve 4. Egzersiz. Bu bölümde diyabet eğitimine kısaca değinildikten sonra insülin replasman tedavisi üzerinde durulacaktır. Bu çağdaki IDDM tedavisinin amaçları şunlardır: · Ailenin katılımı ile çocuk/adolesan ve ailenin ihtiyaçlarını belirleyerek kişisel diyabet bakım planı hazırlanması · Optimal psikososyal destek · Optimal metabolik kontrol · Normal büyüme ve gelişmenin sağlanması Bu amaçlara ulaşabilmek için diyabetli çocukların büyüme ile değişen ihtiyaçlarına duyarlı bir tedavi ekibi tarafından izlenmesi gereklidir. Uluslararası Çocuk ve Adolesan Diyabeti Birliği'nin yönergesine göre diyabet tedavi ekibi aşağıdaki kişilerden oluşmalıdır: · Hastanın veya ailenin kendisi · Pediatrik endokrinolog veya çocuk/adolesan diyabeti konusunda eğitilmiş pediatrist · Diayabet eğitimcisi · Diyetisyen · Psikolog/sosyal hizmet uzmanı Diyabet eğitimi niçin önemlidir? Diyabet eğitimi diyabet tedavisinin en önemli bileşenidir. Yakın zamandaki yayınlar diyabet eğitimine insülin tedavisine eşdeğer bir önem verilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bunun nedeni diyabet bakımını, dolayısıyla metabolik kontrolün iyileştirilmesini etkileyen en önemli faktörün hastaların kendi kendine bakım(self management) becerileri olduğunun gösterilmesidir. Çok küçük yaştaki çocuklar dışındaki her yaştaki çocukların kendi yaşlarına uygun ihtiyaçları ve problemleri dikkate alınarak eğitilmeleri gereklidir. Bazen yapıldığı gibi ailenin eğitilmesi yeterli görülmemeli, diyabet bakım bilincinin küçük yaşlardan itibaren geliştirilebileceği unutulmamalıdır. Diyabetli çocuk ve aileleri için uygulanacak bir eğitimde genel olarak aşağıdaki konuların işlenmesi önerilmektedir: · Diyabetin nedenleri · İnsülin saklanması · İnsülin enjeksiyon teknikleri · Kan şekeri ölçümü · İnsülin dozlarının ayarlanması · Psikososyal ve aile desteği · Hipoglisemi ve tedavisi · Hastalıklar sırasında diyabet tedavisinin düzenlenmesi · Yolculukta diyabet bakımı · Diyabet ve egzersiz · Beslenme ilkeleri · Doğum kontrolü · Alkol ve diyabet · Diyabetin komplikasyonları |
Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir? Geniş Bilgi
Diyabet
Şeker hastasının ayağında çıkan küçük-büyük her yaranın, geç fark edildiği ve zor iyileştiği için büyük bir tehlike taşıyor.İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Altındaş, Diyabetli hasta, ayağında küçük bir çatlak varsa hemen doktora gitmeli, her gün ayak kontrolü yapmalı. Çünkü erken dönemde alınan küçük önlemlerle büyük bir felaketin önüne geçebiliriz dedi. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Altındaş, bir kongreye katılmak için geldiği Konya da, yaraların, dokuyla oynama sanatı olduğu için, plastik cerrahinin işi olduğunu, sadece pansuman yaparak yara iyileşmesinin zor bir yol olduğunu belirtti. Son 30 yılda yara iyileşmesi konusunda büyük gelişmeler yaşandığını ifade eden Altındaş, "Bugünkü pansumanlara biyolojik pansumanlar deniyor. Yarayı nemli tutan emici pansumanlarla önce yaranın kötüye gidişini durduruyoruz sonra da canlanması için uygun ortam hazırlıyoruz. Deri nakli yöntemiyle yarayı kısa sürede kapatma şansımız da var" dedi. Bu yöntemler sayesinde iyileşmeyen ve kangrene dönüşen yaraların önüne geçtiklerini dile getiren Altındaş, kan dolaşımı az olduğu için iyileşmesi en zor yaraların şeker hastalarında çıktığına dikkati çekti. Altındaş, şöyle devam etti: "Diyabet hastasının ayağındaki çatlak, ölümle bile sonlanabilir. İyileşmesi zordur. Şeker hastasının ayağında çıkan her yara potansiyelolarak büyük bir tehlike taşır. Topuktaki çatlaktan mikrobun girmesi sonucu ağır bir enfeksiyon oluşabilir. Daha sonraki günlerde iyi pansuman yapılmaması nedeniyle enfeksiyon tüm ayağı sarabilir. Diyabetli hasta, ayağında küçük bir çatlak varsa hemen doktora gitmeli, her gün ayak kontrolü yapmalıdır. Çünkü erken dönemde alınan küçük önlemlerle büyük bir felaketin önüne geçebiliriz." Şeker hastalarında damar ve sinir bozukluğunun en çok etkilediği organın ayak olduğunu dile getiren Altındaş, kan gitmediği için kişinin diz kapağından alt tarafının çoğu zaman uyuşuk olduğunu, yarayı fark edene kadar ayağını kaybeden çok sayıda hasta olduğunu ifade etti. AYAKTA, HER GÜN YARA KONTROLÜ YAPILMASI GEREKİYOR Hastanın her gün ayna yardımıyla parmak aralarını, topuğunu ve tümayağını kontrol etmesi gerektiğini belirten Altındaş, şöyle devam etti: "Ayakta şişkinlik, deformasyon, su toplanması, kan oturması, çatlak, nasır, tırnak batması olabilir. Böyle bir durum görüldüğünde hemen doktora başvurulmalıdır. Bunları önlemek için de her gün yıkanıpkurulanan ayağın ayağın kremlerle bakımı yapılmalıdır. Yeni ayakkabı herkesin ayağına zarar verebilir, ancak şeker hastası yeni aldığı ayakkabıyı bir günde 2 saatten fazla ayağında taşımamalıdır. Ayaktaki yaraların yüzde 75 i parmakların bulunduğu ön tarafta, 25 i ise ayağın orta ve arka kısmında oluşur." Altındaş, şeker hastalarını, ayaklarında önemsiz gibi gördükleri küçük yaralara karşı dikkatli olmaları konusunda uyardı. |
Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir? Geniş Bilgi
ŞEKER HASTALIĞI (diabet)
SEBEPLERİ Pankreas Bezesinin yorulması Kandaki şekerin belli seviyede kalması, pankreas bezinin salgıladığı insülin hormonu ile olur. Pankreas bezesini yoran etmenler şunlardır : http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Oburluk Şişmanlık İhtiyarlık Pankreas Bezesinin hastalanması Pankreas bezesi iltihaplanmış veya kireçlenmiştir. Pankreas kanseri Pankreasın alınması Pankreası etkileyen hastalıklar : Karaciğer ve safra kanalı iltihabı Kabakulak Frengi Verem Böbrek iltihabı ve böbrek taşları Tifo Tifüs Kolera Dizanteri Menopoz Dönemi Bu dönemde kadının hormonal dengesinde değişmeler olur. Çoğu kadınlar bu dönemde şeker hastası olurlar. Dişetlerinde yanma, dişlerde çürüme, ağızda kuruluk, gözde katarakt oluşur. Bu dönemde eksilen kadınlık hormonu şu bitkilerle sağlanarak, şeker hastalığına yakalanma riski azaltılabilir ; Papatya, Ökse otu, Nergis, Adaçayı. Ayrıca, bu dönemde kilo almamaya gayret edilmelidir. Kortizonlu ilaçlar Kortizon, böbrek üstü bezlerinin verdiği hormondur ve pek çok hastalığa karşı kullanılmıştır. Ancak şeker hastalığı da dahil birçok yan etkileri vardır. Ruhsal ve bedensel etkenler Yapılan araştırmalar, KORKU, ŞOK, RUHSAL SIKINTI gibi psikolojik etkilerin pankreas salgısını etkileyerek, şekere yol açtığını göstermiştir. Ruhsal bozukluklar şeker hastalığını davet eder. VÜCUTTA YARATTIĞI ETKİLER Kandaki asit dengesi bozulur Kandaki aseton miktarı artar. Bu durum, hastada bulantı ve kusmaya neden olur. Hastada su kaybı olur va komaya girer. Çeşitli hastalıklara zemin hazırlar Ciltte yer yer kızarma, pişme, çıban ve apseler oluşur. Diş etleri, dudak iç kısımları enfeksiyona uğrar ve kaşınır. Ateş, böbrek gangreni, böbrek ağrısı, sistit, karaciğer ve safrakesesi iltihabı oluşur. Akciğer veremi sık görülür. Ayrıca, damar sertliği, görme zayıflığı, kalp yetersizliği, beyin fonksiyonlarının yavaşlaması, sinir bozuklukları, diş çürümesi gibi birçok rahatsızlığa da kapı aralar. TEDAVİ Şeker hastalığı, bir beslenme hastalığıdır. Bu nedenle dengeli beslenmeye özen gösterilmeli, yani karbonhidrat-protein-yağ dengesi sağlanmalıdır. Yağsız süt, yoğurt, yağsız et, balık, yumurta, patates, hububat, bakliyat yenmelidir. Sebzelerden lahana, tere, soğan, marul, salatalık, turp, domates, patlıcan ve yerelması tavsiye edilir. Meyvelerden ise ekşi elma, limon, greyfurt, yeşil erik, koruk gibi ekşi olanlar tercih edilmelidir. Baharatlar vücudumuzdaki salgı bezlerine tesir ederek, onları çalıştırırlar. Bu nedenle her sofrada bulundurulmalıdırlar. BİTKİLERLE TEDAVİ Tunus Baklası ( çemen ) : İki bardak suya 1 kaşık çemen konur ve orta ateşte pişirilerek sabah kahvaltısından önce içilir. Yulaf : Yemeklerden önce veya iki yemek arası, günde 3-4 bardak salep şeklinde, 1 bardak suya 1 kaşık yulaf unu katarak, orta ateşte pişirip içmelidir. Mersin Yaprağı : 1 litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay bardağı içilir. Okaliptus : 1 litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay bardağı içilir. Karadut Yaprağı : 1 çay bardağı sıcak suya, 1 tatlı kaşığı hulasası konur. Yemeklerden önce içilir. Ceviz Yaprağı : 1 litre kaynar suya, 1 yemek kaşığı yaprak konur. 15 dakika demleyip süzülür ve her yemekten önce 1 çay bardağı içilir. Zeytin Yaprağı : 30 g. yaprak ince kıyılıp, 1 litre suya atılır, 2 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür. Yemeklerden önce 1 çay bardağı içilir. Ardıç Tohumu : 30 g. ardıç, 1 litre suya atılır, 10 dakika kaynatılıp, 15 dakika demlenir ve süzülür. Yemeklerden sonra 3-4 çay bardağı içilir. Böğürtlen Adaçayı At kuyruğu (kırkkilit otu) Bitkilerle yapılan tedavilerin yararlı olabilmesi için, yukarıdaki tedavi şekillerinin en az 2-3 ay sürekli uygulanması gerekir. DİYABETTE SON DURUM Diyabet bir salgın gibi dünyayı tehdit ediyor. Dünya Sağlık Örgütü, 2025'te diyabetli sayısının 333 milyona ulaşacağını öngörüyor. Özellikle kalbi tehdit eden hastalığı kontrol altına almak aslında çok kolay. Uzmanlar, şeker hastalarına, haftada en az üç gün yarım saat yürümelerini, beslenmelerine dikkat etmeyi, sigaradan uzak durmayı öneriyor Uluslararası Diyabet Federasyonu'nun verilerine göre, dünyadaki diyabetli (şeker hastası) sayısı yaklaşık 194 milyon. Bu rakam 1985'te yaklaşık 30 milyondu. Dünya Sağlık Örgütü, 2025'te şeker hastası sayısının 333 milyona ulaşacağını öngörüyor. Türkiye'de ise diyabetli sayısı yaklaşık 2.6 milyon olarak tahmin ediliyor. Bu sayıya ek olarak yaklaşık 2.4 milyon kişide gizli şeker hastalığı var. Uzmanlar, vücudun tüm sistemlerini olumsuz etkileyen diyabete, "21. yüzyılın felaketi" gözüyle bakıyorlar. Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temci Yılmaz, diyabetin adeta bir salgın gibi tüm dünyayı tehdit ettiğinin altını çiziyor. Tüm bu rakamlar tedirgin etse de, başla kalp olmak üzere tüm organları tehdit eden bu hastalığı önlemek aslında çok da zor değil. Doğru bir yaşam tarzı ve basit ilaç tedavileriyle şeker hastalığı kolaylıkla kontrol altına alınabiliyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'nde, uzmanlar bütün bu gerçeklere tekrar dikkat çekmek için kolları sıvamış durumdalar. Gerçekleştirilecek en kapsamlı organizasyonlardan biriyse 'Global Diyabet Yürüyüşü'. Tüm dünyada aynı saatte gerçekleştirilecek olan bu yürüyüşün amacını anlatan Prof. Yılmaz, "Türkiye saati ile 14.00-14.30 arasında yapılacak olan yürüyüşle, Dünya Diyabet Günü'nde dikkatleri, tüm dünyada ciddi bir sağlık sorunu haline gelen diyabet konusuna çekmek istiyoruz. Dünya Diyabet Vakfı tarafından koordine edilen 'Diyabet Yürüyüşü' İstanbul'da Türkiye Diyabet Vakfı, Türk Diyabet Cemiyeti, Türk Diyabet ve Obezite Vakfı, Çocuk ve Adolesan Diyabetliler Derneği ve Diyabetle Yaşam Derneği tarafından düzenleniyor. İstanbul dışında, Diyabetle Yaşam Derneği'nin Bodrum, Kahramanmaraş ve Samsun illerindeki şubelerince de bu illerde yürüyüş düzenlenecek" diyor. Organizasyon, ana yürüyüş Tünel-Taksim arasında İstiklal Caddesi'nde olmak üzere, İstanbul ili sınırlarında 25 lise ve ilköğretim okulu ile Türkiye genelinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde farklı illerde aynı anda gerçekleştirilecek... Çocuklarda yaygınlaşıyor Şeker hastalığını Tip 1 ve tip 2 diye ikiye ayırmak gerekiyor: Tip 1; daha çok genetik yapıyla ilgili, yani pankreasta yer alan ensülin üretmekle görevli beta hücrelerinin vücut tarafından yıkıma uğratılması sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Bu hastaların en önemli özelliklerinden biriyse, zayıf olmaları ve hastalık başlar başlamaz ensüline gereksinim duymaları. Yetişkinlerde görülen diyabet tipine artık çocuklarda da çok sık rastlanıyor. Rakamlar ise ürkütücü; diyabet hastalığınıda beraberinde getiren çocuk obezitesinde son 10 yılda yaklaşık %10'luk bir artış olduğunu vurgulayan bilim adamları, diyabette de son 20 yıl içinde sekiz kat artış olduğunu söylüyorlar. Okul çağı çocuklarında hafif şişmanlık %9-17'yken, aşırı şişmanlık %4-7 oranında. Ülke genelinde ise obezite sıklığının %23-30 oranında olduğundan söz ediliyor. Yani Türkiye'de yaklaşık 20 milyon insan obez. Bunun en önemli nedeniyse yanlış beslenme ve hareketsizlik. Uzmanlardan aldığımız bilgilere göre, hem anne hem baba obezse, çocuğun obez olma riski %80. Yalnız anne veya baba obezse bu oran %40; her ikisi de obez değilse bu risk %7 oranlarında seyrediyor. Şeker, kalbi zorluyor Diyabet, vücuttaki bütün organları olumsuz etkiliyor. Diyabet, kalple ilgili komplikasyonları arttırıyor: "Enfarktüsle gelen bir hasta %7 oranında ölüm riski taşıyor. Diyabetik hastalarda bu risk iki kat daha fazla. Diyabet, kalp yetmezliğini de hızlandırıyor, ayrıca kalbi besleyen damarlarda pıhtılaşmaya yol açıyor. Normalde vücut bu pıhtıyı eritiyor ancak diyabet bu eritmeyi engelliyor. Böylece felç riski de artıyor. Diyabetli hastalarda, özellikle de kalp krizi geçirmiş hastalarda şeker kontrolü çok önemli. Bu hastalara düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmeyi tavsiye ediyoruz. Kan şekerini düşürmenin haricinde haftada en az üç gün yarım saat süren yürüyüş tarzı egzersiz öneriyoruz. Tansiyon kontrolü de çok önemli. Diyabetik hastalarda, özellikle de hem kalp hem diyabet hastalarında tansiyon, normal hastalara göre çok daha düşük, yani 12'ye 8'in altında olmalı. Sinir sistemini olumsuz etkileyen diyabet, böylece hastaların ağrı duymalarını engelliyor. Kalp hastalığında ise en önemli belirti göğüs ağrısı. Kalp krizindeyse bu ağrı kola yayılır. Ancak şeker hastaları kalp damarları tıkalı olduğu halde bu ağrıyı duymuyor. Bu nedenle de bize gelmiyor. Sinir sistemi de kanla besleniyor. Fakat şeker hastalarında bu beslenme bozulduğu için sinir sistemi duyarsızlaşıyor ve ağrı hissetmiyorlar. Bu nedenle de bize maalesef direkt enfarktüsle ya da ani ölümle geliyorlar. Diyabet tanısı konmuş bir hasta mutlaka düzenli olarak bir kardiyologu görmeli. Diyabet nasıl kontrol altına alınır? 1- Belirtilerini mutlaka öğrenin 2- Düzenli egzersiz yapın. 3- Haftada en az üç gün yarım saat yürüyüş yapın 4- Beslenmenize dikkat edin. 5- Doktorunuzun önerdiği beslenme tarzını benimseyin. 6- İçeriğinde şeker olan hiçbir ürünü tüketmeyin 7- İlaçlarınızı düzenli kullanın 8- Kan şekerinizi düzenli olarak kontrol edin 9- Tansiyon ya da kolesterolünüz varsa, kontrol altına alın 10- Düzenli olarak bir kardiyologa görünün 11- Sigaradan uzak durun Kontrol altına almak kolay Diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların gerek etki alanları ve gerekse çeşitliliği de son dekadlarda hızla artarak yeni tedavi seçenekleri sunmakta. İlaç tedavisi dışında özellikle Tip 1 diyabette daha etkin ve kökten çözüme yönelik tedavi arayışları sürüyor. Üzerinde çalışmaların yoğunlaştığı alanlar adacık nakli, kök hücre çalışmaları, gen tedavisi olarak özetlenebilir. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü bu yıl da çeşitli etkinliklerle kutlanacak. 14 Kasım haftası çeşitli illerde ücretsiz kan şekeri ölçümleri yapılacak, diyabetle ilgili toplantılar düzenlenecek, bilgilendirici broşürler dağıtılacak, tüm dünyayla aynı anda büyük bir diyabet yürüyüşü yapılacak. Bütün bu etkinliklerin amacı ise diyabetin tehlikelerine dikkat çekmek ve bu hastalığın kontrol altına alınmasının şart olduğunu gözler önüne sermek. Çünkü hastalığı kontrol altına almak, tedavi etmekten çok daha kolay. |
Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir? Geniş Bilgi
Diyabet hakkında temel bilgiler
Diyabetin ne olduğunu anlayabilmeniz için, öncelikle vücudunuzun işlevlerini yerine getirirken gerekli olan enerjiyi nasıl sağladığını bilmeniz gerekir. http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg 1. Yediğiniz besinler şekere parçalanır. 2. Şeker, kan akımı ile vücudun tüm bölümlerine taşınır. 3. Vücudun ana besin kaynağı olan şeker enerji sağlayabilmek için, kan akımından ayrılarak vücut hücrelerinin ( kas hücreleri, beyin hücreleri v.b ) içine girmelidir. 4. İnsülin vücudumuzda pankreas adı verilen organ tarafından üretilen bir hormondur. Kandaki şekerin kanı terkederek hücre içine girmesini sağlar. İNSÜLİN VÜCUTTA NASIL ÇALIŞIR ? Vücut hücrelerinin ( A ) yüzeylerinde insülin reseptörleri ( B ) vardır. Reseptör bir kapı vazifesi görür., açık iken şeker hücre içine girer, eğer kapalı ise, şeker hücre içine giremez ( C ) ve kan dolaşımında kalır. Kanda insülin reseptörlerini dolduracak kadar insülin bulunduğunda reseptörler açılır. Şeker kandan ayrılıp hücre içine girer ve enerji üretmek üzere hücre içinde kullanılır. Böylelikle kandaki şeker düzeyi de azalmış olur. DİYABETİN TİPLERİ TİP 1 İnsülin Gerektiren Diyabet Bu tip diyabette pankreas çok az insülin yapar ya da hiç insülin yapamaz. Kanda insülin reseptörlerini doldurmaya yetecek kadar insülin olmayınca, hücre yüzeyindeki reseptörler ( kapılar ) kapalı durumda kalır. Hücrenin içine giremeyen şeker kanda birikir. Kan şekeri düzeyi yükselir. Diyabetin bu tipi daha çok genç yaşlarda ortaya çıkar. Tip 1 diyabetin belirtileri : • Çok fazla acıkma • Fazla miktarda idrar yapma • Ani kilo kaybı olarak sayılabilir. Bu belirtiler genellikle aniden başlar. TİP 2 İnsülin Gerektirmeyen Diyabet Bu tip diyabette pankreas insülin üretir ancak miktarı yeterli değildir ya da yeterli derecede kullanılmaz. Vücut insülin reseptörlerini açmak için kandaki insülini kullanamayınca, reseptörler ( kapılar ) kapalı kalır ve kanda çok miktarda şeker birikir. Tip II diyabet genellikle 40 yaşın üzerinde ve kilosu fazla olan kimselerde görülür. Tip II diyabetin belirtileri olarak : • Sık enfeksiyona yakalanma • Ciltteki kesik ya da yaraların zor iyileşmesi • Sık idrara çıkma • Açlık ve susuzluk hissinin artması • Bulanık görme • Yorgunluk hissi sayılabilir. Bu belirtiler uzun dönemde ortaya çıkar DİYABET HAKKINDA BAZI BİLGİLER Diyabet sık görülen bir hastalıktır. Diyabeti olan kişi sayısı ülkeden ülkeye değişiklik gösterir ancak, diyabetli olan kişi sayısının genellikle bir ülke nüfusunun % 3 - 5 i olduğu kabul edilmektedir. Bilim adamları halen diyabetin ortaya çıkma nedenlerini araştırmaktadır. Eğer ailenizde Tip I diyabeti olan bir akrabanız varsa, sizde de Tip I diyabet ortaya çıkma olasılığı normalden daha fazladır. İnsanlarda Tip I diyabetin ortaya çıkması yalnızca genler yolu ile olmamaktadır. Başka faktörler de vardır ancak bunların tamamı konusunda kesin bilgi henüz yoktur. Tip II diyabet, yaşı 40 ın üzerinde olan ve kilolu olan kimselerde daha sık ortaya çıkar. Risk, ailesinde Tip II diyabeti olan akrabası bulunan ve hamilelik esnasında diyabet gelişen kadınlarda daha fazladır. Diyabeti olan kimselerde bazı sağlık sorunlarının ortaya çıkma riski fazladır. Bunlar arasında ; • Böbrek rahatsızlıkları • Göz problemleri • Kalp rahatsızlıkları sayılabilir. Bunlara genellikle diyabetin komplikasyonları denir ve hem Tip I hem de Tip II diyabette ortaya çıkabilir. Ancak, bu bilgileri okuduğunuzda, bu komplikasyonlara yakalanmadan sağlıklı bir yaşam sürebilmek için yapabileceğiniz pek çok şey olduğunu göreceksiniz. Tip I ve Tip II diyabetin nedenleri birbirinden farklıdır ve dolayısı ile bu iki tip diyabetin tedavi şekilleri de aynı olmayacaktır. Doktorunuza hangi tip diyabetiniz olduğunu sorunuz. Bu sayfalar size daha çok Tip I diyabet hakkında bilgi vermek için hazırlanmıştır. TİP I DİYABETLİ OLMAM NE ANLAMA GELİYOR ? Daha önce de açıkladığımız gibi Tip I diyabetinizin olması, kanınızdaki şeker miktarının diyabeti olmayan bir kişiye göre daha fazla olması demektir. O halde kanda fazla miktarda bulunan şekeri normal seviyesine getirmeniz gereklidir. Bunun için yapabileceğiniz 3 şey vardır. Beslenme alışkanlıklarını düzenlemeniz. Şekerli besinleri mümkün olduğunca azaltmanız, çok fazla yağlı ve tuzlu besinler yememeniz önemlidir. Temel olarak sağlıklı besinleri seçmeli ve bu besinleri sizin için uygun miktarlarda yemelisiniz. Doktorunuz ve diyetisyeniniz size bu konuda önerilerini bildireceklerdir. Fiziksel aktivite. • Düzenli ekzersiz yapmanız size pek çok açıdan yardım edebilir. • Kilonuzu uygun düzeyde tutmanızı sağlar. • Genel olarak sağlığınıza olumlu etki yapar. • Kan şekerinizi daha iyi kontrol etmenize yardımcı olur. Sizin için doğru olan ve yapmaktan hoşlandığınız bir aktiviteyi seçmeniz önemlidir.Sizin için uygun olan aktiziteyi tayin etmek için doktorunuz, hemşireniz ya da diyetisyeninizle görüşmelisiniz. Bu kimseler sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir egzersiz programının hazırlanmasına yardım edebilirler. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.