![]() |
Ülkücü Bir Yazarın Romanı Kitap Tavsiyesi
Ülkücü Bir Yazarın Romanı Kitap Tavsiyesi
Tahir Alangu'nun ilk olarak 1968 yılında yayımlanan Ömer Seyfettin: Ülkücü Bir Yazarın Romanı adlı kitabı, kapsamlı bir biyografi. İlk kez yayımlanan Ömer Seyfettin fotoğraflarının da yer aldığı yeni baskısıyla kitap, Cumhuriyet'in özellikle dil politikalarına katkısı olmuş Ömer Seyfettin'i her şeyiyle anlatıyor. ÖMER SEYFETTİN: ÜLKÜCÜ BİR YAZARIN ROMANI, TAHİR ALANGU, YKY, 509 SAYFA, 32 TL İttihat ve Terakki Cemiyeti'yle, özellikle Ziya Gökalp ile yakın ilişkileri olan, cemiyetin kültür politikalarının en önemli temsilcilerinden biri olarak beliren, dilde sadeleşme hareketine öncülük eden Ömer Seyfettin, Türk hikâyeciliğinin özellikle dilde yaşadığı kırılmanın öncülerindendir. Genç Kalemler dergisi çevresine yakınlaşmadan önce asker olarak görev yaptığı Balkanlar'da bir imparatorluğun adım adım çözülüşüne tanıklık eden yazar, yeni bir milli yapılanmanın bu çözülmeyi durdurabileceğine inanarak Ziya Gökalp ve Ali Canip'le birlikte Milli Edebiyat akımı içinde yer alır. Çerkez olduğu sıklıkla dile getirilmesine rağmen Türkçü akım içinde bulunan, bu akımın yayın organı vazifesi gören Genç Kalemler'de yayımladığı öykülerle dikkati çeken Ömer Seyfettin, fikirlerinin iktidara geldiğini göremeden otuz altı yaşında vefat eder. Tahir Alangu'nun ilk olarak 1968 yılında yayımlanan Ömer Seyfettin: Ülkücü Bir Yazarın Romanı adlı kitabı, Cumhuriyet'in özellikle dil politikalarına katkısı olmuş Ömer Seyfettin'in izini sürüyor. Eser, alt başlıkta ifade edildiği şekliyle, bir roman değil. Biyografi türünü biraz genişletmeyi amaçlayan, yazarın günlükleri, yakın çevresindeki arkadaşlarının anlatımları, gün yüzüne çıkmamış fotoğrafları ve öykülerinden bölümlerle Ömer Seyfettin'i tüm yönleriyle göstermeye çalışan bir eser. Ömer Seyfettin ve dönemi Sekiz bölüme ayrılan kitap, Ömer Seyfettin'in çocukluk döneminden yaşadığı şehirlere, askeri okul yıllarından edebiyat dünyasına adım attığı döneme ve sınır boylarında savaşırken başlayan milliyetçi düşüncelerinin zaman içinde onu Ziya Gökalp ve çevresiyle buluşturduğu Selanik günlerine götürüyor okuru. Askerlikten ayrılıp sadece yazdıklarıyla geçinen, takıntılı derecede vücut geliştirme ile uğraşan, iyiden iyiye adından söz ettirmişken genç yaşında yavaş yavaş ölüme yaklaşan bir yazarın hayat hikâyesini anlatıyor. Tahir Alangu'nun kitap boyunca izlediği yöntem gayet ilginç: Ömer Seyfettin'in hayat hikâyesinin izini sürerken, bir yandan dönemin siyasal ve toplumsal atmosferini ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor, diğer yandan da anlattığı dönemin Ömer Seyfettin'in öykülerindeki izlerini okurla paylaşıyor. Böylece, hayatı ve eserleri arasında sıkı bir ilişki olan Ömer Seyfettin'in hikâyelerindeki kimi noktaların gün yüzüne çıkmasını sağlıyor. Ama öte yandan Ömer Seyfettin'in kimi öykülerindeki noktaları da görmezden geliyor Alangu. Örneğin, yazarın birçok öyküsünde ölçüsüzce kullanılmış olan şiddetin kökenine inmemeyi tercih ediyor. Haşarılıkla ve katı mizaçlı bir baba figürüyle geçen çocukluk yıllarından sonra, askerî okuldan başlayarak günden güne edebiyata heves eden Ömer Seyfettin'in, özellikle Maupassant etkisinde kaldığı dönemi irdeliyor Tahir Alangu. Henüz eski edebiyatın etkisinde şiirler yazan, öte yandan Batı edebiyatını takip etmeye çalışan asker Ömer Seyfettin'in zaman içinde hikâyeler yazmaya başladığına şahit oluyoruz. Yazarın ilk dönem eserlerinde hayat hikâyesinin payı olduğu aşikâr. Örneğin, İzmir'de görev yaptığı dönemde sıkça adını duyduğu Çakırcalı Efe'den yola çıkarak Yalnız Efe romanını kaleme alan Ömer Seyfettin'in zaman içinde, kendi hayatındaki kimi figürlerle beraber şahit olduğu pek çok olayı hikâyelerine taşıdığını görüyoruz. Ama onu daha dolaysızca etkileyecek, bir hikâyeci olduğu kadar bir fikir adamı olarak belirmesine yol açacak asıl unsur, Balkan devresinde gördükleridir. O sıralarda Rumeli çevresinde gelişmekte olan milliyetçilik düşüncesi, geç bir fikir olarak Ömer Seyfettin'in de zihnini kurcalamaya başlıyor. Sonraları Selanik çevresinde toplanan Ziya Gökalp ve çevresine katılan yazar, Genç Kalemler dergisinde milli edebiyat akımının başlangıç bildirgesi olarak kabul edilen ünlü “Yeni Lisan” makalesini yazacaktır. Yeniyi inşa etme adına gelenekten kopmayı hedefleyen, bir yandan Türkçü bir eğilimin peşinde koşarken diğer yandan dağılmasına engel olmaya çalıştıkları Osmanlı'nın toprak hariç her türlü mirasını reddeden bu yönelişin düşünsel kaynaklarına değinen kitap, bu koşullar altında Ömer Seyfettin'in kendisini nasıl konumladığını göstermeye çalışıyor. İttihat ve Terakki'nin düşüncelerini hikâyeleri vasıtasıyla yayma görevi alan yazarın hangi eserlerini bu saik altında yazdığını öğreniyoruz. Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının önce Selanik'te, daha sonra İstanbul'da devam eden, İttihat ve Terakki ile sıkı bağlarının olduğu dönemin, yazarın yapıtlarını nasıl etkilediğini örneklerle açıklayan Tahir Alangu, yazarın gündelik hayatını görmemizi de sağlıyor. Hikâyecinin günlükleri, Alangu'ya geniş malzeme sunuyor. Esir düştüğü bir yıl dışında hemen hemen her zaman günlük tutan ancak bu günlüklerinin sadece bir kısmı günümüze ulaşan Ömer Seyfettin, günlüklerinde bir tür iç muhasebeden çok, görüp duyduklarına yer veriyor. Askerlikten ayrılmış, tekrar yoğun şekilde yazmaya başladığı bir döneme girmiştir. Bu dönemle ilgili olarak günlüğüne şu notları düşecektir yazar: “İtalyan Muharebesi, Balkan Muharebesi… Ben Yanya Kalesi'nde esir oldum. Yunanistan'da bir seneden ziyade esirlik… İstanbul'a gelip kendimi toplamağa başlayacağım zaman annemin ölümü… Sonra Cihan Harbi… İşte dört senedir bu felaketli harbin müthiş buhranı içindeyiz. Yarım okka ekmek otuz kuruşa satılırken kim edebiyatla uğraşabilir? Ama ben uğraştım…” İlk kez yayımlanan fotoğraflar Tahir Alangu, “Sonun Başlangıcı” adlı bölümde, bir yandan dönemin toplumsal atmosferini aktarırken, diğer yandan da Ömer Seyfettin'in gündelik hayatına ilişkin birtakım detaylar sunuyor okura. Bir yıl kadar süren evliliği yazarın iç dünyasını anlamamız için kitabın en ilginç bölümlerinden biri olabilecekken, Alangu bu evliliğin detaylarına girmemeyi tercih ediyor. Bir bakıma, bir insan değil, ideallerine sıkı sıkıya bağlı bir yazar portresi vermekle kendini sınırlıyor. Sonraki bölümlerde yazarın kimi romanlarını çözümleme gayretine soyunan Tahir Alangu'nun Ömer Seyfettin'le ilgili kapsamlı incelemesinin en dikkate değer yönü hiç şüphesiz ilk kez gün ışına çıkan Ömer Seyfettin fotoğrafları. Otuz altı yaşındayken vefat eden, ölüm sebebi bir türlü anlaşılamayan Ömer Seyfettin'in pek çoğu şimdiye kadar yayımlanmamış fotoğrafları arasında, yazarın otopsi masasındayken çekilmiş bir fotoğrafı da var. Büyük ideallerle yola çıkan, yaşamı boyunca ülkücü fikirlerle hareket eden, İttihat ve Terakki'nin düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırmak için didinen yazarın ölüm anında etrafında kimselerin olmaması dikkat çekici. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.