![]() |
Türkçe Kelimeler (G)
GALI:Kalın, Hediye, bağış, çehiz
GALIN: Hediye, çehiz GAMAĞ: Bütünlük, bütün, tüm GARA: Kara GARACU: Sivil, resmi olmayan GARGILI: Kargılı, mızraklı GASPAK: Süslü, müzeyyen GAYIR: (Kayır) 1- Taraf, destek, kayırma 2- Lütuf, ihsan, hediye GAYURMUŞ: Kayırmış GAZAN: (Kazan) 1- Kazanma, kazanç, üstünlük 2- Kızgın, kızgınlı celallenmek GEÇE: Geçmiş, mazi, geçen GEÇEK: Geçit, köprü GEÇER: Geçeli, caiz GEÇGEL: Makbul, nafız GEÇGİL: Geçerli, makbul GEÇGİN: Geçmiş, kendinden geçmiş, feda etmiş GEÇİM: 1- Yaşam, dirlik 2- Anlaşma, uyuşma 3- rısk, yiyecek, nafaka GEÇİMLÜ: Munis, yumuşak huylu GEÇİMLÜK: Geçinmek için gerekli olan GEDEK: 1- Görev, vazife 2- Oyuk, kırılıp, yıkılarak açılan yol GEDİZ: Su birikintisi, gölet GEGEZ: Mümkün, uyumlu GEĞİN: Set, şiddetli GELBERİ: Ocaklardan,ateş çekmek için kullanılan ucu eğri demir çubuk GELDEÇ: Gelecek, ati, istikbal GELEK: (Gelik) halef, sonraki GELGEÇ: Geçici, kalıcı olmayan GELGEL: Çekim, cazibe GELDİ: Gelecek, istikbal GELİN: Gelen, dışarıdan içeriye gelen GELİNCİK: Kır çiçeği GELİK: Halef, sonraki GELİKLİ: Halef GENCE: (Gençek, genç) Taze, yavru, genişleyen, gelişen GENEŞ: Müşavere, meşveret GENGŞİ: Cengşi, mucize GENİŞ: Yaygın, enli, engin GENSU: birl. Gen/Su Deniz, büyük göl GER: 1- Söz verme, ant içme, bağlama, anlaşma, birleşme 2- Vahşi hayvan yavrusu 3- Dev, devasa GERAY: birl. Ger/Ay Uygun, münasip, layık GERAYHAN: birl. Geray/Han Kırım hanlığının kurucusu ve ilk hanı. Daha sonra gelen hanlar bu adı, birer unvan olarak kullanmışlardır. GEREZ: Dilber GERGÖZ: 1- Zabit, zabıta 2- Geyik gözü GERİM: 1- Yön, cihet 2- Hicap, utangaçlık GEYİK: (Geyük) Yabani, vahşi, yabancıl GEZ: 1- Nişan, işaret 2- Giz, sır GEZGİN: Seyyah GEZGİNSU: birl. Gezgin/Su ...Irmak GEZLER: Nişancı, iyi atıcı GIYIN: Gamze, çukur GİCİK: Taze, hoş, sevimli GİDİK: Uç, kenar, sınır, limit GİRAY: Uygun, layık GİRGİN: Girişken, müteşebbis, cana yakın GİRİK: Girişken, müteşebbis GİRİŞKEN: Girgin GILAV: Teşvik, destek GILIG: (Kılık) Huy, yaradılış, tabiat GIRGIÇ: Çalışkan, aktif, faal GİRÇEK: 1- Gerçek, hakikat 2- Bağlı, sadakatli GİRTİNE: İman, inanç GİZ: Sır, Gizlilik GİZEM: Sır, esrar GİZLENÇ: Hazine, define GONÇA: Bahşiş, hediye GORAL: Kısmet, nasip GİCİK: Minyon, sevimli GÖCEK: Taze, hoş, güzel GÖÇELGE: Konup göçülen yer GÖÇER: Göçmen GÖÇMEN: Muhacır GÖÇÜNCÜ: (Göçküncü) Geçici, fani GÖĞEN: Gök rengi, maviye çalan, mavileşmiş GÖĞKUTLUĞ: birl. Gök/Kutlu GÖĞNÜK: 1- Yanmış, kavrulmuş 2- Mavi, maviye kaçan GÖK: 1- Tanrı, Tanrıdan..Tanrısal, kutsal 2- Mavi ,Gök rengi 3- Yer üstü, gökyüzü 4- Ezel-ebet, başsızlık ve sonsuzluk 5- Güzellik, göz alıcılık, üstünlük GÖKBEN: 1- Tanrıdan gelen, gök parçası 2- Masmavi GÖKBÖRİ: birl. Gök/Böri Tanrısal kurt..(Bozkurt) GÖKBÖRİ: birl. Gök/Böri (..Bazı kaynaklarda “Bozkurt” olarak da geçer.) GÖKÇE: Güzel, zarif, çekici, gözalıcı GÖKÇEK: Gökçe, çekici, güzel GÖKÇEL: Mavimsi, maviye çalan GÖKÇELİ: Güzel, Yakışıklı GÖKÇEN: Gökçe, güzel, alımlı, dilber GÖKÇİL: 1- Gökten gelen, göksel 2- Mavi, maviye çalan GÖKÇİN: Mavi GÖKLEN: Ulu, mübarek GÖKMEN: Tanrısal, Tanrıdan gelen GÖKTÜRK: birl. Gök/Türk Tanrıdan kut almış. Kutsanmış Türk...(Tanrısal Türk, Tanrı tarafından gökte yaratılıp, yeryüzüne yollanan Türk) GÖL: Göl, deniz mec. Ululuk, geniş gönüllülük GÖLEĞEZ: birl. Göl kenarında yetişen bir su çiçeği GÖLET: Küçük göl, gölcük, yapay göl GÖMEÇ: Kuyuda (Toprak fırında pişirilen ekmek) GÖMEK: Kömek, yardım, inayet GÖMÜÇ: Hazine, define, mücevher GÖNDEM: İtaatkar, muti, sadık GÖNDER: Mızrak, direk GÖNE: Onur, iftihar GÖNEN: 1- Feyz 2- Onur, iftihar 3- Bolluk, bereket GÖNENÇ: Açık, talih, mutluluk, iftihar GÖNÜL: 1- Can, ruh, duygu merkezi 2- Kalb, vücudun kan pompası GÖNÜLDAŞ: Gönül birlikteliği, aynı inanç, duygu ve düşünceleri paylaşıp savunan bireylerin her biri GÖRCEĞİZ: Ufuk çizgisi GÖRÇEK: Ufuk, ufuk çizgisi GÖRÇÜM: Geçici, fani GÖREGEN: Görgülü, görüp geçirmiş, deneyimli GÖREK: Görüntü, peyzaj, manzara GÖREZ: Meltem, hafif yel GÖRGÜ: Terbiye, muaşeret GÖRGÜÇ: Dürbün GÖRGÜLÜ: Terbiyeli GÖRGÜN: Görgülü, deneyimli GÖRK: İhtişam, olağanüstü güzellik ve çekicilik, ihtişam, debdebe GÖRKEM: İhtişam, debdebe, heybet, olağanüstülük GÖRKEN: Hürmetli, Hürmete layık GÖRKLÜCE: İhtişamlı, heybetli, yakışıklı, güzel GÖRKLÜĞ: Çok güzel, çekici, ihtişamlı GÖRÜMCÜK: Görülmesi, ilgilenilmesi gerekli olan GÖRÜK: Gözetleyici, casus GÖRÜN: Görüntü, Açıklık, netlik GÖRÜNDÜK: Aşikar, gizlisiz, saklısız GÖVEL: Gök rengini almış, göğe ermiş GÖVERİ: Yeşermiş, gururlu GÖVEZ: Mağrur, gururlu GÖY: Taze, genç GÖYMEN: Yanık, yanık tenli GÖYNÜK: Yanık, kavrulmuş GÖZ KAMAN: birl. Göz/Kaman Gözde, seçkin, göz kamaştırıcı GÖZAL: Göz alıcı, farklı, seçkin, el üstünde GÖZBAY: birl. Göz/Bay Sihirbaz GÖZBAYCI: Sihirbaz, illüzyonist GÖZDE: Beğenilen, göze girmiş, el üstünde tutulan, emsallerinden daha üstte bulunan GÖZE: (Gözek, Köze) Kaynak suyu, menbaa GÖZEBE: Tahmin, beklenti GÖZEGER: Çekici, cazibeli GÖZEGÜ: Gözde, çekici GÖZEĞEN: Ufuk, ufuk çizgisi GÖZEĞİR: birl. Göz/Eğir Çekici, cazip, göze hoş gelen GÖZEK: Göze GÖZEN: Cazibeli, çekici, göze hoş gelen GÖZERİ: Dürbün GÖZGEÇ: Ayna GÖZGÖR: Ayna GÖZGÜ: Ayna GUNA: Kına GONCUK: (Göncük) Kısa gün, kış günü GUR: (Gür,Kür) 1- Şiddet, kızgınlık, öfke 2- Ateş, ateşlilik GURSAÇTI: birl. Gur/Saçtı (Kızgın, celalli, hiddet ve öfke saçan) GUVA: Geyik GUYUK: Canavar, ejderha, vahşi ve yırtıcı hayvan GUYULDAR: Uyumlu, ahenkli, geçimli GUZ: 1- Güzel, çekici, yakışıklı 2- Oğuz GÜCENİR: Alıngan, mahçup GÜCENMİŞ: Alıngan GÜÇ: (Güçü, küç, küçlük) Enerji, kuvvet GÜÇEYÜ: Çok güçlü, yenilmez GÜÇLÜK: Güç, zorluk, meşakkat GÜDEK: Güdülenme, motivasyon GÜDER: Murat, emel, beklenti GÜDÜL: 1- Saç üzerinde pişirilmiş mısır ekmeği 2- Kısa, kalın 3- Gözü pek GÜDÜR: Hayal, kurgu GÜLEÇ: Güler yüzlü, mütebessim GÜLEGEN: Güler yüzlü, mütebessim GÜLEK: 1- Handan, mütebessim 2- Gölcük, küçük göl GÜLEN: Mutlu, mütebessim GÜLER: Mütebessim, güler yüzlü mec. Talihi açık GÜLESİN: Mutlu, sıkıntısız, tasasız olma dileği GÜLGÜN: Gülen, mütebessim GÜLSÜN: Mutlu, sıkıntısız olma dileği GÜLÜK: Gülen, mütebessim GÜLÜMSER: Mütebessim, sevimli GÜMÜL: Demet, buket, deste GÜMÜŞ: Gümüş madeni GÜN: Güneş, gündüz, afitap GÜNANA: birl. Gün/Ana Sogay Türklerinde eski dönem, güneş tanrıçası GÜNÇE: Güneşlik, şemsiye GÜNÇEK: Güneşlik GÜNÇÜ: 1- Güneşe benzeyen, güneş gibi 2- Güneşi seven GÜNDAŞ: Gün/Daş ..Aynı güneşi paylaşan, gün ortağı GÜNDEM: Ağır başlı, mülayim GÜNDEN: El üstünde tutulan, revaçta.. GÜNDER: birl. Gün/Der (..Derlemekten..) GÜNDÖNDÜ: birl. Gün/Döndü bir çiçek türü GÜNDÜ: Gündüz, gün ortası GÜNDÜZ: Gün içi, gün ortası, güneşli gün GÜNEŞ: Güneş GÜNEY: (Küney) Güneşe bakan, güneş gören GÜNGEN: Takvim, vakit GÜNGÖR: birl. Gün/Gör “mec. Bahtı açık olsun, mutlu olsun” GÜNGÖRMÜŞ: birl. Gün/Görmüş “mec. Deneyimli, dolu yaşamış GÜNLÜK: Güneşlik, şemsiye GÜNTÜLÜ: birl. Gün/Tülü (...Gündüz düşü) GÜNÜÇ: Nafaka, günlük GÜNYELİ: birl. Gün/Yeli ..doğudan gelen yel, doğu rüzgarı GÜR: (Kür) 1- Sağlam, sıkı 2- Sık, yoğun 3- Yiğit, korkusuz GÜRBOĞA: (Kürboğa) birl. Gür/Boğa Türkistan’ın Araplarca işgal edildiği dönemlerde, özellikle o sıralarda Genel vali olan, “ İbni-kuteybe” adlı çapulcuya karşı, kahramanca direnen ve her defasında Yeni direnişler örgütleyerek, Türkleri işgallere karşı uyanık ve diri tutmaya çalışan bir Türk beyi GÜRBÜZ: Sağlıklı, kuvvetli, dayanıklı GÜRE: Güç, enerji GÜRELİ: 1- Enerjik, çalışkan 2- Haz, doyum GÜRGEN: Bir ağaç türü GÜRÜZ: (Gürz) Topuz GÜVEN: İtimat GÜVENÇ: Güvence, garanti GÜYÜK: Canavar, vahşi hayvan GÜZ: Sonbahar GÜZEL: (Gözel) Yakşı, alımlı, çekici, göze hoş gelen GÜZEY: 1- Taze, körpe, yeni 2-Destek, fırsat 3- Sonbahar 4- Kuzey yönü GÜZİN: (Güzün) Güz vakti, güz vaktinde doğan GÜZLEK: Güz döneminde kalınan yer |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.