![]() |
Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
Ey bu ülkenin adam diye ortalıkta gezen zavallıları...
Ey kadınlar, ey erkekler, ey gençler, ey yaşlılar... Lazlar... Çerkezler... Tatarlar... Hatta Kürtler ve Ermeniler... Lütfen bu fotoğrafa iyi bakın... * * * Ey memleketi satan alçaklar, namussuzlar, şerefsiz, onursuzlar... Ey gencecik insanların beyinlerini yıkayıp dağda savaştıran insan dışı varlıklar... Minicik bebeklere silah sıkan, gencecik canları almayı kendine marifet sayanlar... Ey Atatürk’ün düşmanları... Cumhuriyet karşıtları... Laiklik muhalifleri... Lütfen bu fotoğrafa iyi bakın. * * * Ey Amerika, Ey Amerikancılar... Amerika’ya muhbirlik yapanlar... Evet sizler, sizlerde bu fotoğrafa iyi bakın... * * * Ne görüyorsunuz orada...! Ben Mustafa Kemal’i görüyorum... 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıp “Kurtuluş Savaşı’nı” başlatan Başkomutanı görüyorum. Ben Türkiye’nin aydınlık geleceğini, çağdaşlığı görüyorum. Bakın bakın iyice bakın... Gözünüz kararıncaya kadar, tansiyonunuz düşünceye kadar bakın! Saatlerce bakın! Çünkü orada Atatürk İlke ve Devrimlerinden ödün vermeyen Türk Mehmetçiği’ni göreceksiniz. O fotoğrafta Nene Hatun’u, Halide Edip’i, göreceksiniz. * * * Ey AKP’liler, Ey CHP’liler, hatta kendini milliyetçi sanıp Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtiren MHP’liler... Sizlerde bakın! O fotoğrafta ne göreceksiniz? Ben o fotoğrafta cephede canı pahasına savaşan Kahraman Türk Evlatlarını görüyorum... Gözü yaşlı anaların Türk Bayrağı’na sarılı tabuta sarılıp, “Vatan Sağolsun” diyen haykırışlarını görüyorum... Ben Zübeyda Hanım’ı, Mevhibe Hanım’ı görüyorum... Lütfen sizde iyi bakın! Orada Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü ve dürüstlüğünü göreceksiniz. * * * Bu çocuklar Kullar Vezirçiftliği İlköğretim Okulu’nda okuyan çocuklar. Haber Türk’ün başlattığı “Terörle Mücadele Destek” kampanyasına okul harçlıklarını biriktirip katkı sağlayan evlatlar... Bunların hepsi Atatürk... Hepsi İsmet Paşa... Belki benim, belki senin, belki hepimizin yapamadığını yapıp kampanyaya destek oluyorlar. Ceplerinde son kuruşları vatan için, memleket için veriyorlar. Aynı Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi... Ben bu fotoğrafı gördükten sonra ülkemin geleceğinden korkmuyorum. Sizde korkmayın! Sakın ha bu ülkenin geleceğinden şüphe duymayın! Bırakın Cumhurbaşkanı’nın kızının düğün fotoğrafını, boş verin siz Başbakan’ın Amerika’daki torununu, hiç önemli değil Maliye Bakanı’nın çocuklarının yaptıkları... Onlar sabun köpüğü gibi bugün var yarın yoklar... Siz bu fotoğrafa bakın ve onurlanın... Çünkü bu fotoğrafta güçlü ve onurlu Türkiye var... http://www.haber262.com/images/stori...ardimsehit.jpg |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://www.haberdiyarbakir.com/images/news/8698.jpg
Silvan ilçesine bağlı Mescit mahallesinde bulunan PTT’ye ait bir telefon direği tehlike saçıyor. Mescit mahallesi eski Tekel Caddesi Ramazan Camii köşesinde bulunan PTT'ye ait olan telefon direği korku saçıyor. Gündüz çocukların yoğun olduğu alanda, telefon direğinin altı çürümesi sonucunda direğin en ufak bir rüzgârda kırılıp çocukların üzerine düşebilmesi an meselesi. Bu duruma karşı tepkili olan Mescit Mahallesi sakinleri biran önce PTT'nin telefon direğini yerinden sökerek, yerine yeni bir telefon direği dikmelerini istediler. Mescit Mahallesi sakinleri, yetkililere tepkilerini şöyle dile getirdiler: “Geleceğimizin umutları olan çocuklarımızın hayatları tehlikede diyebiliriz. Telefon direği en ufak bir rüzgârda kırılıp çocukların üzerine düşebilir. Yetkililerin biran önce tedbir almaları lazım. Okulların tatil olmasıyla Mescit Mahallesi çocukları telefon direkleri etrafında oynadıkları için hayatları tehlikededir” diye konuştular. |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
konu çok güzel olmuş allah razı olsun....
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://www.yalovamiz.com/other_files/termal_byk.jpg
İşte bu fotoğraf Termal’de 1934 yılında çekilmiş. Atatürk’ün Yalova’yı keşfedip, güzelleştirilmesinin ardından sadece beş yıl geçtikten sonra Terma kaplıcalarında çekilen bu fotoğrafta.... İşte bu fotoğraf Termal’de 1934 yılında çekilmiş. Atatürk’ün Yalova’yı keşfedip, güzelleştirilmesinin ardından sadece 5 yıl geçtikten sonra 1934 tarihinde bu fotoğraf Termal’de çekilmiş. Yıllar önce,Yalova sahillerine yada Termal’e o dönemler gezmeye çıkıldığında, gardıroplardan ak pak elbiseler çıkartılır ve kent merkezine veya Termal’e gezmeye piknik yapmaya gidilirdi. Bu fotoğrafa iyice bakın Genç Cumhuriyetin insanlarını ve ailesini ve o günkü kıyafetleri göreceksiniz. 2006 Türkiye’sinin Yalova Cumhuriyet Caddesinde yada Termal de halen kara çarşaflı, sadece gözleri gözüken bir çok kadını görebilirsiniz. İşte bu fotoğraf, Cumhuriyetin kurulmasının üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra çekilmiş. Fotoğraftaki karede yer alan aile Yalovalı. İşte bu fotoğraf , 18.8.1934 tarihinde postaya verilmiş ve fotoğraftaki aile, bu fotoğrafı, Ankara’da oturan yeğenleri Özlem Sofuoğlu’na göndermiş. Altına imza olarak ta “Teyzen” denilmiş. Bundan 76 yıl önce Yalova’dan gönderilen bu fotoğrafın arkasında da Yalova’nın çok güzel bir yer olduğu, yeğenlerini de Yalova Termal’e beklediklerini vurgulamış. İşte bu kareler postaya verildikten tam 72 yıl sonra bizim elimize ulaştı. Türkiye ve Yalova Termal çok değişmiş değil mi |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber...0_mf91938.Jpeg
Bazı eyaletlerinde şeriat kurallarının hakim olduğu ve cehaletin kol gezdiği Pakistan’da kadın olmak çok zor. Erkeklerin ‘söz dinlemeyen’ kadınlara uyguladıkları şiddet yöntemleri arasında yüze kezzap atmak en yaygın olanı. Aşağıda fotoğrafları görülen kadınlar sadece kadın oldukları ve seslerini yükselttikleri için yobaz, cahil erkekler tarafından bu hale getirildi. Fotoğraflar: Associated Press 22.8.2008 http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber...0_mf91940.Jpeg IRUM SAİD Şu anda 30 yaşında. Kezzapla yakıldığında 18 yaşındaydı. Evlenmeyi reddettiği erkek caddenin ortasında vücuduna kezzap attı. Kör oldu. Yüzü, sırtı ve omuzları yandı. Tam 25 kez ameliyat oldu ve ancak bu kadar düzelebildi. 22.8.2008 http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber...0_mf91942.Jpeg ATİYE HALİL 3 yıl önce 13 yaşındayken komşularının yaşlı bir akrabası Atiye ile evlenmek istedi. Ailesi kabul etti. Ama Atiye daha küçük olduğunu belirtip bu isteği reddetti. Reddedilmeyi kendine yediremeyen erkek, Atiye’yi kezzapla yaktı. 22.8.2008 http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber...0_mf91944.Jpeg NECEF SULTAN 5 yaşında uyurken babası tarafından yakıldı. Çünkü baba Pakistan’da değersiz olarak kabul edilen bir kız çocuk daha istemiyordu. Necef yaralarının iyileşmesi için 15 kez ameliyat oldu. Şu anda 16 yaşında 2 gözü kör ve yüzü iskeleti andırıyor. 22.8.2008 http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber...0_mf91946.Jpeg SABİRE SULTAN Şu anda 30 yaşında olan Sabire, kocası tarafından yakıldı. Kocası, bir kavga sonucunda Sabire’nin yüzüne kezzap attı. Sabire bu olayı yaşadığı zaman hamileydi. Bir başka deyişle hamile olması bile onu koca ?iddetinden kurtaramadı http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber...0_mf91949.Jpeg SAİRA LİYAKAT Şu anda 26 yaşında olan Saira, 15 yaşındayken evlendirildi. Evliyken okula devam etmek, mezun olmak istedi. Ama kocası Saira’nın bu isteğini yüzüne kezzap atarak cezalandırdı. Saira eski fotoğraflarına bakarak avunuyor. 22.8.2008 http://i.milliyet.com.tr/GaleriHaber...0_mf91955.Jpeg ŞAMİM AKTER 18 yaşındaki Şamim’in yüzüne, 3 yıl önce sokakta yürürken tanımadığı 3 erkek kezzap attı. Erkekler, bir kadının sokakta tek başına yürümesini şeriata aykırı bulmuşlardı. Bu yüzden de kendilerine göre Şamim’i kezzap atarak cezalandırmışlardı. Haber: POSTA 22.8.2008 |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/5136084.jpg
İngilizler'in meşhur tilki avı yıllardan beri sürüyor. Hayvanseverler defalarca bunu engellemeye çalıştı. Avam Kamarası'ndan yasaklayıcı kararlar çıkarmaya uğraştı. Ama sonunda çıkan karara bile aldıran olmadı. Tilki avı vazgeçilmez bir gelenek olarak devam etti. At sırtında avcılar, onlarca av köpekleriyle tilkileri avlamaya devam etti. Ama bir av sırasında ortaya çıkan bu manzara herkese "vay tilki vay" dedirtti. Bu kurnazlık objektiflere işte böyle takıldı. Can derdine düşen tilki, av köpeklerinin arasına karışınca, paçayı kurtardı. |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://img208.imageshack.us/img208/4499/1111zt1.jpg
http://img208.imageshack.us/img208/8495/2222xz8.jpg http://img262.imageshack.us/img262/1910/3333tm8.jpg Adı gibi hüzünlü geçti hayatı Mahzun'un Doğuştan ayakları yoktu. Annesi öldü babası da terketti... Erzurum Tekman ilçesinin Yerköy'ünde bir başına kaldı 80 yaşındaki Hatice ninesi ile.. Onu böylesine manşetlere taşıyan ise bu görüntüydü. İrkildik, yutkunduk. Çilekeş Anadolu kadınının fotoğrafıydı bu. Bu fotoğraftan alınacak çok ders vardı. Bu karede azim, sabır, fedakarlık, imhihan vardı, teslimiyet, bana ne lazımcılık, kolaycılık yoktu. Eksi 20 derecede leğene koyduğu torununu okula iple çekiyordu. Nasırlı elleriyle ipe var gücüyle asılıyor torununu okula yetiştirme derdine düşüyordu. İki büklüm olmuş beline umursamıyordu. Evet böyleleri de vardı. Her gün torununu okula teslim ediyor yine aynı şekilde evine götürüyordu. Çektiği çileler belini bükmüştü ama o Anadolu insanının cefakar kadınıydı.. Üzülüyordu, çok dertliydi ama kime anlatacaktı derdini. Bir gün bir hayırsever yardım diye düşündü. Evinde aylarca yıllarca ağladı ama gözyaşlarını içine akıttı. Sabretti pes etmedi. Dört duvar arasında yanlıkanan çığlıkları uzaklardan duyuldu.. Duaları kabul oldu. Kimse yok mu derneği tekerlekli sandalye verdi. Haberler televizyon kanallarında yayınlanınca yardımların ardı arkası kesilmedi. Sıkıntıdan ağlayan gözler bu kez sevinç gözyaşlarına tanıklık etti. Şimdi Hatice nine yanlız değil. Acılar paylaştıkça azalıyordu.. Hatice nine hayatının geri kalanında artık yüzü gülecek. |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
Barzani ve Talabani'nin bu fotoğrafına iyi bakın!
Türkiye teröre yine şehit vermiş... 12 can hain pusuda şehit olmuş... Ülke ayağa kalkmış... Kuzey Irak'a bakıyorsunuz... İki Kürt lider kameraların önünde... Türkiye teröre lanet etmelerini bekliyor... Ama onlar hala "tavşana kaç, tazıya tut" havasındalar... O basın toplantısından çekilen bir fotoğraf var... Sözler bazen yetmez... Fotoğraf ise söylenmeyeni de söyler... Bu da öyle bir fotoğraf işte... http://www.internethaber.com/images/...1021221835.jpg Ne kadar keyifliler değil mi? Müthiş neşeliler... Oysa endişeli, gergin olmaları gerekir... Bu hallerine bakınca; -"Türkiye'yi batağa çekmek için bunlar bir oyun çeviriyorlar" diye düşünmeden edemiyor insan... Hele şu sözleri de duyunca... Barzani diyor ki; -"PKK dağlarda bulunuyor. Orası çok güç bir yer. Türkiye büyük gücüne rağmen onları yakalayamıyorsa biz nasıl yakalayalım" Celal Talabani de aynı havada... -"PKK liderleri Kürdistan"ın yüksek dağlarında saklanmış durumda, Türk ordusu tarafından yakalanamayan bu liderleri biz nasıl yakalayabiliriz. Bu bir hayaldir." Resmen dalga geçiyorlar, tahrik ediyorlar... Bunlar kime güveniyorlar bu kadar... Barzani neyse ama... Talabani bu sözleri Irak Devlet Başkanı sıfatıyla söylüyor... -"PKK'nın yöneticilerini teslim eder misiniz?" sorusuna verdiği cevap şu; -"Biz hiçbir Kürdü Türkiye"ye teslim etmeyiz hatta bir kediyi bile" Buyrun burdan yakın... Bu sözler ve yukardaki fotoğraf büyük oyunun özeti gibi... |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://image.haber3.com/haber/183345.jpg
Bir çifti sevişirken görüyorsunuz" değil mi? İşin ilginç tarafı, araştırmalar gösteriyor ki, küçük yaştaki çocuklar bu resme bakınca böyle bir sahne görmüyor. Çocukların seks konusunda hayal gücü olmadığı için onlar bu resme bakınca 9 küçük siyah yunus balığı görüyorlar. Ama yetişkin bir beyin olarak siz bu yunus balıklarını ilk bakışta görmekte zorlanıyorsunuz değil mi? Ancak 6 saniye sonra farkedebiliyorsunuz. Bilimadamlarına göre yetişkin bir kişinin ilk aklına gelen şey seks de ondan... |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://www.barikat-lar.de/barikat/20...ervis2web3.jpg
Bu fotoğrafa iyi bakın! Orada gördüğünüz iki insan, Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Michaulis’tir... Bugünlerde, Kıbrıs görüşmelerinin bıktırıcı turlarından bilmemkaçıncısı gerçekleşirken, kimileri elde bayrak “Dayan Denktaş” diye sokağa dökülür, kimileriyse Türkiye’de bir türlü beceremedikleri AB operasyonunu adadan başlatmak derdine düşmüşken, bu iki isim pek bir anlam ifade etmeyebilir. Derviş Ali Kavazoğlu, Kıbrıs Sosyalist Partisi AKEL’in merkez komitesinin Türk üyesi bir sendikacıdır. Kostas Michaulis ise onun sendikacı arkadaşıdır. Bu iki insan, 11 Nisan 1965 tarihinde, Lefkoşe’deki bir toplantıdan Larnaka’ya giderlerken Denktaş’ın kurucuları arasında yer aldığı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) tarafından otomatik silahlarla kısa mesafeden vurularak öldürüldüler. İkisi de sosyalistti, ikisi de adanın emperyalist çıkarlar doğrultusunda bölünmesine karşı çıkıyor ve iki halkın kardeşliğini savunuyorlardı. Ve fotoğrafta görüldüğü gibi, el ele öldüler. Yalnızca onlar da değil... 29 Mayıs 1959’da öldürülen İnkılapçı gazetesinin editörü Fazıl Önder ve 5 Haziran 1958’de öldürülen Kıbrıslı Türk Atletizm ve Kültür Merkezi yöneticilerinden Ahmet Yahya da TMT’nin ve Denktaş’ın kirli savaşının kurbanlarıdır. 2 Temmuz 1958’de Rum/Türk Kıbrıs Emek Federasyonu yöneticisi Ahmet Sadi’ye ve Arif Barudi’ye suikast girişimleri oldu. Ve sonra, 1962’de, Kıbrıslı Rum ve Türkler arasında daha yakın işbirliği taraftarı gazeteciler olan Hikmet ve Ahmet Gurkhan TMT tarafından öldürüldüler. En son örnek ise 1996’da da yine Rum ve Türkler arasında işbirliği öneren gazeteci Kıbrıslı Türk gazeteci Kutlu Adalı’nın öldürülmesidir. Ama şüphesiz bunlar içersinde en trajik ve sembolik olanı Kavazoğlu ve Mişaulis cinayetidir. Böylece TMT’nin vermek istediği ders, Rum ve Türk işçilerin birliğini sağlamak isteyenlerin sonunun ölüm olacağıdır. Adanın emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından bölünmesine karşı duran, Türk-Rum dostluğu ve işbirliği için gerek siyasal, gerekse sendikal alanda çalışmalarını yürüten Kavazoğlu, sık sık yayımladığı bildiriler ve diğer yayın faaliyetleriyle, Kıbrıs Türk liderliğinin adayı bölme politikasını eleştirmektedir. Bu yüzden yakın dostlarıyla birlikte faşist yeraltı örgütünün hedefi haline gelmiştir. Biraz Geriye Gidersek... Ama hepsi bu kadar değil... Kavazoğlu ve Michaulis’in şahsında bitirilmek istenen şey, Kıbrıs işçi sınıfının hiç küçümsenemeyecek ortak mücadele tarihidir. Bugün kafaları Annan, De Soto, Papadopulos, vb. gibi doldurulmuş birçok sosyalistin bile bilmediği gerçek, Kıbrıs adasının aslında belli bir sınıf mücadelesi tarihine sahip olduğudur. Bu tarihin ilk halkaları, İngiliz egemenliği günlerine kadar gider. Kıbrıs’ın kontrolünü 1878’de devraldıktan sonra 1914’e kadar Osmanlı adına vergi toplayan İngiltere, Birinci Paylaşım Savaşı’nın başlaması üzerine adaya tümüyle el koyduğunda ilk kıpırdanmalar başlar. İlk ayaklanma 1931’de İngiliz Vali Sir Ronald Storrs gümrük vergisini artırdığında patlar. Daha sonraları, 1930 ve 40’lar boyunca Kıbrıslı Türk ve Rum kökenli işçiler Taşımacılık ve Liman İşçileri Sendikası’nda ortak mücadele yürütürler. 6 Mart 1939’da Limasol Hamal Sendikası’nın kuruluş toplantısına 40 Kıbrıslı Türk katılır. Magosa Hamal Sendikası komitesinde ise eşit sayıda Türk ve Rum vardır. 1938-48 döneminde Türk ve Rum işçiler sekiz saatlik çalışma günü, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, çalışma yasaları, sosyal güvenlik, ücret artışı vs. için ortak bir mücadele yürütürler. Peş peşe gelen grevlerde Kıbrıslı Türk ve Rumlar patronlara ve İngiliz sömürgeciliğine karşı omuz omuza mücadele ederler. 1948’de iki bin Türk ve Rum işçisinin, Amerikan Madencilik Şirketi’ne karşı başlattığı grev, 3 Ocak’tan 16 Mayıs’a kadar dört ay sürer. Polis 3 ve 8 Mart’ta ateş açarak çok sayıda işçiyi yaralar ve 76 işçi eşleriyle birlikte iki yıla varan hapis cezaları alırlar. Ceza alan 76 işçinin 17’si Türktür. Ermeni, Rum ve Türklerden oluşan demiryolu çalışanları ise 1941 yılında greve çıkarlar. Grevi durdurmayı reddeden grev komitesi (ki onların da üçü Türktür) İngiliz sömürge yönetimi tarafından tutuklanarak hapse atılır. Ermeni, Rum ve Türk işçilerin yaygın protestoları sonucu mahkumlar serbest bırakılır. Grev ise bütün taleplerini kazanır. Kıbrıslı Türk ve Rum işçiler arasındaki işbirliği, 1944’de ayrı Türk sendikaları kurulmasına rağmen devam eder. Kıbrıslı Türk işçilerin yarıdan fazlası ortak sendikalarda kalmayı tercih ederler. Şovenizmin Canlandırılması Ama bu arada, “tehlike” artık farkedilmiştir. İki tarafta da faşist unsurlar örgütlenmekte, kin tohumları ekilerek sınıfın birliği bozulmaya çalışılmaktadır. Madalyonun bir yanında İngilizlere karşı silahlı mücadele başlatan faşist Grivas’ın EOKA örgütü vardır. Yunanistan İç Savaşı sırasında yüzlerce komünistin işkenceye uğraması ve öldürülmesinden sorumlu olan Grivas bir yandan İngilizlere karşı savaşırken diğer yandan da şovenist duyguları körüklemekte ve bune karşı olan Rumları ve Türkleri katletmektedir. İngiliz sömürge yönetiminin karakollar, vb. gibi bütün riskli alanlarda Kıbrıslı Türkleri kullanması da bir yandan onların EOKA hedefi olmasını getirmekte, diğer yandan da şovenizmi güçlendirmektedir. Yine de bu süreçte EOKA’nın öldürdüğü solcu Rumların sayısı Türklerden daha fazladır. EOKA 1940’lı 1950’li yıllarda toplam olarak 265 infaz gerçekleştirmiştir. Bunların 143’ü İngiliz ve Türk iken 131’i Komünist Partisi AKEL ve hem Türk hem Rum üyeleri olan PEO (Kıbrıs Emek Federasyonu) sendikası üyeleri olan Rumlardır. Bu arada Türk kontra örgütlenmesi boş durmamakta, bir yandan Ankara’da organize edilen TMT, Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük’ün liderliğinde cinayetlerine başlarken, diğer yandan da eski bir sömürge polisi olan Necati Taşkın’ı Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri Federasyonu başkanlığına komployla getirerek işçi sınıfını bölmeye ve şovenizmi yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Kavazoğlu’nun deyimiyle Necati Taşkın, “1958’e kadar İngiliz sömürgecilere yardımcı polis olarak çavuş rütbesiyle hizmet etmektedir” ve daha sonra “Türk köylülere adeta kan kusturan Celal Hordan’ın faşist örgütünün önde gelenlerinden biri olmuş ve Kıbrıs Türk İşçi Birlikleri Federasyonu’nun liderliğini dağıtan Denktaş tarafından bu federasyonun genel sekreterliğine tayin edilmiştir!” Böylece 1963 yılına gelinmiş, Rum polisler ve Kıbrıslı Türkler arasında çıkan bir olaydan sonra başlayan çatışmalarda 191 Türk ve 133 Rum ölmüştür. Ağustos 1964’de Türk jetleri Rum köylerini bombaladığında ise artık her şey çığırından çıkmıştır. Kanlı bir süreç böylece başlamış, Ada’nın bölünmesi için son adımlar da atılmıştı. 1960’lar bitip 1974’e doğru gelindiğinde TC işgali başlayacak, daha sonra da KKTC isimli “devlet”in kuruluşuyla birlikte bugüne dek süren bitmez tükenmez “Kıbrıs Sorunu” gündeme gelecektir. 1960’larda her kentte Rumlar ve Türkler bir arada yaşarken ve 392 Rum ve 123 Türk köyüne karşın 114 köy de karma bir nüfusa sahipken 2000’lerde gelinen nokta, tam ve kesin bir bölünmedir. Sendikalar ayrılmış, sınırlar çizilmiş, Kavazoğlu ve Michaulis’in halkların kardeşliği düşü kan içersinde boğulmuştur. Kuzey Kıbrıs artık kocaman bir gazinodur; uyuşturucu dahil her türlü kaçakçılık ve kontra-çete işleri Ada üzerinden yapılmaktadır. Ve tabii bu arada Ada’da değişmeyen tek şey, İngiltere’nin Dhekelia ve Akrortiri adalarındaki iki askeri üssü idi. Üstelik, İsrail ve Lübnan’a 10 dakikalık mesafedeki konumuyla her Ortadoğu krizinde önemli bir rol oynayan bu üsler, İngiliz toprağı sayıldığı için Kıbrıs yasalarına bile tabi değillerdir. Bu Fotoğrafa İyi Bakın! Şimdi, bu kısacık özetten sonra, yeniden dönüp aynı fotoğrafa, kurşunlarak üst üste yığılmış bu iki solcu sendikacının cansız yüzlerine bir kez daha bakın! Kavazoğlu ve Michaulis... Bütün bu sürecin örgütlenebilmesi için, Ada’nın emperyalistlerin oyuncağı yapılması için onların öldürülmesi gerekiyordu, öldürüldüler... Katilleri, şimdilerde New York’ta görüşme masalarında oturup pazarlık üstüne pazarlık yapıyor... Katillerin utanmaz arlanmaz destekçileri ise gitgide cılızlaşan sesleriyle sokaklarda haykırıyorlar: Dayan Denktaş! Yanındayız! Fotoğraf ise ortada duruyor... Bir ibret belgesi gibi... Görmek isteyenlere... Ada’da Bir Susurluk: TMT Kıbrıs’ta bir dizi cinayet ve provokasyona imza atan Türk Mukavemet Teşkilatı, Ankara’da Özel Harp Dairesi tarafından kuruldu. TMT’nin Genel Başkan Yardımcılığı’nı üstlenecek olan Özel Harpçi İsmail Tansu, 1958’de Türkiye’den Kıbrıs’a silah aktardıklarını ve özellikle Alparslan Türkeş’ten yoğun destek gördüklerini hiç gizlemedi. (Bu konuda geniş bilgi için bkz. Sosyalist Barikat, sayı: 10) Sanıldığının aksine TMT’nin başlıca hedefleri Rumlar değildi; tam tersine bu kontra örgüt esas olarak solcu Türkleri öldürüyordu ve bu anlamda Rum faşistlerinin örgütü EOKA’nın ikiz kardeşi gibiydi. Yine yıllardır yapılan propagandaların tam tersine, Ada’daki ilk kan da Rumlar tarafından değil TMT tarafından akıtıldı. 1958’de Türkiye Konsolosluğu Enformasyon Bürosu bombalama olayı üzerine İngiliz güvenlik güçleri, 12 Haziran 1958’de Kondemenos köyünden sekiz Kıbrıslı Rum’u gözaltına aldı ve en yakın Rum köyüne yaklaşık 10 km ötede Kıbrıslı Türklerin yaşadığı Güneyli köyüne yakın bir yere götürerek serbest bıraktı. Bu Kıbrıslı Rumlar TMT’nin emri üzerine Kıbrıslı Türkler tarafından katledildi. Bu olay iki toplum arasında akan ilk kandır. Bu katliam ve provokasyonun ardında Denktaş’ın “bazı arkadaşlarımız” dedikleri kişiler vardı. Denktaş, daha sonra İngiliz televizyonundaki bir söyleşide, bu bombalama olayını da TMT’nin yaptığını itiraf edecekti. Daha sonraları TMT, bölünme politikalarına karşı çıkan demokratlara, Rum işçileriyle birlikte PEO sendikasında örgütlenen ve mücadele eden Türk işçilere karşı muazzam bir terör politikası izledi. İşçiler tam anlamıyla silah zoruyla PEO’dan ayrılıp milliyetçi Türk sendikalara üye olmaya zorlandı. TMT iki toplum arasındaki çatışmaları tırmandırmak için cami kundaklama dahil her türlü provokasyonlardan da kaçınmıyordu. TMT, 1958’den başlayarak Kıbrıslı Türkleri, köylerini terk ederek kuzeye taşınmaya zorladı. 1963’de EOKA dağıldı ama eski EOKA unsurları polisin içinde mevzilenmişti. TMT ise faaliyetlerini sürdürüyordu. Denktaş: Sömürge Savcılığından Cinayet Şebekesi Kuruculuğuna İşe 1949-57 yılları arasında İngiliz sömürgeci yönetiminin mahkemelerinde başlayan bu “mümtaz devlet adamı”, genç EOKA savaşçılarını yargılayıp idama mahkum eden bu mahkemelerde İngilizlerin savcılığını yapıyordu. 1958’de TMT’nin kuruluşu Denktaş’ın savcılıktan istifası sonrasına rastlıyor. KKTC Meclisi’nin resmi sitesi Denktaş’ı TMT’nin kurucuları arasında tanıtıyor. (cPanel®. m.gov.nc.tr/cm/mb/ Rauf.htm) Dönem boyunca bir dizi cinayete imza atan TMT’nin perde arkasındaki isim olan Denktaş, daha sonraları Dr. Fazıl Küçük’ün ölümüyle birlikte suyun başına geçti ve Kıbrıs’ın ikiye bölünmesi için bugüne dek yürütülen provokasyonların resmi yöneticisi haline geldi. İngiliz sömürgeciliğinin savcısı ve faşist TMT’nin kurucusu Denktaş o günden bu yana Kıbrıslı Türkler için kurulan açık hava hapishanesinin müdürlüğünü yürütmektedir. |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://image.haber7.com/haber/65515.jpg
Şehit yarbayın resmine iyi bakın Doğan Haber Ajansı'ndan Ertan Korkmaz imzasını taşıyan, geçtiğimiz günlerde şehit düşen bir subayımıza ait bu İsmet Berkan'ın köşe yazısı Hürriyet'in birinci sayfasında, dün toprağa verdiğimiz şehit yarbay Melih Gülova'nın bir resmi vardı, bir elinde bir bardak çay, öteki elinde sigara, başında kasket, yanında herhalde iki korucu, onlar elde silah ve telsiz, büyük olasılıkla uzun bir keşif/devriye veya operasyon görevi sonrası, yorgunluk gidermek için oturmuşlar, bu arada hatıra olsun diye o resmi de çektirmişler FOTOĞRAF: ERTAN KORKMAZ / DHA Bu fotoğraf, Doğu ve Güneydoğu'da, bazen de Türk-Irak sınırının öte noktalarında terörle mücadelenin nasıl ve ne şartlarda yapıldığını gösteren minicik enstantanelerden biri Geçen hafta Tunceli'deki karakola saldırı olduktan sonra karakolun bulunduğu yerin fotoğraflarını yayımladı gazeteler, pek çok kişinin sadece sarp dağları gösteren ve dağlar içinde bir noktayı karakolun yeri olarak işaret eden o resme bakıp 'Vay be' dediğine tanık oldum, 'İnsanlar nerelerde görev yapıyorlar' Yaa, mesele de bu zaten: İnsanlar nerelerde görev yapıyorlar *** Kahvede konuşulması bile ayıp olan bazı konuların gazete köşelerinde dile geldiğine tanık oluyoruz Yok efendim erler eğitimsizmiş ve onlar ölüyormuş, hiç subay ölmüyormuş Kimse ölmesin elbette Ama kulaktan dolma bu lafları yazanlar, hayatlarında bir kez olsun, bu mücadelenin yapıldığı asıl alanlara, Hakkâri'nin, Çukurca'nın, Şırnak'ın dağlarına gittiler mi, bir kez olsun Cudi'de, Gabar'da, Allah'ın dağının tepe noktalarında kar kış demeden elde termal dürbün etrafı gözetleyenleri, o ücra yerlerdeki birliklerden biri 'temas' sağladığında hemen helikoptere atlamak üzere hazır bekleyen askerleri ve onların subay-astsubayıyla ilişkisini birinci elden izlediler mi? *** Bir seferinde, sınırın sıfır noktasında konuşlu bir bölüğü ziyaret etmiştik helikopterlerle Helikopterin konabileceği bir küçük düzlük bile yoktu, yarım metre mesafeden aşağı atlamıştık Oraya biz bir hayli lüks biçimde ulaşmıştık, orada taşların üzerinde yatarak görev yapan askerler ise yürüyerek gelmişlerdi Çünkü PKK da yürüyordu Çünkü PKK, termal kameradan kurtulmak umuduyla eksi 20 derecede bile kendini buzlu suyla ıslatıyor, o bölgeden içeri öyle sızmaya çalışıyordu *** Silopi'ye aslında kuş uçuşu çok yakın bir noktada olan, Cudi Dağı'nın başlangıç noktası sayılabilecek bir yerde Türkiye'nin 'Siyahkaya' diye bir karakolu var Bu karakol 1996'yı 97'ye bağlayan yılbaşında çok büyük bir saldırıya uğradı Karakoldakiler baktıklarında Silopi'deki tugayı görebiliyorlardı aslında ama o tugaydan karakolun yakınına bir tankın gelmesi 2 gün sürdü Tank gelene kadar canlarını dişlerine takıp savaştılar karakoldaki askerler Çok sayıda şehit verdiler ama PKK'yı püskürttüler, sonra da Irak içlerine girip saldıran grubu izlediler, onları yok ettiler Bütün bu operasyonun başında bir tuğgeneral vardı, boş vakitlerinde tenis oynayan, şehirli değerlerle büyümüş, bir yılbaşı balosunda eşiyle dans etmeyi çok seven Ama o günlerce elinde G3'ü, askeriyle dağda yattı kalktı ve operasyonu tamamladı *** Şehit yarbayın resmine ve o resimdeki yorgunluğa ama tatmin duygusuna iyi bakın Bu görev, nerede ne şartlarda ve ne fedakârlıklarla yapılıyor iyi görün Diyeceksiniz ki, 'Ama bu onların görevi, onların seçimi' Elbette öyle Herkesin kendine göre bir görevi var, herhalde herkes de kendi görevini en iyi yapmaya çalışıyor Birisi dağda yapıyor görevini, ötekisi klimalı odasında masasında Biri diğerinden daha önemli veya önemsiz sayılamaz, herkes her görevi de yapamaz Ama en azından, böylesi zor şartlarda görev yapan insanları rencide etmeyelim, onları küçük görmeyelim, onlara gereken saygıyı gösterelim *** Tanıdığım dağ komando tugay komutanlarından biri bana bir seferinde, 'Ah' demişti, 'Bu yaz Bodrum'da askeri kampta korumaları falan atlattık bizim hanımla ve sokakta dondurma yedik O günü unutamam' Çünkü PKK o komutanı ve ailesini hepsinin ayakkabı numarasına kadar biliyor, tanıyordu O komutan şimdi emekli ama hâlâ etrafında beş korumayla hayatına devam etmek zorunda O dondurma kaçamağında kendini 'normal' ve daha önemlisi 'özgür' hissetmişti tuğgeneral Evet, o resme iyi bakın Benim o resimden haddim olmayarak çıkardığım bir ders var: Herkes görevini yapsın ama kendi görevini yapsın ve iyi yapsın, başkasının görevini, o görevin şartlarını ve fedakârlıklarını hiç bilmediği halde 'Ben daha iyi yaparım' diye ortaya çıkmasın (Radikal) |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
konular için gerçekden tşk ederim gözyaşı emeğine ve bu kadar uğraşmış olmana saygım var.
bişeyi anlamış değilim ama 4.konuda anlattıklarını açıkcası ben şeriatla bağdaştıramadım şeriatı bu gözle gösterdikleri için zaten kötü bişeymiş gibi görüyoruz şeriat sadece Allahın kurallarını emirlerini yerine getirmekden ibarettir ki senin bu resimlerde gösterdiklerinin alakası bile yokdur bence.evlenmek istemeyen bayanların bazı psikopatlar tarafından sırf erkeklerine yediremediklerinden aslında yüzlerine kezzap atılmasını şeriatla bağdaştıramadım tabi bu olayın pakistanda olmasını vurgulamakda olayın başka bir boyutu kusuru bakma ama ben böyle düşünmediğimi belirtmek istedim. saygılarımla.... |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
Saten konular farklı arkadaşım
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
http://img163.imageshack.us/img163/7...107ajq1mn5.jpg
http://img153.imageshack.us/img153/2...3113lo4st1.jpg http://img153.imageshack.us/img153/3...3159ne4ug4.jpg 29Ekim Gecesi köprü böyle görüntülendi |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
11 EylÜl Resİmlerİ
http://img255.imageshack.us/img255/1...titled6ab3.jpg http://img255.imageshack.us/img255/8...titled7ur2.jpg http://img249.imageshack.us/img249/4...titled2zc2.jpg Ne kadar amerikayı sevmesekte böyle terör olaylarını kınıyoruz |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
Alıntı:
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
==> Mucize TürkLer (MutLaka bakmaLısınız)
http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...ER/TEMPO10.jpg Hırvatistan maçından bu yana dünya basını bizden, ‘Mucize Türkler’ diye bahsediyor. Oysa mucize olduğumuzu anlatacak niceleri var. Kim Nuri Bilge Ceylan’ın daha az top koşturduğunu ya da kim Mehmet Öz’ün daha az gol attığını söyleyebilir? Tempo Dergisi, sanattan bilime, spordan iş dünyasına ‘Türklerin Mucizeleri’ni araştırdı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/01.jpg MİLLİ TAKIM-EURO 2008 Kalbimiz seninle Türk Milli Futbol Takımı. 2002’de dünya üçüncüsü olan milli takım, 2008’de tüm tahminlerin aksine, büyük başarılara imza attı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/02.jpg NURİ BİLGE CEYLAN Türkiye’nin ‘Üç Maymun’u oynadığı yönetmen. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümü’nü bitirdi. Ne var ki mühendislikte aradığını bulamadı. Mimar Sinan Üniversitesi’nde iki yıl sinema eğitim gördü. İlk filmi Koza’yı, 1995’te çekti. Ardından 13 yıl içinde beş film yaptı. ‘Kasaba’ (1997), ‘Mayıs Sıkıntısı’ (1999), ‘Uzak’ (2002), ‘İklimler’ (2006), ‘Üç Maymun’ (2006)... Filmlerinin hiçbiri ödülsüz kalmadı. İstanbul, Antalya Altın Portakal ve Cannes film festivalleri başta olmak üzere pek çok ülke festivalinde hemen her dalda ödüller kazandı. Yurtdışında en çok ödül kazanan Türk yönetmen oldu Nuri Bilge Ceylan, son olarak 2008 Cannes Film Festivali’nde, küçük zaafların büyük yalanlara neden olmasıyla parçalanan bir ailenin, bir arada kalma çabasını anlatan ‘Üç Maymun’ filmiyle ‘en iyi yönetmen’ ödülünü aldı. Ve “Bu ödülü tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme adamak istiyorum” dedi. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/03.jpg MEHMET OKUR NBA ‘All Star’da ilk Türk Basketbolcu. Türk Milli Basketbol Takımı’nın yıldız oyuncusu Mehmet Okur, 2002’de Detroit Pistons’a transfer oldu. Böylece NBA kariyerine başladı. İkinci sezonda takımın en iyi oyuncuları arasında yerini aldı. Detroit Pistons, NBA şampiyonu olduğunda Mehmet Okur’un adının altı çizildi. Detroit’ten, 2004’te Utah Jazz’a geçti. 50 milyon dolara altı yıllık sözleşme imzaladı. 2007’de Allen Iverson’ın sakatlığı nedeniyle kadrodan çıkartılması üzerine ‘NBA All-Star’ maçı Batı Konferansı kadrosuna dâhil edildi. Okur, NBA tarihinde All-Star seçilen ilk Türk oyuncu oldu. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/04.jpg İDİL BİRET En geniş repertuar onun Piyanist. Beş yaşındayken duyduğu her parçayı anında ve eksiksiz olarak piyanoya aktarabiliyordu. Üstün yeteneği nedeniyle TBMM’nin kendi adına çıkardığı özel yasadan yararlanarak, yedi yaşında Fransa’ya gönderildi. 16 yaşında dünya sahnelerinde yerini aldı. Olağanüstü bir hafıza, mükemmel bir teknik ve yorumlama gücüne sahip olarak nitelendirilen Biret, dünyanın en geniş repertuarlı piyanisti unvanına sahip. 1971’de ‘Devlet Sanatçısı’ ilan edildi. Biret’in ‘Lili Boulanger Memorial’, ‘Harriet Cohen/Dinu Lipatti Altın Madalyası’, Polonya hükümeti ‘Kültür Liyakat Nişanı’, İtalyan hükümeti ‘Adelaide Ristori Nişanı’ ve Fransa hükümeti ‘Chevalier de L'Ordre de Mérite Nişanı’ bulunuyor. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/05.jpg GAZİ YAŞARGİL Beynin efendisi Tıp doktoru. Nöroşirurji uzmanı. Mikro cerrahinin nöroşirurji alanında kullanılabilirliğini keşfetti. Epilepsi ve beyin tümörlerinin tedavisi için yeni yöntemler buldu. Nöroşirurji alanında yüzyılın en büyük gelişmelerine imzasını attı. Harvey Cushing ile beraber 20’nci yüzyılın en önemli nöroşirurji uzmanı olarak niteleniyor. Ameliyatlarında kullanmak amacıyla yarattığı cihazlara ‘Otomatik Leyla Ekartörü’, ‘Yaşargil Anevrizma Klipleri’ gibi isimler verdi. Cihazlar, bugün de bu adlarla anılıyor. Amerikan Beyin Cerrahları Birliği tarafından ‘yüzyılın adamı’ seçilen Yaşargil’in 19 ulusal ve uluslararası ödülü var. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/06.jpg GÖKHAN HOTAMIŞLIGİL Tümör, seni öldüreceğim! Tıp doktoru. ABD’nin Harvard Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve ekibi, önce ‘JNK’ adını verdiği şişmanlık genini buldu. Ardından 2007’de ‘STAMP2’ adlı, sadece karın içindeki yağlarda bulunan bir molekülü keşfetti. Şişmanlığın kanser gelişimini tetiklemesinden hareket eden Hotamışlıgil, STAMP2’nin =)=)=)=)bolizmayla birlikte tümörleri de kontrol ettiğini bulguladı. Hotamışlıgil, şimdi bu molekülü kapatarak, enerjisizlikten tümörleri öldürmenin yolunu arıyor. Kendi adına 10 patenti bulunan Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’in Amerikan Diyabet Derneği, Ulusal Sağlık Enstitüsü, Markey, Pew ve Sandler vakıfları gibi kurumlardan ödülleri var. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/07.jpg MUHTAR KENT Cola’nın muhtarı CEO. Muhtar Kent, askerlik sonrası cebindeki bin dolarla ABD’ye gitti. Gazete ilanlarından Coca-Cola’da iş buldu. 26 yaşında Coca-Cola kamyonları ile şehir şehir gezerek kola sattı. Dağıtım, pazarlama, lojistik sistemini öğrendi. 1985’te Coca-Cola Türkiye ve Orta Asya Genel Müdürü, ardından Coca-Cola Amatil-Europe’da yönetim direktörü oldu. 12 Avrupa ülkesindeki Coca-Cola’nın cirosunu iki yılda yüzde 50 artırarak dikkat çekti. 1999’da Coca-Cola’dan ayrıldı. Efes İçecek Grubu’nun en üst düzey yöneticisi olarak, şirketi, Adriyatik’ten Çin’e kadar genişletti. Yaklaşık altı yıl aradan sonra, Nisan 2005’te Coca-Cola Company’ye geri döndü. Coca-Cola, Kent’i 1 Temmuz 2008’den itibaren en tepe görev olan CEO’luğa getirdi. Böylece ilk kez bir Türk, dünyanın en değerli firmalarından birinde zirveye yükseldi. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/08.jpg AZRA AKIN Dünyanın en güzel kızı Güzellik kraliçesi. 2002’de Miss World Dünya Güzellik Yarışması’nda dünya güzeli seçildi. Bu unvanı 1932’de Keriman Halis’in ardından Türkiye’ye ikinci defa getiren kişi oldu. İki TV dizisi ve bir sinema filminde rol aldı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/09.jpg FATİH AKIN Duvara karşı bizden biri Yönetmen. 1995’te ilk ödülünü Hamburg Uluslararası Kısa Film Festivali’nde, ilk kısa filmi, ‘You’re the one!’ (O Sensin) ile aldı. Uzun metrajlı filmlerinden ‘Duvara Karşı’ ile 2004’te Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü kazandı. ‘Yaşamın Kıyısında’ filmiyle 2007’de Cannes’da en iyi senaryo ödülünü aldı. Diğer uzun metrajlı filmleri ‘Im Juli’ (Temmuz’da) ve ‘Solino’ adlarını taşıyor. 2005’te, ‘Crossing the Bridge: The Sound of İstanbul / İstanbul Hatırası’ adlı, İstanbul’un barındırdığı değişik müzikleri ve müzik kültürleri üzerine bir belgeselin yönetmenliğini yaptı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/10.jpg ARA GÜLER Sanatçı değil, ‘foto muhabiri’ Foto muhabiri. 1950’de Yeni İstanbul Gazetesi’nde çalışmaya başladı. 1958’den itibaren Time-Life, Paris Match ve Stern dergilerinin Yakındoğu foto muhabirliğini yaptı. 1961’de ünlü fotoğraf ajansı Magnum’a katıldı. 1962’de Master Of Leica ödülünü kazandı. Magnum adına Churchill’den Salvador Dali’ye, İsmet İnönü’den Bertrand Russel’e kadar pek çok ünlü simanın fotoğrafını çekti. Gazetecilerle görüşmeyen Pablo Picasso’yu fotoğraflaması, daha da ünlenmesini sağladı. 2000’de Fransız hükümeti tarafından Legion d’Honneur unvanıyla ödüllendirildi. Kendisini sanatçı değil, ‘foto muhabiri’ olarak gördü. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/11.jpg SUNA KAN Kemanın virtüözü Kemancı. Dokuz yaşında çıktığı ilk konserinde, Mozart ve Viotti’nin konçertolarını orkestra eşliğinde çaldı. 1948’de TBMM’nin çıkardığı ‘Harika Çocuklar Yasası’ ile müzik öğrenimi görmek üzere Fransa’ya gitti. 1952’de okulu birincilikle bitirdi. 1954’te Cenevre ve Viotti yarışmalarında birincilik kazandı. Her kıtanın büyük kentlerinde konser ve resitaller verdi. Ünlü şeflerin orkestralarında çaldı. Bach’tan Bartok’a uzanan geniş repertuarında, Türk bestecilerin eserlerine de yer verdi. 1971’de devlet sanatçılığına seçildi. 1977’de TRT Ankara Oda Orkestrası’nın kuruluşuna ön ayak oldu. Orkestranın solistliğini ve başkemancılığını yaptı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/12.jpg ŞAMİL SAM Vurduğu yerden ses gelir Boksör. Dokuz Türkiye, bir Gençler Dünya, bir Avrupa, bir Dünya Şampiyonluğu kazandıktan sonra, 2000’de profesyonelliğe geçti. 2002 ve 2003’te Avrupa Ağır Sıklet Boks Şampiyonu oldu. 2004 ve 2005’te de Dünya Kıtalararası Ağırsıklet Boks Şampiyonu unvanını aldı. 1.92 metre boyunda, 112 kilogram ağırlığa sahip. Doğayı ve hayvanları çok seviyor. |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
==> Mucize TürkLer (MutLaka bakmaLısınız)
http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/13.jpg KEMAL DERVİŞ BM’de bir Derviş Ekonomist. Türkiye, Kemal Derviş’i 52’nci dönem koalisyon hükümetinde Bülent Ecevit’in dışarıdan atadığı ‘Ekonomi Bakanı’ olarak tanıdı. Türkiye’nin kriz günlerinde bel bağladığı ‘Dünya Bankalı Derviş’, bir sonraki seçimlerde CHP’den İstanbul Milletvekili oldu. 2005’-te milletvekilliğinden istifa eden Kemal Derviş, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın önerisiyle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanlığı’na getirildi. Derviş’in görev süresi Ağustos 2009’da sona erecek. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/14.jpg FERZAN ÖZPETEK İtalyanların da gururu Yönetmen. 1976’da, Roma’daki La Sapienza Üniversitesi’nde sinema tarihi öğrenimi almak üzere İtalya’ya gitti. İlk filmi ‘Hamam’, uluslararası alanda başarı sağladı. İtalya, İngiltere, Fransa, İskandinavya, Almanya, Hollanda, Japonya, Türkiye ve ABD’de gösterildi. İkinci filmi ‘Harem Suare’ oldu. Film, 1999’da Cannes Film Festivali’nin Selection Officielle kategorisine seçildi ve gösterildiği tüm Avrupa ülkelerinde önemli gişe başarıları elde etti. Başarılarıyla İtalyanların da gururu oldu. ‘Hamam’, ‘Harem Suare’, ‘Cahil Periler’, ‘Karşı Pencere’, ‘Kutsal Yürek’ ve ‘Bir Ömür Yetmez’ adlı filmlerinin hem yönetmenliğini yapan hem senaryosunu yazan Ferzan Özpetek, sayısız ödülün sahibi. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/15.jpg GÖKŞİN SİPAHİOĞLU ‘Büyük Türk’ün Fransızcası Foto muhabiri. Gökşin Sipahioğlu, 25 milyon görsel malzemeye sahip fotoğraf ajansı SIPA’yı kuran Türk foto muhabiri olarak adını duyurdu. 1961’de patlak veren füze krizi sırasında Küba’ya girmeyi başaran ve röportajlar yapan tek Batılı gazeteci olması, 1968’de Paris olaylarını yansıttığı fotoğrafları, Çekoslovakya ve Arnavutluk’ta meydana gelen olaylar hakkındaki haber ve fotoğraflarıyla ün yaptı. Fransızlar tarafından Grand Turc (Büyük Türk) olarak anıldı. 2007’de Chevalier de la Legion d’Honneur nişanına sahip oldu. Aynı zamanda Efes Pilsen Basketbol Takımı’nın da kurucusu. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/16.jpg MURAD SEZER Yas tutan fotoğrafa Pulitzer Foto muhabiri. 2005’te Pulitzer Ödülleri’ni kazananlar arasında bir Türk vardı. Amerikan Associated Press (AP) ajansının foto muhabiri Murad Sezer, Irak’ın Felluce kentinde çektiği, ölmüş arkadaşlarının başında yas tutan Amerikan deniz piyadeleri fotoğrafıyla Pulitzer Ödülü’nü kazandı. Kosova, İsrail-Filistin, Afganistan ve Irak’ın da bulunduğu çatışma ve savaş alanlarında fotoğraflar çeken Sezer, ödül alan fotoğrafını Felluce’deki ilk kuşatma sırasında ‘iliştirilmiş muhabir’ olarak çalışırken çekmişti. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/17.jpg ORHAN PAMUK Nobelli ilk Türk Yazar. Orhan Pamuk, 2006’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanarak Nobel alan ilk Türk vatandaşı ve bu ödülü alan en genç iki kişiden biri oldu. Kitapları 46 dile çevrildi ve 100’ü aşkın ülkede yayımlandı. 2005’te Prospect dergisi tarafından dünyanın 100 entelektüeli arasında gösterildi. 2006’daysa Time Dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri seçildi. Dünyanın en iyi post-modern romancıları arasında sayılan Orhan Pamuk’un, ‘Benim Adım Kırmızı’, ‘Beyaz Kale’, ‘Cevdet Bey ve Oğulları’, ‘Gizli Yüz’, ‘Kar’, ‘Kara Kitap’, ‘Öteki Renkler’, ‘Sessiz Ev’, ‘Yeni Hayat’ adlı eserleri bulunuyor. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/18.jpg GALATASARAY Süper Cimbom Futbol takımı. Galatasaray, kulüpler düzeyinde Türkiye’nin en büyük başarısını 2000’de UEFA Kupası’nı kazanarak yakaladı. 1999-2000 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde üçüncü olarak UEFA’ya katılmaya hak kazandı. Sırasıyla, İtalyan Bologna, Alman Borussia Dortmund, İspanyol Real Mallorca, İngiliz Leeds United ve İngiliz Arsenal’i yenerek şampiyon oldu. Takım aynı yıl, Real Madrid’i de 2-1’lik skorla geçerek Avrupa Süper Kupası’nı kazandı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...KLER/ahmed.jpg AHMET LOKURLU Güneş enerjili klimanın mucidi Mühendis. Güneş’ten soğutma enerjisi yaratarak dünyanın ilgisini çeken Dr. Ahmet Lokurlu, enerjide yeni bir kaynak yarattı. Çevreye sıfır zarar veren buluşuyla Lokurlu, 2005’te Çevre Oscar’ı olarak bilinen Global 100 Eco-Tech Ödülü’nü ve Avrupa Güneş Enerjisi Ödülü’nü aldı. 2007’de Alman Yatırım Kuruluşları Topluluğu tarafından ‘2007'nin En Etkili Teknolojik Yeniliği’ ödülüne layık görüldü. Time dergisinin ‘Heroes of the Environment’ (Çevre Kahramanları) özel sayısında seçilen 14 işadamı ve girişimciden biri oldu. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/20.jpg BETÜL GÖZEL ULUSAL Fareye yüz nakli yaptı Tıp doktoru. Betül Gözel Ulusal, 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde, eşine ancak bilimkurgu filmlerinde rastlanan bir operasyona imza attı. Ulusal, canlı farelerde yüz naklini başardı ve bu alanda bir çığır açtı. Ardından ortopedi cerrahı olan eşiyle birlikte Tayvan’da fareden fareye damar, sinir ve saç derisini naklederek, ölü bir insandan yaşayan insana yüz naklinin önünü açtı. Dr. Betül Gözel Ulusal, Tayvan’a gitmeden önce Sağlık Bakanlığı’ndan ücretsiz izin almak istedi, ancak bu izin verilmeyince istifa etmek zorunda kaldı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/21.jpg SEMİH SAYGINER Literatürde 40 vuruşu var Bilardocu. Dünya bilardo camiasında ‘Mr. Magic’ ve ‘Turkish Prince’ lakaplarıyla anılıyor. Bilardo ustası Saygıner, 1994’te ilk kez Dünya Kupası’nı kazandı. Saygıner’in bu başarısı sayesinde, Türkiye’de bilardo, federasyonu olan bir spor haline geldi. Saygıner, 1996-1997 arasında Türkiye Bilardo Federasyonu Başkanlığı da yaptı. Dokuz yıl profesyonel olarak Hollanda Ligi’nde oynadı. Üç yıl FC Porto bilardo takımının kaptanlığını yaptı. Uluslararası turnuvalarda iki dünya rekoru kırdı. Bilardo literatürüne geçen 40 vuruşu var. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/22.jpg RIFAT ÖZBEK Modanın ‘Türk lokumu’ Moda tasarımcısı. Rıfat Özbek’in ilk başarısı Londra Central Saint Martins College of Art and Design’ın mezuniyet defilesinde tasarladığı şapkalardı. Yeni mezunun tasarımları İngiliz basınında büyük yer buldu. 1984’te kendi markasını kurdu. İlk koleksiyonunu ailesinin Londra’daki evinin salonunda yaptığı defile ile tanıttı. Sonuç, muhteşemdi. İkinci ve üçüncü koleksiyonunda ay-yıldız desenini kullanmaya başladı. Kısa süre içinde Madonna’dan Prenses Diana’ya, Cher’den Janet Jackson’a birçok ünlüyü giydirdi. İngiliz basını başarısını ‘Turkish Delight’ başlıkları ile taçlandırdı. 1988 ve 1993’te İngiltere’de ‘Yılın Tasarımcısı’ seçildi. Modanın Oscar’ı kabul edilen ‘La Kore Oscar della Moda 2006’ ödüllerinde ‘Bir İtalyan markasına ait en iyi yabancı stilist’ seçildi. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/23.jpg SERTAB ERENER Eurovision gururumuz Şarkıcı. İstanbul Devlet Konservatuvarı’ndan mezun oldu. Sezen Aksu’nun vokalisti olarak profesyonelliğe adım attı. 2003’te Letonya’nın başkenti Riga’da yapılan 48’inci Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye adına yarıştı. ‘Every Way That I Can’ adlı parçasıyla 167 puan alarak birinci oldu. ‘Every Way That I Can’, 2005’te 50 yılın Eurovision birincileri arasında en iyi dokuzuncu şarkı seçildi. Yedi albümü ve bunlardan derlenmiş üç çalışması bulunuyor. Erener, son olarak ‘Painted On Water’ projesi üzerinde çalışıyor. Proje, enstrümantal olmak üzere 14 türkünün çok sesli armoniye uyarlanarak Sertab Erener tarafından İngilizce sözlerle okunmasından oluşuyor. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/24.jpg HALİL MUTLU 1.50’lik dev adam Halterci. 1973’te doğan Halil Mutlu, haltere 10 yaşında başladı. Bulgaristan’da gördüğü baskılardan dolayı spora iki yıl ara vermek zorunda kaldı. 1989 Aralık ayında Türkiye’ye iltica etti. İlk şampiyonluğunu 19 yaşında, İngiltere’de düzenlenen Gençler Avrupa Şampiyonası’nda koparma, silkme ve toplamda altın madalya kazanarak yaşadı. Üç kez olimpiyat, beş kez dünya, dokuz kez Avrupa şampiyonu oldu. 52, 54 ve 56 kiloda 20’den fazla dünya rekoru kırdı. Üst üste kırdığı rekorlar nedeniyle kendisine ‘Küçük Dev Adam’ lakabı takıldı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/25.jpg FAZIL SAY Konçertodan baleye Besteci. Dünyaca ünlü konser piyanisti. Uluslararası ilk başarısı, 1991’de Avrupa Birliği tarafından düzenlenen Avrupa Piyano Yarışması’nda kazandığı ödül oldu. Aynı yıl Berlin Senfoni Orkestrası’ndan konçerto siparişi aldı. 1991-1995 arasında Almanya’da konser ve resitaller verdi. 1995’ten itibaren Fransa, ABD, Japonya başta olmak üzere pek çok ülkede konserlere çıktı. Bugüne dek 15 uluslararası ödül aldı. Son olarak Van’daki Akdamar Adası’nda yaşandığı rivayet edilen romantik ve hüzünlü aşk efsanesini bale eserine dönüştürüyor. Say, 100 Türk, 100 Ermeni sanatçısını sahnede buluşturmayı planlıyor. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/26.jpg AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ORGAN NAKLİ MERKEZİ Organ naklinde birinci Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi, 2007’de gerçekleştirilen 306 böbrek nakli ile dünya birincisi oldu. 2007’in ilk yarısında 109 böbrek, 18 karaciğer naklinin yapıldığı merkezde, geçen yılın aynı dönemine oranla ameliyatlarda yüzde 20 artış yaşandı. Merkezin, 2008 sonuna kadar yapılacak böbrek nakillerinin 400’ü geçmesi ve kendi rekorunu kırması bekleniyor. Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Alper Demirbaş’a göre, bu başarının ardındaki en önemli neden merkezin çalışanları. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/27.jpg NASUH MAHRUKİ Everest’in tepesinde bir ‘Kar Leoparı’ Dağcı. Asya’nın 7000 metrenin üzerinde beş dağına tırmanarak, (Khan Tengri, Lenin, Korjenevskoy, Communism, Pobeda) Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından verilen ‘Kar Leoparı’ unvanını aldı. Everest Dağı’na tırmanan ilk Türk ve dünyadaki ilk Müslüman dağcı oldu. Motosikletle Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan, Nepal ve Sıkkım’ı içeren 21 bin kilometrelik bir yolculuk yaptı. Dünyanın ikinci en yüksek dağı K2’ye ilk Türk tırmanışını oksijensiz olarak gerçekleştirdi. Arama Kurtarma Derneği-AKUT’un kurucu üyesi oldu ve başkanlığını üstlendi. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...ayerlikaya.jpg HAMZA YERLİKAYA Asrın güreşçisi Güreşçi. Grekoromenci Yerlikaya, 1993’te, 17 yaşındayken Büyükler Avrupa Şampiyonası’nı ikincilikle tamamladı. Aynı yıl Dünya Şampiyonası’nda birinci oldu. FILA, modern güreş tarihinde ilk defa 17 yaşında bir güreşçinin şampiyon olduğunu açıklayarak, Hamza’yı ‘Asrın Güreşçisi’ ilan etti. Ülkemize birçok şampiyonluk kazandıran Yerlikaya, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde milletvekili seçildi. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/29.jpg MEHMET ÖZ Yarının küresel lideri Tıp doktoru. Harvard Üniversitesi’nden mezun oldu. Kalp alanında dünyanın sayılı tıpçıları arasına girdi. Kalp nakli, minimal girişimsel kalp cerrahisi ve sağlık kontrolü üzerine araştırmaları var. Kardiyovasküler cerrahide robot programını ilk uygulayan doktor oldu. 1999 Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda ‘Yarının Küresel Lideri’ seçildi. 350’nin üstünde orijinal yayına, kitaba, makaleye ve birçok patente sahip. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/30.jpg SERRA YILMAZ Herkesin sevgilisi Oyuncu. Sanat hayatına İstanbul Şehir Tiyatroları’nda başladı. Sinemaya ‘Şekerpare’ filmiyle merhaba dedi. Yönetmen Ferzan Özpetek’in filmlerinin vazgeçilmez yardımcı kadın oyuncusu olan Yılmaz, İtalyan ve dünya sinemasında tanınan bir sanatçı. Ne var ki bu başarısı Papa 16’ncı Benedict’in ziyaretinde çeviri yaptığı sırada, Başbakan Erdoğan’ın, Yılmaz’dan, “O tiyatrocu kadın” diyerek söz etmesine engel değildi! Fransa’nın Palmes Académiques nişanıyla şövalyelik unvanına ve İtalya’nın Ordine della Stella della Solidarieta nişanına sahip. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/31.jpg NEJAT VEZİROĞLU Hidrojen babası Bilim insanı. Miami Üniversitesi Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü Direktörü. Uluslararası Hidrojen Enerjisi Birliği Onursal Başkanı. 1982’de ‘Sovyetler Birliği Kurçatof Ödülü’, 1986’da ‘İnsanlık İçin Enerji Ödülü’, 2001’de ‘Ukrayna Donetsk Devlet Üniversitesi’nden fahri doktora aldı. 2000’de Nobel’e aday gösterildi. Hidrojen enerji sisteminin fikir babası. Bu sistemin uygulanması halinde dünya, fosil yakıtların yarattığı kirlenmeden çok büyük oranda kurtulacak. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/32.jpg HAN TÜMERTEKİN Mimarların hanı Mimar. Han Tümertekin’in, Bilsar Tekstil’in sahipleri için tasarladığı B2 adlı kır evi, Ağa Han Mimarlık Ödülleri’nin 9’uncu Dönem Mimarlık Ödülü’nü kazandı. Tümertekin’in beş projesi Harvard University Press tarafından ‘Recent Works’ adıyla kitaplaştırıldı. Uluslararası jürilere dâhil olup Şam’dan Zagreb’e birçok yerde konferanslar veriyor. Rem Koolhas, Herzog &Meuron gibi ünlü mimarlarla ortak projeler yürütüyor. Tümertekin, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk enerji santralı olan İstanbul’da Haliç Silahtarağa Elektrik Santrali’ni enerji müzesine dönüştürmek üzere çalışıyor. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/33.jpg ÖZGÜR ŞAHİN Sayesinde atomu gördük Bilim insanı. Özgür Şahin, 2004’te atomları flu şekilde gösteren mikroskopların aksine, ayrıntılı ve açık görüntü sağlayan atomik kuvvet mikroskobunu buldu. Bu sayede ABD’de lisansüstü ve doktora öğrencileri düzeyinde düzenlenen icat yarışmasında, en büyük ödülü aldı. Ayrıca 50 bin dolarla ödüllendirildi. Halen Harvard Üniversitesi Rowland Enstitüsü’nde görev yapıyor. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/34.jpg BAHRİ TANRIKULU Dövüş sanatçısı Tekvandocu. Kariyerinde birçok başarı bulunan Bahri Tanrıkulu, geçen yıl Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen Dünya Tekvando Şampiyonası’nda erkekler 84 kiloda Dünya Şampiyonu oldu. Ancak Tanrıkulu’nun Dünya Şampiyonluğu’ndan önceki başarılarını gözden geçirmekte de fayda var: 2004 Yaz Olimpiyatları’nda ikinci, 2000’de Yunanistan’da yapılan Avrupa Şampiyonası’nda birinci, Kore’de yapılan Kore Turnuvası’nda birinci, 2001 Dünya Şampiyonu, 2002 Avrupa Şampiyonu ve Dünya Kupası ikincisi oldu. Tanrıkulu, spor hayatına halen İstanbul Büyükşehir Belediyespor’da devam ediyor. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/35.jpg HİDAYET TÜRKOĞLU NBA’deki ilk Türk Basketbolcu. 29 yaşındaki Hidayet Türkoğlu, NBA takımı Orlando Magic’te forvet pozisyonunda görev yaparak potaya imzasını attı. Efes Pilsen’de basketbola başlayarak yıldızlaşan Hidayet Türkoğlu, NBA’de oynayan Türkiye doğumlu ilk basketbolcu. Efes Pilsen’de pek çok başarı kazandıktan sonra 2000’de NBA Draft’ında Sacramento Kings tarafından 16’ncı sıradan seçildi. Türkoğlu, 2008 sezonunda NBA’de en çok gelişme kaydeden oyuncu oldu. 10 yaşında basketbol oynamaya başlayan Türkoğlu’nun boyu 2.08 metre. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/36.jpg YAŞAR KEMAL Romanları 40 dile çevrildi Yazar. Yaşar Kemal, Anadolu’nun binlerce yıllık kültüründen beslenerek yazdığı büyük ve modern romanlarla, dünyanın dört bir yanında tanındı. Yazdıkları, Doğu ile Batı arasında köklü bir kültürün ve verimli bir coğrafyanın yarattığı, çağlar ötesi gür ses olarak algılandı. Yazarın ‘İnce Memed’ adlı romanı, yaklaşık 40 dilde yayımlandı. Diğer romanları da çok sayıda yabancı dile çevrildi, kitaplarının yurtdışındaki baskısı 140’tan fazla oldu, pek çok ödül aldı. Uluslararası bir üne sahip Yaşar Kemal, ilgili kurum ve kişilerce Nobel Edebiyat Ödülü’ne de aday gösterildi. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/37.jpg MÜNCİ KALAYOĞLU Domuz karaciğeriyle insan yaşattı Tıp doktoru. 1963’te Ankara Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Karaciğer nakline getirdiği yeniliklerle dünya tıp tarihine imzasını attı. Kalayoğlu, 20 saat koruduğu karaciğeri bir hastaya nakletti. 17 yaşındaki bir genç kızı, insan karaciğeri bulununcaya kadar domuz karaciğeriyle dört gün yaşattı ve daha sonra karaciğer nakliyle hayata döndürdü. Kalayoğlu, 45 binin üzerinde ameliyat yaptı. 1700 civarında organ nakletti. Bugüne dek hakemli bilim dergilerinde 182 makale yazdı. Türk American Doctors Association of Midwest (TADAM) tarafından 2006’da ‘Hayat Boyu Başarı Ödülü’ne layık görüldü. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/38.jpg TARKAN Kültürel ihraç ürünü Şarkıcı. İlk albümü ‘Yine Sensiz’ 1992’de piyasaya çıktı. ‘Kıl Oldum Abi’ adlı şarkısı ilk hiti oldu. Bu albüm 900 bin sattı. 1994’te ‘Aacayipsin’, 1997’de ‘Ölürüm Sana’, 2001’de ‘Karma’, 2003’te ‘Dudu’, 2006’da ‘Come Closer’, 2007’de ‘=)=)=)=)morfoz’ adlı albümlerini piyasa sürdü. Bunlar dışında, İngilizce ve Türkçe pek çok single yayımladı. ABD’de yayımlanan Washington Post Gazetesi, Tarkan’ı, ‘Türkiye’nin kültürel ihraç ürünü’ olarak tanıttı. ‘Dudu’, Rusya’da bir milyon satış rakamına ulaştı ve en iyi yabancı şarkı ödülünü aldı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/39.jpg SADUN BORO Dünyayı dolaşan ilk Türk denizci Denizci. 1928’de İstanbul’da doğan Sadun Boro, Caddebostan kıyılarında büyüdü. Denizciliğe sandalla başladı. 1952’de bir İngiliz ile birlikte Ling adlı 11 metrelik yelkenliyle, Amerika’ya altı ay süren, ilk açık deniz Atlantik seyahatini yaptı. 1963’te kendi yelkenlisi Kısmet’i yaptı. 1965’te eşiyle birlikte 10.5 metrelik Kısmet yelkenlisi ile dünya seyahatine çıktı. Seyahat üç yılda tamamlandı. Seyahat sırasında bir kızları oldu. Dünya seyahatinin anılarını ‘Pupa Yelken’ adlı bir kitapta topladı. http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/Li...9CRKLER/40.jpg KENAN SOFUOĞLU En hızlı Türk Motosiklet yarışçısı. 1996’da motor sporları ile tanıştı. 2002’de Almanya’ya yerleşti. Aynı yıl Yamaha-Cup’ı kazandı. 2003’te Supersport-IDM’de ikinci oldu. 2007’de Supersport Dünya Şampiyonluğu’nu sezonun bitimine üç yarış kala ilan etti. Aynı yıl, bir sezonda en fazla yarış kazanan pilot oldu. Sofuoğlu, 2008’de Süper Bike Şampiyonası’na geçti. Sofuoğlu, halen bu kategoride yarışıyor. __________________ Tüm hücreLerime sen yazıLmıştın yar. ÇoğaLıyordun.. Bu çoğaLışı durdurmak için yavaş yavaş öLdürüyordum kendimi. Sonra.. Sonrası mı? AkLıma her düşüşünde seninLe birLikte yeni hücreLer doğurdu bedenim. ÖLüm gecikti, sen çoğaLdın, ben varoLuşa tutundum.. Yine, yeniden seni çizdim vücudumun her karesine! |
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Cevap : Bu Fotoğraflara Bakmalısınız !!
|
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.