ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Türkiye (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=414)
-   -   Olimpos-Antalya'da Tatil (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1031467)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 10:40 AM

Olimpos-Antalya'da Tatil
 
OLİMPOS

Olympos sahilinden baktığınızda Musa Dağı'nın Akdeniz'le buluşmasını görürsünüz. Olimpos Dağı, mitolojide tanrıların evi olarak tasvir edilir. Ancak antikçağda Olimpos adını taşıyan yerlerin sayısı yirmiyi bulur.

Fethiyenin doğusu ile Antalyanın batısı arasında kalan dağlık bölge M.Ö.2.yüzyıl civarında Anadolunun en önemli uygarlıklarından olan Likya Birliğine ev sahipliği yaptı. Işık ülkesi olarak ta anılan Likya Birliğinin Akdeniz kıyısında ki güçlü kentlerinden Olimpos ise geçmişte mitolojinin tanrılarına , günümüzde ise doğa tutkunlarına ev sahipliği yapıyor. Kutsal Tahtalı Dağının Akdenize kadar uzanan eteklerinde kurulu Olimpos antik kentinden geriye pek az şey kalmış olsa da, coğrafik konumuyla insanı hala büyülemeye devam ediyor. Musa Dağı ile Omurga Dağı arasından akan Akdere nin iki kıyısında kurulmuş olan kentin kalıntıları bölgenin bereketli doğası tarafından adeta saklanmış.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Olimpos antik kentinin iki girişi var.Çıralı yani deniz tarafından kente girilebildiği gibi Adrasan tarafından da kente girmek mümkün.Ancak kentin bugünkü durumunu anlatmadan önce geçmişine bir göz atmak gerekir.
M.Ö. 3.yüzyıl civarında kurulduğu düşünülen kent, M.Ö.2.yüzyılda Likya Birliğine dahil olur.Kısa sürede birliğin en önemli altı kentinden biri durumuna gelen Olimpos un tarihi bu bölgeyi kendine üs tutan Zeniketes adlı bir korsan tarafından karartılır.Tarsustan Olimpos a kadar olan tüm kentleri ve bölgeden geçen Roma gemilerini yağmalayan Zeniketes Olimpos u Krallığının baş kenti ilan edince kent Likya Birliğinden çıkartılır.Roma ordularının Zeniketes i bölgeden atmasının ardından korsanlarla işbirliği yaptığı için Olimpos ağır cezalara maruz kalır.Bizans dönemin de bir ölçüde de olsa da Cicero nun “ eski mamur kent “ olarak tanımladığı geçmişte ki zengin günlerine dönen Olimpos 15.yüzyılda tamamen terkedilmiştir.
Kentin o günlerinden kalan Likya tipi lahitler,tonozlu mezar odaları,hamam ve tiyatro kalıntıları makilerin ve defne ağaçlarının kapladığı alana yayılmış durumda ziyaretçilerini beklemekte. Bu kalıntılar içinde en ilginç olanı ise Olimpos' lu denizci Kaptan Eudemos a ait lahit.Çıralı girişinin bilet gişesi karşısında bulunan mezar odası içinde ki lahtin üzerinde bir gemi kabartması ve bir şiir yer alır. “ Son limana girdi demirledi gemi, çıkmamak üzere” diye başlayan şiirin devamını Olimpos a yolunuz düştüğünde mutlaka okumalısınız.
Eudemos un lahiti dışında çevreye yayılmış birkaç lahit daha var. Ancak ayakta kalmayı başarabilmiş en sağlam yapı ise M.S.2. yüzyıla tarihlenen bir tapınağın girişi.İon tarzında ki giriş, tapınağın ihtişamı konusunda ipucu vermek için ayakta kalmış gibi.
Işık Ülkesi Likya güneş tanrısı Apollon un doğum yeri olarak kabul edilirdi, bu nedenle Likyanın baş tanrısı Apollondu. Ancak Olimpos lular için Apollon dan daha önemli olan bir başka tanrı vardı. Mitolojik tanrıların en usta sanatçısı, her türlü madeni işleyerek muhteşem eserler yaratan demirci tanrı Hephaistos. Bunun nedeni ise Çıralı sahilinden üç kilometre içerde ki Yanardağda bulunan ve Anadoludaki en gizemli yerlerden sayılan Yanartaşta yüzyıllardan beri sönmeyen ateş. Efsanesi de en az Yanartaş kadar ilginç olan bu bölgede tanrı Hephaistos adına yapılmış bir tapınak bulunduğu antik dünyanın coğrafyacılarından Pseudonun “Periples” adlı eserinde anlatılır. M.Ö. 350 yılında kaleme alınan eserde Adrasan Limanı ile Phaselis kenti arasında ki “bir dağda Hephaistos Tapınağı ve yerden çıkıp kendiliğinden yanan ve hiç sönmeyen ateş bulunur” denmektedir.
Efsane de ise hala yanmakta olan ateşten, ağzından alevler çıkaran Chimera Canavarından geriye kalanlar olarak söz edilir. Efsane şöyledir. “Alevden diliyle her yeri kasıp kavuran çevrede yaşayanları hayatından bezdiren Chimera yı öldürme görevi Bellerophontes e verilir. Kanatlı atı Pegasus ile Chimera ya saldıran Bellerophontes uzun uğraşlar sonunda mızrağını canavara öyle bir saplar ki canavar yerin yedi kat dibine gömülür.Sadece alevden dili zararsız bir şekilde yeryüzünde kalıp o gün bu gündür Yanardağda yanmaya devam eder”.
Olimpos un efsanelerinden ve mitolojisinden günümüze döndüğümüzde ise bambaşka bir manzara ile karşılaşırız.Hem SİT alanı oluşu, hem de milli park sınırları içerisinde olması bölgeyi önemli ölçüde yapılaşmaya karşı koruyabilmiş.Üç kilometreyi geçen Çıralı, Olimpos sahili boyunca gözü rahatsız edecek yapılaşma yok. Var olan otel, pansiyon,restoran gibi mekanlarda zakkumların ve narenciye ağaçlarının arasında pek farkedilmiyor.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Olympos'un kısa bir özeti

Olimpos un Akdenizin turkuaz renkli deniziyle kucaklaşan kumsalı, geçtiğimiz yıllarda İngilterede yapılan bir ankete göre dünyanın en iyi sahili seçilmiş. Bu sahil aynı zamanda Caretta deniz kaplumbağalarının temmuz ayında yumurtalarını bıraktığı ülkemizdeki birkaç kumsaldan biri.
Olimpos ve Çıralı yakın çevre seçenekleri bakımından da son derece zengin. Çıralı ile yan yana olmalarına rağmen Adrasan sahili, Musa Dağının araya girmesiyle başka bir kumsal olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle Adrasan a araçla ulaşabilmek için yaklaşık 20 kilometre yol almak gerekiyor. Adrasan ın en ilginç yeri şüphesiz deresi üzerine sıralanmış restoranları. Suyun üzerine yapılmış tahta platformlar üzerine konulmuş masalarda yemek yemek oldukça keyifli.
Ancak Adrasan deresinin durgun akan suyunun yanında Ulupınar ın coşkulu ve yüksek debili suyu insanı fazlasıyla serinletiyor. Burada ki restoranları neredeyse ışık almayacak şekilde gölgeleyen çınar ağaçları de bu serinliği iyice arttırıyor. Özellikle sıcak yaz aylarında Ulupınar tam bir kaçış mekanına dönüşüyor. Tabii tüm bu serinliğin yanında lezzetli yemekleri de Ulupınar ın artısı.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg
Sessizliği ve doğayı sevenler için en uygun yer Olympos'un kumsalı.

Olimpos antik kentine en yakın antik kent Phaseliste bölgede mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Yaz aylarında ören yeri gezmenin zorluğunu bilen biri olarak Phaselisin farklı olduğunu söyleyebilirim. Yeşillikler arasına dağılmış kalıntılar neredeyse denizle içiçe. Bu nedenle hem gezerken ağaç gölgeleri işinizi kolaylaştırıyor, hem de sıcaktan bunaldığınız anda denize girebiliyorsunuz. Rodos Adasından gelen Argoslu lar tarafından M.Ö. 690 yıllarında kurulduğu sanılan kentin ticaretle uğraşan halkı kurnazlıklarıyla ünlüymüş.
Olimpos un nefis sahili, doyumsuz doğası ve farklı çevre seçeneklerinin yanında bana göre en önemli özelliği muhteşem yürüyüş rotalarına sahip olması. 509 kilometreyi bulan ülkemizin en uzun yürüyüş rotası Likya Yolunun önemli bir kısmı Olimpos çevresinde bulunuyor.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Tahtalı Dağı, Olympos'un 3200 metrelik sahilinin hemen arkasında yer alır.
Bu rotalar geçtiğimiz yıllarda yapılan çalışmalarla kırmızı, beyaz noktalarla işaretlenmiş ve başlangıçları tabelalarla gösterilmiş, bu nedenle yolları bulmakta fazla zorlanmıyorsunuz..
Çıralı kumsalının kuzeyinde yer alan Karaburundan başlayan Tekirova yürüyüşü yaklaşık 7 saat sürüyor. Kızılçam ormanlarıyla kaplı yol, el değmemiş coğrafyasıyla insanı şaşırtıyor. Bir diğer rota ise Ulupınar , Yanartaş yürüyüşü. Oldukça eğlenceli olan bu yolun sonunda karşılaşılan manzara tam anlamıyla olağanüstü. Yaklaşık 2 saat süren bu rota Olimpos u ziyarete gelen herkes tarafından yapılabilir. Adrasan dan başlayan ve yaklaşık 8 saat süren bir yürüyüşte sizi son derece ilginç bir yapıya ulaştırıyor. Bu yapı 1944 yılından beri aynı sülalenin fertleri tarafından çalıştırılan Gelidonya Feneri. Bu rotaların dışında daha zorlu bir yürüyüş yapıp bölgenin çatısına çıkmak isteyenlere yaklaşık 10 saat süren ve Beycik köyünden başlayan Tahtalı Dağı zirve yürüyüşü önerilir. Ancak tüm bu yürüyüşleri yalnız yapmamaya ve gerekli donanımla yola çıkmaya özen göstermelisiniz.
Sakin kumsallarından, antik kentlerine, doğanın içinden geçen yollarından, efsanelerle örülmüş geçmişine, derin sessizliğinden, coşkulu sularına, tanrıların dağından, sonsuz ateşine Olimpos sizleri bekliyor.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 10:40 AM

Olimpos-Antalya'da Tatil
 
Dünyanın en iyi plajlarından biri olan Olimpos sahili geniş ve uzun kumsalı, fıstık çamları, okaliptus ağaçları gölgesinde ekonomik tatil imkanı doğa ile başbaşa tatil imkanı veriyor...
Son yılların moda tatil yerinin lacivert berrak denizi bir yana, mitolojik hikayeleri ile Yanartaş, Olimpos antik kent kalıntıları, Ulupınar mesire yeri, çevre gezilerine meraklı olanlara sunduğu zengin ve alternatifli seçenekleri cazibesini daha da artırıyor.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Çıralı, gezginlerin yakın zamandaki keşiflerinden biri, ekonomik bütçe ile tatil yapmak isteyenlerin birinci tercihi. Köyde mütevazi pansiyonlar, ağaç evler, kamp olanakları elverişli olunca her yıl biraz daha gelişme gösteriyor.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Marketler, barlar, kır lokantaları kumsal çardak barları, fast-food kafeler hızla açılıyor. Ayrıca kasap ve eczane Çıralıyı tercih edenlere hizmet veriyor. Sırtını Akdeniz'in manzarası doyulmaz güzellikteki Toros Dağlarına dayamış. Mitolojik öyküye sahip Olimpos, yöreyi kışın bile tatil yapılabilir şekilde koruyor. Musa Dağı ve Tahtalı Dağı en yakın görüş alanınız içinde göz okşayan siluetler sergiliyor. Anıtlaşmış biçimleri ile çınar ağaçları, Akdeniz'e özgü fıstık çamları, makiler, okaliptuslar teneffüs etmesi hoş kokulu bitki dokusunu oluşturuyor. Karaburun'dan başlayıp Olimpos'ta sona eren 3 km uzunluğundaki kumsal özgür biçimde denizden ve plajdan ücretsiz yararlanma imkanı sağlıyor.(Olimpos antik kent girişi ücretli) İsteyenler antik kent içinden geçerek denize ulaşan deltada denize giriyor, isteyenler kendilerini güneşe teslim edip kumsalın her hangi bir yerini tercih ediyorlar. Bir başka seçenek ise Çıralı Köyü sahiline günübirlik giriş ücreti ödeyip, araçları park ederek denizden yararlanmak.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Birinci seçenekte bir avantaj derenin denize dökülmesi, zira denizde yüzüp Akdeniz'in binde 28 ya varan tuz oranı nedeniyle kavrulanlar, akabinde dağlardan gelen tertemiz kaynak sularla beslenen dereye girerek bir ölçüde duş yapar gibi tuzlu sudan arınıyorlar. Haliyle zakkumlarla bezeli sık bitki dokusu içinde antik kent duvarları ve kalıntıları seyrederek yüzmek isteyenlerle bu bölge, bilhassa hafta sonları daha fazla ilgi görüyor. Olimposta deniz dibinde de devam eden kumsal iklim ve alışkanlıklar nedeniyle Caretta caretta kaplumbağaların yumurta bırakmaya geldikleri sahillerden biri. Bu nedenle sahilde ateş yakmak yasak. Birkaç çardaklı kır lokantası haricinde bakirliğini sürdüren kumsalda kaplumbağa yumurta yuvaları ****l kafeslerle belirlenip korunuyor. Işıklı büyük tesis ve çevre aydınlatmak için güçlü ışıklar olmayınca gece her yerden daha fazla yıldız görebiliyorsunuz, sessizlik alabildiğine fazla. Buna rağmen Ağustos böceği kuş korosu, uçan kuşların kanat sesleri gün içersinde sıkça duyulan ses efektleri olarak kentte olmadığınız konusunda ikna edici oluyor. Gün doğumu ise başlı başına bir şölen, seremoni, hatta doğum. Bu sahillerde coğrafi konum gereği güneş denizden doğuyor, dağların arkasında akşam üzeri kaybolurken batışını gören olmuyor. Stresten uzak ortamda tatil yapanlar, hemen hemen her yerde rastladıkları limon, portakal bahçeleri veya ağaçlı bölgelerde gövdelere kurulu hamaklarda yorgunluk atıyorlar. Yılın yorgunluğunu hamak keyfi ile atanlar nedeniyle yaz aylarında en çok satılan piknik malzemesi sıralamasında hamaklar ilk sırayı kapıyorlar. Hamak keyfine bir başka alternatif ise su kenarı veya ağaç gölgeli alanlarda yapılan ağaç sedirler, köşkler, taraçalar, halılar, kilimler ile kaplanıp yastıklarla oda rahatlığı sunuluyor. Buralara yerleşenler kısa süre sonra yıl boyunca TV de seyredip, basında okudukları sinir bozucu olayları unutup, temiz havaya teslim olarak gündüz gözü uyuma moduna geçiyorlar. Çevre gezilerine meraklı olanlar için Çıralıya komşu yakın koylar bulunuyor. Bunlar arasında Porto Ceneviz ve Sazak koyları en çok gidilenler arasında yer alıyor. Olimpos sahilinden 10.00 - 10.30 saatlerinde ücretli tekne turları ile gün boyu gezenler, sahillerde yüzüp doğa yürüyüşleri yapanlar, vücutlarında biriken toksinlerden kurtulup teknede verilen balık veya kanat, makarna, salata, karpuzdan oluşan tekne mönüsünü büyük iştahla yiyorlar. Dönüş ise 17.30 da yapılıyor.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Doğa yürüyüşlerine meraklı olanlar için iki seçenek bulunuyor. Birincisi Likya Yolu devamı olan 25 km lik Tekirovaya kadar uzanan araçlarında geçebileceği ağaçlı toprak parkur. İkinci alternatifte ise Çıralı sahiline 3 km kala araçlar park edilip dere atlanıyor, çam ve çınar ağaçları gölgeli orman içinde iki saatlik yürüyüş bu alanda yapılabiliyor. Bir çeşit saklıkent görünümlü güzergah içinde Ulupınardan gelen dere suyunun oluşturduğu küçük gölcüklerde yüzme imkanı da bulunuyor. Yola biraz daha devam edenler Antalya'nın buzdolabı sayılan Ulupınar Değirmen Restorana geliyorlar. Çıralıda gölgede 40 dereceyi bulan sıcaklara tezat Ulupınarda sıcaklık 25 derece oluyor bu nedenle Antalya'nın en soğuk yeri olarak bilinen doğal klimalı Değirmen Restorana gelenler yanlarına uzun kollu giyecekler alıyorlar.(Abartmıyorum, lokantanın battaniye servisi de var.) Kulakları sağır eden bir su sesi, ne yalan söyleyeyim kuş sesini bastırıyor, yine de ardıç kuşları seslerini duyurmak için avazları çıktığı kadar ötüyorlar. Dağlardan aşağı inen içilebilir lezzete, biraz kireçli pınar suları yanınızdan koşarcasına akıp ilerlerde antik köprü civarında bir yerlerde yer altına girip kayboluyor. Ağaç köşk ve sedirlere yerleşenler keyif düşkünü Romalıları çatlatırcasına yemeklerini yiyorlar. Rehavet çökenler ise bir de güzellik uykusu çekiyorlar. Tereyağında alabalık, ızgarada çipura, levrek veya et ızgara yiyenlerin yanı sıra, uzun sürede yendiği ve soğumaması için altında ateşle gelen çoban kavurma da tercih edilen yemekler arasında yer alıyor. Yörük kökenli bir ailenin kurduğu işletme olan Değirmen restoranda öyle özel bir spesiyalite yemek yok, başınızda bekleyen garson yok, niye uyuyorsun, kalk git artık gibi bakan da yok, hepsi saygılı, hizmette pervane oluyorlar, herkes kendi halinde kimi sevgilisi, kimi çoluk çocuk ailece ağaç gölgesi, serin hava, su sesi, temiz havanın keyfini çıkartıyor. Bir patates tava, bir gözleme, bir salata, bir bira, acıktıkça siparişleri yeniliyorsunuz. Masalar da var ama, yer sofrasında yemek yiyenler bir süre sonra mideleri katlanıp şişiyor, sırt üstü tuş oluyorlar!. Çıralıda tatil yapanların bir bölümü ise Kadir'in Yeri olarak bilinen ağaç evlere gidiyorlar. Burada son yılların gözde mekanlarından "Öküz Bar" ise, sabaha kadar ateş etrafında dans edip kızılderili gibi zıplayıp, dönenlerle dolup taşıyor.
Yanartaş;
Toprak altından çıkan gazların yanmasıyla burada çeşitli yerlerde devamlı alev görülür. Efsaneye göre bu, Belerefon tarafından öldürülen Kimera adlı canavarın dilidir. Anlatılanlara göre: Bir zamanlar Belerefon adlı yakışıklı bir delikanlı vardı.


http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

En büyük isteği Pegasus denen kanatlı ata binmekti. Ancak çok zordu bu ata binebilmek. Pegasus'u ne yapıp yapıp ele geçirmek isteyen delikanlı uğraşır, didinir, sonunda karşısına çıkan iyi yürekli bir yaşlının öğüdü ile Athena'nın Tapınağında bir gece uyur ve rüyasında tanrıçadan bir gem alır. Uyandıktan sonra atı arar, bulur ve altın gemi takarak üstüne atlar. Böylece gökler hakimi olur. Bir gün kaza ile kardeşini öldüren Belerefon çok üzülerek gurbete çıkar. Bir çok serüvenden sonra baş tarafı arslan, ortası keçi, kuyruğuda yılan olup ağızından alevler saçan Kimera canavarı ile karşılaşmak zorunda kalır. Yayını ve oklarını alarak uçan atına atlar, Kimera'nın bulunduğu yere gelir. Canavar üstünde uçan Belerefon ve Pegasus'a bir şey yapamaz. Delikanlıda onu oklayarak öldürür. Fakat canavarın ağızından çıkan alevi söndüremez. İşte bu alev yıllardan beri dağın yamacında hala yanmaktadır. Homer ve diğer ozanların eserlerinde sözünü ettikleri alev bu efsanedeki alevdir... Hikaye böyle, tepeye çıkmak ise biraz zahmetli aracı bıraktığınız yerden itibaren taşlarla işaretlenmiş dar patikadan yarım saatlik bir yürüyüşle bahsi geçen bölgeye ulaşıyorsunuz Yazın Beyoğlu Caddesi gibi kalabalık olan yolu akşam serinliğinde çıkanlar olduğu gibi, aynı yere mehtaplı gecelerde çıkıp, çeşitli yerlerde yanan ateşi ay ışığı karanlıkta ayin gibi bir şölen seyredenlerde oluyor. Bir başka gezi yeri Phaselis antik kenti. Tarihte çevresinde bulunan çiçeklerin yoğun kokusu nedeniyle Parfüm Deposu olarak anılan Phaselis Roma İmparatoru Hadrianus'un kış aylarında tatil yeri olarak zamanını geçirdiği yer olarak da biliniyor. Bir liman kenti olan Phaselis Çıralı'nın doğusunda 20 dakikalık uzaklıkta yer alırken karadan ve denizden gelenlerle en fazla rağbet gören günü birlik mesire yeri olarak ziyaret ediliyor. (Giriş için ücret ödeniyor).Çıralının batısında yine 20 dakikada ulaşılan bir başka gezi yeri ise Adrasan (Çavuşköy) bulunuyor. Kendine has özelliklere sahip Adrasan Çıralı da tatil yapıp gezmeyi sevenlere bir başka seçenek oluyor.

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Nasıl gidilir?

İstanbul'dan özel araçla yola çıkanlar için Bilecik, Kütahya, Afyon, Burdur güzergahı ile Antalya'ya geliniyor. Yolun Bilecik yaklaşım rampaları trafik açısında sollamaya elverişli değil. İstanbul'u Antalya'ya bağlayan bu güzergahın bu kadar yıl hala yapılmamış olması oldukça düşündürücü. Kütahya'yı çevre yolu ile geçip, Afyon kavşağına geldiğiniz zaman yolu da yarılamış oluyorsunuz. Bu nedenle yemek molaları burada veriliyor. Burdur sonrası yol satıcıları sağlı sollu sizi durdurup sat,ş yapmak için el sallıyorlar. Çeşitli yerlerde trafik radar ekipleri görev yapıyor, hatta profil maket trafik ekip otolarına da rastlanıyor. Burdur başarılı ağaçlandırma çalışmaları ile zevkli geçilirken yolun bundan sonrası daha sorunsuz ve Antalya'ya yakışır bir güzergahta yaklaşık bir saatlik sürede tamamlanıyor. Antalya Konyaaltı yolunu takip ederek Kemer, Phaselis geçiliyor, Çıralı yön tabelasından 7 km virajlı yoldan inerek köye ulaşılıyor. Köyden Antalya minibüsleri karşılıklı seferler yapıyorlar. Ayrıca dolunca kalkan minibüsler, Pazartesi Kemer, Cuma Kumluca da kurulan pazara gidenlere alış veriş için sefer yapıyor 3 saat bekleyip dönüyorlar. 19:00'a dek seferler sürüyor. Çıralı- Antalya arası 80 km asfalt yol.

Ne Yenir?

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

Olimpos sahilinde ve Çıralı yerleşim merkezinde sahil lokantaları, çardaklar, bahçeli fast-food türü cafeler hizmet veriyor. Mönüde balık tercih edenler Sahil Restoran'ın manzara farkını da ödüyorlar. Ulupınar'da yemek yiyenler ızgaralar, meze ve salatalar, gözlemeler ve kavun dondurması yiyebiliyor. Piknik imkanı olanlar soğuk sulara bıraktıkları kısa sürede doğal soğukluğa kavuşmuş olarak tüketiyorlar. Hobbit Evi'nde yemek yemek isteyenler otelde kalmasalar bile restoranda önceden verdikleri siparişleri hazırlatabiliyorlar. Restoran deniz ürünleri, alabalık, güveçte kalamar yahnisi, et çeşitleri, zeytinyağlıları ile tercih ediliyor. Tüm yemekler Kumluca'da kurulan renkli köy pazarındaki yöresel ürünlerden hazırlanıyor.
Bölgede konaklayabileceğiniz otel, motel, pansiyon ve apartlar;
Kadir'in Ağaç Evleri Tel: 0-242) 892 12 50 Olimpos / Antalya
Green Point : Kumsala yakın konaklama imkanı karavanlarda yapılıyor. Kamp alanında çadır kuruluyor. Tel: (0-242) 825 71 82
Emin Pansiyon : Ailelerin tercih ettiği klimalı odaları ile hizmet veriyor. Tel: (0-242) 825 71 55
Yasemin PansiyonTel: (0-242) 825 71 27
Oran Pansiyon Tel: (0-242) 825 71 34
Hobit Evi : (0-242) 825 73 14 -21Bölgede

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 10:40 AM

Olimpos-Antalya'da Tatil
 
Olimpos-Antalya'da Tatil

Olimpos Hakkında

Olympos

Antik Likya'nın en önemli liman kentlerinden olan Olympos, tarih boyunca mitolojiye konu olmuştur. Konumunun elverişliliği nedeniyle korsanların barınağı olan Olympos, bugün sahip olduğu tarihsel değerleri, 3200 metrelik muhteşem sahili, endemik bitkileri, Caretta caretta'ları Khimaira'sı, tüm sportif etkinliklere olanak veren muhteşem doğası ve pansiyon olarak kullanılan meşhur ağaç evleri ile tüm dünyaca bilinmektedir.

Akdeniz iklimine sahip Olympos'ta kışları yağışlı ve nemli, yazlar kurak ve sıcaktır. Nisan başından eylül sonuna kadar denize girmek mümkündür.

Tarihçilere göre, M.Ö. 80 yılında Zenniketes isimli Kilikyalı bir korsan tarafından ele geçirilen kent, 78 yılında Romalılar tarafından alınmıştır.
Haçlı seferleri sırasında Venedik, Ceneviz ve Rodos şövalyelerinin istilasına uğrayan Olympos, 15. yyda Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. Orta Çağdan sonra Yakın zamana kadar Türk yerleşimin olmadığı kent sadece göçerler tarafından kışlak olarak kullanılmış.

Tamamı arkeolojik ve doğal sit alanı olarak koruma altında olan Olympos, denize açılan ve ortasından Akçay deresinin aktığı bir vadi içine kurulu. Su kanalları, surlar, lahit mezarlar gibi kente ait pek çok kalıntı görülebilir. Antik çağlarda nehir kenarlarına yapılan duvarlarla kanal haline getirilen nehirden gemiler de geçebilmekteydi. Ören yeri girişinden antik kentin kalıntıları arasında yaklaşık 1,5 km yürüyerek Olympos sahiline ulaşılır.

Olimpos Hakkında

Olympos'un Tarihi

"Olympos" kelimesinin eski yunancada "ulu dağ" anlamına geldiğine inanılmaktadır. Dünya üzerinde yirmiden fazla dağ ve tepe bu adı taşımaktadır ve bazılarının yakınlarındaki kasaba ve şehirler de bu adı almıştır. Bu tepelerin en ünlüsü, Yunanistan'ın kuzey doğusunda bulunan, eski Yunan tanrılarının evi sayılan, Thessalian tepesidir. Olympos Antik şehri adını, eskiden Olympos Dağı olarak bilinen Tahtalı dağından alır. Tahtalı Dağı şehrin 10 km kuzeyinde bulunmaktadır ve eteklerinde bugün Yanartaş adıyla bilinen, hiç sönmeyen ateşi barındırır.

Olympos, antik Likya medeniyetinin en önemli şehirlerinden biri olmuştur. Şehrin temelleri eski Helenistik dönemde, MÖ. 300 civarında inşa edilmiştir. Büyük İskender'in fetihlerine ilk başladığı yıllarda kış aylarını, Olympos'a komşu bir liman şehri olan Phaselis'te geçirdiği bilinmektedir.

Olympus'un tarihi kayıtlarda izine ilk defa MÖ. 78 yılında, Sicilya'daki Roma Valisi Servilius Vatia'nın zamanın en büyük korsanı Zenicetes'i deniz savaşında yendiği sene rastlanır. Gemilerini Porto Ceneviz ve Sazak'ın gizli limanlarında saklayarak civardaki tüm kıyı şeridini hakimiyeti altına alan Zenicetes, Olympos'u da kendisine kale yapmıştır. Şehir yeniden Roma hakimiyetine geçtikten sonra "ager publicus" (satışa çıkarılmış veya kiralık olarak verilecek Roma mülkü) olarak ilan edilmiştir.

Korsanların, Pers tanrısı Mitras için garip kurban törenleri ve gizli ayinler düzenledikleri söylenmektedir. Mitras, o yıllarda doğu ülkelerinin birçoğunda yaygın olarak inanılan Pers mitolojisinde saf ruh ve ışık tanrısıdır.

MS. 43 senesinde Likya, Roma İmparatorluğuna katılmıştır. Olympos şehrinin koruyucusu, Yunan Tanrısı Hephaistos için festivaller düzenlenmiştir. İmparator Hadrianus'un MS. 130 senesinde şehri ziyaret ettiği de kayıtlarda yer almaktadır.

Olympos, Roma İmparatorluğu Hristiyanlaşma süreci içerisindeyken bir piskoposa ev sahipliği yapmıştır. 3. yüzyıldan itibaren korsanların sürekli olarak şehre saldırmaları sonucu şehrin nüfusu yavaş yavaş azalmış ve şehir eski önemini kaybetmiştir.

11. ve 12. yüzyıllarda şehir Cenevizliler, Venedikliler ve Rodos Şovalyeleri tarafından yeniden inşa edilmiş ve haçlı seferleri sırasında ticaret limanı olarak kullanılmıştır. Olympos şehri, Osmanlı Donanmasının 15. yüzyılda doğu Akdenizi hakimiyeti altına aldığı sıralarda terkedilmiştir.



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.