![]() |
A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
A dan Z ye Bulmaca sözlüğü
A Aba terlik.:PANTUFLA Abartı. : MÜBALAĞA ABD Başkanı Eisenhower’in takma adı. : İKE Abdülhak Hamit Tarhan’ın manzum trajedisi. : NESTEREN Abla.:CİCE Acem hükümdarı. : EKASİRE Acemi zeybek.:KIZAN Acemi,bir işe yeni başlayan. : NEVNİYAZ Acemi. : TOR Acı biber.:KAYEN Acı çikolata : BİTTER Acı kavun. : EŞEK HIYARI Acı yitimi. : ANALJEZİ Acıbadem ağacı.: EREZ Acıklı olay,dram. :HAİLE Acıklılık. : FECAAT Aç gözlü.: TAMAHKAR Açı ölçmeye yarayan dönme hareketli bir çeşit cetvel. :ALİDAT Açık alan korkusu.:AGORAFOBİ Açık duran baş parmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık.: SERE Açık eflatun renk.: KIZILŞAP Açık havada ızgara veya kızartma yapmaya yarayan ocak.:BARBEKÜ Açık kapı ve pencereler arasında oluşan hava cereyanı.: KURANDERE Açık mavi, kırmızı ve beyaz,sıkı ve tatlı küçük elma. : ABİ Açık tohumlardan parklarda süs bitkisi olarak yetiştirilen,yurdu Güney Asya olan,palmiyeye benzer ağaç. : SİKALAR Açık toprak rengi. : BOZ Açık toprak rengi.:BOZ Açık ve yüksek sesle.:CEHREN Açık yeşil ve pembe renkli,kolay işlenen,değerli bir taş. : YEŞİM Açık,ortada. : AYAN Açıkgöz,kurnaz,hin.:EKE Açıkgöz.:CİNGÖZ Açıklık,bellilik.:BEDAHET Açıktan geç,yaklaşma anlamında bir denizcilik ünlemi.:ALARGA Açma,açılış. : KÜŞAT Ad kavmi hükümdarı Şeddad tarafından cennete benzetilerek yaptırılan efsanevi bahçe.:İREM Ad veya numara çekilerek oynanan şans oyunlarının genel adı.: LOTARYA Ada çayı. : MERYEMİYE Adak. : NEZİR Adalet.: TÜRE Adana ve Mersin yöresinde güğümle doldurularak sokaklarda satılan ve böbreğe iyi geldiğine inanılan meyankökü şurubu.:AŞLAMA Adanmış ülke yada İsrail ülkesinin eski adı.:KENAN Adem ile Havva’nın üçüncü oğlu. : ŞİT Adet görme. : MENSTRUASYON Adet yokluğu: AMENORE Adı kötüye çıkmış kimse.:BEDNAM Adım aralığı. : FULE Adını anma,sözünü etme.:ZİKİR Adını bugünkü Bogota yakınlarında yaşamış bir yerli kabilesinin efsanevi yöneticisinden alan masalsı altın ülkesi.: ELDORADO Adil hükümdar.:DAVER Afgan halklarından biri. : PEŞTUN Afganistan ve Pakistan kadınlarının yüzlerini örtmek için kullandıkları bir tür peçe: BURKA Afrika kabilelerinde krala verilen ad.: KABAKA Afrika kokarcası da denilen bir kürk hayvanı. : ZORİLLA Afrika kökenli bir Amerikan müziği.:CAZ Afrika kökenli bir dans.:BAMBULA Afrika misk kedisi. : KALEMİS Afrika ve Asya’nın kurak bölgelerinde yaşayan kemirgen bir hayvan.:GERBİL Afrika zencilerinin çalı çırpıdan yaptıkları çardak gibi barınak.:APATAM Afrika’da gruplar halinde yaşayan ve boyu 30 cm kadar olan memeli bir hayvan.: KUYRUKSÜREN Afrika’da ve Amerika’da yaşayan,iri gövdeli,uzun yapraklı palmiye.: RAFYA Afrika’da bir ağaç. : AKO Afrika’da bir oyun türü. : AVELE Afrika’da bir ülke. : BENİN Afrika’da çitle çevrili bir hayvan barınağı ile çevresindeki evlerden oluşan yerleşme biçimi.:KRAAL Afrika’da yaşayan bir antilop. : KOB Afrika’da yaşayan bir leylek türü.:MARABU Afrika’da yaşayan bir yaban kedisi.:İMPAKA Afrika’da yaşayan iki antilop türünün ortak adı. : GNU Afrika’da yaşayan İnek antilobu. : KAAMA Afrika’da yaşayan iri bir antilop: BEİSA Afrika’da yaşayan ve çok hızlı koşabilen bir antilop. : İMPALA Afrika’da yaşayan,narin ve küçük bedenli bir antilop.: BEİRA Afrika’da yetişen ve parlak kerestesi mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç.:OKUME Afrika’dan zenciler tarafından getirildiği sanılan ağır bir Küba dansı. : HABANERA Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun yerli dillerde özgürlük anl***** gelen adı. : UHURU Afrika’nın hızlı koşular için yetiştirilmiş evcil hecin devesi. : MEHARİ Afrika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan iri bir leylek cinsi. : TANTAL Afrika’ya özgü bir tür yaban kedisi.:SERVAL Afyon yöresinde kadınlar tarafından oynanan bir halk oyunu.:FADİK Afyon’un Sandıklı ilçesinde bir kaplıca.:HÜDAİ Afyondan çıkarılan,öksürüğü kesmek için hekimlikte kullanılan bir madde. : KODEİN Afyondan elde edilen ve hekimlikte kullanılan bir alkoloit. : PAPAVERİN Agaragar.:JELOZ Ağ : APIŞLIK Ağ yatak. : HAMAK Ağacın reçinesini çıkarmada,boyanmış eski mobilyaları temizlemede kullanılan beyaz toz.:POTAŞE Ağaç bilimi. : DENDROLOJİ Ağaç cilası.:LAK Ağaç çemberler üzerine örülmüş torba biçiminde balık ağı. : VİNTER Ağaç çivi. : KAVELE Ağaç dallarından yapılmış gölgelik.:ÇARDAK Ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta.:MARANGOZ Ağaç rendelemekte kullanılan,uzun marangoz rendesi. : PLANYA Ağaç sansarı.:ZERDEVA Ağaç veya demir parçalarını birbirine bağlamakta kullanılan somunlu iri başlı vida: CIVATA Ağaç veya fidan dikmeye yarayan yer.:OYUM Ağaç veya kumaştan yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde.:STOR Ağaç veya topraktan yapılmış küçük testi.:BODUÇ Ağaç yada sebze dikmek için açılan çukur. : EMEN Ağaç,bağ çubuğu veya sebze dikmek için açılan çukur.:EMEN Ağaç,taş ve madenleri oyarak şekil veren usta.:NAKKAR Ağaçların kütük ve dallarındaki yosun. : PUS Ağaçlıklı yol.:ALE Ağaçtan yapılmış iri çekiç.:TOKMAK Ağaçtan yapılmış testi.: SENEK Ağaçtan yapılmış top.: TOMAK Ağdalı,koyu kıvamlı bir maddenin özelliği,ağdalık.: VİSKOZİTE Ağı otu.: BALDIRAN Ağıl,davar ağılı : ARKAÇ : KOM Ağın her suya atılışıyla bir defada yakalanan balık. : FOROZ Ağır akan su.:KARASU Ağır başlı,uslu. : DÖLEK Ağır bir şeyi denizden çıkarmak veya denize indirmek işinde kullanılan büyük vinçli deniz teknesi.:ALGARİNA Ağır bir yükün yerden yükseltilmesini sağlayan alet.:KRİKO Ağır cisimleri bir yerden başka bir yere kaydırmak ve özellikle deniz teknelerini karaya çekmek için bunların altına sürülen yuvarlak ağaç.Çekek tahtaları,felek. : FİLENK Ağır ritimli bir İspanyol dansı.:BOLERO Ağır tempolu bir İspanyol dansı.:SARABANDA Ağır topuz.:GÜRZ Ağır,kalın,dayanıklı ve sağlam.: KUNT Ağırbaşlı,sözleri ve davranışları ölçülü olan kimse.:DENLİ Ağırbaşlılık.:VAKAR Ağırlama. : İCLAL Ağız kısmı yayvan bakır kap.:ÜSKÜRE Ağız ve dil hareketlerinden yararlanarak,soluk borusuna arka arkaya küçük miktarda hava göndermek için başvurulan soluk alma.:FROG Ağız yangısı. : STOMATİT Ağızdan ağıza söylenen parola. : PASAPAROLA Ağızotu.:YEM Ağrı Dağındaki bir yayla. : ELİ Ağrı dağının eski adı. : ARARAT Ağrı.: VECA Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine özgü bir tür köfte.:ABDİKÖR Ağrılı ve kirpikleri dökülmüş göz.:ÇİPİL Ağustos ayının ilk haftasına denk gelen yazın en sıcak günlerine verilen ad.:EYYAMIBAHUR Ağustos böceği.: ORAK BÖCEĞİ Ağzı çember biçiminde telden yapılma torbaya benzer büyük gözlü ağ. : APOŞİ Ağzı geniş,tek kulplu su kabı: KANATA Ağzı sıkı.:KETUM Ağzın içinde oluşan pamukçuk. : AFT Ağzına kadar dolu.:LEBALEP Ahali,sakinler.:SEKENE Ahbaplık,arkadaşlık,alışkanlık.: ÜNSİYET Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan delik, pencere. : TEMEK Ahi kuruluşlarına girenlerin törenle bellerine bağlanan kuşak. : ŞED Ahize,alıcı,reseptör. : ALMAÇ Ahlaklı.: NEZİH Ahmaklık. : HAMAKAT Ahmet Raşit Öğütçü. : ORHAN KEMAL Ahmet Rıfat’ın kurduğu,insanın bütün nefis baskılarından,geçici eğilimlerinden arınmasını amaçlayan bir Sünni sistemi.: RUFAİLİK Ahşap ve çubuklarla yapılan ve pencerelere takılan siper.:KAFES Ahududu soslu şeftalili,krem şantili dondurma.:PEŞMELBA Ahududu. : AĞAÇ ÇİLEĞİ Aids testi. : ELİZA Aids virüsü.:HİV Ailesine bakan./Yoksul: AİL Ajanda.:ANDAÇ Akaç. : DREN Akaju. : MAUN Akanyıldız. : AĞAN : ŞAHAP Akarsu krosu. Sal yarışı. : RAFTİNG Akarsu krosu.: RAFTİNG Akarsu yatağı., mecra. : AKAK Akbaba.:KERKES Akciğer zarı iltihabı.:PNÖMONİ Akciğer. : RİE Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses. : RAL Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan ateşli bir hastalık.:MALTAHUMMASI Akdeniz yöresinde yetişen ve çiçek tomurcukları turşu yapımında kullanılan bir bitkiye verilen ad. : KEBERE Akdeniz bölgesinde bir akarsu. : ALATA Akdeniz Bölgesinde yaygın bir çiçek.:BEGONVİL Akdeniz Bölgesinin batı kesiminde bir akarsu.: EŞEN Akdeniz çevresinde bol yetişen,ateşe ve öksürüğe karşı sağaltıcı bir etkisi bulunan,uyarıcı,güçlendirici,yara sağaltıcı olarak da yararlanılan bir bitki.:DALAKOTU Akdeniz çevresinde yaşayanlarda görülen kansızlık.Cooley hastalığı. : TALASEMİ Akdeniz çevresinde yetişen ve dalları sepet örmekte kullanılan bir ağaççık.:AYIT Akdeniz ve Marmara’da yaşayan kırmızı renkli,eti lezzetli bir balık. : MAZAK Akdeniz yöresinde görülen çok sıcak rüzgar. : SİROKO Akdeniz yöresinde kendiliğinden yetişen ve dokumacılıkta kullanılan bir bitki.: ALFA Akdeniz yöresinde yetişen ve köklerinden kırmızı boya elde edilen bir bitki. : HAVACIVA Akdeniz yöresinde yetiştirilen ve lezzetli kökleri sebze olarak kullanılan bir bitki.:İSKORÇİNA Akdeniz’de İtalya’ya ait bir ada. : ASİNARA Akdeniz’de yaşayan beyaz etli bir balık. : HANİ Akdeniz’de yaşayan iri karides türü. : NİKA Akdeniz’de yaşayan,pullu,eti beğenilen bir balık.:SİNARİT Akdeniz’de yaşayan,vücudu yassı,pullu,eti lezzetli bir balık.: İŞKİNE Akıcı söz. : SELİS Akıl hastalıklarının genel adı. : PSİKOZ Akıl. : US Akıldışıcılık. : İRRASYONALİZM Akıllı,zeki.:LEBİB Akıllıca. : ALEMİYANE Akılsız,budala. : EBLEH Akıntılı hastalık.:AKARCA Akıtaç. : PİPET Akıtma.:İSALE Akkız otu,mübarek dikeni gibi adlar da verilen ve çiçekli dalları halk hekimliğinde kullanılan otsu bitki. : ŞEVKETİ BOSTAN Akkor. : NARIBEYZA Akla ve bilmeye değil de iradeye üstünlük tanıyan,ruhsal olayların ve bilgi sürecinin temelinde iradeyi gören bilim dışı öğreti.:VOLONTARİZM Aklı başında olmayan,baygın.:BİHUŞ Aklı yatmış. : KAİL Akran,eş.:BEKTAŞ Akran. : TAYDAŞ Akrep takım yıldızının kuyruğunun güneyinde yer alan,küçük güney takımyıldızı,sunak.:ALTAR Aksaray’da bir baraj. :APA Aksu,ak basma,perde.:KATARAKT Akşam vakti,akşam namazı. : AŞA Aktinyum elementinin simgesi. : AC Akut lösemilerin tedavisinde kullanılan bir antibiyotik. :AZASERİN Akyuvar. : LÖKOSİT Alaca benekli./Cüzamlı./Çiçek bozuğu. : ABRAŞ Alaca,iki renkli.: YANAL Alakasız.(Mecazi). : KELALAKA Alamanadan küçük,üç çifte balıkçı kayığı. : MANYAT Alan korkusu.:AGORAFOBİ Alaşım. : HALİTA Alaturka müzikte kullanılan bir tür zilsiz tef. : BENDİR Alavereci. : SPEKÜLATÖR Alay,eğlenme. : MEZEK Alaysı. : İRONİK Alçak kimse. : DENİ Alçalma. : ZÜL Alçı taşı.:JİPS Alçıdan kabartma süsler.Süslemecilik sanatında alçak kabartma tekniğinde,mala ile yapılan alçı süslemeye verilen ad. : MALAKARİ Aldatma,oyun,düzen.:DESİSE Alev.Yalaz. : ALAZ Aleve tutularak pişirilmiş.:FLAMBE Alevi ve Bektaşi müritleri aydınlatmak için düzenlenen cemaatlerde dedelere yapılan yardım veya verilen para.:HAKKULLAH Alevi-Bektaşi törenlerine verilen ad Alevi semahı.:CEM Alışılagelen.:BERMUTAT Alışkanlık.:ÜNSİYET Alışkanlıkla elde edilmiş beceri.: RUTİN Alışma,kaynaşma.:ÜLFET Alışveriş. :AKSATA Alışverişte çok kar amacını güden kimse.:BEZİRGAN Alkalik. : KALEVİ Alkil kökü. :AMİNO Alkolde eriyen hayvani reçine.:GOMALAK Allah’ın buyruklarına uyma.:TAAT Almak,alıp götürmek.:APARMAK Alman,Avusturya,İngiliz,Rus ve İsveç askeri hiyerarşisinde en yüksek rütbe.:FELDMAREŞAL Almanca evet.:JA Almanya dışına sürülmüş Musevilerin 14. asırdan başlayarak kullanmış oldukları Almanca-Yahudice karması dil. : YİDİŞ Almanya ve Avusturya’da kullanılmış eski gümüş para. : TALER Almanya ve İtalya’da resim müzelerine çoğu zaman verilen ad. : PİNOKOTEK Alnın üzerine düşen kısa kesilmiş saç.:KAKÜL Alosa’da denilen balık.: TİRSİ Alt gagasında deriden bir kesesi olan iri kuş.: PELİKAN Alt,aşağı.:ZİR Altay panteonunda deniz tanrıçası. : AKANA Altı aylığa kadar körpe yaban domuzu.:FESEK Altı çan biçiminde genişleyen etekler için kullanılan sözcük. : KLOŞ Altı düz,üçgen biçiminde yelkenli iki kişilik tekne. : ŞARPİ Altı mukavva ile beslenmiş,üstü sırmalı işleme.: DİVAL Altı veya sekiz çift kürekle çekilen dar,uzun bir çeşit kayık : KANCABAŞ Altın alaşımı.: ORÜR Altın kökü. : İPEKA Altın renginde olan.:ALTUNİ Altın ve gümüş eritilen kabın içine konulan çerçeve. : İLİCE Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipekli kumaş. İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş. : DİBA Altından yapılma,altın rengi. : ZERRİN Altıpatlar da denilen bir tabanca türü.:REVOLVER Altmış santimlik bir uzunluk ölçüsü. : ARŞIN : ENDAZE Altmış yıl.: SİTTİNSENE Altmışlı yılların başlarında doğan bir Jamaika müziği.:SKA Altyapı. : İNFRASTRÜKTÜR Alüminyum,bakır ve magnezyum katılmış çinko alaşımlarına verilen ad. : ZAMAK Alüminyumun simgesi: AL Alüvyon. : LIĞ Alyuvarlar. : ERİTROSİT Amaçlamak. : İSTİHDAF ETMEK Amaçtan şaşmak: ÇAVMAK Amasya’da bir göl. : BORABAY Amasya’nın Taşova ilçesi yakınlarında,sarkıt ve dikitleriyle tanınmış mağara. : BALLICA Amazon bölgesinde bataklık sık orman.: İGAPO Ameliyat bıçağı. : BİSTÜRİ : NEŞTER Ameliyat ipliği. : KATKÜT Amerika ve Avustralya’da yaşayan,kürkü değerli memeli bir hayvan.:OPOSSUM Amerika’da yaşayan, avlanması ve postlarının satılması yasak olan memeli bir hayvan. :OSELO Amerika’da 1917’de çeşitli meslekten insanları kültürel,insancıl amaçlar çerçevesinde toplamak amacıyla kurulan kulüp.:LİONS Amerika’da Amazon,Afrika’da Nijer ırmakları gibi Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş ve balta girmemiş ormanlara verilen ad. : SELVA Amerika’da yaşayan ve yavrularını sırtında taşıyan keseli sıçan. : SARİG Amerika’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç,hint bademi.:KAKAO Amerika’nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaççık.:İKAKO Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan kimi kemiricilerin ortak adı.: AGUTİ Amerikan armudu : AVOKADO Amerikan devesi. : LAMA Amerikanın ekvator bölgesindeki tatlı sularda yaşayan bir kaplumbağa. : MATAMATA Amerikanın sıcak bölgelerinde yetişen ve mandalinaya benzer meyvesi olan bir ağaca verilen ad. : GUAYAVA Amine Hatun’un Hazreti Muhammed’e hamile kaldığı gece.:REGAİP Amip,akyuvar ve bazı bakterilerde hücre bölünmesi yoluyla olan çoğalma.:AMİTOZ Amirler. : ÜMERA Amonyak tuzu. : NIŞADIR Amyant. : AKASBEST Ana ırmağa karışan akarsu.:GELEĞEN Ana kent. : METROPOL Ana rahminde doğma zamanını tamamlayamamış veya vaktinden önce düşmüş çocuğa verilen ad. :CENİN Anadolu beyliklerinde donanma askeri. : AZAP Anadolu halklarının ana tanrıçası. : KİBELE Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası,:MA Anadolu’da doğup Karadeniz’e dökülen akarsuların en doğuda olanı.:ÇORUH Anadolu’da Lykia bölgesinin en önemli liman kentlerinden biri.:PATARA Anadolu’da seyirlik köy oyunlarını düzenleyen kişiye verilen ad.:KIZILAYAK Anadolu’da yüzyıllardan buyana göçerler arasında dokunan bir tür ensiz dokumaya verilen ad. : ÇARPANA Anadolu’nun bazı yörelerinde mercimekli bulgur pilavına verilen ad.:MÜCEDDERE Anadolu’nun bazı yörelerinde tohuma verilen ad. : BİDER Anadolu’nun çeşitli yörelerinde genellikle kadınların vücutlarının çeşitli yerlerine yaptırdıkları dövme. : DAK Anadolu’nun en eski halkı.:LUVİLER Anadolu’nun güneybatısının antik devirlerdeki adı. : KARİA Anadolu’nun iç ve doğu kesimlerinde yaşayan,toprak altına yuva kuran memeli bir hayvan.:AVURTLAK Anadolu’nun kimi bölgelerinde erkekler arasında yapılan sohbet toplantıları: BARANA Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.:TAMZARA Anahtar. : AÇAR Anakent,ana şehir.:METROPOL Anarşizmin rengi.:KARA Anasonsuz üzüm rakısı. : DÜZİKO Anayurdu Meksika olan,odunundan kırmızı boya elde edilen bir ağaç.:BAKAM Anayurdu Orta ve Güney Amerika ile Batı Hint adaları olan elli kadar ağaç ve çalı türünün ortak adı.: JAKARANDA Angola’nın başkenti.:LUANDA Angola’nın para birimi.:ESKÜDO Anında çeviri.: SİMÜLTANE Anında,hemen.: ALAMİNÜT Anıtkabir’in tasarımını da gerçekleştiren ünlü mimarımız.:EMİN ONAT Anıtmezar. : MOZOLE |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Ankara keçisinin kılı. : MOHER
Ankara ve yöresine özgü iki kişiyle oynanan ağır ritimli bir halk oyunu.:FİDAYDA Ankara yöresine özgü bir halk oyunu.:MİSKET Ankara’daki Hitit Güneşi adlı anıtıyla tanınan,1905-1978 yılları arasında yaşayan heykelcimiz.:NUSRET SUMAN Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde ulusal park kaps***** alınan orman alanı.:SOĞUKSU Anket. : SORMACA Anlam bakımından birbirine bağlı iki dizeden oluşmuş şiir parçası.:BEYİT Anlambilim.: SEMANTİK Anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak.: BÖĞÜRMEK Anlaşma,uyuşma. : ANTANT Anlatışta düzgünlük.: FESAHAT Anlayış. : İZAN: FERASET Anlayışlı.:FERASETLİ.:ZEYREK Anlayışsız,ahmak,kalın kafalı.:GABİ Ansızın gelen bela,sıkıntı. : MUSİBET Antakya’da,bir çok dinsel yapı bulunan ve tabiatı koruma alanı kaps***** alınan dağ.:HABİBNECCAR Antalya ilinde antik bir kent. : SİMENA Antalya körfezinin batı kıyısında bir burun. : GELİDONYA Antalya Körfezinin batı kıyısında bir koy ve burun.: ADRASAN Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımadanın adı.:TEKE Antalya yöresine özgü,kaburga kemiği ve pirinçle yapılan bir yemek.:LABA Antalya’da bir baraj.:ALAKIR Antalya’da bir mağara. : KARAİN Antalya’da Kale ve Finike ilçeleri arasında yer alan kıyı gölü.:BEYMELEK Antalya’da Manavgat çayı üzerinde bir baraj ve hidroelektrik santralı.:OYMAPINAR Antalya’da tanınmış bir mağara.: DAMLATAŞ Antalya’nın Elmalı ilçesinde tabiatı koruma alanı kaps***** alınan ve Toros sediri ağaçlarıyla kaplı olan orman alanı. : ÇIĞLIKARA Antalya’nın eski adı.:ADALYA Antalya’nın Lara bölgesinde,yaklaşık 150 kuş türünü barındıran bir göl.:YAMANSAZ Antalya’ya özgü tahinle yapılan bir yiyecek. : HİBEŞ Antarktika’da etkin bir yanardağ.:EREBUS Antepfıstığıgillerden,sıcak bölgelerde yetişen,kabuğu hekimlikte,yaprakları dericilikte kullanılan bir ağaç. : SOMAK Antik çağda daha çok mezar taşı işlevi gören ama adak,anı veya sınır taşı olarak da dikilen taş levha.:STEL Antik çağlarda Kızılırmak ile Sakarya ırmağı arasındaki bölgeye verilen ad. : GALATYA Antik çağlarda,Anadolu’nun güneybatısına verilen ad.:LİKYA Antik Yunan’da,konserler verilen,şiirler okunan,oyunlar oynanan,genellikle dikdörtgen biçiminde,üzeri kapalı yapı.:ODEON Antiller’de ve bütün tropikal bölgelerde yetiştirilen,kökündeki yumrulardan ararot çıkarılan bir kamış çeşidi.:MARANTA Antimon’un simgesi. : SB Antlaşma:. MUAHEDE Anüsten su vermek yoluyla kalın bağırsağın içini temizleme.Lavman.: TENKİYE Apandis iltihabı.:APANDİSİT Aptal. : ALIK: ŞAVALAK Ara,arasında.:BEYN Ara. : ANTRAKT Araba oku.:ARIŞ Araba okunun ekseni. : İK : İĞ Araba üzerine gerilerek içine saman veya tahıl doldurulmuş büyük kıl çuval. : GERİ Araba vapuru. : FERİBOT Arabacı.:KOÇAŞ Arabada saman yüklenen taşıma sepeti. : ÇİTEN Arabistan plakası. : KSA Arabistan yarımadasında yaşayan bir çok Arap kabilesinin ortak adı. : MAZİN Arabistan’da çeşitli yerlerde kurulan pazarlar.: SUK Aracısız,doğrudan. : BİLVASITA Arap abecesiyle yazılan ve ancak büyüteçle okunan bir yazı biçimi. : GUBARİ Arap abecesiyle yazılan bir yazı türü. : CELİ : HİLALİ.: TALİK Arap alfabesinin her hangi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni. : EBCET Arap atlılarının bayramlarda yaptıkları gösteri. : FANTAZMA Arap atlılarının bayramlarda yaptıkları gösteri.:FANTAZYA Arap dili ve edebiyatıyla uğraşan kimse.: ARABİST Arap erkek giyiminde,kefiyenin kaymaması için başa geçirilen ayarlı çember.Yün çember bağ. : AGEL Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi.:RIKA Arap harfleriyle yazılmış metinlerde kısa ünlüleri göstermek için kullanılan işaret.:HAREKE Arap reisinin evi. : ZAMALA Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi.:KUFİ Arapça çok karanlık gece.:LEYLA Arapça da ben. : ENE Arapça dilbilgisinde fiil çekim örneklerini içeren kitap.: EMSİLE Arapça el yazısı biçimi. : RIKA Arapça kuş.:TAYR Arapça zarf yapan gibi anlamında benzetme öneki.:KE Arapça’da domuz. : HINZIR Arapça’da inandık anlamında bir söz.:AMENNA Arapların başlarındaki serpuş. : KEFİYE Arapların Recep ayında kestikleri kurban. : ATİRE Araz. : İLİNEK Arazi üzerinde serilmiş bir işaret noktasının düşeyini gösteren geometrik biçimli tahta lata. :MİRA Arazide dikilen işaret çubuğu. : ARDA Ardıç kozalağı. : EFİN Argo da adam,herif anlamında söz. : ***** Argo da ahlaksız kimse. : KAYARTO Argo da esrar. : OT Argo da hiç emek vermeden ele geçirilen şey. : LÜP Argo da orta yaşlı erkek. : KIRANTA Argo’da aptal,sersem.:GEBEŞ Argo’da çirkin kimseye verilen ad.:KOKOROZ Argo’da dikizleme.:RONT Argo’da dolap.:KETENPERE Argo’da dost,metres anlamında sözcük.:GACO.:ZAMKİNOS Argo’da fahişe.:KEVAŞE Argo’da gizli dost.:AŞNAFİŞNE Argo’da görgüsüz,kaba saba kimseye verilen ad.:ZONTA Argo’da hamama verilen ad.:TATO Argo’da hile,düzen,tuzak.: TONGA Argo’da kağıt para.:PAPEL Argo’da lira anlamında kullanılan sözcük.:OSKİ Argo’da metres.:MANTİNOTA Argo’da rakı.:ANZAROT Argo’da sersem,budala,ahmak.: HIRT Argo’da silahla yapılan hırsızlık.: TUFA Argo’da sövme,sövgü.:KALAY Argo’da tanışıyormuş gibi yaparak para sızdırma.:MANİTA Argo’da tavla oyununda kullanılan zar.:KEMİK Argo’da vurgun anlamında sözcük.: TUFA Argo’da yolsuzca veya zorla elde edilen mal.:KAPAROZ Argo’da,şuna bak,hale bak anlamında bir sözcük.:KİTAKSİ Argoda alay. : SARAKA Argoda altın lira. : OSKİ Argoda bit. : MACAR Argoda cebi delik. : KOKOROZ Argoda çalmak ,aşırmak. : AŞIRAMENTO Argoda değersiz,kötü. : KITIPİYOZ : KITIPİYOS Argoda değersiz,önemsiz,derme çatma. : CAVALACOZ Argoda genç ve yakışıklı erkeğe verilen ad. : LAÇO Argoda git defol anlamında sözcük. : NAŞ Argoda giysi. : FAÇA Argoda gizli yer. : SOTA Argoda gösteriş,çalım. : AFİ Argoda gözetleme. : ERKETE Argoda güzel giyimli,çok şık. :APİKO Argoda külhanbeyi tavırlı kimse. : ADADİYOZ Argoda oynaş. : AFTOS Argoda uydurma söz,yalan.:KITIR Arı beyi.:ANAARI Arı kil. : KAOLİN Arıların çıkardığı bir tür salgı.. : EĞİR Arıların kovan deliğini kapatmak için kullandıkları sarı ve yumuşak madde,balmumu.:KİREBOLU Aristokrasi.:ZADEGAN Aristoteles’in şiir anlayışından alınan ve sanat yapıtını birtakım kurallara bağlı olmakla birlikte dünyanın bir taklidi olarak tanımlayan terim. : MİMESİS Arjantin’in plaka işareti.: RA Ark.Kıvılcım. : ŞERARE Arka. : PEŞ : AKAB Arkadaş,geceleri konuşulup dertleşilen dost.:SEMİR Arkadaş. : ENİSE Arkadaş.:YAREN : REFİK Arkalıksız iskemle. : SEKMEN Arkalıksız küçük iskemle. : OTURAK Arkalıksız,alçak,yumuşak,ayakları gözükmeyen oturacak. : PUF Arkası kabarık,oturak yeri geniş koltuk. : BERJER Arkası yırtmaçlı resmi ceket. :CEKETATAY Arkası yırtmaçlı,etekleri uzun,çift sıra düğmeli,resmi erkek ceketi.:REDİNGOT Arkeolojide antik kentlerin mezarlarına verilen ad. : NEKROPOL Arkeolojide,genellikle boynuz veya hayvan başı biçiminde içki kabı.: RİTON Armağan,karşılıksız verilen: PEŞKEŞ Armut biçiminde ipek telli Vietnam lavtası. : TİBA Arnavutluk para birimi. : LEK Arnavutluk’un plakası:AL Arpa,buğday ve benzerlerinin kalburdan geçirilmiş bölümü. : ELENTİ Arsenik. : ZIRNIK Arsız sokak çocuğu,piç. : KOPİL Arşının sekizde bir uzunluğunda ölçü birimi. : URUP Arşiv.:BELGELİK Arta kalan. : BAKİ Artırma yoluyla yapılan satış.:MEZAT Artvin ilinde,Sahara yaylası ile birlikte ulusal park kaps***** alınan ve doğal güzelliğiyle tanınan bir göl.: KARAGÖL Artvin ilinde,ulusal park kaps***** alınan ünlü yayla.:SAHARA Artvin’in Ardanuç ilçesinde ünlü bir yayla.:BİLBİLAN Artvin’in eski adı. : LİVANE Aruz ölçülerinden biri. : REMEL Aruz ölçüsünde kısa okunması gereken bir heceyi,kalıba uydurmak için uzatma. : İMALE As.: KAKIM : ERMİN Asalak bilimi. : PARAZİTOLOJİ Asalak. : TUFEYLİ : EKTİ Asbestli çimentodan yapılan bir çatı kaplama gereci.:ETERNİT Asgari,minimum.: MİNİMAL Asık suratlı,somurtkan. : ABUS Asıl hücre ile protoplazma uzantılarından ve bir silindir eksenden oluşmuş sinir hücresi.:NÖRON Asıl,unsur,hipostaz.: UKNUM Asilzade,derebeyi.:ALPAGUT Asit. : HAMIZ Asker şapkalarına takılan ve rengi uluslara göre değişen işaret. : KOKART Asker yetiştirilmek üzere Yeniçeri ocağına alınacak çocukları seçip toplama işi.:DEVŞİRME Asker,ordu. : LEŞKER Asker,ordu.:CEYŞ Asker. : SÜ Asker.:SÜ Askeri ataşe.. : ATAŞEMİLİTER Askeri donatımın metal bölümlerini temizlemek için kullanılan üstübeç,alkol ve sabun karışımı madde. : ASTİKA Askeri mahkeme.:DİVANIHARP Askerlerin arasına katılmış sivil savaşçı.:BAŞIBOZUK Askerlik çağı.:ESNAN Aslan takımyıldızının Latince adı.: LEO Asma biti. : FİLOKSİRA Asma filizinin rengi,açık yeşil renk.:FİLİZİ Asma kütüğü.: REZ Asma,kavun,karpuz gibi bitkilerin sürgünü veya dalı.: TEVEK Asma,yukarı kaldırma. : TALİK Asmalık.:BAĞ Aspiratör.:EMMEÇ Ast. : MADUN Astarlık bir kumaş türü.: SOF Astronomi alanındaki buluşları,matematik,doğa bilimleri,coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla ünlü,Orta Çağın en büyük bilginlerinden biri.: BİRUNİ Astronomi. : FELEKİYE Asurlular tarafından kurulan ticaret kolonilerine verilen ad.:KARUM Asya ve Afrika’da yaşayan,güzel ötüşlü küçük bir kuş.:BENGALİ Asya’da bir göl.:URMİYE Asya’da bir ırmak. : OBİ : OKA Asya’da ve Malezya takımadalarında yetişen yelpaze yapraklı büyük boylu palmiye.:KORİFA Aşağı derece.:DEREKE Aşağılık kimseler,alçaklar anlamında eski sözcük.: EDANİ Aşı boyası. : OKR Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik.: AKAT Aşık kemiği. : KAP :TALUS Aşık olmaktan duyulan korku. : AMOROFOBİ Aşılanmamış zeytin ağacı,yabani ağaç.: DELİCE Aşırı iştahlı.:EKİL Aşırı iştahsızlık. : ANOREKSİ Aşırı kitap okuma tutkusu.:BİBLİYOMANİ Aşırı sembolist sanatçılara verilen isim.(19. Asır sonlarında görüldü).:DEKADAN Aşırı şişmanlık. : OBEZİTE Aşırı ulusçuluk.: ŞOVENİZM Aşiret. : OYMAK Aşk ateşi. : OD Aşk. : SEVİ Aşkla ilgili,kösnül.:EROTİK Aşure kazanını karıştırmak için kullanılan uzun saplı,yayvan uçlu kepçe. : MABLAK At ahırı. : TAVLA At arabalarının tekerleğine geçirilen demir çember. : ŞINA At eğitimi ve bu eğitimin yapıldığı yer. : MANEJ At eğitimi yapılan alan.: MANEJ At gezdirmeliği. : PADOK At koşturup karşı takım oyuncularına değnek atarak topluca oynanan eski bir Türk oyunu.:CİRİT At tüyünün rengi. : DON At üretilen çiftlik. :HARA At ve eşek yavrusu.:KULUN At ve kısrak sürüsüne verilen ad. : ÜREK At veya araba uşağı. : İSPİR At yarışlarında kullanılan klasik engele verilen ad. : OKSER At,eşek gibi tek tırnaklı hayvanların tırnağı. : TOYNAK At,köpek gibi evcil bir hayvanın soy kütüğü. : PEDİGRİ Ata bakan,tımar eden kimse,at bakıcısı.:SEYİS Atardamar bozukluğu. :ARTERİT Atardamar. : ARTER Atardamarda kanın pıhtılaşması veya yağ parçacıklarının oluşması sonucunda meydana gelen tıkanma.:AMBOLİ Atasözlerine dayanan didaktik Çin-Japon şiiri. : Pİ Ateş anl***** gelen Sanskritçe sözcük.: AGNİ Ateş böceği. : ARUSEK Ateş. : KOR : NAR Ateşe tapanlar,Zerdüşt dinine bağlı olanlar. : MUGAN Ateşli silah çapı. : KALİBRE Ateşli silahlarda atılmak için hazırlanan her türlü patlayıcı madde.:CEPHANE Ateşperest. : MECUSİ Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır. : ÜTME Ateşten fırlayan ve etrafa saçılan kıvılcım.:UÇKUN Atgillerden soyu tükenmiş olan küçük,çevik bir yaban atı. : TARPAN Atı yönetmek için ağzına takılan demir araç : GEM Atıcılık sporunda bir dal.:SKEET.:TRAP.:BALTRAP Atıcılık. : RİMAYET Atılmış,eğrilmeye hazırlanmış,top biçiminde yün veya pamuk . : TULUP Atın ağzına takılan demir araç. : GEM Atın başındaki süsler. : OYAN Atın bir koşma biçimi.:RAHVAN Atın bir tür hızlı yürüyüşü. : EŞKİN Atın eşkin yürüyüşü. : LİNK : ADETA Atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü.:TIRIS Atın kişnemesi. : OKRAMA Atıştırmalık. : SNACK BAR Atik,çevik.:ÇALAK Atilla İlhan’ın lakabı : KAPTAN Atlara binilerek değneklerle oynanan bir çeşit top oyunu.:POLO Atların ağzına takılan kantarma türlerinden biri. : PELEM Atların alnından alt çenesine uzanan beyazlık.:KİLİT Atların ayaklarında görülen ve rahat yürümelerini önleyen hastalık. :ARPALAMA Atların boynuna takılan muska,değerli taş,hayvan tırnağı gibi şeylere eski Türklerde verilen ad.:MONCUK Atların taşınması için yapılmış kapalı taşıma aracı.:VAN Atlas çiçeği.: KAKTÜS Atlas. : SATEN Atletizm yarışmalarında derece alan atletlerin veya giysileri sergilemek için mankenlerin çıktıkları merdivenli,yüksekçe yer.: PODYUM Atletizmde on ayrı dalda yapılan yarışma.:DEKATLON Atlı savaşçı. : ŞÖVALYE Atmaca ve doğana benzeyen bir tür yırtıcı kuş.: MUYMUL Atmaca,doğan.:LAÇIN Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmeleri,rüzgar,yıldırım,yağmur,dolu gibi olaylara verilen genel ad.: METEOR Atmosferin 11 km kalınlığında olan ilk katmanı. : TROPOSFER Atmosferin,yeryüzünden 80 km yükseklikte başlayan son tabakası.:İYONOSFER Atom çekirdeğinde her bir (+1) pozitif elektrik yükü taşıyan tanecik.:PROTON Atom çekirdeğini oluşturan proton ve nötronun ortak adı. : NÜKLEON Atom parçacığı. : PARTİKÜL Atölye. : İŞLİK Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi. : FERMA Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi.: FERMA Av vergisi,av resmi. : SAYDİYE Av. : ŞİKAR Ava alıştırılamayan bir tür doğan. : ESPERİ Avcı çantası.:CELBE Avcı kulübesi Avcı pusu yeri. : AVSİN. : EVSİN Avcı kulübesi.:GÜME Avcılar için göl kenarında yapılmış kulübe. : BECENE Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu. : ÖNEZE Avda hiçbir şey öldüremeyen veya tutamayan avcı için kullanılan sözcük.:MAZET Avı çekmek için dökülen yem.:DADAMIK Avlamak istediği yaban domuzu tarafından öldürülen,Bybloslu genç Fenike tanrısı.:ADONİS Avlu.,iki ve daha çok katlı ev,sofa. : HANAY Avrupa Birliğine üye ülkelerin ortak para birimi.:EURO Avrupa Futbol Birliği’nin kısaltması.:UEFA Avrupa uzay ajansı. : ESA Avrupa uzay araştırmaları örgütü. : ESLO Avrupa ve Kafkasya’nın yüksek dağlarında yaşayan bir cins dağ keçisi.:ŞAMUA Avrupa Yayın Birliği. : EBU Avrupa’da 18. asırda egemen olan İtalyan opera tarzının adı.: NAPOLİTEN Avrupa’da bir ırmak. : İNN Avrupa’da yaşayan bol renkli iri bir kelebek türü. : ADELA Avrupa’nın en büyük gölü. : LADOGA Avrupalıların Çin devlet memurlarına verdikleri ad. : MANDARİN Avşa adasına verilen ad.:TÜRKELİ Avşa adasında yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen kırmızı üzüm cinsi. : ADAKARASI Avukat sayısı beşten az olan yerlerde avukat yetkisini taşıyan meslek ad***** verilen ad : DAVA VEKİLİ Avukatların meslek örgütü. : BARO Avustralya tavuğu’da denilen bir kuş. : MELİ Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu. : EMU Avustralya’da yaşayan çeşitli otçul keselilerin ortak adı.:VALABİ Avustralya’da yaşayan keseli ağaççıl memeli hayvan.: KOALA Avustralya’da yaşayan,ağır gövdeli,kısa bacaklı hayvan.:VOMBAT Ay ( kamer ) takviminin beşinci ayı,büyük tövbe ayı.: CEMAZİYÜLEVVEL Ay ağılı,hale. :AYLA Ay çiçeğine verilen bir başka ad.:GÜNEBAKAN Ay takviminde on birinci ay. : ZİLKADE Ay takviminin yedinci ayı.:RECEP Ayağa kalkmak. : KIYAM Ayağa vurulan halka,köstek,pranga.:BUKAĞI Ayağı kayma,sürçme. : ZEL Ayağı sakat olan.:ÇOLPA Ayağı sekili at.: ALABACAK Ayağına çabuk,atik,çevik.:ÇALAK Ayak : KADEM Ayak bakımı.:PEDİKÜR Ayak bastı parası. : KADEMİYE Ayak bilekliği.. : HALHAL Ayak takımı.:PARYA Ayak topu. : FUTBOL Ayakkabı bağı.:BAĞCIK Ayakkabı boyama. : LOSTRA Ayakkabı çekeceği. : KERATA Ayakkabı kalıbının çapı. : LORTA Ayakkabı yapıştırıcısı. : ÇİRİŞ Ayakkabı,çanta yapımında kullanılan parlak deri.: RUGAN Ayakkabıcılıkta kenar düzeltmek için kullanılan metal alet.:MAKİNETA Ayakkabıların altına çakılan demir.: NALÇA Ayakkabının altını kalınlaştırmak için yerleştirilen parça.: FİYAPA Ayakkabının ön tarafında dikişle ayrılmış burun bölümü. : MASKARATA Ayakkabının üstünden bacağın alt bölümüne değin sarılan,kumaş yada köseleden yapılmış bir tür tozluk. :.GETR Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü. : SAYA Ayaklı,taşınır ocak.:MALTIZ Ayaklık. : PEDAL Ayakta duran. : KAİM Ayarı bozuk (para). : NASARA : NASERE Aydın ilinde bir baraj.: MADRAN Aydın yöresinde,kadınların kına gecesi,düğün,bayram gibi özel günlerde başlarına örttükleri geniş örtüye verilen ad. : ULADA Aydınlatma,ışıklandırma. : TENVİR Ayın etkisiyle huyunun değiştiği düşünülen kimse.:AYSAR Ayın on dördü.:BEDİR Ayırıcı duvar,cidar.:ÇEPİÇ Ayırmaç.:FARİKA Ayırtman. : MÜMEYYİZ Aylandız da denilen ve gölge ağacı olarak dikilen kötü kokulu bir ağaç. : KOKARAĞAÇ Aymaz. : GAFİL Aynı adlı karabiberden elde edilen bir tür içki. : KAVA Aynı adlı keçi türünün ince,yumuşak,parlak yünü.:TİFTİK Aynı cins. : HETEROJEN Aynı cinsten şeyler arasındaki ince fark.:NÜANS Aynı işi yapan esnafın bulunduğu çarşı. : ARASTA Aynı oranda aynı element oluşumunda ama farklı özellik taşıyan iki bileşikten biri.:İZOMER Aynı rengin çeşitli tonlarıyla yapılan resim. : KAMAYÖ Aynı tiyatroda çalışan oyuncular topluluğu.:TRUP Aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu.:KONVOY Ayrıca değerli taşlarla süslü olmayan altın veya gümüşten yapılmış kuyumculuk işleri.: SADEKARİ Ayrılış,ayrılık. : FİRKAT Ayrılma. : İNFİRAK Ayrılmış,dağınık. : MÜTEFERRİK Ayrıntılar.: MÜFREDAT Ayvalık ilçesindeki ünlü turistik tepe. : ŞEYTAN SOFRASI Az aydınlık yerlerde görememe biçiminde beliren göz hastalığı. : TAVUKKARASI Az bulunan,nadir.:TURFA Az eğimli arazi.:BAYIR Az kavrulmuş un ve tavuk eti dövülerek yapılan,pelte kıvamında yöresel bir yemeğe verilen ad. : HERİSE Az miktarda.:CÜZİ Az pişmiş et. : TATARİ Az sözle çok şey anlatma. : İCAZ Az yada çok kabarık enine fitillerle belirginleşen ipekli bir dokuma. : GROGREN Azalma. : FİRE Azap.: EZİNÇ Azerbaycan’ın başkenti.:BAKÜ Azerbaycan’ın para birimi.:MANAT Azerbaycanlı ünlü yazar.:ANAR Azgın,kızgın hayvan.:AKUR Azı dişi.:NAB Azılı atları zaptetmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmış demir araç.: KANTARMA Azınlık,azlık. : EKALLİYET Aziz mezarı.: RAVZA Azman bir midye çeşidi.:PİNES Azmış yara.:BICILGAN Azotun bir başka adı. : NİTROJEN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
B
Baba,şeyh,önder. : BAB Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten,kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk : GETR Bacağın kalçadan dize kadar olan kısmı.:UYLUK Badem sübyesi.Bademden yapılan şerbet. : SOMATA Bademli kek. : PRALİN Bafa gölünün diğer adı. : ÇAMİÇİ Bağ bekçisi.:BAĞBAN Bağ budamaya yarayan eğri bıçak.TARA Bağ çubuğu,çalı çırpı.:ÇEPER Bağ kütüğü. : OMCA Bağ ve bahçe sulamak için açılmış su yolu,ark.:KARIK Bağ,bahçe gibi yerlerin çevresine çalı,kamış,ağaç gibi şeylerden çekilen duvar.:ÇİT Bağa,tosun. : KELE Bağan otu’nun zehiri. : AKONİTİN Bağırsak iltihabı.:ANTERİT Bağırsak kurdu. : ASKARYAZ Bağırsak solucanı. : ASKARİS.: ASKARİT Bağırsak.:MİA Bağırsaklar. : EMA Bağırsakları tutan karın içi zarı. : MASARİKA Bağırsakların iç yüzeylerinde bulunan pürtüklerin adı : TÜMÜR Bağırsaktan yapılmış ameliyat ipliği.:KATGÜT Bağış yapma : İRA Bağlamaya benzer bir Yunan çalgısı. : BUZUKİ Bağlamayı mızrap yerine parmaklarla çalmak.:ŞELPE Bağlaşık devletler.(1.Dünya Savaşında İttifak Devletleri). : DÜVELİ MÜTTEFİKA Bağnazlık.: TAASSUP Bağsız ayakkabı.Kuzey Amerika Kızılderililerinin giydiği deriden yapılmış,tek parça ayakkabı. : MOKASEN Baharat satıcısı. : AKTAR Baharatlı sirkeye yatırılmış koyun etinden yapılan şiş.:ŞAŞLIK Baharda çok erken çiçek açan ve eczacılıkta kullanılan soğanlı bir bitki.: KARDELEN Bahardan az önce,ilkin havada,sonra suda ve en sonra toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.:CEMRE Bahçelerde süs çiçeği olarak yetiştirilen sarılıcı bir bitki. : AKASMA Bahçelerde yazın oturmak için yapılan kafes biçiminde kubbeli,üstü yeşilliklerle sarılan süslü çardak. : KAMERİYE Bahçıvan,bağ bekçisi.:BAĞBAN Bahreyn’in başkenti. : MANAMA Bahreyn’in plaka işareti.:BRN Bakar körlük. : AMOROZ Bakır kalay karışımı.: TUNÇ:BRONZ Bakır küçük kova. : BAKRAÇ Bakır taşı. : MALAKİT Bakır,nikel ve çinkodan oluşan gümüş görünüşünde bir alaşım. : FAKFON Bakırcı örsü. : ZAVA Bakırdan yapılma ve küre biçiminde bir tür davul. : TİMBAL Bakırdan,çift dilli nefesli çalgı.:SARÜSOFON Bakışımsızlık. :ASİMETRİ Bakir : ERDEN Bakire kız. : AZRA Bakla,fasulye,bezelye gibi taze sebzelerde,içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuğa verilen ad. : BADIC Baklagillerden,bazı türleri hekimlikte idrar söktürücü olarak kullanılan bir bitki.:KATIRTIRNAĞI Baklagillerden,çok yıllık,dikenli bir çalı.:GEVEN Baklagillerden,hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki.:FİĞ Baklagillerden,sıcak bölgelerde yetişen,bir çok türü bulunan bir bitki.:SİNAMEKİ Baklavaya benzeyen bir tür hamur tatlısı.:SAMSA Bakmak,beslemek,yetiştirmek. : ESERMEK Bakmak,beslemek,yetiştirmek.:ESERMEK Bakraç.:DEBBE Bal : ASEL Bal alırken takılan başlık. : GÖZENE Bal konulan ufak tekne.:ŞAFUL Bal mumuna veya parafine batırılmış fitil. : ŞAMA Bal özelliği,bal niteliği. : ASELİYET Bal özü. : NEKTAR Bal peteği. : DALAK Bal,yağ,yoğurt gibi şeyler koymaya yarar tahta kova.:KÜLEK Bal,yoğurt koymaya yarayan tahta kova. : KÜLEK Balçık : ALEKA Balerin kostümü. : TÜTÜ Balgam taşı.:ONİKS Balı alınmış petek. : KAVARA Balı alınmış petek.:KAVARA Balık adam.:DALGIÇ Balık ağlarının alt ve üst yanlarına geçirilen keçi kılından ip. : FARİL Balık ağlarının alt ve üst yanlarına geçirilen keçi kılından yapılmış ip.:FARİL Balık salamurası. : LAKERDA Balık yumurtası ile yapılan meze. : TARAMA Balık.:MAHİ Balıkçıların,balıkları çevirmek için kayıklarla denize fırdolayı ağ salmaları. : VOLİ Balıkesir yöresine özgü bir halk oyunu.:NİNNARE Balıkesir’de doğal güzelliğiyle ünlü bir şelale. : SÜTÜVEN Balıkesir’in Sındırgı ve Bigadiç yörelerindeki dağ köylerinde yaşayan Yörüklerin geleneksel el tezgahlarında dokudukları yün halılara verilen ad. : YAĞCIBEDİR Balıkesir’in Bandırma ilçesine bağlı bir belde.:EDİNCİK Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı,etnografya müzesiyle tanınmış köy. :TAHTAKUŞLAR Balıkesir’in eski adı.:KARESİ Balıkesir’in İnegöl ilçesi yakınlarındaki ünlü kaplıca. : OYLAT Balıkesir’in Sındırgı ilçesi yakınlarındaki ünlü kaplıca. : EMENDERE Balıkesir’in Sındırgı ve Bigadiç yörelerindeki dağ köylerinde geleneksel el tezgahlarında dokunan yün halılara verilen ad.:YAĞCIBEDİR Balıkların iste kurutularak yapılan pastırması. : LİKORİNOZ Balıkların sürü halinde geçeceği yerlere ağlarla kurulan geniş ve sabit bir tuzak türü.:DALYAN Balıkların tuzlaması.:ANÇÜEZ (ANÇUVEZ) Balina.:FALYANOS Balla hazırlanan bir hamur tatlısı. : ZULUBYA Bambu saplarından yapılmış.:HEZARAN Bangladeş para birimi.:TAKA Bangladeş’in para birimi. : TAKA Bankacılıkta faizin başlangıç tarihine verilen ad. : VALÖR Bankalar arası işlemlerde bir gecelik faiz uygulaması.:REPO Bankalar arasında çeşitli paralar için ön mutabakat ve emaneten satışla sağlanan takas işlemi.:SWAP Bantlarla süslenmiş bir tür kumaş.: ELİFİ Banyo temizlik aracı. : KESE Barınak MELCE Barındırma. : İBATE Barış.:HAZAR Baryum’a benzeyen,radyoaktif alkali toprak metali. : RADYUM Baryumun simgesi:BA Basıcı,yayıncı. : EDİTÖR Basık ve geniş. : YAYVAN Basım evinde harfleri dizen ve satırları blok durumunda döken dizgi makinesi. : LİNOTİP Basımcılık. : TABAAT Basımcılıkta harfler arasında bırakılan boşluk.:ESPAS Basımcılıkta harflerin büyüklük ve küçüklüklerine göre aldığı ad. : PUNTO Basımevinde harfleri dizen ve satırları blok durumunda döken dizgi makinesi.: LİNOTİP Basımevlerinde dizilmiş harfleri iyice yerleştirmek için üzerlerine vurmaya yarar takoz.:TAKATUKA Basiret.Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği.: SAĞGÖRÜ Basketbolde hatalı yürümeye verilen ad.: STEPS Basketbolde hücum oyuncusu.:PİVOT Baskın. : DOMİNANT Basur. : HEMOROİT Baş bodoslaması omurga hattına dikey olarak çelik lamadan yapılmış gemi.:BALTABAŞ Baş çoban:EKE Baş dönmesi. : VERTİGO Baş garson. : METRDOTEL Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma. : VALA Baş örtüsü,yazma.:DOLAK Baş örtüsü,yün atkı.: LEÇEK Baş parmak ve serçe parmağı uzaklığı. : KARIŞ Baş tarafı balta ağzı gibi düz olan gemi.: BALTABURUN Başa dert açacak karışık durum.:ÇAPANOĞLU Başak toplama. : LİKAT Başarı,başarma. : MUVAFFAKİYET |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Başarısız. : RATE
Başı pullu,boyu 2 m kadar olan,zehirli ve tehlikeli bir yılan.:OKYILANI Başı yuvarlak,kıçı aynalı Karadeniz yapısı bir yelkenli. : GAGALI Başıboş at.:YILKI Başıboş gezen hayvan sürüsü.:ÖREK Başıboş hayvan.: YONT Başın çevresine çember gibi dolanıp bağlanan bağ.:ÇATKI Başıyla kanat ve kuyruk uçları aynı renkte olan güvercin.: MAĞ Başka bir manzume örnek alınarak aynı ölçü ve aynı uyakla yazılan manzume.:NAZİRE Başka insanların davranışlarını olumlu yada olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü. : AHLAK Başka,fazla. : MAADA Başka,öteki,diğer.:ÇİR Başkaları.:AĞYAR Başkalarının sırtından geçinen,asalak,tufeyli.:EKTİ Başkalaşım. : METAMORFOZ Başkanlık. : RİYASET Başkasının adına gezerek satıcılık yapan kimse. : TABLAKAR Başkasının buyruk ve dileklerini yerine getiren,söz tutan.:ESLEK Başkasının yaptığı deyim ve davranışları anlamsız olarak yinelemek. : EKOLALİ Başkasının yaptığı hareket ve davranışları anlamsız olarak tekrarlama,yansıca.:EKOPRAKSİ Başkırdistan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti. : UFA Başkomutan.:MİR Başlangıç.:MEBDE Başlıca belirtisi kısa,çabuk,değişken güçte irade dışı hareketler olan bir hastalık.: KORA Başlıca üyesi Fransız yazar Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı.:ÜNANİMİZM Başlık. : SERPUŞ Baştan ayağa./Baştanbaşa. : SERAPA Baştan savma,üstünkörü.:YALAPŞAP Başvurulması gereken kaynak.:REFERANS Bataklık gazı. : METAN Bataklık. Küçük su birikintisi,gölcük. : AZMAK Batı Afrika da bir ırmak. : OTİ Batı Afrika kıyılarında esen çok kuvvetli fırtına.:TORNADO Batı Afrika ormanlarında,Gine ile Liberya arasında yaşayan,türleri içinde en iyi konuşan gri papağan.:JAKO Batı Anadolu’da Lidya bölgesinde eskiçağ kenti. : SART Batı Hindistan’da eski bir Hindu devleti. : KAÇ Batı mimarlığı ve dekoratif sanatlarında 18.yy da ortaya çıkan stilize deniz kabuğu,çakıl taşı ve sarmal motiflere verilen ad. : ROKAY Batı Samoa’nın başkenti. APİA Batı ülkelerinde Vikont ile şövalye arasında soyluluk unvanı.: BARON Bayat ekmek,yemek. : KERTİ Bayındırlık işleri. : NAFİA Bayındırlık.: UMRAN Bayır.:ŞEV Baykuşgillerden,Avrupa-Asya ve Kuzey Afrika’da yaşayan bir kuş.:KUKUMAV Bayraktar.Sancak veya bayrak taşıyan. :ALEMDAR Bayram.:İD Bazı ateşli silahlarda namlunun ucunda bulunan küçük çıkıntı.: ARPACIK Bazı bitkilerin genellikle süt görünümünde olan özsuyu (kauçuk özsuyu). : LATEKS Bazı böceklerin katı ve sert üst kanadı. : ELİTRA Bazı canlıların bir takım yiyeceklere,ilaç,koku,toz gibi nesnelere gösterdikleri ters tepkiye verilen ad. : ALERJİ Bazı eşyaya verilmesi gereken boyutları,yan görüşü çizmeye,hazırlamaya yada denetlemeye yarayan örnek.:GABARİ Bazı giyeceklere sertlik vermek için kullanılan bir tür kumaş. :TARLATAN Bazı harfleri kusurlu söyleyen. : PELTEK Bazı hayvan ve bitki hücrelerinde bulunan iğne biçiminde billur madde. : RAFAT : RAFİT Bazı hayvanları karanlıkta ışık,çok aydınlıkta karanlık aramaya iteleyen dürtü.:FOTOKİNEZİ Bazı işlerde sicim yerine kullanılan,ince ve uzun,esnek deri parçası.: SIRIM Bazı kağıt oyunlarında üçüncü durumdaki oyuncu söz konusuysa,kendisinden önceki oyuncuda ara kağıt veya kağıtlar bulunduğunu düşünerek büyük kağıt yerine düşük değerde bir kağıt atmak.:EMPAS Bazı kağıtların dokusunda bulunan ve ancak aydınlığa tutulunca görülen çizgi,resim ve yazı gibi biçimler.: FİLİGRAN Bazı oltalarda kösteği ağırlaştırmak için kullanılan kurşun parçası.:ZOKA Bazı telli çalgılarda kullanılan hayvan bağırsağından tel.Çalgı teli. : KİRİŞ Bazı türleri evlerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir tür palmiye.:LATANYA Bazı vakıf kuruluşlarında fakirlerin doyurulması için ayrılan ödenek.: İTAMİYE Bazı yörelerimizde küçük kar anlamında kullanılan sözcük. : GİLİRİK Bebeğin başsız olarak doğmasına tıpta verilen ad. : AKEFALİ Bebeklere iç çamaşırı olarak giydirilen ince pamukludan kısa kollu giysi. : ZIBIN Becerikli,iş bilen. : EVİRGEN Becerikli,usta.:MAHİR Beceriksiz,güçsüz.:CÜDAM Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı.:BİDE Beğenmemek,azımsamak,küçümsemek. : BUNMAK Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen,güldürücü öykü anlatan kimse.: NEKRE Bekleyen. : MUNTAZIR Bel ve kalça arası. : BASEN Bel,çapa veya sabanın toprakta kaldırdığı iri parça.:KESEK Bel,orta,ara,aralık. : MİYAN (MEYAN) Belediye.:URAY Belgeleme. : TEVSİK Belgesel.: DOKÜMANTER Belirli bir tonda yazılmış müzik parçasının niteliği.: TONALİTE Belirti. : SEMPTOM Belirtiler.: SENDROM Belize plakası. : BH Bellek yitimi. : AMNEZİ Belli belirsiz hissedilen hafif yel.:ESİNTİ Belli belirsiz tarih olaylarına ve efsane motiflerine dayanılarak halkın hayal gücüyle meydana gelmiş eser,epope.:DESTAN Belli bir birim alan içinde yaşayan tüm canlıları,fiziksel çevreleri ve aralarındaki her tür karşılıklı ilişkiyi içeren kavram.:EKOSİSTEM Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümü./ Yeryüzünde ekolojik olarak sınırlanabilir bir yaşam mekanında bulunan bütün canlıları ifade eder.(orman faunası,çayır ve deniz faunası gibi). :FAUNA Belli bir konuda düzenlenen oturum veya seminer,bilgi şöleni.:SEMPOZYUM Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse.:KAYYUM Belli konulara uzun süre odaklanabilme,ayrıntıları algılamada çok başarılı olma ancak insanlarla iletişim kurmakta zorlanma biçiminde kendini gösteren sendrom.:ASPERGER Belli olmayacak kadar yavaş akan su.:IĞIL Benekli hayvan.:ÇAPAR Benim gibi.:BENCİLEYİN Benin’in eski adı.:DAHOMEY Benzenden türeyen ve boya sanayiinde kullanılan zehirli bir madde.Organik boya cevherine verilen ad. : ANİLİN Benzer seslerin bir mısrada veya bir cümlede kulağa hoş gelecek bir ahenkte tekrarlanması.:ALİTERASYON Benzeşim,örnekseme. : ANALOJİ Benzeştirme. :ASİMİLE Benzeti.:TEŞBİH Beraber asker olanlar. : TERTİP Berber :PERUKAR Bereketli.:ARTAĞAN Bergama ilçesinde Allianoi antik kentini sular altında bırakacak olan baraj.:YORTANLI Bergama’nın eski adı. : PERGAMON Bering Denizi ile Büyük Okyanus arasında yer alan adalar grubu. :ALEUT Berkelyumun simgesi : BK Besinini bağımsız olarak sağlayan bitki,kendi belsek.:OTOTROF Beş heceli üç dizeden oluşan Japon şiir türü. : HAİKU Beş yaşından büyük veya damızlık dışı bırakılmış dişi koyun.:MARYA Beşparmak da denilen ve üzerine dikili çizgiler bulunan pamuklu bir kumaş.:ELİFİ Beton delme kalemi. Betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet. : MURÇ Beyaz iş işlemekte kullanılan beyaz ve parlak iplik.:SİRESATEN Beyaz iş işlemekte kullanılan bir çeşit parlak pamuk ipliği.: PAMUKAKİ Beyaz mermerde bulunan sert kısım. : EMERİL Beyaz porselen kaplama.:JAKET Beyaz Rusya’nın başkenti.: MİNSK Beyaz yada mor çiçekler açan,meyveleri dikenli bir bitki.:TATULA Beyaz,sarı renkte soğanlı bir süs bitkisi. : NERGİS Beyaz,yeşil,mavimsi gri renkte billurlaşmış bir tür kalsiyum karbonat.:ARAGONİT Beyin yangısı. : ANSEFALİT Beyin dalgalarının ölçülmesi yöntemi.:EEG Beyin elektrosu. : EEG Beyin. : DİMAĞ Beyit. : EV Beyşehir gölünde bir ada. : MADA Bez torba.:CAĞ Bez dokuyan veya satan kimse.:BEZZAZ Bez parçalarından dokunan basit kilim,yaygı. : PALA Bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak. : GÜCÜ Bez,beze.:GUDDE Bezekçi. Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta. : NAKKAŞ Bezekçilikte kullanılan,çok parlak, yeşil ve pembe dalgalı bir çeşit sedefe verilen ad.ARUSEK Bezeme,süsleme. : TEZYİN Bezikte bir deyim. : RUBİKON Bıçak bilemeye yarayan çelikten,çubuk biçiminde araç. : MASAT Bıçak,kılıç gibi kesici aletlerin kabzanın içinde kalan bölümü.:PIRAZVANA Bıçkın Rum delikanlısı.: PALİKARYA Bıkma,usanma.:GINA Bıldırcın sökünü. : CURNATA Biberiye,dişbudak. : HASALBAN Biçimsiz. : AMORF Bilardo oyununda kullanılan değnek. : İSTEKA Bilardoda ,oyunculardan birinin topunun öteki toplardan birine değdikten sonra geri dönmesini sağlayacak şekilde yapılan vuruş. : KLEPS Bilenmiş kesici bir aracın yüzünde kalan ve bileyi taşıyla giderilen metal çapağı, kıl ağı. : ZAĞ Bileşik. : MÜREKKEP Bileşikgillerden şekeri çok bir tür yer elması. : BADAT Bileşikgillerden,kökleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki.: TEKESAKALI Bileşim,bileştirme. : TERKİP Bilgi ve düşüncesi alınmak üzere kendisine danışılan kimse,bilgili.:DANİŞMENT Bilgi,ilim,irfan.:DANİŞ Bilgi,malumat.: TİLİ Bilgicilik.: SOFİZM Bilgileri gösteren simgeler dizesi.:KOD Bilgili,haberli,uyanık. : AGAH Bilginin saklanması ve üretilmesini konu alan akademik ve mesleki disiplini. : BİLİŞİM Bilginler : ARİFAN. Bilginler,yazarlar,sanatçılar kurulu.:AKADEMİ Bilgisayar kullanımında çözüme erişmek için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi ortamı.: VERİTABANI Bilgisayarda bir depolama ortamı olarak yararlanılan,belli sığası olan,plastik manyetik araçlara verilen ad. : DİSKET Bilgisayarda erişilebilir bellek.: RAM Bilim doktorlarının ve Kardinallerin giydikleri dört köşe külah yada başlık. : BARATA Bilinç,şuur.: ES Bilinemezcilik.:LAEDRİYE Bilinen,adı geçen,sözü edilen. : MAHUT Bilirkişi.:EHLİHİBRE Billur.:KRİSTAL Billurlaşmış doğal kalsiyum karbonat.:KALSİT Bilyeli tekerlekler ve küçük bir sandıktan oluşan basit taşıma aracı. : TORNET Bilyeli yatak.:RULMAN Bin dokuz yüz on iki yılında batan transatlantik. : TİTANİK Bin metrekarelik bir alan ölçüsü birimi.:DÖNÜM Binada genel elektrik sigortası. : KOFRA Binaların önlerinde üstü örtülü önü açık yer. : REVAK Bir atom yada molekülden ötekine bir yada daha çok elektronun geçişi olayı. : REDONS : REDOKS Bir borunun ağzına biçim vermek, genişletmek veya pürüzlerini almakta kullanılan aygıt. : RAMBA Bir çeşit uzun rende. : KUSTERE Bir geminin alabildiği yük miktarı (.Kuzey Avrupa’da kullanılan 200 kg’a yakın gemi yüklerine ve büyük miktarda ticaret mallarına değer biçmeye yarayan kütle ölçü birimi). : LASTA Bir ilacın yerine, o ilaçla aynı koşullarda ve aynı biçimde verilen etkisiz ve zararsız madde. :PLASEBO Bir matematiksel ifadede aldığı değere göre belirli durumlar kümesini saptayan değişken. : PARAMETRE Bir sanatçının, bir okulun veya bir dönemin yapıtlarını toplu bir biçimde sunan resim sergisi. : RETROSPEKTİF Bir sözcüğün yerine başkasını kullanma biçiminde görülen konuşma bozukluğu, söz karışıklığı . : PARAFAZİ Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söylediği parça. : TİRAT Bir ülkede olağanüstü dönemlerde devletin ödeme süresi gelmiş borçlarını yasayla ertelemesi. : MORATORYUM Bir akarsu yatağının az eğimli vadi tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği “S” harfine benzer kıvrım.:MENDERES Bir aletin çapları birbirinden farklı olan parçalarından birini ötekine geçirebilmek için yararlanılan bağlayıcı.:ADAPTÖR Bir Alman denizatlısı tarafından batırılan ve 1915’te ABD’nin 1.Dünya Savaşına girmesine neden olan İngiliz yolcu gemisi. : LUSİTANİA Bir anason türü.(Çorba,sebze ve balık yemeklerinde kullanılır).:PİMPİNEL Bir anayasa yapmak veya bir anayasayı değiştirmek için toplanan olağanüstü ve geçici meclis.:KONVANSİYON Bir arazinin bölünmesi,parsellere ayrılması.:İFRAZ Bir arazinin çeşitli noktaları arasındaki yükselti farkını ölçmeye yarayan alet,düzeç.:NİVO Bir aruz vezni. : REMEL Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde.:BAZ Bir at arabası türü.:LANDON Bir atardamarın bir noktasında oluşan ur biçiminde gevşeme şişkinliği.:ANEVRİZMA Bir atımlık barut.:KESİ Bir av köpeği cinsi. : ZAĞAR : SETER Bir av köpeği cinsi.:TERİYE Bir av kuşu. : ÜVEYİK Bir avuç dolusu: APAZ Bir ayakkabıya ağaç veya metal çivi çakmak için delik açmaya yarayan ayakkabıcı aleti.:KAÇABURUK Bir bakteri türü.:BASİL Bir baleyi oluşturan adım,figür ve anlatımların bütünü.:KAREOGRAFİ Bir balık türü. : İSKORPİT: ZARGANA Bir balık türü.:DUBAR Bir baş rahip yada bir baş rahibe tarafından yönetilen manastır.:ABEYİ Bir başlık türü.:BÖRK Bir batarya topun birden ateş etmesi.:SAPARTA Bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi.:SKALA.:ISKALA Bir bezik oyunu terimi. : VİDO Bir bilgiyi gösteren simgeler dizisi.:KOT Bir binadaki toplantı veya gösterinin yapıldığı yer,/ Tiyatroda dinlenme yeri. : FUAYE Bir binanın yöre imar dairesinin öngördüğü azami yüksekliği.:GABARİ Bir borca karşılık hesabı daha sonra görülmek üzere yapılan kısmi ödeme.:AKONT Bir böbrek üstü hormonu. : KORTİZON Bir bölgede yetişen bitkilerin hepsi,bitki örtüsü.: FLORA Bir bölgede yetişen hayvanların tümü.:FAUNA Bir buçuk dirhem değerinde eski bir ağırlık ölçüsü birimi. : MİSKAL Bir buharlı lokomotifin hemen arkasına yerleştirilen ve lokomotifin beslenmesi için gerekli yakıt ve suyu taşıyan araç. : TENDER Bir buluşun ve kullanım hakkının kime ait olduğunu gösteren belge. : BERAT Bir büyük güç sahibini perde arkasından yöneten kimse.:KAMARİLLA Bir büyükelçinin temsilci olarak bulunduğu ülke dışına çıkması durumunda veya o ülkeye gelmesinden önce ona vekalet eden diplomat.:MASLAHATGÜZAR Bir canlıdaki genlerin tümü. : GENOM Bir caz üslubu (1940’larda ortaya çıktı).:BOP Bir cins antilop. : KAV Bir cins av köpeği.: ZAĞAR Bir cins bamya. : OKRA Bir cins baykuş. : YAPALAK Bir cins börülce. : MAŞ Bir cins doğan. : ZAĞANOS Bir cins erik. :AYNABAKAR Bir cins güvercin. : PAL Bir cins ince,şık dokunmuş patiska. : NANSUK Bir cins iri yengeç.:PAVURYA Bir cins kokulu sandal ağacı. Bir cins mısır.:KALEMBEK Bir cins koyun. : DALABA Bir cins mimoza:. AMBERAĞACI Bir cins orkide. : ADA Bir cins pamuklu kumaş. : KALİKO Bir cins parlak kumaş. : KARAMANDOLA Bir cins pasta.:EKLER Bir cins portakal. : NAVEL Bir cins reçine. : LAKA Bir cins sülün. : TURAÇ Bir cins taze fasulye.:ANAPA Bir cins tüylü av köpeği: BARAK Bir cins, sazana benzer tatlı su balığı. : KARAKEÇİ Bir cismin hareketinin ölçülmesinde temel alınan nicelik. : MOMENTUM Bir çakıl taşı türü.:BREŞ Bir çalışmaya yardım sağlamak için,genellikle açık havada yapılan eğlentili toplantı.:KERMES Bir çeşit balık ağı. : IRIP Bir çeşit börülce.:MAŞ Bir çeşit büyük ve zehirli örümcek.:KUNDA Bir çeşit çevirme ağı.:BARABAT Bir çeşit erkek şalvarı.:ÇAKŞIR Bir çeşit hamur yemeği. : PİRUHİ Bir çeşit ince,çoğu kez çiçekli pamuklu kumaş. : MARKİZET Bir çeşit ipek kumaş.:KEMHA Bir çeşit İtalyan peyniri. : PARMİCAN Bir çeşit kekik. : ZAHTER Bir çeşit kısa ney.: NISFİYE Bir çeşit Leh dansı.:MAZURKA Bir çeşit pamuklu kumaş. : HASA Bir çeşit papağan.:LORİ Bir çeşit pelte.: PALUZE Bir çeşit sertçe,ince yünlü kumaş.:SOF Bir çeşit testere. : MUŞER Bir çeşit top mermisi. : HUMBARA Bir çeşit Venedik altın akçesine verilen ad. : DUKA Bir çeşit yanardağ kütlesi : BAZALT Bir çiçek. : PAŞAÇADIRI Bir çift at tarafından çekilen,üstü kapalı,yaylı ve dört tekerlekli binek arabası.:KARUÇA Bir çifte kürekli küçük patalya. : DİNGİ Bir çocuk oyunu. : KUKA Bir çok Avrupa ordusunda mızraklı süvarilere verilen ad.:UHLAN Bir çok bedensel özelliğiyle file benzeyen,tavşan iriliğinde memeli bir hayvan.:DAMAN Bir çok bitkiyle özel bir koku verilmiş,tatlı,bir tür şarap.:VERMUT Bir çok Ermeni baş patrik ve patriğin adı.: NERSES Bir çok kıtadan oluşan şarkı gibi söylenmek üzere yazılmış duygusal şiir,şarkı. : LİED Bir çok kişi tarafından el ele tutuşarak oynanan bir halk oyunu.: HORA Bir çok kişinin yaptığı işlerde gayret vermek için kullanılan ünlem.:YİSA Bir çok organik maddeyi eritmekte kullanılan uçucu,kolayca alev alır,eter kokusunda bir sıvı.:ASETON Bir çuval türü.: TELİS Bir dalda dördü beşi bir arada bulunan meyve kümesi.: ÇATANAK : ÇOTANAK Bir dalganın genlik,evre ve sıklığının bir yasaya göre zaman içinde farklılaşması.:MODÜLASYON Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belge.:İLAM Bir deniz teknesinin başka bir tekneye veya iskeleye yanını vererek yanaşması.:ABORDA Bir deniz yolculuğunda geminin veya yükünün gördüğü zarar.:AVARYA Bir deste (52’lik) kağıtla oynanan bir iskambil oyunu.:KİNG Bir devletin topraklarıyla çevrilmiş,başka bir devlete ait arazi. :ANKLAV Bir devletin yada bir şirketin yönetimini birlikte yürüten üç kişilik topluluk. : TROYKA Bir dilde yeni sözcükler kullanma. : NEOLOJİ Bir dileği yerine getirme.:İSAF Bir dilin söz varlığı. : VOKABÜLER Bir dizi metal yada bambu dilden oluşan Afrika’ya özgü bir çalgı. : MBİRA Bir dokunun sertleşmesi.:SKLEROZ Bir duvardaki taş yada tuğla sırası. : REDE Bir düğmeyi yada kopçayı tutmaya yarayan halkacık. : BRİT Bir düzlem şeklin aynı yöndeki paralel bütün kirişlerini eşit parçalara bölen çizgi. : ORTAY Bir düzlemin odak denilen durağan iki noktaya uzaklıkları değişmeyen noktaların geometrik yeri olan eğri.:HİPERBOL Bir ekin hastalığı. : RASTIK Bir elçinin bir ülkeye atanmasından önce o ülkeden istenen uygun görme yazısı.:AGREMAN Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz.: RESEPTÖR Bir elektrik devresindeki akımı,başka bir devreden geçen akımdaki değişiklikler aracılığıyla denetleyen aygıt,.değiştirgeç. : RÖLE Bir elektrofonun veya başka elektro-akustik sistemin yükseltici ve hoparlörleriyle birlikte kullanılmak üzere tasarlanmış güç yükseltici olmayan radyo alıcısı.: TUNER Bir elektron tüpünde temel işlevi ikincil yayım üretmek olan elektrot. : DİNOT Bir elma türü. : APİ Bir erik türü.:AYNABAKAR Bir eser üzerindeki hak.: TELİF Bir eserde asıl konu olarak ele alınan olaylardan önce,geçmiş bir takım başka olguları anlatan ilk bölüm,öndeyiş.:PROLOG Bir fal türü.:CİFİR Bir fındık çeşidi.:FOŞA Bir Fransız halk dansı.:GAVOT Bir gemici düğümü,ızbarço bağı.: ALABORİNA Bir gemideki malların gösterildiği,boşaltma işlerinin yapılacağı liman idaresine verilecek liste./Bildiri. : MANİFESTO Bir geminin alabildiği yük miktarı.:LASTA Bir geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak.:BANDIRA Bir geminin yüklü su kesimi ile boş su kesimi arasında kalan bölümü.:FAÇA Bir geyik türü. : ÇOPUR Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça,giysi.. : ROBA Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça.:ROBA Bir görevin yerine getirilmesinde iş ortaklığı. : SİNERJİ Bir görüntü,bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için simgelerle göz önünde canlandırıp dile getirme. :ALEGORİ Bir gösteri sırasında perde arasındaki dinlenme zamanı.:ANTRAKT Bir güreş türü.:KARAKUCAK:DALMA Bir halk türküsü.:MAYA Bir hava taşıtının belirli bir noktadan uzaklığını ve yön açısından belirlemeyi ve çevredeki hava taşıtlarına kimi komutları iletmeyi sağlayan radar eşgüdümlü hava trafik denetleme sistemi. : NAVAR Bir hekimin ustalığı,mahareti. : HAZAKAT Bir Hıristiyan derneği.:CİZVİT Bir Hint tanrıçası.:BRAHMA Bir Hint tanrısı.:BRAHMA Bir hükümdara vergi veren halk. : RAİYE Bir ırmağın denize kavuştuğu yerde lığların birikmesiyle oluşan üçgen biçimli ova,delta.:ÇATALAĞIZ Bir ile üç yaş arasında bulunan burulmuş erkek sığır. : TOSUN Bir ilin en yüksek maliye görevlisi.:DEFTERDAR Bir inanışın heyecanı ile coşup kendisinden geçme hali,vecd.:CEZBE Bir ipe geçirilmiş yada birbirine bağlanmış yaş yemiş yada sebze bağı. : HEVENK Bir ipe veya çubuğa dizilmiş yada saplarından birbirine bağlanmış yemiş veya sebze bağı.:HEVENK Bir iskambil oyunu. : FİTİL: OHEL |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Bir İspanyol dansı.:BOLERO
Bir İspanyol şiir türü.:ROMANS Bir iş için,herhangi bir üst makama yazılan yazı.:MÜZEKKERE Bir işi yapmak,bir aracı onarmak için kullanılan alet takımı.:AVADANLIK Bir işin sonunu düşünerek ölçülü,tedbirli davranma.: TEMKİN Bir işletmenin ani batışı. : KRAK Bir kağıt oyunu. : KANASTA Bir kalkanın ortasında bulunan,eli korumaya ve oklardan sakınmaya yarayan,genellikle bombeli bölüm.:UMBO Bir kap içinde sıvı yağ ve fitilden oluşmuş aydınlatma aracı.:KANDİL Bir kasın tümünü veya bir parçasını kesme ameliyatı.:MİYOTOMİ Bir keçi yünü türü.:MOHER Bir kelimedeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen kelime.:ANAGRAM Bir kıyıya yada gemiye göre açık deniz. : ALARGA Bir kilim türü.:CİCİM Bir kimse veya bir sorun için halkın olumlu veya olumsuz kanaatinin belirlenmesi amacıyla yapılan oylama. : PLEBİSİT Bir kimsenin kimlik bilgilerini gösteren kayıt. : KÜNYE Bir kitabın kısaltılmış biçimi ve özellikle kısa tarih kitabı. : EPİTOME Bir konu ile ilgili bilgi vermek ve bu bilgiler üzerinde tartışmak amacıyla birkaç yetkilinin yönetimi altında düzenlenen toplantı.:SEMİNER Bir konuda özet olarak verilen bilgi veya açıklama.:BRİFİNG Bir konuyu açıklamak için hazırlanmış resim veya levhalardan oluşmuş kitap,harita kitabı.:ATLAS Bir koy yada lagünün dar girişi. : İNLET Bir koyun türü.:DAĞLIÇ Bir köleyi özgürlüğüne kavuşturma.: İTAK Bir köpek cinsi. : KANİŞ Bir köpek cinsi.:KANGAL.:FİNO Bir köşeden karşı köşeye doğru katlanmış yada kesilmiş olan. : VEREV Bir kumaş türü.:CANFES.:KREP Bir kumaş üzerine başka bir kumaş parçası veya dantel dikilerek yapılan işlem.:APLİKASYON Bir kundak üzerine oturtulan ve zemberekle geçirilen çelik yay. : ARBALET Bir kurulun,bir topluluğun en önemli üyelerinden her biri. : RÜKÜN Bir kuruluşa bağlı yolcu gemilerinin en eski kaptanı. : KOMODOR Bir kuş türü.:BAŞTANKARA.:REA Bir kuvvetin uygulandığı kütleyi bir eksen etrafında döndürme eğilimi. : TORK Bir maddenin kimyasal bir tepkimede hiçbir değişmeye uğramadan tepkimenin olmasını veya hızının değişmesini sağlayan etkisi.: KATALİZ Bir madeni paranın yüzündeki bütün kabartma ve resimlerden daha yüksek bir çıkıntı oluşturan çevre pervazı.:ARSATA Bir mekanı örten kemerli yapı.. : TONOZ Bir mersinbalığı türü.: BİZ.:ŞİP Bir metreküp odun ölçü birimi. : STER Bir metrenin milyonda biri. : MİKRON Bir meyve. Tüylü Liçi. : RAMBUTAN Bir meze türü.: TOPİK Bir Mezopotamya destanı.:ETANA Bir Mısır tanrısı.:PTAH Bir motorda bilyelerin almaşık devinimini dairesel devinime çeviren dingil. : KRANK Bir motorda bilyelerin almaşık devinimini dairesel devinime çeviren mil.: KRANK Bir mukavemet yarışını ve bir tüfekle atış yarışını içeren kayak sporu. : BİATLON Bir mülk kaça satın alınmışsa,o mülke o para ile sahip olma,önalım.:ŞUFA Bir müzik parçasının dinleyicilerin isteği üzerine bir kez daha çalınması. : BİS Bir müzik parçasının hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren alet.:METRONOM Bir müzik yapıtında kullanılmaya elverişli tüm seslerin oluşturduğu dizi.: SKALA Bir oda veya mekana açılan,duvar yada çitle çevrili girinti.:ALKOV Bir operanın sözlerinin yazılı olduğu kitap. : LİBRETTO Bir organda,bir atardamarın,doku bozukluğu sonucu kan pıhtısı ile tıkanması.:ENFARKTÜS Bir organı su vererek yıkayıp temizleme. : LAVAJ Bir orkestradaki tüm çalgılarla çalınan bölüm.:TUTTİ Bir orman ağacı. : SEKOYA Bir orta oyunu tipi.:ZUHURİ Bir ortaçağ çalgısı.: JİG Bir Ortadoğu tanrısı.: BAAL Bir ot ve bu otun öğütülmesiyle elde edilen tozdan yapılan bir çeşit tutkal.:ÇİRİŞ Bir otomobilin arkasına takılan,insan taşımaya yarayan,tekerlekli,üstü kapalı araç.:KARAVAN Bir oyuğa,bir yuvaya yerleştirilmiş tesisat.: ANKASTRE Bir oyunda,bir filmde dinlenme süresi,ara.:ANTRAKT Bir ölçü biriminin önüne getirildiğinde bu birimi binle bölen önek.:MİLİ Bir ölüyü toprağa gömme.:DEFİN Bir örümcek türü.:BÖ Bir palmiye türü. : DUM Bir pancar hastalığı. : KARABACAK Bir papağan türü.:LORİ Bir parça üzerine paralel çizgiler çizmek için kullanılan alet. : MİHENGİR Bir parçanın ağır çalınacağını belirten müzik terimi.:LENTO Bir parçanın ağır ve görkemli çalınacağını veya söyleneceğini anlatan müzik terimi.:LARGO Bir parçanın canlı,neşeli ve hızlı çalınacağını belirten müzik terimi.:ALLEGRO Bir parçanın notalarının,ara vermeden birbirine bağlanarak söyleneceğini veya çalınacağını belirten müzik terimi.:LEGATO Bir Pasifik ülkesi olan Batı Samoa’nın başkenti.: APİA Bir Pasifik ülkesi olan Batı Samoa’nın para birimi.: TALA Bir Pasifik ülkesi olan Vanuatu’nun para birimi.:VATU Bir poliçenin arkasına ciro edildiği kişiye ödenmesi için yazılan havale emri. : ORDİNO Bir resim,desen yada alçak kabartmada,bazı nesne ve figür boyutlarının,perspektifin etkisiyle kısalması. : RAKURSİ Bir resmi sulandırılmış renklerle boyamaya yada gölgelemeye verilen ad. : LAVİ Bir roman veya öyküde ikinci derecede bir olay.:EPİZOT Bir saç şekli. : ALABROS Bir salgı bezi dokusunda,o doku aleyhine gelişen tehlikesiz ur.:ADENOM Bir sanatçının tek müzik aleti eşliğinde verdiği konser. : RESİTAL Bir seçimde adaylardan hiçbirinin gerekli oyu sağlayamaması nedeniyle seçimin sonuçsuz kalması. : BALOTAJ Bir sesin yarım ton kalınlaştırılacağını gösteren nota işareti.:BEMOL Bir sıvının içindeki alkol derecesi. : GRADO Bir sıvıyı gaz biçiminde püskürten aygıt.:VAPORİZATÖR Bir sinema filmini televizyonda göstermeye yarayan cihaz.: TELESİNEMA Bir sinir lifini uyarmak için anında devreye giren bir doğru elektrik akımının sahip olması gereken en düşük şiddet değeri. : REOBAZ Bir sonuç çıkartma yolu.:ANALOJİ Bir sorunu ele alış,ona bakış biçimi.:YAKLAŞIM Bir sözcükteki harflerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcük.:ANAGRAM Bir su altı aracı.:BATİSKAF Bir süre sürülmeyerek boş bırakılmış tarla. : GEN Bir süs bitkisi. : ŞAKAYIK : KÜPE ÇİÇEĞİ : KATALPA Bir süs taşı. : AMETİST Bir şarkının,bir filmin deneme kaydı yada çekimi. : DEMO Bir şehrin avukatlarının toplandığı meslek kuruluşu.:BARO Bir şey için uygun durum,fırsat.:PUNT Bir şey üzerindeki gerekli bilgi,kavram.:NOSYON Bir şeyden korkmak,ürkmek,çekinmek.: OCUMAK Bir şeye dayanan. : MÜSTENİT Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma.HALT Bir şeyi bir yerden bir yere götürüp getirmeye yarayan halat.: VARAGELE Bir şeyi unutmamak için parmağa bağlanan iplik. : RETİME Bir şeyin ayrıntılarına girmeden ana çizgilerini belirten.:KABATASLAK Bir şeyin balmumu,alçı gibi maddeyle kalıbını çıkarmak için yapılan işlemlerin tümü.:MULAJ Bir şeyin en güçlü ve sağlam yönü.:RÜKÜN Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası.:DİN Bir şeyin içinde var olan. : MÜNDEMİÇ Bir şeyin içindeki öz,lup.: EVİN:NÜVE Bir şeyin kenarını koruyan,süsleyen veya sınırını belirleyen çerçeve.:BORDÜR Bir şeyin özü,aslı.:MAYE Bir şeyin parçaları arasındaki uygunluk.:LORANT Bir şeyin yokluğunu hissetme. : ARAMİ Bir tabanca türü.:PİŞTOV Bir takoz türü.:BAT Bir tarım aleti,geminin orta bölümü. : BEL Bir tarikatın müritlerinin yolculukları sırasında konakladıkları, ibadet ve ayin yaptıkları tekkelere verilen ad. : ZAVİYE Bir tatlı su balığı: ÇOTİRA. : TARANGA Bir tatu (döğme) türü. : APAR Bir tekkenin şeyhi olan kimse.: POSTNİŞİN Bir televizyon ekranına bağlanan mikrofon yardımıyla,ekrandaki görüntüler eşliğinde şarkı söyleme esasına dayanan oyun.: KARAOKE Bir tema etrafında oluşan.:TEMATİK Bir ticaret senedinin yenilenmesinden alınan komisyon.:ACYO Bir ticari ortaklığın kuruluşu sırasında başlangıç sermayesini oluşturmak üzere ortakların vermeyi yükümlendikleri değerlerin tümü./ Anonim şirketlerde kurucu ortakların veya sermaye artırımına katılanların şirket sermayesine yaptıkları her türlü katkı. : APOR Bir tiyatro oyuncusunun seyircilerin duyacağı biçimde ama sanki diğer oyuncular duymuyormuş gibi konuşması veya düşünmesi:. APAR Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söylediği parça : TİRAT Bir tiyatro oyununda,karşısındakinin sözüne gerekli karşılığı verme.:REPLİK Bir tiyatro sahnesinin önünde,ışık ve ışıldakların yerleştirildiği,izleyiciye en yakın yer.:RAMP Bir tiyatroda en üst balkon. : PARADİ Bir toplantıda bulunma karşılığı alınan para,oturum ücreti.:HAKKIHUZUR Bir toplumdaki ahlakla ilgili davranış biçimleri. : TÖRE Bir tuzla ürününün satıldığı bölgeler. : OROS Bir tür Amerikan kekliği. : İNAMBU Bir tür antilop. : UREBİ Bir tür asma,Meryem ana asması.:AKASMA Bir tür balık ağı. : ABLATYA Bir tür başlık. : KABALAK Bir tür baykuş. : KUKUMAV Bir tür bıçak. : DAĞA Bir tür cüppe. : BİNİŞ Bir tür çuha. :.EN Bir tür dana ve öküz derisi.:TELATİN Bir tür davul.:TİMBAL Bir tür delikli balık ağı.:IRIP Bir tür domino oyunu.: AZNİF Bir tür et yemeği. : PATE Bir tür ferace. : ALAVURA Bir tür filika.:FUTA Bir tür gemici düğümü.Izbarço bağı. : ALABORİNA Bir tür hafif ayakkabı. : YEMENİ Bir tür ince dokunmuş çizgi kumaş.:ÇİTARİ Bir tür ince ipekli kumaş. : PAPAZİ Bir tür ince meşin. :VAKETA Bir tür İngiliz birası.:ALE Bir tür iplik bükme aracı.:TEŞİ Bir tür işleme. : KOPANAKİ Bir tür jelatin. : AGARAGAR Bir tür kağıt süslemeciliği.:EBRU Bir tür kalın ve ağır çizme. : TOMAK Bir tür kalsiyum karbonat.:ARAGONİT Bir tür keçe çadır. : GEDEME Bir tür kement.:BOLA Bir tür kertenkele. : BABAKÖŞ: AGAMA:VARAN Bir tür keten patiska veya basma. : KRETON Bir tür keten,patiska veya basma.:KRETON Bir tür kısa hırka.:LİBADE Bir tür kömür sobası.: SALAMANDRA Bir tür kukuletalı asker kaputu,yağmurluk.:AVNİYE Bir tür kumaş. : DRA: FLANEL Bir tür kuzu eti yemeği. :KAPAMA Bir tür kürek.:AYALEMA Bir tür macun.:BERŞ Bir tür mezgit balığı. : MERLANOS Bir tür nişasta helvası.:SABUNİYE Bir tür org.: LATERNA Bir tür ökçesiz ayakkabı,yemeni. : KALAVRA Bir tür palmiye. : AREKA Bir tür pamuklu kumaş. : PAZEN Bir tür pelte. : PALUZE Bir tür perde. : STOR Bir tür peynir. : EDAM Bir tür sağlam ve yumuşak dana veya öküz derisi. : TELATİN Bir tür sert ve fazla kızarmayan domates. : KAVATA Bir tür ses alma cihazı.: DİKTAFON Bir tür sıçan. : FARİG Bir tür sıralaç. : KALAMAZO Bir tür soğanlı süs bitkisi.:AMARİLİS Bir tür süs kağıdı.: SERPANTİN Bir tür süsleme sanatı. 18. yy başında Fransa’da çok geçerli olan,kavisli çizgileri bol,gösterişli bezeme üslubu. : ROKOKO Bir tür şahin. : LAÇİN Bir tür şalvar. : ELİFİ Bir tür şeker hamuru.:NUGA Bir tür tabanca.:NAGANT Bir tür takoz.:BAT Bir tür taşkömürü.:ANTRASİT Bir tür tozluk.:GETR Bir tür verimli balçık. : LÖS Bir tür yağsız ve tuzsuz peynir. : TELEME Bir tür yapay mermer. : BREŞ Bir tür yelkenli ve motorlu yarış teknesi.:REGATA Bir tür yün örgüsü. : HARAŞO Bir tür yünlü kumaş. : KAŞE Bir tür zamk.:KİTRE:LAK Bir türün,bir olayın karakteristik yönünü veren.:SPESİFİK Bir ulusun başka bir ulusu siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesi.: EMPERYALİZM |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
B DEVAM
Bir ülkede yönetime el koyan kimselerden oluşan kurul.: CUNTA Bir ülkenin iskeleleri arasında gemi işletebilme hakkı. : KABOTAJ Bir üzüm cinsi. : İRİKARA: PAPAZKARASI Bir üzüm türü.:KARAGEVREK Bir varlığın doğası. : NELİK Bir veya iki çalgı için yazılmış,üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri.:SONAT Bir veya iki milimlik pli. : NERVÜR Bir yada iki çalgı için yazılmış üç yada dört bölümden oluşan müzik eseri. : SONAT Bir yağ türü.:BEZİRYAĞI Bir yapıda dış kapıyla odalar arasındaki giriş bölümü.:DALAN Bir yapının Belediyece öngörülen yüksekliği. : GABARİ Bir yapının iç duvar kaplaması. : LAMBRİ Bir yarış yelkenlisi. : SNİPE Bir yaşını geçmiş inek yavrusu.:DÜVE Bir yazı sayfasının altına,metnin herhangi bir noktasıyla ilgili olarak yazılan açıklama.:HAŞİYE Bir yelkenli türü.:CÖNK Bir yengeç türü. : UCA Bir yerde biriken sıvıları dışarıya akıtmakta kullanılan oluk veya boru. : AKAÇ Bir yere gönderilen eşyanın listesi.:İRSALİYE Bir yeri kira ile tutabilmek için sahibine veya içindeki kiracıya açıktan verilen para.:HAVAPARASI Bir yetimin veya akılca zayıf birinin malını yöneten kimse. : VASİ Bir yılan türü.: PİTON Bir yıllık kuzu.:TOKLU Bir yol veya geçide girilmemesi için acele yapılan engel : BARİKAT Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. Topoğraf aracı. : NİVO Bir yüzü içbükey,öbür yüzü dışbükey olan mercek. : MENİSK Bir yüzünde Kurtuluş Savaşı,diğer yüzünde ise Cumhuriyetin ilanı canlandırılan,8 Ağustos 1928’de açılan Taksim Atatürk Anıtının İtalyan heykeltıraşı.:PİETRO CANONİCA Bir zırhlı gemi türü. : DRETNOT Bir zinciri oluşturan halkalardan her biri. : BAKLA Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa veya başka taneler.:MALT Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçacıklarından oluşan,saydam pencere süslemesi veya resim. : VİTRAY Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı.:KIRAN Birbirine sürtünen cisimlerin karşılıklı etkileşimini inceleyen bilim dalı. : TRİBOLOJİ Birbirine uygun,karışık. : MÜMTEZİÇ Birbiriyle geçinemeyen gemi tayfası. : ALABABULA Birçok onayaklı kabukluda orta sularda yaşayan larva biçimi. : ZOE Birden çok işletmenin bir grup başkanının yönetimi altında,belirli bir işi gerçekleştirmek amacıyla belirli bir süre için oluşturdukları topluluk.:POOL Bireycilik. : İNDİVİDÜALİZM Bireyler.: EFRAT Biri Amerika’da,diğeri Madagaskar’da yetişen ve yelpaze biçiminde yaprakları olan iki ağacın ortak adı.:RAVENALA Biri öne,öteki arkaya bakan,birbirine karşıt iki yüz biçiminde betimlenen eski bir Roma tanrısı. :İANUS Bir-iki yaşında koyun. : ŞİŞEK Birimlerin başına konulduğunda on katı gösteren bir ek.:DEKA Birinci çağın ilk dönemi ve bu dönemde oluşmuş yer katmanları.:KAMBRİYEN Birinci Dünya Savaşında Osmanlı ordusunda kullanılan bir tür başlık.:KABALAK Birine bir mülkü sahip kılma. : TEMLİK Birine karşı gelmek,sert cevap vermek.:ÇEMKİRMEK Birinin ölümünü haber veren.:NAİ Birler,tekler. : YEGAN Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden (prizma) geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü.:TAYF Birleşikgillerden hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. : TARHUN Birleşikgillerden,kökleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki. : TEKESAKALI Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün kısa yazılışı.: UNESCO Birlik. : VAHDET Birlikte kullanıldığı terimin anl***** aşırılık kazandıran bir müzik terimi.:ASSAİ Birmanya (Myanmar) para birimi. : KIYAT Birmanya’da sıradağlar. :ARAKAN Birmanya’nın plakası. :BA Bisiklet ve motosiklette dümenin elle tutulan kısımlarına geçirilen ve yumuşak,sentetik maddeden yapılan kaplama.:ELCİK Bistüri. : NEŞTER Bit yavrusu. : YAVŞAK Bit,tahta kurusu gibi böceklerin yumurtası.:SİRKE Bit. : KEHLE Bitki hastalıklarını inceleyen bilim dalı.:FİTOPATOLOJİ Bitki kökleri,şeker,misk,dövülmüş ceviz veya fındık içi ile yapılan bir tür şekerleme.:DEVAİMİSK Bitki. : VİTAL Bitkilerden elde edilen ilaçlarla hastalıkların tedavisi.: FİTOTERAPİ Bitkilere,özellikle ekinlere zarar veren bir böcek.:BAMBUL Bitkilerin,hayvanların doku ve sıvılarında bulunan,birleşimi karbon,oksijen,azot,hidrojen ve kükürt olan,suda eriyen,beyaza yakın renkte,yapışkan madde.:ALBÜMİN Bitkinin doğal olarak yetiştiği yer,yurt.:HABİTAT Bitkisel tellerden yapılmış kaba örgülü büyük çuval. : TELİS Bitkisiz. : AFİTAL Bizans kiliselerinde kadınlara ayrılan bölüm. : YİNEKE Boagillerden,Afrika ve Asya’da yaşayan,zehirsiz,çok güçlü büyük yılan.:PİTON Boagillerden,tropikal Amerika’da yaşayan,avını sararak ve sıkarak öldüren yılan.:ANAKONDA Bodrum yakınlarında turistik bir belde.:TÜRKBÜKÜ Boğa güreşçisi. : TORERO Boğa güreşi.:KORİDA Boğa,tosun.:KELE Boğanotunun güz çiğdemi de denilen bir türü. : İTBOĞAN Boğaya tutulan kırmızı şal (Matadorların boğayı yormak ve hırslandırmak için kullandıkları kırmızı renkli kumaş parçası). : MULETA Boğaz mukozasının şişmesi,yutak iltihabı.: ANJİN Bol,verimli,gür.:FEYYAZ Bolivya’nın başkenti. : LAPAZ Bolkar dağları ile Ala dağlar kütlesini birbirinden ayıran tektonik çukur. : ECEMİŞ Bolluk,genişlik.:FERAHİ Bolu ilinde bir kaplıca.:SAROT Bolu yakınlarındaki kayak merkezi. : KARTALKAYA Bolu’nun Göynük ilçesinde,doğal güzelliğiyle tanınmış bir göl.:SÜNNET GÖLÜ Bombalardan korunmak için yerin altına kazılmış siper.:KAZAMAT Borazan kuşu. : AGAMİ |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Borç alınan bir paranın belirli zamanlarda ödeneceğini gösteren senetler.:ESHAM
Borç alma. : İSTİKRAZ Borç veren,alacaklı : DAİN Borç veren.:DAYİN Borç verme anlamında eski bir sözcük. : İDANE Borç verme. : İKRAZ Borçlar.:DÜYUN Borda kaplamalarını yerleştirmek için ahşap gemilerin omurgalarına açılan yuva. : AŞOZ Borneo dağlarında yaşayan sülün. : RALİC Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru arasındaki fark. : EKAR Boru sesi. : Tİ Boruları döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası. : RAKOR Borusunun içinde,ağız deliğinin altında bir tapa (blok veya dil ) bulunan ve ucundan üflenerek çalınan kavallara verilen ad. : DİLLİDÜDÜK Bostanda yapılan bekçi kulübesi. : GÜMELE Boş alan korkusu.: KENOFOBİ Boş,anlamsız söz.:FASARYA Boş,çürük,yanlış. : BATIL Boş,yararsız : . MALAYANİ Boş. : TEHİ Boş.,yararsız,.saçma. : ABES Boşanma. : TALAK Boşanmış kadın. : TALİKA Boşluk. : KAVİTE Boşluk.:VAKUM Boşta gezen.:HAYTA Boşuna.:BEYHUDE Botanikte köksap.: RİZOM Botanikte populus olarak tanımlanan söğütgillerden uzun orman ağacı.: KAVAK Botanikte,kabuğu çatlamamış meyve kabuğuna verilen ad.: AKEN Bovling oyununda devrilmeye çalışılan,üzeri plastik kaplı tahta kuka. : PİN Boy,endam. : KAMET Boy,klan. : ANAR Boyacılık ve sepicilikte kullanılan tanence zengin bitkisel özüt. : KAŞA Boyacılıkta kullanılan,nikel ve demire benzeyen,gümüşi renkte bir element.:KOBALT Boyalı ve yapışkan suyun üzerine kapamak yoluyla kağıda yapılan bir çeşit dalgalı ve kareli süs.:EBRU Boyanmamış seramik rengi. : ZEM Boylam uzunluk. : TUL Boynuz.:KARN Boynuzdan yapılan bir çeşit boru. : NEFİR Boyu yüz metreyi aşabilen bir ağaç.: OKALİPTÜS Boyu 40-60 cm,vücudu silindir biçiminde,gaga gibi ince uzun sivri ağızlı geçici bir balık.:ZARGANA Boyunduruk. : NİR Boyut.:BUUT Boyutları farklı iki gövdeden oluşan tekne tipi.: PRAO Bozukluk ,yanlışlık. : SAKAMET Bozukluk,yanlışlık,eksiklik.:SAKAMET Bozularak kokuşmuş.:CILK Bozulmak,ekşiyip çürümek.: EPRİMEK Böbrek üstü bezlerinin etkili bir maddesi. :ADRENALİN Böbürlenme. : TAFRA Böcek.:HAŞERE Böcekbilim.:ENTOMOLOJİ Böceklerde baş ile karın arasında kalan beden bölümü. : TARAKS Böcekleri inceleyen bilim dalı.: ENTOMOLOJİ Böceklerin kurtçuk durumundan yetişkin duruma geçerken arada aldıkları özel biçim. :NEMF Böceklerin kurtçuk durumundan yetişkin duruma geçerken arada aldıkları özel biçim.:NEMF Böğürtlen,diken dutu,it üzümü. : BÜK Böğürtlen.:BÜK Bölüştüren, ayıran, ikilem. : MUKASSİM Bram Stoker’ın sinemaya da uyarlanmış ünlü korku romanı.:DRAKULA Brezilya müziği.(1950’lerin sonlarında ortaya çıkarak halk arasında yaygınlaştı).:BOSSANOVA Brezilya’da bir kent. : NATAL Brezilya’da büyük kentlerin çevresini saran gecekondulara verilen ad. : FAVELA Brezilya’nın para birimi. : REAL Brezilya’nın plaka işareti. : BR Briçte iki manştan oluşan bölüm.:ROBER Briçte karşı tarafa ancak bir el vererek çıkarılan oyun. : ŞLEM Briçte kazanılan her ele verilen ad.: LÖVE Briçte oyunculardan birinin elinde bir renkten hiç kağıt bulunmaması. : ŞİKAN Briçte,bir eli üstün bir kağıtla almayıp daha aşağı bir kağıtla almaya verilen ad.:EMPAS Bronz. : TUNÇ Bu günkü belediyenin Türkiye’de ilk kurulan biçimi. : ŞEHREMANETİ Bu günkü Hollanda,Belçika ve Kuzeydoğu Fransa’ya eskiden verilen ad.: FELEMENK Buddha’nın Çin’deki adı.: FO Budistlerin en büyük tanrısı. TARA Budizm de ruhun ulaştığı en yüksek mertebeye verilen ad. : NİRVANA Budun ön kısmından elde edilen ve kızartmaya elverişli olan dana eti. : NUAR Buğday tanesinin olgunlaşmış içi.,bir şeyin özü. : EVİN Buğday,toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur.:GÖZER Buhar. : İSTİM Buharlı hamam. : SAUNA Bukalemun. : KAYAKELERİ Bulanık,net olmayan. : FLU Bulaşıcı hastalıklar bulunan bir ülkeden gelmiş insanların karantinaya alındıkları binaya verilen ad. : LAZARETTO Bulaşıcı,geçici.:SARİ Bulgar parası. : LEVA Bulgaristan’ın plakası. : BG Bulgur,biber,soğan,domates gibi şeylerle yapılan ve asma yaprağına sarılıp çiğ olarak yenen bir yemek. : BAT Bulmaca anlamında kullanılan bir sözcük.: ENİGMA Bulmaca bilim. : ENİGMATOLOJİ Bulut. : SEHAB Bunama. : ATEH Bunamış.: MATUH Bundan böyle. : BADEMA Bundan dolayı. : BİNAENALEYH Bunun gibi,böyle. : HAKEZA : KEZALİK Burçlar kuşağının dördüncü işareti (Yengeç).:CANCER Burdur’da bir baraj.:ONAÇ Burgaç,çevri,eğrim. : ANAFOR Bursa – Mustafakemalpaşa’da bir kaplıca. : DÜMBÜLDEK Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesinin eski adı. : KİRMASTİ Bursa’nın Gemlik ilçesinin antik dönemdeki adı.:KİOS Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı,tamamıyla sit alanı olan Zeytinbağı bucağının eski adı.:TİRİLYE Burun boşluğu ile orta kulağı birleştiren boru biçimindeki yola verilen ad.:ÖSTAKİ Burun iltihabı. : RİNİT Burun kanaması. : EPİSTAKSİS Burun ve burun boşluğu hastalıklarıyla uğraşan patoloji dalı.: RİNOLOJİ Burun. : ENF Burunotu.: ENFİYE Buzul.:CUMUDİYE Bükerek germek için iki kat edilmiş bir ipin ucuna geçirilen tahta parçası. : TOYAKA Bükme ve fırlatma tekniklerini kullanması ve saldırganın gücünü ve hamlelerini ona karşı kullanmayı amaçlaması bakımından Jiujitsu ve Judo dövüş tekniklerine benzeyen kendini savunma sistemi.:AİKİDO Bütün beslenme işlevlerinin bozulmasıyla oluşan ileri derecede zayıflık. : KAŞEKSİ Bütün beslenme işlevlerinin bozulmasıyla oluşan ileri derecede zayıflık.:KAŞEKSİ Bütün denizlerde yetişen,emici köklerle kayalara tutunan,uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu.: LAMİNARYA Bütün dünyaya yayılmış küçük yaprak böceği. : LUPERUS Bütün Hıristiyan kiliselerinin birleştirilmesini amaçlayan hareket.:EKÜMENİZM Bütün vücudu yıkamak.:ÇİMMEK Bütünleşme,birleşme.: ENTEGRASYON Bütünleşme,birleşme.:ENTEGRASYON Bütünsel. : TOTAL Büyücü.:CADI Büyük araç korunağı,sundurma. : HANGAR Büyük bakraç.Su kovası. : SİTİL Büyük balıkçı kayığı. : ALAMANA Büyük balıkların göğsüne yapışık olarak yaşayan küçük balıklara verilen ad.:RAMORA Büyük bir maymun türü.:LANGUR Büyük bira bardağı.:ŞOP Büyük boynuzları olan bir yaban koyunu : ARGALI Büyük bölümü hazır olarak buzdolaplarında saklanan,sonradan birleştirilip çabucak hazırlanabilen basit ve standart yiyecek servisinde uzmanlaşmış lokanta.:SNACK Büyük bölümü saf metandan oluşan,kolayca tutuşabilen bir gaz.:GRİZU Büyük çağlayan.:ÇAVLAN Büyük çarpmaları,bölmeleri,kök ve kuvvet alışlarını yapabilmek için bulunan bir yol.:LOGARİTMA Büyük çivi. : ENSER: MIH Büyük çoğunluğu Moldova’da,az bir bölümü Deliorman,Dobruca,Besarabya ve Ukrayna’da oturan Ortodoks Türk halkı.:GAGAVUZ Büyük delikli kalbur. : SARAT Büyük devletler. (İngiltere,Fransa,Almanya ve Rusya). : DÜVELİ MUAZZAMA Büyük erkek kardeş,ağabey. : EDE Büyük hasır çanta.Hasırdan örülmüş saplı torba. : ZEMBİL Büyük havan. : DİBEK Büyük havuz.:BİRKE Büyük Hindistan cevizi. : NARCIL Büyük ırmak. : ŞAT |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Büyük iplik çilesi.: KELEP
Büyük kötülük. : MELANET Büyük küpeleriyle tanınan ve dinsel inançlarında Hindu,Şiva,Tandra Budhacılığı ve Hathayoga’ya özgü ögeleri birleştiren Şivacı çileciler tarikatı.: KANPHATAYOGİ Büyük mağaza.:BONMARŞE Büyük Menderes deltasında,zengin bir kuş yapısına sahip olan göl.:KARİNE Büyük meşin heybe. : HURÇ Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç. : GELBERİ Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç.:GELBERİ Büyük Okyanus da yer alan,dünyanın en derin çukuru. : MARİANA Büyük piliç. : YARKA:BULADA Büyük pulluk.Kotan. : KUTAN Büyük Rus kentlerinin yakınındaki tatil evlerine verilen ad.: DAÇA Büyük saban.,pulluk anlamında yerel sözcük. : KOTAN Büyük sandal. : BARKA: ŞALUPA Büyük sıçan.: KEME Büyük su kabı.:BİDON Büyük tencere. : KAÇARULA:HARANA Büyük ve derin karavana,kazan. : KERES Büyük ve görkemli ev. : KONAK Büyük ve ulu.:CELİL Büyük yelkenli gemi.:CÖNK Büyük yılan.: EJDER Büyük yün çilesi. : KELEP Büyük zoka. : SİNARA Büyük,kocaman.:CESİM Büyük,yetişkin,yaşlı. : EKE Büyük,yumurtamsı,kırmızımsı mavi renkli bir erik türü.:AYNABAKAR Büyükbaş yada küçükbaş hayvanların bağırsakları temizlenip içine ciğer,soğan,pirinç ve baharattan oluşan iç doldurularak yapılan dolma. : BUMBAR DOLMASI Büyükelçi.: SEFİR Büyüklük,irilik.:CESAMET Büyüklük,yücelik. : İZZET Büyükşehir,anakent.: METROPOL Büyültme. : AGRANDİSMAN Büyüme hormonunun aşırı salgılanmasına bağlı olarak ellerde,ayaklarda ve başta aşırı büyüme gibi değişikliklerle belirgin hastalık.:AKROMEGALİ Büyümemiş karpuz. : KALAK: ŞALAK Büyüteç. : LUP Büyütme,abartma. : İZAM |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
C
Caddelerde kutlama için kurulan süsler. :TAK Cahiliye devri Arap şairi.:NABİGA Cahiller.:CÜHELA Cam bilye. : CİCOZ Cam,sedef,taş v.v den yapılmış renkli süs tanesi.:BONCUK Cami hademesi.:AYYUM Camide namaza kalkmak için okunan ezan.: KAMET Camide verilen ders.:DERSİAM Camilerde iç avluda yer alan,havuz biçiminde bir haznenin çevresinde bulunan musluklardan oluşan,üstü kapalı yada açık çeşme. : ŞADIRVAN Camilerde parmaklıklarla çevrilmiş yer.:MAKSURE Camlı taraça.:VERANDA Can Yücel’in,Deniz Gezmiş’i anlattığı ünlü şiiri.:MARENOSTRUM Can. : ANİMA Canlandırıcı. : ANİMATÖR Canlı bir organizmanın oluşturduğu ona özel bir renk veren kimyasal madde.:PİGMENT Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi koşulların tümü.:ORTAM Canlı olmayan cisim.:CİRİM Canlı,hareketli.:CEVVAL Canlı,parlak ve koyu pembe renk. : FUŞYA Canlılarda ve makinelerde kontrol,iletişim ve işleyişi inceleyen bilim.:SİBERNETİK Canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandıran bilim.:TAKSONOMİ Canlıların aralarındaki bağlantıları ve ortamlarıyla olan ilişkilerini inceleyen biyoloji dalı.:EKOLOJİ Canlıların bölümlenmesinde dalların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. : FİLUM Canlıların hücre,doku ve organlarının görevlerini ve bu görevlerin nasıl yerine geldiklerini inceleyen bilim dalı. : FİZYOLOJİ Cansız olan.: İNORGANİK Cansız şeyler.:ECRAM Cansız varlıklar.:CEMADAT Cansız. : CAMİT Casus.Ajan. : ÇAŞIT Cava ve Bali gibi,Endonezya adalarından biri.(Eski adı Selebes). : SULAWESİ Cava yerlilerinin silahlarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : UPAS Cazibe. :ALBENİ Cebirde bir denklemin katsayılarına giren değişken nicelik.:PARAMETRE Cehennem bekçisi.:ZEBANİ Cehennem.: TAMU Celbeden,çeken.:CALİP Cem Sultan’a Avrupalılarca verilen ad.:ZİZİM Cemal Süreya’nın şiir kitabı.: SICAK NAL Cenaze namazı kılmak için veya bayram ve Cuma namazına cemaati çağırmak için minarelerde okunan dua,çağrı ezanı.:SALA.: SELA Cendere. : PRES Cendere.:SIKMAÇ Cengiz Han’ın annesinin adı. : ULUNEKE Cennet ile cehennem arası. : ARAF Cennet.:BEHİŞT Cennetkuşu da denilen ve gösterişli çiçekleri olan bir süs bitkisi.:STARLİÇE Cennetlik. : NACİ Cennette bulunduğuna inanılan kutsal su. : KEVSER Cennetteki iki melekten biri. : RIDVAN Cephe.:CENAH Cepken altına giyilen kolsuz bir çeşit giysi.: GAZEKİ Cerrahi aletler bilgisi. : ASİDOLOJİ Cerrahide,marangozlukta kullanılan bir maddeyi kazımaya yarayan bıçak biçiminde araca verilen ad. : İSPATULA Cesareti ve gücü ile tanınan dayanıklı bir köpek cinsi. : TERİYE Cesur,korkusuz.:SERBAZ Cevat Şakir Kabaağaçlı. : HALİKARNAS BALIKÇISI Cevher.: TÖZ Ceviz veya badem içi.:ÇİĞE Ceviz. : KOZ Cevizin yeşil kabuğu veya yaprağı. : TETİR Ceylan derisi.: RAK Ceylan. :AHU : GAZAL Cezaevinden serbest bırakılan suçlunun toplum yaşantısına yeniden uyabilmesini sağlamak amacıyla yapılan yardım çalışması.:PATRONAJ Cezalandırma.:TECZİYE Cezayir kurtuluş savaşında,Fransa saflarında yer alan Cezayirlilere verilen ad.:HARKİLER Cezayir sahrasında vahalar dizisi. : RİR Cezayir’de doğan ve Arap müziğiyle Batı müziğinin karışımı olan müzik türü. : RAİ Cılız,zayıf. : İNEZE Cıvataların altına yerleştirilen ortası delik yuvarlak metal parça. : RONDELA Ciddi bir eseri veya olayı alaya alarak güldürme amacı güden komedi türü.Gülüt. : PARODİ Ciddi işlerle uğraşmayan,havai.:YELEKE Cila yapmakta kullanılan bir çeşit reçine. : KOPAL Cila.:PERDAH Ciltcilikte kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit.Pehlivan kispetinin paçası. : ŞİRAZE Ciltte çeşitli sebeplerle oluşan kaşıntılı döküntüler,kurdeşen.: ÜRTİKER Cilveli. : FETTAN Cimri. : NEKES Cinayet. : KIYA Cinnet,delirme,çıldırma.:CÜNUN Cinsel dürtünün enerjisi. Cinsel içgüdünün belirtilerini taşıyan yaşama gücünün bütünü. : LİBİDO Cinsel uyarılmada ve doyumda,alışılmışın dışında davranışlara ve özel nesnelere zorunluluk duyma. : PARAFİLİ Cinsellik korkusu.: EROTOFOBİ Cokeylerin giydiği bir tür başlık.: TOK Cömert,dost. : AHİ: AKA Cömert,eli açık.:CEVAT Cumba.:SAHNİŞİN Cümle bilgisi.:NAHİV.: SENTAKS Cüruf.: DIŞIK Cüzam hastalığına tutulmuş olan kimse.:MİSKİN Cüzam. : LEPRA Cüzamlı. : ALATEN Cüzi,kısmi. :TİKEL |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Ç
Çabalama.:CEHT Çabuk kurumasını sağlamak için boyaya az miktarda katılan madde. : SİKATİF Çabuk yol alan,hızlı giden.:YÜRÜK Çabukluk,hız,sürat : İVİNTİ Çadır kümeleri. : ASARİM Çağlar,devirler. : EDVAR Çağrı kağıdı. : OKUNTU Çakala benzer vahşi bir hayvan.:KARAKULAK Çakıllı ve bozuk yol. : NALDÖKEN Çalgı ağızlığı ile pistonu olan,boyundan geçirilerek tutulan,çember biçimli,üflemeli bakır çalgı.:HELİKON Çalgıcıların kullandığı bahşiş.:ALATURA Çalgıç,mızrap.:TEZENE Çalgılı meyhane. : TAVERNA Çalı bahçe duvarı. : ÇİT Çalışan,çaba gösteren.:CAHİT Çalışan,gayret eden. : SAİ Çalışkan.:HAMARAT Çalışma. : SAY Çalma,hırsızlık.: SİRKAT Çam ağacından yapılmış su testisi. : SENEK Çam ağacının çiğnenip emilen iç bölümü ve bunu almak için ağacın gövdesine açılan yara,soymuk. : YALAMUK Çam ağacının reçineli kabuğu. : ZAVİL Çam sakızı. : REÇİNE : AKMA Çam,ardıç,ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları. : PÜR Çam,ardıç,sedir gibi ağaçların yaprağı.: İBRE Çamaşır leğeni.:TEŞT Çamaşır yıkamada kullanılan yassı tokmak. : TOKAÇ Çamaşır yıkarken kullanılan tahtadan yassı tokmak.:TOKAÇ Çamaşırcı ayı’ denilen,kürkü kıymetli bir hayvan. : RAKUN Çamaşırın az kirli ve köpüklü son suyu. : EPRİK Çamgillerden,yüksek bölgelerde yetişen,kozalaklı bir orman ağacı. : KÖKNAR Çamur tedavisi. : PALEOTERAPİ Çamur,cıvık.:LAY Çamurcun,eğri koca gibi adlar da verilen ve yurdumuzun sulak alanlarında yaşayan küçük ördek cinsi.:ÇAKIRKANAT Çan,çıngırak. : DERA Çanakkale Boğazı’nın Nara Burnu mevkiinde,1954 yılında,Dumlupınar denizaltımıza çarparak batıran İsveç tankeri.: NABOLAND Çanakkale Boğazında Dumlupınar deniz altısına çarparak, dört Nisan 1953’de batmasına neden olan İsveç yük gemisi. : NABOLAND Çanakkale ilinde ünlü bir antik kent.:ASSOS Çanakkale’nin Ezine ilçesinde bir kaplıca.:KESTANBOLU Çanta ve ayakkabı yapımında kullanılan sepilenmiş dana derisi. : VİDALA Çanta,eldiven yapımında kullanılan yumuşak deri.:NAPA Çapkın.:HOVARDA Çarlık Rusya’sında gizli ve siyasi polis birliği.:OHRANA Çarmıha giden İsa’ya kötü davrandığı için sonsuza dek yürümeye mahkum edilen efsanevi kişi.:AHASVERUS Çarpan balığı. : TRAKUNYA Çarpık,eğri ağız. : YILIK Çarşıya,pazara getirilen şeylerden alınan tartı vergisi.:KANTARİYE Çavuşkuşu,hüthüt.:İBİBİK Çay ağzında yapılmış olan balıkçı büğeti. : KARMIK Çeçenlerin kendi ülkelerine verdikleri ad.:İÇKERİYA Çekici.:CALİP Çekilerek balık avlamaya yarayan,genellikle daire şeklinde el ağı. : TRATA Çekim ve baskı işlemlerini çok çabuk ve otomatik olarak yapan fotoğraf makinesi.:POLAROİT Çekinik. : RESESİF Çekinme,sakınma.:İBA Çekinmeden.:BİPERVA Çekişme.:CİDAL Çelik. : PULAT Çelikkalem takımyıldızının Latince adı.:CAELUM Çelimsiz ve biçimsiz kimse.:CİMBAKUKA Çelişki. : TENAKUZ Çember biçiminde,tellerden yapılma,torbaya benzer,büyük gözlü ağ.:APOŞİ Çember ve demir tellerle bağlanmış ticaret eşyası.:BALYA Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı.: Pİ Çemen otu.: POY Çene yarıştırma. : TALK-SHOW Çeper,zar.:CİDAR Çerez olarak yenen tahıl kavurgası.:FİRİK Çerkezlerin ulusal destanı. : NART Çeşitleme.:VARYASYON Çeşitler.:ENVA Çeşitli boğanotu türlerinden elde edilen bir alkaloit. : ATİZİN Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş sahne gösterisi. : REVÜ Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri.: KABARE Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir araya getirildiği ürün. : KOLAJ Çeşitli tropikal bölgelerde genellikle kuru,sağanaklardan sonra geçici akarsuya dönüşen sel yatağı.:ARROYO Çeşitli yükleri yukarı çekmek için halattan yapılmış sapan. : İZBİRO Çeşitli yüzeyleri istenilen konuma getirmek için kullanılan ölçü aleti.:SUTERAZİSİ Çeşme zıvanası. : MASURA Çeşme,musluk vs. çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için konulan delikli taş tekne.:YALAK Çete.:GANG Çevre.:ETRAF Çevrili girinti. : ALKOV Çıkılması güç kayalık yer.:LAÇİN Çıkrık veya dişli yardımıyla ağır yükleri kaldırmaya veya çekmeye yarayan bir alet.:BOCURGAT Çıkrıkçı çarkı.: TARTURA Çılgın,divane. : ŞEYDA Çınar,meşe,palamut gibi ağaçların meyvesi.:PELİT Çıplak toprak./Kel. : DAZ Çıplak,tüysüz. : CAVLAK Çırak.: ŞAKİRT Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi.: TAÇ Çiçek bozuğu yüz.:ÇAPAR Çiçek demeti. : BUKET Çiçek tozu. : POLEN : TAL Çiçek. : ŞÜKUFE Çiçekleri hekimlikte kullanılan ve kökleri kavrularak yenilen bir bitki,sığırdili.:HODAN Çiçekleri katmerli ve mor renkte bir tatula türü.:NAVÇAĞAN Çiçekleri sinek örümcek gibi kimi böcekleri andıran otsu bir bitki.:OFRİS Çift sürerken öküzleri yürütmek için kullanılan, ucuna sivri demir çakılmış uzun değnek. : ÜVENDİRE Çift atlı binek arabası. : KAROÇA Çiftleşme zamanı gelmiş kısrak yada dişi eşek. : GÜRE Çiftlik uşağı.:AZAP Çile durumundaki ipliği yumak yapmak veya masuraya sarmak için,üzerine geçirilen kafes dolap biçimindeki hafif ve bir eksen üzerinde dönen araç.: ELEMGE Çimenlik,bahçe.:ÇEMENZAR Çin ayısı. : PANDA Çin düşüncesinde dişi ilke : YİNG Çin felsefesinde doğru yolu yada cennetin yolunu belirten temel kavram. : TAO Çin felsefesinde eril,gök,aydınlık,etkin ve delici olarak düşünülen ilke. : YANG Çin gongu. : TAMTAM Çin gülü. : KAMELYA Çin Halk Cumhuriyeti’nde bir ırmak.:İRTİŞ Çin kirazı denilen ve nemli topraklarda yetişen bir meyve.: LİÇİ Çin müziğine özgü dört veya beş telli lavta. : PİPA Çin ve Japonya’da oynanan bir strateji oyunu. Çin satrancı. :GO Çin,Vietnam,Malezya’da yetişen ve lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki.: RAMİ Çin’de Buda’ya verilen ad. : FO Çin’de yetişen ve meyvelerinden kurutucu bir yağ elde edilen ağaç. : TUNG Çin’in eski para birimi.: TAEL Çin’in para birimi. : YUAN Çin’in plakası.: TJ Çinakoptan büyükçe lüfer. : SARIKANAT Çingene çadırı.:ÇERGİ Çingene.:KIPTİ Çinko banyosu. : GALVANİZ Çinko,bakır ve nikelden yapılan,gümüşü andırır bir alaşım.Mayşor. : ALMAN GÜMÜŞÜ Çinko.:TUTYA Çinkonun başlıca cevherlerinden biri olan doğal çinko sülfür. : BLEND Çinlilerin bir uzunluk ölçüsü. : Lİ Çipura balığının,boyu 10 santimetreye kadar olan gençlerine verilen ad.:LİDAKİ Çirişli bir çeşit parlak bez.: KETAL Çirkin huy. : ENİR Çirkin.:KAKNEM Çiroz durumundan çıkarak yağlanmaya başlamış olan uskumru.:LİPARİ Çit yapmakta kullanılan büyük kızak.: SÖVEN Çit,perde. : ÖR Çit.: ÇEPER Çitlembik. : MELENGİÇ Çivit renginde koyu mavi.:NİLGÜN Çiy, kırağı. : JALE: ŞEBNEM Çizgi. : HAT Çizgileri olan kumaş.: REYE Çizgilerin,yüzeylerin,katı cisimlerin birbirine rastlayıp kesiştikleri yer.:ARAKESİT Çizilerek veya oyularak açılan kertik. : ÇETELE Çoban düdüğü denilen keskin kokulu bir bitki. : MEYHANECİ OTU Çoban düdüğü. : TİKE Çoban düdüğüne halk hekimliğinde verilen ad.:AZARON Çoban köpeği.:KARABAŞ Çoban türküsü. : KAYABAŞI : İGLOG Çoban yamağı anlamında kullanılan yöresel bir sözcük. : ÇONA Çoban yıldızı,Venüs.:ÇOLPAN Çoban yıldızı. : KERVANKIRAN Çoban.: RAİ Çobanların çaldığı ıslık. :ASADOLU Çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz,kolsuz,keçeden üstlük : KEPENEK Çocuk hastalıkları ile ilgili bilim dalı. : PEDİATRİ Çocuk oyunlarında kale olarak kullanılan çukur.:MELE Çocuklarda,karın şişmesiyle beliren bir hastalık.:KIRBA Çocukları korkutmak için kendisinden söz edilen bir yaratık,umacı,hayalet.:KARAKONCOLOS Çoğu kıldan dokunmuş büyük çuval.: HARAR Çoğulcu.: PLÜRALİST Çoğunluğu Türk soyundan olan ve Polonya topraklarında oturan Musevi topluluğu.:KARAİMLER Çoğunlukla akaryakıt gibi sıvı maddeleri taşımada kullanılan,silindir biçiminde,metalden büyük kap.: GALON Çoğunlukla bir kütleyi çok daha küçük bir kütle yardımıyla tutmaya yarayan alet.:BASKÜL Çoğunlukla döşemelik olarak kullanılan,keten veya ipek karışımı bir kumaş.: DAMASKO Çoğunlukla hidrojen veya helyumla şişirilmiş güdümlü balon.:ZEPLİN Çoğunlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli undan yapılmış pideye benzer bir tür ekmek.: FODLA Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan,içinde ızgarası bulunan,ayaklı ve taşınır ocak.:MALTIZ Çoğunlukla yüzey sularından yoksun mağaralarla ve yer altı ırmaklarıyla örülü kıraç ve kayalık arazi. : KARST Çok acıklı olay.: HAİLE Çok anlamlı bir kelimeye her defasında başka bir anlam yükleyerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma. : CİNAS Çok az kaldı anlamında bir sözcük.:RAMAK Çok beyaz.:APAK Çok bilinen bir sözü veya atasözünü biraz değiştirip eklemeler yaparak güncel sorunları belirten cümle.:LAFORİZMA Çok bükümlü ipliklerle dokunan ve kendine özgü dalgalı bir görünümü olan kumaş.:KREP Çok eski bir geçmişi olan ve kimi Şinto törenlerinde yapılan dinsel Japon dansı. : KAGURA Çok eski bir tarihi anlatır. : Fİ Çok gizli.:EKTEM Çok güzel,en güzel.:AHSEN Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi. : SKAVUT Çok hücreli canlılarda hücrenin belli evrelerden geçerek çoğalması.:KARYOKİNEZ Çok iğneli olta takımı. : ÇAPARİ Çok iğneli uzun balık oltası. : PARAKA Çok ince bir yün cinsi. : KAŞMİR Çok ince toz tanesi.: TOZAN Çok ince ve çok seyrek muslin yada pamuklu bez. : ADATİS Çok iri ve kaba şey.: LENDUHA Çok kaynatılarak koyulaştırılmış şerbet.:ŞURUP Çok kepekli un. : PASPAL Çok kısa boylu,bücür.:BODUR Çok öfkeli.Kötü ve korkunç cin. : İFRİT Çok övünen. : FAHUR Çok parlak.: BER Çok pullu,gümüş renkte,beyaz etli bir balık.:KEFAL Çok rüzgarlı yer.: TOZKOPARAN Çok sesli müzikte bir beste.: FÜG Çok süslü giyinen ve modaya düşkün kadın. : KOKET Çok şey bilen,her şeyden anlayan.:HEZARFEN Çok şiddetli ve çevrintili bir yel. : KASIRGA Çok tanrıcılık. : PAGANİZM Çok tanrılı dinden olan kimse. : PAGAN Çok tehlikeli bir köpek balığı türü. : HARHARYAS Çok üşümek.:BUYMAK Çok verimli,bol,eksiksiz.: ONGUN Çok yırtıcı bir deniz balığı.:MURANA Çok yiyen,obur.:HIRA Çok yorulmak. : TELESİMEK Çok zaman tahıl,kepek ve keten tohumu karışımından oluşan at yemi. : MAŞ Çokluk. : KESRET Çorak toprak. : KEPİR Çorba gibi yiyeceklere lezzet kazandırmak için un ve yağla yapılan sosa verilen ad. : MEYANE : MİYANE Çorum bezi de denilen ve geleneksel el tezgahlarında dokunan bir tür bez.:KENEFİ Çorum ilinde,Hitit Uygarlığını aydınlatan ünlü höyük.:ALACAHÖYÜK Çorum’da,Hititler döneminde yapılmış açık hava tapınağı.: YAZILIKAYA Çorum’un Mecitözü ilçesinde bir kaplıca.: BEKE Çorumun Alaca ilçesinde ünlü bir höyük. : ESKİYAPAR Çöl bölgelerinde bazı çukurların tabanını kaplayan tuzlu ve killi toprak.: TAKİR Çöl bölgelerinde yaşayan bir sürüngen türü. : SKİNK Çöl.:BEYABAN Çölde fırtına sonucu tepecikler halinde yığılan kum kütlesi.:KAUR Çölde işaret için konulan taşlar. : ARAM Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgarların yığdığı kum tepesi.Kumul./Buzul : EKSİBE. Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgarların yığdığı kum tepesi. : KUMUL Çözgü ve atkının kumaş yüzeyi üzerinde kendiliğinden bir desen oluşturduğu her tür kumaşa verilen ad. : FASONE Çözgü veya atkının kumaş yüzeyi üzerinde,kendiliğinden desen oluşturduğu her tür kumaş.:FASONE Çözgü. :ARIŞ Çözgüsü ipek veya sentetik elyaf,atkısı kalın pamuk veya yün olan kumaş. : BENGALİN Çubuk veya kamıştan yapılmış bağ ve bahçe kulübesi.: HUĞ Çuha kumaşının sarıldığı top.: PASTAV Çukur yer.: ESİK Çulluk. : BEKAS Çürütülmüş tütünden yapılan ve buruna çekilen keyif verici toz. : ENFİYE |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
D
Dadı. : TAYA Dağ geçidi.: AŞIT Dağ keçisi. : ELİK: YAĞMURCA Dağ kırlangıcı da denilen küçük bir kuş. : EBREHE Dağ kırlangıcı denilen küçük bir kuş ,Keçisağan.:EBABİL : EBREHE Dağ lalesi.Manisa lalesi: ANEMON Dağ servi’si. : SEDİR : ARAR Dağ sırtlarında davarların yatırıldığı düz,rüzgar almayan kuytu yer.: ARKAÇ Dağ sırtlarında geçit veren çukur yer.Dağ üzerindeki yüksek geçit. : BELEN Dağ tavuğu. : ÇİL Dağ yürüyüşü. : TREKKİNG Dağcılık. :ALPİNİZM Dağılma, : İNFİSAH Dağıtıcı.:MÜVEZZİ Dağıtım.:TEVZİ Dağlarda yetişen,rengi hafif yeşil bir çeşit yaban soğanı.:KÖMÜREN Dağların oyuk,kuytu yerleri.: KEPEZ Dağlık yer.:CEBELİSTAN Daha çok ayakkabı yapılan bir çeşit sağlam ve parlak kumaş.:KARAMANDOLA Daha çok hayvan postundan yapılan bir başlık türü.:BÖRK Daha çok kadınların bluz üzerine giydikleri yelek. : JİLE Daha çok Karadeniz yöresinde giyilen bir tür erkek ayakkabısı. : ÇAPULA Daha çok Nil ırmağında kullanılan bir tür küçük gemi. : FELUKA Daha çok radyo ile yayımlanmak için hazırlanmış,genellikle güldürü niteliğinde kısa oyun.:SKEÇ Daha çok tahıl tarlalarında görülen mor çiçekli bir bitki,mavi kantaron. / Peygamber çiçeğine verilen ad : BELEMİR Daha çok Türkmen oymakları arasında rastlanan bir tür kukla oyunu. : KARAÇOR Daha iyi. : EVLA Daha sonra.:BİLAHARE Dahi. : ÖKE Dal ve budak kırpıntısı.:ÇIRPI Dalan.,çıkar topluluğu. : LOBİ Dalga dalga renkli çizgiler.:MENEVİŞ Dalga. : TALAZ Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş,hareli kumaş.: MUARE Dalla örtülü, çalı çırpıdan yapılmış kulübe,çardak. : ALACIK Dallardan örülmüş büyük sepet.:ÇİTEN Dalları çok çatallı ve sapları odunsu bir bitki.:ÇALI Dalsız budaksız ağaç. : KABAŞ Dalyanın kapak yeri.: BASARNA Damak zevki olan.Yemekten ve içkiden anlayan,bunların tadına varabilen kimse. : GURME Damar sertliği. :ARTERYOSKLEROZ Damarlı ve yarı saydam bir taş,balgam taşı. : ONİKS Damıtmaya yarar araç,damıtıcı.:İMBİK Damla. : KATRE Danışma kurulu.: ŞURA Danışma.:İSTİŞARE Danimarka,İsveç ve Norveç’in küçük para birimi. : ÖRE Danimarka’nın para birimi.:KRON Dans adımı. : EŞAPE Dans düzenleme sanatı. : KOREOGRAFİ Dantel ve nakış ipliği yumağı. :KUKA Dar geçit,boğaz.:DERBENT Dar tentene. : OYA Dar ve ensiz tahta.: TİRİZ Dar ve kapalı yerlerde duyulan kaygı veya korku,kapalı yer korkusu.: KLOSTROFOBİ Dar,uzun ve hafif bir yarış kayığı,kik.:FUTA Darıdan yapılan şarabın kımızla karıştırılmasıyla elde edilen eski Türk içkisine verilen ad.: TARASUN Datça’daki eski çağ kenti. : KNİDOS Dava. : ARANÇ Davar ağılı.:KOM Davet eden,çağıran. : DAİ Davranışçılık.:BEHAVYORİZM Dayanak,yardımcı. : MEDAR Dedeler,atalar. : ECDAT Dedikodu etme. : NEMİME Dedikodu.Bir kişinin gıyabında ileri geri konuşmak. : GIYBET Dedikoducu. : NEMMAL Defterler.:DEFATİR Değerini,önemini yitirmiş. : KADÜK Değerli eşya,kumaş,mücevher v.s. alınıp satılan kapalı çarşı.:BEDESTEN Değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık,saflık ve değer derecesi ölçüsü. : MİYAR Değerli olan,zebercet adını taşıyan silikat.: OLİVİN Değerli olmayan maden veya taşlardan yapılmış takı,süs eşyası.:BİJUTERİ Değerli taşlarla donanmış. : MURASSA Değerli tespih taşı.(Deniz filinin dişinden yapılan). : NAKA Değersiz,önemsiz.:NAÇİZ Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen.: SAVAK Değirmen taşına buğdayı akıtan oluk.:ARD Değirmen taşının ekseni.:SEPEK Değirmen. : AS Değiş tokuş da üste verilen şey. : ABRA Değiş tokuş. : MÜBADELE Değiş,mal değişi,trampa.:TROK Değişik renkli çiçekleri ve rozet yaprakları olan, dere kenarlarında da yetişen bir süs bitkisi.: ÇUHA ÇİÇEĞİ Değişik biçim.:VERSİYON Değişik boyda , sert ağaçtan yapılmış tuşlardan oluşan bir Afrika çalgısı. : BALAFON Değişik çağları birbirine karıştırma,bir olayın çağıyla ilgili yanılma. : ANAKRONİZM Değişik çağları birbirine karıştırma,bir olayın çağıyla ilgili yanılma.:ANAKRONİZM Değişik genetik kökenli çeşitli hücrelerden oluşan organizma.:KİMERA Değişik renklerde üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına bir desen yapılan değerli taş.:KAME Değişik renkli üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına kabartma bir desen yapılan değerli bir taş.. : KAME Değişik renkte boya kullanılarak,kumaş üzerine desen ve zemin basma işlemiyle bu işleme uğratılan ipekli,yünlü vs kumaş. : EMPRİME Değişik sayıda akortlu tahta yada metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan iki değnekle vurularak çalınan bir çalgı. : KSİLOFON Değişik şekillerde kesilmiş,yağda veya fırında kızartılmış ekmek.:KRUTON Değişik tonlarda boyama. : RÖFLE Değişik türlerden,çoğunlukla yabanıl ağaç,ağaççık ve çalıların deneysel yetiştirilmesine ayrılmış park veya alan. : ARBORETUM Değişim cetveli,grafik.:DİYAGRAM Değiştirgeç. : RÖLE Dekoratif bir dikiş türü. : REÇME Dekoratif demir işçiliği. : FERFORJE Delege . : MURAHHAS Delgeç. : MATKAP Delikanlı.Yakışıklı erkek:CİVAN Delikli kepçe.:KEVGİR Delikli örgü,gözenek.: AJUR Delil,kanıt,ispat.:BURHAN Delilik.:CİNNET.:CÜNUN Deliorman,Dobruca, Besarabya ve Ukrayna’da oturan Hıristiyan Ortodoks Türklere verilen ad.:GAGAVUZ Delme.: PERFORAJ Delta : ÇATALAĞIZ Demir atmış gemi. : RASİ Demir kiriş. : PUTREL Demir şiş. : SİH Demir yada tahta üzerindeki boya,pas gibi şeyleri çıkarmakta kullanılan çelik araç.:RASPA Demirci aracı. : ÖRS Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç. : AÇKI Demirin simgesi. : FE Demiryollarında gündüz mekanik olarak bir kolla gece kırmızı ışıkla işaret veren alet.:SEMAFOR Demiryollarında traverslerin altına,şoselerde düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş kırıkları.:BALAST Demokrasi. : ELERKİ Demre’de (Yeni adı Kale) yaşadığına ve Noel Baba olduğuna inanılan ve adı efsaneleşen Aziz. :AYANİKOLA Den dolayı,..den ötürü anlamında eski bir sözcük.: BİNAEN Denek taşı.: MİHENK Denetleme,denetim.: TEFTİŞ Denetleme. : MURAKABE Deney üstü. : TRANSANDANTAL Denge,ölçü. : MUVAZENE Dengesini ustalıkla korurken top,bıçak,tabak gibi nesneleri havaya atıp tutarak gösteri yapan sanatçı.: JONGLÖR Deniz anası. : MEDÜZ Deniz ataşesi. : ATAŞENAVAL Deniz avcılığında kullanılan ince daldan örülü sepet. : KİRTİL Deniz ayısı da denilen ve soğuk güney denizlerinde yaşayan fok türü. : OTARİ Deniz bilim.:OŞİNOGRAFİ Deniz derinliğini ölçme işi (Batimetre). : İSKANDİL Deniz diplerinde inceleme yapmak için kullanılan araç.:BATİSKAF Deniz içinde zincirlerin birbirine dolaşması. : ISPARMAÇA Deniz kenarında salaş ve dam gibi barınılacak yer.:KAVALA Deniz kırlangıcı.:BALIKÇIN Deniz kızı.: SİRER Deniz kuşlarının gübre olarak kullanılan pisliği. : GUANO Deniz tarafından ırmak ağızlarında yada akarsuların kazdığı derin vadilerin aşağı kesimlerinde oluşan yüksek kenarlı kıyı biçimi. : RİA Deniz taşıtlarını yönetmek.:ABRAMAK Deniz taşıtlarının pervanesi. : USKUR Deniz tedavisi.:TALASOTERAPİ Deniz teknelerinin iç yanları.: ALABANDA Deniz veya denizcilikle ilgili.:BAHRİ Deniz yolculuklarında geminin veya yükünün gördüğü zarar.. : AVARYA Deniz,göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer.: BALIKLAVA Deniz,göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde ağ ve kazıklarla oluşturulan,balık avlama yeri.:DALYAN Deniz.:BAHİR Denizaltında dinleme aygıtı. : SONAR Denizcilik dilinde aşağıda,alt anlamında kullanılan söz.Gemiyi baştan yada kıçtan halatla karaya bağlama. : ABAŞO Denizcilik dilinde yelken indirmeye verilen ad.:MAYNA Denizcilikte çok durgun deniz ve hava.: BONAÇA Denizcilikte iki halatı ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi.:MATİZ Denizcilikte safra anlamında kullanılan sözcük.:BALAST Denizcilikte ve havacılıkta kullanılan radyo seyir sistemi.: LORAN Denizcilikte yedek halat. : PERMEÇE Denizcilikte,çekilmekte veya indirilmekte olan bir halatı veya zinciri bir yere bağlamak için verilen komut.: ABOSA Denizde ada.:CEZİRE Denizde ağır cisimleri kaldırmaya,batık gemileri çıkarma veya askıya almaya yarayan,su kesimi az,vinçli tekne yada duba. : ALGARNA Denizde batmış olan bir geminin,bir nesnenin yerini ve durumunu ses dalgalarıyla saptayan sistem.:SONAR Denizde yada kıyıda buz tabakasıyla örtülü olan kesim. : BANKİZ Denizde yaşayan,Latince adı Noctulica Milliaris olan,dokunulduğunda ateş böceği gibi ışık saçan plankton.(Milyonlarcası bir araya gelince geceleri bir balık veya bir kayık çarptığında ışık saçarlar).:YAKAMOZ Denizde yol göstermeye,bir tehlikeyi veya geçiş yolunu haber vermeye yarayan yüzer cisim.:ŞAMANDIRA Denizde yosunlu sazlı yer.:ÇEPEZ Denize uzanan dar ve alçak kara parçası.:DİL Denizin çekilmesi.:CEZİR Denizlerin çekilmesiyle oluşan bölge. : NERİTEL Denizli yöresinde kına gecesinde gelin için okunan maniye verilen ad. : OKŞAMA Denk,uygun. : MÜTEVAZİN Deprem bilim.: SİSMOLOJİ Deprem dalgası.: TSUNAMİ Derbeder,başıboş yaşayış. : BOHEM Derbeder. : HARABATİ Derebeylik düzeninde bir vasala senyörce verilen toprak veya mal. : FİEF Derebeylikte toprakla beraber satılan köle. : SERF Deri dokusunun anormal büyüyüp yağlanmasıyla oluşan kabarcık.:ET BENİ Deri hastalığı. : LİKEN Deri tüberkülozu. : SIRACA Deri üzerine uygulamaya özgü hamur kıvamında ilaç. : PAT Deride,sinirler boyunca,özellikle gövde,bacak ve yüzde bir takım ağrılı fiskelerin dökülmesiyle beliren mikroplu bir hastalık : ZONA Deriden yapılmış kalkan. : DARAKA Deriden yapılmış torba.:DAĞAR Derilerin içine batırıldığı tanenli bitki suyu. : TETERİ Derin sular. : ABİSAL Derin vadi. : KANYON Derinin yağ bezi ve ter bezi salgılarının anormal artışı. : SEBORE Derinleştirme. : TAMİK : İKAR Derinliği aynı olan sığ su alanı. : FİLET Derinliği az metal kap. : SAHAN Derinliğine,iyice.Enine boyuna:. ARİZAMİK Derinlik ölçme aracı. : SONDA Derinlik., aptallık. : AMAKAT Derisinden kürk yapılan bir kır sansarı. : FERSAN Deriyi kullanılabilecek duruma getiren kişi,sepici,tabak.:DEBBAĞ Deriyle kaplı bir çeşit eskimo kayığı. : UMİAK Deriyle kaplı bir çeşit Eskimo kayığı.:UMİAK Derli toplu,özenli,düzgün,temiz. : NETA Ders verme.:TAKRİR Dervişlerin bulunduğu yer. : DERGAH Dervişlerin giydikleri tiftikten yapılmış ince külah.ARAKİYE Desibel. : DB Destan. : EPOPE : DASİTAN Destansı. : EPİK Deve semeri. : HAVUT Deve yavrusu. : POTUK Devegiller familyasından,sırtında besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan bir memeli türü.: HECİN Deveyi çöktürmek için çıkarılan ses.:IH Devinbilimi. : DİNAMİK Devirler,çağlar.:DEVRAN Devlet hazinesi.:BEYTÜLMAL Devlet hazinesi.:MİRİ Devlet malı,beylik. : MİRİ Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge.:BAREM Devlet yönetiminde akrabalara ve özellikle yeğenlere yapılan iltimas.:NEPOTİZM Devletçe koruma altına alınmış tarihi yer veya bölge.:SİT Devletçe para,senet ve tahvil çıkarma,piyasaya sürme.:EMİSYON Devletçe verginin kesildiğini gösteren etiket.:BANDROL Devletçilik. : ETATİZM Devletin merkeziyetçiliğini savunan kimse. : JAKOBEN Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete bağlanacağıyla ilgili oylama.:PLEBİSİT Dış evlilik.:EGZOGAMİ Dış mahalleler.:VAROŞ Dıştan sağlanan her türlü maddeye karşı fiziksel ve ruhsal bir bağımlılık duyan kimse. : TOKSİMAN Dibek. : SOKU Difteri.: KUŞ PALAZI Diğer bir olayın belirli bir büyüklüğüne karşılık bulan bir olayın yaklaşık büyüklüğünü bulma amacını güden işlem.: REGRESİON Dijital Video Disk’in kısaltması.:DVD Dik yerlerden inen buzullarda,derin yarılmalar nedeniyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi.:SERAK Dik,sarp. : YALMAN Dikdörtgen bir masada oynanan minyatür futbol oyunu.: LANGIRT Diken. : NİŞ Dikenli çalı. : KEVEN Dikenli,sert pullu,kısa ve geniş,siyaha yakın esmer bir balık.:ÇOTİRA Dikilitaş. : OBELİSK Dikişte hata. : POT Dikme.Dik. : AMUT Dil bilgisi.:GRAMER Dil tutukluğu. :ANARTRİ Dilde tutukluk,kekemelik. : REKAKET Dilek. : KAM Dilekçe. : ARZUHAL Dilenci.: GOYGOYCU Dili tutuk olan,kekeme.:REKİK Dilsiz,sessiz.:EBKEM Din adına yapılan savaş.:GAZA Din büyüklerinin yada tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikaye. : MENKIBE Din dışı. : LADİNİ Din işleriyle uğraşanların mesleği. : İLMİYE Din kurallarını öğretmek için yazılmış kitap.:İLMİHAL Din uğruna yapılan savaş.:CİHAT Dindar Yahudilerin başlarını örttükleri takke.:KİPPA Dingil. : AKS Dini bakımdan İngiliz kilisesine bağlı kimse.:ANGLİKAN Dini ezgi veya kaynağı dini olan orkestra parçası.: KORAL Dini ezgi yada kaynağı dini ezgi olan orkestra parçası.::KORAL Dini tören masası.: SUNAK Dini,felsefi ve politik bir öğretim sistemini meydana getiren dogma ve kavramların bütünü,öğreti.:DOKTRİN Dinlenme salonu. : ODİTORYUM Dinler. : EDYAN Dinsel yada yarı dinsel bir konu üzerine bestelenen büyük ölçekli müzik yapıtına verilen ad. : ORATORYO Dinsel inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan yalancı.: DECCAL Dinsel tören ve kuralları.,mason töreni. Ritüel. : RİT Dip not. : HAŞİYE Diploma.:BRÖVE Dipten dallanan bir süs bitkisi. : MAZI Direk.Yapıda kullanılan dört köşe yada yuvarlak,kalınca sırık. : MERTEK Dirgen,yaba.:ANADUT Diş çıkarma. : ISNAN Diş diplerinde ve kaplarda oluşan kireç tabakası. : KEFEKİ Diş kiri,diş pası.:PESEK Diş köklerini kaplayan sert madde.: SEMAN Dişçilikte kullanılan,cıva ile bakır veya cıva,gümüş ve kalay bileşiği.:AMALGAM Dişçilikte kullanılan,cıva ve bakır yada cıva,gümüş ve kalay bileşiği. : AMALGAM Dişi at. : KISRAK Dişi bizon ile boğanın çiftleşmesinden doğan melez hayvan. : KATOLO Dişi deve. NAKA: MAYA: ARVANA Dişi geyik. : MARAL Divan edebiyatında içkiyi ve içkili toplantıları övmek için yazılan şiir türü.:SAKİNAME Divan edebiyatında kaside veya gazelin ilk beyti.:MATLA Divan edebiyatında sevgilinin kaşı,kirpiği,bakışı için kullanılan benzetme,: TİG Divan edebiyatında şehzadelerin sünnet düğünleriyle hanım sultanların doğum ve evlenme törenlerini anlatan yapıtlara verilen ad. : SURNAME Divan şiirinde her beytin son sözcüğünü,sonraki beytin ilk sözcüğü yapma biçiminde ortaya çıkan söz sanatı. : İADELİ Divan şiirinde uyakta tesis adıyla anılan eliften önceki sessiz harfin harekesi. : RES Divit.yazı hokkası. : AME Diyalektik. :EYTİŞİM Diyalog halinde yazılmış,genellikle eğlendirici sahne eseri : SKEÇ Diyarbakır yöresine özgü sütle yapılan bir hamur tatlısı. : NURİYE Diyarbakır’ın eski adı. : AMİD : AMED Diyelim ki,tutalım ki. : BİLFARZ Diyezli ve bemollü bir sesin eski duruma getirilmesini gösteren nota işareti.:BEKAR Diz meniski travması. : MENİSKUS Dizanteri. : KANLI BASUR Dizginleri koyuverilmiş bir atın dört nala koşması.Süvari akını.:ILGAR Dizi,sıra. : NAF Dizicilerin harfleri içine yerleştirdikleri demir yuva. : KUMPAS Dogma. : NAS : İNAK Doğa seslerine benzer seslerle yapılan sözcük ses yansıması,yansıma.:ONOMATOPE Doğacak çocuğu ana rahminden çekmeye yarayan aygıt.:LAVTA Doğaçlama tiyatro. : TULUAT Doğada ve toplumda nitelikle ilgili değişmelerin yavaş yavaş değil,birdenbire olması.:MUTASYON Doğada,kemik dokusunda bulunan,içinde flüor veya klor olan doğal kalsiyum fosfat.:APATİT Doğadaki canlıların birbiriyle ve çevreyle ilişkilerini inceleyen bilim dalı. : EKOLOJİ Doğal hidratlı manganez ve kalsiyum silikat.: İNEZİT Doğal olarak böğürleri kalçalara doğru daralan at için kullanılan sözcük : LAĞAR Doğal set. : SEKİ Doğalcılık.:NATÜRALİZM Doğalgaz,elektrik gibi şeylerin kullanılan miktarını ölçen alet.: SAYAÇ Doğalgazın ikinci önemli bileşeni olan hidrokarbon.:ETAN Doğanın bilgisine büyüsel işlemlerle varılabileceği inancı. : ÖKÜLTİZM Doğayı gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil,ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre anlatan;doğrudan doğruya gerçeği,nesneyi değil de,onun sanatçıda uyandırdığı duyumları veren sanat akımı.:EMPRESYONİZM Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan,sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta.:SUNTA Doğru yolu arama.:HİDAYET |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Doğru,gerçek.:ÇIN
Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca hareketlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren öğreti.:PRAGMATİZM Doğu Karadeniz Bölgesinde tulum eşliğinde horon oynayarak yapılan geleneksel eğlence. : VARTAVAR Doğu Afrika’da yaşayan bir antilop.:GERENUK Doğu Afrika’da yaşayan göçebe bir halk.:MASAİLER Doğu Anadolu ile Azerbaycan’da çalınan bir çalgı türü.: TAR Doğu Anadolu’da bir göl.:ARİN Doğu Anadolu’da kullanılan bir küçük zurna.:MEY Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna.: MEY Doğu Anadolu’dan doğarak Hazar’a dökülen bir ırmak. : ARAS Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu. :TAMZARA : MEYROKİ Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.:SEPE Doğu Anadolu’ya özgü,halay türü bir halk oyunu.:SEPE Doğu Asya’da bir ırmak. : YALU Doğu Karadeniz kıyı bölgesinde yetişen bir koyun türü.:KARAYAKA Doğu Karadeniz dağlarında,fundalıklarda yetişen,2-3 m boyunda,kışın yaprak dökmeyen,çok iri ve mor çiçekler açan ve yaprakları halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık,orman gülü.:KOMAR Doğu Karadeniz kıyı bölgesinde yetişen,uzun kuyruklu,beyaz renkli bir koyun ırkına verilen ad. : KARAYAKA Doğu Karadeniz’de ünlü bir yayla. : VERÇENİK Doğu Karadeniz’de özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. : FERETİKO Doğu Karadeniz’in dağlık kesimlerinde yaşayanların giydiği,bacağı çorap gibi saran bir tür çizme. : SABUK Doğu kiliselerinde ermişlerin tahta pano üzerine yapılan resimlerine verilen ad.:İKONA Doğu masal ve efsanelerinde kötü ve korkunç cin.:İFRİT Doğu müziklerinde eserler arası çalınan parça. : ARANAĞME Doğu Timor’un başkenti. : DİLİ Doğu ülkelerinde yaşayan Yunan asıllılara verilen ad.: RUM Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konar göçerlerin kıl çadırından oluşan yayla yerleşmesine verilen ad. : ZOMA Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü,tavuk eti,sarımsak ve ekmekle yapılan bir çeşit pilav.:SENGESER Doğum meleği.:AYZIT Doğum sancısı.:BURU Doğumdan altı ay sonraya kadar olan erkek yada dişi at yada eşek yavrusu. : KULUN Doğurması yakın olan hamile kadın. : AĞIRAYAK Doğuştan kör.:DARİR Doğuştancılık. : NATİVİZM Doktorların kulaklarına takarak insanların iç organlarını dinlemek için kullandıkları tıbbi alet.:STETESKOP Doku ölümü.:NEKROZ Dokubilim. : HİSTOLOJİ Dokuma tezgahı çerçevelerinin gücü tellerine takılan ve içinden çözgü ipliği geçen küçük halka.. : NİRE Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan,demirden veya ağaçtan yapılmış dişli araç.: KİRKİT Dokumacılıkta atkıların geçirildiği uzunlamasına ipler : ÇÖZGÜ Dokumacılıkta kullanılan unlu yada çirişli sıvı.:HAŞIL Dokumacılıkta mekikle enine atılan iplik. :ATKI Dokuması kalın,sık ve yumuşak,bir tür pamuklu bez.: PAZEN Dokunmuş kumaşlardaki tarak izlerini yok etmek için bu kumaşları bir bıçaktan geçirme işlemi.Sanayide kimi metalleri ve yüzeyleri parlatma. : POLİSAJ Dokusunda altın ve gümüş renkte tellerin çoğunlukta olduğu kumaş.:LAME Dokuz dereceden oluşan,depremlerin gücünü ölçme birimi.:RİCHTER Dokuz milimetre çapında,İngiliz yapısı,hafif,kullanışı kolay bir tür makineli tüfek.:STEN Dokuzuncu İsrail kralı. : YORAM Dolama.Parmak çıbanı. : ETYARAN Dolandırıcı.:AYYAR Dolaşma,gezinti.:CEVELAN Dolmuş yapan büyük at arabası. : OMNİBÜS Dolunay,mehtap. ,ayın on dördü : . BEDİZ : AYAS Dolunayda huyu değişen. : AYSAR Domalan’da denilen ve patatese benzeyen bir tür mantar.:KEME Domates.: BANADURA Domuz yavrusu. : MOZAK Domuz.:BOCUK Domuza benzer bir hayvan./ Yaban domuzu. : PEKARİ Don Kişot’un atının adı : ROSİNANTE Don,şalvar. : TUMAN Donanım. : TEÇHİZAT Donanma. : ARMADA Dondurulmuş meyve suyundan yapılan bir tür pelte. : ELMASİYE Dondurulmuş yada buzlu olarak hazırlanan içecek.:FRAPE Dost,yakın arkadaş.:ENİS Dostlar,arkadaşlar. : İHVAN Dökme demir,font. : PİK Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl. : ALAZA Dökülen yaprak. : HAZAL Dökümcülerin kullandığı ağaçtan yapılmış kalıp. : SAÇULA Döl verme yetkinliğine eren,baliğ.:ERİN Döl yolu. : VAGİNA Dönbaba,turna gagası gibi adlar da verilen ve yapraklı dalları Ege Bölgesinde sebze olarak kullanılan otsu bir bitki.:İĞNELİK Döneç. : ROTOR Dönek,uğursuz. : ALABACAK Dönemeç.:BÜK Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü.:EVLEK Dönüşümcülük. : TRANSFORMİZM Dört bölükten kurulan,bir binbaşının komutasında bulunan asker birliği.:TABUR Dört Japon çiçek süsleme okulundan biri. : KO Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına,alt tarafa doğru bağlanan halat.: BORİNA Dört tekerlekli,çift körüklü bir tür binek at arabası.:LANDO Dört tekerlekli,hafif,bir tür gezinti arabası.:KALESKA Dört tekerlekli,içinde dingillere paralel olarak düzenlenmiş karşılıklı iki oturma sırası bulunan üstü açılıp kapanabilen çift körüklü binek arabası. : LANDO: LANDON Dört telli bağlama.:BULGARİ Dört yaşına kadar olan dişi manda.:EVERE Dört. : CIHAR Dörtte bir,çeyrek anlamında eski sözcük. : RUBA Döşeme gereci plastik madde. : MARLEY Döşeme sıvası.: ŞAP Dövülmüş et,bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte. : ORUK Dövülmüş sarımsak,yumurta sarısı ve zeytinyağından oluşan soğuk sos.: AYOLİ Dövüşemeyecek duruma gelen bir boksörün karşılaşmayı bırakması. : ABONDONE Duacı.:DAİ Dul kadınlar. : ERAMİL Duman rengi. : FÜME Duman.:DUHAN Dumanda kurutulmuş et,balık veya peynir.:FÜME Dumanı toplayıp bacaya vermeye yarayan çıkıntı.:DAVLUMBAZ Durağan yıldız.:SABİTE Durgun su. : RAKİT Durum. : HALET Duvar içindeki oyuk,raf,: NİŞ Duvar lambası. : APLİK Duvar örülürken büyük taşların arasına konan ufak taşlar. : HELİK Duvar ve tavan süslemeleri yapan usta.:NAKKAŞ Duvarcıların doğrultu bulmakta kullandıkları şakul ipi. : PERESE Duvardaki taş yada tuğla sırası.:REDE Duvarı berkitmek için taşların arasına yatay olarak yerleştirilen direk.: HATIL Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan ve çiçek resimleriyle bezeli pişmiş balçık levha,fayans.:ÇİNİ Duyarga,dokunma duyusu. : LAMİSE Duygu kapanıklığı. : APATİ Duygulu. : MÜTEHASSİS Duygusal,hikayeli türkü./ Serbest biçimli,romantik,müzik araçlarıyla çalınan yada şarkı olarak okunan yapıt. : BALLAD Duygusuz,kayıtsız,uyuşuk. : APATİK Düdenden daha geniş olan çukurlara verilen ad.:UVALA Düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu. : ABALON Düğün armağanı. : SAÇI Düğünde oyundan sonra davulcunun topladığı para. : ŞABAŞ Düğüne çağrılanlara düğün sahibince verilen hediye. : DÜRÜ Dümen kolu. : YEKE Dünya çapında.:CİHANŞÜMUL Dünya ile ahret.:DAREYN Dünya ve dünya ile ilgili her şey.:MASİVA Dünyaca ünlü bir çevre örgütü.:GREENPEACE Dünyanın Yedi harikasından biri sayılan Bodrum’daki anıtmezarıyla ünlü Kayra kralı. : MAUSOLOS Dünyanın yedi harikasından biri olan Babil asma bahçelerini yaptıran efsanevi Asur kraliçesi. :SEMİRAMİS Dünyanın bütün denizlerine yayılmış bir yumuşakça cinsi.:ERATO Dünyanın büyük bir kısmını eline geçiren.:CİHANGİR Dünyanın ilk nükleer denizaltısının adı.: NAUTİLUS Dürbün.:IRAKGÖRÜR : BAKAÇ Düş gücü.:MUHAYYİLE Düşkünler evi.:DARÜLACEZE Düşkünlük,tutku. : İPTİLA Düşman. : YAĞI : ADU Düşmanlık. : ADAVET Düşme.:SUKUT Düşsel.:FANTASTİK Düşük nitelikli,kötü anlamında argo sözcük.:DANDİK Düşük sıcaklıklı bir yanardağ patlaması sonucunda ortaya çıkan küçük krater. : MAAR Düşünceden çok,canlı duygulara ve aşka dayanan sanat eserleri için kullanılan eski bir sözcük.:GARAMİ Düşünceleri şeriat ilkelerine aykırı görüldüğünden,Memlük sultanının buyruğu üzerine,Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüş olan Türk tasavvuf şairi.(14. asır). :NESİMİ Düşünme gücü. : KARİHA Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay. : İRONİ Düşünüş biçimi. : MANTALİTE Düz dam,taraça. : ŞATU Düz dokunmuş açık saman renginde bir tür ipek kumaş. : SADAKOR Düz duruma getirme,düzleme.: TESVİYE Düz kenarlı şapka. : KANOTİYE Düz nehir gemisi. : TOMBAZ Düz tepeli,sarp yamaçlı dağ,masadağ. : MESA Düz veya desenli bir kumaştan kesilmiş motiflerin bir başka kumaşa işlenmiş durumu.:APLİKE Düz veya desenli kumaştan kesilmiş motiflerin bir başka kumaşa işlenmiş durumu.:APLİKE Düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket : SETRE Düz yazıda yapılan uyak.:SECİ Düz,engebesiz toprak parçası.: DÖLEK Düzen,hile.: DEK Düzenleme. : ARANJMAN Düzenlenmiş arazinin yüzölçümünü bulup planını yapmaya yarayan alet. : TAKEOMETRE Düzenleyen. : NAZIM Düzenleyici. : ARANJÖR Düzenli olarak ekim yapılan arazi. : EKENEK Düzgün biçilmiş uzun ve ensiz tahta : ÇITA . Düzgün sarılmış halat yumağı. : RODA Düzgün söz söyleme kolaylığı. : TALAKAT Düzgün. : ONAT |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
E
Ebegümecigillerden bir bitki.:BAMYA Eczacılık. : İSPENÇİYARİ Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir bitki.:KARAYA Eczacılıkta,parfümeride kullanılan ve çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ. : LANOLİN Edat. : İLGEÇ Edebiyatta bir şiiri yada şiir parçasını şakacı bir anlatıma çevirme.:HEZEL Edebiyatta birden çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek,kötüsünü kastetmek.:CİNAS Edebiyatta,iki yada ikiden daha çok anlamı olan bir sözcüğü yaygın olmayan anlamlarını düşündürecek yolda kullanma sanatı.:İHAM Edepsiz,şamatacı. : ŞEREMET Edepsiz,şirret.:ZİLLİMAŞA Edipler. : UDEBA Edirne yöresine özgü bir peynir tatlısı.: BELMUŞ Edirne’de Meriç ırmağı deltasında bir göl.:BÜCÜRMENE Edirne’nin Enez ilçesinin antik adı. : AİNOS Efelek de denilen çok yıllık otsu bir bitki.. : LABADA Efendisinin hizmetinden ayrılan ve serüvenler ardında ülkeyi baştan başa dolaşmaya koyulan samuray.:RONİN Efes kentinin kurucusu. : ANDROCLE Efes’te bir tapınak. : SERAPİS Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir ağaç.:LEYLAK Efsane köpek.:KITMİR Efsanelere göre içene ölümsüzlük sağlayan bir su.:ABIHAYAT Efsanevi Argos kralı.:AGAMEMNON Efsanevi bir kuş. : SİMURG Eftalitler’de denilen ve 5. yüzyılda güçlü bir devlet kuran eski Türk ulusu.:AKHUNLAR Ege bölgesinde Güllük körfezi kıyısında antik bir kent. : İASOS Ege bölgesinde taze sarı incire verilen ad. : LAP Ege Bölgesine özgü bir tür zeybek oyunu.: FERAYİ Ege bölgesine özgü,küçük ama lezzetli bir karides cinsi.: ÇİMÇİM Ege Denizinin eski adı. : ADALAR DENİZİ Ege denizinin ilk çağlarda “eski deniz” anlamındaki adı. :ARŞİPEL Ege kıyılarında,özellikle İzmir kentinde etkili yerel deniz meltemi. : İMBAT Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen,tohumları çok zehirli küçük bir ağaççık.:ZİVİRCİK Ege ve Akdeniz’de bulunan iri ve büyük bir karides cinsi.:NİKA Egemenliğini tanıma.:BİAT Eğerin altındaki belleme. : YUNA Eğik olarak kesilmiş kenar. : PAH Eğilim,yönelim.:TANDANS Eğim ölçer. : KLİNOMETRE :EKLİMETRE Eğirmen,kirmen.:İĞ Eğitim bilimi. : PEDAGOJİ Eğlenceli,hafif konulu,içinde bestesiz konuşmalar da bulunan sahne yapıtı.:OPERET Eğrelti otu,aşk merdiveni.: FUJER Eğreti dikiş.: TEYEL Eğretileme.: METAFOR Eğrilmekte olan yün,keten gibi şeylerin tutturulduğu,bir ucu çatal değnek.: ÖREKE Ejderha.:DRAGON Ek çizgisi,bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm. : YİV Ek vagon.:FURGON Ek. : LAHİKA Eker. : MİBZER Ekilen biçilen tarlada işçileri idare eden kimseye halk dilinde verilen ad. : EYNERCİ Ekin biçerken sıralanan işçi takımı.: HON Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap.: ANIZ Ekinlerde başak.:KELLE Ekip gereçleri. : EKİPAJ Eklembacaklılardan taşlar altında yaşayan zehirli bir böcek.:ÇİYAN Eklembacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan madde.:KİTİN Eklemlerdeki ağrılı hastalık. :ARTRİT Ekler’e benzer bir tür pasta.:PROFİTEROL Ekmek içi,ceviz,zeytinyağı,sarımsak ve sirke ile yapılan bir tür meze : TARATOR Ekmek parçası,lokma. : BANAK Ekmek.:NAN Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar kurarak,teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem.: EKONOMETRİ Eksen. : MİHVER Eksiklik,kusur. : NAKISA : AĞMAN Eksiksiz,kusursuz.:HAZA Ekşimik.:KESİK Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop.:GİB Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı. : ANONA Ekvator bölgesinde yetişen bir meyve ağacı.: ANONA Ekvator kuşağında geniş çayırlara verilen ad.:SAVANA Ekvator kuşağındaki geniş çayırlara verilen ad. : SAVANA Ekvator para birimi. : SÜKRE Ekvator. : EŞLEK Ekzama. : MAYASIL El ile bir çeşit dantel örmek için kullanılan silindir biçimli araç.: KOPANAKİ El ile dokuma. : PEMAS El işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi.:KANAVİÇE El tezgahında bez dokuyan kimse.:ÇULHA Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu. : AVREŞ Elbise plesi.:BÜZGÜ Elbise,çamaşır ve örtü gibi şeylere süs olarak dikilen seyrek örgü,tentene.:DANTEL Elbise,çamaşır.:CAME Elbisede bir tür kol kesimi.:JAPONE Elçi atanma yazısı. : AGREMAN Elçiliğe bağlı uzman:. ATAŞE Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili olan görevli. : KANÇILARYA Elçilik veya konsolosluklarda çalışan koruma memuru. : KAVAS Elde veya makinede işlenmiş süslü şerit.:FİSTO Elde yün eğirmeye ve bükmeye yarayan ve ipliğin yumak halinde elde edilmesini sağlayan ağaçtan yapılmış bir tür iğ. : KİRMAN : KİRMEN Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri. : NAPA Ele başı. : SERGERDE Elek ve kalbur üzerinde kalan iri taneler.: İRİNTİ Elek. : KALBUR Elektrik direnç birimi. : OM Elektrik kutusu. : BUAT Elektrik sıgası birimi. : FARAD Elektrik ve ısı enerjisinin birlikte üretildiği teknoloji. : MOJENERASYON Elektriksel kapasite.:SIĞA Elektroensefalografi’nin kısaltması.:EEG Eleman,unsur.: ÖGE Elemler. : ALAM Eli açık,cömert. : KERİM Eli açık,cömert.: KOÇAK Eline,ayağına çabuk,çevik,atik.:ÇALAK Elle seyrek dikiş. : OYULGA Elle sürülen,hafif,küçük çocuk arabası.: PUSET Elli şiniklik tahıl ölçeği. : MUT Elma armut gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü. : EŞELEK Elmas,yakut gibi değerli taşlar,mücevher.: CEVAHİR Elmasın tıraş edilmiş yüzlerinden her biri. : FAÇETA Emanet.İnam. : VEDİA Emekçi topluluğu. : PROLETARYA Emiliano Zapata’nın devrim planı. : AYALA Emmeç. : ASPİRATÖR Emzikli şişe.:BİBERON En az : EKAL : EDNA En beyaz.:BEYZA En büyüğü yarım kiloyu aşmayan kılçıklı küçük balıklara verilen ad. :ÇİTARİ En büyük. : EKBER En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık.:LÖS En elverişli,en iyi olan.:OPTİMUM En eski jeolojik sistem.:AZOİK En iri geyik. : MUS En kısa zaman.:AN En küçük boylu yarış yelkenlisi. : KADET En küçük izci kuruluşu. : OBA En son. : HATEM En ünlü iki Alman destanından biri.:NİBELUNGEN En yüksek değer.: KEMAL Encümen,komisyon,komite. : YARKURUL Endonezya plakası. : RI Endonezya,Malezya gibi ülkelerde hem erkek,hem kadın tarafından giyilen ve etek biçiminde sarınılan uzun kumaş parçası. : SARONG Endonezya’da takımadalar. : ARU Endonezya’da takımadalar.: ARU Endonezya’nın para birimi.: RUPİ Enerji.:ERKE Engebeler,tümsekler,yüzey biçimleri.:AVARIZ Engel,uymazlık.BEİS Engel. : KET Engerek yılanı. : EFİ Enine boyuna,her yönü ile.: ARİZAMİK Enine olan : ARZANİ Enli çember. : KASNAK Erbainden sonra gelen,31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi.: HAMSİN Erginlik.:RÜŞT Erik,kayısı gibi ağaçlardan sızan bir tür zamk. : KEDİBALI Erim. : MENZİL Erime. : ZEVEBAN Erişim. : MUVASALA Erişmiş. : NAİL Eriyen elektrotla,karbondioksit koruması altında uygulanan ark kaynağı. : MAG Eriyik. : MAHLUL Erkeğin eşi,zevce.: AYAL Erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıklarını hak ettiği düşüncesine dayanan ideoloji.:MAŞİZM Erkek balığın tohumu.:SÜT Erkek çocuk. : KIZAN Erkek deve.: LÖK Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi.:AŞIM Erkek hindi. : GURK Erkek kardeş.:DADAŞ Erkek keçi.:ERKEÇ Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı.: BABAÇ Erkek ördek. : SUNA Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı.:ALAGARSON Erkek veya dişi üreme hücresi.:GAMET Erkeklerde resmi,ciddi;kadınlarda öğleden sonra giyilen,özenli,süslü,aksesuarı tamam giyime verilen ad.:ABİYE Erkeklerde yaş dönemi. : ANDROPOZ Erkeklere ait özel konut. : GARSONİYER Erkekliği güçlü,çok eski bir Mısır tanrısı.:MİN Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom. : ALOZOM Erkeklik organı. : ZEKER Erkekte cinsel güçsüzlük.,puluçluk. : ANANET Erken bunama. : ŞİZOFRENİ Erken doğmuş bebek. : PREMATÜRE Erken olgunlaşan ince kabuklu bir siyah üzüm çeşidi. : DİMNİT Ermeni müziğine özgü,kavala benzer bir çalgı. : DUDUK Ermenistan’ın başkenti.:ERİVAN Ermenistan’ın kendi dilindeki adı. : HAYASTAN Ermenistan’ın para birimi. : DRAM Erotik,şehevi : KÖSNÜL Erteleme. : TECİL Erzak odası. : KİLER Esenlik dilemek. : SELAM Eserin sonuç bölümü. : EPİLOG Eshabı Kehf’de yedi uyuyanların köpeğinin adı. : KITMİR Esinti,rüzgarın bir kere esmesi.:NEFHA Esinti.:NEFHA Esir çocuk. : BEÇE Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. : ŞARAPNEL Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse yada topluluk. : VANDAL Eski Yunanlılarda, eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralığa verilen ad. : KOMA Eski adı Seylan olan ülke. : SRİLANKA Eski ağırlık ölçüsü okkanın dört yüzde biri. : DİRHEM Eski Asur kenti. : NİNOVA Eski ayakkabı. : KELİK Eski bez parçası,paçavra.:ÇAPUT Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.:BATMAN Eski bir çalgı. : MAR Eski bir fitilli tüfek. : ALAYBOZAN Eski bir hacim ölçüsü.: KA Eski bir salon dansı.: KADRİL Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü. : KİLE,: SA Eski bir tüfek. : KARABİNA Eski bir uzunluk ölçüsü birimi (68 cm’ye eşit).: ARŞIN Eski bir uzunluk ölçüsü. : ENDAZE Eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim dalı.:ARKEOLOJİ Eski Çin felsefesinde,evrenin birliğini sağlayan düzen ilkesi.:TAO Eski dilde surat,yüz. : RU Eski dilde acıyan. : RAİF Eski dilde ağırbaşlılık,vakar. ;VAK Eski dilde ağız.:DEHEN Eski dilde ağlatma. : IBKA Eski dilde akıllı. : LEBİB : LEBİBE Eski dilde alametler,işaretler. : ALAİM Eski dilde alın. : NASİYE Eski dilde altın. : ZER Eski dilde anne. :EM.: ÜM Eski dilde Aralık ayı. : BİRİNCİ KANUN Eski dilde arka,sırt.:ZAHR Eski dilde arkası sıra.: DERADAP Eski dilde aslan. : ŞİR : ESED Eski dilde at,beygir. : ESB Eski dilde atasözü.:DARBIMESEL Eski dilde ateşler. : NİRAN Eski dilde atlı haberci,postacı.:ÇAPAR Eski dilde ayırıcı özellik. : ŞİAR Eski dilde ayrı durma.Sıkma,sıkarak bağlama. : ŞET Eski dilde aysberg. : CUMUDİYE Eski dilde azı dişi.: NAB Eski dilde baba Cet. : EB Eski dilde bağlı kılma,kısıtlama.: TAKYİT Eski dilde balık. : MAHİ Eski dilde balta.: TEBER Eski dilde bayağı insanlar. : EDANİ Eski dilde bayrak.:RAYET Eski dilde belediye . : URAY Eski dilde belirti. : NİŞANE Eski dilde bencillik.:ENANİYET Eski dilde berrak,duru.:NAB Eski dilde bilgiçlik taslayan.:MALUMATFURUŞ Eski dilde boy,endam. : KAD Eski dilde boynuzdan yapılan bir tür boru.:NEFİR Eski dilde bozma,.feshetme. : FEK Eski dilde burun ucu. / Hayvanların burun ucu.: KALAK Eski dilde bülbül. : ANDELİB Eski dilde cam,kristal.: MİNA Eski dilde cehennem. : TAMU Eski dilde cıva. : ABEK Eski dilde çekinme,razı olma. : İBA Eski dilde çekirge. : MİK Eski dilde çeyrek. : RUBU Eski dilde çizme. : MUSE Eski dilde çöl. : TİH Eski dilde dağ eteği,çayırlık,çimenlik. : RAG Eski dilde daha doğru,en sağlam. : ASAH Eski dilde damar.: REG Eski dilde delip geçen,içe işleyen.:NAFİZ Eski dilde demir. : AHEN Eski dilde deri kalkan.:DARAKA Eski dilde derin hale getirme. : İKAR Eski dilde derinlik.:UMK Eski dilde deve.:ŞÜTÜR Eski dilde devirler,çağlar,zamanlar.:EDVAR Eski dilde dilek.:KAM Eski dilde dilenci.: SAİL.:GEDA Eski dilde dinlenme,istirahat.:AJ Eski dilde doku. : NESİÇ Eski dilde dokumacılıkta,tüle benzer ince ve saydam bir kumaş.:SAKANGUR Eski dilde dolum,dolma,doluluk. : MELA Eski dilde dölleme,döllenme.: İLKAH Eski dilde dönence.: MEDAR Eski dilde dudak. : LEB Eski dilde duvar. : DAR Eski dilde düğün yemeği./Saadet,mutluluk. : URS : URAS Eski dilde Ekim ayı. : BİRİNCİ TEŞRİN Eski dilde ekmek. : NAN Eski dilde elma: . SİB Eski dilde en azından.,asgari. :LAAKAL Eski dilde en sefil,pek aşağı. : ESFEL Eski dilde en tatlı.:AZEB Eski dilde engel,uymazlık.:BEİS Eski dilde er,erkek. : NER Eski dilde erik. : ALU Eski dilde erkekler.: RİCAL Eski dilde estetik. : BEDİA Eski dilde eş,zevce.:REFİKA Eski dilde eşek .:HAR Eski dilde eşik.:ASİTANE Eski dilde etek. :DAMEN Eski dilde faiz.:RİBA Eski dilde gece. : ŞEB Eski dilde geceler : LEYAL Eski dilde geçip gitme,sona erme.: MÜRUR Eski dilde gelin.: ARUS Eski dilde gemi demiri.:MİRSAT Eski dilde gemi. : SEFİNE : SABİHA : KEŞTİ Eski dilde gerdek. : ARİS Eski dilde geri döndürme,geri çevirme.:REKS Eski dilde görme.:RÜYET Eski dilde gösterme.:İRAE Eski dilde göz. : AYN: DİDE Eski dilde güç,iktidar elde etme.: NAMİYE Eski dilde güçsüz bırakma. : İHAN Eski dilde gün.:RUZ Eski dilde güneş yada ay tutulması. : KESF Eski dilde haberci,ulak.: SAİ Eski dilde halkın İstanbul’daki yabancılara,özellikle Fransızlara verdiği ad.:DİDON Eski dilde hastalık , dert. : DA Eski dilde herhangi bir şeyin küçük parçası.:ŞİRZİME Eski dilde hesap defteri.. : ABAR Eski dilde hevesler,istekler. : EHVA Eski dilde hokkabazlık,el çabukluğu. : ŞABEZE Eski dilde horoz.:DİK Eski dilde ılgın ağacı.:AC Eski dilde idare etmek.,temize çıkarmak. : ABRAMAK Eski dilde ihtiyarlık. : ŞEYB Eski dilde iklimler.:EKALİM Eski dilde ilkbahar.:NEVBAHAR Eski dilde intikam,öç. : SAR Eski dilde kadın.: ZEN Eski dilde kale hendeği. : UR Eski dilde kalıba dökme.:İSAGA Eski dilde kamış. : NAY Eski dilde kan. : DEM Eski dilde kaplan.:BEBİR Eski dilde karınca. : MUR Eski dilde Kasım ayı. : İKİNCİ TEŞRİN : SONTEŞRİN Eski dilde kaş.: EBRU Eski dilde kaz.: BAT Eski dilde kemik.:AZM Eski dilde kılıç. : TİG Eski dilde kırmızı renkli olan. : LALİN Eski dilde kilise çanı.:NAKUS Eski dilde kimseler,insanlar. : KESAN Eski dilde kip.:SIYGA Eski dilde koku. : BU Eski dilde kolay. : ASAN Eski dilde korku.:BİM Eski dilde kovma. : İBAD Eski dilde kök tutmuş,köklenmiş.:RİŞEGİR Eski dilde köpek. : SEG : SEK Eski dilde körpelik,tazelik.: TARAVET Eski dilde kumaş. : KALA Eski dilde kurban bayramı. : ADHA Eski dilde kuş gagası.:NAL Eski dilde kuşluk vakti. : ÇAŞT Eski dilde lanet sözü. : LAN Eski dilde mektup,mesaj ulaştırma. : BELAĞ Eski dilde mermer.:RUHAM Eski dilde mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK Eski dilde mum,balmumu.: ŞEM Eski dilde müjde,müjdeli haber. : SAVA Eski dilde Müneccimlerce insanın doğduğu andan başlayarak,yaşamındaki uğursuz anların hesaplanması. : ASİTAN Eski dilde nevale,azık. : TUŞE Eski dilde oburlar.: EKELE Eski dilde Ocak ayı. : İKİNCİ KANUN : KANUNU SANİ Eski dilde ok atıcı,okçu.:KEMANKEŞ Eski dilde ok.. : TİR Eski dilde oklar anlamında sözcük.:NİBAL Eski dilde otlar. : ERA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Eski dilde öç,intikam.:SAR
Eski dilde öd kesesi.:MERARE Eski dilde öfke.:RİS Eski dilde öğrenci.:ŞAKİRT.:TİLMİZ Eski dilde öğüt,akıl verme.: NUSH Eski dilde öğüt,nasihat. : MEVİZE : NUSH Eski dilde örtme,gizleme.: SETR Eski dilde özgürlük yanlısı olanlar. : AHRAR Eski dilde parlaklık,göz alıcılık.:REVNAK Eski dilde parlama.:LEM Eski dilde pek az., çok aşağı. : EDNA Eski dilde pirinç. : ERZ Eski dilde rüzgar,esinti. : RİH Eski dilde saf,arı,katıksız anlamında sözcük.:NAB Eski dilde sağır. : ASAM Eski dilde sanık.: MAZNUN Eski dilde satrançtaki vezir taşı.: ASAF Eski dilde satrançtaki vezir. : FERZ Eski dilde sermaye,kapital.:RESULMAL Eski dilde sıcak suda haşlama. : NAK Eski dilde sıcaklık,hararet.:TEB Eski dilde sığır çobanı.: RAİ Eski dilde sıhhi. : ZENİ Eski dilde soylular.:ZADEGAN Eski dilde su yosunları.: ÜSNİYE Eski dilde su.. : AB : MA Eski dilde sünnet etme.:HİTAN Eski dilde süs.: ZİVER Eski dilde şarap.. :HAMR Eski dilde şehir.:ŞAR Eski dilde şiirler.:EŞAR Eski dilde şişme,kabarma. : AMASA Eski dilde taç.: İKLİL Eski dilde taçlar. : TİC Eski dilde tarak. : ŞANE Eski dilde toplama. : İCMA Eski dilde tuğgeneral.: MİRLİVA Eski dilde tuz. : NEMEK Eski dilde uyurgezer.: SAİFFİLMENAM Eski dilde uzaklık,ara. : KAB Eski dilde üzengi.: RİKAB Eski dilde üzerine yazı yazılmış kağıda veya mektuba verilen ad.:RAKİME Eski dilde üzüm.: İNEB Eski dilde üzüntü,kaygı, : HEM Eski dilde vergi toplama . : CİBAYET Eski dilde yakın,az aralıklı olan.:KARİN Eski dilde yara.:ZAHM Eski dilde yardım. : NASR Eski dilde yasaklayan,engel olan. : NAHİ Eski dilde yemin etme. : İLA Eski dilde Yengeç Burcu.: SERETAN Eski dilde yeni anlamında bir sözcük.: CEDİT Eski dilde yıl. : AM Eski dilde yılan.:MAR Eski dilde yıldırım.: BARİKA Eski dilde yıldız.:SİTARE Eski dilde yırtma. : ÇAK Eski dilde yiğitler,kahramanlar. : ASÜD Eski dilde yiyecek ve içecek şeyleri veren anlamında sözcük.: RAZİK Eski dilde yumuşak.:NERM Eski dilde yumuşaklık.: NERM Eski dilde yuva.:LANE Eski dilde yüzyıl.: ASR Eski dilde zaman.:EYN Eski dilde zarif giyinen kimse. : TİRENDAZ Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık simgesi olan tören başlığı.:TİARA Eski eşya pazarı.:BİTPAZARI Eski İran dininde aşk ve bereket tanrısı. :ANAHİTA Eski İran dininde aşk ve doğurganlık tanrısı.:ANAHİTA Eski İskandinav mitolojisinde baş tanrı. : ODİN Eski İskandinav mitolojisinde evrenin yaradılışında oluşan ilk canlı. : YMİR Eski Japon bozuk parası. : RİN Eski Japonya’da soylular sınıfı: İO Eski Japonya’da tüccar sınıfı . : CHONİN Eski Kıbrıs’ın kuvvet tanrısı. : BES Eski konaklarda harem ile selamlık arasındaki daire. : MABEYİN Eski Mezdeki dinine bağlı Perslerin ayinlerde kullandıkları,bazılarının yalancı altın mantarı gibi sanrı yaratıcı bir mantar sandığı bitki. : HAOMA Eski Mısır tanrılarının asası. : UAS Eski Mısır valilerine verilen ad.:HİDİV Eski Mısır ve Yunan kültürlerinde önemli bir yeri olan insan başlı aslan gövdeli mitolojik yaratık. : SFENKS Eski Mısır’da güneş tanrısı. : AMON Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen ad.:NOM Eski Mısır’da üretici güç. : KA Eski Mısır’ın en büyük piramitlerinden biri. : MİKERİNOS Eski Mısırlıların,Asya’nın Mısır’a yakın bölgelerinde yaşayan Sami kavimlerine verdikleri ad.:AAMU Eski mimarlıkta yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK Eski Roma’da ayrıcalıklı Particiler dışında kalan yurttaşlara verilen ad.:PLEBLER Eski Roma’da vahşi hayvan ve av tanrıçası.:DİANA Eski Roma’da,bir sirk içinde küçük çapta deniz savaşları yapılmak üzere kazılmış büyük havuz.:NOMAHYA Eski Romalılar zamanında,Roma’da ve diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.:FORUM Eski Romalıların ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani. : TOGA Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği.:ARTEL Eski salon danslarından biri. : KADRİL Eski Sümer su tanrısı. : EA Eski şairlerin kasidelerinde övdükleri kişilerden aldıkları bahşiş.:CAİZE Eski Türk devletlerinde ,özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi yada bağımsız bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir. : ATABEK Eski Türk güreşlerinden biri. : ABA Eski Türklerde atasözü,tez. : SAV Eski Türklerde büyük davula ve davul tokmağına verilen ad. : BARABAN Eski Türklerde deniz tanrıçası.:AKANA Eski Türklerde hekim. : ATASAGUN Eski Türklerde kullanılan bir unvan.:TİGİN Eski Türklerde mezarların üzerine anıt olarak dikilen taşlar. : BALBAL Eski Türklerde ordu müfettişlerine verilen ad. : YASAVUL Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. : YOĞ : YUĞ Eski Türklerde soylular sınıfı. : AKSÜYEK Eski Türklerde Tanrı.: OĞAN Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı.:YADA Eski Türklerde yer altı tanrısı.:ERLİKHAN Eski ve usta gemici.: ÇAÇA Eski Yahudilere verilen ad.:İBRANİ Eski Yunan mitolojisinde Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. : PEGASOS Eski Yunan fabl’larını derlediğine inanılan,ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara geleneksel olarak verilen ad.:EZOP (AİSOPOS) Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.: MONAT Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.:MONAT Eski Yunan kentlerinde pazar yeri,antik kent meydanı.Yönetim,politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan. : AGORA Eski Yunan mitolojisinde kötülük tanrıçası.:ATE Eski Yunan mitolojisinde öbür dünyanın en karanlık bölümü.: EREBOS Eski Yunan mitolojisinde,Artemis tarafından öldürülen ve takım yıldıza dönüştürülen,Poseidon’un oğlu olan dev avcı.:ORİON Eski Yunan mitolojisinde,Oidipus’un hem annesi,hem karısı olan kadın.: İOKASTE Eski Yunan tiyatrolarında sahneye verilen ad.:SKENE Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.: ASKLEPİON Eski Yunanistan sitelerinin özelliklede Atina’nın yönetsel bölümü.:DEMOS Eski Yunanistan’da tapınaklarda yer alan ve üzerine sungular konan masa. : ABAK Eski Yunanlı,Grek.:HELEN Eski Yunanlılarda,özellikle Makedonya piyadelerinin çekirdeğini oluşturan mızraklı alay.:FALANJ Eski Yunanlıların Dionysos şerefine okudukları tören şarkısı. : DİTİRAMP Eski,ezeli. : KADİM Eskiden adet,tören. : DEB Eskiden albay. : MİRALAY Eskiden Anadolu beyliklerinde donanma hizmetlerinde görevlendirilen asker. : AZEB Eskiden Aralık ayına verilen ad. : İLKKANUN Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü bölümü.: LEZEZ Eskiden Avrupa’da kentler arasında yolcu taşımakta kullanılan kapalı ve dört tekerlekli at arabası. : DİLİJANS Eskiden Bağdat,Isfahan ve Almeria’da dokunan ipekli kumaş. : ATABİ Eskiden Bağdat,Isfahan ve Almeria’da dokunan sağlam ipekli kumaş.:ATABİ Eskiden bezek işlerinde kullanılan bir tür sedef.: ARUSEK Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.: GAR Eskiden cüzamlı hastaların konulduğu yere verilen ad.: MİSKİNLER TEKKESİ Eskiden ders çalışma masası. : RAHLE Eskiden dervişlerin oturduğu yer,tekke.:DERGAH Eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez.:REVENDÜK Eskiden el yazması kitaplara yapılan suluboya resim.:MİNYATÜR Eskiden esnafların gelirlerini toplayıp satan kimse.:KESEDAR Eskiden Fransa’da kullanılan 52 ar değerinde olan yer ölçüsü.:AKR Eskiden giyilen düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket.:SETRE Eskiden giyilen kolsuz,önden açık,uzun ve geniş kesimli giysi. : KAFTAN Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi:. AŞAR Eskiden İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN Eskiden işlemeli kısa yelek türü. : CAMADAN Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m değerinde çizgisel ölçü.,Endonezya’nın plakası. : Rİ Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m değerinde çizgisel öçlü.:Rİ Eskiden kansere verilen ad.:AKİLE Eskiden kara ve deniz savaşlarında kullanılan bir top.:BALYEMEZ Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad. : TATU Eskiden kimi gezgin dervişlere verilen ad.:ABDAL Eskiden koyun ve keçi başına alınan sayım vergisine verilen ad.: AĞNAM Eskiden kökü hekimlikte kullanılmış olan,zambakgillerden bir bitki.: SAPARNA Eskiden köy muhtarının yardımcısı.:KİZİR Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi.: OKKA Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak,dilimli çuha başlık. : ŞUBARA Eskiden kullanılan üç direkli,bir tür yelkenli savaş gemisi.: FİRKATEYN Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında altın sikke.: LİRA Eskiden kullanılan,kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.: ÇEKELEVE Eskiden kullanılan,kolları ve etek uçları bazen bol ama genellikle bele oturan kadın korsajına verilen ad. : KARAKO Eskiden kullanılmış ince,uzun ve zarif bir kayık.:HANIM İĞNESİ Eskiden kullanılmış mermi yerine çakıl taşı atan bir tür top. : ÇAKALOZ Eskiden kuyumculara taslak hazırlayan kimselere verilen ad. : SADEKAR Eskiden Kuzey Afrika’daki dervişlere verilen ad.:MARABUT Eskiden lise düzeyinde okul. : İDADİ Eskiden Mısır halkından olan kimse. : KIPTİ Eskiden Mısır köylülerine verilen ad. : FELLAH Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi.:CİZYE Eskiden nikahsız olarak alınan cariyelere verilen ad.: ODALIK Eskiden oğlak burcuna verilen ad. : CEDİ Eskiden okul öncesi yaştaki çocuklar mahalle mektebine başlarken yapılan tören.:AMİNALAYI Eskiden on para değerindeki sikke. : METELİK Eskiden özellikle sülüs yazı yazmak için kullanılan perdahlı bir kağıt türü : ALİKURNA Eskiden papaların kullandığı tören başlığı. : TİARA Eskiden portre yapan ressamlara verilen ad.:NİGARİ Eskiden postayı taşımaya yarayan küçük tekne.:AVİZO Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.: ULAH Eskiden Rum korsanlarına verilen ad.: IZBANDUT Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna verilen unvan.:ATAMAN Eskiden savaşlarda işaret vermek için kullanılan büyük davul.: KÖS Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para veya armağana verilen ad. : CAİZE Eskiden Tekel idaresine verilen ad.:REJİ Eskiden tiyatroya verilen bir ad.:TEMAŞAHANE Eskiden trajediye verilen ad.:HAİLE Eskiden tuğgeneral.:MİRLİVA Eskiden Türk’e yabancı olan kimse ve topluluklara verilen ad. : TAT Eskiden ücret karşılığı ölünün arkasından ağlayan kadın.:NAYİHA Eskiden üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri,parşömen. : TİRŞE Eskiden vezir konaklarındaki bir bölüm müstahdeme verilen ad.:ZOBU Eskil. : ARKAİK Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan.:ESİR Eskimiş giyecek.:ALIK: ALAK Eskimiş,üzerinden zaman geçmiş,kronik. : MÜZMİN Eskimoların buzdan kulübeleri. : İGLO : İGLU Eskimoların kendilerine verdiği ad. : İNUİT Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. : EPE : FLÖRE Esmer açık kestane renginde olan.: KONUR Esmer,açık kestane rengi rengi.:KANUR Esnaf kuruluşu. : LONCA Esnek dokunmuş ipekli yada yünlü bir kumaş. : JARSE Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit nargile.: KABAK Eş anlamlı. : SİNONİM Eş basınç. : İZOBAR Eş zamanlı olmayan.: ASENKRON Eş zamanlı.: SENKRONİK Eş,zevce. : REFİKA Eşcinsel kadın. : LEZBİYEN Eşek binmeliği. : SEMER Eşek eyeri.: PALA Eşek yavrusu. : SIPA Eşek. : KARAKAÇAN: MARSIVAN Eşey bezi. :GONAT Eşeylik kazanmış böceğin son biçimi.:İMAGO Eşeysiz bölünme. : AMİTOZ Eşgüdüm.:KOORDİNASYON Eşik. : SÖVE Eşit. : MÜSAVİ Eşkenar dörtgen. : MAİN Eşya üzerindeki mikrop veya ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan. : ETÜV Eşyanın üzerini işlemek için kullanılan sedef,plastik,metal vs malzemeden yapılmış parlak ve yassı plaka. : PAYET Eşyaya vurulan damga.:EN Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi. : USTUFATO Et haşlanırken su üzerinde biriken tortu.:KEF Et kesimi yortusu. : APUKURYA Et yemez. : VEJETARYEN Etek ceketten oluşan iki parçalı kadın giysisi. : DÖPİYES Etek ucuna doğru genişleyen. : EVAZE Etene,son. : MEŞİME : EŞ Eter. : LOKMANRUHU |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Eti beyaz ve lezzetli bir balık.:SUDAK
Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.:LEVREK Eti için avlanan bir deniz kabuklusu.:LANGUS Eti için avlanan,pavuryaya benzer küçük su hayvanı.:ÇAĞANOZ Eti yenen bir çeşit mürekkep balığı. : KALAMAR Etiket. : PAFTA Etiyopya’nın para birimi. BİRR Etken,yapan. : AMİL Etkime. : TESİR Etli lahana yemeği.:KAPUSKA Etli,yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı yenen lahana cinsi. : ALABAŞ Etnik. : BUDUNSAL Etoburların gelişmiş dönemlerinde kalın bağırsaklarında yaşayan tenya türü.:EKİNOKOK Ev halkı,aile. : HORANTA Ev makarnası. : ERİŞTE Ev.:BEYT Evde kalmış kız. : KALIK Evlek. : MAŞALA Evlenme.:İZDİVAÇ Evlerin önündeki taşlık. Üstü kapalı balkon : SUNDURMA Evlerin önüne oturmak için taş ve çamurdan yapılan set.: SEKİ Evren bilim. : KOZMOLOJİ Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan öğreti.:HİLOZOİZM Evrensel alıcı kan grubu. : AB Evrensel hayat enerjisi anl***** gelen,çok eski bir Japon sağlık tekniği.: REİKİ Eyer örtüsü. : ÇAPRAK : ŞAPLAK Eytişim. : DİYALEKTİK Ezgi,makam. : TERANE Ezgi.:MELODİ Ezici.:KAHİR Ezilmiş havuç içine fındık,şeker vs eklenerek yapılan bir tatlı türü.: CEZERYE |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
F
Fabrika yapımı her türlü kumaş,bez gibi dokumalar. : MANİFATURA Fahri.:ONURSAL Faizler. : FERAİZ Fal. : BAKI Falez.:YARIYAR Farazi. : HİPOTETİK Farbala,fırfır.: FARBA Farsca’da tat,çeşni,tadılacak şey. : MEZE Fas’ın plaka işareti. : MA Fas’ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi. : MAROKEN Fas’ta sultanı devirmek isteyen kimseye verilen ad.:RUGİ Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : AVNİ Favori,/gözde sporcu.:AS Faydalar. : MENAFİ Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı. : ASU Fedai. : SERDENGEÇTİ Felç,inme. : NÜZUL : AKATİZİ Felç.: PARALİZİ Felçli. : MEFLUÇ Feldispat,kuvars,mika ve ortoklaz minerallerinden birleşmiş,türlü renkte billursu,çok sert bir kayaç.: GRANİT Felsefe,bilgelik. : HİKMET Felsefede bir durumdan diğerine geçiş. : OLU Felsefede değişebilen,geçici nitelik.:KİP Felsefede nesnenin kendisi.:NUMEN Felsefede seçmecilik.: EKLEKTİZM Felsefede,belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen,yalnızca sınırlı,dar bir çevreye aktarılan her türlü bilgi,öğreti.:İÇREK Ferman : YARLIK Feryat.:VAVEYLA Fesleğen’de denilen,yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi. : REYHAN Fethiye ilçesi yakınlarında,doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy ve ada.:KATRANCI Fıçı biçiminde Libya davulu. : NEVBET Fıçıcı keseri. : BARDA Fıkıh bilgini.:FAKİH Fıkra.:ANEKDOT Fındık ve Antep fıstığı veya meyve konservesi katılmış sertçe veya daha yumuşak pişmiş şeker hamuru.:NUGA Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan ve soyu tükenme tehlikesi gösteren,uzun gagalı bir kuş. : KELAYNAK Fırfır.: FARBALA Fırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek. : ISIRAN Fırınları temizlemekte kullanılan ucuna bez sarılı uzun sırık.:ESE Fışkıran su.:DAFİK Fışkırma. : FEVERAN Fidan,yeni dikilmiş fidan.:DİKME Fide dikilirken kullanılan ucu çatallı çubuk. : DİKEÇ : DİKELEÇ Fide veya fidan dikilen yer.:ARIK Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü.:TAVA Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak. : TAVA Fihrist. : KATALOG Fiiller,eylemler anlamında eski söz. : EFAL Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri,bağfiil.: ULAÇ Fildişi kıyısı plakası. : Cİ Filika büyüklüğünde bir deniz teknesi,küçük vapur,istimbot. : ÇATANA Filipinler’de yetişen,dokuma maddesi elde edilen bir tür muz ağacı.:MANİLA KETENİ Filipinlerde yetişen ve Manila keneviri adlı elyafı veren muz türü. : ABAKA Filistin Direniş Hareketi. : İ NTİFADA Filizlenmek.:CÜCÜKLENMEK Film seslendirmelerinde,tiyatro oyunlarında hareketlere uygun seslerin özel bazı yöntemlerle çıkartılması işlemi.:EFEKT Filmin başlangıç yazıları. : JENERİK Filmin kurgusu açısından bir bütün oluşturan plan dizisi.:SEKANS Finlandiya parlamentosuna verilen isim. : EDİSKUNTA Finlandiya’da göl.:İNARİ Finlandiya’nın plaka işareti.:SF Fistül.:AKARCA Fiyatların düşmesini önlemek için ürünlerin piyasaya sürülmeyip tahrip edilmesine verilen ad:DARDANİZM Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu.:OPTİK Fizikte bir iş birimi. : JUL Formika görünümlü sunta .: SUNTALAM Fosforun simgesi. : P Fotoğraf duyarlığını belirten sayısal değer. : ASA Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden oluşan elek.:TRAM Fransa’da 18. yüzyılın başında çok geçerli olan,kavisli çizgileri bol,gösterişli bir bezeme üslubu.:ROKOKO Fransa’da bir ırmak. : AİM Fransa’da bir idari bölge.: AİN Fransa’nın güneybatısında planlama bölgesi.:AKİTANYA Fransa’nın kuzey yarısında konuşulan Roman dili lehçeleri. : OİL Fransa’nın plakası. : FR Franz Kafka’nın sevgilisi. : MİLENA Frengi. : SİFİLİS : ŞANKR Frengiye benzer bir hastalık. : PİAN Futa. : KİK Fütüvvet şeyhi.:AHİ Füzeli mermi veya makinelerin,havaya fırlatılmak için üstüne yerleştirildikleri eğik destek.:RAMPA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
G
Gabon’da yetişen zakkumgillerden bir ağaç.:İBOGA Gaetano Donizetti’nin bir operası. : RİTA Gaf,:POT Gagasındaki deliklerden rüzgar estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu. :MUSİKAR Galeta ununa bulanarak yağda kızartılan bir çeşit köfte,patates v.s.:KROKET Galeta ununa bulanarak yağda kızartılmış pirzola.: KOTLETPANE Gambiya’nın para birimi. : DALASİ Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad.: GENOM Gana’nın para birimi.: SEDİ Gayrı müslim mezarlığı. : MAŞATLIK Gayrı,başka anlamında eski sözcük. : SİVA Gaz söktürücü bir bitki./ Hoş kokulu ve baharlı meyveleri anason gibi yemeklerde ve içkilerde tat verici olarak kullanılan otsu bitki. : REZENE Gazel ve kasidenin ilk beytine verilen ad. : MATLA Gazete,dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni.:MİZANPAJ Gazete.:CERİDE Gazetecilik dilinde uydurma habere verilen ad. : ASPARAGAS Gaziantep ve Kayseri yöresine özgü,yoğurt tatlısına benzer bir hamur tatlısı.:NEVZİNE Gaziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi.: RUMİ Gaziantep yöresine özgü bir cins çörek.:KAHKE Gaziantep yöresine özgü bir halkoyunu. : AŞEY Gaziantep yöresine özgü bir tür kebap. : CARTLAK Gazinolardaki ilgi çekici,eğlendirici gösteri:. ATRAKSİYON Gazların hareketini inceleyen fizik bilimi dalı.:AERODİNAMİK Gebe inek. : AVGAN Gebre otu. : KAPARİ : KEBERE Gece korkusu.: NYCTOFOBİ Gece ve gündüzün eşitliği. : EKİNOKS Gece ziyafetlerinde,galalarda ve gece eğlencelerinde erkeklerin giydikleri,önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı takım elbise.: SMOKİN Gece. : TÜN : ŞEB Geceler anlamında eski sözcük. : LEYAL Geceleri sık işeme. : NİKTÜRİ Geceleyin söylenen ağır ve feryatlı türkülerde uygulanan bir halk ezgisi. : TATYAN Geceleyin, ateş çevresinde genç erkeklerin davul, zurna eşliğinde oynadıkları bir halk oyunu.: SİNSİN Gecelik,gömlek,peçete yapımında kullanılan bir tür ince,yıkanabilir pamuklu kumaş.:ŞİLEBEZİ Geçen yıl.:BILDIR Geçerli,akan. : CARİ Geçici,yeterli etkinliği olmayan. : PALYATİF Geçim. : MAİŞET Geçimini orman ürünlerinden sağlayan köylü. : ÇITAK Geçişme.: OSMOS Gedik,yarık. : RAHNE Gelecekçilik.:FÜTÜRİZM Gelen evrak. : VARİDE Gelenek. : ANANE Geleneksel Anadolu konut mimarlığında,ahşap yapılardaki çıkmaların altına çaprazlamasına konan dikdörtgen kesitli destek.:ELİBÖĞRÜNDE Geleneksel Türk evlerinde bulunan raf. : TEREK Gelibolu yarımadasında eskiçağ kenti.: İDAİON Gelibolu yöresinde kadınların boydan boya örtündükleri bir tür çarşaf.:ALAVURA Gelin başlığı. : KEPEZ Gelin çiçeği.:KALA Gelin tacı.:KALAK Gelincik çiçeği. : KIZALAK : KALA Gelincik.: ARS Gelinin çeyizi.:DÜRÜ Gelip çatma,girme. : HULUL Gelip geçici. :ARIZİ Gelirler. : VARİDAT Gelişigüzel toplanmış eşya. : DERİNTİ Gelişigüzel ve dayanıksız yapılmış anlamında: ÇER Gelişigüzel. : ALELITLAK Gelişme. : NEŞVÜNÜMA Gemi bordolarına,küpeştelerine açılan dörtgen biçimli delik.:LOMBAR Gemi çatmasında eğri parça.:PARAÇOL Gemi demiri.:ÇAPA.:LENGER Gemi demirinin ucundaki yassı parça.: TIRNAK Gemi enkazı,batık. : LAŞE Gemi güvertesinin enine konmuş kirişlerinden her biri. : KEMERE Gemi için,pervaneyi ters yönde çevirme.: TORNİSTAN Gemi kiralama : ISKAPARMA Gemi omurgası.:KARİNA Gemi safrası. : SABURA Gemi yada tren yatağı. : KUŞET Gemi yapılan yer.:TERSANE Gemi yapım yeri.Gemilerin yükleme ve boşaltma yapması için rıhtımlarla çevrili havuza verilen ad. :DOK Gemi zincirinin su içindeki bölümü. : KALOMA Gemici çırağı,küçük yaştaki tayfa yamağı. : MİÇO Gemici düdüğü.: SİPSİ Gemici,işçi gibi kimselerin eğlenmek için gittikleri içkili,danslı yer.:BALOZ Gemicilerin eğlenmek için gittikleri içkili yer. : BALOZ Gemicilerin gayret sözü. : HEYAMOLA Gemicilikte halat germe. : TİZE Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha.:ARMADURA Gemide hareket halinde bulunan bir halatın veya zincirin,bir an durdurulması için verilen komut.: ABOSA Gemide hava bacaları. : MANİKA Gemide tayfa başı. : LOSTROMO Gemide teslim satış. : FOB Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığı direk.:NOEL AĞACI Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. : KARAVELA Gemilerde kullanılan demir halka. : ANELE Gemilerde kullanılan küçük su fıçısı. : KARTEL Gemilerde mizana direğinin gerisindeki yelken. : RANDA Gemileri bağlamakta kullanılan üç yada dört kollu halat. : YOMA Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden ötekine geçirmek için yapılan ara havuz. : LOK Gemileri iskele,rıhtım veya şamandıraya bağlamaya yarayan kalın halat. : PALAMAR Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan bir tona eşit birim.:TONİLATO Geminin saatteki hızını ölçen alet. : PARAKETE Geminin arkası. : PUPA Geminin bağlı olduğu limanın adı yazılan düz veya yuvarlak kıç bölümü :AYNALIK. Geminin başka bir gemiden veya kıyıdan uzaklaşması.:AVARA Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken.: FLOK Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler.:KANA Geminin en geniş yeri. :MASTURİ Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. : BANDIRA Geminin içindeki en alt bölüm.: SİNTİNE Geminin ön tarafı. : PRUVA Geminin rüzgar alan yönü. : ORSA Geminin rüzgar üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme,bazısını germe işlemi. : TİRAMOLA Geminin yan kısmı.:BORDA Geminin zincirini toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması :APİKO Genç yanardağların çevresinde,karbondioksit ve metan gazı ile çeşitli hidrokarbon gazları sızdıran yarık veya delik.:MOFET Genç,toy. : TORLAK Genelev işleten kadın,mama.:ÇAÇA Genelge. : TAMİM Genellikle 12 Martta görülen,Batı Karadeniz’e özgü şiddetli bir fırtına.:HUSUM Genellikle altına gömlek veya bluz giyilen örgü kazak.:SÜVETER Genellikle bayramlarda konuklara ikram edilen kokulu bir çörek.:NOKUL Genellikle beyaz renkli ve damalısı da olan cilalanabilen billurlaşmış kireç taşı. : MERMER Genellikle bir çok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı.:SABO Genellikle bir traktörün arkasına monte edilen ve zemini derince kazmaya yarayan alet.:RİPER Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tatlı bisküvi. : KEDİDİLİ Genellikle eski bir sanat yapıtının,bir yazıtın çizilerek veya boyanarak yapılmış kopyası.:RÖLÖVE Genellikle gece kulüplerinde,pavyonlarda genç bir kadının müzik eşliğinde dans edip soyunarak yaptığı gösteri.: STRİPTİZ Genellikle giysinin yaka,kol,etek çevresine kendi kumaşından veya başka kumaştan geçirilen ince şerit.: BİYE Genellikle gömlek yapmakta kullanılan,çizgili ve ince bir pamuklu kumaş.:ZEFİR Genellikle güneşten korunmak için bir yerin üzerine gerilen bez,naylon v.s.’den yapılmış örtü.:TENTE Genellikle hamsi veya sardalye balığından yapılan zeytinyağlı ve tuzlu balık ezmesine verilen ad. : ANÇÜEZ Genellikle haşlandıktan sonra salata olarak yenilen,deniz kenarlarında ve tuzlu topraklarda yetişen otsu bir bitki.:DENİZ BÖRÜLCESİ Genellikle Hindistan’da dokunan,özel motifleri olan değerli bir yün kumaş. ŞAL : Genellikle kadınların denize girerken saçları ıslanmasın diye kullandıkları başlık.:BONE Genellikle kahveyle birlikte yenilen bir tür çikolata. : TRÜF Genellikle kışın akan,yazın kuruyan küçük çay : DERE Genellikle kürkten yapılmış omuz atkısı : ETOL Genellikle ölçü aygıtlarında gösterge çizelgesi. : SKALA Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü.:SEREMONİ Genellikle şeker hastalarının kullandığı tatlandırıcı : SAKARİN Genellikle topla yapılan yaylım ateş. : SALVO Genellikle uluslar arası bir serginin yapımcılığını üstlenen kişi. : KÜRATER : KÜRATÖR Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık. : BERİBERİ Genellikle Venedik’te kullanılan bir kayık.:GONDOL Genellikle yakmak için kullanılan iri saman.: KES General veya amiral aşamasındaki askerler.:ERKAN Geniş açılı manzara. : PANORAMA Geniş cadde. : BULVAR Geniş kulplu kap. : LENGER Geniş şal. Uzun omuz atkısı. : ETOL Geniş ve derin bilgisi olan. : MÜTEBAHHİR Geniş yapraklı bir süs bitkisi.:DEVE TABANI Geniş,engin : VASİ Genişlik. : VÜSAT Genizsi,genzel.:NAZAL George William Russell (takma adı). : AE Gerçeğin doğaya uygun biçimde yansıtılmasını amaçlayan sanat akımı.:NATÜRALİZM Gerçek olan,gerçeğe yada aslına dayanan.:OTANTİK Gerçekleşme.: TAHAKKUK Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmaya yarayan yolları aramayı öngören akıl yürütme yöntemi.:DİYALEKTİK Gerçekten,doğrusu. : FİLHAKİKA Gerekçe. : ESBABI MUCİBE Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan kimse.:ALAYLI Gerekli,lüzumlu.: BECİT Gerekli. : MUKTAZİ Gerekme,gerekçe. : İKTİZA Gerektiği zaman kullanılmak için saklanan tahıl. : ZAHİRE Geri alma. : İSTİRDAT Geri çevirme. : İRCA Gerilim yokluğu. :ATONİ Gerilmiş halatla taşıma.Getirip götürme halatı. : VARAGELE Geriye doğru uçabilen küçük bir kuş. : KOLİBRİ Gevenden çıkarılan ve kestere de denilen bir tür zamk.: KİTRE Geveze,sözünü bilmez anlamında yerel bir sözcük.:VAZALAK Geveze. : RAAT Geviş getiren hayvanlarda,dört bölümlü midenin dördüncü bölümü.: ŞİRDEN Gevrek bir elma türü.:FERİK Gevşek,iş bilmez,tembel.:SALPA Gezegen. : PLANET Gezgin samuray.: RONİN Gırtlağın ön tarafında bulunan ve salgısını kana veren bir bez.:TİROİT Gırtlaktaki aşırı ve süreğen iltihap.:LARENJİT Gidiş. : AZİMET Gine’nin para birimi.: SİLİ Giresun yakınlarında bir burun. : YOROZ Giriş müziği. : PRELÜD Girişik bezeme. : ARABESK Girit’in efsanevi kralı. : MİNOS Gitar eşliğinde seslendirilen Portekiz halk şarkısı. : FADO Giyim eşyası alanında uzmanlaşmış moda desinatörü.:STİLİST Giyim süslemede,şapka,çanta ve sepet örmede kullanılan parlak ve renkli şerit.: RAFYA Giysi kesimi,kesimle verilen biçim. : KUP Giysi. : LİBAS: ESVAP : FİSTAN Giysinin kenarına paralel olarak yapılan kendi kumaşından süs. : BİYE Gizemcilik.: MİSTİSİZM Gizemli eski yazı.:RUNİK Gizleme,örtme.: SETR Gizli oyun.:DALAVERE Gizli yer,köşe bucak. : TUN Gizli,saklı,gizlenmiş.:PİNHAN Gobene’de denilen bir balık. : TORBİL Gomalak’da denilen ve cilacılıkta kullanılan hayvansal kökenli reçine.:ŞELLAK Gonçarov’un,uyuşuk ve iradesiz bir toprak sahibinin portresini çizdiği ünlü romanı.:OBLOMOV Gondol’a benzer kayık. : PEREME Gondolcu şarkısı.:BARKAROL Göçebe ve yarı göçebe Türkmenler arasında,genellikle ölülerin ardından söylenen ağıt ve bozlağa benzer türkü. : YAKIM Göçebe,eti için avlanan bir kuş. : ÇULLUK Göçebelik:. BETAET |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Göçücü balıkların Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması. : ANAVASYA
Göçücü balıkların Karadeniz’den Akdeniz’e geçmesi. : KATAVASYA Göğün en yüksek katı.: ARŞ Göğüs kafesinin iç yüzünü kaplayan ve akciğerleri saran zar.:PLEVRA Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgı bezi.: TİMÜS Göğüs zarı. : PLEVRA Göğüs,bağır.:DÖŞ: TORAKS Gök bilim.:ASTRONOMİ Gök boşluğu.:CEVV Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.:USTURLAP Gök gürültüsü korkusu.: BRONTOFOBİ Gök yakut. : SAFİR Gökçeada’da yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. : AVLAKA Gökçeada’nın eski adı. : İMROZ Gökkuşağı,eleğimsağma. : ALAİMİSEMA : ALKIM Gökova körfezi kıyısında turistik bir belde.:AKYAKA Gökova körfezinin güney kıyısında doğal güzelliğiyle ünlü bir koy.:BÖRDÜBET Göktaşı. Taş meteorit. : AEROLİT Gökteki ay. : MAH Gökyüzü. : ASUMAN Gölge. : SAYE Gölgede kalan taraf.: KUZ Gölgeler. : ZILAL Gölgelik. : TENTE Gölgelik.: SAYEBAN Gölleri inceleyen bilim dalı. : LİMNOLOJİ Gömlek. : KAMİS Gönderme , yollama. : İRSAL Gönderme kağıdı. : İRSALİYE Gönlü rahat.Sessiz,sakin. :ASUDE Gönül alıcı davranış, kompliman.:CEMİLE Gönül alma.: TALTİF Görevi sadece şarap dağıtmak olan garson.:SOMELİYE Görgülü,terbiyeli,olgun kimse. : ÇELEBİ Görgüsüz.:CUDAM Görkem,ihtişam,şatafat,tantana.:DEBDEBE.:ŞAŞA A Görme. : RÜYET Görsel sanatlar ve müzik alanlarında,1960’ların sonlarında NewYork kentinde ortaya çıkan,biçimde aşırı sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunan akım.:MİNİMALİZM Görsel sunumu içeren özel dosya.:PORTFOLYO Görülen alemin ötesi.: MAVERA Görüngü bilimi. :FENOMENOLOJİ Görüntüleme.: KLİP Gösterge bilimi. : SEMİYOLOJİ Göstergebilim.: SEMİYOLOJİ Gösteriş,şatafat.:CAFCAF Gösteriş. :ALAYİŞ Gösteriş.:ALAYİŞ Gösterişi seven,varlıklı kimse.: KALANTOR Gösterişi ve özentisi olmayan. : BABAYANİ Gösterişsiz,sade yaşamaktan yana olan.:KALENDER Gösterme,ortaya çıkarma. : İZHAR Götürü iş yapan.: TAŞERON Götürü,toptan. : KABALA Gövde heykeli. : TORS Gövdesi , kabuğu soyulduktan sonra yenilen veya turşusu yapılan yumru köklü,beyaz çiçekli ve otsu bir bitki. : GİMİ Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz.: REBAP Gövdesi kızıl kırmızı,ayakları ve yelesi siyah renkli olan at.:DORU Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan cinsi.:ARA Göz alıcı,göze çarpıcı. : FRAPAN Göz bebeği.:HADEKA Göz çukuru. :ÇANAK Göz tansiyonu.:GLOKOM Göz.:DİDE Gözbağcı,büyücü. : RAİB Gözde iris ile billur cisim arasında bulunan boşluk. : ARTODA Gözde sarıya çalan kestane rengi. : ELA Gözdeki ağ tabaka. : RETİNA Gözdeki arpacık.:İT DİRSEĞİ Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük,aksu.:KATARAKT Göze takılan mercek. : LENS Gözle görülmeyen,yapay olarak elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım,ultraviyole.:MORÖTESİ Gözlemevi. : OBSERVATUAR Gözler,pınarlar,kaynaklar. : UYUN Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse.:CİPİ Gözleri görmeyen. : AMA Gözpınarları. : AMAK Gözün içini aydınlatıp görmek ve gözü muayene etmek için kullanılan aynaya verilen ad. :OFTALMOSKOP Gözün ön odasına kan dolması.: HİFEMA Gözüpek. : ACAR Gözyaşı ile ilgili. : LAKRİMAL Gözyaşı kanalcığı içinde oluşan taş.:DAKRİYOLİT Gözyaşı.: EŞK Gramerde çıkma durumu.:ABLATİF Gramerde özne.: SÜJE Granitle aynı kimyasal yapıda,içinde mikrolitler olan kayaç.:LİPARİT Gri renkli,sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası,katmanbulut.:STRATUS Gri veya sarı renkte,etçil bir sinek cinsi.Çulluk sineği.:YEPTİS Grip,paçavra hastalığı.:ENFÜANZA Grup,kategori. : ULAM Guatemala’nın para birimi.:KETZALİ Guatr. : GUŞA Gurbete gitme.:CELA Gurbette yaşayan.:ELGİN Gurur. : AZAMET Gübre,tezek. :KEMRE Gücenme.:İĞBİRAR Gücü tükenmiş,yorgun,bitkin.: ARGIN Gücü’de denilen ve bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak.:NİRE Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar. : İSLİM Güç vermek,güçlendirmek.:PEKİTMEK Güçlü ve gösterişli,iri yarı kadın.:BABAÇKO Güçlü,kuvvetli,sağlam. : BEKEN Güçlü,şiddetli etki. : ZARP Güçlük,sıkıntı.:MEŞAKKAT Güçsüz düşmek,yorulmak.:FARIMAK Güldürücü öyküler,fıkralar anlatıp hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyerek halkı eğlendiren kimse.:NEKRE Güleç,güler yüzlü.:BESİM Güleç.:BESİM Güler yüzlü.:BEŞUŞ Gülgillerden bir ağaç ve bu ağacın muşmulaya benzeyen yemişi. : ÜVEZ Gülgillerden bir ağaç.:ÜVEZ Gülgillerden yabani bir ağaç ve bu ağacın mayhoş yemişi.:ALIÇ Güllük körfezi kıyısında,Milas ilçesine bağlı turistik bir köy.: KIYIKIŞLACIK Gülme,gülüş.: HANDE Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın.:RÜKÜŞ Gülünç derecede dar ve kısa giyinmiş olan. : ZİBİDİ Gülüş. : HANDE Gülüt. : GAG Gümüş balığı. : ATERİNA Gümüş balığına benzer bir küçük balık. : ÇAMUKA Gümüş parlaklığında,bilinen en hafif element.: LİTYUM Gümüş parlaklığında,demir sertliğinde,kolay işlenir ve kolayca tel durumuna getirilir bir element.:NİKEL Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış.:SAVAT Gümüş,altın tellerden süsleme. : TELKARİ Gümüşbalığının küçüğü. : AFİS: İLARYA Gümüşhane ilinde,kayak merkezi olan bir dağ. : ZİGANA Gümüşhane ilinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:KARACA Gümüşhane’nın Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale. : TOMARA Gümüşhane’nin Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale.:TOMARA Gümüşhane’nin Torul ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınan 18 krater gölünün ortak adı.:ARTABEL Gün doğusundan esen hafif ve tatlı rüzgar. : SABA Gün. : RUZ Günahtan dönme.: TÖVBE Günahtan sakınma,züht. : TAKVA Gündüz sefası. : KAHKAHA ÇİÇEĞİ Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren madde. : KLOROFİL Güneş odası. : SOLARYUM Güneş.: AFİTAP.: ŞEMS Güneşin battığı yer, batı. : MAĞRİP Güneşin doğduğu yer,doğu. : MAŞRIK Güneşin doğması. : TULU Güneşin yedi rengini ayrıştıran spektroskop.: TAYFBİN Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et.:KADİT Güneşten yayılan ısı miktarını ölçmeye yarayan alet.: HELYOGRAF Güney Amerika’da yaşayan bir cins deve kuşu.: REA Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yönetsel başkenti.:PRETORİA Güney Afrika Cumhuriyetinde doğmuş veya uzun süredir orada yaşayan ve Afrikaans dili konuşan beyaz ırktan kişiler.:AFRİKANER Güney Afrika Cumhuriyetinin plakası. : ZA Güney Amerika ırmaklarında yaşayan bir balık.:DORADO Güney Amerika kemiricisi: AGUTİ Güney Amerika ormanlarında yaşayan,mavi ve yeşil metalik yansımalı bir kuş.:AGAMİ Güney Amerika yerlilerinin oklarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : KÜRAR Güney Amerika’da üretilen kaliteli bir kahve cinsi. : ARABİKA Güney Amerika’da yaban hayvanlarını yakalamakta kullanılan kement.:LASO Güney Amerika’da yaşayan büyük su yılanı. : MUSURANA Güney Amerika’da yaşayan iri kemirici bir hayvan.:PAKARANA Güney Amerika’da yaşayan uzun kuyruklu bir tukan türü. : ARAKARİ Güney Amerika’nın sıcak ve bataklık bölgelerinde yaşayan bir kuş. : HOAZİN Güney Anadolu’da yabani olarak bulunan ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen kırmızı çiçekli otsu bir bitki. : NAKIL Güney Anadolu’daki konar göçer Türkmenler arasında göç kervanını yöneten genç kıza verilen ad. : ALADORLAR Güney Ege ve Akdeniz kıyısı bölgelerimizde Çipura balığına verilen ad. :ALYANAK Güney kutbunda yaşayan bir kuş.:PENGUEN Güney ve Güneydoğu Anadolu da halk arasında domatese verilen ad. : BANADURA Güney yarımkürede bulunan parlak yıldız,Yıldırak.: SÜHEYL Güney,güney rüzgarı,kaba yel. : LODOS Güneydoğu Asya’da özellikle Laos’ta kullanılan ağızlı org. : HEN Güneydoğu Anadolu ile Irak Türk bölgesinde ezgiyle söylenen mani. : HOYRAT Güneydoğu Anadolu’da antik kent.:ZEUGMA Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilen yerli koyun ırkı. : İVESİ Güneydoğu Anadolu’ya özgü acı kahve. : MIRRA Güneydoğu Anadolu’ya özgü,çekilmiş mercimek,bulgur ve soğanla yapılan bir yemek.:KÖLÜKAŞI Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin simgesi.:ASEAN Güneydoğu Asya’da bir ırmak. : İRAVADİ Güneydoğu Asya’da yaşayan kuyruklu bir maymun.:MAKAK Güneydoğu Asya’da yaşayan yabani öküz. : BANTENG Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapımında kullanılan bir cins kamış.:RATAN Gün-gece eşitliği : EKİNOKS Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklinde koleksiyonculuk. : EFEMERA Gür erkek sesi.:DAVUDİ Gürcistan’ın başkenti. : TİFLİS Güreş meydancısı.:CAZGIR Güreşler için boğa yetiştiren kimse.:GANADERO Güreşte bir oyun.: KAFAKOL Güreşte bir oyun.:BOYUNDURUK.:KURTKAPANI.:DALMA:ÇİPE Gürgengillerden,kerestelik bir ağaç cinsi.:HUŞ Gürültü patırtı.:DAĞDAĞA Gürültü,patırtı,telaş,karmakarışık durum.: DAĞDAĞA Güven mektubu.:İTİMATNAME Güvercin kanadı. : CENAHI KEBUTER Güvercin. : KEBUTER Güverte locasının altındaki demir kol. : KASTANYOLA Güzel avrat otu.:BELLADONNA Güzel avrat otundan elde edilen ve hekimlikte yararlanılan zehirli bir madde. : ATROPİN Güzel çiçekli bir süs bitkisi. : KANA Güzel koku. : RAYİHA Güzel koku.:ARF Güzel kokular.:ITRİYAT Güzel kokulu beyaz çiçekler açan ağaççık.:FUL Güzel kokulu bir kavun türü. : ŞAMAMA Güzel kokulu çiçekleri olan tırmanıcı bir bitki.:HANIMELİ Güzel kokulu,değişik renkli çiçekleri olan bir süs bitkisi.: ŞEBBOY Güzel kokulu,sarı renkte,uzunca bir kavun türü.:TOPATAN Güzel kokulu.: ITRİ Güzel konuşma yeteneği. : NATIKA Güzel sanatlar evi.:DARÜLBEDAYİ Güzel sesli bir kuş.:İSKETE Güzel sesli ötücü bir kuş. : İSKETE Güzel sevgili. : NİGAR Güzel söyleme ve yazma yeteneği. : SELİKA Güzel söz söyleyen,konuşkan.:DİLBAZ Güzel ve faydalı şeyler.:BEDAYİ |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Güzel ve inandırıcı konuşma.:CERBEZE
Güzel yüz.:DİDAR Güzel,hoş (kadın). : RANA Güzel,hoş,nefis.: OFLAZ Güzel,ince,zarif kadın.Ceylan.: AHU Güzel,iyi kadın anlamında kullanılan bir sözcük : HASNA Güzel,sevimli insan.:GÖKÇEK Güzel. : NİK Güzeli en üstün,en yüce değer sayan kişi.:ESTET |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
H
Haberci,ulak. : KARAKULAK Haberleşmeye yarayan bir tür süratli vapur.: AVİZO Habeş piskoposlarına verilen ad. : EBUNA Habeş soylusu. : RAS Habeş Yahudi’si.:FLAŞA Hac sırasında kesilen kurban.: HEDİ Hacim,oylum. : CİRİM Haç : ÇARMIH Hafıza kaybı : AMNEZİ Hafif esinti.:İPİLTİ Hafif kadifemsi bir görünüş kazandırılmış sığır derisi. : NUBUK Hafif yağmur,serpinti.:ÇİLENTİ Hafif yaralama : HACAMAT Hafniyum’un simgesi. : HF Haiti kökenli bir dans ve müzik.:MAMBO Haiti kökenli,rumba ve çaça’ya benzeyen bir dans.: MAMBO Haiti plakası. : RH Hak ve adalete uygunluk.: NASFET Hakim,başat,başta gelen.:DOMİNANT Hakkı devretme.: TEMLİK Haksız olarak alınan toprak,mal. : ASABALIK Haksızlık,kıygı. : GADR (GADİR) Hala.:BİBİ : ÇİÇE Halat gibi örülmüş iplik çilesi. : TURA Halat ucu.: ÇIMA Halat yumağı.: RODA Halatların dikişlerinde kullanılan demir veya ağaç kama.: KAVELA Halatta kaymayı önleyen bir düğüm biçimi.:KROPİ Halı dokuma tezgahı.:ISDAR Halı ve jakar dokuma sanayinde çözgü ipliği. : KORD Halı veya kilim dokunan tezgah. : ISDAR : ISTAR Halı,kilim veya bez dokuma tezgahı. : HAMA: HANA Halıcılıkta iplik düğümlerini sıkıştırma topağı. : KİRKİT Halk arasında yaban arısına verilen ad. : SARICA Halk arasında ekini biçilip kaldırılmış tarlaya verilen ad. : KOZAN Halk arasında Eylül ayına verilen ad.:VERİMAY Halk arasında hindiye verilen ad. : CULUK Halk arasında,herkesin söylediğini yapan,iltifat meraklısı kimseye verilen ad.:EFELEK Halk bilgisi.:FOLKLOR Halk dilinde etek anlamında kullanılan sözcük.: YEKTE Halk dilinde abla.: MADAMA Halk dilinde acı pul biber. : İSOT : ISIOT Halk dilinde ağıl.: ARKAÇ Halk dilinde atasözüne verilen ad. : ORAÇLAMA Halk dilinde avare,işe yaramaz.:AVARA Halk dilinde babanın kız kardeşi,hala. : EME : EMETİ: BİBİ Halk dilinde badem. : PAYAM Halk dilinde bahane. : MAHNA Halk dilinde boşboğaz,söz taşıyan. : YALAK Halk dilinde büyük heybe.:ARTMAK Halk dilinde çay demliğine veya küçük güğüme verilen ad.: HALASTAR Halk dilinde çekül sözcüğünün aldığı biçim.:ŞAVUL Halk dilinde çoban köpeği.:KARABAŞ Halk dilinde çuvala verilen ad.:KELETE Halk dilinde dikenlik anlamında kullanılan sözcük.:SİYEŞ Halk dilinde dilsiz.:TAT Halk dilinde ekilmeden bırakılmış tarlaya verilen ad. : KEN Halk dilinde kardeş. : KADA Halk dilinde kemik veremi.:AKARCA Halk dilinde kertenkeleye verilen ad.:ELÖPEN Halk dilinde keser.:KERKİ Halk dilinde kır lalesine veya gelincik çiçeğine verilen ad.: PAMPAL Halk dilinde klitoris,bızır.:DILAK Halk dilinde köylerde hekimlik yapan kimselere verilen ad.:OTÇU Halk dilinde küme,topluluk anlamında kullanılan sözcük.:ÇOM Halk dilinde lor peynirine verilen ad. : ÇOMA Halk dilinde mısır.:LAZUT Halk dilinde mızıkçı,yaygaracı,gürültücü anlamında kullanılan sözcük.:KACARA Halk dilinde minnet.: MÜDANA Halk dilinde mutfağa verilen ad.:TAKANA Halk dilinde otlak.:ÖRÜ Halk dilinde parıltı.: IŞILAK Halk dilinde pestil.: BASTIK Halk dilinde sazlık yer.: KOVALIK Halk dilinde sebze bahçesi.:AVAR Halk dilinde semavere verilen ad.:KAVAZ Halk dilinde semizotuna verilen ad. : PİRPİRİK Halk dilinde serçeye verilen ad. : DARICAN Halk dilinde sincap.:ÇEKELEZ Halk dilinde sperm,meni. : ATMIK Halk dilinde şaka anlamında kullanılan sözcük.:HORATA Halk dilinde şarbon hastalığına verilen ad. : YAKMA Halk dilinde Temmuz ayı.: ORAKAYI. Halk dilinde termometreye verilen ad.:ISIKERTE Halk dilinde yabani tereye verilen ad : ISPATAN Halk dilinde yanık,yırtık.. : YİRİK Halk dilinde yenge anlamında kullanılan sözcük. : BULA Halk edebiyatında aşk,özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türü.: GÜZELLEME Halk edebiyatında mahlas anlamında kullanılan sözcük.:TAPŞIRMA Halk edebiyatında uyağa verilen ad. : AYAK Halk hekimliğinde gaz söktürücü ve antiseptik olarak kullanılan,aynı zamanda kimi yiyeceklere de katılan bir cins ceviz. : MUSKAT Halk oylaması.: REFERANDUM Halk tarafından sevilme,tutulma. : POPÜLARİTE Halk,topluluk.:CUMHUR Halkalar geçirilerek yapılmış veya zincirden örülmüş zırh.:CEBE Halojenler gurubunun dördüncü ametali olan yalın cisim. : İYOT Halterde kaldırılması gereken alet. : BAR Ham demir madeninin eritildiği büyük ocak,fırın.:HADDEHANE Ham deriden yapılan köylü ayakkabısı.:ÇARIK Ham ile olgun arası. : ALASULU Ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse.:KAZAZ Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş. : SOF Ham keten rengi. : EKRU Ham olarak yenilen badem,erik,kayısı gibi yemişler.:ÇAĞLA Ham üzüm. : KORUK Hamal semeri. : ARKALIK Hamalların yük taşırken kullandıkları arka yastığı.:ARKALIK Hamam böceği.:KAKALAK Hamam. : YUNAK Hamamda kese yapan erkek. : TELLAK Hamamlarda musluk altında bulunan ve su biriktirmek için kullanılan mermer veya taş tekne.:KURNA Hamle.: SAVLET Hamsi,Sargan gibi küçük balıkları tutmakta kullanılan balık ağı : BARABAT Hamsigillerden bir balık. : TİRSİ Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta.: BİNİT Hamur açılırken tezgaha yapışmaması için serpilen un.:UĞRA Hamur açılırken yapışmaması için un serpmek.:UĞRALAMAK Hamur tahtası. : SENİT Hamur teknelerini kazımaya yarayan araç.:ISIRAN Hamuru ovalayarak yapılmış kırıntılarla pişirilen çorba. : OVMAÇ Hamurun fırına verilmeden önce dinlendirildiği , üzerinde bekletildiği tahta. : PASA Hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir tür tatlı.:AKITMA Hanay. :AVLU Hanım,hanımefendi.:BANU Hanigiller familyasından bir balık türü.: LAKOZ Hanigillerden bir balık türü.:ORFOZ Hanigillerden,Akdeniz ve Ege’de yaşayan lezzetli bir balık.:LAHOS Hap. : DRAJE Haraç.:BAÇ Hare.Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. : MENEVİŞ Hareket etmeyen,kımıldamayan,sakin.:DİNGİN Harfler,kısaltmalar kümesi. : LOGO Harfler.:HURUFAT Harita çıkarmaya yarayan bir aygıt.: PLANÇETE Haritacı.: KARTOGRAF Haritasını çıkarmak için bir araziyi üçgenlere bölme işi. : NİRENGİ Harman aktarma ve sap yükleme işlerinde kullanılan tarım aracı.Dirgen.Yaba : ANADUT . Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak,çöp ve samanla karışık tahıl taneleri.:BADAS Harman yerlerindeki hububat döküntülerini toplayan kişi. : AFARACI Harran ovasında ünlü bir ören yeri. : SOGMATAR Harzemşahların ilk hükümdarı.: ANUŞTİGİN Has ekmek. : FRANCALA Has,mahsus. :ÖZE Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj.: ILISU Hasattan sonra tarla veya bahçelerde kalan ürünleri toplama.:BAŞAKLAMA Hasırdan örülmüş kulplu torba.:ZEMBİL Hasırotu,saz,kamış.: KOFA Hasta dinleme aleti. : STETESKOP Hasta. : SAYRI : BİMAR Hastalığın bedene yerleşmesi.:RES Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde. : ANTİKOR Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde.:ANTİKOR Hastalık nöbeti,kriz. : AKSE Hastalık,dert.: ÇOR Hastalıklar bilimi. : PATOLOJİ Hastalıklar. : EMRAZ Hastalıkların kimyasal maddelerle tedavi yöntemi.:KEMOTERAPİ Hastalıkların nedenini araştıran bilim. : ETİYOLOJİ Hastalıktan sonraki iyileşme. :İFAKAT Hastanelerde perhizsiz hastalara etlisi tatlısıyla verilen tam yemek.: ALTIDAN Hastanın veya yakınlarının,onun daha önce geçirmiş olduğu hastalık ve sağlık durumları hakkında hekime verdiği bilgilerin tümü.: ANAMNEZ Hat sanatında birkaç kağıdın,suları ters yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen mukavva.:MURAKKA Hata ,/ hatalı pul. : ERÖR Hatay ili Reyhanlı ilçesinde arkeolojik höyük. : AÇANA Hatay yöresine özgü,cevizli bir hamur tatlısı.:KEREBİÇ Hatay yöresine özgü,yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.:ARGUN Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Tel Açana’da denilen ünlü höyük.:ALALAH Hatıra,yadigar. : ANDAÇ Hatırlayan. : ANAN Hava basıncını ve dolayısıyla bir yerin yüksekliğini ölçen alet,basınç ölçer.:BAROMETRE Hava basınç birimi.: BAR Hava korkusu. : AEROFOBİ Hava yutma. : AEROFAJİ Havacı bülteni. : NOTAM Havada oksitlenmeyen bir element.:KROM Havada on milyonda bir oranında bulunan bir asal gaz. : KSENON Havadaki toz taneciklerini ölçmeye yarayan araç.:AEROSKOP Havadar. : YELEÇ Havagazı lambasının ucu. : BEK Havai. : YELEME Havari.:APOTR Havaya fırlatılan bir plakanın vurulması ilkesine dayanan atıcılık dalı.: TRAP Havuca renk veren madde. : KAROTEN Havuç. : YEREGEÇEN Havuç.: YEREGEÇEN Havuz,göl,akarsu,deniz,okyanus gibi sulara ait ekosistemlerin herhangi bir derinliğindeki su tabakalarında,su hareketiyle sürüklenen veya yavaş olarak yüzen,hayvan ve bitkilerden oluşan mikroskobik büyüklükteki organizmalar. : PLANKTON Hawai adalarına özgü gitara benzer dört telli çalgı. : UKULELE Hawai inanışında savaş tanrısı. : KU Hawai’de karşılama veya uğurlama anısı olarak verilen,çiçekten yapılmış kolye.:LEY Hayal. : İMGE Hayat hikayesi.:BİYOGRAFİ Haydut,eşkıya. : ŞAKİ Haylaz,serseri. : NABEKAR Hayvan bilimci. : ZOOLOG Hayvan boyunduruğu. : TASMA Hayvan çulu.ALIK Hayvan derisinden yapılmış kırbaç.:ÇAVUN Hayvan korkusu.: ZOOFOBİ Hayvan pisliği.:TERS Hayvan postundan başlık. : KALPAK Hayvan vebası. : MALKIRAN Hayvan yavrusu.:BALAK Hayvan,balık,sebze,meyve gibi yiyecekleri,yerinden getirerek toptan satan kimse.:MADRABAZ Hayvanca duygu.:BEHİMİ Hayvanı avcılığa alıştırma. : BAV Hayvanı otlatmak. : OTARMAK Hayvanın bir yanındaki yük.:TAY Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek.:DUŞAK Hayvanlar veya hayvan yaşamı ile ilgili Yunanca öntakı: ZOO Hayvanlara yedirilen bir çayır bitkisi./Bir tür sümbül. : NARDİN Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip.Hayvan bağlanan ip. : ÖRK Hayvanları nallayan kimse.:NALBANT Hayvanların beğenmeyerek yemedikleri iri kalbur üstü taneler. : İRİNTİ Hayvanların eskiyen nallarının çivilerini değiştirme işlemi.: KAYAR Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi dokularından yada bitkisel yosunlardan elde edilen saydam ve renksiz bir madde.:JELATİN Hayvanların saman,ot,mısır sapı gibi kışlık yiyeceği.: ALAF Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap.: YALAK Hayvanların,özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.:AKITMA Hazır. : AMADE: ANIK Hazreti Muhammed’e yardım eden ve İslamiyet’in yayılmasına hizmet eden kimseler.:ENSAR Hazreti Muhammed’in aile üyelerine verilen ad. : ALİABA Hazreti Ebubekir’in lakabı.:ATİKA Hazreti Muhammed’in hayatını anlatan kitap. : SİYER Hazreti Muhammed’in siyah renkli sancağının adı. : UKBA Hecelerin uzunluk ve kısalık,kapalılık yada açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan Divan Edebiyatı nazım ölçüsü. : ARUZ Hediye verilen levha. : ŞİLT Hediye,bahşiş. : ATİYYE Hekim,otacı.:DİRGER Hekimlik taslama.: OLÇUM Hekimlikte iştah açıcı olarak kullanılan bir bitki. : KANTİYANE Hekimlikte kullanılan,sütleğengillerden bir bitkinin verdiği zamk ve özsu.:TIGALA Hektar. : HA Hele,özellikle. : BAHUSUS Hem ısıtmaya,hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası.:KUZİNE Henüz mayalanmamış üzüm suyu. : ŞIRA Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm.:KORUK Her biri başka perdede bir sıra kamış düdük,musikar.:MISKAL Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca ortaya bir söz çıkacak biçimde düzenlenmiş manzume.: AKROSTİŞ Her iki küreği bir kişi tarafından çekilen ve birden üç çifteye kadar küreği bulunan savaş gemisi filikası. : PATALYA Her şeyin evveli,tazesi,turfanda. : REYAN Her tür organik yağa verilen ad. : LİPİT Her tür organik yağa verilen ad.: LİPİT Her türlü gösteriş ve dünya kaygılarından uzak kalmayı öğütleyen Sünni tarikatı.:MELAMİLİK Her yanı görmeye elverişli,camlı çatı katı veya taraça,kule.: CİHANNÜMA Her yiyeceğe canı çeken. : EKTİ Her zaman olduğu gibi.:BERMUTAT Her zaman.:DAİMA Herek.:İSPALYA Herhangi bir kişinin, malın yada durumun niteliklerini öğrenmek için toplanan bilgi. : RANSEYMAN Herhangi bir değerli taş yada metali sabitleştirmekte kullanılan yapışkan madde. : ROKELA Herhangi bir eserin tanıtılması,okunması,yorumlanması veya bir sanatçıyı anma amacıyla düzenlenen toplantı.: MATİNE Herhangi bir nedenle armağan kabul edenin vermek zorunda olduğu karşılık.:AVİYET Herkes tarafından kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan. : İNDİ Hesap defteri.:EVAR Hesap sahiplerine bankaca gönderilen mektup. : AVİ Hesap ve kumanda işlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre.:MATRİS Heyecan veren edebi üslup. Dokunaklı,etkili. : PATETİK Heyelan. : KAYŞA Heykel,abide anlamında yerel sözcük.:ANAK Heykel,sütun gibi şeylerin üstüne konulduğu parça,ayak,taban. : DURAÇ Hıristiyan sanatında ellerini kaldırmış dua eder durumda canlandırılmış insan figürüne verilen ad. : ORANS Hıristiyan bayramı. : YORTU Hıristiyan beyi. : TEKFUR Hıristiyan sanatında ölü İsa’nın vücudunu kollarında tutan Meryem betimlemesi. : PİETA Hıristiyan sanatında,Meryem Ana ile çocuk İsa’yı gösteren heykel veya resim.:MADONNA Hıristiyan ve Musevilerde gelinin güveye verdiği para veya mal.: DRAHOMA Hıristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler.:APUKURYA Hıristiyanlıkta ermiş.: AZİZ Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. : AFOROZ Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası.: AFOROZ Hıristiyanlıkta küçük kilise yapısı veya büyük bir kilisenin içinde bir azize adanmış ibadet yeri.:ŞAPEL Hıristiyanlıkta,ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem.:VAFTİZ Hırsızlık yapma şeklinde beliren hastalık.: KLEPTOMANİ Hırslı.:MUHTERİS Hırvatistan ve Slovakya’da bir kont tarafından yönetilen toprağa verilen ad. : ZUPA Hız ve manevra yeteneği bakımından üstün niteliklere sahip küçük savaş gemisi,muhrip.:DESTROYER Hızı saatte 120 km’yi geçen çok şiddetli ,yağmur getirmeyen fırtına. : URAGAN Hızla dönen rüzgarların oluşturduğu şiddetli siklon fırtınası. : TORNADA Hicri takvimde 22 Aralık 31 Ocak arası.Kırk günlük kış dönemi. : ERBAİN Hiç görülmemiş,alışılmamış,şaşılacak veya yadırganacak şey.Ucube.: ACİBE Hiçbir heyecan yada zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği. : ATARAKSİYA Hiçbir koşula bağlı olmayan,istediği gibi davranabilen. : ERKİN Hikaye,fıkra.:KISSA Hilal. : AYÇA Hile,düzen. : DEK: AL Hileci.:DEKBAZ Hilekar. : AYYAR Himalaya dağlarında doruk.:APİ Himalayalar’da yaşadığına inanılan “kar adam”a verilen ad. : YETİ Hindistan kökenli evcil bir sığır türü.: ZEBU Hindistan plakası. : İND Hindistan Prensesi .Raca karısı. : RANİ Hindistan Prensi. : RACA Hindistan ve Endonezya’da yetişen,kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç. : KINAKINA Hindistan ve Malezya ormanlarında yaşayan ilkel maymun. : LORİS Hindistan yarımadasında yaşayan kuyruksuz,çok uzun kollu maymunların ortak adı.:JİBON Hindistan’a özgü,güreşle ragbinin karışımı olan bir spor.:KABADDİ Hindistan’da bitkisel elyafla dokunan bir cins tafta. : DARİDAS Hindistan’da Ekber döneminde büyük eyaletlere verilen ad. : SUBA Hindistan’da kastlar halinde değil de kabileler halinde örgütlenmiş ve kültürleri Hindu olmayan yerli halk.:ADİVASİ Hindistan’da kocasının cesediyle birlikte ateşe atılan ve ermiş sayılan kadın. : SATİ Hindistan’da yetişen bir ağaç. : RİTA Hindistan’da yetişen bir bitki. : HALİLE Hindistan’da yetişen tırmanıcı bir karabiber ağacı. : BETEL Hindistan’da, bir din büyüğünün çevresinde toplananların birlikte oturup eğitildikleri yer : AKRAMA Hindistan’ın güneyinde konuşulan bir dil.:DRAVİD Hindistan’ın para birimi.:RUPİ Hinduizm,Budizm ve Caynacılığın bazı mezheplerinde Batıni (içrek) uygulamaları konu alan çok sayıda metnin ortak adı.: TANTRA Hinduizm’de servet ve iyi talih tanrıçası.:LAKŞMİ Hinduizm’in temel ilkesi olan,hiçbir varlığı incitmeme erdemi.:AHİMSA Hinduizmin en büyük tanrılarından biri.:ŞİVA Hinduların kutsal kitabı. : VEDA Hint bademi. : KAKAO Hint edebiyatında bir çeşit epik dram. : NATAKA Hint İran dil grubuna verilen ad. : ARİ Hint irmiği. : SAGU Hint kenevirinden çıkarılan esrara eskiden verilen ad.:HAŞİŞ Hint kertenkelesi.:İGUANA Hint mitolojisinde ayin içkisinin elde edildiği bitkiyi kutsallaştırma. : SOMA Hint mitolojisinde fırtına ve yağmur tanrısı. Hindistan’da Veda tanrılarının en büyüğüne verilen ad. : İNDRA Hint mitolojisinde ilk insan. : MANU Hint müziğine özgü telli bir çalgı. : VİNA Hint müziğine özgü telli bir çalgı.:SARANGİ Hint müziğine özgü yaylı bir çalgı.: SARANGİ Hint okyanusunda denizaltı dağı. : OB Hint safranı.: ZERDEÇAL Hint sülünü.:ALE Hint tanrısı. : RAMA : AGNİ Hintlilerin,bağlı oldukları tarikatı belirtmek için kül veya renkli tozla alınlarına çizdikleri işaretlere verilen ad.:TİLAKA Hiperaktif çocukları sakinleştirmede kullanılan ilaç.:RİTALİN Hipotez,faraziye.: VARSAYIM Hiroşima’da atomdan sağ kurtulanlar. : HİBAKUŞA Hisse senedi,tahvil,yabancı para gibi değerli kağıtları daha karlı görülen başka kağıtlarla değiştirme işi.: ARBİTRAJ Hisse senedi. :ESHAM Hitabet sanatı.:RETORİK Hitit mitolojisinde gökyüzü krallığının ilk yöneticisi. :ALALU Hititlerde arazi fiyatlarının saptanmasında kullanılan bir ölçü birimi. : İKU Hititlerin Anadolu da yerleştikleri ilk kent olan ve günümüzde Kültepe olarak adlandırılan yer. : NEŞA Hititlerin akıl ve bilgelik tanrısı.: AYA Hizip. : KLİK Hizmet belgesi.:BONSERVİS Hizmet eden.Sadık,dost. : HADİM Hokkabazların kullandıkları tahta maşa.:ŞAKŞAK Hollanda’nın para birimi.:FLORİN Honduras’ın para birimi.:LEMPİRA Hong Kong’un plakası. : HK Hor görmek. : KARAMAK Hor görülen,aşağılanan.:ZELİL Horoz tepeliği,köşe-kenar-uç. : İBİK Horozun en gösterişli tüyü.ÇIĞA Hortlak.:CAZU Hoş kokulu.:ITRİ Hoşgörü. : TOLERANS Hoşlanarak bakma.:TEMAŞA Hud Peygamber döneminde Hicaz’da oturan,kötü ahlakları nedeniyle yok oldukları rivayet edilen,Kutsal Kitap’ta adı geçen bir kavim.:AMALİKA Hukuk.: TÜZE Hukukta bir mülk üzerindeki ortaklığı giderme.:İZALEİŞÜYU Huni biçiminde çukur yer.İç bükey. : OBRUK Hurma dalı veya kamıştan yapılan iki yanı kulplu meyve sepeti.:KAVSARA Huysuz atları yola getirmek için dudaklarına takılan tahta kıskaç.: YAVAŞA.: EGEN Huysuz şirret kadın.:CADALOZ Huzur,erinç : DİRLİK Hücre çekirdeğinde bulunan ve kromatin tanelerini taşıyan ağ biçimindeki ipliksi yapı. : LİNİN Hücre bölünmesi yoluyla gerçekleşen hücre çoğalması. : MİTOZ Hücre sitoplazmasında oluşan cansız yapı.:KOFUL Hücre.:GÖZE Hücrebilim.: SİTOLOJİ Hükümdar ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen ad.:İLİG Hükümdarın,bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi. : OTOKRASİ Hükümler.:AHKAM Hükümsüz.:BATIL Hüngür hüngür anlamında bir söz.:ZARİZARİ Hünnap,iğde gibi zeytinimsi meyve. : UTME Hünnapgillerden,hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan bir bitki cinsi,güvemeriği.:AKDİKEN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
I
Irak’ın Musul kenti yakınında Yezidiler tarafından kutsal sayılan vadi. : LALES ırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek.:ISIRAN Irkçılık. : RASİZM Irmak ile dere arası büyüklükte akarsu.:ÇAY Irmak veya dere suyunun hızlı aktığı yer. : AKANAK Irmaklarda işleyen bir çeşit altı düz tekne. : PELEME : TOMBAZ Irmaklarda ve sığ sularda yük taşımakta kullanılan bir tür tekne. : LİMBO Isı derecesi,sıcaklık.: SUHUNET Isı yükselişi. : CEMRE Isıl. : TERMİK Isırgın. : İSİLİK Iskarta mal.:MARDA Ispanak,pancar gibi sebzelerle pirinç ve bulgur karıştırılarak yapılan bir yemek.: ÇİLEME Ispanakgillerden yaprakları etli bir bitki. : IŞTIR Isparta ilinde,doğal değerlerin korunması amacıyla ulusal park kaps***** alınan göl.:KOVADA Isparta kentinin eski adı. : HAMİDABAD Isparta yakınında,1991’de tabiat parkı kaps***** alınan krater gölü.:GÖLCÜK Isparta yöresinde yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen üzüm cinsi. :ALGEMRE Issız yolda hırsızlık. : KARMANYOLA Işık ölçer. : POZOMETRE Işık yoğunluğu birimi.mum. : KANDELA Işık.:ŞAVK Işıklar,nurlar.:NİRAN Işıklı,nurlu.: NURANİ Işın demeti. : HUZME Işınbilim. : RADYOLOJİ Işınım dozu birimi.: REM Izgara.:GRİL |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
İ
İbadet.Allah’ın buyruklarına uyma. : TAAT İbni Sina’ya batıda verilen isim. : AVİCENNA İbrahim Peygamberin babasının adı.: AZER İbrani alfabesinin ilk harfi.:ALEF İbrani rahiplerinin dinsel törenlerde giydikleri giysi. : EFOD İbranice v Aramcayla birlikte Yahudilerin üç temel yazı dilinden biri.: YİDDİŞ İç Anadolu’da bir göl. : EBER İç Anadolu’da volkanik bir göl.: MEKE İç bükey,konkav,obruk.:MUKAAR İç donu.: TUMAN İç duvar.:CIDAR İç etek.:JÜPON İç güdü.:İNSİYAK İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker,ovelit. : PERİDOT İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker.: OVOLİT İç kulakta kemik dolambacın orta bölümü. : DALIZ İç sıkıntısı.:AFAKAN : İLİNTİ İç yüz,sır.:BATIN İçe kapanıklılık.: OTİZM İçel’in Silifke ilçesinde bir antik kent ,: URA İçi kaloit veya yağ gibi sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba. : KİST İçi kremalı,üzeri çikolata kaplı pasta.:EKLER İçi pamuk yada yün vatka ile doldurularak dikilmiş,döşemelik veya giyim eşyası yapımında kullanılan kumaş.:KAPİTONE İçimi hoş ve tatlı su.:ZÜLAL İçinde cinsel konularla ilgili açık saçık yazıların,resimlerin bulunduğu eser.:BAHNAME İçinde diri balık saklanan denizden ayrılmış havuz. : LİVAR İçinde fosil bulunmayan toprak.:AZOİK İçinde gemi yapılan veya onarılan üstü örtülü büyük havuz.:DOK İçinde yağ yakılan toprak kandil. : PESÜS İçine çamaşır,elbise gibi şeyler koyup sarmaya yarayan bez veya kumaş.:BOHÇA İçine demir çubuklardan kafes konulmuş beton.:BETONARME İçine doğduğu gibi söylenerek,doğaçlama.: İRTİCALEN İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası.:HARDALİYE İçine kor kömür doldurulan , açık havada ısınmaya yarayan ayaklı ve delikli madeni kaba verilen ad :BRASERO İçine mendil,gecelik gibi şeylerin konulduğu kumaş bohça. : ŞASE İçine pekmez,peynir,yağ vs konulan yada yayık olarak kullanılan deri tulum. : TULUK İçine pişirilmiş kuş başı et ve sebze konularak hazırlanan bir tür börek.:TALAŞKEBABI İçine soğan,sarımsak,maydanoz ve havuç gibi şeyler katılarak zeytinyağıyla pişirilen ve soğuk olarak servisi yapılan yemek.:PİLAKİ İçine su biriken doğal çukur.:OBRUK İçine yalnız kürek çekenin girebildiği uzun ve dar yarış kayığı. : SKİF İçitim.:ZERK İçki bardağı.:PİYALE İçki içerken birinin şerefine,sağlığına kadeh tokuşturulması.:TOKA İçki mahzeni.:KAV İçki meclisi.: BEZM İçki sunanlara verilen ad. : SAKİ İçki veya uyku sersemliği.:HUMAR İçki. : AYŞ : İŞRET İçkiye düşkün,içkici,ayyaş. : BEKRİ İçli,acıklı şiir.:ELEJİ İçmeye veya tanrıların onuruna yere şarap dökmeye yarayan,ortası bombeli,ayaksız,az derin,geniş ağızlı kap.:PATERA İçten çürümüş ağaç : ARDAK. İdam mahkumlarının asıldığı ağaç.:DAR İdare kandili. : İLİKMEN İdare,yönetim. : ZİMAM İdrar kesesi iltihabı.:SİSTİT İdrar yolları hastalıkları,üroloji.:BEVLİYE İdrarını yapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi,İdrarın kesilmesi.:ANÜRİ İftihar etme,öğünme. : ULVAN İğ : EĞİRMEN İğne deliği. : YURDU İğne korkusu.: BELONOFOBİ İğne yaprakları yaz kış yeşil olan bir orman ve süs bitkisi. : PORSUK İğneye yol açmak için kullanılan,çelikten,ince ve sivri uçlu bir alet.:BİZ İğrenme,tiksinme. : KERAHET İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker.: ERBAŞ İhtiyar kimse.:PİRİFANİ İki gövdeli (birbirine paralel tutturulmuş iki kütükten yapılmış) deniz taşıt aracına verilen ad. :KATAMARAN İki akarsuyun birleştiği yer.:KOYAR İki anlamı olan bir sözcüğün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması ve anlamı güçlendirme sanatına verilen ad. : İHAM İki atlı kızak. : ZANKA İki ayrı ırktan gelme. : LETİS İki bağlantı parçasını birbirine yakın olarak eklemekte kullanılan özel parça. : NİPEL İki çenetli yumuşakça.:ARCA İki dağ arasındaki sırt. : SENİR İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı.: ÇATAK İki denizi ayıran dar kara parçası veya dünya ile ahret arasındaki yer. : BERZAH İki direkli yelkenli bir gemi.:USKUNA İki direkli,seren yelkenli,birkaç top taşıyan gemi.:BRİK İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan,on dört dizeli bir Batı şiir türü.:SONE İki gemi veya gemi ile kıyı arasında haberleşmede kullanılan üç kollu işaret sütunu.:SEMAFOR İki kaş arası.: BELCE İki kişi tarafından yönetilen bir çeşit yelkenli. : PİRAT İki kişilik,alçak,oldukça geniş koltuk.:MARKİZ İki kişilik,sportif amaçlı bir tür küçük yelkenli.:PİRAT İki kulplu ve küfe biçimindeki büyük sepete halk dilinde verilen ad. : KELET : KELETER İki olay arasındaki süre.: FETRET İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen süre.:FETRET İki renkten oluşan.:YANAL İki sıra kürekli Antikçağ Roma teknesi. :BİREMİS İki tarla arasındaki sınır. : AN İki ucu açık küçük boru.ZIVANA İki ucuna birer kişi oturup,karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan,ortasından bir yere dayalı tahta kalas.: TAHTEREVALLİ İki veya daha çok katlı ev.:HANAY İki veya üç telli bir saz türü.:CURA İki veya üç yaşındaki erkek koyun.: ÖVEÇ İki yanı ağaçlıklı yol. :ALE İki yaşına girmiş manda.:EVERE İki yataklı karyola. : RANZA İki yönlü bir dalgalı akımı,bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt.:REDRESÖR İki yüzlü,riyakar. : MÜRAİ İki,üç veya dört kişi arasında oynanan bir tür iskambil oyunu. : PİKET İkilem. : DİLEMMA : KIYASI MUKASSİM İkinci Abdülhamit’in Selanik’e sürgüne gönderildiği köşkün adı.:ALATİNİ İkinci Bayezit’in şiirlerinde kullandığı mahlas : ADLİ İkinci çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi.:TRİYAS İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad.:Gİ İkinci Dünya Savaşında ABD erlerine verilen ad. : Gİ İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuklar.:TAYGELDİ İkinci Mahmut devrinde feslerin tepesine püskülü tutturmak için takılan metal tepelik.:FERAHİ İkinci Mahmut döneminde,yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra kurulan yeni ordunun adı.:ASAKİRİMANSURE İkinci. : SANİ İkisi dikili,üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan oluşturulmuş taş devri mezarı.:DOLMEN İkiyüzelli kiloluk bir ağırlık birimi.:ÇEKİ İklimbilim. : METEOROLOJİ : KLİMATOLOJİ İknalar tarafından kullanılan ve iplerin üstüne atılmış her düğümün rengine göre bir anlamı olan düğüm-yazı.:KİPU İlaç bilimi. : FARMAKOLOJİ İlaç kullanmadan,yalnız ısı yardımıyla aygıt ve pansuman gereçleri gibi şeyleri mikropsuzlaştırma işi.:ASEPSİ İlaç tedavisi. : KEMOTERAPİ İlaç,çare,deva. : EM İlaçların formüllerini gösteren resmi kitap.:KODEKS İlahi duyuru.:VAHİY İlahiyat. : TEOLOJİ İleri atılmış,ortaya çıkarılmış.:LANSE İletim. : KONVEKSİYON İletişim dizgesi birliği.:LİNK İletki.: MİNKALE İlgi eki. : Kİ İlgisiz.:BİGANE İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk tarafından 1952’de çıkarılan siyasi mizah dergisinin adı. : KIRKBİRBUÇUK İlhanlılarda ordu müfettişine verilen ad.:YASAVUL İlişik. : MERBUT İlk çağdaki uygarlıkla ilgili olan. : ANTİK İlk doğan çocuk.:BEŞE İlk İncil’in yazarı sayılan, İsa’nın on iki havarisinden biri. : MATTA İlk insanlar tarafından yapıldığı sanılan en eski aletlere verilen ad.: EOLİT İlk kez Hindistan’da dokunan,yumuşak ve hafif bir çeşit ipekli kumaş.:SÜRA İlkbaharda kırlarda yetişen,ufak yeşil yapraklı,ıspanak gibi yenilen bir bitki.:MADIMAK İlkel benlik. : İD İlkel. : PRİMİTİF İlmekli bir tür sarma işi ve bununla yapılmış işleme.:RİŞLİYÖ İmkansız. : MUHAL İmren.:GIPTA İnanç ve bilgiyi kiliseyle,özellikle Aristoteles’in bilimsel sistemini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Ortaçağ felsefesi.:SKOLASTİK İnandıran,ikna eden. : MUKNİ İnanılan kimse. : İNAL İnanma,güvenme.: İTMİNAN İnanmış,emin olan.:MUTMAİN İnatçı,ayak direyen:. ANUT İnce alay.:İRONİ İnce bağırsağın bir yada birkaç bölümünün kronik iltihabı.:İLEİT İnce bağırsak iltihabı. : ANTERİT İnce dövülmüş tavuk eti veya dana eti.(Yağsız ve sinirleri alınmış).:ESKALOP İnce halat. : URGAN İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş. : LASTİKOTİN İnce kabuklu bir erik cinsi. : ÜRYANİ İnce kumaştan yapılan bir tür kadın üstlüğü. : MAŞLAH İnce pide halinde ekmek.:LAVAŞ İnce ruhlu.RAKİK İnce yağan yağmur. : ÇİSENTİ : ÇİSE İnce yapılı,zarif,narin.:YEPELEK İnce yapraklar biçiminde ayrılabilen ve özellikle çatı örtüsü olarak kullanılan sistli kayaçlara verilen ad.:. ARDUVAZ İnce yassı elmas. : KARAVANA İnce,düzgün dokunmuş pamuklu kumaş.:OPAL İnce,parlak nakış.:MİRE İncelik. : RİKKAT İnci çiçeği.:MÜGE İnci çiçeği.:MÜGE İnci,boncuk,deniz kabuğu gibi malzemeyi ipe dizip kelep haline getirdikten sonra birbirine dolaşarak yapılan kısa gerdanlık.:KISTI İncik boncuk işleri. : TUHAFİYE İncil bölümü.:LUKA İncil’den önceki kutsal kitaplar.:AHDİATİK İncil’den.:AHDİCEDİT İnciler. : LEAL İncirlerde döllenmeyi sağlayan sinek. : İLEK İngiliz uluslar topluluğuna üye olan bağımsız ülkelere verilen ad.:DOMİNYON İngiliz uzunluk ölçüsü. : İNÇ : YARDA İngiltere’de at yarışı.:DERBY İngiltere’de kullanılan bir ağırlık ölçüsü. : ONS İnişli yer,bayır.: ŞEV İnkalar’ın atası olduğuna inanılan güneş tanrısı. : İNTİ İnleme,inilti. : ENİN:NALE İnleyen. : NALAN İnorganik madde. : MİNERAL İnsaf,haklılık. : NASFET İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. : AURA İnsan bilimi uzmanı. : ANTROPOLOG İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti.:FANİ İnsan kalabalığı.:CEMAAT İnsan nüfusunu yapı,gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim.:DEMOGRAFİ İnsan omzunda veya deve,fil,at gibi hayvanlara yüklenerek götürülen,üstü örtülü,tekerleksiz taşıt.: TAHTIREVAN İnsan sever.:FİLANTROP İnsan topluluğu. : CEMİYETİ BEŞERİYE İnsan ve hayvan vücudunda çıkan kabarcık,şiş. : KOP İnsan zihninin deney edinmeden önce,üzerine hiçbir şey yazılmamış bir tabletten farksız olduğunu belirtmek için deneyci filozofların kullandıkları deyim.:TABULARASA İnsan,hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim.:ANATOMİ İnsan. :İN İnsanbilim.:ANTROPOLOJİ İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.:TARAK İnsandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi.:REM İnsanın yaratılış özelliği. : NATURA İnsanın,makinenin veya çevrenin bir arada uyumlu ve verimli çalışmasını inceleyen bilim dalı.:ERGONOMİ İnsanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA İnsanlar,dünya adamları. :ALEMİYAN İnsanların ırklara ayrılışını,bunların nereden çıktığını,oluşumunu,yeryüzüne yayılışını,aralarındaki niteliklerini inceleyen bilim. : ETNOLOJİ İnsanların ince bağırsağında yaşayan bir solucan türü. : TRİŞİN İnsanüstü. : FEVKALBEŞER İonya adalarından biri.: İTHAKİ İpek ibrişim yapan kişi. : KAZAZ İpek sargılı ip.Pamuk veya ipekten sicim. : KAYTAN İpekli bir kumaş türü.:CANFES İpekli peştamal.:FUTA İpekli veya yünlü esnek dokunmuş kumaş.:JARSE İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ve ağır kumaş. : ABANİ İplik eğirmek için kullanılan bir alet.:ÇIKRIK İplik kangalı.:ÇİLE İplik sarılan zıvana.:MASURA İpliklerin boyanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabukları,yapraklar veya balmumuyla sarılarak boyaya batırılması yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. : İKAT İpotek,rehin. : TUTU İpucu. : KARİNE İran Moğolları döneminde bastırılan bir tür kağıt para. : ÇAV İran pilavı.:ÇİLAV İran saray ve evlerinde avluya bakan,üç yanı açık sundurma.:TALAR İran takviminde 6. ay.: ŞEHRİR İran,Yemen ve Umman’ın para birimi. : RİAL : RİYAL İran’da Sasani hükümdarlarına verilen unvan.:KİSRA İran’ın plakası. : İR İran’ın resmi haber ajansı.:İRNA İri dişli törpü: RASPA İri gövdeli bir papağan türü.:ARA İri gövdeli ve kısa saplı bir tambura türü.:ÇÖĞÜR İri gözlü kalbur : ÇİLİNGİR İri kemik. :OMACA İri kepekli un.:RAZMOL İri köpek,,çoban köpeği.:ÇOMAR İri muşmula. : BEŞBIYIK İri taneli misket üzümü. : MALAGA İri taneli misket üzümü.:MALAGA İri taneli siyah üzüm çeşidi.:İRİKARA İri taneli tahıl.:YARMA İri ve boru biçiminde beyaz veya sarı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi.: KALA İri ve çok mayhoş bir elma cinsi. : HÜRYEMEZ İri ve güzel çiçekli bir süs bitkisi. : İRİS : SÜSEN İri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : RAZAKI İri ve verimli kiraz çeşidi. : VAN İri yarı,kırıcı,sinirli,asık yüzlü kimse.: AZNAVUR İribaş. : TETARİ İrilik.:CESAMET İrinli yara. : UFUNET İrlanda Kurtuluş Ordusu. : İRA İrlanda’nın plakası.:EİR İrlanda’nın resmi adı. : EİRE İrmik ve şekerle yoğrularak fırında pişirilen bir tür kurabiye.:ACIBADEM İsa Derneği denilen bir Hıristiyan derneğinin üyesi.: CİZVİT İsa Peygamberi ele vermesiyle tanınan Yahudi. : YAHUDA İsa Peygamberin doğum ve gizli yaşam yeri olduğu sanılan bugünkü İsrail kenti. : NASIRA İshak Peygamberin karısı ve Yakup Peygamberin annesi olan kadın. : REBEKA İsilik. : ISIRGIN İsimler. : ESAME : ESAMİ : ESMA İskambil kağıtlarında karoya verilen ad.:ORYA İskambil kağıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı,kalp biçiminde olanı.:KUPA İskambil kağıtlarıyla oynanan bir oyun.:LASKİNE İskambilde birli.:AS İskambilde ikiliden altılıya kadar olan kağıtlara verilen ad. : KONÇİNA İskambilde karo. : DİNERİ İskambilde koz. : ATU İskambilde sinek işaretine verilen bir başka ad. : İSPATİ İskambilde vale,bacak,oğlan. : FANTİ İskambildeki karo rengine verilen bir başka ad. : ORYA İskambillerle oynanan bir oyun.: OHEL İskandinav mitolojisinde ağıyla yakaladığı denizcileri okyanusta evine götüren,okyanus tanrısı Aegir’in karısı.:RAN İskandinav mitolojisinde,göksel güçlerin tanrısı.:THOR İskandinav ülkelerine özgü üflemeli bir çalgı,tarih öncesi tunç korno. : LUR İskele gibi yerlere yanaşan teknelere girip çıkmayı sağlayan tahta köprü,gemi merdivenine verilen ad. : DOSA İskele kuşu,yalı çapkını. : BAHRİ İskenderun’a özgü bir fırtınanın yerel adı. : YARIKKAYA İskoç erkeklerin giydiği kısa eteklik. : KİLT İskorpitgillerden,Akdeniz ve Atlas Okyanusunda yaşayan lezzetli bir balık. : LİPSOS İslam inancına göre ölüleri mezarında sorguya çeken iki melekten biri. (Diğeri Münkir). : NEKİR İslam mimarlığında kara ve deniz sınırlarının önemli noktalarında yer alan korunaklı yapı. : RİBAT İslam devletlerinde maaş yerine veya hizmet karşılığı olarak askere ve ricale bırakılan toprak. Padişahın toprak bağışlaması. : IKTA İslam devletlerinde posta ve haberleşme örgütü.:BERİD İslam dininde,Cebrail’e verilen bir ad.: RUHÜLKUDÜS İslam dinine dönmüş olan. : AVDETİ İslam hukuk bilgini.:FAKİH İslam hukukunda zina suçu işleyenlerin taşlanarak öldürülmesi.:RECİM İslam ordularında piyade erlerine verilen ad. : RACİL İslam ülkelerinde kullanılan kimi mızraplı ve yaylı çalgıların ortak adı. Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz. : REBAB İslamlıktan önce Arapların taptıkları bir put. : TAGOT İslimle çalışan ağırlık kaldırma makası.: MAÇUNA İspanya plakası. : E İspanya’da soylu kadınlara verilen onur unvanı. : DONA İspanya’da,Endülüs Araplarından kalma saraylara verilen ad.:ALKAZAR İspanyol mutfağına özgü pirinç yemeği. : PAELLA İspanyol tiyatrosunda güldürücü kısa oyun. : SAİNETE İspermeçet balinası. : KAŞALOT İsrail Hava Yolları. : ELAL İsrail Kuzusu’da denilen tavşan iriliğinde bir memeli hayvan.:DAMAN İsrail parlamentosuna verilen ad.:KNESSET İsrail’de bir tür kooperatif tarım yerleşmesi.: MOŞAV İsrail’de ortak çalışma esaslarına göre oluşturulmuş tarımsal topluluk.: KİBUTZ İsrail’in para birimi. : ŞEKEL İsrail’in plakası. : İL İstanbul boğazına adını veren tanrıça. : LO İstanbul Rum Patrikhanesinde,patriklerle hükümet arasındaki işlere aracılık eden sivil görevlinin sanı. : LOGOFET İstanbul Sarayburnu,Ankara Ulus,Konya ve Samsun’daki Atatürk anıtları ile Afyon’daki zafer anıtını yapan ünlü Avusturyalı heykeltıraş. : KRİPPEL İstanbul’da Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan haftalık dergi. : ÇINARALTI İstanbul’daki Beyoğlu semtinin eski adı. : PERA İstanbul’daki en eski Bizans kiliselerinden biri.:AYA İRİNİ İstanbul’un Ali Bey Deresi üzerinde,Mimar Sinan’ın en önemli yapıtlarından biri sayılan su kemeri : MAĞLOVA İstanbul’un eski adlarından biri. : ASİTANE : DERALİYE İstanbul’un Güneşli köyünde bir dere.: AYAMAMA İstatistik. : ASAR: AMAR İstatistikte,bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi.: MATRİS İstavrit balığının küçüğü. : KIRAÇA İste kurutulmuş ringa balığı.:FRİGA İsteğe bağlı. : İHTİYARİ İsteğine kavuşmuş olan,mutlu. : KAMRAN İstek,arzu. : UMU İstekli.:ŞATKA İstenç yitimi. : ABOLİ:ABULİ İstenmeyen diplomatik kişiler için kullanılan terim. : PERSONANONGRATA İster istemez.:ÇARNAÇAR İstikrar.:STABİLİZASYON İstiridye,midye gibi kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan ağız kısmı demirden yapılmış bir ağ. : ALKARNA İsveç’te 26’ya bölünmüş olan idari bölümlerden her biri. : LAN İsveç’te ortaya çıkan ,daha sonra başka ülkelerde de uygulanan ve yurttaşların idareden olan şikayetlerini inceleyen kamu denetçisi. : OMBUDSMAN İsviçre’de ırmak. : AARE İsviçre’de kanton. : URİ İsviçre’nin plakası. : CH İsviçre’ye özgü ,ağaç kütüklerinden yapılma uzun saçaklı çatısı olan dağ evi .Kır köşkü. :ŞALE İş bilimi. : ERGONOMİ İş dünyasında başarılı ve hırslı genç insanlara yapılan bir yakıştırma. : YUPPİE İş,hizmet buyruğu.:YUMUŞ İşaret için yapılmış çentik veya iz.: KERTE İşaret olarak kullanılan küçük bayrak.:FLAMA İşe yaramaz,yıpranmış,bozulmuş,eskimiş eşya. : KURADA. : BATTAL İşe yaramaz. : AMELİMANDA İşini bilen,ölçülü ve hesaplı iş gören.:EVİRGEN İşiten. : SEMİ İşitme taşı.:OTOLİT : OTOSİST İşleme,oya ve yazmalarda kullanılan ve adını aynı adlı bitkiden alan geleneksel Türk bezeme öğesi.:ÇARKIFELEK İşlemede kullanılan altın suyuna batırılmış ince gümüş tel.:SIRMA İşlenmemiş bakır.: GEN İşlenmemiş,ekilmemiş toprak. : BOR İşlenmiş timsah derisi. : KROKODİL İşletmen. : OPERATÖR İştahsızlık.:ANOREKSİ İt dirseği. : ARPACIK İtaat eden.:ESLEK |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
İtalya’da manda sütünden üretilen, tadı hafif, dokusu pürüzsüz peynir türüne verilen ad. : MOZZARELLA
İtalya’da 20. asır başında ortaya çıkan modern şiir hareketi.:HERMETİZM İtalya’da ve Güney Fransa’da üretilen kokulu bir likör. : AKUET İtalya’da yaşamış antik halk.: LATİN İtalya’nın Po’dan sonra en uzun nehri.:ADİGE İtalya’ya özgü bir tür peynir. : ROMANA İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta. : TİRAMİSO İtenek. : PİSTON İyi haber,iyi talip,uğur. : YOM İyi haber.:BEŞARET İyi konuşma. : BELAGAT İyi nitelik,hayır.:MEYMENET İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek.:FRANCALA İyi terbiye edilmemiş vahşi binek hayvanı.Azgın at. : ALAŞA İyi,güzel,mükemmel.: OFLAZ İyi,hoş.:NİK İyice dövülmüş ve uzun süre birlikte kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir tür yemek : KEŞKEK İyice olgunlaşmamış ekin. : ALACATEK İyiden iyiye. : ENİKONU İyilik ederek gönül alma.: TALTİF İyilik,lütuf,ihsan. : İNAYET: SALAH İyilikler. : HASENAT İyiliksever kimse..: NİMETŞİNAS İyimser,optimist. : NİKBİN İzafiyet. : RÖLATİVİTE İzin belgesi.: İCAZETNAME İzin,müsaade.:CEVAZ İzlanda’nın plakası. : İS İzmarit türü bir balık. : KUPES İzmaritgillerden boyu 35 cm kadar olan bir Akdeniz balığı. : SARPA İzmaritgillerden kemikli bir balık.:TRANÇA İzmaritgillerden kılçıklı bir balık.:ÇİTARİ İzmaritgillerden,boz renkli,beyaz etli bir balık.:KARAGÖZ İzmaritgillerden,ılıman denizlerde yaşayan bir balık.:KUPES İzmir tavlası da denilen ve daha çok Ege yöresinde oynanan bir tavla oyunu. : MÜSTECİR İzmir ve Ayvalık yöresinde çokça bulunan,kumun 5-6 cm altında yaşayan lezzetli bir midye türü. : AKİVADES İzmir yöresine özgü, özellikle sabah kahvaltısında yenilen bir çeşit börek. : BOYOZ İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı turistik bir belde.:ALAÇATI İzmir’in Çeşme ilçesinin eski adı. : ERYTHARİ İzmir’in eski adı.:SMYRNA İzmir’in ilçesi Urla’nın eski adı. : KLAZOMENDİ İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adı. : NİF İzmir’in Menderes ilçesindeki antik bir kent. : NOTİON : KLAROS İzmir’in Seferihisar ilçesindeki ünlü antik kent. : TEOS İzmir’in Selçuk ilçesinin eski adı.:AYASULUK İzmir-Aydın karayolunda Türkiye’nin en uzun tüneli. : SELATİN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
J
J. M. Barrie’nin,çocuk edebiyatı klasiklerinden biri olan eseri.:PETER PAN Jacques Brel’in bir şarkısı.: JOJO Jamaika’da 1960’lı yıllarda doğan ve daha sonra reggae’ye dönüşen müzik türü.:SKA Jamaika’dan yayılmış iki zamanlı bir dans.: KALİPSO Jamaika’nın plakası.:JA James Joyce’un tanınmış yapıtı.: ULYSSES Jant. : İSPİT Japon çiçek düzenleme sanatı. : İKEBANA Japon halk türküsü. : UTA Japon içkisi. : SAKE Japon imparatorlarının öldükten sonra memurlarına verdiği unvan ve görev. : ZOKVAN Japon imparatoruna verilen ad. : MİKADO Japon intihar uçağı. : KAMİKAZE Japon işi çömlek,sırlı seramik kap.:RAKU Japon kirazı. : SAKURA Japon lirik dramı: NO Japon mafyası. : YAKUZA Japon mitolojisinde askeri diktatör.(1192-1867 arasındaki dönem. : ŞOGUN : (SHOGUN) Japon mitolojisinde balıkçıların tüccarların koruyucusu olan yedi su tanrısından biri. :EBİSU Japon mitolojisinde köylü sınıfı. : NOMIH Japon mitolojisinde savaşçılar sınıfı. : SAMURAİ : BUİSHİ Japon mitolojisinde zenaatkar sınıfı. : KOŞO Japon müziğine özgü kısa ve çift kamışlı nefesli çalgı.:HİÇİRİKİ Japon müziğine özgü telli bir çalgı. : KOTO Japon tarihinde,özel malikane veya çiftliklere verilen ad.: ŞOEN Japon tiyatro türü. : KABUKİ Japon Tiyatrosu Go’da erkek oyuncunun maskesi.:OTOKO Japonca yaratıcı anlamında sözcük.:KAMİ Japonlara özgü bir güreş türü.: SUMO Japonların pirinç tanrısı. : İNARİ Japonların ulusal Şinto dininde kutsal güneş tanrıçası. : AMATERASU Japonların ulusal dini Şintoizm’in en önemli güneş tanrıçası.:AMATERASU Japonya’da bir ırmak. : AKİTA Japonya’da bir kent. : OSAKA Japonya’da Buda Rahibesi.:AMA Japonya’da Buda tapınaklarına verilen ad.: TARA Japonya’da büyük çocukların yakalandığı dizanteriye benzer salgın hastalık.:EKİRİ Japonya’da dinsel törenlerde okunan nesir. : NARİTO Japonya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü birimi. : TO Japonya’nın eski adı. : YAMATO Japonya’nın plakası. : JA Japonya’ya atom bombası atan uçak : ENOLA GAY Japonya’yı oluşturan dört adanın en küçüğü.:ŞİKOKU Jeloz’da denilen ve Eskimoların besin olarak kullandıkları yosun türü.:AGARAGAR Jeneratör,dinamo.:ÜRETEÇ Jeolojide buzul dönemi.:PLEİSTOSEN Jeolojide ikinci çağın triasla kretase arasında kalan dönemi.:JURO Jeolojide üçüncü çağ.:SENOZOİK Jeolojide,üçüncü çağın memeliler ve maymunların gelişmiş olduğu dönemi. : MİYOSEN Jing’un terminolojisinde insanoğlunun kadınsı bölümünü belirten ilk örnek.:ANİMA Jiujitsu ve öteki dövüşme sanatlarında elin keskin tarafı,dirsek veya ayakla vurulan darbe.:ATEMİ John Dos Passos’un ünlü üçleme romanı. : USA John Ronald Reuel Tolkien’in alegorik romanı. : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ Jokeylerin giydiği kenarsız başlık. : TOK Judo gibi sporlarda minder olarak kullanılan ve pirinç saplarının örülmesiyle yapılan kalın halı./Japon hasırı. : TATAMİ Judo ve karatede hareketleri çabuklaştırmak içi n yapılan bir dizi egzersiz. : KATA Judo’da teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf.:UKE Jüpiter gezegeninin bir uydusu. : ELARA: EUROPA: ARİEL Jüpiter.Müşteri yıldızı. : ERENDİZ Jüpiter’in uydusu olan uzayın en kızgın kayası. : İO |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
K
Kaba ayakkabı. : KAZGAL Kaba bir komedi türü. : FARS Kaba dikiş.:LEKENDE Kaba dokunmuş bir tür kalın yün kumaş : ŞAYAK Kaba saba kimse.: HIRBO Kaba sofu. : ZAHİT Kaba ve çirkin,iğrenç.: GALİZ Kaba,biçimsiz.:KUBAT Kaba.:SAKİL Kabadayı Rum delikanlısı. : PALİKARYA Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.: GİZEK Kabak yapraklarını andıran geniş ve etli yaprakları olan bir kır bitkisi.:KABALAK Kabakulak hastalığı.: YAZMA Kabarıklık.:BOMBE Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi.:TİPO.: TİPOGRAFİ Kabartma. : RÖLYEF Kabartmalı pamuklu kumaş. : PİKE Kabe yakınında bulunan kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu.:ZEMZEM Kabe.:BEYTULLAH Kabuğu ayıklanmamış pirinç. : ÇELTİK Kabuğu ince,çekirdeği ufak,iri taneli bir tür beyaz üzüm.:ÇAVUŞ ÜZÜMÜ Kabuğu kırmızı veya erguvani renkte olan ve tabaklamada kullanılan bir söğüt türü.:TAVULGA Kabuğundan düğme ve süs eşyası yapılan deniz kabuklusu .:ABALON Kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç.:KINAKINA Kabuk. : KIŞIR Kabuklu pirinç.:ÇELTİK Kaburga altı. : DÖŞ Kaburga ile kalça kemiği arasında kalan yer.:BÖĞÜR Kaburga kemiği. : EĞE Kaç,ne kadar anlamında bir belirteç.:NİCE Kaçak tütün.:AYINGA Kadeh.: KESİ Kadeh.:PEYMANE Kader,alınyazısı. : TECELLİ : FATALİTE Kadercilik.:FATALİZM Kadın arkadaş. : NEDİME Kadın başörtüsü. : YAŞMAK Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.:VOLAN Kadın hastalıklarını konu edinen tıp dalı,nisaiye. : JİNEKOLOJİ Kadın seslerinin en kalını ve sesi böyle olan sanatçı.: KONTRALTO Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.: VUALET Kadın yeleği.:JİLE Kadın. : ZEN Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması. : UTEROMANİ Kadında örtünme.:TESETTÜR Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın. : NATIR Kadınlar,kızlar anlamında eski sözcük. : İNAS Kadınlarda doğurma yeteneğinin sona ermesi.:MENOPOZ Kadınların özel gecelerde giydiği şık giysi veya tuvalet.: ABİYE Kadınların sokağa çıkarken örtündükleri büyük ve dört köşe sınır.: CAR Kadınların yüzlerine örttükleri peçe,yaşmak. : LİSAM Kadınların yüzlerine sürdükleri allık:. GAZE Kadınların,cildi pürüzsüz göstermesi,renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı,yarı boyalı krem.: FONDÖTEN Kadınsı davranışları olan erkek.:EFEMİNE Kadırga balığı. : BALİNA Kadife.:VELUR Kadifenin ince tüyü,kumaş tüyü. : HAV Kafasının ön-art ekseni yan eksenine göre kısa olan kimse,kısakafalı.: BRAKİSEFAL Kafatası kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölüm.:BINGILDAK Kafatasının art bölümünde ve beynin altında,hareket dengesi merkezi olan organ.:BEYİNCİK Kafatasının içgüdü ve yeteneklerle olan ilgisini inceleyen bilim dalı. : KRANİYOLOJİ Kafes biçiminde bir tür el işi.:MUŞABAK Kafkas çingenelerine verilen ad.: BOŞA Kafkasya’da sarp bölgelere kurulan dağ köyü.: AUL Kafkasya’da yaşayan Müslüman bir halk. : LEZGİLER Kağıt cilası.Hattatların kağıt cilalamakta kullandıkları özel bir bileşim. : AHAR Kağıt parçası.:VARAKPARE Kağıt,kumaş veya plastik madde gibi değişik maddelerden yapılan ve deri üzerine gelecek yüzüne etken madde sıvanmış olan sargı.:SPARADRAP Kağnı ve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil.:MAZI Kahırlar. : SATAVAT Kahraman,güçlü kimse : BÖKE Kahramanlık yada din konularında yazılıp bestelenmiş şiir : KANTAT Kahramanlık.:CELADET.:HAMASET Kahve kreması.:MATE Kahve tortusu. : TELVE Kahveci tepsisi. : ASKI: FİNER Kahverengiye çalan yeşil renkte olan.:KİMYONİ Kahya.:KETHÜDA Kakao,süt ve şekerden yapılan tatlı bir yiyecek türü.:ÇİKOLATA Kaktüs. : ATLAS ÇİÇEĞİ Kaktüsgillerden,yaprakları etli ve yayvan dikenli bir bitki ve bu bitkinin kalın,dikenli kabuğu olan tatlı yemişi.:FRENKİNCİRİ Kaktüslerde bulunan dikenli iğne.:SETULA Kalabalık korkusu. : OKLOFOBİ : DEMOFOBİ Kalabalık,yoğun insan topluluğu. : MAŞER : MAHŞER Kalay oksit katılarak donuklaştırılmış veya kemik tozu katılarak yarı donuk hale getirilmiş cama verilen ad.:OPALİN Kalayın simgesi. : SN Kalb kasının kasılması. : SİSTOL Kalbin atışlarını yavaşlatan,sindirim sistemini ve salgıları düzenleyen sinir sisteminin adı.:PARASEMPATİK Kalbur ve elek üzerinde kalan iri taneler.:İRİNTİ Kalça kemiği,bel kemiği. : OMA Kaldıraç. : MANİVELA Kaldırılmış. : MÜLGA Kaldırma,giderme. : REF Kale çukuru. : MELE Kale muhafızı.:DİZDAR Kale,duvar,: BAR Kalenderler.: RİNDAN Kalıba dökme. : İSAĞA Kalıcılık,ölmezlik: BEKA Kalımlı.:PAYİDAR |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Kalın bağırsak iltihabı : KOLİT
Kalın biçilmiş uzun tahta. : KALAS Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.:VİNA Kalın gözleme.:BAZLAMA Kalın kafalı,anlayışsız. : GABİYE Kalın öğütülmüş buğday. : İRMİK Kalın sopa,değnek.:MATRAK Kalın tüylü battaniye. : VELENSE Kalın ve dar tahta. : LATA Kalın,kısa ve düzgün sopa.:LOBUT Kalınca kabuklu,iri ve uzunca taneli bir tür üzüm.:RAZAKI Kalınca ve açık saman renginde ipekten yapılan yarı mat bir kağıt türü. : ABADİ Kalıp çıkarma işi. : MULAJ Kalıplaşmış,basmakalıp.:KLİŞE Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta. : TART Kalıtım bilimi.:GENETİK Kalıtım,soya çekim. : İRS : GEN Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan madde. : DNA Kaliforniya’da yetişen büyük bir orman ağacı.: SEKOYA Kalite. : NİTELİK Kalkan balığının yavrusu. : PARPA Kalkerli ve jipsli kayaçlarda oluşan,huni yada çanak benzeri çöküntü. : DOLİN Kalori. : ISIN Kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik.:ARİTMİ Kalp kası.: MİYOKART Kalsiyum karbonat hamurundan yapılan bir tür renkli kalem.:PASTEL Kalyon cinsinden küçük savaş gemisi. : BARÇA Kamaralarla alt güverteyi aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere. : LOMBOZ Kamboçya para birimi. : RİEL Kamelya.:JAPON GÜLÜ Kamış elek. : TEPİR Kamıştan yapılmış kulübe. : HUĞ Kampus. : YERLEŞKE Kamu görevlilerinin işlem ve davranışlarının yasalara uygun olup olmadığını araştırmaya ve uygunluğu sağlayıcı yolları önermeye yetkili denetçi.:OMBUDSMAN Kamuflaj.:ALALAMA Kan aktarımı. : TRANSFÜZYON Kan çökeltisi. : SEDİMANTASYON Kan dinmezliği. : HEMOFİLİ Kan grubunda sabit işaret.:RH Kan hastalıkları bilimi. : HEMATOLOJİ Kan işeme. : HEMATÜRİ Kan kanseri: . LÖSEMİ Kan kardeşi. : KANKA Kan korkusu.: HEMATOFOBİ Kan kurutan.: ADAMOTU Kan oturması nedeniyle deride oluşan kızarıklık.Deri döküntüsü. : ERİTEM Kan pıhtısı:. TROMBUS .:ALEKA Kan ve lenf gibi vücut sıvılarında bulunan çekirdekli,yuvarlak hücre,lökosit.:AKYUVAR Kan.:HUN Kana kırmızı rengini veren çekirdeksiz,yuvarlak,küçük hücre.:ALYUVAR Kanama. : NEZİF Kanarya sevenler derneği.: SERİNOFİL Kanatları küt olduğu için uçamayan,bacakları güçlü,Yeni Zelanda’da yaşayan bir kuş.:KİVİ.:APTERİKS Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.:GOBLEN Kanaviçe,el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi. : KANAVA Kanda alyuvar sayısının azalmasından ileri gelen,genellikle genç kızlarda görülen kansızlık.:KLOROZ Kanda asalak bulunması. : PARAZİTEMİ Kanda hastalık yapan bir bakteri bulunmasından ileri gelen her türlü hastalık.:SEPTİSEMİ Kanda,lenfte,safrada v.s.’de bulunan bir protein türü.:GAMAGLOBÜLİN Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı. : HEMATİ Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı.: HEMATİ Kanıtlanabilen bilimsel önerme. : TEOREM Kansızlık. : ANEMİ Kantoda doğu giysileriyle yapılan dansın adı. : ARABİS Kanun,santur gibi yatırılarak çalınan sazların ortak adı. : YATUK Kanuna benzeyen bir çalgı.: SANTUR Kanuni Sultan Süleyman’ın şiirlerinde kullandığı mahlas.:MUHİBBİ Kanyon.:KAPIZ Kapadokya bölgesinde bir ilk çağ kenti. : ANİSA Kapalı formülleri aynı,açık formülleri farklı olan maddelerin başka başka özellikler göstermesi olayı.:İZOMERİ Kapalı jimnastik ayakkabısı. : KES Kapı kolunun altına monte edilen metal parça.:ROZET Kapı mandalı. : TIRKAZ Kapı ve pencerelerin üst eşiği. : LENTO Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç,taş veya beton destek.:ATKI Kapı veya dolap kanatlarının kenarına çakılan çıta.: BİNİ Kapı yada pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç,taş veya beton kiriş,lento.:BOYUNDURUK Kapı,geçit,boğaz,:BAB: DER Kapıcı.:BEVVAP Kaplama olmayan.:SOM Kaplama yada doldurma olmayan. : MASİF Kaplıca,ılıca.: ÇERMİK Kaplumbağa kabuğu.:BAĞA Kapsam. : ŞÜMUL Kapsama,içerme,içine alma. : TAZAMMUN : TEŞMİL Kapsız yorgan. : MİTİL Kaptanın ve tayfaların, gemi sahibine yada sigorta ortaklığına bilerek verdikleri zarar: BARATARYA Kar ayaklığı./Tokaçlı kar ayakkabısı. : LEKEN Kara ordusu. : NİZAMİYE Kara yemiş ağacı. Süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç. : TAFLAN Kara yumuşakçası. : ENA Karaağaçgillerden buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç türü.:ÇİTLEMBİK Karabulut.:NİMBÜS Karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık. : MORİNA Karadeniz yöresinde haşlanmış mısıra verilen ad.: KOLİVA Karadeniz yöresinde kadınların kullandığı iki renk üzerine çubuklu pamuklu peştamal.:FUTA Karadeniz’de kereste taşımakta kullanılan bir tür küçük mavna.:İNEBOLU KÜTÜĞÜ Karagöz balığına benzer bir Akdeniz balığı. : ÇİPURA Karagöz oynatan kimse.:HAYALİ Karagöz oyununda Ermeni tipi.:HAY Karagöz oyununda kullanılan tiz sesli kamış düdük.: NAREKE Karagöz’ün başlığı. : IŞKIRLAK Karagözdeki kambur ve cüce tip. : BEBERUHİ Karahindiba’nın sebze olarak yenen yaprakları. : RADİKA Karakalem resimde çizgiyi yada pastel boyasını yaymak için kullanılan kendi üzerine sarılmış kağıt veya deri.:ESTOMP Karakter çözümlemesi veya geleceği önceden bilmek amacıyla sayıların kullanılması.:NÜMEROLOJİ Karakter,huy,yaratılış. : SECİYE Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu.:ASTRAGAN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Karakul kuzusunun postu. : ASTRAGAN
Karaları çevreleyen ve karalardan sayılan, 200 metre derinliğe kadar olan sığ deniz dipleri. : ŞELF Karaman’da Yörükler tarafından dokunan bir cins halı.:TÜLÜ Karaman’ın Taşkale beldesinde,dik bir kaya kütlesine kat kat odacıklar biçiminde oyulmuş mağaralara verilen ad.:MANAZAN Karamsarlık.:PESİMİZM Karanlık. : ZİFİR Karar veremeyen,mütereddit.: DURUKSUN Kararsız. : MÜTEREDDİT Karasevda. : MELANKOLİ Karayla toprakla ilgili. : BERRİ Karbon ,fosfor gibi maddelerin,fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.:ALOTROPİ Karbonatlı kum taşı. : MOLAS Kare : DÖRDÜL. Kargabükenden çıkarılan etkili bir zehir.:STRİKNİN Kargagillerden,karnı beyaz,kanatları ve kuyruğu kül rengi diğer yerleri parlak,kara uzun kuyruklu kuş.: SAKSAĞAN Karı kocanın baba ve analarının her biri.:DÜNÜR Karın üstü kaslarının veya boğazın kasılmasına yol açan,paniğe kapılma şeklinde görülen ruhsal ve fiziksel rahatsızlık.: ANGUAZ Karın zarı iltihabı. : PERİTONİT Karın zarı. : PERİTON Karınca yiyen hayvan. : TAPİR : NUMBAT Karınca yuvası.: KÖRE Karınca. : MUK Karından bacaklı bir yumuşakça cinsi. : RAPANA Karışık durum.:CURCUNA Karışık iş. :ÇAPARIZ Karışık renkli,birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. : ALACA Karma,karışık. : MUHTELİT Karmaşık sorunların çözümünde ve incelemesinde bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanması.: YÖNEYLEM Karmaşık.:KOMPLEKS Karnı şiş,altı düz su kabı. : FIÇI Karnın açılması. : LAPARATOMİ Kars yöresi halk oyunu. :ATABARI Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu.:TEREKEME Kars yöresine özgü bir halk oyunu. : ASKERANİ Kars,Ardahan ve Iğdır yörelerinde yetiştirilen beyaz yünlü koyun cinsi.:TUJ Kars,Erzurum ve Ağrı yöresine özgü türkülü bir halk oyunu. : ENZELİ Karşı koyan , karşı çıkan:. MUARIZ Karşılıklı alıp verme. : TEATİ Karşılıklı yer değiştirme. : BECAYİŞ Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir parçası.:MUŞTA Karşıtlık. : TEZAT Kartal,atmaca gibi yırtıcı kuşlara verilen ad.:ÇALAĞAN Kartalgillerden,leşle beslenen bir kuş.:KERKENEZ Kas faaliyeti. : KİNEZİ Kas yapılı ur. : MİYOM Kasap.:CEZZAR Kasaplık hayvanların sırtında,dikensi çıkıntı boyunca iki yandaki et.:FİLETO Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.: UYKULUK Kasatura,bıçak gibi kesici silahların uzun ve keskin bölümü.: NAMLU Kasık biti. : KIRKAYAK Kasık.,: ANE Kasım patına benzer bir çiçek. : PAT Kasımpatına verilen bir başka ad.: KRİZANTEM Kasların kasılmasını giderici,hekimlikte kullanılan bitki. : TATULA Kasların,özellikle diz kaslarının iradesiz kasılması.: SPAZM Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne veya tığla yapılan bir tür nakış. : SÜZENİ Kastamonu’nun Abana ilçesinde bir iskele.:İLİŞİ Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.:VALLA Kaş boyası. : MASKARA Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. : MONOKL Kaşındırıcı bir deri hastalığı.: UYUZ Kat kat ayrılabilen şeylerde kat.:YABRAK Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı.: OS Kat,makam. : ORUN Katalog. : FİHRİST Katar’ın başkenti.: DOHA Kategori,zümre.:ULAM Katılaşmakta olan bir sıvıda cisimler kristalleştikten sonra arta kalan çökelti. :ANASU Katışıksız,saf. yalın. : MAHZ: RAİK Katışıksız.:HALİS Katip. : YAZMAN Katmanlarında iç içe daireler bulunan billurlu bir kalker türü.:SİPOLİN Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur ve alçak bölümü. : İNEÇ Katolik Arnavutlar. : MALİSOR Katolik din adamı.:PİSKOPOS Katolik kilisesinde bağış karşılığında günahlardan kurtulma.:ENDÜLJANS Katolik Kilisesinin başkanı.: PAPA Katoliklerde ölüler için yapılan dua, bu duaya özgü müzik .Ölünün hatırasına yapılan tören. : REQUİEM Katoliklerde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın. : SÖR Katotta toplanmış iyon. : KATYON Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun.:BİLAR Kauçuklu yağmurluk. : GAMSELE Kavalılar’a mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867’de verilen resmi unvan.: HİDİV Kavim. : BUDUN Kavisli,kısa,uç bölümü geniş,kabzasına doğru daralan bir tür kılıç.: PALA Kavram Kavram. : MEFHUM : NOSYON Kavşak.: ÇATAK Kavşak.İki yolun birleştiği yer. : ÇAT Kavun ve ahududu karışımı bir tada sahip olan, C vitaminince zengin tropikal meyveye verilen ad. :PEPİNO Kavun,karpuz,kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları.:KÖKEN Kaya balığı. : TOKMAKBAŞ Kaya hanisi. : LAGOS Kaya lifi.Taş pamuğu. : ASBEST Kaya ve ağaç kovuklarında su birikintisi. : KAK Kayabalığının bir çeşidi. : AZMANKAYA Kayaç. : LİPARİT Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan kireç taşı ve dolomit bölgesi.:KARST Kayak. : SKİ Kayalık kıyılarda , sığ sularda yaşayan 25-35 cm uzunluğunda kırmızı benekli,mavi veya yeşil bir balık. : LAPİNA Kaygı,üzüntü.: STRES Kaygusuz Abdal’ın kimi şiirlerinde kullandığı mahlası. : SARAYİ Kayı boyuna bağlı olan ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşayan büyük bir aşiret.:KARAKEÇİLİ Kayık,mavna,küçük gemilerin kıyıda çekildiği yer.:ÇEKEK Kayıngillerden bir orman ağacı.:KESTANE Kayısı,zerdali gibi meyvelerin kurusu. : ÇİR Kaymakam : İLÇEBAY Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. : LİR Kaynak,pınar.:BULAK Kaynaklar,kaynakça.:BİBLİYOGRAFYA Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği.: MAMALİGA Kaz dağının mitolojideki adı. : İDA Kaz dağlarında yaşayan yarı göçebe çobanların meskeni olan kollektif yapı. : İGERM Kaza ile, rastgele.: EZKAZA Kaza yada başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan,içinde mektup olan şişe.:POTKAL Kazak reisi. : ATAMAN Kazak Türklerinin soyundan geldiklerine inandıkları,efsanevi Türk hakanı ve kahramanı.:ALAŞAHAN Kazak_- Kırgız Türklerinin saz şairleri. : AKIN Kazakistan’ın başkenti. : ASTANA Kazakistan’ın para birimi. : TENGE Kazanma,edinme,iş. : KİSB Kazı.:HAFRİYAT Kazları semirtmek için verilen mısır hamuru.:EVELEM Kebaplık demir şiş.:SİH Keçi kılından hayvan çulu,yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse.: MUTAF Keçi kılından yapılmış kumaş. : KEÇE Keçi yavrusu : OĞLAK Keçi yolu,patika,yolak.: İZLEK Kediden aşırı derecede korkma.: AİLUROFOBİ Kedigillerden,çakala benzer bir hayvan.: KARAKULAK Kedigillerden,kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.:VAŞAK Kefal balığına verilen bir başka ad.:TOPAN Kefal türünden bir balık. : PAÇOZ Kehribara verilen ad. : SAMANKAPAN Kekelemek yada söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma. : LALOFOBİ Kekeme. : REKİK : KEKEÇ Kelimesi kelimesine,hiç değiştirmeden,aynen.: MOTAMOT Keman gibi omuza dayanarak çalınan yaylı çalgı. : REBEK Keman yayı. : KEMANE : ARŞE Kemanla viyolonsel arası büyük keman,viyola. : ALTO Kement. : LASO Kemik bilye. : AKAT Kemik veremi. : AKARCA Kemiklerin toparlak ucu,: OM Kemikli balıklardan, uzunluğu 40 cm kadar olan, sırtı pürtüklü,esmer renkli,yassı bir tür balık :PİSİ BALIĞI Kemikli balıklardan,15-25 cm uzunluğunda,sırtı zeytuni bir tatlı su balığı. : PLATİNA Kenar süsü.Mendil ve peçetelerde kenara yapılan işleme. : SU Kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar.: LAHİT Kendi biten,kendi kendine yetişen bitki.:HÜDAYİNABİT Kendi kendini tatmin. : ONANİZM Kendi türünün en iyi konuşanı sayılan ve Afrika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir papağan. : JAKO Kendine çekmek,ilgi toplamak.:CELBETMEK Kendini becerikli,usta gösteren kimse.:OLÇUM Kendini beğenmiş. : KAKAVAN Kendir dokuma. : KETEN Kendir tohumu : ÇEDENE Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, ip, çuval gibi kaba örgüler yapılan bitkiye verilen ad. : KENEVİR Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadın. : MÜREBBİYE Kendisinin sebep olmadığı bir zararı ödeme.:CEREME Kene. : SAKIRGA Kenevirden yapılmış kalın ip : HALAT Kent civarı yerleşim: . BANLİYÖ Kent dışında kurulmuş bir üniversitenin alanı ve yapıları. : YERLEŞKE Kent soylu. : BURJUVA Kent veya kasabada dış mahalle. : VAROŞ Kerestesi makbul bir Afrika ağacı. : OKUME Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı. : OBEŞE Kerevet,divan.:SEDİR Kertenkele derisi.: LEZAR Keseli ayı.Amerika etçil memelisi. : KOALA Kesenek. : İLTİZAM Keser.: KERKİ Kesilme,kesinti. : İNKITA Kesilmiş ağaç kökü. : OMACA Kesimevi.,mezbaha. : KANARA Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar.:ELİFİ Kesin bilgi. : YAKİN Kesin bilgi.:YAKİN Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve Hadis hükümleri.: NAS Kesit. : MAKTA Kesme,kesip ayırma. : HAZA Kestane rengi.:MARON Keşişleme karşıtı rüzgar. : KARAYEL Keten dövmeye yarayan tokmak. : FİLARİZ Keten tohumu. : BEZİR Keten tohumundan çıkartılan bir yağ.:BEZİRYAĞI Kıbrıs’a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.:VERİGO Kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.:ÇEKELEVE Kıdem bakımından başta gelen. : DUAYEN Kıl dokuma.:ÇUL Kıl elek. : LEÇER Kıl ve saçların dökülmesi veya yokluğu.:ALOPESİ Kıl.:MU Kılıç kını.: NİYAM Kılıç,bıçak gibi saplı şeylerin sap içinde kalan bölümü. : PIRAZVANA Kılıç.: TİG Kılıçla yapılan spor. : ESKRİM Kır hayatını ve törelerini anlatan. : PASTORAL Kır renkli.:KIRÇIL Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir.:İDİL Kıranlar. : AFAT Kırbaç kurdu. : TRİKOSEFAL : ARİKOSEFAL Kırgızistan ve Kazakistan’da bir ırmak. : ÇU Kırgızistan’ın başkenti. : BİŞKEK Kırgızistan’ın para birimi.: SOM Kırgızların ünlü destanı. : MANAS Kırık kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz nesne. : ATEL: CEBİRE Kırık taş döşeli yol. : MAKADAM Kırılma,parçalanma. : İNKİSAR Kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral.:ASBEST Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san. : GİRAY Kırıntı. : UFANTI Kırk çeşit yiyecekli sofra. : ZEKERİYA SOFRASI Kırkılmış koyun tüyü. : YAPAĞI Kırklareli’nde Demirköy ilçesinde Türkiye’nin en uzun mağaralarından biri. : DUPNİSA Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğne ada beldesinde,tabiatı koruma alanı kaps***** alınan eşsiz bir orman alanı. : LONGOZ Kırlangıç balığı küçüğü. : DERVİŞ Kırmızı acı biberli sirkeli sos.:TABASKO Kırmızı biber.:PAPRİKA Kırmızı çuhadan yapılan,tepesinde püskülü olan bir tür başlık.:FES Kırmızı mercimekle yapılan bir çorba. : EZO GELİN Kırmızı mercimekle yapılan çorba veya pilav.:MALHITA Kırmızı pancar.:ÇÖĞÜNDÜR Kırmızı renkli bir elma cinsi.:STARKİNG Kırmızı renkli,pis kokulu,zehirli sıvı bir element.: BROM Kırmızı renkli,tatlı,sulu ve kokulu bir erik cinsi.:ALBARDAK Kırmızı renkte olan.: LALİN Kırmızı zırnık. : REALGAR Kırmızıya çalan eflatun renk. : SİKLAMEN Kırsal aşk şiiri. : İDİL Kısa bacaklı köpek cinsi. : BASE Kısa çizgi.:TİRE Kısa çizme . : EDİK Kısa çorap. : ŞOSET Kısa hırka. : LİBADE Kısa kepenek. : KEBE Kısa kesilmiş saç. Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı. : ALAGARSON Kısa ökçeli bağsız ayakkabı.:MOKASEN Kısa saplı odun baltası.:NACAK Kısa tüylü bir av köpeği cinsi.:BRAK Kısa ve özlü söz,veciz.:LAKONİK Kısa ve yalın işaretlerden oluşan bir yazı yönteminin kısa yazılışı.:STENO Kısa veya özlü anlatımı olan komik öykü. : ANEKDOT Kısa,güldürücü oyun.:SKEÇ Kısa,kestirme yol.:KESE Kısacası.:VELHASIL Kısık sesli küçük keman. : KİT Kısır döngü.:FASİT DAİRE |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Kısır,hiç doğurmamış insan veya hayvan. : EREMİK
Kıskaç. : PENSE Kıskançlık korkusu. : ZELOFOBİ Kıskanma. : REŞK Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan eski Türk içkisi. : KIMIZ Kış. : ŞİTA : DEY Kışın sisli havalarda ,ağaç dallarını,toprak yıkıntılarını kaplayan buz tabakası. : KIRÇ Kışın en soğuk günleri.Karakış. : ZEMHERİ Kışın yapraklarını dökmeyen mor çiçekli bir ağaççık. : KOMAR Kışkırtma.:AJİTASYON Kıvırcık saç.:CAD Kıvrımları olan yün,pamuk veya ipek kumaş.:KREPON Kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer. : ARASAT Kıyamet günü İsrafil’in öttüreceği borunun adı.:SUR Kıyı sağlık idaresince,gemilere verilen giriş-çıkış izni. : PRATİKA Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. : VARDAKOSTA Kıyılmış,baharat katılmış etle,tütsüleme ve pişirme gibi işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk.: SOSİS Kız evlat.: KERİME Kız Kulesinin eski adı. : DAMALİS Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek. : TİRİT Kızgın,yakıcı. :HAR Kızıl ötesi. : ENFRARUJ Kızıl veya yeşil renkte sert bir mermer. : SOMAKİ Kızıl,kırmızı. : AHMER Kızılderililerin birbirlerine armağan verdikleri dinsel bayram. : POTLAÇ Kızılyara adıyla da bilinen bir tür kan çıbanı. : ŞİRPENÇE Kızlık zarı. : HİMEN Kibirli.:KASALAK Kil ve kum karışımı sarı renkli balçık.:LÖS Kilidin dilinin yerleşmesi için açılan delik. : ZIVANA Kilime benzer,renkli ve motifli uzun yolluk,yaygı. : ZİLİ : SİLİ Kilise müziği : KORAL Kilisede çan çalan kimse.:ZANGOÇ Kiliselerde ana kapıdan koroya değin uzanan bölüm.:NEF Kilit dili.: PERİCİK Kimi su bitkilerinin, suyun altındaki organlarında bulunan ve hava boşlukları içeren dokusu.: AERANKİMA Kimi akıl hastalarında yangın çıkarmaya duyulan aşırı istek.:PİROMANİ Kimi bitkilerde ve özellikle çamlarda oluşan salgı maddesi.:REÇİNE Kimi bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. : ELEMİ Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu.: ÇİS Kimi gemilerde,baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan ek yapı öğesi.:TALİMAR Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası.:PEŞ Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk. : AVUL Kimi iskambil oyunlarında aynı cins iki karta verilen ad. : PER Kimi kağıtların dokusunda bulunan ve ancak ışığa tutulunca görülen çizgi,resim veya yazı.:FİLİGRAN Kimi mantarlarda üreme organı.:ASK Kimi sesli harflerin üstüne konan yan yana iki nokta.: TREMA Kimi ülkelerde profesör olmak için sınav veren kimse. : AGREJE Kimi ülkelerde yarı asker siyasi kuruluşlara verilen ad.:FALANJ Kimi yörelerde az kavrulmuş un ve tavuk eti ile dövülerek yapılan,pelte kıvamında bir tür yiyecek.: HERİSE Kimi yörelerde kaput bezine verilen ad.:ÇAPAN Kimi yörelerde mayası tutmamış hamur anlamında kullanılan sözcük : ANİK . Kimi yörelerde uzun tüylü,güreşçi erkek deveye verilen ad.:TÜLÜ Kimliği bilinemeyen gök cismi. : UFO Kimononun üzerine bağlanan Japon kemeri.:OBİ Kimsesiz : . BİKES Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.: KİNETİK Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.Devinim bilim. : KİNETİK Kira geliri getiren mülk. : AKAR (AKARET) Kiraya veren.:MUCİR Kirazın mayalanması ve damıtılmasıyla yapılan bir tür içki.: KİRŞ Kireç taşı. : KALKER Kireç,sönmemiş kireç.: KİLS Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karışımından elde edilen bir tür harç. : HORASAN Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konan ince tahta. : HARTAMA Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konulan ince tahta.:HARTAMA Kirli yada donuk sarı renk. : NOHUDİ Kirli,pis. : MUNDAR : MURDAR Kişi. : ZEYD (ZEYT) Kişiler,zatlar. : ZEVAT Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.:GRAMOFOLOJİ Kişiliksiz,boş,serseri.: SAPISİLİK Kişinin ağzının kokmasından duyduğu korku.:HALİTOFOBİ Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı.: LİRİZM Kitap düşkünlüğü. : BİBLİYOMANİ Kitap getirmemiş peygamber. : NEBİ Kitap korkusu.:BİBLİYOFOBİ Kitap,takip,patik,katip örneğinde olduğu gibi,bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM Kitap. : MECELLE Kitapçı. : SAHAF Kitre. : KESTERE Klarnet. : GIRNATA Klarnetin atası olan eski müzik aleti.: ŞALÜMO Klasik şiirde bir kısa bir uzun iki heceden oluşan ayak. : İAMBOS Klasik Türk müziğinde iki basit usulden biri. : SEMAİ Klasör. : SIRALAÇ : CİLBENT Klavsene benzer,telli,mızraplı,tuşlu bir çalgı. : EPİNET Klavsene verilen bir ad. : ÇEMBALO Klavyeli ve telli bir çalgı.: KLAVSEN Kocabaş./ İspinoza benzer bir kuş. : FLURCUN Kocaeli’nin Gebze ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınmış ünlü kanyon.:BALLIKAYALAR Kocakarı.:CADALOZ Koç burcu : HAMEL Kokar ağaç. : AYLANDIZ Kokmuş,çürümeye yüz tutmuş hayvan ölüsü.:LEVİN Koku satıcısı.:AKTAR Koku.:BU Kokulandırılmış. : AROMATİK Kokulu reçine. : PELESENK Kolay düğüm. : İLMEK Kolay.:ASAN Kolayca bükülebilen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş,bir tür ak asbest.: AMYANT Kolaylıklar. :TESHİLAT Koleksiyon.:DERLEM Kolları geriye sarkık cepken biçiminde,beyaz keçeden yapılmış kaytanla işlemeli bir çeşit ceket : KOPARAN Kolombiya’nın para birimi.:PEZO Kolsuz kadın giysisi.: JAPONE Koltuk ve sandalye gibi eşyaların dikiş ve çivilerini gizlemekte kullanılan şerit.:FİTİL Kolu çevrilerek çalınan,sandık biçiminde bir tür org.:LATERNA Kolun dirsekten parmaklara kadar olan bölümü.:ARIŞ Komisyon,komite : ENCÜMEN Komisyoncu. : SİMSAR Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak. : GİDON Kompozisyon. : KİTABET Konak hizmetçisi. : AYVAZ Konak yeri : KONALGA Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan,bağcıklı yada yan tarafı lastikli ayakkabı.:FOTİN Konferans,konser veya tiyatro gösterilerinin yapılabileceği gibi düzenlenmiş büyük salon.:ODİTORYUM Konforlu,lüks hayat,parlayan,parlatıcı. : LEYAN Kongo Demokratik Cumhuriyetinin başkenti.: KİNŞASA Kongo Demokratik Cumhuriyetinin eski adı.:ZAİRE Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü.:ELİMA Kongo’nun yağmur ormanlarında yaşayan memeli bir hayvan. Bir cins antilop.: OKAPİ Konik. : MAHRUTİ Konsolos . : ŞEHBENDER Konu,husus./Bölüm. : BAP Konusal.: TEMATİK Konusu cansız varlıklar veya nesneler olan resim. : NATÜRMORT Konusu dansla anlatılan müzikli sahne gösterisi. : BALE Konusunu efsanelerden veya tarihi olaylardan alan,acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri.:TRAJEDİ Konuşma bozukluğu. : AFEMİ Konuşmalı ve şarkılı bölümleri bir arada olan oyun.:OPERAKOMİK Konuşulan dil,lisan.:ZEBAN Konuşulan konu. : SADET Konut kapılarında menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça.: SEREN Konya’da bir baraj.:MAY Konya’nın antik dönemlerdeki adı.:İKONİON Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl. : HOTAMIŞ Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl.:HOTAMIŞ Konya’nın Karapınar ilçesinde bir göl.: MEKE Konya’nın Meram ilçesinde,2.Kapadokya da denilen,tüf kayalara oyulmuş antik kent.:KİLİSTRA Konya’nın Meram ilçesinde,ikinci Kapadokya olarak da adlandırılan,tüf kayalara oyulmuş antik kent. : KİLİSTRA Kopça,kanca. : AGRAF Koridor.:DEHLİZ Korkak.:CEBİN Korkma. : TAHAŞİ Korkmak,ürkmek,çekinmek.:OCUMAK Korku,tehlike. : BİM Korkulu yerler veya işler. : MEHALİK Korkunç güzel ,erkek hemşire örneğinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad. : OKSİMORON Korkunç hayal. : HEYULA Korkusuz,gözü pek,yürekli,cesur.:BIÇKIN Korkutucu. :MEHİP Koroner damarları genişletici ilaç.: İMOLAMİN Koruma,esirgeme,gözetme. : VİKAYE : SAHABET Koşmaca . : JOGGİNG Koşu hayvanlarına yardımcı olarak koşulan hayvan.:ÇIVGAR Koşullar.: ŞERAİT Kovma. : TARD Koyu gri veya sarımsı kahverengi.:BARUDİ Koyu pekmez. : BULAMA Koyu renkli,sert,bir çeşit yanardağ kütlesi.:BAZALT Koyu sarı veya açık kestane rengi.:KUMRAL Koyun barınağı.:AĞIL Koyun postundan kürk. : KEVEL Koyun sütünden yapılan,mahzenler de olgunlaştırılan,içi özel küflü peynir.: ROKFOR Koyun veya keçi postu.:PÖSTEKİ Koyun veya kuzu kaburgası içine pirinç doldurularak yapılan bir yemek.:SURA Koyun yada keçi sürüsü. : DAVAR Koyun,keçi türünden küçükbaş hayvan.: RES Koyun,keçi veya deve pisliği. : KIĞ Koyunlarda görülen bir tür hastalık.:KARAMUK Koyunların başlarındaki kabarık yün.:KEPEZ Koza. : KORUNCAK Kozadaki kurtçuk. : KRİZALİT Kozalaklardan,boyu 40 m kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı.: SEDİR Kök boyası. : ALİZARİN Kök,asıl,cevher. : TÖZ Kök,sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı.:TAL Kök.:CEZR Kökenbilim. : ETİMOLOJİ Kökeni Orta Asya’ya kadar uzanan,en eski,serbest biçimdeki Türk güreşi.:KARAKUCAK Köklerinin kısaltılması,dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi suretiyle saksıda yetiştirilen bodur ağaç. : BONSAİ Kökten dincilik. :FUNDAMENTALİZM Kökü toz durumuna getirilip hekimlikte ishal kesici olarak kullanılan bir bitki.: RATANYA Kökü yukarıda dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı. : TUBA Kölelik,kulluk.:UBUDİYET Kömür kalem.:FÜZEN Kömür kalemle yapılmış resim.:FÜZEN Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kümbet. : TORAK Köpeğin arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. : SALTA Köpek ve ineklere yedirilmek üzere un ve kepekle hazırlanan yiyecek. : YAL Köpek. : KELP Köpekgillerden,postundan kürk yapılan bir memeli türü.:KARSAK Köpekten aşırı korkmak. : SİNOFOBİ Köpük kıvamında,tuzlu yada tatlı yiyecek.:MUS Köpük.:KEF Kör tırnak. : BAKANAK Körelme. :ATROFİ Körelme.:DUMUR Köroğlu’nun gerçek adı.:RUŞEN ALİ Körpelik,tazelik.: TARAVET Köstebek. : AKUR Köşe,kenar,uç.: İBİK Köşegen.:DİYAGONAL Köşk. : KAŞANE Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım.:POT Kötü işlerde birine yardım eden kimse.:YARDAKÇI Kötü kalpli.:BEDHAH Kötü,çirkin. : ŞENİ Kötü,sevimsiz. : MADARA Kötücül bağ dokusu uru.: SARKOM Kötüleme,yergi.:ZEM Kötülük.:ŞER Kötümser,karamsar. : PESİMİST : BEDBİN Köy köy dolaşarak ufak tefek eşyalar satan gezgin esnaf.:ÇERÇİ Köy muhtarı yardımcısı. : KİZİR Köy oyunlarını yöneten kimse. : AYNAZ Köy yada mahalle ihtiyar heyetindeki kişi. : AKSAKAL Köyceğiz’in eski adı. : KAUNOS Köyle ilgili,köylü.:RUSTAİ Köylere para toplamak için çıkan din adamı veya medrese softası. : CER HOCASI Köylü kadınların giydiği kollu veya kolsuz uzun elbise.: SARAFAN Közlenmiş patlıcan,sarımsaklı yoğurt ve kıymayla yapılan bir çeşit yemek : ALİNAZİK Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir meze.: BABAGANNUŞ Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir tür meze. : BABAGANNOŞ Közlenmiş patlıcanla yapılan bir tür yemek. : HÜNKAR BEĞENDİ Kral karısı. : MELİKE Kral sarayı. : BAZİLİKA Kredi kalitesinin veya borçlanma araçları üzerindeki risk derecesinin belirlenmesi operasyonu.: RATİNG Kredi kartlı alışverişlerde ödemenin daha sonra denetlenmesi için verilen fiş.:SLİP Kristof Kolomb’un Amerika seferi sırasında yönettiği üç gemiden biri. : NİNA Kubbe. : KÜMBET Kucak. : AGUŞ Kucaktaki tombul çocuk. : APALAK Kudret helvası. : ÇİS : MANNA Kudret sahibi.:CEBBAR Kuduz. : AKUR Kul,köle.:BENDE Kulağa asılan uzun küpe. : ASIRGA Kulağı duymayan. : KER Kulak iltihabı. : OTİT Kulak yıkama aracı. : ENEMA Kulak. : GUŞ Kullanılacağı zaman hazırlanan losyon.:LUK Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek yada topluluktaki insanların kullandığı özel dil yada sözcük dağarcığı. : ARGO Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağdan kalma bir biçimin,bir yapının özelliği.:ARKAİK Kullanım alanına göre bir çok modeli olan sondalara verilen ortak ad.:KATETER Kulplu ve ağzı kapaklı,bakırdan yapılmış su kabı,güğüm.:DEBBE Kulplu ve emzikli su kabı. : İBRİK Kulplu,geniş gövdeli,dar boğazlı,emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap.: TESTİ Kulpsuz toprak çömlek. : ÜZLÜK Kuluçka.: GURK Kum falı. : REMİL Kum,çakıl,çimento ve su gibi maddelerin karışımıyla elde edilen yapı malzemesi.:BETON Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık. : VATOZ Kumar oynatanın oynayanlardan,kazançtan aldığı para,pay. : MANO Kumar oyununu yöneten. : KRUPİYE Kumarda ortaya sürülen para.: MİZA Kumarda sürülen para. : MİZA Kumardan eşit kalkma. : TAPİ Kumaş ve deri üzerine yapılan bir tür işleme. : AJUR Kumaş ve kağıt süslemede kullanılan bir yöntem : BATİK Kumaş veya deriden yapılan,genellikle belden kemerli,üstünde cepleri bulunan ,gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa,hafif giysi.: MONT Kumaş veya ince deriden,çoğunlukla düz topuklu,ayağı bütünüyle saran ayakkabı.: ŞOSON Kumaş,kağıt v.b.’de bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım.:PLİ : PİLE Kumaşın veya derinin cilalanması. : APRE Kumaşlara ve çinilere uygulanan bir süsleme motifi.:ÇİNTOMANİ Kumluk yer.:KUMLA Kumru. : HAKURAN Kumtaşı. : GRE Kumul.Kum yığını. : ERG.: EKSİBE Kundak çocuklarının başlarında oluşan kepek tabakası.:KONAK Kundak çocuklarının beline zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. : FASKA Kundaklama. : BELEME Kunduracıların delik açmakta kullandıkları sivri uçlu çelik tığ./Mersin balığı türü. : BİZ Kunduracıların,derileri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak.:MUŞTA Kunduz kürkü. : KASTOR Kural olarak benimsenmiş,yerleşmiş ilke.:NORM Kural. : DÜSTUR Kurallara bağlı resim ve heykel çalışması yapan kişi veya sanatçı.:AKADEMİCİ Kuran surelerini oluşturan cümlelerin her biri.:AYET Kuran ve hadislerin görünüşteki açık anlamlarından başka hiçbir yorum kabul etmeyen ve kıyasa yer vermeyen Sünni mezhep. : ZAHİRİYE Kuran’da adı geçen sekiz ce nnetten dördüncüsünün adı.: NAİM Kuran’dan on ayet okuma : AŞİR. |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Kuran’ın bölünmüş olduğu otuz kısımdan her biri.:CÜZ
Kuran’ın harflerinden bir takım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep.:HURUFİLİK Kuranda bir sure. : ABESE : ALAK:TAHA:RAD:MAİDE Kuranı düzgün ,usulünce ve yüksek sesle okumak. :TİLAVET Kuranı ezberlemiş kişi. : HAFIZ Kuranı Kerim,Kelamı Kadim.:MUSHAF Kuranı usulüne göre ve güzel okuyan.:KARRA Kurbağa kurtçuğu. : ARİBAS : İRİBAŞ Kurbağaların bilimsel adı. : ANURA Kurdeşen. : ÜRTİKER Kurnaz,cin fikirli.:HİN Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz.: BAT Kurşun. : RASAS Kurt.:BÖRÜ Kurtarıcı.:HALASKAR Kurtçuk korkusu.: AKARFOBİ Kurtulma. : NECAT Kurtuluş,kurtulma. : REHA : SEHA Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi.:TABA Kuru,sıska.:KAKNEM Kurucu, Bina inşa eden. : BANİ Kurul. : ASAMBLE Kurultay. : KONGRE Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. : AYAĞAN Kurumuş saplarından mobilya yapılan bambu türü. : HEZAREN Kurumuş sığır gübresi. : TEZEK Kuruntuya düşürme :İHAM Kurutma kabı. : DESİKATÖR Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık. : GİLABURU Kurutulmuş riga balığı.:FRİSA Kurutulmuş su kabakları içine çakıl taşı doldurularak yapılan ritim sazı. : MARAKAS Kusur,ayıp. : AVAR Kusursuzluk.:CEVDET Kuş başı doğranmış et ve baklava yufkasıyla yapılan bir tür kebap.:ALİ PAŞA KEBABI Kuş başı etle yapılan bir tür börek. : KÖBETE Kuş bilimi.: ORNİTOLOJİ Kuş gagası. : NUL Kuş kanadı.:CENAH Kuş kanadının büyük tüyleri. : PER Kuş tutmakta kullanılan,aynı adlı macunla bulanmış değnek.: ÖKSE Kuş tuzağı.: KUŞMAR Kuş üretmeye yarayan kafesli yer.: ÇİFTEHANE Kuş yiyecek büfesi.:BÜVET Kuş yuvası:. AŞİYAN. : UŞ : LANE Kuş,tavuk yavrusu.:CÜCÜK Kuş. : TAYR Kuşatma,çevirme. : İHATA Kuşatma.:ABLUKA Kuşdili,hasalban gibi adlar da verilen ve Akdeniz yöresinde yetişen bir bitki.:BİBERİYE Kuşku,sanı. : REYB Kuşkucu,şüpheci.: SEPTİK Kuşların taşlık,katı gibi adlar da verilen midesi.:KONSA;KURSAK Kuşların tüy değiştirme zamanı.:KARINSA Kuşluk yemeği. : BRUNCH ( BRANÇ) Kuşun kanat tüyü. : TELEK Kuşun yavrusuna taşıdığı yem. : BEN Kutlu. : SAİD Kutsal Hint destanı:. RAMAYANA Kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen büyülü ve mistik hece.: AUM Kutsal kimse.: AYA Kutsal Mısır öküzü. :APİS Kutsal nitelikte müzik eseri.:ORATORYO Kutuların katlama yeri. : RİL Kutup Yıldızı. : DEMİRKAZIK Kutup Yıldızına verilen bir başka ad.:POLARİS Kutuplanma. : POLARİZASYON Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç. : GNAYS Kuyruğun iskeleti.:KEMİRDEK Kuyruk sokumu kemiği. : PÖÇ : UCA Kuyruklu biber’de denilen ve karabibere benzer bir tür baharat.:KEBABE Kuyruklu yıldız.:KOMET Kuyruklular.:URODEL Kuyruksokumu kemiği.:UCA Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu.:İRİBAŞ Kuytu ve sıcak yer: ARAN Kuyuda pişen et. : TANDIR Kuyumculara taslak hazırlayan kimse.:SADEKAR Kuyumculukta kullanılan,yüzde 80 bakır,yüzde 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım.:TOMBAK Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan bir uyuşturucu madde.:KİF Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan sarhoşluk verici toz.: KİF Kuzey Afrika’da kurulmuş bir tarikat. : TİCANİLİK Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden biri. : ERİE Kuzey Anadolu dağlarında yetişen mor çiçekli bir ağaççık.:KOMAR Kuzey Buz Denizinde yaşayan bir martı türü.:ALK Kuzey buz denizinde yaşayan dalıcı bir martı türü. : ALK Kuzey Hindistan’a özgü,lavta ailesinden telli çalgı.: SİTAR Kuzey Hindistanlı şair.Kirişna Şarkısı adı verilen yapıtı,bugün de dinsel halk bayramlarında oynanan ve yatra adı verilen oyunlardan oluşmuştur.(12. yüzyıl).:JAYADEVA Kuzey İspanya’da tarih öncesi devirlere ait resimler bulunan mağaralardan ilki.:ALTAMİRA Kuzey ispanya’da,özellikle Aragon’da yapılan geleneksel kur dansı.: JOTA Kuzey kutbuyla ilgili,kuzey kutup yakınında olan. : ARKTİK Kuzeydoğu ve Güney Anadolu’da türkülü halk öykülerine verilen ad. : BOZLAK Kuzeydoğu. : ŞİMALİŞARKİ Kuzgun kılıcı da denilen çiçek. : GLAYÖL Kuzu ağılı.: ÇİTEN Kuzu derileri üzerindeki yağları ve fazlalıkları temizlemede kullanılan iki kulplu bıçağa verilen ad. : AŞKİ Kuzu sesi. : ME Küçük ada.:CAYO Küçük ağıl. : KÜM Küçük akarsu.:CAFER Küçük bal teknesi. : LAZA Küçük bir kelebek türü : FELFELEK Küçük bitkilere verilen ad. : OT Küçük bohça. :ÇIKIN Küçük cariye. : KENİZEK Küçük çan.:ÇINGIRAK Küçük çocuğun yürümeye başlaması.:ADAKLAMAK Küçük çocuk salıncağı.:ILINCAK Küçük dana.:BUZAĞI Küçük demiryolu treni. : DEKOVİL Küçük fıçı.:VARİL Küçük hediye.:BERGÜZAR Küçük hıyar turşusu.:KORNİŞON Küçük Hindistan cevizi.:MUSKAT Küçük ispirto ocağı. : KAMİNETO Küçük kareli kumaş.:PÖTİKARE Küçük kertik.:ÇENTİK Küçük kervan.:BARHANA Küçük kıvrım.:BÜZGÜ Küçük kova.:BAKRAÇ Küçük kulaklı koyun yada keçi. : ÇOMU Küçük lirik şiir türü. : BALAD Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.:UNUTMA BENİ Küçük mızrak.:NİZEK Küçük nesne. : ZERRE Küçük ney. : NEYÇE Küçük ok. :TİREK Küçük orak. : ROSA Küçük otel. : MOTEL Küçük parçalar halinde doğranmış et ve sebzelerin kızgın yağda karıştırılarak kısa sürede pişirilmesi.:SOTE Küçük parçalardan oluşan nakışlı ve ince bir kilim türü.:CİCİM Küçük salkımlı bir üzüm çeşidi. : NEFERİYE Küçük saray. : KASR Küçük su birikintisi,gölcük.: AZMAK : BUGET Küçük taneli bakla türü. : FUL Küçük taneli bir tür çekirdeksiz siyah üzüm. : KİŞMİŞ Küçük taneli fındık türü. : PİKOLA Küçük tekke.: ZAVİYE Küçük testi,çömlek.: KUMKUMA Küçük testi.:DODURCUK Küçük tonajlı yük gemisi. : KOSTER Küçük vagon. : VAGONET Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü.: MİNNOŞ Küçük yayık. : ATIK Küçük yokuş.:BAYIR Küçük zurna. : ARAKİYE Küçükbaş hayvan.:DAVAR Küçümseme. : İSTİHFAF Küfürbaz. : TAAN Kükürt elementinin simgesi. : S Kükürtle demir birleşimlerinden biri.:ZAÇ Kül rengi.:BOZ Külde pişen çörek. : KETE Külhanbeyi,hayta. : APAŞ Kültür. : EKİN : HARS Küme,yığın. : LODA: TUDE Kümes hayvanlarının en yaşlı ve iri olanı. : BABAÇ Künk.:BÜZ Küpe ve yüzük taşı gibi bezek işlerinde kullanılan,mavi renkli,saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum ve fosfattan oluşan değerli bir mineral.:FİRUZE Küpeşte,korkuluk. : PARAPET Küre biçimli flüt.:OKARİNA Kürekle yürütülen dar,uzun,hafif tekne. : KANO Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme.: SİYA Kürkü değerli bir hayvan,kakım,as.:ERMİN Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca.: NAŞA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
L
Labada,efelek. : EVELİK Laboratuarda damıtma işlerinde kullanılan geniş karınlı ve eğri boyunlu cam kap. : KARNİ Laciverde yakın koyu mavi renk.:SAKS Lacivert kumaştan veya gri flanelden yapılma düz veya kruvaze spor ceket.:BLAZER Laf,söz. : KAL Lagos balığı. : KAYAHANİSİ Lahana,şalgam gibi bitkilerin kök dışındaki bütün bölgelerinde yerleşebilen yosunumsu mantar.: AKPAS Lahor şalı. : LAHURİ Lahos’da denilen eti lezzetli bir balık. : GİRİDA Laiklik,laik olma durumu. : SEKÜLARİZM Lale bahçesi. : LALEZAR Lale devrinin en ünlü minyatür sanatçısı.:LEVNİ Lamaya benzeyen koyunumsu hayvan. : ALPAKA Lanet sözcüğünün “nalet”, kirpik sözcüğünün “kiprik “ biçiminde telaffuzunda görüldüğü gibi bir sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olayına verilen ad. Göçüşme, yer değiştirme. :METATEZ Lanet okuma. : LİAN Lanet. : KARGIŞ Lantanın simgesi. : LA Lapina balığının büyük cinsi.: LABROS Lapinagillerden,güzel renkli,50 cm uzunluğunda bir balık.: KİKLA Latin Amerika’da siyasal önderleri yüceltip putlaştırma geleneğine verilen ad.:PERSONALİSMO Lav. : MAGMA Lavabo.:CAV Lehçe. :DİYALEKT Lehçebilim.: DİYALEKTOLOJİ Lekecilik’de denilen soyut resim anlayışı.:TAŞİZM Lenf düğümlerinin iltihabı. : ADENİT Lenin’in yeni ekonomi politikası. : NEP Lesotho’nun başkenti. : MASERU Leş.:CİFE Leşle beslenen bir kuş. : KERKENEZ Letonya’nın başkenti.:RİGA Letonya’nın para birimi,:LAT Levreğe benzeyen bir balık. : KALİNOS Levrekgillerden bir balık.:SUDAK leylak rengi.,açık mor:. LİLA Leyleğe benzer bir kuş. : İBİS Lezzetli bir balık. : İŞKİNE Lezzetli bir tür turşuluk hıyar.: KORNİŞON Liberya’nın plaka işareti.:LB Libya’nın plaka işareti.:LAR Lifler,teller. : ELYAF Lihtenştayn plakası. : FL Likapa,çay üzümü gibi adlar da verilen ve Doğu Karadeniz’de yetişen bir meyve ağacı.:ARONYA Liman. : MERSA Limanlarda kıyı ile gemi arasında yük taşımada kullanılan altı düz,sağlam yapılı sac tekne.:LAYTER Linyit,kömür tozu ve katran tortusundan basınçla elde edilen,tuğla biçimli yapı malzemesi.:BRİKET Lipsos balığının bir diğer adı. : ADABEYİ Litvanya’nın para birimi. : LİTAS Litvanya’nın plakası. : LT Lodos. : AKYEL Loğusa humması. : ALBASTI Loğusalık. : NİFAS Lokma,dilim.:TİKE Lozan antlaşmasının yapıldığı saray. : RUMİNE Lozan Antlaşmasının yapıldığı saray.:RUMİNE Lösemi durumuna tıpta verilen ad.:LÖKOZ Lübnan plakası. : RL Lübnan ve Suriye’de oturan Katolik Süryani topluluğu.:MARUNİLER Lüfer balığının irisi. : KOFANA Lüfer balığının küçüğü. : ÇİNAKOP Lüferin bir türü. : SIRTIKARA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
M
Maaş,aylık. : RATİBE Macar göçebesi.:ÇİGAN Macun.:KİT Madagaskar plakası. : RM Madagaskar’da yaşayan bir cins maymun. : VARİ : AKUMBE Madagaskar’ın başkenti. :TANANARİVE Maddeler. : MEVAD Maden bilimi.:MİNERALOJİ Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila.:EMAY Maden fırını. : KÜRE Maden kömürü katranının kuru kuruya damıtılmasından elde edilen antiseptik bir hidrokarbon.:NAFTALİN Maden külçelerinin eritilip arındırılması. : KAL Maden ocağında kazı yerini ilerleme yönünden sınırlayan yüzey. Kazı yerleri. : ARIN Maden parlaklığı verilmiş deri veya kumaş.,simli kumaş. : LAME Maden pisliği,balmumu. : RİM Maden posası. :CÜRUF Maden yada kağıt para üzerindeki kafa resmi. : EFİJİ Maden yeri.:ERGENE Madeni para.: SİKKE Madeni paranın resimli yüzü. : TURA Madenleri sıvılaştırma,ergitme. : İZABE Madenlerle birleşince tuz verebilen elementlere verilen ad. : HALOJEN Madrid’de bulunan,dünyanın en ünlü müzelerinden biri.:PRADO Mafyada suskunluk yasası.:OMERTA Mağara.:KEHF Mağaraları inceleyen bilim dalı. : SPELEOLOJİ Mahkeme davetiyesi.:CELP Makam,kat,özel yer.:ORUN Makaraları birbirine kavuşan bir palangayı açıp uzatmak işi. : TİRAMOL Makarna üretiminde kullanılan bir buğday türü.:DURUM Makedonya’da yaşayan etnik bir grup. : TORBEŞLER Makedonya’nın başkenti.:ÜSKÜP ( SKOPJE ) Maki de denilen bir maymun cinsi. : LEMUR Makine yağı. : GRES Makinede yapılan işleme,dikiş. : PİKO Maksim Gorki’nin bir romanı. : FOMA Mal değişimi,trampa.:TROK Mal olarak verilen. : AYNİ Mal,mallar. : EMTİA Malak. : BALAK Malavi para birimi. : KIVACA Malaya dilinde delirme. : AMOK Maldivler’in başkenti.:MALE Malezya’nın başkenti.:KUALA LUMPUR Malezya’nın para birimi. : RİNGGİT Malın satış değeri. : RAYİÇ Mali plakası.: RMM Mali’nin başkenti. : BAMAKO Malta humması.:KALAAZAR Maltalıların altı düz,pruva tarafında bir direği olan,küçük teknelerine verilen ad.:SİPARONER Manavadharmaşastra diye de adlandırılan Hindu yasalarının en önemli metnine verilen ad. : MANU SMRİTİ Manda bağırması.:BÖĞÜRME Manda pastırması. / Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek: KAKAÇ Manda yavrusu. : MALAK Mangal. : KORLUK Manganezin simgesi. : MN Manisa’daki Ağlayan Kaya’nın o olduğuna inanılan, doğurganlığıyla ünlü Frigya Kraliçesi. : NİOBE Manisa’daki Spil Dağı Milli Parkında bir yayla.:ATALAN Mankafa , sersem.: SEME Mantar bilimi. : MİKOLOJİ Mantar enzim karışımı. : SAMA Mantar meşesi.Mantar katmanı çok gelişen bir tür meşe.:SEZÜ Mantar.:MİKOZ Mantık. : ESEME Mantıkta önerilerinin biri veya her ikisi kanıtıyla ileri sürülen tasım. : EPİKEREM Mantıkta ve felsefede küçük önerme.:MİNÖR Mantıkta,birbirine bağlı iki önermeden sonraki.: SONURTU Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları alet.: ECENE Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açılan,kesiti kare veya dikdörtgen biçiminde kanal.: KİNİŞ Maranta adlı kamıştan elde edilen ve bebek maması yapılan un. : ARAROT Mardin ilinde yaşayan Hıristiyan Nasturiler’e verilen ad. : ASURİLER Mardin’in geleneksel sokaklarındaki kemerli geçitlere verilen ad.: ABBARA Marksist terminolojide , proletaryanın sınıf bilincinden yoksun alt tabakasına verilen ad. : LUMPEN Marksist terminolojide,dünyayı dönüştürmeyi amaçlayan etkinliklerin tümü.:PRAKSİS Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde yer alan Yıldız dağlarının eski adı.:ISTRANCA Marmara denizinde turistik bir ada. : AVŞA Martıya benzer bir deniz kuşu. : FULMAR Masaj aktiviteli havuzlu banyo,sağlık havuzu. : JAKUZİ Masif. : SOM Maskeli balolarda giyilen kukuletalı uzun giysi. : DOMİNO Mason.: FARMASON Matbaacılıkta sürtme yoluyla kağıt veya düzgün bir yüzeye aktarılan grafik karakteri. : LETRASET Matematiğin sayıları,bunların arasındaki bağıntıları ve işlemleri konu alan dalı.:ARİTMETİK Matematik. : RİYAZİYE Matematikte çizgilerle ilgili olan.:LİNEER Matematikte,aynı cinsten onluk bir küme.:DESTE Matematikte,bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru.:TEĞET Matematikte,herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri.:ASKAT Matematikte,karmaşık geometrik şekillerin ortak adı. : FAKTAL Matematikte,türevi bilinmeyen fonksiyon.:İNTEGRAL Maun da denilen bir ağaç. : AKAJU Mavi hareli ela göz. :ÇAKIR Mavi ile yeşil arası bir renk.:CAM GÖBEĞİ Mavi kantaron,peygamber çiçeği.:BELEMİR Mavi peri kuşu.:İRENA Mavi renkli değerli bir taş. : FİRUZE Mavi. : MAİ Mavimsi beyaz renkte parlak yüzlü bir maden veya bu madenden yapılmış eşya.:ÇİNKO Mavimsi bir göz rengi.:ÇAKIR Mavimtırak esmer renkte katı bir element.:İYOT Maya. :FERMENT Mayakovski’nin başını çektiği eski Sovyet edebiyat grubu. : LEF Mayakovski’nin sevgilisi.: LİLİBRİK Mayalanma. : FERMANTASYON Mayalanmış pirincin süzülüp arındırılmasıyla yapılan alkollü Japon içkisi.: SAKE Mayalar’da yağmur tanrısı. : CHAC Mayalı hamurdan,içine çeşitli katkılar konarak hazırlanan bir tür kokulu çörek.:NOKUL Mayasız hamurdan yapılan,peynirli veya peynirsiz pide,yufka.:KATLAMA Maydanozgillerden 20-60 cm boyunda bir bitki,kara kimyon.:KİŞNİŞ Maydanozgillerden bir bitki ve bunun kokulu tohumu.:ÇEMEN Maydanozgillerden bir bitki.:REZENE : NARDİN Maydanozgillerden uyuşturucu ve zehirli bir bitki.:BALDIRAN Maydanozgillerden,hamur işlerinde ve rakı yapımında kullanılan bir bitki.:ANASON Maydanozgillerden,ince yapraklı,bazı yemeklere konulan güzel kokulu bir bitki.: DEREOTU Maydanozgillerden,kökleri ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki.:KEREVİZ Maymun türü. : LANGUR Maymunlar dahil memeliler takımı. : PRİMAT Mecazen beceriksiz,başarısız,dikkate alınmayan.: TATARAĞASI Mecazen serserilerin,külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim.Kaba konuşma.: ARGO Meclis,toplantı.:NADİ Mehter müziğinde yer alan ve iki değnekle vurularak çalınan davul, bir tür kös. :NAKKARE Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile dişliler arasına yerleştirilen parça.Bilyalı yatak.:RULMAN Mekanik. : MİHANİKİ Mekansız. : LAMEKAN : BİMEKAN Mekke ve Medine’de oturan ileri gelenlere dağıtılmak üzere törenle gönderilen parayı taşıyan topluluk. : SÜRRE ALAYI Mekke’de kutsal tepe.:MERVE Mekke’nin kuzeydoğusunda Hz Muhammed’in Allah’tan ilk buyruğu aldığı dağ.: HİRA Mekke’ye giden yollarda hacıların ihrama geldikleri noktalar. : NİKAT Meksika’da mısır unuyla yapılan ekmeğe verilen ad. : TORTİLLA Meksika’da yabani olarak yetişen bir ağacın yapraklarından çıkarılan bitkisel lif.:TAMPİKO Meksika’da yetişen ve tohumlarından elde edilen yağı kozmetik sanayinde kullanılan bir bitki. : JOJOBA Meksika’ya özgü bir tür mısır ekmeği.:TAKO Meksika’ya özgü sert bir içki.:TEKİLA Meksika’ya özgü,bir tür mısır ekmeği.: TAKO Meleke.: YETİ Melez bir koyun cinsi.:DAĞLIÇ Melez,kırma. : METİS : AZMA: KIRIK Melodi. : EZGİ Melun ,kovulmuş,lanetlenmiş,istenmeyen. : LAİN Meme başı üzerine yerleştirilip sütün alınmasına yarayan araç. : TİRLE Meme emen çocuk. : REDİ Meme. : EMCEK Memleket. : SILA Memur maaş,derece ve miktarını gösteren cetvel.:BAREM Menteşe. : REZE Menzil,amaç. : EREK Mercan köşk.: ŞİLE Mercimekten az büyük ,buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç,melengiç.: ÇİTLEMBİK Merdiven basamağı. : AYAKÇAK Merdiven biçiminde çıkıntıları olan kubbe.:MUKARNAS Merdiven parmaklığı. : TRABZAN Merkez. :ÖZEK Merkür.Güneşe en yakın gezegen. : UTARİT Mermi olarak çakıl taşı atan bir tür top.:ÇAKALOZ Mermilerin namlu içinde veya dışındaki hareketlerini inceleyen bilim dalı.:BALİSTİK Mersin ağacının nohut büyüklüğünde ve morumsu siyah renkli meyvesi. :HAMBELES Mersin balığı türü. : ÇIĞA Mersin’deki antik bir kent.:URA Mersin’in Çamlıyayla ilçesinin eski adı.:NAMRUN Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent.:OLBA Mesir macununu bulan ve bunun dağıtımıyla ilgili törenler düzenleyen 16.yy Türk mutasavvıfı ve hekimi. : MERKEZ EFENDİ Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse.: BEZİRGAN Meslek,uzmanlık. : KARİYER Meşe palamudu. : PELİT Meşime,son. : ETENE Meşin keskisi. TEBER : Meşin torba.:DAĞARCIK Meşinden yapılan döşek, sofra örtüsü. : NAT Meşru olmayan çocuk.:ANSIZ Metal büyük tepsi.:SİNİ Metal çubuk ve borulara diş açan aygıt.: PAFTA Metal paranın resimli yanı.:TURA Metal parlatma aracı. : MISKALA Metal saplama. : PİM Metal yada tahta üzerine kazıldıktan sonra basılan resim.:ESTAMP Metal,toprak gibi şeylerden yapılmış,ağzı açık,kulplu,bardağa benzeyen küçük kap.:MAŞRAPA Metalleri birleştirmede kullanılan,kalay ve kurşun alaşımlarının genel adı.:LEHİM Metrekare de 1 kandela’ya eşdeğer ışıltı birimi. : NİT Metrenin on milyarda biri değerine eşit olan ışık dalgalarını ölçme birimi. : ANGSTRÖM Mevlevi dervişlerinin ney,nısfiye gibi çalgılar eşliğinde,kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin.: SEMA Meydan korkusu. : AGORAFOBİ Meyhane. : HARABAT: HANUT Meyve koparmak için ucuna üçlü yada dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık.:LALE Meyve kurusu. : KAK Meyve posası. : CİBRE Meyve salkımlarına verilen ad.:UNKUD Meyve sebze satmak için yapılmış eğreti dükkan.:SALAŞ Meyve şekeri,früktoz.:LEVÜLOZ Meyve ve böceklerle beslenen ötücü bir kuş.:KARATAVUK Mezar anıt taşı.:BALBAL Mezar,gömüt.:KABİR : SİN Mezar,kabir. : MERKAT Mezar. : SİN Mezhebini gizleme. : TAKİYE Mezopotamya tanrısı Enki’ye verilen bir ad.:EA Mezopotamya’da gök tanrısı.:ANU Mezopotamya’da kullanılan eski bir hacim ölçüsü.: NEF Mezuniyet plakası. : BRÖVE Mıknatıs.:DEMİRKAPAN Mısır Güneş Tanrısı : . ATON Mısır hava tanrısı.: ŞU: SHU Mısır inanışında gök tanrısı. : NUT Mısır mitolojisinde ölülerin koruyucusu olan tanrı. : OSİRİS Mısır tanrısı. : SETH Mısır turnası.:İBİS Mısır unu yemeği. : MAMALİKA Mısır unuyla yapılan yağlı bir yemek. : KAÇAMAK Mısır ve Suriye’deki geleneksel konutlarda sofa benzeri mekan. : KAA Mısır. : KOKOROZ : LAZUT Mısır’da eski Mısırlılar çağından kalma kadın başlı aslan vücutlu heykel.:SFENKS Mısır’da ölüler tanrısı. : ANUBİS Mısır’ın plakası. : ET Mısırlıların ölüler ülkesine verdikleri ad.:İALU Mızmız,sevimsiz. : SİNAMEKİ Mızrak. : CIDA Mızrap,çalgıç. : PENA: TEZENE Mihrace.: MAHARANİ Miken kralı. : ORESTES Mikrobik hastalıklar.:İNTANİYE Mikrobiyoloji.:BAKTERİYOLOJİ Mikropla oluşan,mikroplu. : İNTANİ Mikroptan ileri gelen hastalık.:İNTAN Milas ovasında bir dağ.:SODRA Milas’ın eski adı. : MYLASA Milli yada mahalli konulardan esinlenerek oluşturulmuş müzik eseri. : RAPSODİ Milliyetçi ve terörist,1929’da kurulan Hırvat derneği.:USTAŞA Mimarlığın şehir düzeni ile uğraşan kolu. Şehircilik.: URBANİZM Mimarlıkta sahın anlamında kullanılan sözcük.:NEF Miras,bırakıt. : TEREKE Mirasçılar arasında mirası paylaştıran ve yetimlerin hakkını koruyup idare eden şeriat memuru.:KASSAM Mis keçisine benzer bir hayvan. : LERCİ Miskete fiske vurarak oynanan zıpzıp oyunu.:MADİK Miskin,aptal,mıymıntı. : SÜMSÜK Misvak ağacı. : ERKE Mitoloji. : ESATİR Mobilya kasası.: BAZA Mobilya koruyucu madde.:VERNİK Mobilyacılıkta dış yüzeylerin kaplanmasında kullanılan,dış etkenlere dayanıklı plastik bir malzeme. : LAMİNAT Mobilyaların ve otomobil koltuklarının kaplanmasında kullanılan döşemelik bir kumaş cinsi.: ALKANTARA Modacılıkta ve dekorasyonda kullanılan,deri taklidi sentetik malzeme.:SKAY Modern mantık.:LOJİSTİK Modern Yunanca. : ELENİKA Moğolistan’ın başkenti.: ULANBATOR Moğollarda vergi toplamakla görevli devlet memuru.:AVAN Molibdenin simgesi. : MO Monist.:TEKÇİ Mora çalan kırmızı renk. : BORDO.: GALİBARDA Mora dönük canlı kırmızı renk:. RUBİ Mora yarımadasını Yunanistan’dan ayıran boğaz.: KORENT Moral gerçeği ve değerleri reddeden bir öğreti.Her türlü siyasal düzeni inkar eden ve toplumun birey üzerinde hiçbir baskısını kabul etmeyen görüş. : NİHİLİZM Moritanya’nın para birimi. : UGİYA Motif. : ÖRGE Motorlu araçlarda fren yapmayı sağlayan tekerlek mili üzerine yerleştirilmiş yarım ay biçimindeki alet.: BALATA Motorlu araçlarda sarsıntıyı en aza indirmeye yarayan düzen. :AMORTİSÖR Motorlu kara taşıtlarında direksiyon ile tekerlekler arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk. : ROT Motorlu taşıtlarda yedek olarak bulundurulan tekerlek. : STEPNE Motorlu taşıtların yüksek devirde çalışması için fazla benzin akışını sağlayan alet.:JİKLE Motorlu tulumba : MOTOPOMP Motorsuz büyük tekne. : MAVNA Mozambik’in başkenti. : MAPUTO Mozart’ın,Türk müziğinden esinlenerek bestelediği ilk operası.:ZAİDE Mucizeler. Bacakların yere basan bölümü. : AYAT Muğla ilinde antik bir Likya kenti. : TLOS Muğla’da koy. : KATRANCI Muğla’nın Köyceğiz ilçesine bağlı Dalyan köyü yakınlarındaki antik kent.:KAUNOS Muhasebeci,sayman.:AMAREGİR Mum.: ŞEM Muma batırılmış fitil.:ŞAMA Mumlu boya ile yapılmış aziz resimlerine Hıristiyanların verdikleri ad.: İKON Mumun hammaddesi.:PARAFİN Musa’nın gönderdiği 12 kaşiften biri. : KALEB Musevi din adamı. : HAHAM Musluksuz su borusu.: LÜLE Musul bölgesinde yaygın bulunan,Tanrının iyiliği,şeytanın kötülüğü temsil ettiğine,Tanrı ile Şeytan arasında sürekli bir tartışma olduğuna inanan bir İslam mezhebi.:YEZİDİ Mutfakta bulaşık teknesi. : EVİYE Mutlaka.:LACEREM Mutlu,dileğine ulaşmış.:BERHÜDAR Mücevher.:CEVAHİR Mühendis cetveli.: TE Müjde,iyi haber.:BEŞARET Müjde.: SAVA Mükemmel. : OFLAS Münazara.:CEDEL Mürekkep balığından elde edilen koyu siyah boyaya ve bu boya ile yapılan resimlere verilen ad./ Mürekkep balığı. : SEPYA Mürekkep hokkalarına konan ham ipek. : LİKA Mürekkeple yazılan yazıyı kurutmak için kağıt üzerine serpilen çok ince ve renkli kum. : RIH Müridin tarikata girerken Şeyhe verdiği söz./Ant. : AHİT Müslüman egemenliği altındaki Doğu Hıristiyanlarına verilen ad. : NASRANİ Müslüman olmayanlar. : KEFERE Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse.:RUM Müslümanların bir çocuğun doğumundan yedi gün sonra Allah’a şükretmek amacıyla kestikleri kurban. : AFİKA Müslümanlık öncesi Kabe’de bulunan üç puttan biri. : LAT: MENAT: UZZA Müstahkem mevki. : OR Müşteri yıldızı.: ERENDİZ Müzik eşliğinde ve kadın erkek birlikte gerçekleştirilen,temelinde dinsel duyguların egemen olduğu coşkulu oyunlara Alevilerce verilen ad.: SEMAH Müzikli ve konuşmalı bölümlerin bir arada olduğu hafif konulu sahne gösterisi. : OPERET Müzikte armoni kurallarına göre üst üste bindirilmiş sesler.Üç yada daha çok sesin bir arada tınlaması. : AKOR Müzikte beşli.:KENTET Müzikte bir akor oluşturan seslerin birbiri ardına çalınması. : ARPEJ Müzikte bir sesin yarım ses kalınlaşacağını belirten nota işareti : BEMOL Müzikte dörtlü.:KUARTET Müzikte geceden esinlenen veya geceyi çağrıştıran beste: NOKTÜRN Müzikte ikili.:DUO Müzikte makam. : TONALİTE Müzikte sus işareti. : ES Müzikte üçlü. : TRİO Müzikte yapıt. : OPUS Müzikte yarı yavaş,orta hızda.:ANDANTE Müzikte,ana motifin tekrarlandığı hareketli bölümlerin ana parçadan ayrılarak tekrarlanmasından elde edilen soyut parça. : RERONDO Müzisyenlerin topladığı bahşiş. :ALATURA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
N
Nabız atışlarını kaydeden alet.:SFİGMOGRAF Naiplik.:NİYABET Nakitler,paralar. : NUKUT Nalıncı çivisi. : KABARA Namaz. : SALAT Namazda ayakta durma.:KIYAM Namazlar.: SALAVAT Namlusu ince, sivri ve hafifçe eğik uzun İspanyol bıçağı. Keskin İspanyol bıçağı. : NAVAHARİ : NAVAJA Namlusu genellikle yivli,kısa ve hafif bir tüfek.:KARABİNA Namlusu kısa,kurşun atan bir çeşit küçük tüfek.:FİLİNTA Namuslu,iffetli kadın.:AFİFE Namuslu,iffetli. Temiz.: SİLİ Namuslu.:DAVER Napoli balıkçılarının söylediği halk türküleri.:NAPOLİTEN Napoli mafyasına verilen ad. : CAMORRA Napolyon döneminde Fransa’da ve Avrupa’da yaygın olan yapı,mobilya ve giyim biçemi.:AMPİR Nar çiçeği rengi.:VERMİYON Nar çiçeği renginde bir süs taşı. : GRENA Nar,erik,kızılcık gibi yemişlerden yapılan pekmez. : NARDENK Nargile ile içilen bir tütün cinsi. : TÖMBEKİ Nargileyi kolayca içmeyi sağlayan ve nargileye takılan hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru.:MARPUÇ Narin,nazenin. : YEPELEK Nasıl,niçin.: NİTE Nazım Hikmet’in Akşam gazetesine yazdığı yazılarda kullandığı takma ad . :ORHAN SELİM Nazım Hikmet’in soyadı. : RAN Nazi hücum kıtası. : SA Nazi partisinin askeri polis örgütünü simgeleyen harfler. : SS Negatif uç. : KATOT Neon’un simgesi. : NE Nepal ve Tibet’te silah olarak kullanılan ağır pala.:KUKRİ Nesne,şey. : NEN Nesnel. : AFAKİ Neşeli olmak. : ŞETARET Neşeli,hareketli,sokulgan.:CİVELEK Neyzen Tevfik’in bir şiir kitabı. : HİÇ Nezle. : NEVAZİL: İNGİN : DUMAĞI Nijerya para birimi. : NAİRA Nikaragua plakası. : NİC Nilüfer cinsinden bir çok bitkiye verilen genel ad.:LOTUS Nişasta,süt ve su karışımının önce pişirilmesi,buz dolabında katılaşmasından sonra ceviz büyüklüğünde kesilip şeker ve gül suyu içinde üzerine fıstık serpilerek sunulan bir tatlı türü.:SU MUHALLEBİSİ Nişasta,şeker ve su karışımının pişirilerek soğutulmasıyla yapılan bir tür tatlı.:PELTE Nişasta.: KET Nişastanın sindirilmesine yarayan,tükürükte bulunan bir enzim.:PTİYALİN Nişastayı parçalayarak şekere çeviren enzim. : AMİLAZ Nitelik,özellik,ölçü.:UZANIM Niteliksiz odun kömürü.:MARSIK Nitrik asidin halk arasındaki adı. : KEZZAP Noel Baba olduğuna inanılan efsanevi aziz.:AYANİKOLA Noel yortusu. : NATİVİTAS Nohut,patates,tahin ve soğanla yapılan bir tür meze.:TOPİK Nohutla yapılan bir yemek. : FALAFEL Nokta ve çizgilerden oluşan bir alfabe kullanan telgraf sistemi.:MORS Noktalar. : NUKAT Normal olarak yalnızca şizofrenlerde,düş görenlerde ve dinsel coşkuyla kendinden geçen kişilerde görülen ruh durumuna benzer etkiler yaratan maddelerin ortak adı,psikomimetik.:HALÜSİNOJEN Norveç,İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında buzulların oluşturdukları dik yamaçlı,derin eski buzul koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez.:FİYORT Norveç’te kent. : STAVANGER Notada bir sesin yarım ton inceltildiğini gösteren işaret.:DİYEZ Notaları değerlerine göre seslendirmeyi amaçlayan müzik çalışması.:SOLFEJ Noter. : KATİBİADİL nuca bağlanmamış.:MUALLAK Nurdan varlık.:MELEK Nuri Bilge Ceylan’ın bir filmi.:KASABA: MAYIS SIKINTISI: UZAK Nüans. : ANAT Nükleer bir bombanın veya merminin gücünü ölçmeye yarayan birim.:MEGATON Nükleer birleşme. : FÜZYON Nükleer bölünme. : FİZYON Nyobyum’un simgesi. : NB |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
O
Obur.. : HIRA Oburlar.:EKELE Ocak ayının 28’inde başlayan fırtına. : AYANDON Odak boyutu birkaç santimetre olan yaklaştırıcı mercek.:BÜYÜTEÇ Odalar arasında gezdirilebilen bir tür kömür sobası.: SALAMANDRA Odun kömürü. : ALAS Odun liflerini içinde bulunabilecek yabancı maddelerden arıtma ünitesi.:RAFİNATÖR Odunu tornacılık ve kaplamacılıkta kullanılan,kömürü ile karakalem resim yapılan küçük bir ağaç.:İĞAĞACI Odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç. : BAKAM Odunundan tarak,kaşık yapılan çok sert kereste veren bir ağaç. : ŞİMŞİR Oğlancı.:LUTİ Oğul otu. :MELİSA Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. : EĞMÜR Oğuzların Bozok kolundan bir Türkmen boyu olarak Selçuklularla birlikte Anadolu’ya gelen ve Osmanlı hanedanının kökenini oluşturan konar göçer topluluk.:KAYILAR Ok atan,okçu.:TİRENDAZ Ok torbası,kılıfı. : SADAK : GEDELEÇ Ok. : TİR Okuma yitimi. : ALEKSİ Okun kirişe geçen ucundaki kertik.:GEZ Okutman. : LEKTÖR Okuyucu,okur. : KARİ Okyanus bilimi. : OŞİNOGRAFİ Okyanus rüzgarı. : ALİZE Okyanusların çok derin yeri. : ABİS Olağanüstülüğüne inanılan düşsel sıvı.Büyülü içki. : İKSİR Olası,olabilir. : MUHTEMEL Olay. : FENOMEN Olgunlaşınca kendiliğinden çatlayıp açılmayan,tek odacıklı ve tek tek tohumlu kuru meyve.:AKEN Olgunluk sınavı. : BAKALORYA Olta veya tuzağa konulan yem.:BEN Oltaya yerleştirilen düzenek.:MASARA Oluntu. : EPİZOT Omlet . : KAYGANA Omurgalıların karaciğerinden salgılanan kahverengimsi sarı renkte safra pigmentine verilen ad. : BİLİRUBİN Omuzdan bele çapraz olarak inen kılıç askısı. : HAMAİL Omuzdan çapraz olarak bele inen bağ.:HAMAİL Omuzluk. :APOLET On beşinci asırda önce İtalya’da başlayan sonra Avrupa’ya yayılan sanat ve bilim. : RÖNESANS On dokuzuncu asırda Fransa’da ortaya çıkan ve iki kişiyle oynanan bir kağıt oyununa verilen ad. : EKARTE On altı taşla oynanan bir zeka oyunu.:DAMA On altıncı ve on yedinci yüzyıllarda İskoçya ve Kuzey İngiltere’de,on sekizinci yüzyıldan başlayarak da İrlanda’da yaygın olan ve genellikle tek başına yapılan halk dansı.:JİG On beş beyitten az olmayan,bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyit ile uyaklı bulunan ve çoğu kez büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı manzumesi.:KASİDE On birinci yüzyılın ikinci yarısında İzmir’e egemen olarak Anadolu kıyılarında ilk Türk donanmasını kuran Türk Beyi. : ÇAKABEY On dokuzuncu asır sonlarında Fransa’da natüralistlere karşı çıkan sembolizm akımına öncülük etmiş olan sanatçılara verilen ad.:DEKADAN On dokuzuncu asırda İstanbul tiyatrolarında ortaya çıkan eğlendirici şarkı. : KANTO On dokuzuncu asırdan başlayarak İstanbul’da gerçekleştirilen renkli çizgili ve hareli cam eşyaya verilen ad.Noktalı yada dumanlı sırça,işlemeli cam işi. :ÇEŞMİBÜLBÜL On dördüncü asırda Fransa’da kullanılmaya başlanan,taşınabilir ateşli silah. : ARKEBÜZ On dördüncü asırda kullanılan ince,uzun çoğu kez üç köşeli hançer.: ALENAS On dördüncü asırda Orta Anadolu’da kurulmuş Türk beyliği. : ERETNA On iki düzine. : GROSA On iki hayvanlı eski Türk takviminde timsah yılına verilen ad.: NEK On iki imamdan biri. : TAKİ On iki parmak bağırsağının şişkince olan başlangıç bölümü. : BULBUS On ikinci yüzyılda Selçuklular döneminde İran’ın Kaşan kentinde üretilen bir tür seramik.:LAKABİ On para değerinde olan sikke.:METELİK On sekizinci asırdan başlayarak Fransa’da gelişen bir edebi tür.:FANTASTİK On tabanlı logaritmanın kısaltması.:LOG On üçüncü asırda İngiltere’de despot kralların yetkilerini büyük oranda daraltan siyasal bir anlaşmaya ve belgeye verilen ad. : MAGNACARTA On yedinci asırdan On dokuzuncu asra kadar kıyı taşımacılığında ve iç sularda kullanılan küçük Hollanda yelkenlisi. : KAAG Onbeş ve bazen elli altmış kilo çeken sinagrite benzer bir balık. : AKYA Ondan sonra.:BADEHU Ongun. TOTEM : Onun için.:BİNAENALEYH Onurlu,şerefli.: ALİCENAP Onurlu,yüce gönüllü. : ALİCENAP Operada tek solist tarafından söylenen şarkı.: ARYA Operada,perde açılmadan önce orkestranın çaldığı parça.: UVERTÜR Operalarda baş kadın rolünü oynayan oyuncu. : PRİMADONNA Operatör.:CERRAH Optik aletlerde objektiften aldığı ışınları göze veren mercek sistemi. : OKÜLER Optik kaydırma. : ZUM Ordu ili yöresinde lokma tatlısına verilen ad.:ZİRİTLA Organ aktarımı.:TRANSPLANTASYON Organ katılaşması. : SKLEROZ Organik kimyada bir önek. : NOR Organizmada darbeyle oluşan bozukluk. : TRAVMA Organizmada oluşan bir sıvının akışının durması. : STAZ Organizmanın 24 saatlik madde ve enerji ihtiyacını karşılayan besinlerin çeşidi ve miktarı.:RASYON Organizmanın herhangi bir noktasında bulunan bir hastalık olayının organizmanın başka bir yerine sıçraması. : METASTAZ Orhan Boran’ın yarattığı radyo oyunu tipi.:YUKİ Orhan Hançerlioğlu’nun bir romanı.: ALİ Orman gülü. : AÇELYA Ormanlara zararlı bir böcek. : KESE Ormanlarda oldukça yaygın bir mantar türü.:AMANİTA Orta çağda Fransa’da derebeyinin maddi ve manevi esareti altında bulunan kimse. : VASSAL Orta Karadeniz yöresinde dokunan kalın ve dayanıklı bir tür kumaşa: KAZAKA Orta ve doğu Avrupalı Yahudilere verilen ad. : ESKENAZİ Orta Anadolu’da bir göl.:EBER Orta Anadolu’da bir ilk çağ yerleşmesi.:ABARNA Orta Anadolu’da Kızılırmak kıvrımı içinde kalan bölgenin eski çağlardaki adı. : HATTİ Orta Asya Türkleri ve Hintliler arasında yaygın olan telli bir çalgı. : DUTAR Orta Asya’da eski Türk mezarlarının üzerindeki türbe türü yapılara verilen ad. : BARK Orta Avrupa’da bir göl. : BALATON Orta boylu,düşük kulaklı,tüyleri kısa bir tür av köpeği.:KOPOY Orta çağda okyanusta kullanılmış yelkenli büyük gemi. : NEF Orta çağdaki Breton saz şairlerinin aracılığıyla ortaya çıkan,biri anlatımsal,diğeri de lirik iki şiir türünün adı. : LAİ Orta irilikte bir deniz kuşu.:YELKOVAN Orta kaldırım.: REFÜJ Orta oyunu ve Karagöz’de Yahudi tiplemesine verilen ad. : CUD Orta oyununda ,Karagözde Rum tipi. : BALAMA Orta oyununda Kavuklu ile konuşarak oyunu açan oyuncu. : PİŞEKAR Orta oyununda taklitçi.: ZUHURİ Orta oyununun sergilendiği genellikle oval biçimli alan. : PALANKA Orta ve Doğu Avrupa kökenli Yahudilere verilen ad.:ASKENAZİ Orta,ara. : MEYAN Ortaçağda Avrupa’da kullanılmış bir tür eğri hançer.:ALENAS Ortaçağda nakliye gemisi.:BARÇA Ortaçağda Slav ülkelerinde,bugün Batı ülkelerindeki kontun karşılığı.:ZUPAN Ortaçağda,şövalyelerin savaşta ve avda kullandığı,çoğu zaman zengin oymalarla işlenmiş fildişi boru.: OLİFANT Ortaçağın en önemli atış silahı.:ARBALET Ortadan kaldırma,yok etme. : İZALE Ortadoğu’da doğmuş Avrupalı. : LEVANTEN Ortadoğu’da ve Afrika’da görülen yerel frengi.:BEJEL Ortaklar. : ŞÜREKA Ortalama.:VASATİ Ortasında lagün bulunan Mercanada. : ATOL Ortodoks Hıristiyanların bağlı olduğu kilisenin başkanlarına verilen san. : PATRİK Ortodoks resmi.: İKON Oruç tutan,oruçlu.:SAİM Oryantalizm.:ŞARKİYAT Osman Gazi’nin kayınpederi.:EDEBALİ Osmaniye ilinde antik bir kent.:KASTABALA Osmaniye ilinde,ulusal park kaps***** alınan ünlü Hitit yerleşmesi.:KARATEPE Osmanlı devletinin yargı sisteminde Şeyhülislamdan sonra gelen en yüksek görevliye verilen ad. : KAZASKER Osmanlı mimarlığında çatı arasında veya dükkanların üstünde yer alan alçak tavanlı asma kat. : ŞİRVANİ Osmanlı borçları yönetimi. : DÜYUNU UMUMİYE Osmanlı da devlet malı otlaklardan alınan vergi. : OTLAKİYE Osmanlı devlet ileri gelenlerinin kullandığı bir bıçak türü.:AKVA Osmanlı Devletinde 1840 yılında basılmış 20 kuruş değerinde gümüş sikke.:MECİDİYE Osmanlı devletinde celeplik yapanlara verilen ad. : İZLATKO Osmanlı devletinde din,yargı ve öğretim işleriyle uğraşan devlet görevlileri sınıfı ve bunların mesleği.:İLMİYE Osmanlı Devletinde has ahırın en büyük yöneticisi.:MİRAHUR Osmanlı devletinde iki alaydan oluşan askeri birlik.:LİVA Osmanlı Devletinde kadılara ve müderrislere verilen ad.: ULEMA Osmanlı devletinde kamu gelirlerini kiralamaya dayanan vergi toplama sistemi.:İLTİZAM Osmanlı devletinde padişahların hükümet anlayışları bakımından yönetiminden sorumlu oldukları halk. : EMANETULLAH Osmanlı Devletinde,Rumeli’de tutulan tevzi defterlerine verilen ad.:PURUZ Osmanlı devletinin ilk döneminde postacılık,kuryelik ve muhafızlık yapan,daha sonraki dönemlerde törenlerde yer alan asker sınıfı. : PEYK Osmanlı Devletinin Karadeniz’in kuzeyinde kalan sınır eyaleti.: ÖZİ Osmanlı Devletinin son saray ressamı olan İtalyan ressam. : FAUSTO ZONARO Osmanlı donanması askeri. : LEVENT Osmanlı donanmasında tümgenerale eş bir rütbe. : RİYALA Osmanlı döneminde kazaskerlere verilen san.:SADIR Osmanlı idaresinde sancak beylerine verilen ad veya unvan.:BEYLERBEYİ Osmanlı İmparatorluğu zamanında Avrupa kıtasında kalan topraklarımıza verilen ad.:RUMELİ Osmanlı İmparatorluğunda , saraylarda türlü devlet hizmetleri için aday olarak yetiştirilen gençlere verilen ad. : İÇOĞLANI Osmanlı İmparatorluğunda başbakan.:SADRAZAM Osmanlı İmparatorluğunda deniz subay ve erlerine verilen ad.: TERSANELİ Osmanlı imparatorluğunda okul kitaplarının genel adı. : SUPARA Osmanlı İmparatorluğunda okul kitaplarının genel adı.: SUPARA Osmanlı imparatorluğunda Rumeli’de gece bekçilerine verilen ad. : PAZVANT Osmanlı İmparatorluğunda sipahilerin aldığı en büyük tımar.:ZEAMET Osmanlı İmparatorluğunun Trablus ve Bingazi’deki hurma ve zeytin ağaçlarıyla kuyulardan aldığı vergi.: LEZ Osmanlı imparatorluğunun yedi saltanat sancağından biri.:AKALEM Osmanlı mimarlığında,mukarnaslı başlıkların en üst bölümü. : ASABA Osmanlı padişahlarının her yıl yeniçeri ağası başta olmak üzere ocak ağalarına dağıttıkları yazlık giysi veya kumaş. : BAHARİYE Osmanlı sarayında bir lalanın altındaki acemilerin birbirine hitap biçimi.:LALADAŞ Osmanlı Sarayında bostancı,baltacı ve kapıcıların giydikleri kırmızı çuhadan veya keçeden yapılmış,yukarısı geniş ve kıvrık,boyu uzunca başlık.: BARATA Osmanlı sarayında karavaşlar arasından seçilen padişah gözdesi.:HASEKİ Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik.:HAS Osmanlı’da gece bekçisi. : ASES Osmanlıca nasipsiz,kısmetsiz anlamında. : BİVAYE Osmanlıda ,Padişahın bir miktar toprağı birine mülki olarak veya gelirinden yararlanmak üzere vermesi. :IKTA Osmanlılar zamanında vergi ve haraç vermeyen Müslüman ahaliye verilen ad.:BERAYA Osmanlılarca Avusturya’ya ve halkına verilen ad.: NEMSE Osmanlılarda Rumeli’deki büyük toprak sahipleri.: GOSPODAR Osmanlılarda başkomutan.: SERDAR Osmanlılarda eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker: SARICA Osmanlılarda gümrük vergisi.:BAÇ Osmanlılarda hükümdarın ata binerken üzengisini tutan kişi.: RİKABDAR Osmanlılarda önceleri olağanüstü durumlarda,sonraları ise sürekli olarak toplanan vergiye verilen ad. : AVARIZ Osmanlılarda sancak beylerine verilen unvan:. BAN Osmanlılarda saraylarda hizmet eden hadımların genel adı,hadım ağası.:TAVAŞİ Osmanlılarda sınır nişanı. : URA Osmanlılarda topraksız köylüden alınan kazanç vergisi. : BADIHAVA Osmanlılarda vergi denetimi ve tahsili ile Maliyeye ilişkin soruşturmaları yapan memura verilen ad. :BAKIKULU Osmanlılarda yaygınlık kazanmış bir yazı türü.:DİVANİ Osmanlılarda yeni evlenen erkeklerden alınan vergi. :ARUSİYE Osmanlıların Avrupalılara,özellikle de Fransızlara verdikleri ad. : FRENK Osmanlıların Avusturya’ya verdikleri ad.:NEMÇE Osmanlıların Cenova Cumhuriyetine verdikleri ad.:CENEVİZ Osmanlı-Rus savaşında Aziziye tabyalarındaki yararlılıklarıyla ün kazanmış Türk kadın kahraman.(1877-1978).:NENE HATUN Osmiyumun simgesi. : OS Otlak. : ÖRÜ Otlar,otlak.:ERA Otları inceleyen bilim dalı. : HERBOLOJ İ Otlatmak.:OTARMAK Otomobilin ön düzeninde yer alan parça.: ROTİL Otomobiller için verilen geçici gümrük belgesi.: TRİPTİK Otsu bir bitki. : RAVENT Oturum.:CELSE Oturuş.Namazda,rekat sonlarında belli bir süre oturma. : KADE Ova. : YAZI Oval. : BEYZİ Ovarak sürülen ilaç. : LİNİMENT Oymacı,hak işleri yapan sanatçı.: HAKKAK Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi. : ANKİLOZ Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi.:ANKİLOZ Oynayan (kuşbaz,kumarbaz,cambaz).: BAZ Oyun.:BAZİÇE Oyuna komiklik ve neşe katan beklenmedik söz veya hareket,gülüt.:GAG Oyunda berabere kalma. : PATA Oyunda kazanılan her parti.:KAMA Ozanların çaldığı telli bir Türk sazı. : KOPUZ |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Ö
Öbek. : İLE Öbür dünya ile ilgili,ahret ile ilgili.:UHREVİ Öbür dünya.:DARI BEKA Öbür dünyada verilecek olan ceza.:UKUBET Ödünç mal. : ARE Ödünç verilmiş bir paranın,bir yıldan daha kısa bir dönem için hesaplanan faizlerinin ana paraya eklenmesi.:ANATOSİZM Ödünç verme. : İARE Ödünç,iğreti.,emanet. : ARİYET Öfke,kızgınlık.:CELAL Öfke,sinir.: HARAZA Ögeler. : ANASIR Öğrenim görmeyen,kendi kendini yetiştiren,çocuklara yönelik öyküler ve romanlarıyla tanınan,1996 yılında hayatını kaybeden yazarımız. : KEMALETTİN TUĞCU Öğretici. : DİDAKTİK Öğretim kuruluşlarında,öğrencilerin yönetmeliklere ve okul kurallarına göre söz ve karar sahibi olmaları ilkesine dayanan yönetim.:ÖZYÖNETİM Öğütülmüş susamın koyu sıvı durumu. :TAHİN Ökçesiz ve arkalıksız terlik veya pabuç.: ŞIPIDIK Öksürük otu da denilen ve sarı çiçekler açan otsu bir bitki.:KAVALAK ökümcülerin kullandığı ağaçtan yapılmış kalıp.: SAÇULA Öküz yemliği: AKERE Öküzgözü de denilen papatyaya benzer çiçek. : ARNİKA Ölçek. : MİKYAS : EŞEL Ölçü,kıstas. : KRİTER Ölçülerin başına konulduğunda onda bir anlamını veren bir önek.:DESİ Öldükten sonra İsa tarafından diriltildiğine inanılan adam. : AZİR Öldürme,telef etme,yok etme.: İTLAF Öldürücü hastalık salgını. : ÖLET Öldürülmüş.:MAKTUL Ölen yeniçerilerin çocuklarına verilen ad. : NANHAR Ölene yakılan ağıt.: SAĞU Ölmüş kimselerle cinsel ilişki kurma biçiminde kendini gösteren cinsel sapıklık. :NEKROFİLİ Ölü doğan kuzunun derisi.:BAĞAN Ölü yıkama. : GASİL Ölüler.:MEVTA Ölülerin yakıldığı yer. : KREMATORYUM Ölüm. : MEMAT: MEVT Ölümsüz ,ölmez. : LAYEMUT Ölümsüzlük suyu.:BENGİSU Ölümün ve ölme olayının psikososyal boyutlarıyla incelenmesi.: TANATOLOJİ Ölünün ruhunun azap çekmemesi için dağıtılan,ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka. : ISKAT Ön taraf,cephe,karşı,yamaç. : ALNAÇ Ön. :PİŞİGAH Önalım. : ŞUFA Öncecilik. : İNİSİYATİF Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol.: STRATEJİ Önceden delinmiş parçaları tornalamaya özgü torna tezgahı bağlama aleti.:MALAFA Önceden ödemede bulunarak süreli yayınlara alıcı olma işi : ABONE Önceden yazılmış ve gerekli süre içinde cevaplandırılmamış bir yazıyı yineleme.:TEKİT Öncesiz. : EZELİ Öncü.:AVANGARD Öndelik. : PEY Önel,vade . : MEHİL Önerme.:KAZİYE Önünde çelik kanadı bulunan paletli traktör.:DOZER Ördeğe benzer bir su kuşu.,av kuşu. : MEKE Ördeğe benzer,tüyleri kiremit renginde bir yaban kuşu.:ANGUT Ördekgillerden bir yaban kuşu.:ANGUT Örnek alınacak söz. : MESEL Örnek veya temel olarak alınan tek biçim.:STANDART Örnek,göstermelik,model.: MOSTRA Örnek. : NÜMUNE Örten,bağışlayan. : SETTAR Örtme,kapatma. : SETR Örtünme.:TESETTÜR Öte. : MAVERA Öteki dünya,ahiret.: UKBA Ötürü,dolayı. : NAŞİ Övendirenin ucuna çakılmış sivri demir çivi. : NODUL Över gibi görünüp yerme,yeriyormuş gibi görünüp övme sanatı.:İSTİDRAK Över gibi yerme,yeriyormuş gibi övme sanatı. : İSTİDRAK Övme. : SENA : SİTAYİŞ Özbek güreşi,yada ayakta judo’da denilen spor dalı. : KURAŞ Özdemir Asaf’ın soyadı. : ARUN Özdeş.: İDENTİK Özdeyiş. : KELAMIKİBAR Özel bir biçimleri olmayan maddeler için kullanılan sözcük.:AMORF Özel bir cam kap içinde likör,şarap,meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içkiye verilen ad. : BOL Özel bir maya mantarıyla keçi veya inek sütünün mayalanmasıyla hazırlanan ekşi içecek.:KEFİR Özel bir şiir diliyle yazılmış yazılan epik İzlanda şiiri türü.:RİMUR Özel görev. : MİSYON Özel olarak erkeklere hizmet için yetiştirilmiş Japon kadını. : GEYŞA Özellikle Ayvalık yöresine özgü acıçaça’da denilen bir balık.: PAPALİNA Özellikle diş hekimliğinde dezenfektan olarak kullanılan benzalyum klorür’e verilen ad.:ZEFİRAN Özellikle İran’da yetişen ve nargile ile içilen bir tütün türü.:TÖMBEKİ Özellikle kafatası sinirlerinin denetlediği kas gruplarında çabuk yorulma ve zayıflık,halsizlik gibi belirtilerle ortaya çıkan kronik hastalık.:MİYOSTENİ Özellikle resim yapımında kullanılan sentetik bir boya./Suda ezilmiş pigmentlerin lateks içinde dağılımı sonucunda elde edilen emülsiyon boya. : AKRİLİK Özellikle sığırların kanını emen bir cins sinek. : İVEZ : (İVİZ) Özellikle Trakya yöresinde yetiştirilen sulu ve hoş kokulu bir kavun cinsi. : HASANBEY Özgün çizim,harita,plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması yöntemi.Kalıptan çekilen resim kopyası. : OZALİT Öznel.:SÜBJEKTİF Özsu. : USARE Özümleme. : ANABOLİZMA Özür dileme. : İTİZAR Özür,kusur,bozukluk.: DEFO |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
P
Padişah ve devlet ileri gelenlerinin seferden dönmeleri dolayısıyla yazılan şiire verilen ad. : KUDUMİYE Padişah III. Selim’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : İLHAMİ Padişah sarayında harem dairesi ile dış daireleri arasındaki bölüm.: MABEYİN Padişah,sadrazam,vezirler ve yüksek dereceli devlet erkanının giydiği kavuk. : YUSUFİ Padişaha yakın olan görevliler,mabeyinciler. : KURENA Padişahın giyeceklerine bakan memur.:ÇUHADAR Padişahların adına yaptırılan ve birden çok minaresi bulunan büyük camilere verilen ad,Sultanlar.SELATİN Pafta.:YİVAÇAR Pakistan’da müzik eşliğinde ve koro halinde söylenen şiirlerden oluşan tasavvuf musikisi türü. :KAVVALİ Palamut balığının bir türü. : ALTIPARMAK Palamut balığının iki kilodan büyük olanına verilen ad. : ZİNDANDELEN Palamut balığının iri bir türü.:PİÇUTA Palamut balığının irisi. : TORİK Palamut,torik gibi balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura.:LAKERDA Palmiye türü.:LATANYA Paltoya benzer bir tür üstlük. : SAKO Pamuğu çekirdeğinden ayırmaya yarayan alet.:ÇIRÇIR Pamuk çeşidi:. AKALA Pamuk ipliği.Dikiş ipliği. : TİRE Pamuk ipliğinden dokunmuş havlu. : PEŞKİR Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. : SAVAN Pamuk ipliğini saran el çıkrığı.: ALAMİT Pamuk ipliğini veya bezini bol ve soğuk su ile yıkayarak ağartma işi.: KASAR : KASTAR Pamuk kale’nin mitolojik dönemlerdeki adı. : HİERAPOLİS Pamuk kozası. : ŞİF Pamuk yada ipekle karışık,pamuktan kalın,ensiz kumaş çeşidi. : KUTNU Pamuk,keten veya ipekten sık dokunmuş ince bir tür kumaş.:POPLİN Pamuk,yün gibi şeylerden iplik eğirmek için kullanılan,ağaçtan yapılmış araç.: İĞ Pamukkale örneğinde olduğu gibi,kimi kaynak sularının yığdığı kalker tortu.:TRAVERTEN Pamuklu kumaş.:BASMA Pamuktan düz dokuma. : AMERİKAN Panama’nın para birimi.:BALBAO Panik. : ÜRKÜ Panzehir. : ANTİDOT: TİRYAK Papağan,kartal gibi kuşların kemerli gagası.:TUMŞUK Papağan. : TUTİ Papağana benzer bir kuş. : KAKADU Papağanla akraba küçük bir kuş. Endonezya ve Yeni Gine’de yaşayan bazı papağanların ortak adı. : LORİ Papalığın simgesi olan üç katlı taç.:TİARA Papua Yeni Gine’nin para birimi. : KİNA Para cüzdanı.:PORTFÖY Parafinli veya plastikli kumaştan su geçirmez giysi. : SİRE Paragraf başındaki büyük harf.: İNİSİYAL Paraguay çayı. : MATE Paraguay’ın başkenti. : ASUNCİON Paraguay’ın para birimi. : GUARANİ Paralel. : MUVAZİ Paralı oyunlarda kar ve zarar olmadığını belirtmekte kullanılan sözcük.:TAPİ Parça,lokma,dilim : TİKE Parça. : LİME Parçalanıp dağılmış yer katmanlarının birbirleriyle olan ilgilerini araştıran yerbilim dalı. : TEKTONİK Parçalardan oluşmuş bütün.:İNTEGRAL Parçanın sevimli ve cana yakın çalınacağını anlatan müzik terimi. : AMABİLE Parıldayan. : DİRAHŞAN: LAMİ Parıltı. : LEMA Parıltısını artırmak için elmas taşlarının altlarına konan ince metal yaprak.: FOYA Parkinson hastalığının başlıca belirtisi olan hareket yeteneğinin kaybolması. :AKİNEZİ Parlak deri. : RUGAN Parlak pamuk ipliği. : PAMUKAKİ Parlak perkal olarak da adlandırılan,çok ince pamuklu bez.: SİNTZ Parlak renkli tüyleri olan çok küçük bir kuş.:MANDARİN Parlak ve saydam bir çeşit kuvars billuru.:NECEF TAŞI Parlak yıldız.:AYYUK Parlak yüzlü ipekli kumaş. : ATLAS Parlak,aydınlık. : RUŞEN Parlak,kaymak kağıt. : KUŞE Parlak,mavi renkli gündüz kelebeği. : ADONİS Parlak.: RUŞEN Parlak.:CELİ Parlaklığı geçici olarak artarak patlayan yıldız. : NOVA Parmak izine dayanarak kimlik belirleme yöntemi.: DAKTİLOSKOPİ Parmaklara takılarak çalınan bir tür zil.: KASTANYET Parmaklara takılıp çalınan zil veya buna benzer ses çıkarıcı alet.:ÇALPARA Parmaklarda oluşan iltihap.,tırnakta ağrılı şiş. : DOLAMA Parmaklık,korkuluk.: CAĞ Parola,işaret,alamet. : İM Pas açıcı.:ZİDA Pas.:KÜF Pasaklı,kılıksız.:LOKA Paskalya Adasındaki devasa heykellere verilen ad. : MOAİ Pasta hamuru. : ŞU Pasta,çörek. : GATO Pastacıların,terzilerin kullandığı dişli,küçük demir çark.: RULET Pastırmalı börek.:PAÇANGA Patates gibi bazı bitkilerin yumrularında bulunan nişasta.: FEKÜL Patika. : YOLAK Patlak çukur.: MAAR Patlıcangillerden kötü kokulu bir bitki.:ADAMOTU Patlıcangillerden,çeşitli renkte çiçekler açan,kokulu bir süs bitkisi.:PETUNYA Patlıcangillerden,geniş yapraklı,kötü kokulu bir bitki,kankurutan.:ADAMOTU Patlıcangillerden,kasların kasılmasını giderdiği için hekimlikte kullanılan bir bitki.:TATULA Patolojide mantar.: MİKOZ Pay,hisse,nasip.:BEHRE Payı olmayan,pay almamış.: BİBEHRE Paylama,azar. : İTAP Pedro Almodovar’ın bir filmi.: ANNEM HAKKINDA HERŞEY:KONUŞ ONUNLA Pehlivanları çeşitli övgü ve dualarla seyirciye tanıtan kimse.:CAZGIR Pek bol,pek çok. : İBADULLAH Pek bol,pek çok.: İBADULLAH Pek çok bilgisayar ağını birbirine bağlayan ve kendine özgü bir adresleme sistemi ile iletişim protokolüne dayalı ağ;dünya ölçeğinde ağ.: İNTERNET Pekmez toprağı da denilen ve üzüm şırasının tortularını çökeltmekte kullanılan kille karışık kireçli toprak. : MARN Pekmezle kar karıştırılarak yapılan kar helvası. : KARSAMBAÇ Pekmezle yapılan bir tür tatlı.:KEDİBATMAZ Pelerin. : HARMANİ Pelerinli bir çeşit palto.:REGLAN Pembe dizi de denilen,gerçek yaşamdan kopuk TV dizilerine verilen ad. : SOAP-OPERA Pembe renkli şarap. : ROZE Pembe,beyaz çiçek açan,kışın yaprak dökmeyen,zehirli bir ağaççık. : ZAKKUM Pencere veya kapının üst yanında bulunan ve oda havasının değiştirilmesine yarayan açılır kapanır bölüm.:VASİSTAS Penye veya jarse tipi pamuklu örme kumaşlarda,genellikle tişört ve bluzlarda etek ve kol ağızlarını kapamada kullanılan dekoratif dikiş türü.:REÇME Perçem. : KAKÜL Perdeli bir üflemeli çalgı.:FAGOT Perslerde il yöneticisi,vali.: SATRAP Peru ve Bolivya’da yünü için yetiştirilen evcil alpaka türü. : PAKO Peru ve Patagonya arasında yaşayan bir geyik türü. : PUDU Peru’da mısırdan elde edilen bir içki. : ÇİÇA Peru’da yaşayan uzun tüylü bir memeli hayvan.:ALTES Pervane balığına verilen bir ad.:AY BALIĞI Pestil.:BASTIK Peşinat. Bir kimseye, pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek. : KAPARO Peygamber ağacı reçinesinden çıkarılan ve hekimlikte kullanılan bir sıvı.:GAYAKOL Peygamber çiçeği.:BELEMİR Peygamber. : YALVAÇ Peygamberimizin hane halkı. : EHLİBEYT Peygamberler. : ENBİYA Pırıltılı kristallerden oluşan doğal demir sülfürü. : PİRİT Pik. : FONT Piliç. : FERİK Piramit. : EHRAM Pirinci kabuğundan ayırmak için kullanılan dibek.:DİNK Pirinç ayıklamaya yarayan taş silindir. : DİNK Pirinç.:ERZ Pirinçli ve yoğurtlu ıspanak yemeği. : BORANİ Pirzola. : KOTLET Pis koku.:UFUNET Piston kolu.:BİYEL Pişirilmiş olan yemeğin üzerine parmesan,kaşar,dil peyniri gibi peynir çeşitlerinden birini rendeleyerek pişirmek. / Yemeğin üzerine beşamel sos dökerek yemek pişene ve sosun üzeri kızarana kadar fırında bekletmek.:GRATEN Pişman. : NADİM Pişmiş balçık.:ÇİNİ Pişmiş hamurla yenen,özellikle tavuğun göğüs etiyle hazırlanan bir tür çorba. : ARABAŞI Pişmiş toprak,cüruf ve beton karışımından yapılan kiriş,putrel ve nervürler arasına konulan delikli tuğla.: ASMOLEN Piyale,ayaklı içki kadehi. :AYAG: (EYAG) Plan. : TASAR Plazma sıvısının deri altı dokusuna ve seroz zarlara yaygın biçimde sızması. : ANAZARK Plili.:PLİSE Po nehrinin kolu olan bir ırmak. : PANARA Poker,konken gibi kimi oyunlarda aynı cins iki kağıda verilen ad.:PER Pokerde aynı renkten oluşan ama sıra izlemeyen beş karta verilen ad.:FLOŞ Pokerde kağıtlar dağıtılmadan önce oyunculardan birinin yere sürdükten sonra önünde fişi yada parası kalmadığını belirtmek için söylediği söz.:TAPİ Pokerde ortaya konulması zorunlu para,: POT Pokerde rest. : SOLT Pokerde,sırayla birbirini izleyen değişik renkten beş karta verilen ad.:KENT Polonya para birimi. : ZLOTİ Polonya,Litvanya,Belarus ve Ukrayna’da siyasal erki üstlenen meclise verilen ad.:RADA Polonya’da millet meclisine verilen ad.: SEJM Porselen yapımında kullanılan bir çeşit beyaz ve gevrek kil.:KAOLİN Portekiz halk şarkısı.:FADO Portekiz’de ağaçlı dağlık kütle. : GERES Posta beygiri. : YAM Posta havalesi. : MANDAPOST Postu kaplan postu gibi çizgili bir tür Afrika zebrası./Antilop. : DAV Pozitif elektrot. : ANOT Pörsümek.:SALKIMAK Praseodim’in simgesi. : PR Pratik. : AMELİ : KILGIN Prensip,umde,ilke,din ve felsefe temellerinden biri./ Hipostaz. : UKNUM Prensip. : UMDE Protein sentezine yardımcı olan bir asit türü. Ribonükleik asit. : RNA Proton verebilen maddelerin genel adı.:ASİT Psikolojide sözsel anlatım bozukluğu.:AKATAFAZİ Puan,nokta. : BENEK Pullu ve kılçıklı,küçük bir balık. : İZMARİT Put,totem,çok güzel kadın. : SANEM Pürüz alır. : RAYBA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
R
Rabindranath Tagore’un ünlü romanı. : GORA Raca. : MİHRACE Radyasyon dozu birimi.:REM Radyasyon ölçümlerinde kullanılan temel birim.:BEKEREL Radyasyon.:IŞINIM Radyo ve televizyon yayınlarında, film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi.: EFEKT Radyumun simgesi. : RA Raf. : SERGEN Rafadan. : ALAKOK Rahat eden. : MÜSTERİH Rahim,döl yatağı.:UTERUS Rahip,keşiş. : KARABAŞ Raket. : VURAÇ Rakı içilen masa. : ÇİLİNGİR SOFRASI Rakı konan 15- 20 cl’lik kulpsuz sürahilere verilen ad. : KARAFAKİ : KARAF Rakibin bedenini kollarıyla birlikte kavrayarak yana yada arkaya savurma,devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu.:SALTO Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek.:SAHUR Rap başta olmak üzere 1980’lerin siyah ABD müziğini ve Newyork popunu içine alan müzik türlerinin genel adı.: HİPHOP Rapor. : YAZANAK Rasathane.:OBSERVATUAR Ray aralığı 60 cm eninde veya daha az olan,arabaları buhar,hayvan ve insan gücüyle yürütülen küçük demiryolu.:DEKOVİL Razı olma,uzlaşma. : MUVAFAKAT Reasürans şirketlerine işveren şirket. : SEDAN Recep ayının kandil olarak kutlanan ilk Cuma gecesi. : REGAİP Reçine sakızı.:MIRRA Reçine.Çam sakızı. : EDEMİK Reçinesi hekimlikte kullanılan bir ağaççık. : LADEN Refakat muhribi. : ESKORT Refik Halit Karay’ın mizah yazılarında kullandığı takma ad. : KİRPİ Rehin verme. : TERHİN Rekoru ele geçirme.,skoru yenileme. : EGALE Ren geyiği derisinden yapılmış Eskimo kayığı.:UMİAK Rengi kırmızı ile sarı arasında değişen doğal kurşun oksit.: MASİKO Renk körlüğü. : DALTONİZM Renk yuvarı,renk küre. : KROMOSFER Renkler.Türlü renklerde olan. : ELVAN Renkli cam parçalarından oluşan saydam pencere süslemesi veya resim.:VİTRAY Renkser. : KROMATİK Resim çizmekte kullanılan,taflan çubuklarından yapılan kalem.: FÜZEN Resim ve heykel(yontu) sanatlarında varlıkların biçimi.:BETİ Resimde bir nesne veya figürü derinlik duygusu içinde verme yöntemi.:RAKURSİ Resimli. : MUSAVVER Resmi bir daireye yazılan mektuplar. : TAHRİRAT Resmi bir erkek ceketi. : REDİNGOT Resmi temsilci heyeti.:DELEGASYON Resmi törenlerde giyilen uzun etekli,eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı,siyah,resmi erkek ceketi.: FRAK Resmi ziyafet ve davetlerde erkeklerin giydikleri,arkası yırtmaçlı,etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlak kesilmiş ceket. : JAKETATAY Ressam Gürkan Coşkun’un bilinen adı. : KOMET Ressam tarafından kullanılan boya hacmi. : PAT Rezene bitkisine verilen bir ad.:RAZİYANE Rezonans. : SESELİM Rıhtımın su üstünde kalan bölümü.:SOM Rivayet eden.:RAVİ Rize ilinde balıyla ünlü bir yayla. : ANZER Rize ilinde,aynı adlı balıyla ünlü bir yayla.:ANZER Rize yöresinde dokunan ince bez.: FERETİKO Rize-Erzurum karayolunda bir dağ ve geçit. : OVİT Rodyumun simgesi. : RH Roket atar.:BAZUKA Roma iffet tanrıçası. : DİANA Roma imparatorlarının tacı. : ATENA Roma imparatoru Sezar’ın geldim,gördüm,yendim anlamındaki ünlü sözü.:VENİ-VİDİ-VİCİ Roma mitolojisinde aşk tanrısı. : AMOR Roma mitolojisinde bereket ve toprak ürünleri tanrıçası.:OPS Roma mitolojisinde Jüpiter ve Mars’ın sıfatı. : ULTOR Roma sanatında,tapınak yada mezarlarda Tanrı heykelinin,ölü heykelinin yada kutsal eşyanın konulduğu küçük niş. : AEDİCULA Roma tanrısı. : LAR Roma’nın eski adı. : RİM Roma’yı tekrar görebilmek için,içine para atılması adet olan ünlü çeşme.:TREVİ Romalılarda tanrı olarak düşünülen ölü ruhları.: MANES Romanya para birimi. : LEY Romanya’nın plaka işareti. : RO Romatizma hastalıklarını tedavi eden tıp dalı. : ROMATOLOJİ Romen rakamında bin. : M Ruanda’nın başkenti.:KİGALİ Rubidyum’un simgesi. : RB Ruh biliminde nesnelerin dokunulmaksızın hareket edişi.Uza devim. : TELEKİNEZİ Ruh ve sinir hastalıklarıyla,kişide görülen önemli uyumsuzlukları önleme,teşhis ve tedavi etmeye uğraşan uzmanlık dalı.:PSİKİYATRİ Ruh. : TİN Ruhbilim.: PSİKOLOJİ Ruhsal bunaltı. : ANGOR Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi.:YOGA Rulet oyununda 1-35 arasındaki tek sayılardan her biri.:EMPER Rum asıllı Türk besteciler.:ALEKO BACANOS-YORGO BACANOS Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar. : AYAZMA Rus alfabesi. : KİRİL Rus dilinde evet. : DA Rus halk destanı veya rapsodisi. : BİLİNA Rus imparatorluk ailesinin toprak olarak sahip olduğu mülkler.: UDEL Rus komünisti.:BOLŞEVİK Rus köylü kadınların giydiği uzun elbise.:SARAFAN Rus köylü topluluğuna verilen ad. : MİR Rus köylüsü.: MUJİK Rus, Leh, Sırp, Hırvat, Bulgar ve Çek halklarına dillerindeki yakınlık dolayısıyla verilen ad. : SLAV Rusların ünlü destanı. : İGOR Rusya federasyonuna bağlı,doğu ucunda bir ada.:SAHALİN Rusya ikinci meclisi. : DUMA Rusya’da bir ırmak. : LENA Rusya’da kıyı ırmağı. : TAZ Rusya’da yaklaşık 15 bin kişinin konuştuğu Aramca lehçesi. : AYSOR Rusya’da,bir kazaya karşılık gelen yönetim bölümünü belirten Rusça sözcük. : RAYON Rusya’nın St. Petersburg kentinde 1764 yılında kurulmuş ünlü saray müzesi.:ERMİTAJ Rusya’ya özgü,taze krema ile birlikte yada yahninin yanı sıra sunulan veya yağda pişirilmiş,ayıklanmış karabuğday irmiği.:KAŞA Rutenyumun simgesi. : RU Rüşvet verenle alan arasında aracılık eden.:RAİŞ Rüyaları inceleyen bilim dalı. : ONİROLOJİ Rüzgar ve karla karışık yağan yağmur.:ÇIVGIN Rüzgar,şimşek ve gök gürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava olayı.:BORAN Rüzgar,yel,hava,nefes, : BAD Rüzgarın estiği yönü göstermek için direk şapkalarının üstüne konulan yelkovan biçimindeki ağaç. : PİNEL Rüzgarın veya gaz durumundaki akışkanların akış hızını ölçmeye yarayan aygıt.:ANEMOMETRE |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
S
Sabah ve öğle arası. : KUŞLUK Saban demirinin toprakta bıraktığı iz. : ÇİZİ Sabanın kaldırdığı toprak. : KESEK Sabit fikir,saplantı. : İDEFİKS Sabit manevralarda ve gemileri bağlamada kullanılan,üç veya dört kollu halat.:YOMA Sabun otu,çevgen.:ÇÖVEN Sac üstünde pişen yufkayı çevirmeye yarayan yassı tahta aygıt : ATARAÇ Sacda pişirilmiş yuvarlak pide. : BAZLAMA Saç kepeği,baş konağı.: DONRA Saç kıvrımı.: LÜLE Saç lülesi,zülüf.:BÜRÇÜK Saç örgüsü. : BELİK Saç tutturacağı. : FİRKETE Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu.:MEÇ Saçma atan av tüfeği.:KAVAL Saçma sapan söz.:YAVE Saçma. : ABSÜRD Sadist. : ELEZER Sadrazam kavuğu.:KALLAVİ Sadrazamların veya devlet görevlilerinin padişaha verdikleri armağan. : RİKABİYE Saf yün,pamuk ve sentetik elyaf karışımı bir tür sert kumaş.:DRA Saf,tatlı su.:ZÜLAL Safra.Karaciğerin salgıladığı acı su. : ÖD Safran,amber ve misk karıştırılarak yapılan güzel bir koku.:ABİR Safranla renk ve koku verilen bir çeşit şekerli pirinç peltesi.:ZERDE Safranla renk ve koku verilen bir çeşit şekerli pirinç.:ZERDE Sagu’da denilen ve kimi hurma ağaçlarının özünden çıkarılan nişastalı bir maddeye verilen ad. : HİNT İRMİĞİ Sağana benzer bir kuş. : SALANGAN Sağanak sırasında atmosfer elektriğinin boşalmasındaki parlak ışık.:ŞİMŞEK Sağır ve dilsiz. : AHRAZ Sağlam ve sert taş. : ÇİNKE Sağlam,kuvvetli. : EKİDE Sağlam.:BERK Sağlamlaştırılmış.: MÜSTAHKEM Sağlamlaştırma. : TAHKİM Sağlamlaştırmak.:BERKİTMEK Sağlık yurdu,hastane.:DARÜŞŞİFA Sahan altlığı. : NİHALE Sahip çıkanlar,tutanlar. Hz Muhammed’in meclisinde bulunan kimseler. : SAHABE Sahip,iye. : IS Sahnede oynanmak için yazılmış oyun.:DRAM Sahte,düzmece. : CALİ Saka kuşu. :KUTAN Saka Türklerinin ünlü destanı,: ŞU Sakağı da denilen ve özellikle atlarda görülen ölümcül bir hayvan hastalığı. : RUAM Sakal. : LİHYE Sakarya ovasının diğer adı. : AKOVA Sakat,kötürüm,hasta.:AHNIT Sakat,malul.: SÖKEL Sakırga.:KENE Sakızla tatlandırılmış rakı. : MASTİKA Sakin deniz. : BONAÇA Sakinler,bir yerde oturanlar. : SEKENE Saklambaç oyunu. : EBEKAÇ Salamuraya yatırılmış yiyecekler için kullanılan sözcük. : MARİNE Salep bitkisi. : ASILMIŞ ADAM Salepgillerden,bataklık yerlerde yetişen bir bitki.: DANAKIRANOTU Salgın hastalık. : EPİDEMİ Salisilik asidin tuzu. : SALİSİLAT Salkım durumundaki mavi çiçekleri olan bir bitki. : LOBELYA Salkımsöğüt. Baklagillerden,sıcak iklimlerde bir çok çeşitleri yetişen ve zamk,boya gibi maddelerinden yararlanılan bir ağaç. : AKASYA Salya. : RİK Saman taşımak için arabalara konulan ince dallardan örülmüş büyük sepet veya çit.:ÇİTEN Saman ve çamur karışımı ilkel tuğla. : KERPİÇ Saman yığını.: TINAZ Samanından ayrılmamış arpa,buğday yığınları. : NAMLI Samanla karışık tahıl. : MALAMA Samanlık. : MEREK Samanyolu. : KEHKEŞAN Samaryumun simgesi. : SM Samit’de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı, dilsiz.:LAL Samoa takımadaları devletinin para birimi.:TALA San Marino’nun plaka.:FARAZİ Sanal. : FARAZİ Sanayi ve tarımda kullanılan,tekerlekler üzerine kurulmuş,istenilen yere çekilebilen patlamalı motor veya buhar makinesi.:LOKOMOBİL Sanayi,endüstri. : URAN Sancağı,yelkeni veya sereni direkten aşağı alma.Yelken indirme. : ARİYA Sancak. : LİVA Sancı. : BURU Sandalları asmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad.:MATAFORA Sanma,zannetme.:ZEHAP Sap ve kökünde bol tanen bulunan çok yıllık bir bitki.:KURTPENÇESİ Sap yüklemede ve harman aktarmada kullanılan tahta tarım aracı.:ANADUT Sapaklık,aykırılık. : ANOMALİ Sapı veya ortası omuza geçirilebilen tek veya iki gözlü bir tür çanta. : HEYBE Sapınç. : ABERASYON Sapındaki liflerden halat,çuval gibi kaba örgüler yapılan bir bitki.:KENEVİR Sapkınlık.:DALALET Saplantı,sabit fikir.:İDEFİKS Sapları ve yeşil çiçek tomurcukları sebze olarak yenen bir bitki.:BROKKOLİ Saplı tencere.:KAÇARULA Sara hastalığı. : EPİLEPSİ:TUTARIK: YİLBİK Sararmayı gidermek için beyaz çamaşırların son suyuna karıştırılan mavi renkte bir toz boya.:ÇİVİT Sararmış,solgun,sarı. : ZERD Saray.:DARÜSSAADE Saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer. : ENDERUN Sardalye yavrusu. :PAPALİNA Sardunya adasının kuzeybatı kıyısında İtalya’ya ait bir ada.:ASİNARA Sarhoş olmak. : ESRİMEK Sarhoşlar. : MESTAN Sarhoşluk.:SEKR Sarı çiçekli,acı ve kokulu bir ot.:ANDIZOTU Sarı çiçekli,keskin kokulu bir bitki.(Turşulara lezzet ve koku vermek için kullanılır).:ÇÖRDÜK Sarı humma virüsü. : AMARİL Sarı renkli bir üzüm cinsi. : EMİRALİ Sarı tüylü kedi.:SARMAN Sarık.:DESTAR Sarımsağın antibiyotik etkisini gösteren maddelerinden biri.: ALİSİN Sarımsı yeşil renkli cam parıltılı magnezyum ve demirli silikat. : OLİVİN .: PERİDOT Sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ipek kumaş.:ABANİ Sarısabır da denilen bir süs bitkisi. : AZVAY Sarkıt.:STALAKTİK Sarma tekniğiyle yapılan bir tür işleme. : ANAVATA Sarmal. : HELİSEL Sarmaşık,tırmanıcı bitki. : AŞAK Sarp bölgede kurulmuş Kafkas dağ köyleri. : AUL Sarp geçit. : AKABE Sarp kayalık çıkıntı.:KORNİŞ Sarp sıradağlar.:BALKAN Sarp,dik.: YALMAN Satıcının,mal sahibi adına sattığı şeyden aldığı yüzdelik,satımlık. : PEYİKE Satır aralığı.:ESPAS Satışa başlamak.:SİFTAH Satrançta bir değerlendirme ve klasman sistemi.:ELO Satürn gezegeninin en büyük uydusu. : TİTAN Satürn’ün bir uydusu. : REA Savaş gemilerindeki asma yatak.:BRANDA Savaş meydanı. : MAREKE Savaşçı,okçu. : VAKKAS Savaşlarda giyilen zırh. : ÇOKAL Savaşta tutsak edilen veya satın alınan ve sahibinin üzerinde tam bir kullanım hakkı bulunan kadın.:KARAVAŞ Sayfa çevresine çekilen çizgi.: ZIH Sayfa düzeni.: MİZANPAJ Saygı ile ağırlama. : İZAZ Sayı boncuğu,çörkü. : ABAKÜS Sayı farkı. : AVERAJ Sayılar,harfler ve semboller kullanılarak açılan bir çeşit fal.:CİFİR Sayılmış. : MADU Sayım. Toplanma. : TADAT Sayısal. : DİJİTAL Sayma,sayılma. : AD Saymaca . : İTİBAR Saz takımında usul vurmaya yarayan tef. : DAİRE Saz veya kamıştan yapılmış kulübe.:HUĞ Saz,kamış,hasır otu. : KOFA : KİLİZ Sazan balığı familyasından bir tatlı su balığı.:AKKEFAL Sazan familyasından vücudu yandan basık,sarı pullu,eti tatsız,kılçıklı bir tatlı su balığına verilen ad. : ÇAPAK Sazana benzer bir tatlı su balığı.: KARAKEÇİ Sazı kurmaya yarayan burgu,kulak.: KÖK Sazın en ince ses veren teli.: ZİR Sazlık,kamışlık. : KİLİZMAN : BİŞE Sebze bahçesi.:BOSTAN Seçenek.:ALTERNATİF Seçici kurul.: JÜRİ Seçimin sonuçsuz kalması.:BALOTAJ Seçkin bir sanat yapıtının taklidi. : PASTİŞ Seçmecilik yanlısı,seçmeci.:EKLEKTİK Seçmeli yemek. : ALAKARD Seçmesiz yemek. : TABLDOT Sedir. : DİVAN Sekiz hecelik dizelerden oluşmuş bir İspanyol şiir türü.: ROMANS Sekiz sesten oluşan ses dizisi.:OKTAV Sekizer hecelik dört dizeden oluşan Hint edebiyatına özgü şiir türü. : ŞLOKA Selam anlamında Latince sözcük.:AVE Selam veya teşekkür için eğilerek veya dizleri kırarak yapılan hareket. : REVERANS Selçuklu şehzadelerin eğitimiyle uğraşan öğretmen,lala.:ATABEY Selçuklularda şehzadeleri eğitmekle görevli vezirlere verilen san.:ATABEK Selenterelerden,toplu yada tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan. : POLİP Selin getirdiği kumlu toprak. : MİL Selülozun bir türevi.:KİTİN Semazenlerin giysisi. : TENNURE Semer,oturmalık. : EYER Semirtme.:BESİ Senegal’in başkenti.:DAKAR Senet. : BELGİT Senfonik şiirde küçük melodi parçası. : LAYTMOTİF Sentetik bir kumaş. : PERLON Sentetik polyester lifleri veya ipliği.:TERGAL Sepicilikte ve hekimlikte kullanılan tadı buruk bir madde. : TANEN Sepilenerek boyanmış ve cilalanmış deri. Özellikle ciltçilikte kullanılan bitkisel sepileme görmüş keçi derisi.: SAHTİYAN Sepilenmiş koyun derisi.: MEŞİN Serap,pusarık.:ILGIM:AL Serap. :AL Serbest bırakılmış cariyeler , veya köleler,azatlılar. : UTEKA Serbest biçimdeki geleneksel Türk güreşi.: KARAKUCAK Serbest vuruş.:FRİKİK Serçegillerden küçük bir kuş.:BECET Sert bir metal. : KORİNDON Sert buğdaydan elde edilen,taneleri iri,glutence zengin un.:İRMİK Sert kabuklu,iri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : KEÇİMEMESİ Sert ve siyah renkli tahta. : ABANOZ Sert,kaba. : ANİF Sert,katı. : BERK Serumda meydana gelen antikor.:AGLÜTİNİN Servet.:NEVA Servi ağacı.: ANDIZ Servigillerden,dipten dallanan bir süs bitkisi.: MAZI Seryum elementinin simgesi. : CE Seryum filizlerinde bulunan,gri renkli bir element.:İTRİYUM Ses yitimi:. AFONİ Ses,ahenk,nağme.:NEVA Seslerin aralarında hiç kesinti olmadan birbirini izlemeleri gerektiğini belirten müzik terimi. : LEGATO Sessiz sinemanın üç büyük komedyeninden biri olan gülmeyen adam Buster Keaton’un Avrupa’da yaygın olarak bilinen adı.:MALEK Sessiz,huzurlu.:ASUDE Sevap.:ECİR Sevgi,dostluk.:VEDAT Sevgili,yar. : EMRE Sevgilinin dudağı. : LAL Sevgilinin saçı.: ZÜLÜF Sevinçli. : ŞAD Seyelan. : AKI Seyhan ırmağının en uzun ve en önemli kolu. : ZAMANTI Seyir işaretlerini taşımaya, bir geçidi bir tehlikeyi belirtmeye yarayan yüzer cisim. : ŞAMANDIRA Seyrek dokunmuş delikli bir kumaş. : ETAMİN Seyrek dokunmuş,astarlık ince bez.: SALAŞPUR Seyrek taneli,kırmızı benekli bir üzüm cinsi. : YAPINCAK Seyrek ve eğreti dikiş.: TEYEL : İLİNTİ Seyrek ve yuvarlak taneli bir çeşit üzüm. : DİMYAT Seyrekçe örülmüş büyük torba.:ÇUVAL Seyyar ızgara. : BARBEKÜ Seyyar soba. : SALAMANDRA Sezar’ın selamlama şekli. : AVE Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle arttırılmış kauçuk. : EBONİT Sıcak bölgelerde yetişen kerestesinden kaplamada yararlanılan çok sert bir ağaç.: TİK Sıcak bölgelerde yetişen ve keçiboynuzu’na benzer meyveleri reçel ve şerbet yapımında kullanılan bir ağaç.:DEMİRHİNDİ Sıcak bölgelerde yetişen yaşlı bir ağaç.:BAN Sıcak iklimlerde yetişen bir bitki.İlaç olarak kullanılan bir baharat. : KAKULE Sıcak parçanın ansızın suyun içine daldırılmasıyla elde edilen çatlak cam türü.:KRAKELE Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç.:ANZAROT Sıcak ülkelerde yetişen,dini törenlerde yakılan ve yanarken güzel koku veren,odunu ve kabuğu hoş kokulu bir ağaç.:ÖD AĞACI Sıcak ve ılık denizlerde yaşayan bir balık. : İSPAROZ Sıcak ve ılık denizlerin kıyı bölgelerinde yaşayan kemikli bir balık türü.:SARIKUYRUK Sıcak yenilen bir çeşit peynirli tel kadayıf. : KÜNEFE Sıcak,kızgın,yakıcı.:HAR Sıcak,nemli iklimlerde oluşan,parlak kırmızı yada kahverengiye çalan kırmızı renkli,demir oksit ve alüminyum bakımından zengin toprak.:LATERİT Sığ deniz. : NERİTİK Sığ sularda ağır yükleri taşımak için kullanılan altı düz tekne. : ŞAT Sığ sulardaki çalılıkların dibinde yaşayan küçük balık.:ANABAS Sığınak.:MELAZ Sığır sürüsü. : NAHIR Sığır sürüsünün otlamaya gitmeden önce toplandığı yer.:GEZEKLİK Sığır tüccarı,kasaplık hayvan tüccarı.Koyun,keçi,sığır gibi kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse.. : CELEP Sığır vebası. : ÇOR Sığır,öküz anlamında sözcük. : BAKAR Sığırcık. : LALESAR Sığırın öd kesesinden çıkan taş : HARAZA Sığırın öd kesesinden çıkan taş. : HARAZA Sığırtmaç,sığır çobanı. : BAKKAR Sığla yağı’da denilen ve günlük ağacından elde edilen balsam.:TIGALA Sıhhi.:HİJYENİK Sık dokunmuş yünlü bir kumaş türü.:ÇUHA Sık gözlü ağ.: TOR Sık sık hastalanan,sağlıksız kimse.: NANEMOLLA Sıkı dokunmuş bir tür, ağır pamuklu kumaş. : DİMİ Sıkı kapanan bir fermuar türü.:ZİP Sıkılmış üzümün cibresinden yapılan sert bir Fransız içkisi. : MARK Sıkıntı,dert. : GAİLE: BUN : KASVET Sıkıntı,üzüntü.:KOYUNTU Sıkıştırılmış bitki tellerinden yapılan mukavva yada tahta. : FİBER Sıkıştırma aleti,pres.:CENDERE Sıkma,sıkarak bağlama.: ŞET Sınır boyu. : SERHAT Sınır geçme izni. : PASAVAN Sınır nişanı.:URA Sınır,uç. : HAD Sınırdan geçiş belgesi. : LESEPASE Sır saklamayan.:BEYHAN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Sır,gizli tutulan şey.:RAZ
Sır.:GİZEM Sıralaç. : KLASÖR Sıraları geriye veya kenarlara doğru yükselen tiyatro salonu.:AMFİTEATR Sıralayan. : RATİB Sırf buğday yolmakta çalıştırılan tarım işçisi. : ABERECİ Sırlar. : SERAİR Sırma veya gümüş işlemeli bir tür ipekli kumaş. : BROKAR Sırmayla işlenmiş,sırmalı.:ZERKAR Sırsız seramik.Sarıdan kızıl kahveye kadar değişik renklerde tuğla ve kiremitten çok daha düzgün,ince dokulu pişmiş toprak. : TERRAKOTTA Sırt yüzgeci uzun ve geniş küçük bir balık.:HOROZBİNA Sırtta taşınan yük.:ŞELEK Sıska. : ARIK Sıtma tedavisinde kullanılan bir ilaç.:ATEBRİN Sıvı yakıtı kolayca yanabilecek taneciklere ayırarak püskürten araç.:BRÜLÖR Sıvılaştırılmış petrol gazı.:LPG Sibirya Ren geyiği./Amerika Ren geyiği. : KARİBU Sicilya kökenli Newyork mafyasına verilen ad. : COSANOSTRA Sigara artığı. : İZMARİT Sigortada yapılan değişiklikleri gösteren ve poliçeye eklenen belge.:ZEYİLNAME Sih dininin kurucusu. : NANAK Sihlerin Hindistan’da kurmak istedikleri bağımsız devletin adı. :HALİSTAN Sihlerin kutsal kitap olarak belledikleri peygamber öğretilerine verilen ad,/ Hindu üstadına verilen ad. : GURU Siirt ve Diyarbakır yörelerinde düzenlenen “cigor” şenliği sırasında yapılması gelenekselleşmiş olan bumbar dolmasına verilen ad. : ZİMBİLOK Siirt yöresine özgü,kurut da denilen kurutulmuş yoğurt. : KEŞK Silah olarak kullanılan ağır topuz.:GÜRZ Silah,zırh gibi savaş aracı.:PUSAT Silahlı. : MÜSELLAH Silindir.:ÜSTÜVANE Silindirik alet mili.Demir çubuk. : BARA Silis grubundan değerli bir mineral. : OPAL Simetri : BAKIŞIM Simge,sembol. : TİMSAL Simge. : REMİZ : REMZ Simyacıların kurşuna verdikleri ad.: AABAMA Sina yarımadasının ortasında yer alan çöl.:TİH Sincap. : ÇEKELEZ Sinek. : CİBİN Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği’nin kısa yazılışı.:SESAM Sinema filmlerinin kültür,eğitim amacıyla korunduğu,saklandığı yer. : SİNEMATEK Sinema ve tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri.: TRÜK Sinemacılıkta kamerayla geniş bir mekanın taranmasına verilen ad. : PAN Sinir ağrısı. : NEVRALJİ Sinir hücresinin gövde kısmından çıkan tek uzun uzantı.:AKSON Sinir sistemini , duyu organlarını oluşturan ve embriyonun dış yüzünü örten tabakaya verilen ad. : EKTODERM Sinir tellerini kesme ameliyatı. : LOBOTOMİ Sinirbilim. : NÖROLOJİ Sinop’un bir ilçesi. : AYANCIK Siper. : KAZAMAT Sir Alexander Fleming tarafından 1928’de bulunan,metabolizma ürünlerinden elde edilen antibiyotik.:PENİSİLİN Sivas yöresinde yaygın halay türü bir halk oyunu.: AŞİRET Sivilce. :AKNE Sivrisineğe benzer bir böcek.:ÜVEZ Sivrisineğe benzer çok küçük bir sinek türü.:KUMUK Siyah kan damarı,toplardamar.:VERİT Siyaha boyanmış Sibirya tilkisi kürküne verilen ad. : SİTKA Siyaha yakın koyu yeşil. : NEFTİ Siyasal erkin birkaç kişilik bir kümenin elinde bulunduğu yönetim.:OLİGARŞİ Slav alfabesi.:KİRİL Slayt. :DİA: DİAPOZİTİF Slovakya’nın plaka işareti.:SK Soğan ve benzeri katmerli şeylerin iç kısmı.:CÜCÜK Soğanlı bir süs bitkisi.:AMARİLİS Soğanlı et yemeği. : YAHNİ Soğuk denizlerde yaşayan bir fok türü.: OTARİ Soğuktan donmak.:BUYMAK Soğurma,emme. : MAS Soğutma özelliği olan,soğutucu.:FRİGORİFİK Soğutulmuş olarak sunulmak üzere içinde buzla kokteyl malzemelerin çalkalandığı çift çeperli kapalı maşrapa.:SHAKER Sohbet toplantıları düzenleyen ve yöneten kişiye bazı yörelerde verilen ad.:YAREN Sokakta bulunan sahipsiz eşya. : LUKATA Sokakta bulunan sahipsiz eşya.:LUKATA Sokulgan.:CİVELEK Sola ait,sola ilişkin.:YESARİ Soluk borusu. : TRAKEA Soluk kahverengi,karnı beyaz tüylü,kısa kulaklı,postundan kürk yapılan memeli bir hayvana verilen ad. : KARSAK Soluk tıkanımı: ASFİKSİ. Somun ile sıkıştırılacak parça arasına yerleştirilen,hafif bombeli ortası delik parça.:RONDELA Somurtkan.:ABUS Son,işin sonu. : ENCAM Sonbahar.:BAĞBOZUMU Sonda. : KATETER Sonradan çıkan adet.:BİDAT Sonradan görme.:BULDUMCUK Sonradan ortaya çıkan.:ARIZ Sonradan,sonraları anlamında bir belirteç.:BİLAHARE Sonsuz,ebedi.:CAVİDAN Sonsuz,ucu bucağı olmayan.: NAMÜTENAHİ Sonsuz. : HALİT Sonsuzluk. : EBET Sonucu bakımından çok önemli olmayan yanlışlık. : SEHİV Sonucu bakımından çok önemli olmayan yanlışlık.:SEHİV Sonucu önceden düşünüp önlem alan. : DURENDİŞ Sorguç.: TUĞ Soruşturma.: TAHKİK Sosyal. : İÇTİMAİ Sovyet edebiyat eleştirmeni Mihail Mihailoviç Bahtin’in takma adı. : VOLOŞİNOV Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin ilk yıllarında uygulanan Yeni Ekonomi Politikasını simgeleyen harfler.:NEP Sovyetler Birliği döneminde para yerine kullanılmak üzere 1921 ve 1922’de kabul edilen emek hesap birimi. : TRUD Sovyetlerde Gulag kamplarındaki tutuklulara verilen ad. : ZEK Soy ağacı.: ŞECERE Soykırım,katliam. : JENOSİT Soylu Arap atı. : KÜHEYLAN Soylular,aristokrasi.:ZADEGAN Soylular. : KİRAM Soyluluk,ululuk. : KEREM Soyluluk.HASEP Soymuk doku,soymuk borusu. : FLOEM Soyoluş.:FİLOGENEZ Soysuz,dejenere. : YOZ Soytarı. : KAŞMER Soyu karışmış Avrupalı.:LEVANTEN Soyu tükenmiş bir kuş. : DODO Soyunda şair yokken,hiçbir eğitim görmeden kendi kendine şair olan kimse.:NABİGA Soyut bir şeyin,bir kavramın sembolü olan varlık veya eşya.: AMBLEM Soyut,mücerret. : ABSTRE Sömürge. : KOLONİ: MÜSTEMLEKE Söndürme.,borcu ödeme. : İTFA Sönmemiş kireç.: KİLS Söylenti. : TEVATÜR Söyleyiş özelliği. : ŞİVE Söz dizimi. : NAHV : NAHİV Söz geçirirlik,saygınlık.:FORS Söz karışıklığı.:PARAFAZİ Söz yitimi. : AFAZİ Söz,konuşma. : HANEK Söz,sözleşme. : KAVİL Söz. : KELAM Sözcü. : RAPORTÖR Sözçatar. : STAND-UP Sözle,bakışla,telkin yoluyla sağlanan bir tür uyku.:İPNOTİZMA Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri.:OPERA Sözlük yazarlığı,sözlük bilgisi.:LEKSİKOGRAFİ Sözlükbilimci.:LEKSİKOLOG Sözsel anlatım bozukluğu. :AKATAFAZİ Sözü boş yere uzatma : ITNAP Sözü boş yere uzatma : İTNAP Sözü geçen,etkili olan.:NAFİZ Steteskop kaşifi Fransız hekim.:RENE THEOPHİLE LAENNEC Stoacılık. : REVAKIYE Stronsiyum’un simgesi. : SR Su kıyılarında yaşayan, sırtı mavi ve yeşil, karnı pas rengi bir kuş. / İskele kuşuna verilen ad. : YALIÇAPKINI Su bahçesi. : AKUALAND Su baldıranı da denilen bir bitki.:SU REZENESİ Su buharı gücüyle çalışan gemi.: VAPUR Su buharı.:BUĞU Su deposu. : SARNIÇ Su dolabı. : NAURE Su düzeyindeki sıra kayalar. : RESİF Su geçirmez,kukuletalı kısa ceket. : ANORAK Su kabağından yada ağaçtan oyulmuş maşrapa. : SUSAK Su kabarcığı. : HABBE Su kıyılarında setler kuran,kürkü değerli bir hayvan. : KUNDUZ Su kıyılarında veya taşların altında yaşayan kınkanatlı böcek.:AGONUM Su kıyılarında yaşayan çok iri bir kuş.:PELİKAN Su kıyılarında yetişen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki.:EĞİR Su kızağı. : JETSKİ Su samuru ve kürkü. : LUTR Su tavuğu. : KALİNİS Su ve sulu şeyler koymaya yarayan kulplu,emzikli kap.: İBRİK Su yolu : AKAÇ Su yosunu. :ALG Su yüzündeki sıra kayalar.:RESİF Subaylar.: ZABİTAN Suç.:CÜRÜM Suçlama.:TÖHMET Suçüstü.:CÜRMÜMEŞHUT Suda büyük derinliklere dalabilen insanlı bağımsız araç.:BATİSKAF Suda giyilen başlık. : BONE Suda yaşayan,sevilen,beyaz eti için avlanan,iri bir böcek. : ISTAKOZ Suda yüzdürülerek çekilen veya herhangi bir yere asılan cismin sağa sola çarpmasını önleyen donanım. : ACEVELE Sulak yerlerde yetişen,yaprakları salata olarak kullanılan bir bitki.:KUZUKULAĞI Sulamaya ve yangın söndürmeye yarayan araç. : AROZÖZ Sularını bir denize veya göle gönderen bölge. : MAİLE Sulavesi Adalarında yaşayan bir manda. : ANOA Sulavesi adalarında yaşayan cüce bir manda.: ANOA Sulfata,sıtma ilacı. : KİNİN Sulu darı hamurunun ekşitilmesiyle yapılan bir içecek.:BOZA Sulu,cıvık hamur.:BULAMAÇ Suluboya resmi. : AKVAREL Sunak. : ALTAR Surinam plakası.: SME Suriye kıyısında oturmuş Sami kökenli antik halk.:FENİKELİLER Suriye,Filistin,Mezopotamya ve Irak Arap edebiyatında kullanılan bir rubai. : ATABE Suriye’de oturan Samilerin büyük tanrıçasının yaygın adı.:İŞTAR Suriye’nin plakası. : SYR Susama benzeyen, tohumları acı olan,halk hekimliğinde tedavi ettiğine inanılan bir bitki.:ÜZERLİK Susamın ezilmesiyle elde edilen yağlı besin.:TAHİN Suşi gibi çiğ balıkla yapılan bir Japon yemeği.: SAŞİMİ Suyu alınmış meyve artığı. : KÜSPE Suyu emme,ıslanma anlamında eski sözcük.:NAK Suyun buz tutması ile kaynaması arası seksen eşit parçaya bölünerek elde edilen sıcak ölçer. : REOMÜR Suyun arklara paylaştırıldığı yer. : ANAVUL Sülük yapıştırma. : İLAK Sülük. : ALAK Sülüngillerden soyu azalmış bir kuş türü.:TURAÇ Sümerlerde gök tanrısı.:ANU Sümerlerde sağlık tanrıçası. : BO Sümerlerde toprak tanrısı. : ENKİ Sümüksü doku.:MUKOZA Sünger taşı.:PONZA Sünnet etme. : HİTAN Sünnet olan çocuğun elini kolunu tutan ve çocuk üzerinde babaya yakın bir hak taşıyan kimse. : KİRVE Süpürge otu,funda. : ERİKA Süpürge otu.: PÜREN Süpürge sapı. : TARA Süpürge.:CARU Sürat korkusu. : TAKOFOBİ Süratli,en çabuk. : ESRA Süre ölçer.:KRONOMETRE Süreç. : VETİRE Süreç.:VETİRE Sürekli olarak aç kalma.:DÖNGEL ORUCU Sürekli su akan boru. : MASLAK Sürekli,iyice yerleşmiş. : PAYİDAR Sürekli,sonsuz.:DAİM Sürgen doku.:MERİSTEM Sürgün. : LİNET Sürme.: RASTIK Sürükleyerek götürme.:CER Sürüldükten sonra nadasa bırakılan tarla. : HERK Sürülmemiş sert toprak. : BAİRE Sürülmemiş tarla.Bakımsız bağ,bahçe. : KELEME Sürülmemiş,ot bürümüş toprak.: MALAZ Sürüngen hayvanların genel adı. : KELER Sürünün sıcakta dinlendiği gölgelik. : EĞLEK Süryani takvimine göre sekizinci ay.:İYAR Süs için yapılmış kumaş kıvrımı.:PLİ Süs iğnesi. : BROŞ |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Süs lalesi.:BÜRÇÜK
Süs olarak kullanılan ziynet,altın taklidi sarı tenekeden pul. : PENES Süs. : BEZEK:PİRAYE Süsleme,tezyin. : DONATA Süslemecilikte kullanılan çok parlak,yeşil ve pembe dalgalı sedef.:ARUSEK Süsleri olan kumaş. : FİSTO Süslü taş mezar. : LAHİT Süslü,güzel.:ZİBA Süslü. : ZİBA Süt kardeş. : RADİ Süt kardeşi anlamında yerel bir sözcük.: EMİŞİK Süt mamulleri imalathanesi. : MANDIRA Süt şekeri. : LAKTOZ Sütte bulunan protein. : KAZEİN Sütten kesilmiş sığır yavrusu.:BUZAĞI Süzgeç,kevgir. : AYIRT : İLİSTİR : ELESTİR Süzülmüş et veya tavuk suyu. : KONSOME Süzülmüş et veya tavuk suyu.:KONSOME |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Ş
Şah İsmail’in şiirlerinde kullandığı mahlas.:HATAYİ Şair bahşişi.:CAİZE Şakaklardan sarkan saç lülesi. : ZÜLÜF Şalgama benzeyen bir bitki.:ALABAŞ Şalvarın üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan bir giysi.:ÜÇETEK Şaman. :KAM Şamdan. : ÇIRAKMAN Şampiyon : BÖKE Şampiyon.Kahraman.Güçlü kimse. : BÖKE Şanlıurfa yöresine özgü,dürüm gibi sarılmış yufka arasına ceviz doldurularak yapılan bir tür hamur tatlısı : ŞILLIK Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde antik bir yerleşim merkezi.: NEVALİÇORİ Şapka. : KAPELA Şapka.: KAPELA Şapkasının altında ışınsı levhacıklar,sapının üst kısmında bir yaka ve dip kısmında bir etek bulunan mantar.:AMANİTA Şarap mahzeni.:KAV Şarap rengi. : ŞARABİ Şarap tadıcısı.:DEGÜSTATÖR Şarap üretiminde kullanılan yerli bir üzüm cinsi. : KARASAKIZ Şarap.: ÇAKIR : BADE Şarapları inceleyen bilim dalı. : ENOLOJİ Şarbon. : KARAYANIK Şarkı demeti.: POTPURİ Şarkı türünde ve piyano için hazırlanmış,genellikle kıtalar biçiminde beste. : ROMANS Şarkı,türkü,köçekçe gibi küçük güfteli bestelerde,güftenin iki kıtası arasına,başına,sonuna da gelebilen,sözsüz çalınan parça.:ARANAĞME Şarkılı kilise duası için bestelenmiş müzik parçası./Katolik kiliselerinde Hz İsa’nın çarmıha gerilmesini anmak için yapılan tören. : MİSSA Şarkının sert bir biçimde vurgulandığı disko müzik üslubu.:RAP Şarlatan,yalancı,hileci.: KALTABAN Şartlar,içinde bulunulan koşullar. : ŞERAİT Şaşma. : TAACCÜP Şatafat.:CAFCAF Şeftalili,kremalı bir çeşit dondurma.:PEŞMELBA Şehir dışı yolların iki tarafındaki toprak veya çakıl yol.:BANKET Şehir. : ŞAR Şehirle ilgili.: BELEDİ Şehirlerarası yolların iki tarafında yayaların yürümesine ve taşıtların trafiği aksatmadan durabilmesine yarayan çakıl veya toprak yol.: BANKET Şehre yakın çevre.:BANLİYÖ Şehvet.: BAH Şehzadenin hükümdar olarak tahta çıkması.:CÜLÜS Şeker hastalarının şeker yerine kullandığı,maden kömürü katranından elde edilen beyaz bir toz.:SAKARİN Şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen bir tür şeker.: SAKAROZ Şeker kamışı. : NAL Şeker kamışından elde edilen sert bir içki.:KALİTEA Şeker kamışından yapılan bir içki.:ROM Şeker karıştırılarak pişirilmiş meyve ezmesi.:MARMELAT Şeker posası. : MELAS Şeker ve nişasta ile yapılan bir tür tatlı. : REŞİDİYE Şekerci boyası. : AMERİKAN ÜZÜMÜ Şekeri çok bir tür yer elması.:BADAT Şekerin yakılmasıyla yapılan şekerleme.:KARAMELA Şekil,biçim bilgisi. : MORFOLOJİ Şeriat gereği,nikahta erkeğin kadına verdiği mal yada para. : MİHR Şeyh Abdülkadir Geylani tarafından on birinci yüzyılda kurulan bir tarikat.:KADİRİLİK Şık,lüks ve gösterişli,bir törene,bir davete uygun giyim tarzı.Fantezi ve öğleden sonra giyilebilecek kadın giysisi biçimi. : ABİYE Şiddetli acı ve sıkıntı.:EZİNÇ Şiddetli yağmur. : BORAN Şii mezhebinin bir kolu ve bu koldan olanların inancı.: RAFIZİLİK Şiir. : YIR : POEM Şili plakası.: RCH Şimşek. : BALKIR Şişman,semiz. : SEMEN Şişmanca,kısa boylu,yapılı. : TIKNAZ Şom ağızlı,kara haberci. : NAİ Şubat sonlarında,sırayla havaya,suya ve toprağa düşerek oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.:CEMRE Şüphe,kuruntu.: VESVESE Şüphe.: ŞEK Şüpheli,kuşkulu. : MEŞKUK |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.