ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Bir Tutam Hikaye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=456)
-   -   La Fontaine Masalları (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1033011)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:23 AM

La Fontaine Masalları
 
LAFONTEN ORMAN MAHKEMESİNDE

Krilovun masalları ülkemizde Keçi Bir Gün... adıyla Tarık Dursun K. tarafından derlenmiş ve yeniden yazılmıştır. Bu kitapta masalların sonunda yine dersler verilir, ama bazı masallarda Krilov dersleri kendince yorumlayarak farklı eleştiriler ortaya koyar. Benim çok sevdiğim; De Gidi Eşek De!.. masalında olduğu gibi...
***
EŞEK, bülbülün yoluna çıkmış, durdurmuş.
- Yahu, kardeş, demiş. Nereye gitsem, hep sen! Herkes bülbül diyor da başka bir şey demiyor. Yok, en güzel öten senmişsin, yok güle şu dünyada âşık olan tek senmişsin... Hele o güle olan aşkın, hele o!.. Öylesine bir aşk ki bu, diyorlar. Ne Mecnunda vardır, ne Ferhatta, Keremde... Doğru mu?
Bülbül boynunu bükmüş, derin bir iç çekmiş.
- Doğru kardeş, demiş. Doğru!
Eşeği bu kez daha büyük bir şaşkınlık almış mı sana. Kulaklarını eğip, dudaklarını sarkıtmış:
- Vallai çok şaştım birader, demiş. Neden dersen, geçende senin o güllerden birini yedim, hiçbir şeye benzetemedim. Çünkü ne tadı vardı, ne tuzu...
Ah, insanlar arasında,bülbülü tanımadıkları yetmiyormuş gibi, bir de güle olan tutkusunu bilmeyen nice nice eşekler yok mudur?

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:24 AM

La Fontaine Masalları
 
Kurt İle Köpeğin Hikayesi

Bir köpek ormanda gezerken kurtla karşılaşmış. Hasta ve çok zayıflamış olan kurt, ayakta zor durabiliyormuş. Köpek kurdun bu haline çok üzülmüş. Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş? demiş. Herkes bizi düşman bilse de, biz uzaktan akrabayız. Doğrusu sana yardım etmek isterim.
Hiç sorma. demiş kurt. Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre avlanamadım. Şimdi iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı artık. Ben de böyle aç susuz dolaşıyorum artık.
Sen hiç üzülme. demiş köpek. Ben sana yardım edeceğim. Bu akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara gel. Ben sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım.
Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt, sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine kavuşmuş. Teşekkür edip vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş.
Aradan yıllar geçmiş. Köpek iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı atmış. Ormanda aylak aylak gezen köpek, eski dostu kurtla karşılaşmış. Hayrola? demiş kurt. Çok perişan görünüyorsun.
Köpek içini çekip; Yaşlandım artık! demiş. Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu.
Kurt; biz eski dost değil miyiz? demiş. Şimdi yardım etme sırası bende. Hatırlasana, benim hayatımı nasıl kurtarmıştın? Hemen bir plan yapmalıyız. Tamam buldum! Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi? Şimdi ben gidip onu kaçıracağım, . sen de geri götüreceksin. . Böylece sahibin seni el üstünde tutacak.
Bu sözleri söyleyen kurt, kaşla göz arasında gidip, çocuğu ormana getirmiş. Köydeki herkes silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden, yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler.
Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış . ki, insanlar onun kahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar.
Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse anlayamamış.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:24 AM

La Fontaine Masalları
 
Ürkek Tavşan İle Kurbağalar

Ormanların en korkak hayvanı tavşanmış. Yaprak kımıldasa hemen saklanacak yer ararmış. Ona bu kadar korkak olmaması gerektiğini söylüyorlarmış ama bu sözde pek işe yaramıyormuş. Kendisinden çok daha küçük hayvanların ormanda korkusuzca gezdiğini gören tavşan korkaklığına daha bir üzülürmüş.
Bir gün tavşan ormanda gezintiye çıkmış. Tabii buna gezinti denirse. Korka korka, saklana saklana yüreği ağzına gelerek yürüyormuş ormanda. Tam gölün kıyısına geldiğinde vwırrrakk wırraaakkk diye bağırarak suya atlayan kurbağalar görmüş. Buna çok şaşırmış. Çünkü kurbağalarda kendisinden korktukları için suya atlıyorlarmış. Tavşan o an anlamış ki ormanda kendisinden daha korkak hayvanlarda var.
O günden sonra tavşan korkusunu az da olsa yenmeyi başarmış

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:24 AM

La Fontaine Masalları
 
Kurt İle Kuzu

Kim daha güçlüyse hep odur haklı; İnanmayan dinlesin bu masalı.

Kuzunun biri su içiyormuş Pırıl pırıl bir dereden. Aç bir kurt çıkagelmiş yukardan, Av peşinde besbelli.

— Vay, demiş öfkeyle; Sen kim oluyorsun da, Suyumu bulandırıyorsun benim? Şimdi anlatırım ben sana.

— Aman efendim, demiş kuzu; Kızmayın da bir bakın nerdeyim. Ben nasıl bulandırırım suyunuzu, Akıntı benden yana.

Siz yukardasınız.

Ben yirmi adım aşağıda.

— Onu bunu bilmem, demiş canavar; Bulandırıyorsun işte, o kadar.

Hem dahası var, hımbıl:

Sen bana küfretmişsin geçen yıl.

— Nasıl olur Devletlim, demiş kuzu; Geçen yıl dünyada yoktum.

Süt kuzusuyum, baksanıza.

— Sen değilsen kardeşindir, ukala.

— Kardeşim yok ki küfretsin size.

— Seninkilerden biridir öyleyse; İşiniz gücünüz beni çekiştirmek, Çobanlarınız, köpeklerinizle birleşerek. Hepsini anlattılar bana.

Size artık haddinizi bildirmeli,

Deyip kesmiş devletli;

Kaptığı gibi kuzuyu doğru ormana

Ve orada

Görmüş hesabını güzelce;

Danıştayı, yargıtayı, hepsi içinde.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:24 AM

La Fontaine Masalları
 
Aslanla Farenin Yaşam Mücadelesi

Aslanla Fare
Ormanlar kralı aslan ormanda bir gün avlanmaktan gelmiş, yatmış uyuyormuş. Minik bir fare aslanın üzerinde dolaşmaya başlamış.Aslan sinirlenerek uyanıp fareyi yakalayış. Tam öldüreceği sırada fare yalvarmış:
-Ne olur beni bırak! Gün olur benimda sana bir iyiliğim dokunur, demiş.
Aslan farenin bu sözlerine gülerek:
-Sen küçük bir faresin, bana ne iyiliğin dokunur ki deyip,fareye acımış ve fareyi bırakmış.
Fare sevinerek oradan uzaklasmış
Aradan zaman geçmiş, Aslan birgün avcıların kurduğu tuzağa yakalanmış.
Aslan çırpınmış, bağırmış ama tuzaktan bir türlü kurtulamamış. Oradan geçmekte olan minik fare aslanın bu durumunu görmüş. Hemen dişleri ile tuzağın iplerini kemirerek kesmiş. . Aslanı tuzaktan kurtarmış.
Fare aslana:

- Beni küçük diye beğenmiyordun. Bak. senin canını kurtardım, demiş.
Aslan, böylece yapılan bir iyiliğin karşılıksız kalmayacağını anlamış.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:24 AM

La Fontaine Masalları
 
Lafonten Kimdir La Fontenin Hayatı

Jean de La Fontaine
Doğumu 8 Temmuz 1621
Fransa/Château-Thierry Ölümü 13 Nisan 1695
Fransa / Paris

Jean de La Fontaine (okunuşu Lafonten) (d. 8 Temmuz 1621Château-Thierry - ö. 13 Nisan 1695 Paris) Fransız şair ve yazar.

Yazdığı fabl eserleri ile tanınmıştır. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Pariste kolejde okudu. Hukuk tahsili yaptı. Papaz yetiştirilmek istenildi ise de kiliseden ayrıldı. Okul hayatında başarılı bir öğrenci olamadı. Gençliğinde baba mesleği olan orman ve su kanalları işleriyle uğraştı. Çeşitli memurluklarda bulunmuş, düzensiz bir hayat yaşamıştır.

1673 senesinde Madam de la Sablièrenin himayesine girerek burada ilimfelsefeciler ve yazarlarla tanıştı. İlk masallarını burada yazdı. Çağdaşları, La Fontainei bir masal yazarı olarak görüyorlardı. Halbuki La Fontaine, yazdığı masallarda Dede Korkut masallarındaki uslupla hayvanlaraahlaki karakterler vererek onların şahıslarında bazı insan karakterlerini tenkidahlak dersi vermiştir. Buna edebiyatta teşhis ve intak sanatı denir. La Fontainein bu hususiyeti çok geç fark edilmiştir. Eserlerinde sadelik ve açıklık görülür. Konuşma şeklinde akıcı şiirleri, hayvanlar üzerinde tenkitleri, incitmeden iğneleme usulleri ile Fransız edebiyatına büyük eserler kazandırmıştır. adamları, etmiş, bir

La Fontaine masallarındaki konular, şark klasiklerinden alınmadır. La Fontaineden çok önceleri yazılmış Beydebanın Kelile ve Dimne eserindeki hikayelerin 18 tanesi[1], bu Fransız edebiyatçısı tarafından şiir şeklinde tekrarlanmıştır. Masalları çoğunlukla herkesin anlayabileceği bir şekilde yazılmıştır. La Fontainein canlı, hızlı, incelik ve nükte dolu bir anlatımı vardır. Kişilerini hemen daima hayvanlar arasından seçerse de bazan insanları, bilhassa köylüleri de olaylara karıştırır. Sık sık bahsettiği hayvanlar aslan, kurt, tilki, eşek ve horozdur.

La Fontaine, kötüyü göstererek iyinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Ancak şiirlerini okuyan çocuklarda herhangi bir açıklama yapılmazsa tam ters etkinin hasıl olduğu da bir gerçektir.

Masalları toplam olarak 238 adet olup, 12 kitapta toplanmıştır. 1668de basılan ilk altı kitabında 124 masal vardır ve bunlar birinci cildi meydana getirir. İkinci cilt 1678de basılan beş kitaptır. En son 1694de bastırdığı üçüncü cilt ise tek kitaptan ibarettir.

La Fontaine, roman ve piyes de yazmıştır. Nakaratlı uzunca şiirleri ve şiirlimektupları vardır. Hadım, Gülünç Macera, Floransalı, Büyük Maşrapa, Köy Sevdaları komedi türündeki eserlerindendir. Contes (Kont) isminde şiirlihikayeler eserinden dolayı Fransız Akademisine kabul edildi.13 Nisan 1695te Pariste öldü.

Eserleri birçok dile tercüme edilmiştir. Ancak hiçbir tercüme orijinalindeki sadelik ve çekiciliği verememiştir.

Türkçeye ise, Recaizade Mahmut Ekrem, Tevfik . Fikret ve Orhan Veli Kanık tarafından çevrilmiştir.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:24 AM

La Fontaine Masalları
 
Hırsızlar Ve Eşek

İki hırsız, çaldıkları bir eşek yüzünden kavga etmeye başlamışlar. Hırsızlardan biri satalım, diyor*muş; öteki ise satmamakta direniyormuş. Sonunda kavgaya tutuşmuşlar, Başlamışlar yumruk yumruğa kavga etmeye...
Onlar sille tokat kavga ededursun, bir üçüncü hırsız gelmiş eşeği çekip götürmüş.
Eşek, bazen bir ülkedir. Hırsızlar ise krallar.O kadar savaşırlar, uğraş verirler; fakat aldıkları hiçbir ülke kendilerine kalmaz.Onlar savaşadursun, hatta üçü de savaşsın; bir dördüncü hırsız çıkar, üçünün de canına okur.
Yapılacak en güzel şey uzlaşmaktır. İnsanlığa faydalı olan en güzel şey ne ise onu yapmaktır.
Ne diyelim,anlayana...

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:25 AM

La Fontaine Masalları
 
Öküz Olmak İsteyen Kurbağa

Bir varmis, bir yokmus evvel zaman içinde kalbur saman içinde öküz olmak isteyen bir kurbaga çikmis karsimiza:

Kurbaga bir öküz görmüs çayirda, o kadar hoslanmis ki, bayilmis boyuna posuna. Kendisine baksaniz, boyu yumurta kadar ama kurbaga bu anlamaz ki , ille de öküze benzeyecek. Öküze bakmis kabarmis, kabardikça sismis., ikinmis, sikinmis . , gerilmis. Bir görseniz gerginlikten nefes alamayacak hale gelmis. Esine sormus:
- Nasil hanim öküz kadar oldum mu ?
Hanimi söyel bir sagdan bakmis, birde soldan:
- Nerdeee ? demis .
Kurbaga daha bir hirslanmis
- Al öyleyse demis. Simdi nasilim. Bunu söylemis ya, iyice sismis.Hanim gülmüs :
- Vazgeç bu sevdadan demis.
Bizimki iyice hiddetlenmis.
-Sen dur hele bakalim demis.Sismis, birdaha, biraz daha. Biraz daha sismis. Derken çat diye çatlamis.

Iste böyle çocuklar, dünya böyle sersemlerle dolu: Her bakkal illa han hamam yaptiracak, her küçük çobanin usaklari olacak, herkes kendinde olmayana böyle hayran hayran bakacak. Ondan sonrada çat diye çatlayacak.

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:25 AM

La Fontaine Masalları
 
Karga İle Tilki

Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı,
Ona nağme yapmaya başladı:
“-Ooo! Karga cenapları,merhaba!
Ne kadar güzelsiniz,ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa.
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.”
Keyfinden aklı başından gitti bay karganın.
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını,düşürdü nevalesini.
Tilki kapıp onu dedi ki: “Efendiciğim,
Size güzel bir ders vereceğim:
Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir,
Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.”
Karga şaşkın,mahcup,biraz da geç ama,
Yemin etti gayrı faka basmayacağına.

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:25 AM

La Fontaine Masalları
 
Köylüyle Yılan

Bir zamanlar gayet merhametli , fakat buna karşılık biraz saf bir köylü varmış.Bir kış günü yolda gezinirken karların üzerinde bir yılan görmüş.Upuzun uzanmış karların üzerinde, kımıldıyacak hali kalmamış.Ya öldü ya ölecek.Acımış yılana,alıp evine götürmüş.Ocağı bir güzel yakıp yılanı ocak başındaki bir minderin üzerine koymuş.

Soğuktan uyuşmuş olan yılan sıcağı görünce yeniden canlanmış.Canlanmasıyla birlikte başlamış ıslıklar çalarak başını kaldırmaya.Sonra da kıvrım kıvrım kıvrılarak atılmaya hazırlanmış.

Köylü yılanın kendisini sokmaya hazırlandığını görünce :

" Vay hain, demek benim iyiliğime karşı yapacağın buydu." demiş. Hemen baltasını kaptığı gibi yılanı üç parçaya bölmüş.

Diyeceğimiz şu ki ; acımak,iyilik güzel şeydir ama layık olana acımalı ve onlara yardım etmeli.Nankörlere acımakla ve yardım etmekle başımıza bela alırız.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:25 AM

La Fontaine Masalları
 
Tilki İle Leylek

Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün
Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş
- Ama, demiş tilki, bizde misafir
Umduğunu değil bulduğunu yer.
Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
Bir çorba çıkarmış topu topu
O da sulu mu sulu
Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
Leylek gagasıyla uğraşadursun
Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
Leylek kızmış, ama çekmiş sineye.
Bir zaman sonra
O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
- Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
Ben dostlara naz etmesini sevmem.
Tam saatinde gelmiş.
Leyleğe türlü diller dökmüş.
Şu güzel bu güzel,
Hele yemeğin kokusu
Gel iştahım gel!
Gerçi tilkilerin iştahı
Pek nazlı değilmiş ama
Et . kokusu başka şeymiş.
- Kuşbaşı galiba, demiş
Bayılırmış etin böylesine
Hele kıvamında pişmişine.
Derken yemek sofraya gelmiş,
Gelmiş ama nasıl?
Kokusunu al, eti arada bul!
Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
Tam leyleğin gagasına göre
Tilki burnunu burgu etse nafile.
Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
Aç kaldığına mı yansın
Bir kuşa rezil olduğuna mı?
El alemi aldatanlar
Bu masal size:
Bir gün sizi de sokarlar
Kurduğunuz kafese ...

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:25 AM

La Fontaine Masalları
 
İki Katır

İki katır yürüyormuş yan yana,

Biri yulaf yüklüymüş, biri para:

Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,

Koca bir heybe dolusu mangır.

Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,

Başı havalarda,

Boynunda çıngırak şıngır mıngır:

Zenginim zengin der . gibi, sağa sola.

Derken eşkıyalar sökün etmiş;

Doğru vergi katırının üstüne tabii...

Yakalamış geminden, durdurmuşlar.

Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.

Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.

İşte o zaman ağlamış katır,

Ve dert yanmış tanrılara:

— Ben böyle mi olacaktım, demiş, Yulaf yüklü katıra

Fiske bile vurulmasın da, Ben dayak yiyeyim ölesiye!

— Ya, kardeş, demiş öteki;

Yüksek işler iyilik getirmez her zaman; Yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, Başına bir belâ gelmezdi.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:25 AM

La Fontaine Masalları
 
Aslan Payı

Evvel zaman içinde bir gün,
Kısrak, keçi ve kız kardeşleri koyun
Bir aslanla birlik olmuşlar.

Yaman bir aslanmış bu, çevrenin derebeyi.
Kazançta da, kayıpta da ortağız demişler.

Ertesi gün bir geyik düşmüş nasılsa
Keçinin kurduğu ağlara.
Hemen ortaklarına haber salmış keçi.
Toplanmışlar hemen ve aslan
Pençeleriyle sayıp ortakları tek tek
-Dört kişiyiz, demiş bu avı paylaşacak.
Der demez de dörde bölüvermiş geyiği.

Birinci parçayı kendine ayırmış, tabii
Aslan payı olarak:
-Bu parça benim, demiş, biliyorsunuz neden;
Benim adım aslan da ondan.

Buna karşı bir diyeceğiniz olamaz sanırım.
Yasaya göre ikinci parça da benim hakkım.
Dileyen kitapta yerini bulur:

En güçlü kimse en haklı odur.
Üçüncü parça en değerli ortağın olacak
Ben değilim de kim o en değerli ortak

Dördüncü parçaya gelince, ha, bak!
O parçaya el uzatanın
Kafasını koparırım, inanın!

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:26 AM

La Fontaine Masalları
 
Tarla Kuşu İle Yavruları

.... Bir tarla kuşu varmış.Buğdaylar yeşerirken kendisine bir yuva yapmış.Her gün birer yumurta yapıp üzerine yatmış.Bir süre sonra yavruları yumurtadan çıkmış.Ama bir türlü uçmayı öğrenememişler.Tarla kuşu bundan dolayı çok üzgünmüş.Yiyecek aramaya giderken yavrularını sık sık uyarırmış. :

" Aman yavrularım gözünüzü dört açın.Yarın tarla sahibi gelince kulak verip dinleyin.Ne konuştuklarını öğrenin.Biz de ona göre davranalım.."

Tarla kuşu gidince, tıpki söylediği gibi tarla sahibi ve oğlu gelmiş.Oğluna dönüp : " Tamam , buğdaylar olgunlaşmış.Bugün git komşulara haber ver.Babam ekinleri biçmek için sizleri imeceye çağırıyor, de .Yarın erkenden orakları alsın gelsinler." demiş.

Tarlakuşu yuvasına dönünce yavrularının telaş içinde olduğunu görmüş. " Ne oldu? Çiftçi . neler söyledi " diye sormuş. " Komşularına haber verdi.Yarın sabah yardıma gelmelerini söyledi."

Tarlakuşu : " Öyleyse hiç korkmayın " demiş." Yer değiştirmemiz için daha vakit var .Yarın gene dinleyin bakalım ne konuşacaklar?"

Ertesi gün tarla kuşu gene yiyecek toplamaya gitmiş.Tarla sahibi gene oğluyla birlikte gelmiş. " Ekinler çok olmuş.Artık bu . halde bekletemeyiz.Gördün mü komşuların bize ettiğini? Git bari akrabalara haber ver , yarın sabah erkenden burada olsunlar."

Yavrular bu defa daha çok korkmuşlar.Anneleri gelince herşeyi anlatmışlar.Tarlakuşu gene aldırmamış." Siz rahatınıza bakın" demiş.Yemlerini yiyip uyumuşlar..

Ertesi gün tarlakuşu gene gün doğmadan yiyecek toplamak için yola çıkmış.Bir süre sonra çiftçi oğlu ile gelmiş.Gelip gidenin olmadığını görünce oğluna dönmüş:

" Biz hata ettik oğlum, " demiş. " Komşuya, akrabaya güvenmeyecektik.Dostun akrabanın da en iyisi insanın kendisidir oğlum, bunu hiç unutma.Yarın çoluk çocuk orakları alıp işe kendimiz girişelim.Ne zaman biterse bitsin.İşin en iyisi bu." demiş.

Akşam yuvasına dönen tarlakuşu bu haberi alınca : " Şimdi iş ciddi.Hemen açalım kanatları," demiş.Yavrularını peşine takıp terketmiş yuvasını.

Hani ne derler insanın dostu da kendisidir, düşmanı da. İnsan önce kendine güvenmeli

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:26 AM

La Fontaine Masalları
 
Ağustos böceği ile karınca

Ağustosböceği bütün yaz

Saz çalmış, türkü söylemiş.

Karakış birden bastırınca

Şafak atmış zavallıda;

Bir şey bulamaz olmuş yiyecek:

Koca ormanda ne bir kurtçuk, ne bir sinek.

Gitmiş komşusu karıncaya:

— Aman kardeş, demiş, hâlim fena; Bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz gelince öderim,

Hem de faizi maiziyle; Ağustosu geçirmem bile. Ödemezsem böcek demeyin bana. Karınca iyidir hoştur ama Eli . sıkıdır: Can verir, mal vermez.

— Sormak ayıp olmasın ama, demiş; Bütün yaz ne yaptınız?

— Ne mi yaptım? demiş ağustosböceği; Gece gündüz türkü söyledim;

Fena mı ettim sizce?

— Yoo, demiş karınca, ne . mutlu size; Ama hep türkü söylemek olmaz; Kışın da oynayın biraz.

29

KARGA İLE TİLKİ

Bay karga konmuş bir dala Koca bir peynir ağzında. Tilki kokuyu almış gelmiş:

— Günaydın, Sayın Karga, demiş; Bu ne güzellik böyle: Bakmaya doyamıyorum size.

Şu tüylere bakın, pırıl pırıl;

Sesiniz bilmiyorum nasıl;

O da renginiz kadar güzelse

Ne yalan söyleyeyim

Bu ormanda güzel yoktur üstünüze.

Karga bu sözlere bitmiş:

— Şuna bir gak diyeyim de ses görsün, demiş; Gak der demez peynir düşmüş, tilki yutmuş.

— Kara bayım, demiş kargaya; Şu sözümü hiç unutma, Kaptırdığın peynire değer: Her dalkavuk çıkarı için över, Yüzüne güler, peynirini yer. Karganın aklı gelmiş başına

İş işten geçtikten sonra.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.