ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   19. Yüzyılda Osmanlı Devleti Ve Savasları (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1029545)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 12:54 AM

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti Ve Savasları
 
19. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Savasları

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti
19. yüzyılda Osmanlı Devleti hızla dağılmaya başladı. Bunda Fransız İhtilali'nin sonuçları, Sanayi İnkılâbı ve kapitülasyonlar etkili oldu.

A.FRANSIZ İHTİLALİ ve OSMANLI DEVLETİ'NE ETKİLERİ

1.Fransız İhtilali'nin Nedenleri
İngiltere ve ABD'deki demokrasi ve insan hakları ile ilgili gelişmelerin Fransız halkını etkilemesi
Fransa'da halkın sınıflara ayrılmış olması
Kralın halka baskı yapması, kendisi lüks ve israf içinde yaşaması, halkın ise aşırı derecede yoksul olması
Aydınlanma Çağında yetişen Fransız aydınlarının insan hakları, eşitlik, adalet, demokrasi, hürriyet gibi konularda yazdıkları eserlerin halkı etkilemesi
Fransa'nın 17. yüzyılda girdiği savaşlar ve gereksiz harcamalar yüzünden ekonomisinin bozulması, Kralın halktan yeni vergiler almak istemesi
Bu nedenlerden dolayı 1789'da Paris'te başlayan halk ayaklanması sonunda Fransa'da krallık sona erdi meşrutiyet yönetimi kuruldu.

2. Fransız İhtilali'nin Sonuçları

Fransız İhtilali tüm dünyada yaygınlaşan devletleri ve toplumları siyasi ve sosyal yönden etkileyen önemli sonuçlara yol açtı. Bu sonuçlar şunlardır:
Eşitlik, hürriyet, adalet ve milliyetçilik akımları tüm dünyaya yayıldı. Devletlerin siyasi, hukuki, toplumsal yapısında önemli değişiklikler oldu.
Krallıkların yerini demokrasi yönetimleri almaya başladı. İnsan Hakları Beyannamesi tüm dünyada yayıldı.
Milliyetçilik akımı çok uluslu devletler için yıkım oldu.
Avrupada büyük savaşlara neden oldu.
Osmanlı Devleti çok uluslu bir yapıya sahip olduğundan milliyetçilik akımından çok etkilendi. Azınlıklar bağımsız devletler kurmak için ayaklandılar. İhtilalin Osmanlı Devleti'ne olumlu etkileri de oldu. İnsan hakları, demokrasi, eşitlik, adalet, hürriyet gibi yenilikler Osmanlı toplumunu etkiledi. Tanzimat ve Islahat Fermanı ile I. Meşrutiyet bu etkilenmenin en önemli sonuçlarıdır.

B. 19. YÜZYILDA SİYASİ OLAYLAR

1. Sırp ve Yunan İsyanları

Sırp İsyanı (1804)

Sırplar, din, dil, ticaret hürriyetine sahip olarak yüzyıllarca Osmanlı yönetiminde yaşadılar. Ancak Gerileme Döneminde durum değişti

Osmanlı - Rus ve Avusturya savaşları sırasında Sırbistan'ın savaş alanı haline gelmesi
Sırbistan'a tayin edilen yeniçerilerin ve bazı yöneticilerin halka kötü davranması
Avusturya ve Rusya'nın kışkırtmaları
Milliyetçilik akımının Sırp halkını etkilemesi nedenlerinden dolayı Sırplar 1804'te isyan etti.
İsyan Ruslar tarafından desteklendi. Osmanlı Devleti 1812'de Ruslarla yaptığı Bükreş Antlaşması ile Sırplara bazı ayrıcalıklar tanıdı. Sırplar, 1829'da Ruslarla yapılan Edirne Antlaşmasıyla iç işlerinde bağımsız oldular. 1878 Berlin Antlaşmasıyla da tam bağımsız hale geldiler.

Yunan İsyanı (1821 - 1829)

Osmanlı - Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması (1828 - 1829)
Osmanlı Devleti içinde en fazla ayrıcalığa sahip toplumlardan biri olan Rumlar Atina, Mora Yarımadası ile Ege adalarında yaşıyorlardı. Rumların isyan etmelerinde; milliyetçilik akımı ile Avrupa devletleri ve Rusya'nın kışkırtmaları etkili olmuştur.
Rumların, deniz ticareti sayesinde zenginleşmeleri, Avrupalılar tarafından desteklenmeleri, iyi örgütlenmeleri ve Osmanlı devlet yönetiminde görevler almaları başarıya ulaşmalarını kolaylaştırmıştır.
Osmanlı Devleti, 1821de başlayan Yunan isyanını bastıramadı. Padişah II. Mahmut Mora ve Girit valiliği karşılığında Mısır valisi Mehmet Ali Paşadan yardım istedi. Mehmet Ali Paşa kuvvetleri isyanı bastırdı. Ancak, Rusya ve diğer Avrupa devletleri Rumlara bağımsızlık verilmesini istediler. İstekleri kabul edilmeyince de Navarin'deki Osmanlı ve Mısır donanmasını yaktılar (1827). Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş açtı. Yeniçeri Ocağı'nı yeni kaldırmış olan Osmanlı Devleti savaşı kaybetti. Ruslarla Edirne Antlaşması yapıldı. Buna göre;
Yunanistan'a bağımsızlık verilecek, Sırbistan, iç işlerinde bağımsız olacak
Osmanlı Devleti, bazı topraklarını Rusya'ya verecekti

2. Mısır ve Boğazlar Sorunu (1831 - 1841)

Yunan Devleti kurulunca, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'ya vaad edilen Mora valiliği verilemedi. Mehmet Ali Paşa Mora yerine Suriye valiliğini istedi. İsteği kabul edilmeyince de isyan etti. Mısır kuvvetleri, üzerlerine gönderilen kuvvetleri yenerek Konya'ya kadar ilerlediler. II. Mahmut Avrupa devletlerinden yardım istedi. Bu isteğe yalnızca Rusya olumlu cevap verdi. Rusların İstanbul'a gelmesinden korkan İngiltere ve Fransa'nın araya girmesiyle Kütahya Antlaşması imzalandı (1833).
Buna göre; Mehmet Ali Paşaya Mısır valiliğine ek olarak Girit ve Suriye valiliği, oğlu İbrahim Paşa'ya da Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilecekti.
Kütahya Antlaşması iki tarafı da memnun etmedi. II. Mahmut yeni bir savaş durumunda İngiltere ve Fransa'ya güvenemediğinden Rusya ile Hünkar İskelesi Antlaşması'nı yaptı Buna göre;
Osmanlı Devleti bir savaşa girecek olursa Rusya Asker göndererek yardım edecekti.
Rusya bir savaşa girecek olursa Osmanlı Devleti Rusya'nın isteğine göre Boğazları kapatacaktı.
Antlaşma sekiz yıl yürürlükte kalacaktı.
II. Mahmut 1839'da Mehmet Ali Paşa üzerine bir ordu gönderdi. Ancak gönderilen ordu Nizip Savaşı'nda yenildi. Hünkar İskelesi Antlaşması gereği Rus donanması İstanbul'a geldi. İngiltere ve diğer Avrupa devletleri araya girdi. Bunun üzerine Londra Antlaşması ile Mısır sorunu çözüldü (1840). Buna göre;
Mısır'ın yönetimi Mehmet Ali Paşa ve oğullarına bırakıldı.
Mısır'ın dış işlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı kalması ve yıllık vergi ödemesi kabul edildi.
1841'de Hünkar İskelesi Antlaşması'nın süresi bitti. İngiltere ve Fransa'nın girişimleri ile Londra'da bir konferans toplandı ve Londra Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. Buna göre;
Boğazların yönetimi Osmanlı Devleti'nde kalacak
Barış zamanında Boğazlar savaş gemilerine kapalı, ticaret gemilerine açık olacaktı.

3. Kırım Savaşı (1853 - 1856)

Osmanlı Devleti Mısır sorununu çözdükten sonra Tanzimat Fermanı ile bir dizi yenilik hareketlerine girişti. Osmanlı Devleti'nin güçlenmesini istemeyen Rusya, İngiltere'ye Osmanlı topraklarını paylaşmayı teklif etti. İngiltere siyasi ve ticari çıkarlarından dolayı bu teklifi reddetti.
Bunun üzerine Rusya, Osmanlı Devleti'ni tek başına parçalamaya karar vererek kabul edilemez isteklerde bulundu. Bu istekler;
Kudüs'te Katoliklere verilen hakların Ortodokslara da verilmesi (Kutsal yerler sorunu)
Osmanlı sınırları içinde yaşayan bütün Ortodoksların Rusya'nın himayesine verilmesi
Boğazlarla ilgili olarak Hünkar İskelesi Antlaşması'na benzer yeni bir Antlaşma yapılmasıydı.
İngiltere ve Fransa ile anlaşan Osmanlı Devleti, Rus isteklerini reddetti. Bunun üzerine Rusya, Kafkasya ve balkanlardan saldırıya geçti (1853). Osmanlı ordusu hem Balkanlarda hem de Kafkasya'da Rus ordusunu yendi. Ruslar Sinop limanında demirli bulunan bir Osmanlı donanmasını yaktı (1853).
İngiltere ve Fransa ile İtalya'daki Piyemonte Hükümeti Osmanlı Devleti'ne destek amacıyla asker gönderdi. Müttefik kuvvetler Kırım'a çıkarma yaptılar. Zor durumda kalan Rusya barış istedi. Paris Antlaşması imzalandı. Buna göre;
Osmanlı Devleti, Avrupa devleti sayılacak, Avrupa devletler hukukundan yararlanacak, Toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altında olacak
Karadeniz'de hiçbir devlet tersane ve donanma bulundurmayacak
Boğazlar 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesine göre yönetilecekti.
Osmanlılar galip devlet olmasına rağmen Antlaşmanın Karadeniz'le ilgili Maddesinden dolayı yenik devlet durumuna düşmüştür. Rusya, elde ettiği kazançlarının çoğunu kaybetmiştir. Antlaşmanın sonuna Islahat Fermanı da eklenmiştir.

4. 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı ve Berlin Antlaşması

Paris Antlaşmasına rağmen Rusya emellerinden vaz geçmedi. Avrupa'daki gelişmelerden yararlanarak Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini gerçekleştirmek amacıyla yeniden harekete geçti. Balkanlı ulusları kışkırttı. Bosna - Hersek'te isyanlar çıktı. Avrupa devletlerinin isteği ile İstanbul ve Londra'da toplanan konferanslarda Osmanlı Devleti'nden Sırbistan, Romanya ve Karadağ'a bağımsızlık, Bosna Hersek ve Bulgaristan'a özerklik verilmesi, Hristiyanların yaşadığı yerlerde ıslahat yapılması istendi.
Osmanlı Devleti, Avrupa devletlerini etkilemek ve isyanları önlemek için meşrutiyeti ilan etti. Bun rağmen Avrupa devletleri isteklerini yeniledi. Osmanlı Devleti bu istekleri kabul etmeyince de Rusya, Osmanlı Devleti'ne savaş açtı (1878).
Osmanlı Devleti, Kafkasya ve Balkanlarda bazı başarılar kazandıysa da Ruslar doğuda Erzurum'a batıda ise İstanbul önlerinde Çatalca'ya kadar ilerledi.
Osmanlı Devleti barış istedi. Ruslarla Ayastefanos Antlaşması yapıldı. Bu antlaşmayla Ruslar, Osmanlı Devleti'ni istediği gibi parçaladı.
Ancak Avrupa devletleri bu durumu tanımayarak Berlin'de yeni bir konferans topladılar. Konferans sonunda Berlin Antlaşması imzalandı. Buna göre;
Romanya, Karadağ ve Sırbistan'a tam bağımsızlık verilecek, Bulgaristan iç işlerinde bağımsız bir prenslik olacaktı.
Kars, Ardahan ve Batum Ruslara bırakılacak. Teselya Yunanistan'a verilecekti.
Bosna - Hersek'in yönetimi geçici olarak Avusturya'ya bırakılacaktı.
Bu antlaşmadan sonra İngiltere ve Fransa Osmanlı toprak bütünlüğünü koruma politikasından vazgeçtiler. Bunun sonunda;
1878'de Kıbrıs'ı üs olarak alan İngiltere 1882'de Mısır'ı da işgal ederek Hindistan yolunu güvenceye aldı.
1830'da Cezayir'i işgal etmiş olan Fransa, 1881'de Tunus'u da işgal etti.
Bundan sonra Osmanlı Devleti'nin dağılması hızlanarak devam etti.

C. 19. YÜZYILDA YAPILAN YENİLİKLER ve DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI

19. yüzyılda Osmanlılar batıyı daha iyi anlamaya ve daha köklü ıslahatlar yapmaya çalıştılar. Bu ıslahatlar üzerinde özellikle Fransız İhtilali'nin sonuçları etkili oldu.
1. II. Mahmut Döneminde Yapılan Yenilikler
II. Mahmut'un ilk yıllarında Alemdar Mustafa Paşa, yeniliklere destek bulmak için âyanlarla Sened-i İttifak Antlaşmasını yaptı (İlk kez hükümdarın yetkilerinde kısıtlama olmuştur). Nizam-ı Cedit ordusuna benzeyen Sekbanı Cedit ordusunu kurdu. Ancak bir yeniçeri isyanı sonunda Alemdar öldürüldü. Sekbanı Cedit Ocağı da kaldırıldı.
II. Mahmut Eşkinci Ocağı adıyla yeni bir ordu daha kurdu. Ancak, bu ordu da yeniçerilerin tepkisi sonucu kaldırıldı.
II. Mahmut yenilikler konusunda iyice hazırlandı. Yeniçerilere karşı topçu ocakları ile halkı ve ulemayı yanına çekti. 1826'da Yeniçeri Ocağı'nı kaldırarak (Vakayı Hayriye) yeniliklerin önündeki en önemli engeli ortadan kaldırdı. Bundan sonra yenilikler hızlandı.

a. Askeri alanda Yapılan Yenilikler

Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir ocak kuruldu. Orduya subay yetiştirmek amacıyla Harp Okulu açıldı. Avrupa'dan subay ve uzmanlar getirildi.
b. İdari ve Sosyal Alanda Yapılan Yenilikler
Divan örgütü kaldırılarak yerine bakanlıklar (nazırlıklar) kuruldu. Yenilikler için askeri, adli ve idari meclisler oluşturuldu.
Valiler doğrudan merkezden atandı. Köy ve Mahalle için muhtarlıklar kuruldu.
Memurlara rütbe ve nişan verildi, Dahiliye (iç işleri), ve hariciye (dış işleri) olarak ikiye ayrılıp maaş bağlandı. Ceket, pantolon ve fes giyme zorunluluğu getirildi.
Askeri ve mali amaçlı olarak ilk nüfus sayımı yapıldı.
Polis teşkilatı ile posta teşkilatı kuruldu.
Müsadere usûlü (devletin kişilerin mallarına el koyması) kaldırılıp özel mülkiyet güvenceye alındı.
Takvim-i Vekayi adıyla ilk resmi gazete çıkarıldı.

c. Eğitim ve Sağlık alanında Yapılan Yenilikler

İstanbul'da ilköğretim zorunlu oldu.
Rüştiye (ortaokul) okulları açıldı. Ayrıca devlet memuru yetiştirmek için okul açıldı.
Avrupa'ya öğrenci gönderildi. Tercüme odası kuruldu. Yabancı dil öğreten okul açıldı.
Askeri tıp okulu açıldı. Karantina tedbirleri alındı.

2. Tanzimat ve Islahat Fermanları

II.Mahmut'un yerine geçen oğlu I. Abdülmecit yenilikleri devam ettirmek istiyordu. Bu amaçla Mustafa Reşit Paşa'yı sadrazamlığa getirdi.
Mustafa Reşit Paşa yapılacak yeniliklerin esaslarını belirleyen Tanzimat Fermanını ilan etti. Tanzimat Fermanı ile;
Bütün vatandaşların can, mal, namus güvenliği devlet tarafından sağlanacak,
Herkesten gelirine göre vergi alınacak,
Askerlik vatan görevi olacak ve belli bir düzene konacak,
Mahkemeler halka açık olacak ve hiç kimse yargılanmadan cezalandırılmayacaktı.
Fermanın ilanından sonra, içeriğine uygun olarak, devlet yönetimi, maliye, adliye ve askerlikle ilgili kanunlar hazırlandı. Islahatlar yapıldı. Tanzimat Fermanı ile;
Padişahın yetkileri kısıtlandı. Kanun üstünlüğü ilkesi kabul edildi. Demokratikleşme hızlandı.
Toplumunda eşitliğin, birlik ve bütünlüğün sağlanması hedeflendi.
Mısır sorunu ve Boğazlar konusunda Avrupa devletlerinin desteği sağlanmaya çalışıldı.
Azınlık isyanlarının önlenmesi ve Avrupa devletlerinin Osmanlı iç işlerine karışması engellenmek istendi.
Ancak başarılı olunmadığı gibi bu sorunları daha da arttırdı.

Islahat Fermanı

Tanzimat Fermanı'nın eksikliklerini gidermek amacıyla hazırlandı. Ferman Paris Konferansı sırasında yayınlandı. Buna göre;
Hristiyanların devlet memuru olabilmesi, devlet okullarında okuyabilmesi kabul edildi. Azınlıklara kilise ve okul açma izni verildi.
Azınlıklar Askerlik görevini para (bedel) ödeyerek yapabilecekti.
Islahat Fermanı ile Avrupalıların, Osmanlı iç işlerine karışması engellenmek istenmiştir. Ayrıca toplumda eşitliği sağlamak, azınlıkları devlet yönetimine ısındırmak hedeflenmiştir. Ancak istenilen sonuç alınamamış, üstelik azınlıklar Müslümanlardan daha ayrıcalıklı hale gelmiştir.

3. I. ve II. Meşrutiyet

I. Meşrutiyet
Tanzimat ve Islahat Fermanları Osmanlı Devleti'ndeki sorunları çözmeye yetmedi. Azınlıklar yeni hak talepleriyle isyan etmeye devam ettiler. Namık Kemal, Ziya Paşa gibi aydınların başını çektiği Jön Türkler (Genç Osmanlılar) ülkenin ancak meşrutiyet yönetimi ile kurtulacağına inanıyorlardı.
Onlara göre; demokratik meclisler oluşturulmalı, halk seçeceği temsilciler aracılığıyla yönetime katılmalı, padişahın yetkileri kısıtlanmalı, toplumda din, dil, ırk ayrımı yapılmamalıydı.
Genç Osmanlı aydınları bazı subayların da desteğini alarak Meşrutiyeti ilan edeceğine dair söz veren II. Abdülhamit'in tahta çıkmasını sağladılar (1876).
II. Abdülhamit, Mithat Paşa'yı sadrazamlığa getirdi. Mithat Paşa başkanlığında oluşturulan bir kurul önce bir anayasa (Kanuni Esasi) hazırladı. Ve Meşrutiyet ilan edildi. 1876'da I. Meşrutiyet dönemi başladı. Anayasaya göre;
Meclisi açma ve kapama yetkisi padişaha ait olacaktı.
Halkın seçeceği vekillerden oluşacak bir Mebuslar Meclisi ile, padişahın seçeceği kişilerden oluşacak, Âyan Meclisi oluşturulacak, yasama yetkisi bu meclislerde olacaktı.
Yasalar padişah tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecekti.

I. Meşrutiyetin îlanı ile

Halk ilk kez yönetime katılma hakkı elde etti. Padişahın yetkilerinde kısıtlanmalar oldu.
Osmanlı Devleti ve Türk tarihinin ilk anayasası yapıldı.
Buna rağmen yasaların padişah tarafından onaylanırsa yürürlüğe girecek olması, padişahın meclisi açma ve kapama yetkisinin olması, tam demokrasiye geçişi engellemiştir.

II. Meşrutiyet

II. Abdülhamit meşrutiyet yanlısı değildi. 1877-1878 Osmanlı - Rus Savaşı'nı bahane ederek meclisi kapattı ve baskıcı bir yönetim uygulamaya başladı.
Buna rağmen genç Türk aydınları mücadelelerine devam ettiler. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni kurdular. Özellikle genç subaylar arasında taraftar bulan İttihat ve Terakkiciler Balkanlardaki karışıklıkların artması ve Avrupa devletlerinin yeni isteklerde bulunması üzerine Makedonya'da ayaklanma başlattılar.
II. Abdülhamit Kanuni Esasi'yi yeniden yürürlüğe koydu. Böylece II. Meşrutiyet dönemi başladı. Seçimler yapıldı. Meclis çalışmalarına yeniden başladı.
II. Meşrutiyet'in ilanından bir süre sonra meşrutiyet karşıtları İstanbul'da büyük bir isyan çıkardılar. 31 Mart Olayı olarak bilinen isyan, Selanik'te oluşturulan Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Bütün bu karışıklıklar sırasında,
Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.
Girit Yunanistan'a bağlandı.
Avusturya, Bosna - Hersek'i resmen topraklarına kattığını ilan etti

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 12:54 AM

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti Ve Savasları
 
19. yüzyıl Sırp Isyanı

18. yüzyıl'da Sırp isyanları

18. yüzyılın sonlarına doğru, gerek yabancı devletlerin Sırplar'ı Osmanlı Devleti aleyhine tahriklerinin artması ve gerekse Osmanlı yönetiminin bozulması sonucu Sırbistan'da karışıklıklar ve isyan hareketleri başladı.Devletin Sırplara yaptığı zulüm,Avusturya-Osmanlı savaşlarında savaş alanınn Sırbistan olmasıda bunda etkendir.

Destekleyen Devletler

Sırplar'ın Osmanlı Devleti aleyhine tahrik eden devletlerin başında Rusya ve Avusturya geliyordu. Ayrıca, 18. yüzyılın sonlarında, 1789 Fransız İhtilali'nin getirdiği fikir akımları da Sırplar'ı Osmanlı Devleti aleyhine harekete sevk etti. Bütün bu etkilere, Belgrad'da Sırplar'a yapılan yeniçeri zulmü de eklenince, Sırp isyanı için uygun ortam olgunlaşmış oldu.
19. yüzyıl

4 Şubat 1804'de yeniçerilere karşı başlatılan Sırp İsyanı'nın ana sebebi bağımsızlık elde etmekti. Sırplar'ın diğer gayesi de Bosna-Hersek'teki Hristiyanları Sırp İhtilali'ne katılmaları için ayaklandırmak ve böylece Karadağ ile birleşip büyük bir Sırbistan kurmaktı. Bu düşünce zaman zaman Avusturya ve zaman zaman da Rusya tarafından teşvik ve destek gördü. Daha sonra Osmanlı Devleti'nden kopanlan tavizler ve özellikle genel af ilanı; Sırplar tarafından muhtar ve hatta bağımsız bir Sırp Devleti kurulmasının zamanı geldiği şeklinde değerlendirildi.

Kara Yorgi ve Skupçina ve Baş Knez Olması

Bu düşüncenin sonucu olarak yapılan Sırp tekliflerinin Osmanlı Devleti tarafından reddedilmesi üzerine, isyancıların lideri Kara Yorgi, Sırp Millet Meclisi'ni (Skupçina) topladı. Skupçina, Kara Yorgi'yi Baş Knez seçerek Sırbistan'ın istiklalini sağlayıncaya kadar Osmanlı Devleti ile savaşmaya karar verdi.

Rusların Eflak ve Boğdana girmesi

Bu sıralarda Ruslar, Eflak ve Boğdan'a girdiler ve 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı de başladı. Çar, Sırp asilerine, Türklere karşı beraber savaşmak için anlaşma teklifinde bulundu. Bu teklifin kabul edilmesi ve Rusya'nın Sırp asilerine yardımı ile isyanların yeni bir safhası da başlamış oldu.

Bosnaya Hücumları

Sırp asileri, Ruslardan gördükleri destek ve teşvikler sonucu, Bosna'ya hücum ettiler. Drina Nehri'ni geçen Sırplar; Bosna'ya ait Yadar, Rodiyavana ve daha birkaç nahiyeyi aldılar ve hatta Kuzey Bosna'da bulunan Böğürdelen Kalesi'ni zapt ederek halkını kılıçtan geçirdiler. Böğürdelen katliamından sonra, Drina bölgesinde bulunan daha birkaç Bosna arazisi ve halkı Sırp asilerinin hücum, yağma ve baskısına maruz kaldı.

Bosnaya müslümanların ilticası

Bu olaylar sonucu, Karadağ ve Sırbistan'da yaşayan çok sayıda Müslüman, Bosna'ya iltica etmek zorunda kaldı. Ancak tüm bu gelişmelere ve saldırılara rağmen Bosna halkı, Bosna'yı korumak için saldırılara karşı koydu ve mücadelesini sürdürdü. Hatta, Banyaluka ve civarında Sırplar lehine reaya tarafından başlatılan bazı ayaklanmaları da bastırdı.

Bosnalıların Uyanması ve Savaş Hazırlıkları

Sırplar'ın ve Kara Yorgi'nin gerçek amacını başlangıçta anlayamayan Bosnalılar, bu amacı kısa sürede fark ettiler ve Sırp saldırılarına karşı genel bir harp hazırlığına başladılar.
1807 yılında kaptanlar, beyler ve diğer Bosna ileri gelenleri eyaletin merkezi olan Travnik'te toplanarak Vali Mehmet Hüsrev Paşa'ya Bosna'yı ve dinlerini ölünceye kadar savunacaklarına dair söz verdiler. Toplantı ve alınan kararlardan sonra, ihmal edilen kalelerin tahkimatına başlandı. Hudut bölgelerinde zarar gören halka, mal ve canlarının güvenliğini korumaları için silah dağıtıldı.
Sırbistan'a karşı hazırlıklar devam ederken 1808 yılında Sırplar, Bosna'daki Ortodoks reayı ayaklandırmak için teşebbüse geçtiler ve bunda sınırlı da olsa muvaffak oldular. Özellikle Gradikça halkının ayaklanmaya katılmaları bütün Sava Nehri boyunca birçok Hristiyan halkın da bu ayaklanmaya katılmasına sebep oldu. Bosna beyleri bu isyanları yer yer bastırmaya muvaffak oldular.

Ruslarla Harp ve Sırbistanın Saldırıları ve Osmanlının ricatı

1809 yılı baharında Ruslarla harp yeniden başlayınca, Sırplar; Karadağlılarda birlikte Bosna-Hersek'te taarruza geçtiler. Kara Yorgi, 1806 yılında olduğu gibi, bu defa da Karadağ ile birleşmek ümidiyle Yenipazar istikametinde hücumlarını artırdı. Gladniça'yı ve Bosna'dan Rumeli'ye giden yolların kavşak noktası olan Senice'yi ele geçirdi. Bosna halkı ve beyleri, Sırp saldırılarına karşı mücadelelere devam ederken, Osmanlı Devleti, Niş'te bulunan Serasker Hurşid Paşa'yı Sırp problemini çözmek için görevlendirdi. Bosna Valisi İbrahim Hilmi Paşa ve 30.000 kişilik Bosna Ordusu (Ordunun dörtte birini Hristiyan reaya teşkil ediyordu.) ile Niş'ten hareket eden Serasker Hurşid Paşa, koordineli olarak Sirbistan'a hücuma geçtiler. Bosna ve Osmanlı birlikleri, 10 Temmuz 1810'da Drina'yı geçti ve Belgrad üzerine yürüdü. Ancak, Rusların Sırplar'a yardımı sebebiyle Belgrad ele geçirilemedi. Hurşid Paşa geri çekilmeye mecbur kaldı. 1810 yılı Kasım ayına kadar devam eden bu savaşlar, kış mevsiminin yaklaşması sebebiyle nihayet buldu. 1810-1811 yılını her iki taraf hazırlıkla geçirdi. Bu gelişmeler ve Ruslar'dan gelen yardım ve destekler, tüm Sırbistan'ın bir idare altında birleştirilmesi ümidini uyandırdı. Karadağ'da Sırplara katıldı. Kara Yorgi, Napolyon ile mektuplaşmaya başladı ve ona Avusturya'daki bütün Sırplar'ı da isyan ettirmeyi vaat etti. Avusturya ise. buna muhalefet gösterdi.
Sırbistan sorunu, giderek Rusya ve Avusturya arasında bir anlaşmazlık konusu halini almaya başladı. Kara Yorgi, gelişen durumdan da istifade ederek Aralık 1808'de kendisini bütün Sırpların başkanı ilan ettirdi ve verasete dayanan Sırp monarşisini kurdu. Avusturya Başbakanı Metternich, doğmakta olan Sırbistan hakkında şunları söyledi: "Doğmakta olan Sırbistan, Rusya ile Avusturya arasında bir oyuncaktan başka bir şey değildir. Böyle olmaktan ise Sırbistan'ın Türkler'de kalması daha hayırlıdır." Görüldüğü gibi Avusturya, bölgenin Rusya'nın kontrolü altına girmesine karşıdır. Belgrad'taki Rus temsilcisinin düşüncesine göre de: "Büyük devletler yanında Sırbistan Umman'da bir katre" idi.

Bükreş Anlaşması

Ruslar, 1812 Bükreş Antlaşmasına kadar Sırplarla işbirliği yapmaya devam ettiler ve antlaşma metnine Sırbistan'ın muhtariyeti hakkında yoruma açık bir de madde koydurttular. Bükreş'te Antlaşmasında yer alan ve Sırplar'a bazı imtiyazlar verilmesini öngören bu gelişme, önemli bir yenilik idi ve uluslararası bir vesikada ilk defa yeralıyordu. Rusya, bununla müteakip safhalarda yapacağı müdahaleler için hukuki gerekçe hazırlanmış oluyordu. Bahse konu antlaşmanın sekizinci maddesi Sırbistan ile ilgili olup Sırbistana; içişlerine serbesti kazandırmakta; sorunların Osmanlı Devleti ile karşılıklı görüşmeler yoluyla çözülmesini öngörmekte ve kapalı da olsa muhtariyete varan bir bağımsızlık getirmekte idi.
Sırplar, Bükreş Antlaşmasının kendilerine sağladığı imkânlarla yetinmediler ve tepki gösterdiler. Diğer bir ifade ile Kara Yorgi'nin liderliğinde bağımsız olmalarını istediler. Bu istekler ve gelişmeler, Osmanlı Devleti'nin Sırbistan'a müdahalesini gerektirdi. Osmanlı kuvvetlerine yenilen Kara Yorgi, Sırbistan'ı terk etti ve Avusturya'ya sığındı.

Viyana Kongresi

Sırplar daha sonra toplanan Viyana Kongresi'ne bir heyet gönderdiler ve Avrupa Devletleri'nin lehlerine müdahalelerini istediler. Avusturya, muhtar veya bağımsız bir Sırbistan'ın kullanılması inisiyatifini Ruslar'a kaptırdığı için konuya muhalif oldu ve Sırpların istediği sonuç da bu sebeple alınamadı.
Yeniden Sırp İsyanı

Viyana Kongresi'nden bir sonuç alamayan Sırplar, tekrar isyan ettiler ve hareketleri Ruslar tarafından desteklendi. Rusya ile yeni bir savaş istemeyen ve bölgeye yönelik muhtemel bir Rus müdahalesine engel olmak isteyen Osmanlı Devleti, Miloş Obrenoviç'i Baş Knez tanıdı ve Sırplar'a bazı imtiyazlar verilmesini kabul etti. Buna göre; halk tarafından seçilecek on iki knez, diğer knezleri seçecekler; adaleti sağlayacaklar ve vergi toplayacaklardı. Ayrıca kilise ve okullar için de geniş ölçüde haklar tanındı.

Sırbistan'a imtiyazlı bir prenslik verilmesi

Sırp İsyanı, Osmanlı Devleti'nin içerden parçalanma ve dağılmaya başlaması; devletin kendi tebaasından bir topluluğa karşı ilk defa olarak mücadeleyi terk etmesi ve onun isteklerini kabul etmek zorunda kalması; hepsinden önemlisi Sırbistan'ın imtiyazlı bir prenslik durumuna gelmesi ve devletin bunu resmen tanıması, Osmanlı Devleti için adeta bir dönüm noktası teşkil etti.

Sırbistan'a Bağımsızlık Verilmesinin Etkileri

Sırplar'ın bu durumu ve elde ettikleri sonuçlar; diğer Hristiyan reaya için Osmanlı Devleti aleyhine kötü örnek teşkil etti ve Sırbistan'ın bağımsızlık hareketi; özellikle Yunan bağımsızlık hareketini tahrik etti. Bu gelişmeler, bağımsız Yunanistan'ın kuruluşunu çabuklaştırdı ve 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması ile Yunanlılar bağımsızlıklarını elde ettiler. Bağımsız bir Yunan Devleti'nin kuruluşu, Osmanlı Devleti'nin dağılmasının da başlangıç noktasını oluşturdu. Yunan Krallığı'nın kurulması, çeşitli milliyetlere bağlı topluluklardan kurulmuş olan Osmanlı Devleti halkı için bir emsal teşkil etti.

Edirne Antlaşması

Kısacası, Osmanlı Devleti, 1829 Edirne Antlaşması ile sadece toprak kaybetmekle kalmadı, artık Rusya'yı yenmek ve onu zararsız duruma sokmak için beslediği tüm ümitlerini de kesin olarak kaybetti. Bundan böyle Osmanlı devleti'nin devamı, kendi kuvvetinden çok, devletler arasındaki muvazene prensibinin yürürlük değerine bağlı idi.
Sırp İsyanları, sınırlı bir faaliyetten ziyade bir milli akımlar mücadelesi şekline dönüşmüş ve tüm Balkanlar'ı ve Balkanlı Ulusları kısa sürede etkisi altına almıştır. Sırplar, 1804 yılından itibaren her fırsatta Bosna-Hersek halkını da isyana teşvik etmişler ve zorlamışlardır. 1809 Türk-Rus Harbi'nde Rusların yanında yer alan ve Karadağlılar ile müşterek hareket eden Sırplar, Bosna-Hersek halkı üzerinde baskı yaptılar ve onları kendi saflarında harekata zorladılar. Ancak, bu tahriklerin Bosna-Hersek halkı üzerinde başlangıçta pek tesiri olmadı. Bunda halkın çoğunluğunun Müslüman olmasının etkileri büyüktü. Ne var ki, Osmanlı yönetim hataları ve zamanla gelişen milli akımlar, bu bölge halkını da etkilemeye ve Osmanlı Devleti'ne cephe almaya zorladı.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 12:54 AM

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti Ve Savasları
 
1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı (Bükreş Antlaşması)

Tarih 1806-1812
Bölge Eflak, Boğdan, Doğu Anadolu
Çanakkale boğazı
Sonuç Bükreş Antlaşması

Taraflar

Osmanlı İmparatorluğu
Rusya İmparatorluğu

Kumandanlar

III. Selim
II. Mahmut Aleksandr Prozorovski

Pyotr Bagration
Nikolay Kamenski
Mihail Kutuzov

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında birçok cephelerde savaşılmış bir savaştır. Napolyon Bonapart'ın önderliği altındaki Fransa'nın Avrupa'da başlattığı savaşların (Napolyon savaşları) arka planında yer aldı.
Osmanlı padişahı III. Selim'in saltanatı döneminde 1792-1805 yılları arasında Osmanlı Devleti ve Rusya barış içinde yaşamışlardı. Hatta Osmanlı Devleti Mısır'ı işgal eden Fransa'ya karşı İngiltere ve Rusya'yla işbirliği yaptı. 24 Eylül 1805 tarihinde Osmanlılar Ruslarla yeni bir dostluk antlaşması imzaladılar. Ancak bu antlaşmanın imzasından kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti ve Rusya arasında yeni bir anlaşmazlık çıktı. Rusya Osmanlıların Rus yanlısı Eflak ve Boğdan beylerini görevden almasından hoşnut değildi. 40.000 civarında Rus askeri Eflak ve Boğdan'a girdi. III. Selim 22 Aralık 1805 tarihinde boğazları kapattı ve Rusya'ya savaş ilan etti. Rus donanması Osmanlı donanmasını 11 Mayıs 1807 tarihinde Çanakkale boğazı civarında 19-29 Haziran 1807 tarihleri arasında da Limni adası yakınında civarında yendi.
Bu arada 29 Mayıs 1807 tarihinde Kabakçı Mustafa isyanı sonucu III. Selim Osmanlı tahtından indirilmiş ve yerine IV. Mustafa tahta geçmişti. IV. Mustafa'nın saltanatı boyunca Osmanlı sarayında büyük bir kargaşa yaşandı. Yeniçeriler saraya hakim oldular. 28 Temmuz 1808 yılında taht tekrar el değiştirdi. IV. Mustafa'nın yerine II. Mahmut geçti. Osmanlılar İngiltere ile 1809'da bir antlaşma yaparak Ruslarla savaşa devam kararı aldılar. Rusların Fransa ile olan sorunları, Osmanlı Devleti ordularının yıllarca süren savaştan yorgun düşmesi yüzünden iki devlet de barış imzalamaya mecbur kaldılar.
28 Eylül 1812 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile Rusya, Eflak ve Boğdan'dan çekilecek, Besarabya bölgesi ise Ruslara bırakılacaktı. Osmanlılar Bosna ve Eflak'dan 2 yıl vergi almayacak, Sırplar kendi içlerinde serbest kalacaktı. Tuna nehrinde hem Osmanlı hem de Rus gemileri serbestçe dolaşabilecekti. Prut ve Tuna nehirlerinin sol sahilleri iki ülke arasında sınır kabul edilecekti.
Ayrıca,Kuban Irmağı ağzından güneyde Bzıb (Psıb) Irmağı ağzına değin uzanan Çerkesya kıyılarının denetimi,Anapa Kalesi ile birlikte Osmanlılara geri verildi.Buna karşılık Bzıb ve Rioni Irmakları (Poti) arasındaki Karadeniz kıyıları ve Gürcü toprakları Ruslara bırakıldı

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 12:54 AM

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti Ve Savasları
 
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı(Edirne Antlaşması)

Tarih 1828-1829
Bölge Eflak,Bulgaristan, Kars, Erzurum
Sonuç Rusya İmparatorluğu'nun zaferi
Edirne Antlaşması

Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu
Rusya İmparatorluğu

Kumandanlar
Ağa Hüseyin Paşa
Petro Wittgenstein
I. Nikolay

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı Navarin Deniz Savaşı'nı takiben Rusya'nın Yunanlıların bağımsızlığını desteklemesi yüzünden çıkmış bir savaştır. Osmanlı padişahı II. Mahmut 20 Ekim 1827 tarihinde İngiliz, Fransız ve Rus donanmalarının Navarin'de Osmanlı-Mısır donanmalarını yakmalarını protesto etmek için Rusya'yla yapılmış olan Akkerman Sözleşmesini iptal etti ve Çanakkale Boğazını Rus gemilerine kapadı. Bunun üzerine başlayan savaşın ilk aylarında Rus komutanı Petro Wittgenstein Osmanlı toprağı olan Eflak'a girerek Bükreş'i ele geçirdi. Rus çarı I. Nikolay da Tuna nehrini geçerek Dobruca'ya yürüdü. Şumnu, Varna ve Silistre kalelerini kuşattı.
Karadeniz filolarının desteğiyle Varna kalesine saldıran Ruslar 29 Eylül'de Varna'yı teslim aldılar. Ancak Şumnu kalesini uzun süren bir kuşatmaya rağmen Osmanlıların büyük bir cesaretle yaptıkları savunma sonucu ele geçiremediler. Her iki taraf ta açlık ve hastalık sonucu çok sayıda kayıplar verdi. Kışın yaklaşması dolayısıyla Ruslar kendilerine ait olan Besarabya'ya geri çekildiler.

7 Mayıs 1829'da Rus ordusu 60.000 askerle tekrar saldırıya geçerek Silistre'yi kuşattı. II. Mahmut 40.000 kişilik bir orduyu Varna'nın yardımına gönderdi. Ancak bu ordu Ruslara yenik düştü. 19 Haziran'da Silistre de Ruslara teslim oldu. Bu arada Kafkas cephesinde İvan Paskeviç komutasındaki Rus ordusu Ahıska,Ardahan,Posof, Erivan, Kars ve 27 Haziran 1829'da Erzurum'u ele geçirdi. 2 Temmuz'da 25.000 askerlik bir Rus ordusu Balkanları boydan boya geçerek Burgaz'ı ve Sliven'i teslim aldılar. 28 Ağustos'ta Edirne'ye kadar ilerleyen Rus ordusu İstanbul'un sadece 68 kilometre uzağına ulaştı. Padişah II. Mahmut 14 Eylül 1829'de Rusların bu ilerlemesini durdurmak için koşulları çok ağır olan Edirne Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 12:55 AM

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti Ve Savasları
 
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı(93 Harbi)

Tarih 1877-1878
Bölge Balkanlar ve Kafkasya
Sonuç Rusya İmparatorluğu'nun zaferi
Berlin Antlaşması

Taraflar

. Osmanlı Devleti
Rusya İmparatorluğu
Romanya
Sırbistan
Opılçentsi (Bulgar gönüllüler)
Karadağ

Kumandanlar

. Ahmed Muhtar Paşa
. Osman Nuri Paşa
. Süleyman Paşa
. Mehmet Ali Paşa
. Veysel Paşa
. Abdülkerim Nadir Paşa

. Nikolay Nikolayeviç
. Mihail Skobelev
. Mihail Loris-Melikov
. Iosip Gurko
. İvan Lazarev
I. Carol
Kosta Protić

Güçler
.250.000 asker
400.000 asker

http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg

93 Harbi ya da 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı padişahı II. Abdülhamit döneminde yapılan bir Osmanlı-Rus savaşıdır. Rumi takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilinir. Hem Tuna Cephesi'nde, hem de Kafkasya Cephesi'nde savaşılan 93 Harbi Osmanlı Devleti için büyük bir yenilgiyle sonuçlanmış; hem büyük bir toprak kaybına neden olmuş, hem de Rus ordusunun İstanbul'un eşiğine (Yeşilköy) kadar ilerleyerek[2] Osmanlı Devleti'nin varlığını tehdit etmesiyle sonuçlanmıştır.

Savaşı hazırlayan koşullar

93 Harbi'nin en önemli nedenleri arasında Rusya'nın Balkanlar'da yaşayan Ortodoks dinine bağlı Osmanlı vatandaşları (Rum, Bulgar, Sırp, Ermeni ve Romen) üzerindeki etkisini arttırma amacı sayılabilir. İngiltere ve Fransa Rusların güçlenmesini istemediklerinden dolayı bu savaşta Osmanlıları desteklediler.

Osmanlı hazinesi Sultan Abdülmecit'in döneminden beri yapılan aşırı harcamalar sonucu Avrupa'ya karşı ağır bir şekilde borçlanmıştı ve bu borçları ödeyebilmek için Balkanlardaki vergileri yükseltmişti. Bu ağır vergiler Balkan halkları arasında hoşnutsuzluk yarattı. Ayrıca Kafkaslar'dan Ruslar tarafından Çerkes Sürgünü sonucu göçe zorlanan Çerkez ve Abhaz gibi Müslüman gruplar Balkanlar'da yerleştirilmiş bu göçmenlerle Balkanlar'ın yerlisi olan Hristiyanlar arasında büyük bir düşmanlık ortaya çıkmıştı. Nisan 1876 yılında ortaya çıkan Bulgar isyanları bu Müslüman göçmenlerin yardımıyla bastırıldı ama isyanların bastırılması sırasında ölen Bulgarlar için Avrupa'da büyük bir sempati oluştu. İsyanlar sırasında ölen Müslümanların sayısını hiçe sayan Avrupa basını Osmanlı Devleti'ne karşı çok olumsuz bir kamuoyu yarattı. Bu kamuoyunun baskısıyla Osmanlı Devleti'ni Bulgarlar, Sırplar ve Romenlere daha geniş bir özerklik vermeye zorlamak için İstanbul'da bir konferans toplandı.
Tersane Konferansı adı verilen bu konferansın kararlarını yumuşatmak için tahta yeni çıkmış olan II. Abdülhamit konferansın toplandığı 23 Aralık 1876 günü alelacele I. Meşrutiyet'i ilan etti. Ama gene de konferans Osmanlı Devleti'ne karşı çok ağır kararlarla sonuçlandı. Bu kararların Osmanlı Devleti'nce reddedilmesi üzerine Rusya, Paris Antlaşması'nın (1856) Karadeniz'de tersane ve savaş gemisi bulundurulmayacağına ilişkin hükümlerini tanımadığını bildirdi. Ardından da Ortodoks uyruklarına söz konusu antlaşmadaki hükümleri uygulaması için Osmanlı Devleti'ne baskıda bulunmaya başladı. Bu sırada İngiltere, Rusya'nın Osmanlılara savaş ilan etmesini önlemek amacıyla Londra Konferansı'nın toplanmasına önayak oldu. Ama Osmanlılar konferansta hazırlanan protokolü içişlerine müdahale sayarak reddettiler. Ülkedeki Panslavist akımların etkisiyle protokolün reddini bir savaş nedeni sayacağını önceden bildirmiş olan Rusya 24 Nisan 1877'de Eflak ve Boğdan'a girerek Osmanlılara savaş açtı. Osmanlılar, Kafkasya ve Tuna olmak üzere iki cephede, kendilerinden üstün durumdaki Rus ordusuna karşı zorlu bir savunma savaşı vermek zorunda kaldılar.

Kafkasya cephesi

Kafkasya'da Rus ordusunun 75,000 askeri Rusya'nın Kafkasya valisi Grandük Mihail Nikolayeviç'in komutasında idi. Nikolayeviç'in emrindeki alt düzeydeki komutanlar ise çoğu Ermeni asıllı olan Beybut Şelkovnikov, Mihail Tarieloviç Loris-Melikov, İvan Davidoviç Lazarev ve Arşak Ter-Gukasov idi. Osmanlı ordusu ise Ahmed Muhtar Paşa'nın komutasındaki 20.000 askerden oluşuyordu. Ruslar'ın kendi geliştirdikleri top mermileri bulunuyordu. Osmanlı ise İngiliz yapımı toplar mevcut idi.

Kafkasya cephesinde Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri, General Loris-Melikov komutasındaki Ruslara karşı uzun süre direndi. 27 Nisan 1877'de Doğubeyazıt, 17 Mayıs'da ise Ardahan Ruslarca işgal edildi.[4] Ama Halyaz ve Zivin'de Rus orduları yenilgiye uğradı. Gedikler (25 Ağustos) ve Yahniler (4 Ekim) çarpışmaları Osmanlıların zaferiyle sonuçlandı.
15 Ekim'deki Alacadağ Muharebesi'nde Ruslar takviye ile Osmanlı savunma hattını arkadan çevirdi ve Osmanlı'nın 5-6,000 ölü ya da yaralı ile 8,500 savaş esiri kaybı oldu.Kafkas cephesindeki Osmanlı kuvvetleri çözülmeye başladı. Kasım 1877'de Kars'ı ele geçiren Rus Orduları Erzurum'a yöneldi.Ahmed Muhtar Paşa Kars-Erzurum arasında kurduğu savunma hattında kış koşullarını iyi değerlendirerek üstün bir savunma savaşı verdi Nene Hatun ve diğer Erzurumlu vatandaşların Aziziye Tabyası'nda büyük bir cesaretle yaptıkları savunma 93 Harbi'nin unutulmayan anlarını oluşturdu. Erzurum Rusların eline geçti. Savaşın bitmesinden sonra Rus ordusu Erzurum'dan geri çekildi ama Kars, Ardahan, Rize, Artvin ve Batum Berlin Antlaşması'yla Rusya'ya bırakıldı. Bu şehirler, yeni Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Sovyetler Birliği ile 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması'na kadar Rusya'nın elinde kaldı.

Tuna cephesi

Plevne muharebesi haritası

93 Harbi başladığında Çırpanlı Abdülkerim Nadir Paşa Rumeli Ordusu başkomutanı olarak Balkanlardaki bütün Osmanlı birliklerinin en üst düzeydeki komutanı durumundaydı. Bölgedeki Osmanlı kuvvetleri Rusçuk, Silistre, Şumnu ve Varna arasında bulunan Doğu Tuna Ordusu, Vidin'de üslenen Batı Tuna Ordusu ve ikisinin arasında yer alan Balkan Ordusu olmak üzere üç ordudan oluşuyordu. Balkanlardaki Rus birliklerinin en üst düzeydeki komutanı ise Grandük Nikolay Nikolayeviç idi. Ancak Tuna nehrinin Romanya tarafında konuşlanan Rus birliklerine General İosip Gurko komuta ediyordu.
Tuna Cephesindeki muharebeler Rusların 21 Haziran 1877'de Tuna nehrini Romanya tarafından Bulgaristan tarafına geçerek Osmanlı topraklarına girmesiyle başladı. Rus ordusu 26 Haziran'da Ziştovi Muharebesi ve Niğbolu Muharebesini kolayca kazandı. Savaşın başındaki bu başarısızlıktan dolayı Abdülkerim Nadir Paşa görevden alındı ve 18 Temmuz'da yerine Mehmet Ali Paşa getirildi. Tırnova ve Niğbolu'yu alan Rus birlikleri 19 Temmuz'da stratejik açıdan büyük önemi olan Şıpka Geçidini ele geçirdiler 2 Ekim'de Mehmet Ali Paşa da başkomutanlık görevinden alınarak yerine Süleyman Hüsnü Paşa getirildi. Osmanlı birlikleri Şıpka Geçidi'ni geri almak için çarpışırken General Yuri Şilder-Şuldner komutasındaki Rus birlikleri Osmanlı ordusunu Plevne'de abluka altına aldılar. Plevne Kalesinin komutanlığını Osman Nuri Paşa üstlenmişti. Kuşatmaya Rus generalleri Mihail Skobelev ve Nikolay Kridener ve Kral I. Carol'un emrindeki Rumen askerleri de katıldı. Osman Nuri Paşa'nın 145 gün boyunca cesaretle sürdürdüğü Plevne Savunması ezici bir sayı üstünlüğü bulunan Rus ve Romen orduları karşısında 10 Aralık 1877'de başarısızlıkla son buldu[7]. Plevne'nin düşmesinden sonra Sırplar da Osmanlılara karşı yoğun saldırıya geçtiler.
Hızla ilerleyen Rus orduları Kazanlık, Samokov, Yeni Zağra, Çırpan, Tırnova ve Filibe'yi[8] aldıktan sonra Meriç Nehri'ni geçti. 20 Ocak 1878'de Edirne düştü. Ruslar Silivri'yi de alarak Ayastefanos'a (Yeşilköy) kadar ilerlediler. Osmanlılar barış istemek zorunda kaldılar. Osmanlılara karşı ağır koşullar içeren Ayastefanos Antlaşması imzalandı. Ama Avrupa'da dengenin Rusya lehine bozulduğunu gören Avusturya, İngiltere, Fransa ve Almanya bu antlaşmaya karşı çıktılar. Berlin'de uluslararası bir konferans toplandı ve 13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'yla savaş sona erdi.

Savaşın sonuçları

93 Harbi, Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecini başlatan ilk önemli olaylardan biri sayılır. II. Abdülhamit'in, yenilgiden sorumlu tuttuğu Meclis-i Mebusan'ı süresiz tatil ederek Kanun-i Esasi'yi askıya alması, ayrıca savaş sonrasında Balkanlar'la Kafkasya'dan Anadolu'ya gelen 1 milyonu aşkın göçmenin yol açtığı toplumsal ve ekonomik bunalım öbür önemli sonuçlarıdır. Başlangıçtaki başarılara karşın ordunun donatım eksikliği ve teknik yetersizlikleri, özellikle Tuna cephesindeki komutanlar arasında görülen geçimsizlik savaşın Osmanlı aleyhine sonuçlanmasına sebeb olarak görülebilir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.