![]() |
Fatiha Süresi Okuyan Katolik Üniversitesi Profesörü Papaz Sydney Griffith...
Fatiha suresini bir dua olarak okuyan Griffith'in öğrencilerinden bazıları da Fatiha'yı ezberlemiş.
20.09.2006 18:13http://www.haberturk.com/kuturesim/esma.jpg Katolik Üniversitesi profesörlerinden Sydney Griffith aynı zamanda bir papaz. Esma-ül hüsnayı okuyan Prof. Sydney Griffith, Fatiha’yı öğrencilerine öğretiyor. Önemli bir işi çıktığı için üniversitedeki dersine katılamayacaktı. Bir Katolik olan Prof. Dr. Sydney Griffith, ya dersi iptal edecekti ya da yerine birisini bulacaktı. Aklına, Türk dostu ilahiyatçı Profesör Zeki Sarıtoprak geldi. Sarıtoprak, o saatlerde müsait oluğunu ancak derse nasıl başlayacağı konusunda bir fikri olmadığını söyleyince Sydney'in cevabı şu oldu: Fatiha suresi ile derse başla, ben de zaten öyle yapıyorum. Washington'daki Katolik Üniversitesi'nde kütüphane ile aynı binada bulunan ofisinde ziyaret ettik Sydney Griffith'i. Yetmiş yaşlarındaki profesör, selamun aleyküm ile bizi karşıladıktan sonra, yüzündeki yara izlerini işaret ederek, Siz bir de öbür adamı görün! dedi. Bu şakadan sonra sanırım yaşlanıyorum diyerek, sabah sporunu yaparken düştüğünü anlattı. Sydney Griffith aynı zamanda bir papaz. Kilisede pazar ayinlerini yönetiyor. Fatiha suresini üstünde taşıyan ve onu bir dua olarak Arapçasından okuyan Griffith'in öğrencilerinden bazıları da Fatiha'yı ezberlemiş. Kur'an'ı bilen, surelerini yorumlayabilen Griffith, İslam dünyası ile diyalogun önde gelen isimlerinden biri. DİYALOG MESELESİ YANLIŞ ANLAŞILIYOR -Yıllardır diyalog çalışmaları ile iç içesiniz. Sizce mesafe alınıyor mu? Diyalogdaki esas amaç, din mensuplarının birbirini karşılıklı ve doğru olarak anlayabilmeleridir. Bu hedefe henüz ulaşılabildiğini zannetmiyorum; çünkü açıkça gözüküyor ki birkaç insan bu konuyla uğraşırken diğer çoğu Hıristiyan'ın İslamiyet hakkında güzel düşünceleri yok. Aslında çoğu Müslüman'ın da Hıristiyanlık hakkında doğru bilgisi yok. Son 30-40 senede diyalog çalışması yapanların karşılaştığı zorluklardan bir tanesi, insanların meseleyi yanlış anlama ve yorumlamalarıdır. Diyalog derken, ortak bir anlaşmaya varılacakmış ya da dinler birleştirilecekmiş gibi bir kanaat var. Ben böyle olacağına inanmıyorum; çünkü bu karşı gruptaki birlikteliğe saygısızlık olacaktır. -Müslüman radikaller mi, yoksa Hıristiyan radikaller mi diyalogun önünde daha büyük bir engel? Aslında olay radikallere geldiğinde, her ikisi de aynı yolun yolcusu diyebiliriz. Bizim radikallerimize bakıldığında insanlardaki hayat tarzından kaynaklanan, karşı tarafa bir saldırganlık ortaya çıkmakta. Halbuki karşı taraftaki insanın inanışına saldırmak, dinimizin gereği değildir. Hıristiyan inancındaki gerekler; ibadettir, yaratıcının isteklerini yerine getirmede hassas olmaktır, inandığı ve güzel gördüğü şeyleri başkalarına duyurmaktır. Eğer birileri başkasına saldırmayı dindarlık sanıyorsa o konuda bir yanlışlık var demektir. Biz model ve lider olarak Hz. İsa'yı kendimize örnek almaktayız ve o bize şöyle demekte: Meyvesine bakarak bir ağacın iyi veya kötü olduğunu anlayabiliriz. Hz. İsa, insanları Hıristiyanlığa çağırırken agresif değildi. Her iki tarafın tarihine bakıldığında hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar arasında bolca sataşma ve sevgi azlığı olduğu hakkında yeterince kanıt çıkacaktır. Eğer tarihimizde yeterince diyalog olsaydı, belki de bu kadar düşmanlık ve saldırganlık olmayacaktı. Tabii meselenin içine farklı şeyler de girmekte. Mesela, politik ve ekonomik konular. Dünyadaki petrol ve su kaynakları gibi konularda insanlar birbirlerine sinirlenmiş olabilir. Bunlar dışarıya dinî sorunlar olarak yansıtılabilir. -Türkiye'nin diyalog sürecinde özel bir konumu var mı? Osmanlı döneminde Anadolu'da Yunan, Ermeni, Süryani, Yahudi ve Müslüman hepsi bir arada yaşıyordu. İletişimleri ve ilişkileri çok daha iyiydi. Yine o dönemde, Yunanistan'da yaşayan Hıristiyanların sayısı eski zamanlardakinden, Memluk hâkimiyetinin olduğu dönemden çok daha fazlaydı ve çok daha rahattılar. Milliyetçilik ön plana çıkınca sorunlar başladı. Millet ve dil meselesi ortaya çıkınca Yunanca ya da Ermenice konuşanlar sıkıntı çekti. Bu da zamanla Hıristiyan ve Yahudilerin çok ama çok azalmasına sebep oldu. Bunlar sadece benim kendi fikirlerim, bilimsel bir gerçek ve doğru olduğunu iddia edemem. Geçen aylarda bir rahibin öldürülmesi olayına rağmen -ki bu Türkiye ya da İslam dininin sorumluluğu altında değildir- günümüzde diyalog açısından Türkiye daha çok imkânlar sunuyor. Türkiye'nin uzun seneler Avrupa ile ilişkileri olmuştur. Aynı zamanda uzun yıllar bağımsız bir devlet olarak da yaşamıştır. NATO üyeliği yanında Avrupa Birliği'ne de girecek olmanız büyük bir avantajdır. Bence dünyaya açılmalarında Müslüman Türklerin dinleri açısından karşılaşacakları herhangi bir zorluk olmaz. Türkler yine Türk olarak yollarına devam edecektir. -Türkler diyaloga daha açık denilebilir mi? Türkiye'ye ziyarete gittiğimizde, burada hissettiğimizden farklı bir şey gördüm. Bazı insanlar, Türkiye'yi tamamıyla dünyevî ve laik bir devlet olarak görüyor. Evet, bu doğrudur ama din de tamamıyla bir tarafa konulmuş durumda değil. İnsanların çoğu her gün dinî gereklilikleri yerine getiriyorlar ve bu konuda oldukça eğitimliler. Bu, Hıristiyan ve Müslümanlar arasındaki anlaşma ve diyalogu kolaylaştırıyor. Bu noktada, Fethullah Gülen ve hareketinin İslam'ın yanlış anlaşılmasına açtığı savaş ve diyaloga kazandırdığı dinamizmden mutlaka bahsetmeliyim. Gülen, İslam camiasındaki en net seslerden biri. Kendisiyle birkaç defa görüşme şansım oldu. Tanıdıkça, Kur'an ve hadis ışığında dininin en ufak değerlerini dahi yaşayan derin bir din adamının karşısında olduğunuzu hemen fark ediyorsunuz. Kendisi, sufi üstadların lisanıyla ve ahlâkıyla konuşuyor. Bir sufi gibi sade yaşıyor ve derin bir hoşgörü sahibi. Eğer bir Katolik Hıristiyan Fethullah Gülen ve takipçileriyle diyalog içinde olamayacaksa, bilemiyorum kiminle diyalog içinde olabilir. Ben kendisine karşı muhalefeti anlamış değilim. İçimizdeki bazı Katolikler de diyaloga muhalefet ediyorlar. Bu konuda Papa II. John Paul'ü eleştirenler de vardı. Şu anda Papa Benedict var. O da diyalogdan yana ılımlı ve istekli davranıyor. -Kur'an-ı Kerim'i Arapçasından okuduğunuz biliniyor. Müslümanlarla ilişkilerinizde bu bir avantaj sağlıyor mu? Evet, bazı insanlar Kuran'dan bir alıntı yaptığında ben de onlara başka yerden bir alıntı yapabilirim; mesela bir yerde 'Ehli kitabı sevin ve onlara saygılı davranın' gibi bir ayeti söyleyebilirim. Bu tür problemlere sebebiyet veren insanların, genel içindeki anlama dikkat etmeleri gerekmektedir. Bence Kur'an, önceki kitaplardan yani Tevrat, Zebur ve İncil'den mükemmel şekilde bahsediyor. Müslüman olmayan bir insanın, Kur'an'ı tamamıyla anlayabilmesi mümkün değildir. Aynı zamanda, önceki kitaplardan bilgisi olmayan da tam manasıyla anlayamaz. Kur'an içerik olarak eski kitapları da kapsamaktadır. Kur’an geldikten sonra maalesef Hıristiyanlar ve Müslümanlar birbirlerine karşı görüş ve tavırlarını tam bir muhalefet havasında devam ettirdiler. Ben herhangi bir Hıristiyan'ın 'Fatiha suresini bir ibadet aracı olarak okumamasına anlam veremiyorum. Şahsen Fatiha'yı çok seviyorum ve yanımda taşıyorum. Kuran'da çok sevdiğim farklı pasajlar da var. Mesela ilk gelen sure olan Ikra bunlardan birisi. Tabii Meryem suresini de söylemem lazım. Katolik Hıristiyanlar Hz. Meryem'e ayrı bir bağlılık ve sevgi gösterirler. Aynı şey Kur'an ve Müslümanlarda da var. -Fatiha'dan başka Kur'an'dan okuduğunuz dualar var mı? Biliyorum ki Cevşen Allah'ın Kur'an'da geçen güzel isimlerinden bahsediyor. İlk kez, Müslümanların neler okuduklarını merak ettiğimden okumuştum. Esma-ül hüsnayı tesbihimle çekiyorum. Bizde de aynısı var. O da beni bu konuda teşvik etmişti. -Bir Müslüman için Hz. İsa'nın (as) peygamberliği tartışmasızdır. Hıristiyanlar için Hz. Muhammed'in (sav) kabulünde durum nedir? Bu konu, tarihte de büyük sorun olmuştur ve kısa bir konuşma ile açıklanabilecek gibi de değildir. Bir Hıristiyan'ın, Allah'ın yüzyıllar boyunca insanlığa peygamber gönderdiği konusunda herhangi bir sorunu yoktur. Bu açıdan bazı Hıristiyanlar Hz Muhammed'i Allah'ın gönderdiği bir elçi olarak görebilirler. Ancak peygamber ile kastedilen şey Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta aynı şey olmayabilir. Elimizde bulunan Hıristiyanlık yazıtlarında sadece Hıristiyanlar ve Yahudiler anılmakta. Dolayısıyla bir Hıristiyan din adamı çıkıp 'Hayır, biz O'nun peygamber olduğuna inanmıyoruz' diyebilir. Bu soru tarihte, Irak'taki bir kilisenin başındaki insana sorulduğunda şöyle cevap vermişti; 'Biz Hz. Muhammed'in peygamberlik yolunda yürüdüğüne inanıyoruz.' RUMİ FORUM’UN ÇOK GÜZEL FAALİYETLERİ VAR -Bir öğrenciniz Müslüman olmak istediğini söylerse, ne yapıyorsunuz? Öncelikle şunu belirteyim ki, insanlar kendileri hakkında dinî veya değil her türlü tercih yapmada özgürdür. Bazen genç öğrenciler, Müslüman olma isteğiyle geliyorlar bana. Onlara şunu söylüyorum: “Kalbine sor! Müslüman olman demek, kendini orada daha iyi hissetmen, kendini Allah'a adaman ve bundan sonra da o yolda ilerlemen demektir. Yoksa papaza ya da Hıristiyanlığa kızdığın için dinini değiştirmek değildir. Allah'ın sana olan çağrısı o yönde olduğuna inanıyorsan Müslüman ol yoksa kız arkadaşınla evlenmek istediğin içinse, bunlar mantıklı sebepler değil. -Rumi Forum'un Amerika'daki çalışmalarına ne zamandır katılıyorsunuz? Washington DC'de bulunan Zeki Sarıtoprak vasıtasıyla Rumi Forum'la tanıştım. Diyalog konusundaki düşüncelerini destekliyordum ve ben de bu tür aktivitelere katılmaya çalıştım. Şu anda Ali Yurtsever Bey ile aynı çalışmalara devam ediyoruz. Bence çok başarılılar. Amerika'da bu konuda bildiğim, Müslümanlar arasından çıkan ilk grup Rumi Forum'dur. Çok güzel aktiviteler oluyor ve her geçen gün de gelişiyor. Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında bu kadar güzel programların yapılıyor olması gelecek adına çok ümit verici. |
zevkle okudum
|
Türkiye adına PKK ile pazarlık!
Talabani'nin Kuzey Irak'ta PKK liderleriyle görüştüğü ortaya çıktı.
26.09.2006 06:37 PKK’yı ikna ettik, birkaç gün içinde ateşkes ilan edecek diyen Irak Devlet Başkanı Talabani’nin Kuzey Irak’ta PKK liderleriyle görüştüğü ortaya çıkınca Ankara büyük tepki gösterdi. Üst düzey yetkililer Kimse Türkiye adına teröristlerle pazarlık yapamaz dedi. IRAK Devlet Başkanı Celal Talabani’nin PKK’yı ateşkes için ikna ettik açıklamasının ardından, basın sözcüsü Kamuran Karadağı’nın Irak Devlet Başkanı, Kuzey Irak’taki dağlık bölgelerde PKK liderleriyle görüşerek bu açıklamayı yaptı demesi Ankara’nın sert tepkisine neden oldu. SINIRI GEÇMİYORLAR Newsweek Dergisi’ne konuşan Talabani, Türkiye’nin Irak sınırına çok sayıda asker yığdığının hatırlatılması üzerine, Evet, ama sınırı geçmiyorlar diyerek cevap verdi. Talabani, PKK’yı ikna ettik, birkaç gün içinde resmen ateşkes ilan edecek. Bu, Irak’ın Türkiye ile yeni bir sayfa açmasında yardımcı olacak. Türkiye’deki Kürtleri ılımlı olmaya ve demokratik yolları kullanmaya çağırıyoruz dedi. Kuzey Irak’ta Amerikan askeri üsleri isteyip istemediklerine ilişkin bir soruya cevap verirken de Talabani, Evet, isteriz diye konuştu. Yabancı müdahalesine karşı uzun bir süre ABD kuvvetlerine ihtiyaç duyulacağını ifade eden Talabani, 10 bin asker ve iki hava üssünün yeterli olacağını belirtti. Talabani’nin PKK’yı ikna ettik açıklamasının ardından bir de basın sözcüsü Kamuran Karadağı’nın Irak Devlet Başkanı, Kuzey Irak’taki dağlık bölgelerde PKK liderleriyle görüşerek bu açıklamayı yaptı demesi Ankara’da tepki yarattı. TALABANİ İŞTE BU Hürriyet’e konuşan üst düzey yetkililer, Cumhurbaşkanı Sezer’in, Talabani’nin daha önceleri de ortaya koyduğu bu tutumu nedeniyle Ankara ziyaretine sıcak bakmadığını vurgulayarak şunları söylediler: Teröristler, Irak’ın belli yerlerinde ellerini kollarını sallayarak gezerken, kimse Türkiye adına teröristlerle pazarlık yapamaz. Talabani’nin önemli görevlerinden biri de Kuzey Irak’ı PKK teröristlerinden arındırmaktır. Irak yönetimi defalarca Talabani’nin Ankara’yı ziyaret etmek istediği mesajını verdi. Bu mesajları dikkate almayan Sezer’in yakın çevresi, Cumhurbaşkanımız eylemlerin arttığı ve şehit acılarının sürdüğü bir dönemde PKK’ya karşı somut adım atılmadan Talabani’yi davet etmeyi düşünmüyor değerlendirmelerinde bulundu. BUSH’UN JESTİ ABD başkentindeki bir uzman ise Eğer, PKK ateşkes ilan ederse, Erdoğan’ın Washington ziyareti öncesinde, bu Başkan Bush’un bir jesti olacak. Çünkü, ABD istemese bu olmazdı yorumunda bulundu. Kasım CİNDEMİR / HÜRRİYE |
Bu ulke amerika-israil ikilisini dize getirmeden duzluge cıkamaz..PKK ateskes ilan edecekmiş babababa bizde yedik dimi bunu salağız ya !! Bi yandan ateskes iLan ettik biz sınırdan askerlerinizi çekin derLEr suriyeden yada kendi içimizden bunLar tekrar sızarlar canlı bombası vs vs patlatır dururlar..Hepsi trass fasa fiso bizim bizden baska dostumuz yok !!!
|
Pennsylvania'da gizli buluşma
Pennsylvania'daki bu gizli buluşmayı, Gülin Yıldırımkaya ortaya çıkardı.
27.09.2006 10:38http://www.haberturk.com/kuturesim/fethuyyahgulen1.jpg GÜLİN YILDIRIMKAYA HABERTÜRK ANKARA HABER MÜDÜRÜ ÖZEL HABER Başbakan Tayyip Erdoğan, seçimlere bir yıla kala, Fethullah Gülen’in yeniden desteğini alabilmek için harekete geçti. ABD ziyareti sırasında Gülen ile bir şekilde irtibat kurarak aralarındaki soğukluğu gidermek isteyen Erdoğan, cemaate yakınlığıyla tanınan ve sevilen bir isim olan Tarım Bakanı Mehdi Eker’i elçi gönderdi. AK Parti’nin kaderini belirleyecek sürpriz Pennsylvania buluşmasını Habertürk Ankara Haber Müdürü Gülin Yıldırımkaya ortaya çıkardı. GÖZDEN ÇIKARMADI Bugüne kadar Fethullah Gülen’in hiçbir organizasyonuna katılmayan, yurtdışı seyahatlerinde okullarına uğramayan ve Gülen’i hiç ziyaret etmeyen Başbakan Tayyip Erdoğan, sanılanın aksine cemaati gözden çıkaramadı. Erdoğan, ABD ziyareti öncesinde sürpriz bir adım atarak cemaate yakınlığı ile bilinen ve sevilen bir isim olan Tarım Bakanı Mehdi Eker’i Fethullah Gülen’e elçi gönderdi. Gülen’i Pennsylvania’daki evinde gizlice ziyaret ederek Erdoğan’ın mesajlarını ileten Eker’in aldığı yanıt AK Parti’nin kaderini belirleyecek. ARALARI AÇILMIŞTI Erdoğan ile Gülen cemaatinin arasının açıldığı, cemaatin önde gelen isimlerinden Hüseyin Gülerce’nin yazılarında hükümete sert mesajlar göndermesiyle açığa çıkmıştı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olabilmek için Gülen’e yönelik bir operasyon yapabileceği spekülasyonuna karşı hükümeti uyaran Gülerce, bunun Ak Parti’nin intiharı olacağını yazmıştı. Gülerce, Vatan gazetesine verdiği röportajda da Erdoğan’ın Gülen’i hiç ziyaret etmemesine sitem etmişti. Başbakan’ın tavırları, Gülen cemaatini gözden çıkardığı şeklinde yorumlanmıştı. Ancak Erdoğan Tarım Bakanı Mehdi Eker’i öncü kuvvet olarak ABD’ye göndererek, Gülen’in gönlünü almak için ilk adımı attı. Tarım Bakanlığı’nın internet sitesinde ise Eker’in süt ineği yarışmasının ardından Pennsylvania çiftliğinde incelemelerde bulunduğu bilgisi yer alırken, Fethullah Gülen ile gizli buluşması saklandı. |
İran-Türkiye doğalgaz boru hattında patlama
İran-Türkiye doğalgaz boru hattının, sınırın İran kesimindeki bölümünde patlama olduğu bildirildi.
http://www.haberturk.com/kuturesim/patlama22.jpg 28.09.2006 23:45 Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesi Kaymakamı Rauf Ulusoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendilerine ulaşan ilk bilgiye göre, İran-Türkiye doğalgaz boru hattının Doğubayazıt ilçesindeki Gürbulak sınır kapısına 1 kilometre uzaklıkta bulunan İran'ın Bazargan kentindeki bölümünde patlama meydana geldiğini söyledi. Patlamayla birlikte çıkan yangının Gürbulak sınır kapısından görülebildiği belirtildi. |
Kanımızı donduran pazarlık
Akşam muhabiri çocuk pornosun nasıl ve nerelerde bulunduğunu deşifre etti.
01.10.2006 00:44http://www.haberturk.com/kuturesim/cocuk.jpg Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği ile Uluslararası ECPAT'ın (Asya Ülkelerinde Çocuk Fuhuşuna, Çocuk Pornografisine Son) ekibinin yaptığı araştırmaya göre porno film çekimleri için, Türkiye'de ilden ile çocuk transferleri yapılıyor. Bir yıl süren araştırmaya göre, Adana ve Mersin'den Diyarbakır'a, diğer illerden de İstanbul ve Antalya'ya porno filmlerde oynatılmak için çocuklar getiriliyor bu filmler yurtdışına gönderiliyor. ERKEK ÇOCUKLARA DİKKAT Sokaklara itilen çocukların kullanıldığı porno fimler 'Liseli, Çıtır, Lolita' adları altında pazarlanıyor. Ticari cinsel sömürü mağduru çocukların istisnasız hepsinde fiziki ve psikolojik rahatsızlıklar var. ECPAT Genel Başkanı Carmen Madrinan'a göre, Türkiye çocuk pornografisinde doğu ile batı arasında köprü konumunda ve Türkiye'de erkek çocuklarına yönelik de ciddi istismar söz konusu. CİNAYETLİ DE VAR ABİ! Araştırmanın izini İstanbul'da süren AKŞAM muhabirlerinin karşılaştığı durum da, bu pazarın ne denli büyük ve aleni olduğunu gözler önüne serdi. Korsan ürün satışının kalesi haline gelen Kadıköy Çavuşpaşa Sokak'ta CD satıcılarıyla irtibata geçen AKŞAM muhabiri, kan donduran pazarlıklara şahit oldu. 'Program CD'si var' diyerek ellerindeki bir iki korsan ürünü sallayan satıcılar, müşterinin ilgili davranması halinde kısa sürede muhabirimizle samimiyet kurdu. 'Abi ne istersen var' diyerek karşı tarafa sinyal gönderen alıcılar, 3-5 YTL arasında fiyatlarla müşterilerine porno CD'leri kolayca veriyor. Ancak iş çocuk pornosuna gelince satıcılar biraz daha temkinli davranıyor. Müşteriyi bir süre inceleyip polis olup olmadığına karar vermeye çalışan korsan satıcılar, emin olmaları halinde yanlarına bir de arkadaşlarını alarak, 'Beni takip et abi' diyor. Ara sokaklara giren satıcı, iş hanlarının kuytu köşelerindeki bir iş yerine girmenizi istiyor. Burada 'Nasıl bir şey' istediğinizi soran satıcı, müşterisine güven vermek için çocuk pornosu pazarının birbirinden iğrenç alternatiflerini sıralıyor: 'Tecavüz var, kaçırılma var, cinayet bile var abi.' KORKUNÇ PAZARLIK Pazarlık, müşterinin giyimine ve isteklerine göre değişiyor. Yaşları 7-14 arasında değişen kız ve erkek çocuklarına tecavüz görüntülerinin yer aldığı CD'ler 10-30 YTL arasında satılıyor. Ancak bu tecavüzlerin cinayetle bittiği filmlerin fiyatları daha da yüksek: 100 YTL. Müşterinin rahat seçim yapması için bir işhanının arka bölümlerindeki minik ofislerde kurulan korkunç tezgahta ağırlıklı olarak Orta Avrupalı çocukların kurban seçildiği filmler satılıyor. Türkiye'de çekilenlerse Avrupalı zengin çocuk pornosu bağımlılarının eline ulaşıyor. İki saatlik bir gezintiyle İstanbul dışından geldiğini ve bulabildiğince çok 'film' almak istediğini söyleyen muhabirimiz, 10 CD'yle ayrılıyor bu korkunç pazardan. Satıcılar da yeni müşterilerini, 'Memnun kalacaksın abi, yine bekleriz' diyerek uğurluyor. Cinayetle biten tecavüz görüntülerini sorduğumuzda biraz temkinli bir yanıtla karşılaşıyoruz. Abi elimizde kalmamış, ver adresini eve yollayalım! Önlem alınmazsa Tayland gibi oluruz Türkiye'nin önlem alınmazsa çocuk seksi merkezi haline gelebileceğini belirten Prof. Dr. Oğuz Polat, 'Yedi yaş üstü kızları sokakta göremezsiniz. Çünkü seks tacirlerinin eline düşüp uyuşturucu bağımlısı hale getiriliyor ardından da hem fuhuşta kullanılıyor hem de porno çektiriliyor. Böyle giderse Türkiye, çocuk seksi için Avrupalıların geldiği bir ülke olacak. İstanbul, Kuşadası ve Marmaris'ten böyle söylentiler duyuyoruz. Şehirlerarası çocuk transferi var ve ülke doğu ile batı arasında bu anlamda köprü durumunda. Mesela Diyarbakır'ın Ofis semtinde 23.30'dan sonra erkek çocukların satışı başlıyor'diye konuşuyor. 20 YILA KADAR CEZA Yabancı bir siteden bile indirilen çocuk pornosu görüntülerinin izini süren polisin yasal işlem başlatacağını belirten yetkililer, 'TCK 103'te çocukların cinsel istismarı 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasını kapsar' diyor. Avukat Aşkın Yaşar Topuzoğlu da TCK'nın 226'ncı maddesine göre çocuklara her türlü müstehcen yayını gösteren ya da veren kişi 6 aydan 2 yıla kadan hapis cezası aldığını, çocukları porno yayınlarda kullanmanın cezasının ise 5 yıldan 20 yıla kadar hapis olduğunu açıkladı. Ancak Google'da çocuk pornosu taraması karşımıza 1.750.000 sonuç çıkıyor olması da düşündürücü. Korkunç diyalog SATICI : Abi program CD'leri var MUHABİR: Neler var elinde S.: Abi ne ararsan var, (Ağız yokluyor) M.: Miki (Pornonun sokak dilindeki adı) filmi de var mı ? S.: Var abi ama ne arıyorsun (Müşteriyi temkinli bir şekilde süzerek polis olup olmadığını anlamaya çalışıyor) M.: Yahu eğlencelik bir şeyler arıyorum işte S.: Bulalım abi, sen yeter ki iste (gülüyor) M.: Peki fiyatları nedir? S.: Abi 3 liradan başlıyor. M.: Tamam para sorun değil. Ne türler var senin elinde bakalım? S.: Abi Amerikan pornosu, Fransız pornosu, hayvan pornosu ne ararsan var. M.: Çocuk pornosu da var mı? S.: ....Var abi, ama yanımda yok. M.: Tamam gidip alalım. (Satıcının işaretiyle yanımıza bir kişi daha yaklaşıyor. Kadıköy Palas İşhanı'na gidyoruz. Koridorda bekletiliyorum. Satıcı elinde filmlerle geliyor) S.: Abi beklettim ama mallar çok güzel. M.: Çocukta ne çeşitler var S.: Abi bunlar yeni. Tecavüz, dövmeli, kaçırmalı... İstersen cinayetli bile buluruz. M.: Cinayet mi? S.: Niye şaşırdın. Al bunları, memnun kalacaksın. Ama biraz tuzlu. 20-100 arası M.: Gerçek cinayet mi bunlar? S.: Bilmiyoruz, gerçek gibi... M.: Peki bana onlardan getir. S.: Kalmamış, adresini ver getirelim abi! FİLMLERE KONU OLDU Amerikan Sineması'nır çocuk pornosu, şiddet ve cinayeti içeren en iyi yapımlardan birisi başrolü Nicholas Cage'in oynadığı '8MM' adlı film. Filmde zengin bir dul, kocasının özel kasasında 8 mm'lik bir film bulur. Filmde bir genç kız vahşice öldürülmektedir ve kadın bunun gerçek bir çekim mi olduğunu öğrenmek ister. Dedektif Tom Welles'i kiralar. Bir çocuk sahibi Wells kendini birdenbire pornografi dünyasında buluverir. Filmde öldürülen kızın izini takip etmeye çalışırken, diğer kurbanları da aramaya başlar. AKŞAM / Zana YAVUZ |
'İrtica var mı yok mu?' sorusu
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, beklenen konuşmasını yaptı
http://www.haberturk.com/kuturesim/yasarbuyukanit1.jpg 02.10.2006 13:00 Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, üç bölüme ayırdığı konuşmasında, irtica, TSK, AB, PKK ve ateşkesve Eğtim gibi çarpıcı konulara değindi. Büyükanıt Türkiye'de irtica var mı yok mu? tartışmaları içinde şu soruları sordu. Laikliği yeniden tanımlayalım diyenler var mı ? Var. Atatürkçülüğü sorgulayanlar var mı? Var. TSK'ya saldırı var mı? Var? Toplumsal yapı çökertilmek isteniyor mu? İsteniyor. Ve öyleyese irtica tehdidi var dedi. İŞTO GÜNLERDİR BEKLENEN O KONUŞMA Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyanın, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için güçlü muhafızların varlığını gerekli kıldığını vurgulayarak, ''Bu güçlü muhafızlar, ulus ve devletin yalnız askeri, polisi değil tüm kurumlarıdır. Harp Akademilerimiz, verdiği eğitim ve öğretimle yalnız Silahlı Kuvvetlerin değil, aynı zamanda Cumhuriyetin güçlü muhafızlarını da yetiştirmektedir'' dedi. Orgeneral Büyükanıt, Harp Akademileri Komutanlığının 2006-2007 eğitim ve öğretim yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada, 2 yıl öğrenci subay, 5 yıl öğretim üyesi olarak hizmet ettiği Türk Silahlı Kuvvetlerinin en yüksek eğitim ve öğretim kurumunda yeni bir öğretim yılının açılış töreninde bulunmanın, sadece kendisine onur değil, aynı zamanda büyük heyecanı da beraberinde getirdiğini söyledi. Orgeneral Büyükanıt, bugün yapacağı konuşmayı son yıllarda sıkça gündeme getirilen sivil-asker ilişkileri başta olmak üzere güncel bazı konulardaki düşüncelerini de paylaşmak için bir fırsat olarak kullanmak istediğini vurgulayarak, ''Bir açılış töreninde daha çok akademik konulara değinmek isterdim. Ancak son yıllarda, özellikle son günlerde gündeme getirilen bir konu, silahlı kuvvetlerin bu konudaki görüşlerinin açıklanmasını zorunlu hale getirmiştir'' diye konuştu. Konuşmasının 3 bölümden oluştuğunu anlatan Orgeneral Büyükanıt, ilk bölümde Harp Akademilerinin yeni eğitim ve öğretim dönemine başlaması nedeniyle genel bir değerlendirme ve genel güvenlik sorunları üzerinde silahlı kuvvetlerin görüşlerini açıklamaya çalışacağını, ikinci bölümde ülkenin geleceğini bilgilendiren irtica ve bölücü terör konusuna değineceğini, üçüncü bölümde ise son zamanlarda bazı kesimlerce silahlı kuvvetlere yöneltilen ve hiçbir objektif dayanağı olmayan bilimsel araştırmalardan yoksun saldırılar ve suçlamalar konusunda görüşlerini ifade etmeye çalışacağını bildirdi. CUMHURİYETİN GÜÇLÜ MUHAFIZLARI YETİŞİYOR Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ülkemizin dünyanın en hassas bölgelerinden birinde bulunduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu nedenle içinde yaşamakta olduğumuz coğrafyada gelecekte neler olabileceğini sürekli değerlendirmemizin önemini vurgulamak istiyorum. Çünkü bu coğrafyada tarih, öngörülemeyen, ancak barındırdığı uluslara acı yaşatan ve ibret alınması gereken olaylarla doludur. Bu sebeple Türkiye gibi etrafı çok sayıda istikrarsızlıklarla dolu bir coğrafyada yaşayan bir ülkenin güvenliğini sağlamak ve ulusal menfaatlerine yönelik tehditleri caydırmak için her bakımdan güçlü olması gereken silahlı kuvvetlerin, gelecekteki komutanlarının yetiştirildiği Harp Akademilerimizde icra edilen eğitim ve öğretim çok büyük önem taşımaktadır. Yaşadığımız coğrafya, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için güçlü muhafızların varlığını gerekli kılıyor. Bu güçlü muhafızlar, ulus ve devletin yalnız askeri, polisi değil tüm kurumlarıdır. Harp Akademilerimiz, verdiği eğitim ve öğretimle yalnız Silahlı Kuvvetlerin değil, aynı zamanda Cumhuriyetin güçlü muhafızlarını da yetiştirmektedir.'' Orgeneral Büyükanıt, içinde yaşadığımız bilgi çağı ile birlikte düşünce ve bilgi öne çıktıkça insan unsurunun, kurumların en önemli sermayesi haline geldiğini belirterek, başarılı olmak için de öncelikle çağın gerektirdiği insan kaynaklarına sahip olmak gerektiğini vurguladı. Bilgi, beceri ve entelektüel düşünce gücü bakımından gelişmiş ve teknik anlamda yeterli personelin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin daha ileri seviyelere yönlendirilmesi için bir araya gelmesinin şart olduğunu ifade eden Orgeneral Büyükanıt, Harp Akademilerinin bir bilgi ve strateji üretim merkezi olarak bu yönlendirmeyi sağlayacak liderleri yetiştirmekte olduğunu ve bundan sonra da yetiştirmeye devam edeceğini kaydetti. Orgeneral Büyükanıt, bilgi çağının insanının, ''kendini tanımaktan, ifade etmekten ve düşündüklerini açıklamaktan korkmadan edindiği bilgiler aracılığıyla görevleri ve geleceği arasında ilişkin kurarak yeni bilgiler üretebilen insan'' olduğunu belirterek, ''Peter Drucker'a göre, 'bilgi mutlaka üretime dönük olmalı ve sonuçlara odaklanmalıdır.' Bu anlamda bilgi çağının gereklerine göre yetişmemiş olanlar zaman içinde küçülerek etkisizleşecek ve kaybolacaklardır. Bu bağlamda Harp Akademilerimizin bilgi çağının ihtiyacı olan yalnız askeri konuları değil, uluslararası güvenlik konularını da bilen subayları yetiştirmek zorundadır'' diye konuştu. |
yaa sen git de ilk önce pkk ya çözüm bul..ne de olsa orda ölenler senin evladın değil!!ilk önce o anadolu çocuklarının daha baharında ölmelerini engelle ondan sonra gel irtica de..hiç gören oldu mu orda şehit olanlardan bir askerin yüksek makamda insanların evladı olduğunu??öncelikle sen bi kafanı o bilmem ne çukurundan çıkarda ondan sonra gel bana irtica de!!!!her gelen asıp kesiyo ama bi faliyet daha göremedik!!
|
Her zaman savunduğumuz vede savunmakta olacağımız DEMOKRASİ gerçeğini maalesef kimse anlayamıyor. Kaldıki anlması ve kavraması gereken asıl insanlar bunu kavrayamıyor güzel vatanımın diğer bireyleri nasıl kavrasın bu ülkede 15 yıldır irtica irtica derler her gelen bunu söyler her giden bunu söyler ama 15 yıldır bunun bir gerçek olduğunu bir tehdit olduğunu göremedik henüz ya biz göremiyoruz gözlerimiz bozuk yada bazılarının gözleri çok fazla keskin 15 yıldır ufukta görmelerine rağmen henüz hiç bir somut örneği ortaya çıkmadı.
Ülke demekrasi ülkesidir herkes her istediğini yapmak zorundadır. sayın cumhurbaşkanı diyorki bazı şeyler uğruna bazı kişisel kısıtlamalar yapılabilir. demokratik ülkelerde bu yapılamaz sayın cumhurbaşkanı yapılırsa eğer demokratik bir ülke olunamaz olunamadığı içindirki bunca yıldır AB kapılarında sürükleriniyoruz. Sayın cumhurbaşkanı ve Genelkurmay başkanı Binlerce günahsız askerimizin ve sivil vatandaşımızın canına kıyan PKK dan bile bu kadar bahsetmezken somut bir delili olmayan irticadan bu kadar çok bahsetmelerinin sebebi acaba nedir. Bir ülkenin %99 u müzlümansa ve o ülke insanlarına devlet dinlerini öğretemiyor ve bu konudaki eğitim okullarının yetersiz olursa irtica irtica diye bağırırlar irtica nedir neden kaynaklanır hiç düşünmeden söylemlerde bulunurlar oysaki devlet tarafından insanlara din denen olgu doğru dürüst okutulduğunda ve öğretildiğinden irticadan bahsetmek mümkün değildir. Eğer Devlet bu eğitimi yeteri kadar veremezse din denen olgu 3-5 kendini bilmez çapulcunun elinde kalır ve sizde irtica diye bağırırsınız. Avrupada Cumartesi ve pazar günleri resmi tatildir Sebebi ise bütün ülke vatandaşlarının dini vecibelerini rahatça yerine getirmeleri içindir bizim bir tek cuma günümüz olmasına rağmen bırakın tatil yapmayı hiç kimse sadece cuma günlerine mahsus öğleden sonraki mesai saatlerini yarım saat bile ileriye atmayı düşünmüyor. Neden herkes cuma namazına gidemesin diye cuma günleri öğleden sonraki mesai yarım saat geç başlasa akşamda yarım saat geç bitse bu ülkede kıyamet mi kopar herkes cuma namazını rahatça kılsa kıyamet mi kopar yokkkkkkkkkkk olmazzzzzzzzzzzzzzzz irtica olur. Siz insanların elinden Demokrasiyi bazı dayatmalar ile ellerinden alırsanız onlarda demokrasiyi sizin elinizden almak için savaşırlar. Demokratik bir ülke bazı kişilerin konuşmalarına bağlı değildir somut delillere bağlıdır Varsa elinizde somut deliller elinizdeki yetkili kurumları devreye sokarsınız demokratik hukuk devletide gereğini yapar bas bas bağırmanıza gerek yok Eğer Bas bas bu şekilde bağırmaya devam ederseniz size inanan insanlarda artık inanmamaya başlayacaklardır. Bu ülkeye ve devlete bu saatten sonra hiç bir şey olmaz söylemlerini yaptığınız devirler gerilerde kaldı bu ülkenin insanları neyin ne olduğunu çok iyi biliyorlar siz hiç merak etmeyin...... |
çok ilginç..ama zaten genel olarak katoliklerden zarar gelmiyor fazla..papayı istisna olarak değerlendiriyorum..islama en büyük zarar protestanlardan geliyor..ülkemizdeki misyonerlik faaliyletleri neticesinde dini konularda bilgisi olmayan birçok müslüman rahatlıkla din değiştirebiliyor bu kaosun başında da din eğitiminin eksikliği var.bunlara fırsat vermemeliyiz..uzun uzun yazmak isterdim ama protestanlığa göre incilin son bölümünde orta doğuda büyük birsavaşın çıkacağı ve bunun ardından mesihin 2.keş gelişi inancı vardır..adamlar türkiyeyi ortadoğuya açılan bir kapı gibi görüyorlar.ve taktikleri hristiyanlaştırarak içten içe yok etmek..Allah zalimlere fırsat vermesin!
|
amin inşallah
|
1 Türk şoför daha öldürüldü
Irak'ta 3 Türk kamyonu yakıldı. Saldırıda 1 şoför öldü, 1 şoför de kaçırıldı.
04.10.2006 22:51http://www.haberturk.com/kuturesim/flas.jpg Irak'a çimento ve gıda malzemesi taşıyan 3 Türk kamyonu, bugün Kuzey Irak'ta saldırıya uğradı. İki kamyonun yanarak kül olduğu olayda 1 şoför öldürülürken, bir şoförün de isyancılar tarafından kaçırıldığı öne sürüldü. Saldırıdan kaçarak kurtulmayı başaran üçüncü şoförün ise Musul güvenlik güçlerine sığındığı belirtiliyor. Güvenlik kaynaklarından alınan bilgilere göre, Irak'a çimento ve gıda malzemesi taşıyan 3 Türk kamyonunun, bu akşam saatlerinde Musul yakınlarında bir grup silahlı isyancının saldırısına uğradığı bildirildi. Saldırıda 1 şoför hayatını kaybederken, 1 şoför de kaçırıldı. Ateşe verilen kamyonlardan ikisinin de kullanılamaz hale geldiği ifade edildi. Bir şoförün de kaçarak Musul polisine sığındığı ifade ediliyor. Emniyet yetkilileri, saldırının ardından kaçırılan şoförün akıbetine ilişkin herhangi bir ipucunun elde edilemediğini kaydederken, olayı gerçekleştiren silahlı kişilerin hangi örgüte bağlı olduğunun da henüz bilinmediğini kaydetti. Güvenlik güçlerinin olayla ilgili başlattıkları geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü bildirildi. |
ya bu olayların ardı arkası kesilmeyecekmi... üç kuruş ekmek parası için canlarından oluyorlar... çok üzücü...
|
allah arkada kalanlarına eşalerine dostlarına sabır versin
|
İki Soru - Bir Tavsiye
"Asla akla hayale gelmeyen konular, ilerleme raporlarına giriyor" 05.10.2006 15:41 http://www.haberturk.com/kuturesim/arinc1.jpgTBMM Başkanı Bülent Arınç, ''Türkiye'deki AB desteğinin düşmesinin nedeni AB'nin Türkiye'ye uyguladığı çifte standart. Asla akla hayale gelmeyen konuların, ilerleme raporlarına girdiğini görüyoruz. Yani Avrupa bize, 'ölümü gösterip, hastalığa razı olun' diyor'' dedi. TBMM Başkanı Arınç bugün AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli ile biraraya geldi. Avrupa'ya eleştiri Arınç, şimdi anketlerde AB'ye olan desteğin azaldığını gördüklerini belirtti ve bunda AB'nin de hataları olduğunu söyledi. TBMM Başkanı, ''biz parlamento olarak kendimize bakıyoruz, 'nerede hata yaptık?' diye. Hükümet, kendisine bakıyor, aynı soruyu soruyor. Ama biz kendimizde bir hata göremiyoruz dedi. AB'ye de eleştiriler yönelten Arınç, Türkiye'deki AB desteğinin düşmesinin nedeninin, AB'nin Türkiye'nin üyeliğine uyguladığı çifte standart olduğunu görüyoruz. Avrupa Parlamentosundan her gün farklı bir ses duyuyoruz. Asla akla hayale gelmeyen konuların, ilerleme raporlarına girdiğini görüyoruz. Siyasi taleplerin gerçek kritermiş gibi önümüze konduğunu görüyoruz. Yani Avrupa bize, 'ölümü gösterip, hastalığa razı olun' diyor. İşte bütün anketlerde desteği düşüren mesele budur diye konuştu. Arınç görüşmede Rehn'e yapılan haksızlıklara ilişkin iki örnek verdi. 301'inci madde: BMM Başkanı Arınç, Rehn'e, Sayın Rehn, bu konular artık bizi çok yordu. Size iki örnek vereceğim. AB'nin kendisine bakmadan Türkiye'den her şeyi talep edebileceğini gösteren iki örnek... TCK'nın 301'inci maddesinin değiştirilmesini veya kaldırılmasını istiyorsunuz. Şimdi size diyorum ki Hollanda'ya, Fransa ve İsviçre'ye bakın. Hollanda da Ermeni soykırımını inkar ettiği için Türk kökenli siyasetçilerin politika yapmaları engellendi. Fransa'da soykırımı reddetmek suçtur. Burada bir çelişki vardır. Avrupa'da olan bir şeyin, Türkiye'de olmasına karşı çıkıyorsunuz.'' dedi. Azınlıklar: İkinci konunun, dini azınlıkların vakıflarla ilgili taleplerinin karşılanmasının istenmesi olduğunu ifade eden Arınç, şöyle konuştu: ''Şimdi AB üyesi Yunanistan'a bir bakın. Yunanistan'da aynı haklar bulunmuyor. Orada bulunan Türk kökenli azınlıkların vakıfları aynı haklara sahip değiller. Oradaki Türkler aynı taleplerde bulunuyorlar ama Yunanistan bunu reddediyor. Şimdi Yunanistan'ın reddettiği bir şeyi bizim kabul etmemizi istiyorsunuz. İşte Sayın Rehn, bizim AB'ye olan inancımızı ve güvenimizi etkileyen çifte standart davranışlar bunlardır. Halkımızın hevesini ve heyecanını kırmayın. Türkiye, meclisi ve hükümeti ile AB'ye tam üye olmak için üzerine düşen her şeyi yapmaya kararlıdır ve bu konuda hiçbir mazeret üretmeyecektir. Ancak bundan sonra yapacağımız tüm reformlar ve yasalar, AB'ye üye olacak diğer ülkelere uygulanan kriterlerin aynısı olacaktır. Ne bir fazla ne bir eksik'' Rehn: Sinirlere hakim olmak lazım AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn de, Arınç'a, AB'nin görüşlerini, olumlu ya da olumsuz, aktarmanın görevinin bir parçası olduğunu söyledi. Rehn, ''üyelik süreciyle ilgili Türkiye'de insanların sinirlerine hakim olması gerekir. Sorunları konuşarak halletmek gerekir. Herkesin sakin ve sağduyulu hareket etmesi ve diyalog içinde olması gerekir. Aksi takdirde problemleri çözemeyiz ve ilerleyemeyiz'' dedi. Rehn, yıllık raporun 8 kasımda yayınlanacağını, bunun; objektif, adil ve doğru bir rapor olması için Türkiye'de olduğunu ifade ederek, ''sizin başkanlığınızdaki Meclisin gerçekleştirdiği reformların, bu raporda takdir edildiğini göreceksiniz'' diye konuştu. Ancak eksikliklerin olduğunun da görüleceğini söyleyen Rehn, parlamento ve hükümetin, kendilerine yardımcı olmasının çok önemli olduğunu kaydetti. Rehn, ''Elimize ne kadar çok malzeme verirseniz, biz o kadar güzel rapor yazarız'' dedi. 301'inci madde değişikliği, kuvvetli mesaj olacak Gündemdeki konulara da değinen Rehn, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve diğer yetkililer ile din ve ifade özgürlüğü konularında AB ile aynı düzeyde ve aynı biçimde hareket etmenin önemli olduğunu konuştuklarını söyledi. Rehn, ''eğer TCK'nın 301'inci maddesi değişirse, raporumuzda çok kuvvetli bir mesaj olacaktır. Bu konuda, AB ile aynı düşündüğünüzü göstermiş olacaksınız'' diye konuştu. Ankara Protokolü'ne de değinen Rehn, ''bu yıl içinde bu protokolle ilgili bazı adımların atılmasını bekliyoruz'' dedi. |
Ramazan'da içki içen kişiye linç
Dördü liseli 5 genç, Ünal Topel'ı Ramazan'da içki içtiği gerekçesiyle döverek öldürdü
05.10.2006 18:21 http://www.haberturk.com/kuturesim/linc1.jpg ANTALYA'da dün sabah darp edilmiş halde cesedi bulunan 44 yaşındaki Ünal Topel'in katil zanlıları yakalandı. 4'ü lisede okuyan 5 gencin, Ramazan'da içki içtiği gerekçesiyle Ünal'ı döverek öldürdüğü ortaya çıktı. Muratpaşa Mahallesi'nde dün saat 08.30'da, kafası ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olan bir erkek cesedi bulundu. Taş ve sopalarla vurularak öldürülen kişinin Ünal Topel olduğunu belirleyen Antalya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu ekipleri, cinayet zanlısı olarak 4'ü lisede okuyan 5 genci gözaltına aldı. Sorgularında cinayeti itiraf eden B.K., Ş.Ş., M.Ö., V.T. ile R.A., Ramazan ayında içki içtiğini gördükleri Ünal Topel ile aralarında önce küfürleşme geçtiğini, daha sonra kavga ettiklerini ve sopallarla dövdüklerini kaydetti. 5 genç, ifadelerinin ardından çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. |
ya hrkezin dini inancı kendine oldu o zaman içki günah adam öldürmek günah deil dimiii tövbe yaa
|
ya ramazan diye içki içen adam günah işliyor diye kızıyor ama günahların en büyügünü işliyor bu nasıl bi mantık ya
ayrıca herkes kendi yaptıklarından yargılanır içerse içer size ne ya |
4. GSM Operatörümü geliyor?
Bir Türk özel televizyonunun kuruluş yılı kutlamalarına katılan Alman GSM Operatörü E-Plus Türkiye de yatırım yapmayı planlıyor. E-Plus başkan yardımcısı kutlamalardan sonra basına yaptığı açıklamada Türkiye’nin AB üyesi olacağına inandıklarını , Türkiye’nin gücünü bildiklerini ve Türkiye’ye yatırım yapmayı düşündüklerini söyledi.
E-Plus Avrupa’nın bir çok ülkesinde hizmet veriyor. E-Plus adını Avrupa da bedava telefon veren ilk GSM operatörlerinin arasına girerek duyurdu. Free Phone adı verilen bu sistem ile kullanıcılar belli bir süre GSM operatörünü kullanacaklarına ve aylık askeri bir miktar görüşme yapacaklarına dair bir sözleşme imzalıyor. Bu sayede yaklaşık 800 Euro değerinde bir telefona bile kullanıcılar bedavaya sahip oluyor. E-Plus hizmete girdiği ülkelerde kısa sürede tüm ülkeyi kapsama alanı altına alıyor. E-Plus hizmet verdiği ülkelerde genellikle liderliğe oynuyor. E-Plus Avrupa’da yaklaşık 100 Milyon aboneye sahip. Bu abonelerin yarısına yakını faturalı abone. E-Plus GSM Operatörünün ne zaman Türkiye de hizmete gireceği ise belli değil. Tahminlere göre 2007 ortasında faaliyete geçmesi bekleniyor. E-Plus Türkiye de tek başına yol almayı düşünmüyor. Bir yerli ortak ile Türkiye piyasasında hizmet vermeyi planlıyor. E-Plus özellikle Almanya da çok tercih ediliyor. Gençlere yönelik katma değerli ve uygun ücretli hizmetler sunan E-Plus dünya da yaşanan teknolojik gelişmelere de kayıtsız kalmıyor. Avrupada 3G teknolojisini hizmete sokan ilk GSM operatörleri arasında yer alıyor. E-Plus şimdilik kesin olarak bir açıklama yapmasa da başkan yardımcısının bildirdiği görüşlerin gerçeklik payı bulunduğu düşünülüyor. E-Plus Türkiye piyasasına girdiğinde kendisine bir medya patronunun ortak olarak eşlik edeceği tahmin ediliyor. Sonuç olarak E-Plus Türkiye de hizmet vermeye başlarsa rekabet’in gücü daha da artacak. Yine dünya çapında hizmet veren Vodafona (Telsim) GSM operatörü ile sıkı bir rekabete girmesi bekleniyor. Bu rekabet’in oluşması en çok GSM operatörü kullanıcılarına yarayacak. Avrupa seviyesinden daha yüksek ücretlere görüşme yapan Türk kullanıcılar belkide bu sayede Avrupa seviyesinde görüşme ücretleri ile konuşabilecekler. Kaynak : Unix ROD (www.unixrod.com) |
aslında türk piyasasını yabancı firmaların eline geçmesi kötü ama belki bu yatırımlar bizim türk şirketlerini de harekete geçirir de yeniliklere ayak uydurup altyapıyı genişletirler
|
önce oruç tutmayan öğrenciye babadan dayak haberi, sonra orucunu bozduğu için dayak şimdide aynı haber organlarının merkezinden BİR DAYAK HABERİ DAHA MÜslümanların hayatını olumsuz olduğunu lanse etmek ve İSLAMI itici, yasakçı ve DAYAKÇI göstermek için yapılan haberlerden biri daha Arkadaşlar böyle basit masa başı haberlere itibar etmeyin BUNLAR ÖLMEDEN ÖNCE KIVRANAN İNSAN PORTRELERİNDEN BİRİ............................................ ................
|
din değiştirdi vatanına düşman oldu
İşte THY uçağını kaçıran kişi
THY'nin Tiran-İstanbul seferini yapan uçağını kaçıran kişinin kimliği belirlendi.. Uçağı kaçıranlardan birinin sonradan Hristiyan olan ve askerlik yapmak istemeyen vicdani retçi Hakan Ekinci olduğu ortaya çıktı. Ekinci'nin uçağı kaçırdıktan sonra Papa'ya mesaj göndererek yardım istediği iddia edildi. Diğer hava korsanının ise adının Mahmut olduğu belirlendi. Soyadı henüz tespit edilemeyen korsanla ilgili soruşturma sürüyor. İşte uçağı kaçıran Hakan Ekinci'nin bir internet sitesinde yayınlanan yazısı: "19/08/2006 Bir tarih yazılıyor. İlk defa bir türk asker vicdani ret'ten dolayı bir ülkeye iltica talebinde bulundu. Zafere uğraşmak için çabaladı desteklerinizi bekledi ve Başardı. Hakan EKINCI Arnavutlukta yaşama ve çalışma hakkı kazandı" Yarın sabah ilk uçakla gönderiliyorum sizleride atatürk hava limanına beklerim destek olursanız sevinirim bu msj ım sizlere hepinize herşey için çok teşekkür ederim. Hemde tek tek hepinize buraya kadarmış demiyeceğim umut ediyorum ki inatçı tavrım türkiye de de sürecek kendinize iyi bakın herşey gönlünüzce olsun sağlıklı ve mutlu kalın çünkü hepinizi böyle tanıdım Hoşçakalın bye bye Hakan |
Değişmeyen Zihniyet
Topuz’dan tuhaf çıkış: İrtica PKK teröründen daha tehlikeli
CHP Grup Başkan Vekili Ali Topuz, ‘irtica tehlikesi’nin son 20 yılda 40 bin cana mal olan ‘bölücü terör’den daha büyük bir tehdit olduğunu iddia etti. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde (MGSB) irticanın terörden önce geldiğini ileri süren Topuz, tüm kurum ve kuruluşlara “başlatılan kampanyanın dozunda azalma olmamalı” uyarısı yaptı. Topuz, AK Parti’nin iktidardan gitmemesi durumunda ise demokrasi dışı durumların yaşanacağı imasında bulundu: “Bu mesele sandıkta çözülmeyecek olursa Türkiye’nin başına gelecek badirelerin altından hiç kimsenin kalkma ihtimali yok. Allah bize o günleri göstermesin. Milletin kendi kurtuluşunu demokratik yoldan sağlayabilmesi için AKP’nin tuzağına kimsenin düşmemesi gerekir.” TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP’li Ali Topuz, Başbakan Erdoğan’ın uzattığı ‘zeytin dalı’nın toplumu uyuşturmaya ve oyalamaya yönelik bir taktik olduğunu savundu. Topuz, hiçbir tedbirin, içine düşülen durumdan çıkılmasına yeterli olmayacağını ileri sürdü. ----------------------------------------------------------------------- teoman yorum: bu zihniyet nezamn değişecek acaba bu ülkenin insanlarının inanışlarına dahi dil uzatıp bunları cumhuriyetimizin temel yapı taşlrına zarar verrecek olduğunu iddaa edip muhafazakar kesimi rencide eden bu zihniyet ne zamn son bulacak bu ülkede cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce bu tartışmalr hep olmuştu ama bu dozajı aşan bir tartışma “başlatılan kampanyanın dozunda azalma olmamalı” demeklede ne demek istedi acaba sayın topuz bu iktidarı düşürme kampanyası hiç bir zaman amacına ulaşamyacaktır.... bunlar son çırpınışları ama bataklığa düşenler çırpındıkça daha da batarlar.... bunu unutmamaları gerekir... ----------------------------------------------------------------------- |
'Seçimi kaşar siyasetçiler istiyor'
'Seçimi kaşar siyasetçiler istiyor'AKP'li Faruk Çelik: Seçimi parlamento dışında kalmış kaşar siyasetçiler istiyor
08.10.2006 21:05http://www.haberturk.com/kuturesim/farukcelik.jpg AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik, parti olarak gericiliğin her türlüsüne karşı olduklarını belirterek, ''Demokrasiyi çekip alırsanız, laik cumhuriyeti tehlikeye düşürürsünüz'' dedi. Çelik, AK Parti Bursa İl Başkanlığınca Buttim Kültür Merkezinde düzenlenen İl Danışma Meclisi Toplantısında yaptığı konuşmada, ''2006 yılında seçim olacak'' diyenlerin, boş bir hayal içinde olduğunu söyledi. Parlamentoyu kendi evi gibi görenler ile milletvekilliğini meslek kabul edenlerin, 2003 seçimlerinde tasfiye olduklarını ifade eden Çelik, şöyle konuştu: ''Parlamento, yüzde 90 nispetinde yenilendi. Yenilenince, halk tabiriyle 'kaşarlanmış' olan siyasetçiler, 5-6 kere üst üste milletvekilliği yapan ve yapmaya devam eden insanlar, dışarıda kaldılar. Bu dışarıda kalış, onları fevkalade rahatsız etti. 'Bir an önce seçim olsun, tekrar o heyecanı yaşayalım' diye son iki yıldır yoğun çaba, dedikodu içindeler. Ancak, bunun bir faydası olmadığını gördüler.'' İktidarları döneminde hesabını veremeyecekleri bir şey olmadığını dile getiren Çelik, şöyle devam etti: ''Bazı çevrelerin AK Parti iktidarından rahatsızlığı var. 'Yapamadınız, edemediniz' diye önümüze dosya koyamayacaklar. 'Kıbrıs satılıyor' dediler, Kıbrıs meselesi, dünyanın meselesi haline geldi. Şimdi hepsi sustu. AK Partinin imajını bozmak istediler, başaramadılar. 3 yıldır iktidardaydık. Neden irtica ve laiklik konuşulmadı da şimdi gündeme getiriliyor? Çünkü irtica ve laiklik her derde deva gibi. Raftan bir indiriyorlar, bir kaldırıyorlar. İsmail Ağa cemaati, 150 yıldır var. 'Demokrasi, inanç özgürlüğü' diyorsanız, saygı duyacaksınız. Bu insanlar 150 yıl yaşamış, niye bugün ortaya çıkarıyorsunuz? Ne tarikatlar, ne cemaat, ne irtica, ne de laiklik, bugünün işi değil.'' Çelik, Türkçe ve Arapça ezan hakkında değişik açıklamalar yapıldığını da belirterek, bu konunun, çok partili hayata geçilen 1950 Meclisinde, CHP'lilerin de desteğiyle karara bağlanarak, rafa kaldırıldığını anlattı. Arapça ezanı irticaya teşvik olarak görmeyi, demokrasiyle bağdaşmayacak bir anlayış olarak nitelendiren Çelik, ''AK Parti olarak, gericiliğin her türlüsüne karşıyız. İşte Kopenhag Kriterleri, en demokratik adımdır. Demokrasi ve laiklik ayrılamaz iki temel kavramdır. Demokrasiyi çekip alırsanız, laik cumhuriyeti tehlikeye düşürürsünüz. Biz, dini yozlaştıranların da dini yok sayanların da karşısındayız'' diye konuştu. |
Fransa'ya Türkiye çıkarması
Türk işdünyasının Fransa çıkartmasını sadece Taki Doğan takip ediyor.
http://www.haberturk.com/kuturesim/takidogan1234.jpg 10.10.2006 17:03 Fransa’nın sözde Ermeni soykırımını yasalaştırma yolundaki adımlarına karşın Türk iş dünyası harekete geçti. İş dünyasının önde gelen isimleri bugün Paris’e uçtu. Heyette yer alan Taki Doğan şunları aktardı: Fransa’daki tarihi oylama Türkiye’yi ilgilendiriyor. Fransa’ya ilk çıkartmayı yapıyoruz. Kafiledeki tek TV kanalıyız. Önde gelen işadamları bu sıkıntıları Fransız iş dünyasının en tepesindekilere daha da büyümemesi için görüşmelerde bulunacak. Yarın gün boyu Paris’te olacağım ve gelişmeleri aktaracağım. Türk iş dünyasının heyeti Paris Ticaret Odası ve Avrupalı muhataplarıyla görüşecekler. Kafilediki önemli isimler TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Kütahya Sanayi Odası Başkanı Nafiz Güral, ATO Başkanı Sinan Aygün, İSO Başkanı Tanıl Küçük, Deniz Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Halim Mete, Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz, Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez, TEPAV Direktörü Güven Sak TOBB Başkanı, Fransa çıkartması öncesi Cumhurbaşkanı Sezer'le 1 saat tek başına görüştü. |
kaybolan defterler
İpekçi cinayetini planlayanların Milliyet’in içinden adamları vardı
Hasan Pulur, önceki gün de Milliyet’e verdiği söyleşide Abdi İpekçi suikastında gazete içerisinden birilerinin rolü olduğunu ima etti. İpekçi’yi kimin vurduğunun henüz aydınlatılamadığını kaydeden Pulur, şunları söyledi: “O iş aydınlanmış değildir. Abdi İpekçi’nin meşhur bir defteri vardı. O defter cinayetten sonra kayboldu. Abdi Bey’in sekreterinin bir defteri vardı, o da aynı şekilde kayboldu. Neden kayboldu bu defterler? Arandı ama bulunamadı. Bana kalırsa, cinayeti tasarlayanların gazetenin içinde adamı vardı herhalde.” .................................................. .................................................. .... TEOMAN YORUM: vurulan insanlar kaybolan defterler hepsinin ortak noktası da bu ülkenin karnlık odalarını aydınlatacak olması ve ülkemizin demokratikleşmesi önündeki engellerin kaldırılacak nitelikte bilgi düzeyinde olmaası ama hernedense bu ülkede bu olaylar hiç bitmiyor ve biz gibi sorumsuz insanlar oldukçada hiç bitmeyecek her nekadar abdi ipekçiyle aynı görüşlerin insanları olmasakta bu ülke için ortak noktalarımızda olacaktır ve son olarak kaybolan defeterleer inşallah bir gün ortaya çıkar..... |
inşallah
|
İlk 500'de Türk üniversiteleri yok
İlk 500'de Türk üniversiteleri yokTürkiye’deki hiçbir üniversite, 2006 Dünyanın En İyi 500 Üniversite sıralamasına giremedi.
http://www.haberturk.com/kuturesim/u...teogrenci2.jpg 10.10.2006 19:19 Dünyanın en iyi üç üniversite sırasıyla Harvard (ABD), Cambridge (İngiltere) ve Stanford (ABD) olarak belirlendi. ABHaber’e göre, 2006 yılı dünyanın en iyi beş yüz üniversitesi açıklandı. Yapılan araştırmada ilk 10 arasında 8 Amerikan üniversitesi yer aldı. En iyi 10 üniversite arasında iki İngiliz üniversitesi de bulunuyor. Şangai Jiao Tong Üniversitesince akademik performansı dikkate alınarak yayınlanan listeye göre, dünyanın en iyi 10 yüksek öğretim kurumu arasına giren üniversiteler şöyle: 1-Harvard (ABD), 2- Cambridge (İngiltere), 3- Stanford (ABD), 4- California-Berkeley (ABD), 5- Massachusetts Institute of Technology (ABD), 6- California Institute of Technology (ABD), 7-Columbia (ABD), 8- Princeton (ABD), 9- Chicago (ABD), 10- Oxford (İngiltere). |
İstanbul Boğazı'na iki katlı tüp tünel yapılacak
İstanbul Boğazına lastik tekerlekli araçlar için iki katlı yeni bir tüp tünel inşa edilecek. Her katı ikişer şeritli olacak tünelde gidiş ve gelişler farklı katlardan gerçekleştirilecek.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yeni tüp tünel güzergahının köprülerin alternatifi olmadığını, İstanbul'da yeni köprüye de ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Ulaştırma Bakanlığı, İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçiş Projesinin yap-işlet-devret modeliyle yapımı için Yüksek Planlama Kurulundan onay aldı. Bakanlığın hazırladığı fizibilite çalışmasına göre, kentin iki yakasını denizin altından birleştirecek yeni tüp tünel için alternatif güzergahlar üzerinde çalışma yapıldı. GÜZERGAH Güzergahın, tarihi Yarımada'daki Kennedy Caddesi ile İstanbul-Ankara Devlet Yolunu birleştirmesi öngörülüyor. İnşaat tekniği açısından daha elverişli, tarihi ve kültürel mirasa etkinin en az ölçüde olacağı düşüncesiyle, ayrıca tünel boyunun kısalığı nedeniyle maliyetinin daha az olacağı öngörüsüyle bu güzergah öne çıktı. Fizibilite çalışmasındaki öngörülere göre, tünel ikişer şeritli ve iki katlı olarak inşa edilecek. Gidiş ve gelişler, ayrı katlardan gerçekleştirilecek. Toplam uzunluğu 5,5 kilometre olması hesaplanan tünelden yalnızca küçük otobüs, minibüs ve otomobiller geçecek. Tünelin denizin altında kalan bölümlerinin inşasında ileri teknoloji ürünü tünel açma makinaları kullanılacak. Diğer bölümlerin yapımında aç-kapa ve Yeni Avusturya Tünel Açma Metodu gibi yöntemlerden yararlanılacak.Tünel, depreme son derece dayanıklı bir teknikle inşa edilecek ve olası bir depremin yıkıcı etkisini engellemek üzere esnek bir yapıda olacak. GEÇİŞLER 2,5 DOLAR Projenin yapım maliyetinin toplam 500 milyon doları bulması bekleniyor. Yap-işlet-devret yönteminin uygulanacağı projede, yapımı üstlenen firmanın tüneli 25 yıllığına işletmesi öngörülüyor. Tünelden başlangıçta geçiş ücreti, tek yön için 2,5 dolar olarak hesaplandı. Günde yaklaşık 80 bin aracın geçiş yapacağı tüneli kullanacak araç sayılarına bağlı olarak gerek yakıt tüketiminin düşmesi, gerekse yolculuk sürelerinin azalması sonucunda ciddi ekonomik kazanç sağlanması öngörülüyor. ''KAMU-ÖZEL ORTAK RİSK ALACAK'' Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, kamu ve özel sektör işletmelerinin bu projede ortak risk almasının öngörüldüğünü söyledi.Geçiş ücretlerinin makul olmasının planlandığını anlatan Yıldırım, ''Yani işletme süresinin geçiş ücretleriyle dengelenmesini öngörüyoruz. Geçiş ücretleri, işletme süresiyle orantılı olacak. Makul geçiş ücretleri konusunda bir denge oluşturmaya çalıştırıyoruz'' dedi. Yıldırım, projenin yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirileceğini kaydederek, belirlenen güzergahın köprülerin alternatifi olmadığını vurguladı. İstanbul'a yeni köprü yapımı konusundaki çalışmaları anımsatan Yıldırım, İstanbul'da yeni köprüye de ihtiyaç bulunduğunu söyledi. |
Dünya basını sert tepki gösterdi
Ermeni soykırımını inkarı suç sayan yasa teklifinin onaylanması dünya basınında yankı buldu.
13.10.2006 13:14http://www.haberturk.com/kuturesim/dunyabasini01.jpgFransız basınında bugün çıkan haber ve yorumlarda, meclis genel kurulunun, sözde Ermeni soykırımının inkar edilmesinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etmesine karşı çıkıldı. Gazeteler, 'soykırım'ın faturasının acı verici olduğunu vurguladı. Le Figaro gazetesi, “Türkler Fransa’ya Öfkeli” başlığını kullandığı haberinde Ermeni tasarısının Türkiye’de tüm sektörlerde büyük bir tepki ile karşılandığını, kamuoyunun ise, yaptırım istediğini kaydetti. Yaptırımların uygulanması halinde ikili ticaretin zarar göreceğini, Fransız şirketlerin dışlanacağını, diplomatik ilişkilerin soğuyacağını yazan gazete yaptırımların düzeyinin ise, “Türk Hükümetinin sokağın baskılarına dayanabilme gücüne bağlı” olacağını savundu. Le Figaro, gerilim sürerse fatura Fransa için “çok acı verici” olabileceği uyarısını yaparken 10 milyar euroluk kontratın tehdit altında olduğuna dikkat çekti. LE MONDE: FRANSIZ HÜKÜMETİNİN DE ÇEKİNCELERİ VAR Le Monde gazetesi, tasarının Fransa Ulusal Meclisinde kabul edilmesinin yoğun eleştiriye yol açtığını belirterek Fransız hükümetinin bile çekincelerini dile getirdiğini kaydetti. Fransa Başbakanı Dominique de Villepin’in bu tür konularda yasaların çıkarılmasının iyi bir şey olmadığı açıklamasına dikkat çeken gazete, en büyük tepkilerin Türkiye’den geldiğine yazdı. Le Monde, Fransız ürünlerine bir boykot uygulanması olasılığına dikkat çekti. LIBERATION: TARİHÇİLERİN ALANINA İHLAL Parlamentodan onay alan yasa teklifi anlamsız bir girişim ve entellektüel otorite istismarı. Bazıları soykırım denmesine karşı çıksa da Ermeniler’in Anadolu’da başlarına gelen yıkım, inkar edilemeyecek tarihsel bir gerçekliktir. Ama bu yasa, tarihi araştırmaların önünü kesecek. Ki bunun en iyi örneklerini Türkiye’de bulmak mümkün. Daha önce sömürgeciliğin olumlu yanlarının okullarda öğretilmesiyle ilgili mecliste bir yasa kabul edilmişti. Şimdi Meclis bir kez daha aydınların ve tarihçilerin görev alanını ihlal etti. Ermeni seçmenlerin baskısının dışında Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar da bu yasa teklifini kullandı. Le Parisien gazetesi de “Milletvekillerin riskli oylaması” başlığıyla verdiği haberde, Fransa Dış Ticaret Bakanı Christine Lagarde'ın “Bu teklif bize pahalıya mal olacak” açıklamasyla Türkiye'deki tepkiler geniş olarak aktarıldı. DÜNYA BASINI Fransa’nın sözde Ermeni soykırımını inkarı suç sayan yasayı Meclis’ten geçirmesine dünya basını da geniş yer verdi. Özellikle İngiliz gazeteleri Fransa’yı çifte standart uygulamakla suçladı. NYT: 577 VEKİLDEN 448'İ OY KULLANMADI New York Times gazetesi de Fransa Parlamentosu'nda 577 milletvekili olduğunu hatırlatarak Ermeni yasa tasarısının 19'a karşı 106 milletvekilinin oyu ile alındığını kaydetti. Haberde, 4 vekilin çekimser kaldığı anımsatıldı ve 448 milletvekilinin oy kullanmadığı ifade edildi. Gazete, bu kadar vekilin oy kullanmadığı bir tasarının Senato'ya gitmesi için yeterince siyasi desteğin olup olmadığı konusunda tartışmalar bulunduğunu kaydetti. THE INDEPENDENT: TÜRKİYE'NİN UMUTLARINA DARBE Fransa Ulusal Meclisi’nin kararı diplomatik aptallık ve seçim fırsatçılığıdır. Karar hem Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği umutlarına darbe indirdi hem de Avrupa Birliği içindeki ifade özgürlüğüne zarar verdi. Bu adım, başkalarının düşüncelerini ikna yoluyla değil, yasalarla değiştirmeye çalışma girişimidir. Türkiye’de bunun sonuç vermediği ortada. Fransa’nın tavrı Avrupa’nın ifade özgürlüğü geleneğine aykırıdır. Konu açıkça seçim malzemesi yapılmıştır. Kuşkusuz bu karar, Türkiye’nin Ermeni soykırımından bahsedenlere karşı hoşgörüsüzlüğünü daha da artıracak. Hiç şüphe yok ki AB’ye girecekse Türkiye’nin bu baskıcılıktan kurtulması, adına soykırım densin denmesin Ermeni katliamlarıyla yüzleşmesi gerekiyor. Ancak bu durum, Fransa’nın fırsatçı siyasetçilerini haklı çıkarmaz. GUARDIAN: AVRUPA'NIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ İngiliz Guardian gazetesi, Nobel ödülü kazanan Orhan Pamuk'un Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesi nedeniyle mahkemeye verilirken Avrupa'nın bu yasadan şikayetçi olduğunu hatırlattı. Haberde, Avrupa'nın Türkiye'den yasalarını modernleştirmesini isterken Fransa'nın Ermeni yasası ile tam aksi yöne gitmesini Avrupa'nın ikiyüzlülüğü olarak değerlendirdi. TIMES: TÜRKİYE'DE BÜYÜK ÖFKE İngiliz Times gazetesi, Fransa'nın Ermeni soykırımını inkar edenlere 1 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası öngören yasa tasarını geçirmekle, Fransa Hükümeti'nde mahcubiyet, Türkiye'de ise büyük bir öfke yarattığını yazdı. DAILY TELEGRAPH: FRANSA YENİ BİR KRİZ TETİKLEDİ Daily Telegraph gazetesi, Fransa Parlamentosu'nun Ermeni tasarısıyla, Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinde yeni bir krizi tetiklediği değerlendirmesinde bulundu. FINANCIAL TIMES: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE TEHDİT Dünyanın önde gelen finans gazetelerinden Financial Times ise Fransa Parlamentosu'nun kararını diplomatik ahmaklık ve seçim menfaatçiliği olduğunu belirtti. Gazete, Fransa'nın bu kararla Avrupa Birliği içinde ifade özgürlüğüne zarar verdiği ve bu özgürlüğü tehdit ettiğini yazdı. Haberde tasarının yasalaşması halinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da Fransa'da tutuklanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı ifade edildi. Haberde ayrıca, tasarının Senato'dan geçmesinin beklenmediği belirtildi. DIE PRESSE: BU TEKLİF SAÇMALIK Yasa teklifi saçmalık. Türkiye’de ’Soykırım oldu’ diyenlere hapishane yolu görünürken, Fransa, ’Soykırım olmadı’ diyenleri hapse atmaya çalışıyor. İki ülkede de hapishane tehdidi varken, tarihi gerçeklere nasıl ulaşılacak. Anlaşılan Fransız siyasetçiler, bu konuda Türkiye’de bir aydınlanma süreci yaşanmasını teşvik etmekle ilgilenmiyorlar. Zira bu aşamadan sonra Türkiye’de tamamen tersi olacak. WASHINGTON POST: FRANSA PARLAMENTOSU SAÇMALADI Fransa Meclisi’nin sözde Ermeni soykırımının reddedilmesini suç sayan yasa teklifini kabul etmesi, Türk-Fransız ilişkilerini zedeleyebilecek ve Türkiye’nin AB’ye katılma sürecini zayıflatabilecek. Pamuk’a Nobel ödülü verilmesinin kararlaştırıldığı saatlerde Fransız Meclisi de söz konusu yasa teklifini kabul etti. 500 bin Ermeninin yaşadığı Fransa’da geçen bu tasarı, Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı devam eden korkuyu yansıtıyor. Türkiye’nin 25 üyeli bu birliğe katılmak için fazla büyük, fazla fakir ve fazla Müslüman olduğuna ilişkin kaygılar, AB anayasasının Fransa ve Hollanda’da geçenyıl yapılan referandumlarda reddedilmesinde önemli rol oynadı. Londra’daki Avrupa Reformu Merkezi kuruluşunun başkanı Charles Grant, Bence Fransız meclisinin böyle bir yasa teklifini kabul etmesi tamamen saçma. Tarihte o kadar çok grup tarafından o kadar çok katliam yapıldı ki, bunlardan biri için yasa kabul etmek ve diğerlerine dokunmamak çocukça dedi. EKO MOSKOVA RADYOSU: NOBEL'LE ÇELİŞTİ Fransa’nın sözde Ermeni soykırımını inkarı suç sayan yasayı kabulü ile İsveç’te Orhan Pamuk’a Nobel Edebiyat ödülü verilmesi birbiriyle çelişti. Fransız Meclisi’nin dün kabul ettiği karar düşünce özgürlüğüne karşı bir hareket oldu. Öte yanda ise İsveç, Nobel ödülünü Pamuk’a ülkenin çoğunluğundan farklı düşünceleri dile getirdiği için verdi. Dolayısıyla bir yanda ifadeyi yasaklayan bir karar, diğer yandan düşünceyi ifadeye ödüllendirme. Bir Avrupa ülkesi, insanları farklı düşünceleri yüzünden hapis cezasıyla korkuturken, diğer bir Avrupa ülkesi farklı düşüncesini ifade eden birini Nobel Edebiyat ödülüyle onurlandırıyor. KANADA BASINI: 'FRANSA BU AYIPLA YAŞAYACAK' Fransa’nın Meclis’te kabul ettiği soykırımı inkarı suç sayan yasa Türkler’i kızdırdı. Türkiye Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ’Fransa bu ayıpla yaşayacak’ dedi. DER STANDART: TEKLİF DESTEKLENMELİ Ülkedeki Ermeni kökenliler için gündeme gelen yasa yerinde oldu. Ermeniler’e yapılanlar, Birleşmiş Milletler sözleşmelerindeki soykırım tanımıyla örtüşüyor. Bu yüzden küçük seçim hesaplarına dayansa da teklife destek verilmesi gerekiyor. İlke olarak herhangi bir soykırımın reddedilmesi suç sayılmalıdır. |
Erdoğan: Fransa bindiği dalı kesiyor
Erdoğan: Fransa bindiği dalı kesiyorBaşbakan Erdoğan, ''Akıl tutulmasına yakalanan Fransa bindiği dalı kesiyor" dedi
14.10.2006 23:15 http://www.haberturk.com/kuturesim/erdogan1.jpg Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Akıl tutulmasına yakalanan Fransa, kendi bindiği dalı kesmektedir. Umarız Fransa, en kısa zamanda bu yasanın iptalini gündeme getirir'' dedi. Erdoğan, partisinin Edirne İl Başkanlığı tarafından Lalezar Restoran'da düzenlenen iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği (AB) konusuna değinerek, bu konuda önemli mesafeler aldıklarını söyledi. Erdoğan, ''Burada asıl önemli nokta, Türkiye'nin gösterdiği büyük değişim iradesini, katılım kararlılığını, AB ülkelerinin de gösterip, göstermeyeceğidir. AB idealinin temelinde bulunan evrensel değerlerin ne derece gerçekleştiği, ne derece samimiyet taşıdığı, şu anda test edilmektedir'' diye konuştu. Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterleriyle görevini yaptığını ve sınavdan alnının akıyla çıktığını vurgulayan Erdoğan, şimdi söz sırasının AB'de olduğunu söyledi. Erdoğan, böyle anlamlı bir zamanda AB kurucu üyelerinden Fransa'nın tarihi bir gerçeğin ifade edilmesini yasaklayan bir yasa çıkarmaya girişmesinin, Avrupalı aydınları bile hayrete düşürdüğünü kaydetti. Asılsız Ermeni soykırımı iddialarını reddetmeyi suç sayan yasa teklifinin Fransız Ulusal Meclisinde kabul edildiğini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Özgürlükler ülkesi olarak bilinen Fransa yaptığımız bütün uyarılara rağmen geri adım atmamış... Tabii, Fransa diyemeyeceğim, Fransız parlamentosundaki bazı siyasetçiler... Ve bu ilkel, çağdışı, medeniyetten nasibini almamış bu yasayı çıkarmış ve Fransa'yı böylece orta çağ karanlığına dönüştürmüşlerdir.'' Dar görüşlü bazı siyasetçilerin Fransa'yı böyle bir ayıpla yaşamak zorunda bıraktığını kaydeden Erdoğan, sabah saatlerinde Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın kendisini aradığını anlattı. Erdoğan, şöyle devam etti: ''Cumhurbaşkanı Chirac, (Üzgünüm, sizin açıklamalarınızı duyuyorum, izliyorum, hak veriyorum. Elimden geleni bundan sonraki süreçte yapacağım) dedi. Tabii ben de kendilerine (mensubu olduğunuz partiniz mensuplarının bu oylamaya katılmaması da bizi üzmüştür) dedim. Çünkü özgürlükler ülkesinden bu sesin çıkmaması gerekti.'' -''KAYBEDEN FRANSA OLUR''- Fransa meclisinin kararının teklifin yasalaşması için tek başına yeterli olmasa bile, ortaya bir gerçek çıktığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''Yapılan vahim bir hatadır. Fransa da dahil olmak üzere AB kamuoylarında da bu yasaya karşı bilimsel tutarlılıktan, temel hak ve özgürlüklerden yana sağduyulu büyük bir tepki oluşmuştur. Tarih bu sağduyulu tepkilere kulak tıkayarak yanlışta ısrar edenleri mutlaka yargılayacaktır. Herkes şunu iyi bilmelidir ki iftiralar kanunla güvence altına alınamaz. Müfterileri de tarih affetmez. Bu hem bilime, hem tarihe, hem özgürlüklere vurulmuş bir darbedir. Ben bunu 'akıl tutulması' diye ifade ettim. Akıl tutulmasına yakalanan Fransa, kendi bindiği dalı kesmektedir. Umarız Fransa en kısa zamanda bu yasanın iptalini gündeme getirir ve vahim yanlıştan döner. Aksi halde kaybeden Türkiye değil Fransa olur.'' -''KAMUOYUNDA İNFİAL VAR''- Erdoğan, bundan en çok Avrupa değerlerinin zarar göreceğini ve batının bundan dolayı ''çok yüzlü'' olarak değerlendirilip yargılanacağını ifade ederek, ''Yüzyıllardır beraber yaşadığımız Ermeni vatandaşlarımızda, özellikle ülkemizde, kamuoyumuzda da infial var. Ermeni vatandaşlarımız da rahatsız'' dedi. Böyle bir rahatsızlığa elbette tahammül gösterilemeyeceğini, ancak kamuoyu ile siyaset ve iş çevrelerine bir çağrıda bulunmayı gerekli gördüğünü kaydeden Erdoğan, ''Göstereceğimiz haklı ve gerekli tepkiler, sağduyu sınırlarında kalmalıdır. Yüzyıllardır dünyaya adalet ve barış getiren bir medeniyetin mirasçıları olarak bizim milletçe alnımız ak, başımız diktir. Geçmişte olduğu gibi bugün de gelecekte de adaletin ve barışın bayraktarlığını yapmaya devam edeceğiz'' diye konuştu. |
ama sonunda tırstılar içişleri bakanı yasanın yasallaşmasını engelleyeceğim diye bir açıklama yaptı...
|
fransız malı almayarak onları protesto edelim
|
eet bencede gusel fıkır
|
bildiğiniz fransız markalarını yazın herkes öğrensin almayalım kimsede almasın arkadaşlar
|
mesela
carrefour alcatel tikveşli tefal rowenta total elf lacoste |
İşte Başbakan'ı kurtaran balyozlu usta!
İşte Başbakan'ı kurtaran balyozlu usta!"Hasan çabuk balyozu getir. Biri arabada sıkıştı, ölüyor, camı kıracaklar."
19.10.2006 14:33 http://www.haberturk.com/kuturesim/erdogan1.jpg Başbakan Tayyip Erdoğan'ın hastaneye getirilişi sırasında makam arabasında mahsur kalmasının yankıları sürerken, gözler kapıların açılmasında kullanılan balyozun temin edildiği inşaata çevrildi. Erdoğan'ı kurtaran balyozlu usta Başbakan Tayyip Erdoğan'ın hastaneye getirilişi sırasında makam arabasında mahsur kalmasının yankıları sürerken, gözler kapıların açılmasında kullanılan balyozun temin edildiği inşaata çevrildi. Güven Hastanesi'nin hemen yanında bulunan inşaatta olay esnasında ilginç olayların yaşandığı ortaya çıktı. Meşhur balyozu korumalara yetiştiren isim 28 yaşındaki kalıp ustası Hasan Alpyılmaz olmuş. 4 ay önce Diyarbakır'dan gelen Alpyılmaz, olaydan kısa bir öncesine kadar inşaatın alt katında demirleri çakmak için balyoz kullandığını belirtiyor. Bir ara soluklanmak için dışarı çıktığını kaydeden Alpyılmaz, birden bağrışmalar duyduğunu herkes gibi kendisinin de hastaneye yöneldiğini vurguluyor. Alpyılmaz, daha ne olduğunu anlamadan ustaların şu sözüyle afallamış: Hasan çabuk balyozu getir. Biri arabada sıkıştı, ölüyor, camı kıracaklar. Hasan Alpyılmaz, bunun üzerine hemen çalıştığı kata inerek kullandığı balyozu omuzladığı gibi yukarı çıkarmış. Alpyılmaz, bu sırada yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Merdivenlerden hızla çıkıyordum. Birinin ölüyor olması ve ardından gelen yardım çığlığı insanı hareketlendiriyor. Merdivenlerin başına gelince takım elbiseli kravatlı biri, 'Acele et, çabuk balyozu getir.' diye bağırmaya başladı. Zaten inşaatta bir tane balyoz var. Ben de koşturarak götürdüm. Birileri arabanın camlarına vuruyordu. Hasan Alpyılmaz, arabada mahsur kalan kişinin Başbakan olduğunu ise sonradan öğreniyor. Kim olsa aynı işi yapardım. Başbakan olması önemli değil. Eğer tedaviye yetişmesine katkım olduysa ne mutlu bana diyen Alpyılmaz, Türkiye seni merak ediyor. Sen kimsin? sorusuna ise Ben bir inşaat işçisiyim kimse beni kahraman yapmasın. cevabını veriyor. Başbakan'ı çok sevdiğini söyleyen kalıpçı Şafi Çınar (25) gördüklerinden çok etkilenmiş. Çınar, Plakayı görünce Başbakan'ımız olduğunu anladım. Acaba ne oldu, çok mu hastalandı diye düşünürken ortalık karıştı. Başbakanımızı arabadan omuzlarından çekerek çıkardıklarını gördüğüm an sarsıldım. 'Ölüyor' diye düşündüm. şeklinde konuşuyor. Olayın yakın tanıklarından biri de Hasan Alpyılmaz'ın amcası Zeki Alpyılmaz. Usta başı olarak görev yapan Zeki Alpyılmaz, inşaat içinde ve çeresinde sürekli gezdiği için yaşananları görmüş. Ustabaşı, Başbakan'ın arabasının hastaneye çaprazlama girdiğini aktarıyor. Hastanenin olduğu yerden alarm sesi gelmesi dikkatlerini çekmiş. 'Hastanenin önüne doğru geldim. Birileri telaş içindeydi. Alarm çalıp duruyordu. diyen Alpyılmaz, korumaların önce hastanenin yanındaki levhaları çıkarmaya çalıştığını ancak başarılı olamayınca inşaata doğru koştuğunu ifade ediyor. Ordulu bir inşaatçının keser getirdiğini ancak camı kıramadığını belirten Zeki Alpyılmaz, bu kez demir makası verdiklerini onu da çok ağır oldukları için kullanamadıklarını aktarıyor. Ardından şöyle devam ediyor: Bu kez hastanenin sahibi Ahmet Küçükel balyoz diye bağırmaya başladı. Bizim de aklımıza hemen balyozu kullanan yeğenim Hasan geldi. Bağırdık. Koşarak getirdi. Camın üst tarafını kırıp demir makasıyla camı açtılar. ZAMAN |
tayyib erdoğan'a bişey olmaz inşaallah
|
ellerine sağlık kroner
|
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.