![]() |
Borderlands İncelemesi
Tarzı olan oyunları seviyorum; tarzı olan her şeyi sevdiğim gibi... Son zamanlarda oyun dünyası öyle bir hal aldı ki oyunlara belirli ve farklı bir tarzı aşılamak farz oldu. Tabii ki bunu söylemek kolay ama hayata geçirmek de bir o kadar zor; çünkü bütün emeği bir anda çamura bulayacak riskler söz konusu. Yine de bu risklerin göz önüne alınması, bütün detayların ince elenip sık dokunması, orijinal ve marjinal fikirlerin üzerine titrenmesi sonucunda şaheser niteliğindeki oyunlar çıkabiliyor ortaya. İşte böyle bir oyun, uzun zamandır perdesini açmayı bekliyordu. “Borderlands” diyordu kendine bu oyun ve FPS ile RPG tarzlarını birbirine katarak yeni bir oyun türünün, yani RPS’nin (Role Playing Shooter) doğuşuna öncülük edeceğini söylüyordu. Borderlands’in bir iddiası daha vardı. Önce “binlerce” dendi, sonra bu sayı “yüz binler” olarak ifade edildi ve en sonunda da “milyonlarca” dedikodusu dolanmaya başladı ortalıkta. “Hadi canım!” derken anladık ki oyunun silah repertuarındaki sayı, neredeyse sonsuzluğu işaret ediyordu. Bu kadarı yetmezmiş gibi, bir de görsel revizyondan geçti Borderlands ve bu değişimin sonuçları gerçekten heyecan vericiydi. Böylece beklemeye başladık Borderlands’i ve nihayet bekleyişimiz son buldu. Borderlands, devasa dünyasının kapılarını araladı ve Pandora’nın hazinesine göz diken avcıları teker teker içeriye almaya başladı. http://frmsinsi.net/images/frmsinsim...sinsi.net_.jpg Pandora’ya hoş geldiniz! İnsanoğlu, sonunu kendi elleriyle hazırladığı dünyada yaşam kaynaklarını tükettikten sonra, yaşam umudunu başka bir gezegende arar. “Pandora” adında, sırlarla dolu bir gezegen keşfedilir ve bu gezegene koloniler halinde göçler başlar. Pandora’nın en büyük sırrı, “Vault” adında bir efsanedir ve bu efsaneye göre gezegenin bir yerlerinde sınırsız yaşam kaynakları bulunmaktadır. Böylece efsanenin peşine nice hazine avcıları düşer ama giden bir daha asla geri dönmeyecektir. Vault, gerçekten sadece bir efsane midir, yoksa gerçeğin ta kendisi midir, bilinmez ama insanlığın yok olmaması için bir kahramana ihtiyaç duyulacaktır. Bu kahraman, efsaneyi gerçeğe dönüştürecek ve Pandora’yı insanlığın yeni yuvası haline getirecektir. Peki bilin bakalım kim bu kahraman? Pandora’yı insanlığın yeni yuvası olarak tanımladım az önce ama sanırım bu tanım, bu gezegeni sıcak ve sevimli bir yer haline getirdi. Hayır, Pandora öyle bir yer değil. Yakıcı güneş ışınlarının kavurduğu çöllerle kaplı olan, her zaman aç gezen vahşi yaratıkların ve psikopat hazine avcılarının yaşadığı ütopik bir gezegen Pandora. (Bu yeni tanımdan sonra gözünüzde büyük ihtimalle Mad Max filmi canlanacaktır.) Sizin olayınızsa bu uçsuz bucaksız topraklarda dolaşarak Vault efsanesinin izlerini aramaktan ibaret. Olayın kökü bu ama işinizin kolay olacağını ve kısa süreceğini sanmayın; çünkü Borderlands, her anlamda geniş, çok geniş bir oyun. Şunu peşin olarak söyleyeyim ki bu oyunu oynamaya başladıktan sonra kendinizi kaybedeceksiniz, bundan emin olun. Borderlands, size fazlanın da fazlasını sunacak ve “Yeni bir görev, yeni bir silah, yeni bir harita; hadi bir görev daha!” derken uzun bir süre Pandora’dan ayrılmak istemeyeceksiniz. Uçsuz bucaksız bir dünya... Pandora’daki uzun serüveninize başlamadan önce kendinize bir karakter seçmeniz gerekiyor ve Borderlands, size bu konuda dört ayrı seçenek sunuyor. Eğer ağır silahlar kullanmak ve bir grupta “tank” görevini üstlenmekse olayınız, Brick (Berserker) sizin için hazır ve nazır bekliyor. Yok, eğer makineli tüfek kullanmaktan yanaysanız, Roland (Soldier) ile tanışacaksınız demektir. Oyunun “Sniper” rolünü, uzun menzilleri sevenler için ideal bir karakter olan Mordecai (Hunter) üstleniyor. Lilith (Siren) ise olayın bambaşka bir boyutu. Borderlands evreninin sayılı Siren’larından biri olan Lilith, büyü yetenekleriyle hayranlarını bekliyor. Karakter seçiminizi yaptıktan sonra Pandora topraklarına ilk adımınızı atıyorsunuz ve sizi “Claptrap” adlı komik bir robot karşılıyor. Bu robot eşliğinde Firestone kasabasına doğru yol alıyor ve oyunu nasıl oynayacağınızı kabaca öğreniyorsunuz. Bundan sonrasındaysa asıl olay başlıyor ve genişledikçe genişleyen, uzadıkça zevki katlanan bir oyunun içinde buluveriyorsunuz kendinizi. . O halde bu konuda biraz ayrıntıya girelim ve kısmen de olsa bir netlik sağlayalım. Borderlands bir FPS oyunu ama içeriğinde RPG öğelerini de bulunduruyor. Aslında bu iki tarz, birbiriyle dengeli ve uyum içerisinde; öyle ki oyunu oynarken her iki tarzı da iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Her RPG oyununda olduğu gibi bu oyunda da bir seviye sistemi var ve oyun boyunca toplayacağınız tecrübe puanlarıyla seviyeniz yükseldikçe yükseliyor. Beşinci seviyeden sonra karakteriniz için bir de yetenek ağacı ortaya çıkıyor ve seviye atladıkça bu ağacın dallarını dilediğinizce süsleyebiliyorsunuz. Sonuçtan memnun kalmadığınızdaysa belirli bir ücret karşılığında yeteneklerinizi sıfırlayabiliyorsunuz. On yüz bin milyon silahçık! Bir FPS oyununda maksimum kaç tane silah görebilirsiniz? Bunu bir düşünün ya da boş verin düşünmeyi; çünkü o sayı iki elin parmaklarını geçmeyecektir. Şimdi ben size milyonlardan bahsedeceğim ve Borderands’deki silah ve mühimmat sayısını hayal etmek için sizi yalnız bırakacağım. Bu miktarı duyduğum zaman ben de kulaklarıma inanamamıştım ama ortada yalan veya abartılmış bir durum olmadığını anlamam uzun sürmedi. Evet, Borderlands’de gerçekten çok fazla sayıda silah ve mühimmat çeşidi var. Bomba fırlatan pompalı tüfekler, yüksek voltajlı makineli tüfekler, alevli mermiler fırlatabilen tabancalar ve daha neler neler... Yani olay o kadar uç noktalardaki bulduğunuz güzel bir silahı arkadaşınıza anlatmak istediğinizde, “Dün bir silah buldum var ya...” diye bir cümleye başlayıp tıkanabilirsiniz. Başlangıçta iki tane silah ve üç tane el bombası taşımakla sınırlısınız ama oyun ilerledikçe taşıyabileceğiniz silah ve bomba kapasitesi artıyor. Bunların yanı sıra el bombalarına farklı yetenekler yükleyen cihazları ve sağlığınız açısından önem teşkil eden zırhları da yanınızdan eksik etmemenizde fayda var. Görevler yapalım, zindanlarda cirit atalım! Oyunun temeli, görev almak ve bu görevleri tamamlamak üzerine kurulu. Ana görevlerle oyunun hikayesini takip ediyor ve Vault efsanesine doğru adım adım ilerliyorsunuz. Ana görevlerin yanı sıra, bulunduğunuz haritanın çeşitli bölgelerindeki ilan panolarından alacağınız yan görevleri de maceranıza dahil edebiliyorsunuz. Tabii ki tamamladığınız her görev, size yüklü bir tecrübe puanı ve önemli mühimmatlar olarak geri dönüyor. Görevlerin birçoğu birbirine benzer yapıda olsa da daha faklı ve eğlenceli görevlerle de karşılaşıyorsunuz. Olayın en güzel yanı da şu: Göreviniz ne kadar zorlu ve uzun süreli olursa olsun, hiçbir şekilde sıkılmıyorsunuz. Oyundaki her görevi yapmak zorunda da değilsiniz tabii ki ama seviyeli (?) ve güçlü bir karaktere sahip olmak için bu görevleri atlamamanız gerekiyor; aksi taktirde ana görevlerden ağlayarak dönebilirsiniz. . Öyle ki oyunun tamamı hiçbir inceleme yazısına sığmaz. Borderlands’i oynamaya niyetliyseniz -ki öyle olmamanız için hiçbir sebep yok- ne demek istediğimi oyunu oynarken daha iyi anlayacaksınız. Kabaca Borderlands, cel-shade teknolojisiyle görsellik anlayışını doruk noktasına taşıyan, devasa haritalarıyla sınırları zorlayan, milyonlarca silah seçeneğiyle ağızları açık bırakan ve RPG öğeleriyle tadına tat katan bir oyun. Eğer kafa dengi bir veya birkaç arkadaşınızı da yanınıza alabilirseniz, bu oyundan alabileceğiniz zevkin haddi hesabı olmaz. Böyle arkadaşlarınız yoksa da üzülmeyin, tek başınıza da Pandora’ya yetersiniz. O halde daha fazla beklemeyin; Pandora’ya ilk adımlarınızı atın ve merak etmeyin, pişman olmayacaksınız. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.