ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Kendini Tanımayanlar Nedir (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1031719)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 11:04 AM

Kendini Tanımayanlar Nedir
 
Kendini Tanımayanlar Hakkında Bilgi

Birtakım insanlar kendilerine bir hayal dünyası kurmuşlar, ona inanıyor ve

bu şekilde bir hayatı benimsiyorlar.

Bu koşullar altında yaşamak durumunda kalan insanlara soruyorum: Kendini

tanımak, kendini bilmek nedir acaba, hiç düşündünüz mü?

Tanımak; birisi, bir şey, bir yer, bir oluş hakkında fikir sahibi olmaktır.

Kendimizi ne kadar tanıyoruz, kendimiz hakkında ne kadar fikir sahibiyiz?

İnsan doğduğu andan itibaren bir yaşam içindedir. Peki, bunun ne kadarını

kendi olarak yaşıyor? Bence kendini tanımak, kendini yaşamaktır.

“Kendini yaşamak” ise, insanın kendine ait bütün özelliklerini algılaması,

iyi veya kötü , güzel ya da çirkin, toplumsal değerlere uygun ya da değil,

çevre şartlarına göre doğru ya da yanlış, olumlu veya olumsuz, kısaca her

şeyiyle sevip kabul etmesidir.

Karşılaştığımız durumlarda ne kadar tepkiliyiz , ne kadar duygusalız, ne

kadar eleştiriciyiz, ne kadar hükmediciyiz , ne kadar neşeliyiz , ne kadar

mutluyuz , ne kadar seveceniz , ne kadar hoşgörülüyüz veya ne denli

yardımseveriz, ne kadar..., ne kadar..., ne kadar?...

Bunları kendimiz de keşfettik mi?

Kendimizi her halimizle kabullendik mi? Yani kendimizden memnun muyuz?

Tanrımız bile bize bağlıdır. Çünkü onu hayalimizde biz yarattık.

Bunun farkında mıyız?

Bu sorular, bizi diğer sorulara götürüyor ve sorular listesi de git gide

uzuyor. Ama bütün bunlar bireyi özeleştiri yapmaya, kendi ile barışık

olmaya, kendini sevmeye, kendine değer vermeye,kendini saymaya, yani özüne

doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

Böylece, tanımlamak gerekirse “ kendimize, özümüze ulaşma” yoluna ilk adımı

atmış oluyoruz. Her şeyin bizde başlayıp bizde bittiğini anlıyoruz. Bir

şeyden mutlu ya da mutsuz olmanın bizim bakış açımıza bağlı olduğunu, her

olayda ve her oluşta olumlu ya da olumsuzluğun bizim görüşümüzle meydana

geldiğini, cennet ya da cehennem hayatı yaşamanın bizim elimizde olduğunu

algılıyoruz.

Bunun, git gide yoğunlaşan duygularımızla yaşamaya bağlı olduğunu görüyor

muyuz?

Yaşamın her anında bize gelen oluşları güzel, çirkin, iyi, kötü, acı, tatlı

diye değerlendirmek, zaman zaman içine düştüğümüz bunalımlar, yalnız ve

yalnız bizim duygularımızı ne kadar kontrol edebildiğimizle alakalı.

Evet, insanın saf ve temiz çehresini karartan, özünde var olan, canlı

ruhunun zayıf ve etkisiz olmasına yol açan, kısaca yaşamdaki her olgu, her

şey, duyguların baskınlığı ile yön değiştirmektedir. Varoluşun bir bütün

olduğunu düşündüğümüzde, bunu fark ettiğimizde artık bizi alıp götüren,

batırıp çıkaran, yüceltip alçaltan, mutlu mutsuz eden bu duruma el koyma

hakkını elde edebiliriz.

Bazen duygusal olmak istiyorsak olabiliriz, ama getireceği sonucu da bilip

onu da sevip, kabul edebilmeli ve olayların akışına kendimizi

kaptırmamalıyız. Yani olmasını istediğimiz hali dolu dolu yaşayıp sanırım,

kendimizi olduğumuz gibi kabul edebilmeliyiz.

Bu çok önemli nokta, insanın kendisini tanımasına bağlı. Çünkü,

yaptıklarımızdan biz sorumluyuz ve her yaptığımızın sonucuna da biz

katlanmak zorundayız.

Yaşamımızdaki tüm oluşların bize bir şey öğretmek amacı ile var olduğunu

düşünüp öze giden yolda her şeyin aynı, fakat algılayıcıların farklı

olduğunu idrak edebilmemiz gerekiyor.

Bizce olumlu olarak kabul edilenlerin bir başkasında aynı etkiyi

yaratmayacağını düşünüp, her zaman kendimizi karşımızdakinin yerine

koyabilmeliyiz.

İşte belki bildiğimiz, duyduğumuz ve algıladığımız şeyler bu söylediklerim,

ama yine de kendimizi ne kadar tanıdığımızın farkında mıyız acaba?

Diyorum!...


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.