ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   ForumSinsi Sözlük Ağı (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=515)
-   -   İslami Sözlük A (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1050154)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:16 AM

İslami Sözlük A
 
İslami Sözlük A

Aciz

Gücü yetmeyen, güçsüz, zayıf
Allahü teâlâ her şeye kâdirdir (gücü yeter) Eğer gücü yetmezse âciz ve noksan olurdu Âcizlik ve noksanlık Allahü teâlâ için düşünülemez
İnsanın felâkete uğraması iki sebeptendir: Birincisi âciz olan nefsine (kendine) güvenmesi İkincisi kendisi gibi âciz olan başka bir mahlûka güvenmesidir (Abdülhakîm Arvâsî)
En iyi kul, Allahü teâlânın karşısında şükürden âciz olduğunu bilendir

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:16 AM

İslami Sözlük A
 
ÂFİYET:

1 Sağlık, sıhhat, bedende hastalık bulunmaması

Allahü teâlâdan âfiyet isteyiniz Îmândan sonra âfiyetten daha büyük nîmet yoktur (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Yâ Rabbî! Senden sıhhat ve âfiyet ve emânete hiyânet etmemek ve güzel ahlâk ve kadere rızâ göstermeyi istiyorum Ey merhametlilerin en merhametlisi! Merhametin hakkı için bunları bana ver (Hadîs-i şerîf-Edeb-ül-müfred)

Dert ve belâ gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, kurtarması ve âfiyet vermesi için duâ etmeli, O'na yalvarmalıdır Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat, selâmet ve âfiyet istiyenleri sever (Ahmed Fârûkî)

2 Günah işlememek

Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilm (yumuşaklık) ile zînetlendir Takvâ (haramlardan sakınmak) ihsân eyle Âfiyet ile beni zînetlendir (Hadîs-i şerîf-Berîka)

Büyüklerden biri, hep duâ eder, Allahü teâlâdan bir günlük âfiyet isterdi Adamın biri bu zâta; "Sen hergün âfiyette değil misin?" dedi "Allahü teâlâdan öyle bir gün istiyorum ki, sabahtan akşama kadar Allahü teâlâya hiçbir günah işlemiyeyim Âfiyet le geçen gün böyle olur" buyurdu (İmâm-ı Rabbânî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:17 AM

İslami Sözlük A
 
Âdil

1 Adâletli; hakkı gözeterek iş yapan, zulüm ve haksızlık etmeyen (Bkz Adâlet)

Cennet'te bir derece vardır ki, oraya ancak üç zümre nâil olacaktır (kavuşacaktır) Âdil hükümdâr, akrabâyı ziyâret eden (kimse) , sabırlı ve çocuklarına yaptığı harcamaları başlarına kakmayan hâne reisi (Hadîs-i şerîf-Deylemî)

Cennet'te öyle bir köşk vardır ki, etrâfı kalelerle ve yeşilliklerle çevrilmiştir, ayrıca beş bin de kapısı vardır Orada ancak nebî, sıddîk, şehîd ve âdil hükümdâr barınır (Hadîs-i şerîf-Deylemî)

2 Îtikâdı doğru olan, büyük günâh işlemeyen ve küçük günâha devâm etmeyen yâni İslâmiyet'e uymaya çalışan sâlih müslüman

Bid'at sâhibleri yâni îtikâdda Ehl-i sünnetten ayrılmış olan yetmiş iki fırkanın hepsi, ehl-i kıble oldukları, her ibâdeti yaptıkları hâlde, âdil değildir Çünkü (bunlar), ya mülhid (dinden çıkmış) olarak îmânlarını kaybetmişler, yâhud bid'at sâhibi oldukları için büyük günâha girerek âdil olma vasfını kaybetmişlerdir (Abdülganî Nablüsî)

Eshâb-ı kirâmın hepsi, Resûlullah efendimizin sohbetinde bulunmuşlar ve O'na yardımcı olmuşlardır Hepsi âlim ve âdil idi (Abdülazîz Dehlevî)

Ramazân-ı şerîf ayı, Ramazân hilâlinin görülmesi, buna iki âdil kimsenin şâhidlik etmesi ve hâkimin (kâdının) îlân etmesi ile başlar (Abdülazîz Hulvânî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:17 AM

İslami Sözlük A
 
ACÛZE

İhtiyar, çok yaşlı kadın

Yaşlı bir kadın Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve selleme geldi Resûl-i ekrem; "Acûze Cennet'e giremez!" buyurdu Bunun üzerine kadın ağlamaya başladı Bunu görenPeygamber efendimiz; "Sen o gün yaşlı değil, genç olursun" buyurdu ve gönlünü aldı (İhyâu ulûmiddîn)

Kızların, kadınların, acûzelerin beş vakit namaz, Cumâ, bayram namazları ve va'z dinlemek için câmiye gitmeleri câiz değildir (İbn-i Âbidîn)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:17 AM

İslami Sözlük A
 
Amin

Yüce Allah'ın kabul etmesini temenni amacıyla dua sonunda "kabul buyur" anlamında söylenen bir sözdür Bu kelime Kur'ân'da geçmemektedir Peygamberimiz (as), duanın sonunda âmîn denilmesini tavsiye etmiştir (Müslim, Salât, 62, 87; Buhârî, Ezân, 111) Namazda Fâtiha sûresi okunduktan sonra âmîn demek sünnettir (İbn Mâce, İkâme, 14) (İK)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:17 AM

İslami Sözlük A
 
Ahir zaman ne demektir?

Dünyanın sonu anlamına kullanılan bir kavramdır İslâm inancına göre, âlemin başı olduğu gibi sonu da vardır Ancak bu sonu bilmek insan gücünün dışındadır İnsanın ömrü gibi alemin ömrünü belirleme hususundaki bilgi Cenab-ı Hakk'a aittir Kur'ân-ı Kerim'de bu gerçek şöyle dile getirilmektedir:

Ahir zaman ne demektir? "Kıyametin ne zaman kopacağını sana sorarlar De ki: Onun bilgisi sadece Rabbimin nezdindedir Onun vaktini kendisinden başka kimse açıklayamaz " (A'raf,7/187),

"Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek, ancak Allah'a aittir" (Lokmân, 31/34) Hz Peygamber'den sonra elçi gönderilmeyeceği için ona ahir zaman Peygamberi, ümmetine de ahir zaman ümmeti denmiştir (FK)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:17 AM

İslami Sözlük A
 
Ahiret Nedir?

Sözlükte "sonra olan ve son" gün anlamına gelen âhiret kavramıyla hem bu dünyanın sonu, hem de ölümle başlayan dünya hayatından farklı ve ebedî olan hayat kastedilmektedir

Ahiret Nedir? Din literatüründe âhiret, İsrafil'in Allah'ın emriyle kıyametin kopması için Sûr'a ilk defa üflemesinden ikinci defa üflemesine, daha sonra cennetliklerin cennete, cehennemliklerin cehenneme girmelerine kadar olan zaman veya Sûr'a ikinci kez üfürülüşten başlayıp, ebedî olarak devam edecek olan zaman anlamında kullanılmıştır

Ahirete îmân, İslâm inanç esaslarından biridir Genellikle Kur'ân'da, Allah'a îmân ve ahiret gününe îmân birlikte zikredilmiştir Ahireti inkâr eden kimse kâfir olur (Nisâ, 4/136) Ahiret ve ona ait olaylar, duyular ötesi konuları olduğu için, gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimler ve akıl yürütmeyle açıklanamaz Bu konuda bilgi edinilecek tek kaynak vahiydir Bunları, Kur'ân-ı Kerim ve sahih hadislerde haber verildiği şekliyle kabul etmek en uygun olanıdır Bunun ötesinde aklî yorumlara gitmek doğru değildir (FK)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:17 AM

İslami Sözlük A
 
Ayet Nedir?

Sözlükte "açık alâmet, işâret, emâre, iz ve nişâne" demektir Çoğulu ây ve âyât'tır Allah'ın varlığına delâlet eden şeylere ve peygamberlerin hak olduğunu ispat eden mucizelere de âyet denir Kur'ân'da bu kelime; aynı temel anlamları içerecek şekilde mucize (Bakara, 2/211; Mü'min, 40/78), alâmet (Bakara, 2/248), ibret (Nahl, 16/11), acâib iş (Mü'minûn, 23/50), delil (Rûm, 30/20-25; İsrâ, 17/12) ve Kur'ân âyeti (Nahl, 16/101) karşılığı olarak kullanılmıştır Kur'ân, sûrelerden, sûreler de âyetlerden oluşmuştur Âyet, sonu ve başı belli olan, uzun veya kısa, bir harf veya birkaç kelime veya cümleden oluşan Allah'ın sözlerine denir Her âyet Kur'ân'dır Anlamlı en kısa âyet bir kelime olan ve "yemyeşil" anlamındaki "müdhâmmetân" dır (Rahmân, 55/64) En uzun âyet ise bir sayfadır (Bakara, 2/282) Fâtiha sûresinin başındaki besmele dâhil, Kur'ân da 6236 âyet vardır Diğer sûrelerin başlarındaki âyetler, sûreleri birbirinden ayırmak için konulmuştur, o sûreden birer âyet değildir Âyetlerin son kelimelerine kendisinden sonra gelen âyeti ayırdığı için "fâsıla" (çoğulu, fevâsıl) denir Âyetlerin sûrelerdeki dizilişi vahiy ile belirlenmiştir (tevkîfî) Âyetlerin bir kısmı Mekke'de bir kısmı da Medine'de inmiştir Manalarının anlaşılırlığı bakımından âyetler muhkem ve müteşâbih kısımlarına ayrılmakla birlikte (Âl-i İmrân, 3/7) sağlam ve güzel olma bakımından bütün âyetler, muhkem ve müteşâbihtir (Hûd, 11/1; Zümer, 39/23) İlk inen âyetler Alâk sûresinin ilk beş âyetidir Son inen âyetler hakkında görüş birliği yoktur Bakara sûresinin 278 ve 281, Nisâ sûresinin 176, Tevbe sûresinin 128-129, Nâs sûresinin 1-3 ve Mâide sûresinin 3 âyetlerinin son inen âyetler olduğu söylenmektedir (İK)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:18 AM

İslami Sözlük A
 
Ayetel Kürsi Ne demektir?

Bakara sûresinin iki yüz elli beşinci âyetine denir Âyet, bu ismi, içinde geçen "kürsî" kelimesinden almıştır Âyet, Allah'ı tanıtmakta ve Allah'ın ism-i azamını (en yüce ismini) içermektedir (Dârimî; Fedâilü'l-Kur'ân, 14) Kur'ân'ın en yüce âyetidir Peygamberimiz (as) özellikle farz namazların arkasından, akşam, sabah ve yatağa yatınca bu âyetin okunmasını tavsiye etmiştir (Tirmizî, Fedâilü'l-Kur'ân, 2, V, 158; Dârimî, Fedâilü'l-Kur'ân, 14) (İK)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:18 AM

İslami Sözlük A
 
Amentu Nedir?

Ehl-i sünnet inancı açısından mü'minlerin îmân esaslarını ana hatlarıyle ifâde eden özel bir kavramdır Arapça'da "âmene" fiilinin birinci tekil şahsı olup Türkçe karşılığı "îmân ettim" demektir Kur'ân'da üç yerde; kişinin îmânını açıklarken kullandığı bir ifâde olarak geçmektedir Şûrâ sûresinde şöyle buyurulmaktadır: "İşte onun için sen (tevhide) davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allâh'ın indirdiği bütün kitaplara inandım" (Şûrâ, 42/15; Ayrıca bk Yûnus, 10/90; Yâsîn, 36/25)

Amentu Nedir? "Amentü" deyimi ile herkesin inanması gereken îmân esasları şöyle formüle edilmiştir: "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, iyi veya kötü her şeyin Allah'ın takdiri ile olduğuna îmân ettim Ölümden sonra diriliş gerçektir Allah'tan başka İlâh olmadığına, Hz Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim" Bu îmân esasları Kur'ân'ın çeşitli yerlerinde ifadesini bulmuştur (Bakara, 2/177, 285; Nisâ, 4/136) Buhârî ve Müslim'de yer alan Cibril hadisinde de söz konusu îmân esaslarına, benzer bir şekilde yer verilmiştir (Buhârî, İmân, 37; Müslim, İmân, 1) İslâm'a ait dinî bilgilerin öğretilmesinde geleneksel inanç metni olan "Âmentü", itikadla ilgili kaynaklarda da yer almıştır (FK)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:18 AM

İslami Sözlük A
 
ADÂVET Nedir?

Düşmanlık, sebebsiz olarak bir kimseye düşmanlık etmek, husûmet

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki Nedir?

Sen kötülüğü, en güzel haslet ne ise onunla önle (Öfkeye sabr ile, cehâlete ilim ile, kötülüğe afv ile karşılık ver) O zaman (görürsün ki) seninle arasında adâvet bulunan kimse bile sanki yakın dostun olmuştur (Fussilet sûresi Nedir? 34)

Kıymetli ömrünü dâimâ adâvet ve husûmet sebebiyle keder ve huzursuzlukla geçiren kimselere yazık (Ahmed Rıfat)

Üç şey adâvete sebeb olur Nedir? Mal hırsı, insanların ikramlarına düşkünlük göstermek, insanların göstereceği îtibâra önem vermek (Ebû Osman Hîrî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:18 AM

İslami Sözlük A
 
ABDEST

Namaz ve diğer bâzı ibâdetlerin yerine getirilebilmesi için yapılması lâzım gelen yüzü, dirseklerle berâber kolları yıkamak, başın dörtte birini mesh etmek ve topuklarla berâber ayakları yıkamaktan ibâret temizlik Namazın dışındaki farzlardan biri

Abdest, Kur'ân-ı kerîmde şu âyet-i kerîme ile farz kılınmıştır:

"Ey îmân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerle berâber ellerinizi yıkayın ve başlarınızı meshedin ve her iki topukla berâber ayaklarınızı yıkayın" (Mâide sûresi: 6)

Her kim abdest aldıktan sonra, benim üzerime on kerre salât ü selâm getirse, Hak teâlâ, o kişinin hüznünü giderip mesrûr eder, duâsını kabûl eder (Hadîs-i şerîf-Eyyühel veled İlmihâlî)

Her ne zaman ümmetimden biri abdest alırken, Bismillah deyip elini yıkarsa, eliyle yaptığı (küçük) günahların hepsi afv olur Ağzına, yüzüne ve diğer âzâlarına su verdikçe, bütün günâhları dökülür (Hadîs-i şerîf-Eyyühel veled İlmihâli)

Abdest üzerine abdest almak, nûr üstüne nûrdur (Hadîs-i şerîf-Keşfül-hafâ)

Hanefî mezhebine göre abdestin farzları dörttür: Yüzü bir kerre yıkamak İki kolu dirsekleri ile birlikte, bir kerre yıkamak Başın dörtte bir kısmını mesh etmek, yâni yaş eli başa sürmek İki ayağı, iki yandaki topuk kemikleri ile birlikte bir kerre yıkamaktır Ayrıca abdestin sünnetleri, edebleri vardır (İbn-i Âbidîn)

Abdestsiz olarak şu üç şeyi yapmak haramdır: Namaz kılmak, Kâ'be'yi tavâf etmek, üzerinde bir kılıf bulunmaksızın Kur'ân-ı kerîme ve bir âyet-i kerîmeye dokunmak Câmiye abdestsiz girmek ise mekruhtur (Şürnblâlî)

Abdestli olarak ölen ölüm acısı çekmez (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:18 AM

İslami Sözlük A
 
Abdiyyet

Kulluk makamı Evliyâlığın en yüksek makâmı, derecesi İyilikleri Allahü teâlâdan bilip kendinden bilmemek

Allahü teâlânın lütf ve ihsânı ile Abdiyyet derecesine ulaşmak istiyen kimsenin, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve selleme tam olarak uyması lâzımdır Bu yüce zirveye o yüce peygambere tam uymakla kavuşulur Bu, Allahü teâlânın bir lütfu olup, onu d ilediğine ihsân eder (İmâm-ı Rabbânî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:18 AM

İslami Sözlük A
 
ABES:

Boş, faydasız şey

Namazda abes hareketler mekruhtur Elbise ile oynamak gibi Namazda faydalı hareketin meselâ eli ile alnındaki teri silmenin zararı olmaz Pantolonun tozunu silkmek, mekruhtur Kaşınmak abes değilse de, bir rüknde, eli üç kere kaldırmak, namazı bozar (İbn-i Âbidîn)

Abesle meşgul olmak insanı lehv ve la'ba (oyun ve eğlenceye) sürükler Bâzı lüzumsuz şeyler insanın abes işlere dalmasına sebeb olur (Murâd-ı Münzâvî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:19 AM

İslami Sözlük A
 
Abese Suresi

Kur'ân-ı kerîmin sekseninci sûresi Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi) Kırk iki âyet-i kerîmedir Birinci âyet-i kerîmede yüzçevirdi, iltifat etmedi mânâsına olan Abese lafzı sûreye isim olmuştur Sûrede, Kur'ân-ı kerîmin Allahü teâlâ tarafından bir mev'ize (nasihat, öğüt) olduğu bildirilmekte, Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve azametine (büyüklüğüne) deliller getirilmekte, kıyâmet gününün dehşetli vaziyeti, o gün iyilerin ve kötülerin halleri ve daha başka hususlar anlatılmaktadır

Abese sûresinde meâlen buyruldu ki:

O gün (kıyâmet günü) kişi kardeşinden, anasından, babasından, hanımından ve oğullarından kaçar O gün onlardan herkesin kendine yeter bir işi vardır (Herkes kendi derdiyle meşgul olur Başkasını düşünemez) O gün yüzler vardır (dünyâda iken yaptığı gece ibâdetleri veya aldığı abdestler sebebiyle) parıl parıl parlayıcıdır (Gördükleri nîmetler sebebiyle) gülücüdür, sevinicidir (Bunlar mü'minlerdir) O gün yüzler de vardır, üzerlerini toz toprak bürümüştür Onu (da) bir zulmet, karanlık ve siyahlık kaplar İşte bunlar kâfirler, fâcirlerdir (Âyet: 34-42)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:19 AM

İslami Sözlük A
 
Âbid

İbâdet eden Farzları ve vâcibleri yerine getirdikten sonra çeşitli nâfile ve yapılması sevab olan işlere de devam eden Çokluk şekli, ubbâd'dır

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:

Tevbe edenler, âbidler, hamd edenler (cihâd veya ilim öğrenmek için) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, emr-i mârûf nehyi anil münker yapanlar ve Allahü teâlânın sınırlarını koruyanlar (yok mu? İşte onlar da Cennet ehlidir Habîbim) Sen o mü'minlere dahi Cenneti müjdele (Tevbe sûresi: 112)

Allahü teâlânın haram kıldığı (yasak ettiği) şeylerden sakın, insanların en âbidi olursun (Hadîs-i şerîf-Miftâh-un-necât)

Âbidin en büyük maksadı, âhiret sevâbına kavuşmaktır Âbid, ibâdetinden öyle zevk alır ki, ibâdetten bir an men' edilse, onun için en büyük eziyet olur Hattâ âbidlerden biri; "Ölümden korkmuyorum, ancak gece ibâdetime mâni olacak diye korkuyorum" de miştir Diğeri de; "Allahım mezarımda da bana ibâdet imkânlarını ihsân et" diye duâ etmiştir (İmâm-ı Gazâlî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:19 AM

İslami Sözlük A
 
Acem

Arab olmayan

Ey insanlar! Rabbiniz birdir Babanız da birdir, hepiniz Âdem'in çocuklarısınız Âdem ise, topraktandır Allah katında en kıymetliniz takvâsı (Allahü teâlâdan korkarak haramlardan, günâhlardan sakınması) çok olanınızdır Arab'ın Acem'e bir üstünlüğü yoktur Üstünlük ancak takvâ iledir (Hadîs-i şerîf-İbn-i Hişâm)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:19 AM

İslami Sözlük A
 
Âciz

Gücü yetmeyen, güçsüz, zayıf

Allahü teâlâ her şeye kâdirdir (gücü yeter) Eğer gücü yetmezse âciz ve noksan olurdu Âcizlik ve noksanlık Allahü teâlâ için düşünülemez (Teftâzânî)

İnsanın felâkete uğraması iki sebeptendir: Birincisi âciz olan nefsine (kendine) güvenmesi İkincisi kendisi gibi âciz olan başka bir mahlûka güvenmesidir (Abdülhakîm Arvâsî)

En iyi kul, Allahü teâlânın karşısında şükürden âciz olduğunu bilendir (Abdullah Harrâz)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:19 AM

İslami Sözlük A
 
Adavet

Düşmanlık, sebebsiz olarak bir kimseye düşmanlık etmek, husûmet

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Sen kötülüğü, en güzel haslet ne ise onunla önle (Öfkeye sabr ile, cehâlete ilim ile, kötülüğe afv ile karşılık ver) O zaman (görürsün ki) seninle arasında adâvet bulunan kimse bile sanki yakın dostun olmuştur (Fussilet sûresi: 34)

Kıymetli ömrünü dâimâ adâvet ve husûmet sebebiyle keder ve huzursuzlukla geçiren kimselere yazık (Ahmed Rıfat)

Üç şey adâvete sebeb olur: Mal hırsı, insanların ikramlarına düşkünlük göstermek, insanların göstereceği îtibâra önem vermek (Ebû Osman Hîrî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:19 AM

İslami Sözlük A
 
Âdem (Aleyhisselâm)

Kur'ân-ı kerîmde ismi geçen peygamberlerden Yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanların babası

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Muhakkak ki, Îsâ'nın hâli de (yâni babasız dünyâya gelişi de) Allah indinde, Âdem'in hâli gibidir Allahü teâlâ onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol" dedi, o da (can gelip) oluverdi (Âl-i İmrân sûresi: 59)

Allahü teâlâ Âdem'i (aleyhisselâm) yeryüzünün her tarafından aldırdığı topraktan yarattı Bu sebeple zürriyetinden siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu gibi, bâzıları da bu renklerin arasındadır Bâzısı yumuşak, bâzısı sert, bâzısı hâlis ve temiz oldu (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Çeşitli memleketlerden getirilen toprakları melekler su ile çamur yapıp, insan şekline koydu Bu sûret Mekke ile Tâif arasında kırk yıl kalıp (salsâl) oldu Yâni pişmiş gibi kurudu Önce Muhammed aleyhisselâmın nûru alnına kondu Sonra Muharrem'in on uncu Cumâ günü rûh verildi Her şeyin ismi ve faydası kendisine bildirildi Boyu ve yaşı kesin olarak bildirilmedi Allahü teâlânın emri ile bütün melekler, Âdem'e doğru secde etti İblis, kibirlenip, bu emre karşı geldi ve secde etmedi Âdem aleyhisselâm kırk yaşında Firdevs adındaki Cennet'e götürüldü Cennet'te yâhut daha önce Mekke dışında uyurken, sol kaburga kemiğinden hazret-i Havvâ yaratıldı Allahü teâlâ onları birbirine nikâh etti Yasak edilen ağaçtan unutarak önce Havvâ, sonra Âdem aleyhisselâm yedikleri için Cennet'ten çıkarıldılar Âdem aleyhisselâm Hindistan'da Seylan (Serendib) adasına,Havvâ vâlidemiz ise, Cidde'ye indirildi Âdem aleyhisselâm iki yüz sene ağlayıp yalvardıktan sonra, tövbe ve duâsı kabûl olup, hacca gelmesi emr olundu Arafat ovasında Havvâ ile buluştu Kâbe'yi yaptı

Her sene hac yaptı Arafat meydanında veya başka yerde, kıyâmete kadar gelecek çocukları belinden zerreler hâlinde çıkarıldı Allahü teâlâ tarafından; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye soruldu Hepsi; "Evet Rabbimizsin" dediSonra hepsi zerreler hâline gelip, beline girdiler Sonra Şam'a geldiler Burada çocukları oldu Neslinden kırk bin kişiyi gördü Bin beş yüz yaşında iken çocuklarına peygamber oldu Çocukları çeşitli dillerde konuştu Cebrâil aleyhisselâm kendisine on iki kere geldi Oruç, her gün bir vakit namaz, gusül abdesti emredildi Kendisine kitap verilip; fizik, kimyâ, tıp, eczâcılık, matematik bilgileri öğretildi Süryânî, İbrânî ve Arabî diller ile kerpiç üstüne çok kitap yazıldı Bir rivâyete göre iki bin yaşında iken Cumâ günü vefât etti Hazret-i Havvâ da kırk sene sonra vefât etti Kabirlerinin Kudüs'de veya Mina'da Mescid-i Hıf'de yâhut Arafat'da olduğu rivâyetleri vardır (Nişancızâde ve Sa'lebî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:20 AM

İslami Sözlük A
 
Âdet

1 Bir şehir ve memleketteki insanların, yapageldikleri usûller, gelenekler, alışılmış şeyler An'ane, örf (Bkz İlgili maddeler)

Her memleketin âdeti başka başkadır Hattâ bir memleketin âdeti zamanla değişir Bulunduğu şehrin dîne uygun olan âdetine uymamak şöhret ve tahrîmen (harama yakın) mekrûh olur (İmâm-ı Rabbânî)

Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem yaptığı ve kaçındığı şeyler iki kısımdır: Birisi, ibâdet olarak yaptığı ve kaçındığı şeylerdir ki, her müslümanın bunlara tâbi olması, uyması lâzımdır İkincisi bulundukları memleketin âdeti olarak yaptığı şe ylerdir Bunları yapmak mecbûrî değildir Âdete bağlı şeylerde de Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) uymak dünyâ ve âhirette insana çok şey kazandırır ve çeşitli saâdetlere ve hayırlara yol açar (Abdülhakîm Arvâsî)

Müslüman olmayanların yaptıkları ve kullandıkları şeylerden haram olmayıp, insanlara faydalı olanları yapmak ve kâfirlere benzemeği düşünmeyerek kullanmak günâh değildir Pantolon, çeşitli ayakkabı, çatal, kaşık kullanmak, yemeği masada yemek, herkes in önüne ayrı tabaklar içinde koymak, ekmeği bıçakla dilimlere ayırmak ve çeşitli eşyâ ve âletleri kullanmak hep âdete bağlı şeyler olup, mübâhdırlar Bunları kullanmak bid'at (günâh) olmaz Böyle âdetlerden faydalı olmayanları, çirkin ve kötülenmiş olanları kullanmak ve yapmak haram olur (Abdülgani Nablüsî, İbn-i Âbidîn)

2 Kitab, sünnet, icma' ve kıyasdan sonra ikinci derecedeki dînî delillerden biri Dînin ve aklın beğendiği şeyler

Dinde nass (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf) ile açıkça bildirilmiş olmayan bir hükmü anlamak ve bildirmek için umûmî âdetler delîl olur Âdetin umûmî olması için Eshâb-ı kirâm radıyallahü anhüm zamânından kalma ve müctehidlerin (Kur'ân-ı kerîm ve had îs-i şerîfden hüküm çıkarabilen derin âlimlerin) kullanmış olmaları ve devamlı olmaları lâzımdır Muâmelâttaki (ticâret, rehin, hîbe, mîras, kirâlama, vekâlet vs) hükümler için bir beldenin nass'a aykırı olmayan âdetleri delil olur Bunları fıkıh âlimleri anlıyabilir Zamânın değişmesi ile örf ve âdete dayanan ahkâm (hükümler) değişebilir Nass'a (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere) dayanan ahkâm (hükümler) zamanla değişmez Böyle hükm-i küllî (genel hükümler) değişmeyip, bu hükmün hâdiselere tatbîki zamanla değişebilir (İbn-i Âbidîn, Ali Haydar Efendi)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:20 AM

İslami Sözlük A
 
Âdette Bid'at

Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem ve dört halîfesi zamânında olmayıp, ibâdet etmek ve sevâb kazanmak niyyeti ve kasdı olmaksızın sonradan meydana çıkarılan şeyler

Âdette bid'at, hadîs-i şerîfde dalâlet (sapıklık) olarak bildirilen bid'atlardan değildir Bunların kullanılması günâh değildir Un eleği, çatal, kaşık kullanmak ve kahve içmek gibi şeyler âdette bid'attir (Hâdimî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:20 AM

İslami Sözlük A
 
Âdet-i İlâhiyye

Sünnet-i ilâhî; Allahü teâlânın kânûnu Allahü teâlânın bir şeyi yaratmak için arada bulundurduğu sebebler Bu sebebler tecrübe ile anlaşılır

Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesi şöyledir ki, her şeyi bir sebeble yaratmaktadır Fakat sebeblerin, vâsıtaların, O'nun yaratmasına hiç te'sirleri yoktur O'ndan başka yaratıcı yoktur (Seyyid Şerîf Cürcânî)

Rızık, maâşa, mala, çalışmaya bağlı değildir Böyle olmakla berâber, çalışmak farzdır Çünkü Ef'âl-i ilâhiyye (Allahü teâlânın işleri) sebebler altında meydana gelir Âdet-i ilâhiyye böyledir Sebebleri aramak ve öğrenmek istememek âdet-i ilâhiyyeyi bozmak olur (İmâm-ı Gazâlî)

Allahü teâlâ her şeyi bir sebeb altında yaratmaktadır Bir iş yapmak ve bir şeyi elde etmek için bu işin sebeblerine yapışmak lâzımdır Meselâ buğday elde etmek için tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lâzımdır İnsanın işleri, Allahü teâlânın bu âde t-i ilâhiyyesi içinde meydana gelmektedir (Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî)

Âdet-i ilâhiyye şöyledir ki, insan nasıl yaşadı ise, öyle can verir Bunun aksi olmuş ise de nâdirdir Mûcize ve kerâmet gibi şeyler ise, âdet-i ilâhiyye dışında meydana gelir (Şerefeddîn Yahyâ Münîrî)

Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesindendir ki, fitne ve fesad sebebiyle gelen zelzele, kıtlık gibi musîbet ve felâketler umûmî olur İyi kötü herkese gelir Sebeb olanlara cezâ, sebeb olmayanlara, mâzur görülenlere yâni fitnenin çıkıp yayılmasına mâni olamayarak, kalbleri ile buğz edenlere şehîdlik nasîb olmak üzere mükâfâtdır (Abdülhakîm Arvâsî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:20 AM

İslami Sözlük A
 
Âdet-i İslâm

İslâm âdeti Küfür alâmeti olmayan ve en az iki müslüman tarafından kullanılan âdetle ilgili şeyler

Haramlar âdet hâline gelirse yine helâl olmazlar Küfür alâmetleri âdet olup müslümanlar arasında yayılsa da, yine âdet-i İslâm olmazlar Küfür alâmeti olmakdan çıkmazlar (Abdülhakîm Arvâsî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:20 AM

İslami Sözlük A
 
ÂDİYÂT SÛRESİ

Kur'ân-ı kerîmin yüzüncü sûresi

Âdiyât sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi) Medîne-i münevverede nâzil olduğu da bildirilmiştir On bir âyet-i kerîmedir "Yemîn ederim (Allah yolunda savaş için sür'atle) koşan atlara" meâlindeki birinci âyet-i kerîmede koşan atlar mânâsın a olan "âdiyât" kelimesi sûreye isim olmuştur Sûre, Peygamber efendimizin harbe gönderdiği bir süvârî kuvvetinin gecikip, münâfıkların (kalbleri ile inanmadıkları hâlde ağızları ile inandık diyenlerin), onların öldürüldükleri haberini yayması üzerine, hayatta olduklarını hattâ zafer ve ganîmet (mallar) kazandıklarını müjdelemek üzere nâzil olmuştur (inmiştir) Sûrede ayrıca, insanların nankörlüğünden, mala, servete düşkünlüklerinden, öldükten sonra başlarına gelecek acıklı hallerden bahsedilmekte, Allahü teâlânın insanın her hâlinden haberdâr olduğu hatırlatılmaktadır ( İbn-i Abbâs, Taberî)

Allahü teâlâ Âdiyât sûresinde buyurdu ki:

"Muhakkak ki insan Rabbinin ni'metlerine çok nankördür Hiç şüphesiz o (Allahü teâlâ veya veya insan) buna şâhiddir Gerçek o (insan) mal sevgisinden dolayı pek katıdır, cimridir (Âyet: 6-8)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:20 AM

İslami Sözlük A
 
Âfaki

1 İnsanın dışındaki şeyler

Akla, hayâle gelen her şey, hattâ keşif ile anlaşılan bilgiler, ister âfâkî olsunlar, ister enfüsî olsunlar, yâni insanın içinde bulunsunlar hepsi mâsivâdır, Allah'tan başkadır, mahlûktur (İmâm-ı Rabbânî)

2 Uzak memleketlerden hac ibâdetini yapmak için gelenler

Haccın vâciblerinden biri de; âfâkî olanların, Mekke'den ayrılacağı son gün tavâf-ı sadr yâni vedâ tavafı yapmasıdır Bu tavaf hayızlı kadına vâcib değildir (Burhâneddîn Merginânî)

Âfâkî olanların Mekke'ye varınca hemen Mescid-i Harâm'a girip, tavâf-ı kudum yapmaları sünnettir (İbn-i Âbidîn)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:21 AM

İslami Sözlük A
 
Aforoz

Hıristiyanlık ve yahûdîlikte, dinden ve cemâatten uzaklaştırma cezâsı

Galile, Kopernik ve Newton dünyânın döndüğünü İslâm âlimlerinin kitaplarından öğrenip açıklayınca, papa tarafından aforoz edildiler (Yeni Rehber Ansiklopedisi)

Alman imparatoru IV Henri, papa tarafından aforoz edilince, af dilemek için Vatikan'a geldi Günlerce karlar üzerinde bekleyip papadan özür diledi (Yeni Rehber Ansiklopedisi

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:21 AM

İslami Sözlük A
 
AFÜVV (El-Afüvv)

Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Afvı çok olan, günâhlardan, hatâ ve kusurlardan dolayı cezâlandırmayan, günahları affedip amel defterinden silen

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Siz bir hayrı, iyiliği açıklar veya gizlerseniz, yâhut (size yapılan) bir kötülüğü affederseniz biliniz ki, Allahü teâlâ Afüvv'dür ve her şeye kâdirdir (Âyet-i kerîmede mazlûmun zâlimi affetmesi teşvik edilmektedir) (Nisâ sûresi: 149)

Allah'ım! Beni affet Çünkü sen Afüvv'sün, Kerîm (lütûf ve ihsân sâhibi) sin (Hadîs-i şerîf-Taberânî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:21 AM

İslami Sözlük A
 
Afv

1- Bağışlama Allahü teâlânın, ihsânı ile, âsî ve günâhkâr kullarının kusur ve günâhlarını bağışlaması
Bir kimse din kardeşinin bir işini yaparsa, binlerce melek o kimse için duâ eder O işi yapmağa giderken, her adımı için bir günâhı afv olur ve kendisine kıyâmette nîmetler verilir ( Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce)
Allahü teâlânın sevgili kullarına, dünyâ sıkıntılarının ve belâlarının gelmesi, bunların günâhlarının afv olması için keffârettirler, sebebdirler (İmâm-ı Rabbânî)

2 Bir kimsenin, düşmanından veya suçludan intikâm almaya, karşılığını yapmaya gücü yettiği halde bir şey yapmaması, intikâm almaması
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
(İnsanlara karşı) afv yolunu tut Ma'rûfu (yâni aklın ve dînin beğendiği şeyleri, Allahü teâlâdan korkarak günahlardan sakınmayı, sıla-i rahmi (akrabâyı, yakınları gözetmeyi, onları ziyâret ederek gönüllerini almayı ve onlara yardım etmeyi), harama b akmamayı; dili çirkin ve günah sözlerden korumayı) emret ve câhillerden yüz çevir (A'râf sûresi: 199)
Kendinden uzaklaşanlara yaklaşmak, zulm edenleri afv etmek, kendini mahrum edenlere ihsân (iyilik) etmek, güzel huylu olmaktır (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Allahü teâlâ, afv edenleri azîz eder Allah rızâsı için afv edeni, Allahü teâlâ yükseltir (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Mûsâ bin İmrân (aleyhisselâm) ; "Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir?" dediğinde, gücü yettiği zaman affedendir, buyuruldu (Hadîs-i şerîf-Beyhekî)
Kıyâmet günü, hak sâhibi hakkını afv etmezse, bir dank (yarım gram gümüş) hak için cemâat ile kılınıp kabul olmuş yedi yüz namaz sevâbı alınıp, hak sâhibine verilecektir (İbn-i Âbidîn)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:21 AM

İslami Sözlük A
 
ÂGÂH

Haberdar, uyanık Gaflette olmayan, kalben Allahü teâlâ ile berâber olan

İnsanlar ibâdet yapmak için yaratıldı İbâdetin hülâsası, özü de kalbin her zaman Allahü teâlâdan âgâh olmasıdır (Ubeydullah-ı Ahrâr)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:21 AM

İslami Sözlük A
 
Ahde Vefâ

Sözünde durma, sözünü yerine getirme

Verdiği sözde durmayıp cayan gaddâr (zâlim), hâin kimse için kıyâmet günü bir sancak dikilir ve; "Dikkat olunsun bu sancak falan oğlu falanın ahde vefâsızlık alâmetidir" denilerek teşhîr edilir (gösterilir) (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim, Sünen-i Ebû Dâvûd, Sünen-i Tirmizî)

Ahde vefâsızlığın yaygın hâl aldığı bir millette cinâyet çok olur (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ebû Ya'lâ, Beyhekî, El-Müstedrek)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:21 AM

İslami Sözlük A
 
Ahd ü Mîsâk

Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmı yaratınca, kıyâmete kadar bütün zürriyetini (neslini) zerreler hâlinde onun belinden çıkarıp, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye buyurduğunda onların; "Evet, sen Rabbimizsin!" diye söz vermeleri

Ben, Rabbime verdiğim ahd ü mîsâkı hatırlıyorum (Hazret-i Ali)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:22 AM

İslami Sözlük A
 
AHDNÂME (Ahidnâme)

Devlet başkanının emriyle, bâzı devlet, topluluk ve şahıslara özel haklar tanımak maksadıyle hazırlanan belge

Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem, hıristiyanlarla ilgili olarak, hazret-i Ali'ye yazdırdığı ahidnâmenin bir kısmı şöyledir:

Her kim ki, bu ahidnâmenin aksine hareket ederse, ister sultan, ister başkası olsun, Allahü teâlâya karşı isyân ve dîn-i İslâm ile istihzâ (alay) etmiş sayılır ve Allahü teâlânın lânetine lâyık olur Bütün hıristiyanlar benim himâyem (korumam) altındadır Onlara zor kullanmayın Onların dînî reislerini makâmlarından indirmeyin Onları, ibâdet ettikleri yerden çıkarmayın Bunların, manastırlarının ve kiliselerinin hiç bir tarafını yıkmayın Onları, dâimâ merhamet ve şefkat kanatları altında himâye edin! (Feridun Bey-Mecmu'a-i Münşeâtüs-Salâtîn)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:22 AM

İslami Sözlük A
 
AHFÂ

Çok gizli, âlem-i emrin (madde ve ölçü olmayan ve arşın üstündeki âlemin) beşinci ve son latîfesi (makamı, mertebesi)

İnsana Âlem-i sagîr yâni küçük âlem denir Âlem-i sagîr on kısımdan meydana gelir Bunların beşi Âlem-i emrdendir Bu beş mertebe; kalb, rûh, sır, hafî ve ahfâdır Bunların asılları, kökleri Âlem-i kebîrde (İnsanın dışındaki âlemde)dir Ahfâ latîfes i, mertebelerin en sonu ve en yukarıdaki mertebedir (İmâm-ı Rabbânî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:22 AM

İslami Sözlük A
 
ÂHİR (El-Âhiru)

Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Mahlûkâtın (varlıkların) yok olmasından sonra, bâkî olan (varlığı devâm eden) yalnız kendisi kalan, hiç yok olmayan

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

O (Allahü teâlâ) her şeyin başlangıcıdır (Hadîd sûresi: 3)

El-Âhiru ismi şerîfini söyliyenin gönlü temizlenir Safâya kavuşur Günde yüz defa söylenirse, Allahü teâlâdan başka her şeyin sevgisi kalbden çıkar (Yûsuf Nebhânî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:22 AM

İslami Sözlük A
 
Âhir Zuhur

Cumâ namazının dört rekat son sünneti ile iki rekat vaktin sünneti arasında kılınan dört rekatlık namaz

Şehirde bir kaç câmide Cumâ namazı kılınabilir Fakat Hanefî mezhebinin bâzı âlimleri ile üç mezhebin çoğunluğu bir câmiden fazla yerdeCumâ kılınmaz dedi Bunun için şehir olduğu ve Cumâ'nın kabûl olması şüpheli bulunan yerlerde "Üzerime son farz ola n kılmadığım öğle namazını kılmaya" diye niyyet ederek âhir zuhur kılmalıdır (Abdülhak-ı Dehlevî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:22 AM

İslami Sözlük A
 
Âhiret

İnsanın ölümü ile başlayan ebedî (sonsuz) hayat Âhirete îmân, inanılması lâzım olan altı esastan beşincisidir

Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:

Kim de mü'min olduğu hâlde âhireti ister ve onun için gereken şekilde çalışırsa, işte onların çalışmaları makbûl olur (İsrâ sûresi: 19)

Dünyâ için, dünyâda kalacağın kadar çalış Âhiret için orada sonsuz kalacağına göre çalış Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itâat et Cehennem'e dayanabileceğin kadar günâh işle (Hadîs-i şerîf-Eyyühel Veled)

Sizden öncekiler, âhiret işleri ile uğraşıp, sâdece artan zamanlarını dünyâ işlerine harcarlardı Siz ise, bugün hep dünyâ işleri ile uğraşıyor, zaman kalırsa âhiret işlerini yapıyorsunuz (Avn bin Abdullah)

Âhireti düşünmek akıllılığın alâmeti, kalbin canlılığıdır (Ebû Süleymân Dârânî)

Bir kalbde, âhiret arzusu çoğaldıkça, dünyâ düşüncesi o kalbden kaybolur (Ali Müzeyyen)

Allahü teâlânın bildirdiği bir âhiret günü bin dünyâ senesi kadardır Böyle olduğu Hac sûresinde açıkça bildirilmiştir Niçin bu kadar zaman olduğunu ancak Allahü teâlâ bilir Çünkü âhirette, dünyâda bulunan gece, gündüz, ay ve sene yoktur (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:22 AM

İslami Sözlük A
 
Âhiret Âlimi

Dünyâlığa, mala, mevkiye kıymet vermeyen, ilim ile dünyâlık elde etmeye çalışmayan, âhireti dünyâya tercih eden, ilmiyle amel eden, işi sözüne uyan, ibâdet ve tâate teşvik eden, ilmi âhiretine faydalı olan tevâzu sâhibi âlim

Denildi ki, şunlar Âhiret âlimlerinin alâmetlerindendir: Haşyet (Allah korkusu), tevâzu (alçak gönüllülük), güzel ahlâk ve zühd (dünyâya rağbet etmemek) (İmâm-ı Gazâlî)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:23 AM

İslami Sözlük A
 
Ahkâm-ı Fıkhiyye

Fıkıh ile ilgili hükümler Bedenle yapılması ve sakınılması lazım gelen şeyler, emirler ve yasaklar (Bkz Fıkh)

Her müslümanın kendisine lâzım olan ahkâm-ı fıkhiyyeyi öğrenmesi ve yapması lâzımdır (Yûsüf Sinâneddîn Âmesi)

Ahkâm-ı fıkhiyye dört büyük kısma ayrılır: 1- İbâdât (Namaz, oruç, zekât, hac, cihad), 2- Münâkehât (Evlenme, boşanma, nafaka ve dalları), 3- Muâmelât (Alış-veriş, kirâ, şirketler, fâiz, mîrâs), 4- Ukûbât (Cezâlar) (Ahmed Zühdi Efendi)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 07:23 AM

İslami Sözlük A
 
Ahkâm-ı İctihâdiyye

Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfte açıkça bildirilmeyip, müctehid denilen âlimlerin açıkça bildirilenlere benzeterek elde ettikleri hükümler


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.