![]() |
Canlilarin Beslenmesi Hakkinda
Canlilarin Beslenmesi Hakkinda
Canlılarda Beslenme Canlıların Beslenmesi Genel olarak incelendiğinde hayvanların ve bitkilerin benzer besleyici madde ve elementlere gereksinimi vardır. Bitkiler topraktan su ve mineral maddeleri, havadan ise karbondioksit alırlar. Bunları güneşten elde ettikleri enerjiyi kullanarak kompleks moleküller haline getirirler. Hayvanlar ise bitkileri veya birbirlerini yiyerek, hem enerjilerini hem de vücutlarına gerekli maddeleri bu gıdalardan temin ederler. Hayvanların bitkilere göre avantajı ise beslenmelerinde temel bileşikler olan aminoasitleri, yağ asitleri, basit şekerleri, diğer bitki ve canlıları yiyerek elde edebilmeleridir. Bitkiler bu maddeleri direkt olarak elde edemezler, önce basit nişastayı sentezlemeleri gerekir. Öte yandan hayvanlardaki proteinler birbirinin aynı değildir. Örneğin, bir geyikteki protein maddesi ile kurttaki birbirinden farklıdır. Bununla birlikte hayvanlar, bitkilerden farklı olarak hayatta kalmalarını sağlayan bazı önemli aminoasit ve birçok vitamini kendileri sentezleyemezler ve bunları mutlaka diğer canlılardan özellikle de bitkilerden elde etmek zorundadırlar. |
Canlilarin Beslenmesi Hakkinda
Bitkilerde Beslenme Ototrof Bitkiler
Bitkilerde Beslenme, Bitkilerin Beslenmesi Bataklık ve sulak ılıman iklim bölgelerinde yetişen böcek kapan bitkileri incelediğimizde, özellikle böcekleri çekerek veya tutarak beslendiklerini görebiliriz. Böyle bitkilerde gözlenen bu hareketler bilinçli bir hareket olmayıp basit turgor prensiplerine göre çalışmaktadır. Bunun yanısıra tüm iletim demetine sahip bitkiler, topraktan bazı mineral maddelerini yeterince alamadıklarında büyüyemezler. Böcek kapan bitkiler (insektivorlar) gerekli maddelerin çoğunu böceklerden temin ederler. Bu özel bitkiler sindirim enzimlerini salgılayarak böcekteki mineral maddeleri çözerler ve besin gereksinimlerini sağlarlar. Böcek kapan bitkiler hücre dışı sindirimi ve absorbsiyon yaparlar ve bu beslenme yöntemleri ile aslan, köpek vs. gibi et yiyen (karnivor) hayvanlar katagorisine girerler. Karnivor bitkilerin her bir türü mineral mad-delerce fakir topraklarda yetişmek üzere bir değişim göstermişlerdir. Bu canlıların topraktan alamadığı ancak böcekten temin ettikleri en önemli madde azottur. Böcek kapan bitkiler bu tip beslenmenin yanı sıra fotosentez azottur. Böcek kapan bitkiler bu tip beslenmenin yanı sıra fotosentez yaparak da besinlerini temin ederler. Böcekkapan bitkilere Drosera, Dionea, Nepenthes ve Utricularia gibi bitkiler örnek verilebilir. Bitkilerin beslenmesi için gerekli olan elementler şunlardır: Karbon : Bu element karbonhidratların temel elementidir. Azot: Proteinlerin yapı taşıdır ve bitkilerin yaşamında çok önemlidir. Fosfor: Bazı katalitik olaylarda rol oynar. Magnezyum: Bu element krolofil yapımı için gereklidir ve katalizör olarak görev yapar. Demir: Solunum ve madde taşınımı olaylarında görev alır. Kalsiyum: Hücre çeperinde bulunması gereken bir maddedir. Potasyum: Büyüme ve hücre bölünmesi olaylarında iş görür ve klorofil yapımı ile karbonhidrat metabolizmasında rol oynar. Bu maddelerden herhangi birinin eksik olması veya bunlardan birkaç tanesinin yeterli alınamaması durumunda bitkilerin gelişmelerinde çeşitli anormallikler görülür. Bitkilerin az da olsa almak zorunda oldukları elementler vardır. Bunlara mikro elementler denir. Klor, bor, manganez, bakır ve molibden bu elementlere örnektir. Bunlar bitkilerde esas olarak enzimatik reaksiyonlarda kök ve gövde gelişiminde, çiçeklenmede, hormon oluşumunda rol oynarlar. Gerek fotosentez gerekse kemosentez yapamayan bazı bitkiler kendilerine gerekli olan besin maddelerini bulundukları ortamdan hazır olarak alırlar. Canlıların bir çoğu bu yolla kendileri için çok gerekli olan elementleri sağlamış olurlar. Bu canlılara heterotrof canlılar denir. Heterotrof beslenmede 3 değişik tip ayırt edilebilmektedir: 1) Saprofitik Beslenme (Çürükçül Beslenme ) Gıdalarını çürümekte olan organik yapılardan alırlar. Pek çok bakteri küf mantarı bu şekilde beslenir. 2)Parazitik Beslenme (Asalak Yaşama) Bazı klorofilsiz bitkiler besin maddelerini doğrudan doğruya canlı ortamdan sağlar. Bu canlılar tam parazittir. Örneğin Cin saçı (Cuscuta) veya Canavar otu (Orobanche) gibi bitkiler klorofilleri olmadığından üzerinde yaşadığı bitkinin bütün besinini alır. Yarı parazit bitkiler ise klorofillidir ve fotosentez yapabilirler. Bunlar sadece su ve suda erimiş mineral maddeleri alırlar. Örneğin; Ökse otu (Viscum albüm) bitkisi. 3) Simbiyoz Yaşam Nedir Bazı bitkiler ortamlarında kendileri için gerekli mineral ve besin maddesi çok az olması ve bazı minerallerin bulunmaması nedeniyle simbiyoz (ortak) yaşarlar. Bu duruma en güzel örnek Likenlerdir. Birlikte karşılıklı yararlanma söz konusu olduğu için bu duruma mutualizm de denir. Baklagillerin köklerinde bulunan ve havanın serbest azotunu alan özel bakteriler (Rhizobium) simbiyotik yaşamaya güzel bir örnektir. 4) Ototrof (Kendi Besinini Kendi Yapan) Bitkiler Bitkiler canlılıklarını sürdürmek ve enerji sağlamak için besin yapmalı ve yapılan bu organik gıdaları yakarak kullanmaları gerekmektedir. Enerji sağlamak için kullanılacak organik bileşiklerin devamlı bulunması, bitki beslenmesi ve yaşamlarının sürekliliği için zorunludur. Bitkilerin dış ortamdan aldıkları inorganik maddelerden kendileri için gerekli organik maddeleri yapmalarına asimilasyon (özümleme) denir. Bu yeteneğe sahip bitkilere ototrof bitkiler denir. Ototrof canlılar belli bir enerjiden yararlanarak havadan aldıkları karbondioksiti redüksiyona uğratarak kendileri için gerekli organik maddeleri yaparlar. Enerji güneşten sağlanıyorsa bu olaya fotosensez denir. Buna karşılık prokaryot ve klorofilsiz bitkiler güneş enerjisi yerine yaşadıkları ortamdan kendileri için besin temin ederler. Bu olaya ise kemosentez denir. |
Canlilarin Beslenmesi Hakkinda
Hayvanlarda Beslenme Şekilleri
Hayvan gıdaları suda erimiş halde veya katı durumda olabilir. Ancak kaynağı ne olursa olsun hayvanlarda besleyici maddeler dört kategoriye ayrılır. Bunlar; 1. Karbonhidratlar ve yağlar 2. Proteinler 3. Mineraller 4. Vitaminler Her bir hayvan hücresi bölünme ve büyüme için sürekli enerjiye ihtiyaç duyar. Hayvan hücreleri hiçbir zaman fotosentez yapamadığından enerjisini yiyeceklerden almak zorundadır. Hayvanlar enerjilerini karbonhidratlar ve yağlardan elde ederler. Bu moleküller hücre solunumu sonucu parçalanır, kimyasal enerji formu olan ATP oluşur ve sonuçta bir ısı ortaya çıkar. Bu enerji kaynakları arasında yağlar en çok enerji sağlarlar. Yağlar aynı zamanda bazı hormonların sentezinde, nöronların (sinir hücrelerinin) çevrelenmesinde ve hücre membranlarında gereklidir. Karbonhidratlar basit bir şeker içeren uzun zincirli bileşiklerdir. Sindirim sisteminde proteinler parçalanarak aminoasitlere dönüşür. Bazen aminoasitler beraberce birleşerek vücut için gerekli yeni proteinlerin yapımında kullanılır. Hayvan vücudunda değişen miktarlarda mineral kullanılır. Bu maddeler ya sudan erimiş halde veya yiyeceklerden elde edilir. Hayvanların kemik ve dişlerinde başlıca fosfor, magnezyum ve kalsiyum elementleri bulunur. Sodyum ve potasyum kasların kasılması için sinirsel elektrik iletiminde ö-nemlidir. Demir hemoglobin içinde yer alan esas elementtir. Hemoglobin bilindiği gibi kanın esas yapı taşıdır. İyot tiroid bezlerinde hormon üretiminde kullanılır. Bununla birlikte hayvanlardaki elementler bazı enzimlerin bir kısmını oluşturur. Bu elementlerin arasında çinko, bakır, selenyum v.b. sayabiliriz. İnsan vücudunun %60'ından fazlası sudur. Tüm hayati önemi o-lan kimyasal reaksiyonlar su ortamında gerçekleşir. Vitaminler vücut işlevini yapmak için gereklidir. Hayvanlarda prensip olarak vitaminlerin çoğu sentezlenemez Beslenmede Lifli Yiyeceklerin Rolü Özellikle lifli yiyeceklerin beslenmemizde önemli rolü olduğu bilinmektedir. Besinlerimizin bir parçasını oluşturan lifler sindirim sistemimizde sindirilmeden veya absorbe edilmeden geçerler. Bunlar selüloz ve diğer bitki ürünlerinden oluşur. Meyve ve sebzelerde bol miktarda bulunur. Örneğin buğday tanesinin üst kısmını saf lifler oluşturur. Liflerin en önemli özelliği dışkının hacmini, su içeriğini arttırmak ve daha yumuşak olmasını sağlamaktır. Bu durumda dışkı bağırsaklardan hızla atılır. Bu durum bir çok avantaj sağlar. Lifli yiyecek tüketen Afrika'nın fakir toplumlarında, kuzey Amerika'nın zengin toplumlarıyla kıyasladığımızda bağırsak kanserine hiç rastlanmadığı görülmektedir. Farklı Sindirim Sistemleri Tek hücre içerisinde (intrasellüler) sindirim Bu tip sindirimde küçük besin parçaları, hücre içinde bulunan kesecikler içine alınıp sindirilir. Tek hücreli canlıların yanı sıra süngerler gibi basit yapılı canlılardaki sindirim tipidir. Süngerlerde besin kofulları (vakuol) bulunmaktadır. Sindirimi sağlayan lizozomlar ufak partikülleri parçalarlar ve hücre sitoplazması bu maddeleri absorbe ederler. Basit kese şeklindeki canlılarda sindirim İlkel çok hücreli canlılarda görülen bir sindirim şeklidir. Bu canlılarda sindirim kese şeklindeki sindirim boşluklarında gerçekleşir. Bu tip beslenmeye ekstrasellüler sindirim (hücre dışı sindirim) adı verilir. Deniz şakayıkları veya laleleri, hidra, deniz anemonu, deniz anası gibi canlıların sindirimi bu şekildedir. İki ucu açık boru şeklindeki yapılarda sindirim Bu tip sindirim sisteminde besinlerin alındığı belirgin bir ağız, artık maddelerin dışarıya atıldığı anüs veya son açıklık bulunur. Sindirim genellikle hücre dışında gerçekleşir. Örneğin, toprak solucanlarının sindirim sistemi yiyeceklerin parçalanmasına yardımcı olan bir seri bölmelerden oluşur. Bu sindirim sisteminde besinler çeşitli bölmelerde (yutak, mide, barsak vs. gibi) önce fiziksel olarak parçalanır sonra kimyasal olarak basit parçalara dönüştürülür ve birey tarafından absorbe edilir. Bu sindirim sisteminin insanda ve geviş getiren hayvanlarda çok farklılık göstermesine rağmen prensipte bir boru olduğu kolaylıkla anlaşılır. Geviş getiren hayvanlar, parçalanması güç olan sellüloz maddesini içeren besin maddelerini sindirebilmek için bu boru sisteminde bazı değişik yapılara sahiptirler. Bu canlıların bölmeli midelerinde bulunan bazı bakteriler yardımıyla sellülozu parçalar ve sindirime yardımcı olurlar. Sonuçta çıkan bol enerji bakteriler ve diğer canlılar tarafından kullanılır. |
Canlilarin Beslenmesi Hakkinda
Bitkilerde Üreme ve Bitkilerin Gelişmesi
Karada yaşayan birçok bitki eşeyli ve eşeysiz üremektedir. Eşeysiz ü-reme, bir bitkinin gövde, yaprak gibi kısımlarının yeni bitkiyi meydana getirmesidir. Örneğin, çilek, menekşe gibi bitkilerin koparılan parçaları tekrar yeni bitkileri meydana getirir. Süsen, gül gibi bitkiler de çelikleri ile ürerler. Bu parçalar tamamen birbirine benzerler. Bitkiler çoğunlukla eşeyli olarak ürerler. Bu üremede sonucunda bitkilerde tür içi çeşitlilik artar. Örneğin erik, şeftali v.b. gibi bitkilerin üremesi eşeylidir. Bitkilerin eşeyli üreme evrelerine hayat devri denilmektedir. Hemen her bitkinin bir hayat devri vardır. Hayat devrinde gametofitler gametleri, sporofıtler ise sporları oluşturur. Karayosunları, eğreltiotları gibi ilkel tohumsuz karasal bitkilerin hayat devirlerinde serbest yaşayan gametofit döl, spermatozoiti meydana getirir, bunlar yüzerek yumurtaya ulaşır. Karada yetişen gelişmiş tohumlu bitkilerde (elma, kayısı v.b. gibi), sprofıt döl ağacın kendisini temsil eder. Buna karşılık gametofit döl polen (çiçek tozu) ve embriyo hücresini (çiçeğin yumurtalığındaki hücre) meydana getirir. Buradan da anlaşılacağı üzere gametofit evreyi temsil eden polen ve embriyo hücrelerinin ömrü çok kısa ve boyutları çok küçüktür. Tohumlu bitkilerde üreme organı çiçektir |
Canlilarin Beslenmesi Hakkinda
Hayvanların Üreme ve Gelişmesi
Üreme bir türün devamını sağlayabilmesinde etkin bir biyolojik olaydır. Geçmiş jeolojik devirlerde çok güçlü olan ve diğer hayvanlara karşı üstünlük sağlayan birçok hayvan türü üreme yeteneklerine bağlı olarak yok olmuştur. Onların yerini küçük ve güçsüz olan birçok tür almış ve bunlar adeta dünyanın hakimi olmuşlardır. Örneğin, geçmiş jeolojik devirlerde dünyanın hakimi olan Tyrannosaurus rex yumurta ile üremenin dezavantajı olarak yumurtaların kemirgen ve diğer canlılar tarafından tahribi ile nesilleri azalarak yok olmuştur. Buna karşılık yine yumurta ile çoğalan böcekler çok miktarda yumurta vererek ve bunları gizlemeyi başararak hızla dünyaya yayılmışlardır. Hayvanlarda yaygın olarak eşeyli üreme görülür. Ancak tek yumurta ikizlerinin oluşması eşeysiz üremeyle gerçekleşir. Bunun dışında, asıl üreme şekli eşeyli olan bazı ilkel gruplarda zaman zaman eşeysiz üreme de görülür. Bu canlıların vücutlarından kopan herhangi bir parça kendilerini yenileyerek bir canlı oluşturabilir. Rejenerasyon olarak bilinen bu olay, toprak solucanı, planaria ve deniz yıldızı gibi canlılarda görülür. Diğer bir tür eşeysiz üreme şekli tomurcuklanmayla üremedir. Sünger türleri ve hydra tomurcuklanma ile üreyerek gelişirler. Diğer bir eşeysiz üreme tipi partenogenetik çoğalmadır. Eşeyli üremede haploit (n veya yarı sayıda kromozoma sahip) bir yumurta hücresinin gene haploit sayıda bir sperm tarafından döllenmesiyle gerçekleşir. Birçok hayvan türünde erkek ve dişi bireyler ayrı ayrıdır. Dişi bireylerde yumurta büyük, hareketsiz ve besin içermektedir. Buna karşılık erkeler küçük hareketli spermler içerirler. Bazı hayvanlar hem yumurta hem de spermi tek bir evreyle oluştururlar. Bu bireylere hermafrodit denir. Hermafroditlik bütün hayvanlarda görülebilen bir özelliktir. Ancak yüksek omurgalılarda birey her iki cinsin özelliklerini göstermekle bilikte sadece bir eşeyin rolünü üstlenmiştir. Birçok canlı türünde içsel döllenme olmaktadır. Bu durumda spermatozoit dişinin vücuduna alınır ve dişinin içinde döllenme meydana gelir. Yüksek Omurgalılarda (Vertebratlarda ) Üreme Yüksek omurgalılarda erkek ve dişi bireylerde üreme sistemleri farklıdır. Birçok omurgalılarda senenin belli zamanlarında yumurta ve sperm oluşturulur. Buna karşılık insanlarda erkek bireylerde sperm sürekli meydana getirirken dişi bireylerde ayda bir kez yumurta meydana getirilir. İnsan üreme organlarına gonat denilir |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.