![]() |
Minicik Sözlük (C)
C
cadde: geniş yol. câh: makam. Câhız: ünlü bir edebiyatçı. câhid: din için savaşan. câhil: bilgisiz. câhilâne: bilgisizce. cahîm: cehennem. câil: yapan. câiz: dine uygun olan. câl: yapma, kılma. câlî: yapmacıktan. câlib: çekici. Calinos: eski bir filozof. Câmî: büyük bir âlim ve yazarı. câmi: toplayan. câmia: topluluk. câmid: cansız, donuk. câmidât: camidler, cansızlar. câmidiyet: cansızlık. câmiiyet: toplayıcılık. câmiülkelîm: zengin mânâlı söz. camus: manda. cân: hayat, ruh, gönül. cânân: sevgili. canavar: can alıcı. cânhıraş: tüyler ürpertici. cânî: cinayet işleyen. cânib: yön, taraf, yan. câniyâne: canicesine. cann: cinler. cansiperâne: canını verircesine. car: Arapçada bir edat. cârî: akan, yürüyen. câriye: esir kadın. câsus: ajan. câvid: devam eden. cây: değer, layık. caymak: kararından dönmek. câzib: çekici. câzibe: çekicilik. câzibedâr: çekici. câzibedarâne: çekici bir biçimde. câzibekârane: çekici biri gibi. cebâbire: zorbalar. cebânet: korkaklık. Cebbâr: istediğini mutlaka yaptıran Allah. cebbar: cebreden, zorba. cebbarâne: zorbaca. cebel: dağ. ceberût: zorla her istediğini yaptırabilme kudreti. ceberûtiyet: her dilediğini yaptırabilme kudreti. cebhe: cephe, alın, yön, yüz, savaş bölgesi. cebîn: korkak. cebir: zor, zorlama. cebr: cebir, zor, zorlama. Cebrâil: Peygamberimize vahiy getiren büyük bir melek. cebren: zorla. Cebrî: insan iradesini inkâr eden batıl bir mezhebe inanan kimse. cebrî: zorla, zorlamalı. Cebriye: insandaki iradeyi inkâr eden batıl bir mezhep. cedâvil: cedveller, kanallar, listeler. cedd: ata, dede. cedel: tartışma, münakaşa. cedîd: yeni. cedvel: liste, kanal, cetvel. cefâ: eziyet. cefâkâr: eziyet çeken. ceffelkalem: düşünmeksizin. cefne: büyük su kabı. cehâlât: cahillikler, bilgisizlikler. cehâlet: cahillik, bilgisizlik. cehâletperver: bilgisizliği seven. cehd: çaba, çabalama. cehele: cahiller, bilgisizler. cehennem: azgınların öldükten sonra gidecekleri ceza yeri. cehennemî: cehenneme özgü. cehennemnümun: cehennemi hatırlatan. cehil: bilgisizlik. cehl: bilgisizlik. cehlistân: bilgisizlik yeri. cehr: açıktan söyleme. cehren: açıktan. cehrî: açık sesle. cehûl: pek cahil. celâdet: ululara karşı gösterilen cesaret. Celâl: sonsuz azamet ve kibriya, büyüklük ve ululuk. celâldarâne: celâlli bir biçimde. celâlet: büyüklük, ululuk. celâlî: büyüklükle ilgili. celb: kendine çekme, getirtme. celbkârâne: kendine çekercesine. celbnâme: çağırma kağıdı. Celcelîtiye: Hazreti Ali radıyallahu anhın önemli bir eseri. celevât: cilveler, görünümler. celî: belli, açık. celîl: büyük, ulu. cellâd: ölüm cezası verilenleri öldüren kişi. celle: "yüce ve aziz oldu" mânâsında söylenir. celse: oturum. cem: toplama. cemaat: gayeleri bir olan topluluk. cemâd: cansız cisim. cemâdât: cansız cisimler. cemâdiyet: cansızlık, donukluk. cemâhir: cumhuriyetler. cemâl: güzellik. cemâlî: güzellikle ilgili. cemâlperest: güzelliğe düşkün. cemâlperverâne: güzelliği severcesine. cemel: deve cemî: bütün, hepsi. Cemîl: sonsuz güzel olan ve bütün güzelliklerin sahibi bulunan Allah. cemîl: güzel. cemîlâne: güzelce. cemîle: güzel olan. cemiyât: cemiyetler, toplumlar. cemiyet: toplum. cemiyyet: cemiyet, toplum, genişlik. cemm: çokluk. cemmigafir: ekseriyet, çoğunluk. cemre: ısı. cenâb: saygı sözü. cenâbet: cünüp. cenâh: kanat. cenâheyn: iki kanat. cenân: cennetler. cenaze: henüz gömülmeyen ölü. cendere: baskı aleti. cengâver: savaşçı. Cengiz: zâlim bir hükümdar. cenin: ana karnındaki çocuk. cenk: savaş. cennât: cennetler. cennet: inananların dünyadaki güzel amellerine mükafaten sonsuza kadar kalacakları güzellikler âlemi. cennetâsâ: cennet gibi. cennetmekân: yeri cennet olası. cennetmisâl: cennet gibi. cenûb: güney. cenûbî: güneydeki. cerâhat: irin, akıntı. cerâid: gazeteler. cerbeze: süslü sözlerle aldatma. Cercîs: büyük eziyetlerle şehit edilen bir peygamber. cereyân: akma, akım. cerh: yaralama, çürütme. cerhetmek: yaralamak, çürütmek. cerîde: gazete. cerîha: yara. cerr: para alma. cerrah: operatör. cerrâr: tedirgin edici davranışlarla para koparan. cesâmet: irilik. cesâret: yüreklilik, korkusuzluk. cesed: ceset, cansız vücut. cesîm: iri, kocaman. cessâs: casusluk eden. cesurâne: cesurca, korkusuzca. cevâb: cevap, soruya verilen karşılık. cevâben: cevap olarak. cevâbî: cevapla ilgili. cevâd: çok cömert. cevâhir: değerli taşlar. cevâmî: toplayıcı olan şeyler. cevâmid: cansızlar. cevâmiülkelîm: zengin mânâlı sözler. cevânib: yanlar, taraflar. cevârih: organlar. cevâsis: casuslar, ajanlar. cevaz: izin. cevelân: dolaşma. cevelangâh: dolaşma yeri. cevf: boşluk. cevher: öz, kıymetli taş, atom. cevherbahâ: mücevher gibi değerli. cevhere: tek cevher. cevherî: cevherle ilgili. cevir: eziyet. Cevşen: "zırh" mânâsında Peygamberimizin emsalsiz duası. Cevşenülkebîr: Peygamberimize vahiy ile gelen büyük bir dua. cevv: atmosfer. Cevvâd: sınırsız cömertlik sahibi Allah. cevvâl: pek hareketli. cevvifezâ: uzay. cevvihava: atmosfer. ceyb: cep. ceyş: asker, ordu. cezâ: suça karşılık verilen acı. cezâen: ceza olarak. cezâlet: sözde kelimelerin düzgün dizilişinden doğan güzellik. cezb: kendine çekme. cezbe: Allah sevgisiyle kendinden geçme hâli. cezbedarâne: Allah sevgisiyle kendinden geçercesine. cezbekârâne: cezbeye tutulmuşçasına. cezîre: ada, yarımada. Cezîretülarâb: Arap Yarımadası. cezm: kesin karar. cezmiyet: kesin kararlılık. cezrî: köklü. cibâl: dağlar. cibillî: yaradılıştan, mayadan, soydan. cibilliyet: yaradılış, maya, soyluluk. Cibrîl: Cebrail aleyhisselâm. cidâl: uğraşma, savaş. cidar: duvar, çeper. cidden: gerçekten. cîfe: leş. cifir: harflere verilen sayılarla mânâlar çıkarma ilmi. cifrî: cifirle ilgili. ciğerpâre: ciğer parçası, sevgili yavru. ciğersûz: ciğer yakan. ciğerşikâf: ciğer parçalayan. cihad: din uğrunda savaş. cihân: dünya, âlem. cihânbahâ: cihan değerinde. cihândeğer: dünya kıymetinde. cihângîr: cihanın büyük bir kısmını elde eden savaşçı. cihânkıymet: dünya kadar değerli. cihânpesendâne: dünyanın beğeneceği şekilde. cihânşümûl: dünya ölçüsünde. cihâr: dört. cihât: yanlar, yönler. cihâz: aygıt, çeyiz. cihâzât: aygıtlar. cihet: yön, yan. cihetiyet: yönlülük, yanlılık. cild: deri, ten. cilve: görünme, belirme, naz. cilveger: cilve eden. cimâ: cinsî münasebet. cimri: kimseye bir şey vermeyen eli sıkı kimse. cin: göz ile görülemeyen ruhani varlıklar. cinân: cennetler. cinas: birçok mânâya gelebilen söz. cinâyet: adam öldürme, ağır suç. cinnet: delilik. cinnî: cinlerden olan. cins: tür, çeşit. cinsî: cinsle ilgili. cinsiyet: cinslik, tür olma. cirm: oylum, yıldız. cisim: uzayda yer dolduran varlık. cism: cisim. cismanî: cisimle ilgili. cismaniyet: cisim olma hâli. cismen: cisimce. cismiyet: cisimlik. civan: yakışıklı genç. civanmert: yüce gönüllü, mert. civâr: yöre, yakın yer. cîz: hurma ağacının kökü. cizye: müslüman olmayanlardan alınan vergi. cûd: cömertlik. Cûdi: bir dağ adı. cumâ: önemli bir namaz. cumhur: topluluk. cumhurî: cumhuriyetle ilgili. cumhuriyet: devlet başkanı yönetilenler tarafından seçilen yönetim biçimi. cumhuriyetperver: cumhuriyeti seven. cûş: coşma, kaynama. cûşuhurûş: coşup taşma. cûyem: ararım. cübbe: namazda giyilen bol elbise. cüdâ: ayrı, ayrılmış. cühelâ: bilgisizler. cühûd: bilerek inkâr etme. cülûs: tahta çıkma. cümle: bütün, hüküm bildiren söz. cümûd: cansız, donuk. cümûdet: cansızlık, donukluk. cümûdiye: buzul. cümûdiyet: donukluk, katılık. cüneyd: askercik. cünûd: askerler. cünûdullah: Allahın askerleri. cünûn: delilik. cünüb: gusletmesi gereken kimse. cüret: ataklık, kendini bilmezlik. cüretkâr: atak, kendini bilmez. cüretkârâne: atakça. cürm: suç. cürmümeşhud: suçüstü. cürüm: suç. cüsse: gövde, kalıp, beden, cüz: bölüm, parça. cüzî: pek az, ferdi. cüziihtiyar: az bir seçme hürriyeti. cüziirâde: insanın azıcık iradesi. cüziyyât: cüziler. cüziyyet: azlık, küçüklük. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.