![]() |
Kitap Tavsiyeleri...Ayrıca Özetleri.....
Arkadaşlar burada kitap Tavsiyesi Yapacağız...Ben Bir çok Kitabın Tavsiyesini Yapacağım Eğer Sizinde Tavsiyeleriniz varsa Buyurun ne Duruyorsunuz..!!
Atatürk'ü daha iyi tanımak isteyenlere kesinlikle tavsiye ediyorum...Akıcı bir dille yazılmış güzel bir kitap ben okudum ve gerçekten Atatürk'ün hayatı hakkında derslerde anlatılandan daha fazlasını gördüm...Atatürk'ün hayatını bir de Falih Rıfkı Atay'dan okuyun çok hoşunuza gidecek.... BABANIZ ATATÜRK Falih Rıfkı Atay http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Kitabın Kapak Yazısı : Her birinizin bir babası ve annesi var. Onlar olmasa idi dünyaya gelemezdiniz. Eğer Atatürk, milletinin ve ordularının başında Anadolu savaşlarını kazanmasa idi, bu dünyada vatansız ve hürriyetsiz kalırdınız. Asıl öksüzlük budur. Onun için kitaba "Babanız Atatürk" adını koydum. Hayatnızı ana-babanıza, hür, şanlı ve şerefli Türklüğünüzü Atatürk'e borçlusunuz. Size, babanız Atatürk'ün nasıl yetiştiğini, neler yaptığını, nasıl bir insan olduğunu anlatmak istiyorum. Onunla, niçin övündüğünüzü, nasıl onun gibi olacağınızı öğrenmeniz umuduyla. Falih Rıfkı Atay ************************************************** ******** Yoksulluk onu iyice ezmiş, belini bükmüştü. Ama son zamanlarda bu sıkıntılı durum bile onu üzüyordu artık. Tüm zorunlu işlerini bir yana atmıştı, bütün bunlarla uğraşmak bile istemiyordu. Gerçi doğrusunu söylemek gerekirse, ev sahibi kadın ona karşı neler kurarsa kursun korkutmuyordu delikanlıyı. Sıkıyordu yalnızca. Merdivende durmak, onu hiç ilgilendirmeyen o günün sorunlarıyla ilgili bir yığın türlü saçmalarını, kirayı hemen ödeme üstlemelerini, korkutmalarını, yakınmalarını dinlemek, üstelik de bütün bunlara ayrı ayrı bahaneler uydurmak, özür dilemek, yalan söylemek... Hayır, en iyisi hiç kimseye görünmemek; bir kedi gibi merdivenlerden hiç ses çıkarmadan kayar gibi süzülüp gitmekti. Ama yine de bu kez, alacaklısı kadınla karşılaşmamak korkusu, sokağa çıktığı zaman kendisini bile şaşırtmıştı. Tuhaf bir gülümsemeyle, ne denli güç bir işe girişmek hem de aynı zamanda ne denli boş şeylerden korkuyorum, diye düşündü. Hımmm... Evet... Her şey insanın kendi elinde. Ama insan yine de yalnız korkaklık yüzünden ne fırsatlar kaçırıyor... Bu artık bilinen bir gerçek... Doğrusu ilginç bir soru, acaba insanların en çok korktukları şey nedir? İnsanlar her şeyden çok, atacakları yeni bir adımdan, başlayacakları yeni bir sözden korkarlar herhalde... Doğrusu ben de çok gevezelik ediyorum. Hem ben bu gevezeliği de şu son bir aydır, gece gündüz bir köşede yatarak ve saçma sapan şeyler düşünerek öğrendim... ************************************************** *** http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Ordinov, uzunca düşünüp taşındıktan sonra kiraladığı odadan çıkmaya karar verdi. Tek odasını kiralayıp oturduğu yerin sahibi, devlet hizmetinde çalışmış olan bir adamın, yoksul, dul ve yaşlı karısıydı. Kadıncağız, daha ayın sona ermesini beklemeden, ani olarak evden ayrılmış, Petersburg'u terk ederek, taşrada bulunan akrabalarının yanına gitmişti. Delikanlı, o ayın kirasını ödediği için henüz evden çıkmıyordu. Ama ay sonu geldiğinde ayrılacağı için bir yandan kendi kendine dert yanıyor bir yandan da üzülüyordu. Nasıl üzülmesin ki kendisinin yoksul olması yetmiyormuş gibi ev kiraları da inadına yüksekti. Ev sahibesi kadının taşraya gidişinin hemen ertesi günü Ordinov, şapkasını giydi. Ev aramak için Petersburg'un dış mahallelerini dolaşmaya başladı. Evlerin kapılarına yazılıp asılmış kâğıtları okuyor, yoksul bir ailenin yanında dilediği gibi oturacak uygun bir yer bulabilmek amacıyla, genellikle koskoca, içi olasıya kalabalık, eskiliğinden rengi atmış yapılara bakıyordu. Uzun süren ve çaba gerektiren araştırmalardan sonra içinde, değişik duygular oluşmaya başladı. Ordinov ilkin önem vermeksizin, dalgın bir şekilde, sonra çok dikkat ederek, daha sonra da yoğun bir ilgiyle bulunduğu çevreyi gözden geçirmeye koyuldu. Dağdağalı, parıltılı, sürekli yer değiştiren insanların kaynaştığı sokak yaşamı, kalabalık, durumun ve görüntünün yeniliği, birdenbire hoşuna gitti adamcağızın. ************************************************** ****** http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Jean Echenoz siyah giysileri, bembeyaz saçları, pardösüsünün gevşemiş düğmeleri, dehşet dolu, bomboş bakan gözleriyle elli yaşlarında, soluk yüzlü bir piyanist. Ölecek. Hayatının sonu başka bir hayatın başlangıcı olacak... "Echenoz, bir hareket ustası. En yavan hayatları bile baş döndürücü anaforlarla tanıştırıyor, ölü anları mucizevi buluşlarla dolduruyor. Acı çeken ruhlara, kardeş elini, dost elini uzatmayı ihmal etmeden." "Romancı mitoslarla, edebiyet ve arınma kuramlarıyla oynayarak elimizden tutuyor ve bizi dünyasına götürüyor. Metne sindirilmiş güç işitilen konuşmalar, iç seslerle... Roman, öteki dünyaya dair çok eski öykülerin yankısı." ************************************************** ****** http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın yaşamı ve anılarını aktardığı 'Zaman Kaybolmaz' adlı kitap, İş Bankası Kültür Yayınları'nın 'Nehir Söyleşileri' dizisince yayımlandı. İlber Ortaylı'yla söyleşiyi Nilgün Uysal gerçekleştirdi. Ortaylı, 'Zaman Kaybolmaz'da Kırım'da başlayan ve tarihle iç içe geçen yaşamını anlatıyor. Ortaylı'nın özel tarihi, Kırım topraklarında yaşayan Şefika Hanım ve Kemal Bey'in İkinci Dünya Savaşı sırasında farklı ve uzun serüvenlerle Kırım'dan kopup, Avrupa'ya gelmesi ve Avusturya'da tanışarak evlenmesi ile başlıyor. "Aslında tarihçilik, sanattır. Bir ilmi tarafı vardır. Ondan sonra 'ilmin üstünde' bir tarafı gelir" diyen Ortaylı, uzmanlığı olan tarih dışında da birçok konuyla ilgilendi. İlk yazıları tiyatro eleştirileri olan ve tiyatro hep yoğun bir ilgi alanı olarak kalan Ortaylı'ya göre 'hafıza' bir tarihçide bulunması gereken en temel vasıflardan biri. Ortaylı, "hafızası iyi olmayan ve hafıza eğitimi görmeyen birinin tarihçi olması mümkün değildir" diyor. ************************************************** ****** http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg 'Çocuk olmak zor iş!' diye mi düşünüyorsunuz sevgili çocuklar? Haklısınız. Aslında yetişkinler de sizden farklı düşünmüyor. Galiba her çağın hem zorlu hem de güzel yanları var. Önemli olan, zorluklardan bile ... ************************************************** ****** http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Adolf Hitler / Kavgam "Şu anda bütün Alman halkı birleşecektir benimle! Benim irademin kendi iradesi olduğunu hissedecektir. Çünkü benim gözümde, bana eyleme geçme yetkisi veren, onun geleceği ve onun kaderidir. Ve şimdi irademizi, savaş zamanındaki kadar, basit bir meçhul askerken Reich'i fethetmek üzere ileri atıldığım ve başarı ile kesin zafer konusunda asla kuşkuya düşmediğim zamanki kadar güçlü hale getirelim. O zamanlar yiğit adamlarla yiğit kadınlardan oluşan bir grup vardı yakın çevremde. Şimdi de sizden, benim Alman halkımdan, her bir adamın ve her bir kadının ardımda saflarını almasını istiyorum. Şu anda hepimizin dileği ortak bir irade oluşturmaktır, ve o irade, her güçlükten ve her tehlikeden daha kuvvetli olmak zorundadır. Eğer bu irade güçlükten de tehlikeden de daha kuvvetli olursa, gün gelir güçlüğü de, tehlikeyi de yener. Biz kararımızı verdik, Bugün savaşıyoruz, yarında savaşacağız... ************************************************** ****** http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg En çok seni bekledim... Kimse gelmedi o gün. Herkes unutmuştu... Ayağa kalktı, onu görüyordu. "Burada durdu, denize baktı, karanlıkları düşledi... Duvara kazıdığımız adlarımızı yeniden yazdı dokunarak. Bizden nefret mi etti? Sözünü tutmamasına alışmıştı insanların. Kirlenerek büyündüğünü, unutmanın acımasızlığına 'hayat' dendiğini bilmiyor muydu? Kimse gelmedi o gün. Herkes unutmuştu... herkes... herkes büyümüştü..." Tutunarak doğruldu, gözyaşlarıyla ıslanmış yanağını onun buz gibi duvara kazınmış adına yaslandı yeniden. Her tarafı uyuşmuştu. "Ben de gelmedim... gelmedim..." diye bağırarak duvarı yumrukluyordu şimdi. Çakmağın gazı bitmek üzereydi, tekrar duvara tuttu. Bir azalıp bir çoğalan ışıkta, kendi adının hemen altında şu sözleri okudu: "En çok seni bekledim." Sibel Öz'ün, iyi insanların sade hayatlarında yaşadıkları trajedileri ve biriktirdikleri acıları anlatan öyküleri... ************************************************** **** alıntı... arkadaslar bu kitaplardan umarım begenirsiniz bence hepsi birbirinden güsel tavsiye ederim herkese iyi okumalarrrr .... |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.