![]() |
Tavan Arası
YILLARCA GÖRMEYEN GÖZLER AÇILDIĞINDA.
Bilim gözün yapısı ve uyarıcıların sinirsel düzeyde beyne iletimi konusunda geniş bir bilgi birikimi ve zenginliğine sahipse de retinanın üzerine düşen iki boyutlu girdinin üç boyutlu görüşe nasıl çevrildiğini açıklamada yetersiz kalabiliyor. William Molyneux Yaklaşık üç asırdır bilişsel ve algısal mekanizmalara dair anlayışımıza meydan okuyan soru ilk kez 1688'de John Locke'a yazılan bir mektupta William Molyneux tarafından ortaya konuyor: " Doğuştan kör olan birine aynı metallerden yapılmış ve aşağı yukarı aynı büyüklükte olan bir küp ile bir küre arasındaki farkı dokunarak anlamayı öğrettiklerini varsayın. Öyle ki, dokunduğunda hangisinin küp, hangisinin küre olduğunu söyleyebilsin. Bu küp ve küre, bir masada duruyorken körün görmeye başladığını varsayın. Bunları yalnızca bakarak, dokunmadan ayırt edip hangisinin küp hangisinin küre olduğunu söyleyebilir mi?" 18.yy. başlarının en ünlü cerrahlarından biri olan William Cheselden, katarakt ameliyatıyla bir körü iyileştirerek ameliyat sonrası sürece dair araştırmalarını sürdürüyor. Yandaki çizim ise Dr. Cheselden'ın insan anatomisi üzerine yayımlamış olduğu bir kitaptan alıntı. Doktorun tespitleri tıp dünyasında büyük bir hayal kırıklığı ve şaşkınlık yaratıyor. Hasta görmeye ilk başladığında uzaklıklarla ilgili hiçbir yargıda bulunamıyor ve bulanık bir görüşe mahkûm kalıyor. Bu vaka sonrası benzer şekilde tekrarlanan ameliyatlar yine benzer sonuçlar veriyor; hastaların görüşü ciddi bir şekilde özellikle de uzaklık, derinlik ve şekil algılarının bozukluğu nedeniyle engelleniyor. Bu durum çoğunu alışageldikleri "görsellikten yoksun" süreçte bile deneyimlemedikleri ciddi depresyonlara sürüklüyor. Doğuştan kataraktlı çocuklar Virgil'in hikayesi "At First Sight" isimli bir filmle beyaz perdeye de aktarılmıştı. Kameralardaki açma-kapama / kesinti sisteminin insanda da beyin retinadan gelen iletileri işlemlerken gerçekleştiği düşünülüyor. Böyle bir " kesinti " varsayımı kimi bilim adamlarınca görme sırasında nöron faaliyetlerinin sürekli olduğu verileriyle eleştiriliyor. Ancak bu eleştiri yalnızca " intermittence " mekanizmasını organik ve somut olarak gerçekleştiği öne sürülürse anlam kazanıyor. Oysa girdinin sürekli olup kapama sürecinde işlemlenmediği gibi bir olasılık da söz konusu. Eğer böylesi kuvvetli bir olasılık göz ardı edilirse, fotoğraf karelerine sanatsal biçimler kazandıran ve hareket halindeki cisimlerin şekil deformasyonuna uğradığı pozlardaki görüntülerle gerçek görme sırasında da karşı karşıya gelmemiz gerektiği gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Oysa bizler, nesne çok hızlı hareket ediyor olmadığı sürece- yani hızı, bizim " intermittence (kesinti)" hız eşiğimizi geçmediği sürece- onu net bir şekilde görebiliyoruz. Oysa Virgil, bu yeteneği ameliyat sonrası edinemiyor: "Virgil, bana bir keresinde ne gördüğü hakkında hiçbir fikrinin olmadığını söylemişti. Işık vardı, hareket vardı, renk vardı; hepsi karışmış, anlamsız bir bulanıklıktı." Eğer ki hareketin hızı kameranın açma-kapama hızından fazlaysa karelerde görüntü bulanık oluyor. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.