![]() |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
Ş
ŞAFT, Bir makinenin dönme hareketini doğrudan doğruya kasnak, dişli veya pervane vasıtası ile başka bir makine parçasına, havaya veya suya iletmeye yarayan çelik mil. ŞAHMERDAN, 1) Sondaj takımlarını çakmak suretiyle yapılan sondajlarda veya kuyuda kopup kalan tij ve sıkışan muhafaza borularını, darbesi ile çekmede kullanılan ve ortasından tijin geçmesine müsait deliği olan çelik silindir. 2) Darbeli bir şekilde çalışan büyük ve ağır (tokmak) çekiç. ŞAK KAMA, —> Kama. ŞAKÜL, 1) Arzın çekim gücünden yararlanılarak yerçekimi doğrultusunu belirlemek, yani yeryüzüne dikey bir doğru elde etmek (dik inmek) için kullanılan ucuna ağırlık bağlanmış bir ipten oluşan ölçme aleti. 2) Çekül. ŞAKÜL YAKLAŞMASI, Dünya üzerinde asılan her şakülün istikametinin dünyanın merkezini göstermesi nedeniyle, iki şakül arasındaki mesafenin dünyanın merkezine doğru azalmasından meydana gelen kısalma. Bu yaklaşma; h v = ––– x So r formülü ile bulunur. Burada v yaklaşma (m), So iki şakül arasında yeryüzünde ölçülen mesafe (m), h şakülün boyu (m), r dünyanın yarıçapı (6.370.000 m.). ŞALT TESİSLERİ, —> Elektrik enerjisi bağlama tesisleri. ŞAMANDIRALI TULUMBA, 1) İçinde basınçlı havayı açıp kapayacak bir şamandra tertibatı ile emme ve basma taraflarında iki geri döndürmez valfı bulunan bir depodan ibaret su basma aracı. Emici olarak çalışanlarda ekzos ventili ile ejektör; dalma tulumba olarak çalışanlarda da yalnız eksoz ventili bulunur. 2) Fiskos tulumba. (Bu tulumbalar şamandıra dışarıya alınıp 3 yönlü vana kullanılarak kumanda edilmek suretiyle bir veya iki depolu, direkt basınçlı hava etkili tulumba olarak da kullanılabilir.) ŞAMOT , Tuğla , kil ve silisi fazla kum karıştırılarak öğütülen, yüksek sıcaklıkta fırınlanan ve çelik döküm kalıplarının içine dökülmüş parçalar halinede kullanılan, 1650°C’a kadar dayanıklı karışım. Bu karışım endüstride şamot tuğla imâlinde ve harç malzemesi olarak da kullanılır. ŞAMOT KİLİ , Ateşe dayanaklı malzeme yapımında kullanılan kil. Bu tür killer genellikle kömür yataklarında ve kömür tabakaları üstünde bulunurlar. Seramik alanında (fayans, tuğla, kanalizasyon borusu, çanak çömlek); refrakter sanayisinde, çimento elde edilmesinde, sondaj işlerinde ve dolgu malzemesi olarak kullanılır. Bu kilin kullanımında esas parametre plastiklik derecesi ve sertliği olup; az plastikliği ve yüksek —> Alumina içeriği ile diğer killerden ayrılırlar ve fiziksel özellikleri ön plandadır. —> Refrakter malzeme, Kil. ŞAP, 1) Aluminyum potasyum sülfatından veya amonyum-aluminyum sulfatından oluşan, sıcak suda daha kolay çözünen şeker tadında, buruk, büzücü, antiseptik, renksiz bir tür tuz. [ K[AL (SO6H4)2 (H2O)] 6.H2O ]. Şap ısıtıldığında kendi kristal suyunda 91°C’de erir, bu durumda soğumaya bırakıldığında kayaç şapı denen camsı bir görünüm alır; 91°C’de itibaren ısıtılmaya devam edilirse suyunu tümüyle yitirerek kabarır ve şap mantarı denen süngerimsi bir kütle durumuna gelir. Böylece oluşan susuz tuz, kalsine şap’tır. ŞAPHANE, 1) Şap çıkarılan yer, şap ocağı. 2) Şap zuhurundan dolayı bu ismi alan ve Şaphane Dağı’nın güney yamacında kurulu ilçe (Kütahya). ŞAP MANTARI, —> Şap. ŞAPE, 20 m’ye kadar derinlikte yapılacak sondajlarda kullanılan bir tür sondaj matkabı. Şape, alt ve üst tarafı açık metal bir silindirden ibarettir. Toprağa girmesini sağlamak için ucu hafif sivriltilmiş ve yan tarafı uzunlamasına kesilmiştir. Yandaki yarık dar olursa “Kapalı Şape”, geniş olursa “Açık Şape” denir. Kapalı şapeler kumlu ve kum miktarı fazla olan killi zeminlerde, açık şapeler ise, yapışkan ve daha ziyade killi zeminlerde kullanılır. Şapenin bıçak çapı 70-540 mm arasında ve boyu ise 0,9-1,2 m arasında değişir. ŞARF, İabe edilecek cevherin uygun oranlarda ve miktarlarda katkı maddeleri ve kokla karıştırılarak izabe fırınına verilmesi. ŞARJ TABANCASI, Yatay, başyukarı ve eğimi 60½’den az olan lağımların AN/C karışımı ile şarjı için kullanılan ve basınçlı hava ile çalışan; dar lağımlar (ø 50 mm’ye kadar) için geliştirilmiş tabanca. —> Şekil. ŞARK AMETİSTİ, Mor renkli korendon. ŞARK TOPAZI, Sarı renkli korendon. ŞARK ZÜMRÜTÜ, Yeşil renkli korendon. ŞARNİYER, —> Kıvrım. ŞARYOPORTÖR, Araba taşıyıcı platform veya vagon. —> Payton, Kontrpua. ŞATTER TESTİ, —> Şeytır testi. ŞEBEKE, 1) Basınçlı havada, kompresörden tüketim araçlarının ucuna kadar olan basınçlı hava borularının tümü. 2) Havalandırmada, maden ocağında hava geçen galerilerin tümü. 3) Su dağıtımında tulumbadan veya havuzdan su tüketim araçlarına kadar olan boruların tümü. 4) Elektrikte, akım kaynağından tüketim araçlarının bağlantı ucuna kadar hava hatları ve kabloların tümü. ŞEBEKEDEN ÇEKİLEN AKIM, Elektrik enerjisi tüketen cihazların, elektrik enerjisini (mekanik, ışık vb.) enerji şekline dönüştürmek için şebekeden çektikleri görünen, aktif- ve reaktif akım. Sanayi motorları, şebekeden Ia. aktif (faydalı) akım ile Ir reaktif (kör) akım çekerler. Bu iki akımın bileşkesi (toplamı) ise; motorun şebekeden çektiği I görünen (çekilen) akımı verir. Aktif akım, motorun aktif gücünü oluşturur ve milin dönmesini sağlar. Reaktif akım ise; reaktif gücü oluşturan ve motoru mıknatıslayıcı akımdır. Şebeke akımını gerilimden ø (zaman açısı) kadar geri faza kaydıran reaktif akım faydalı bir iş yapmadığı halde, şebekeden çekilen I akımının Ia faydalı iş yapan akımdan daha büyük olmasına neden olur. I akımının büyümesi generatör ve trafoların faydalı iş yapan kapasitesini küçültür ve hatlardaki enerji kayıplarını artırır. —> Güç faktörü. ŞEBEKEDEN ÇEKİLEN ENERJİ, Elektrik enerjisi tüketen cihazların; elektrik enerjisini istenilen (mekanik, ışık, vb.) enerji şekline dönüştürürken, yapıları gereği şebekeden aynı zamanda çektikleri aktif enerji ile reaktif enerji. —> Aktif enerji. Reaktif enerji. Şebekeden çekilen akımlar. ŞEBEKE PLANLAMASI, Bir projenin yürütümünde serbest zamanları olmayan olayların tümünü belirtmek suretiyle yapılan iş akışı planlaması. —> Şekil. Bir projeyi meydana getiren iş ve faaliyetler az veya çok birbirleri ile ilişkili olduğundan ve bazı hallerde bir faaliyette diğer birçok işler bitmeden başlamak mümkün olmadığından, projeyi meydana getiren iş ve faaliyetler sıralarına uygun yapıldığında bunların tümü bitmiş projeyi meydana getirir. Şebeke planlaması yapılırken; her bir faaliyetin ‘erken başlama zamanı’ yani bir faaliyetin başlayacağı birinci gün. “Erken bitirme zamanı” yani bir faaliyetin erken başlama zamanında başlaması halinde faaliyetin biteceği gün. “Geç başlama zamanı” yani bir faaliyetin projeyi geciktirmemek şartıyla başlayabileceği son gün. “Geç bitirme zamanı” yani bir faaliyeti geciktirmemek için bitirilmesi gereken son gün. “Toplam serbest zaman” yani bir faaliyetin toplam süresini artırmadan geciktirilebileceği süre (belli bir faaliyet için bu süre erken başlama zamanı ile geç başlama zamanı arasındaki fark) ve “Bağımsız serbest zaman” yani bir faaliyetin müteakip faaliyeti geciktirmeden geciktirilebileceği süre dikkate alınır. Bir projeyi tamamlamak için yapılan şebeke planlamasında serbest zamanları olmayan faaliyet zincirine “Kritik yol”, kritik yol üzerinde bulunan faaliyetlerin her birine de “Kritik faaliyet” denir. Kritik yol üzerinde bulunan faaliyetlerin yapım süreleri kısaltılmak suretiyle projenin tümünün tamamlanma süresi de kısaltılabilir. Kritik yol bulunmak suretiyle yapılan proje takibi ve kontrolu çalışmaları “Kritik yol metodu” (CPM) diye isimlendirilir. Bu şekilde yapılan planlama işlerine “Kritik yol planlaması” denilir. —> Kritik yol metodu. Program değerlendirme ve gözden geçirme tekniği. ŞEFFAF MİNERALLER, Absorpsiyon özelliği zayıf olan mineraller. ŞEFFAF OLMAYAN MİNERALLER, —> Opak mineraller. ŞELALE, Çağlayan. Yüksek bir yerden devamlı bir şekilde ve yerçekimi etkisi ile artan bir hızla düşen akarsu kütlesi. Diğer bir ifade ile akarsuyun az veya çok yüksek bir yerden dökülüp aktığı yer. ŞELİT, CaWO4 bileşiminde wolfram minerali (cevheri). Pegmatitik-pnömatolitik, kontakt-metazomatik, hidrotermal fazlarda teşekül eden şelit gri, sarı kahverengi, nadiren şeffaftır. Ultraviyole lambayla kolay tanınır. Yoğunluğu 6,08-6,12 ve sertliği 4,5-5’tir. Volframitten sonra en önemli —> Volfram mineralidir. ŞENAJ, —> Şenör. ŞENÖR, Topografik çalışmalarda arazide iki nokta arasını çelik metreyle ölçen kişi. Ölçme işine de şenaj denir. ŞERBETLEME KALIBI, Kuyu derinleştirme-de kuyunun daimi tahkimatı olarak beton, betonarme, tuğla vb malzeme ile inşa edilen iki —> Anonun birleştiği yerde kuyu çapında daha küçük çapta hazırlanarak kurulan arkası ince kumla hazırlanmış harçla doldurulup böylece iki anonun birbirine birleşmesini sağlamaya yarayan kalıp. Kuyu içindeki bu şerbetleme kalıbı sökülüp beton piriz yaptıktan sonra kalıp çapı küçüklüğünden dolayı kuyu içindeki fazlalık kısım martopikörle traş edilir. ŞEV, 1) Açık işletmede, iki basamak arasındaki eğik yüzey. 2) Ayna. ŞEV AÇISI, Açık işletmelerdeki basamaklarda kazı yapılan alnın (alın düzleminin) yatay düzlemle yaptığı dar açı. 2) Basamak (graden) meyil açısı.—> Genel meyil açısı, Genel eğim açısı. Şev açıları Türkiye’de açık işletmelerde genellikle; Toprak döküm sahalarında, 30-35°; örtü kazı kademelerinde, 65-75°; Örtü kazı kademelerinde, 70-80°; Açık ocak genel şev açısı, 35-45° olarak uygulanmaktadır. ŞEV DURAYSIZLIĞI, Şevin kayma durumu. Duraysızlık kendini değişik şekillerde belli eder. Bunların başlıcaları; blok düşmesi, rotasyonel kayma, düzlemsel kayma ve blok kaymadır. —> Şekil. ŞEV EMNİYET KATSAYISI, Kaymaya karşı koyan toplam kuvvetlerin, kaymayı teşvik eden toplam kuvvetlere oranı. Bu oran gerilim çatlağındaki su seviyesinin değişimine aşırı derecede duyarlıdır. —> Şekil. H= Blok yüksekliği, B= Şev gerisindeki çatlağın şev tepesine olan uzaklığı, Zw= Gerilim çatlağındaki su derinliği. B/H oranı azaldıkça, blok ağırlığı da azalacağından şevin emniyet katsayısı küçülür. ŞEV KAZIĞI, Doğal zeminin, açılmakta olan yol, kanal ve benzeri kazılara ait şevlerle kesişmesi gereken noktaların belirlenmesinde kullanılan ahşap kazık. Projede öngörülen yarma veya dolgu kesitinin gerçekleşebilmesi için kazı işlemine şev kazıkları boyunca devam edilir. ŞEV STABİLİTESİ, Duraylılık. Şevin kendini kontrol etmesi. Kaymaya karşı koyan toplam kuvvetlerin, kaymayı teşvik eden toplam kuvvetlere eşit veya daha fazla olması durumu. Şev stabilitesi, malzemenin sürtünme açısı, kohezyon dayanımı ve birim ağırlığı esasına dayanır. Şev stabilitesine etki eden üç ana faktör vardır. Bunlar; jeolojik yapısal özellikler, suyun etkisi ve malzeme özellikleridir. (Şev stabilitesinin karşıtı için —> Şev duraysızlığı.) ŞEVDE MAKASLAMA GERİLMESİ, Şevde makaslama dayanımı. Şev dayanım analizleri, sürtünme açısı, kohezyon dayanımı, malzemenin birim ağırlığı esasına göre yapılır. Sürtünme açısı ve kohezyon dayanımı, makaslama gerilmesi ve normal gerilme ile açıklanır. —> Şekil. Makaslama dayanımına etki eden hususlar; patlayıcı madde kullanılması, çatlak ve boşluk sularının basıncı, nem oranının değişmesi, ayrışmanın hızlanması, örtü malzemesinin akmaya başlamasıdır. ŞEYTAN, Varagel veya vinç üzerinde, taşıma sırasında halat kopması veya kancadan kurtulma sonucunda aşağı kaçan arabayı raydan çıkarıp devirmeye yarayan, yukarı çıkmakta olan arabanın arkasına takılan ucu koçboynuzu ve diğer ucu çatallı olup yerde sürüklenen demir. ŞEYTAN BAĞI, —> Muvakkat tahkimat. ŞEYTIR (SHATTER) TESTİ, Briket, kömür veya kokun ince tabaka halinde 1.8 m yüksekten çelik bir plâka üzerine bırakıldığı zaman, kırılmaya karşı göstereceği direncin ölçülmesi . Sonuç, elek üstünün tartımlarla veya izlenimlerle ifade edilir. ŞORAN (SHORAN) METODU, Uçakla impuls gönderilmek suretiyle kullanılan elektronik uzunluk ölçme yöntemi. Daha çok denizaşırı uzaklıkların (1000km ye kadar) ölçülmesinde kullanılır. —> İmpuls yöntemi. ŞILAM, 1) Toz halindeki (0-0,5mm boyutlu) cevher veya kömürün su ile karışmış şekli. 2) Bulamaç. 3) Çamur . ŞİDDETLİ PATLAYICI MADDELER, Yandıkları zaman çabucak (ani olarak) gaz haline geçen ve bu esnada iticilik, kırıcılık, kesicilik özelliği gösteren patlayıcı maddeler. —> Patlayıcı madde. ŞİFERTON, 1) Refrakter killerin ileri derecede diyajenezi sonucunda oluşan plastik özelliğini yitirmiş, ateşe dayanıklı kil. Bileşiminde alüminyum Al2O3, silisyum dioksit SiO2, demir oksit Fe2O3, organik malzeme, eser miktarda CaO, MgO ve zirkon içerir. 2) Ateşe dayanıklı (mukavim) tuğla toprağı. ŞİLEZYA TİPİ AĞAÇ BAĞ, Yan direkleri dik, nadiren meyilli olan ağaç bağ türü. ŞİLİ GÜHERÇİLESİ, 1) NaNO3. 2) Guano. ŞİST, 1) İnce, paralel, tabakamsı yapısından dolayı yaprak şeklinde kolayca birbirinden ayrılabilen plâkalardan oluşan kristalin kayaç. Şistler, genellikle makaslama kuvveti ve basınç altında yeniden kristalize olmuş sekunder kayaçlardır. Kömür damarı içinde veya ara kesmede bulunan taşlı kısımlar da genel olarak şistli kısımlar şeklinde de ifade edilir. Şistler, ayrıca ihtiva ettikleri kömür oluşumlarına (miktarına) göre “ kömürlü şist” veya “ şistli kömür (bitümlü şist) “ olarak adlandırılır. 2) Yaprak taş. —> Ara kesme, Killi şist, Kesme. ŞİSTLEME, Taş tozu serpme işlemi. ŞİSTLEŞME, 1) Tabiatta mevcut formasyon-ların tektonik ve metamorfizma gibi, sonradan zuhur eden ikincil etkenlerle, tabakalaşmaya benzer, birbirlerine paralel tabakalar şeklindeki görünümü. Tabaka istikametine açılı bir şekilde oluşan şistleşmeye transversal şistleşme denir. 2) Taş tozu serpme işlemi. ŞİSTLİ KÖMÜR, —> Şist. ŞİŞLEME, 1) Cevher damarlarını delip geçen lağım. 2) Şişleme lağım. 3) Kelebe veya iç kuyularda malzeme akışının durması halinde yapılan işlem. ŞİŞME, Bir damarın kalınlığının arttığı kısım. ŞİŞME ANALİZİ , Kilin bünyesine fiziksel su alması ve kristal yapının genişlemesini belirleyen analizler. Bunun için standart bir deney yöntemi bulunmamakla beraber, aynı koşullar altında yapılan testler sonucu tesbit edilen şişme oranlarının birbiriyle kıyaslanması sonunda bir değerlendirme yapılır. Ancak, ilaç endüstrisi şartnamelerinde şişme olayına açıklık getiren yöntem belirlenmiştir. ŞLAM, 1) Toz halindeki cevher veya kömürün su ile karışmış şekli. 2) Bulamaç. 3) Çamur. ŞLAM TULUMBASI, Zenginleştirme tesislerinde vb. yerlerde —> Şlamnaklinde kullanılan özel tulumba. ŞÖVELMAN, 1) Yeryüzünde maden kuyusu üzerine kurulu bir çelik konstrüksiyon veya betonarme olarak inşa edilen ve kafes halatını yönlendiren moletleri havi ihraç tesisi ünitesi. Bazı hallerde ihraç vinci de şövelmanın içine monte edilir. 2) İhraç kulesi. 3) Kule. |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
T
TABAKA, 1) Genellikle sedimanter olarak teşekkül etmiş, düzlem şeklinde uzanımı kalınlığına göre çok fazla olan kayaç, kömür veya cevher yatağı. Bir tabakayı diğer tabakalardan ayıran düzleme “Tabaka düzlemi” , birbiri üzerinde oluşmuş birkaç tabakaya “ Tabaka serisi” denir. Tabakalar, meyillerine (yatay, eğik, dik) ve tektonik (normal, kıvrımlı)yapıya göre tasnif edilirler. Diğer bir tasnife göre 0-20° düz, 20-40° az yatımlı, 40-60° yatımlı, 60-90° dik yatımlı olarak tanımlanır. Aynı tanım damar yatımları (meyilleri) için de kullanılır. 2) Katman. TABAKA DOĞRULTUSU, Tabaka yatımına dik olan doğrultu. —> İstikamet. TABAKA DÜZLEMİ, —> Tabaka. TABAKA İSTİKAMETİ, —> İstikamet. TABAKA SERİSİ, —> Tabaka. TABAKALAŞMA DÜZLEMİ, Sediman kayaçları yataklara veya katmanlara ayıran süreksizlik düzlemi. —> Tabaka. TABAN, Maden ocağı içerisinde açılan boşlukların altındaki yatay veya eğimli olabilen ayırım düzlemi (galeri tabanı). 2) Tabaka halindeki maden yatakları düşünüldüğünde madenin alt sınırını teşkil eden yüzey (damar tabanı). 3) Bir ayağın alt veya üst yolu (taban yolu).—> Taban galerileri. TABAN TAKOZU, Taban yastığı. Taban basıncını direğe ileten takoz. Direğin zemine batmasını önlemek, iyi yük almasını ve iyi çalışmasını sağlamak amacı ile kullanılır. TABAN YOLU YÜKLEME YERİ, Ayakta üretilen kömürün, alt taban yolunda ocak arabalarına yüklendiği yer. Yükleme, ayağın mekanize durumuna göre, zincirli konveyör veya panzer ile direkt banda da yapılabilir. —> Şekil. TABANCA, —> Martoperforatör. Martopikör. TABANCI, Ayak alt ve üst yolları olan tabanları süren (açan) işçi. TABANCI EKİBİ, Taban yollarının sürülmesinde çalışan işçilerin tümü. Tabancı ekibinde çalışan işçiler tabancı ustası, tabancı yedeği ve taban işçisi diye sınıflandırılırlar. TABANCI USTASI, —> Tabancı ekibi. TABANCI YEDEĞİ, —> Tabancı ekibi. TABAN FIRÇASI, —> Fırça vurmak. TABAN KABARMASI, Arazi tazyiği veya galerinin kestiği killi tabakaların su etkisi ile plastik hale gelip galerinin tabanında yükselmesi. —> Kabarma. TABAN KALKERİ, Maden ihtiva eden formasyonların altında bulunabilen ve madenin devam etmediği hakkında kesin bilgi veren kayaç. TABAN KILAVUZU, —> Kılavuz. TABAN KONGLOMERASI, 1) Aşınma etkisi ile girintili ve çıkıntılı olan diskordans düzlemi üzerine eski teşekkül etmiş tabakalardan kopan yuvarlak veya köşeli çakılların yığılımından meydana gelen ve yeni tabakalaşmanın tabanını teşkil eden konglomera. 2) Kaide konglomerası. TABAN LAĞIMI, —> Kılavuz. Taban-tavan galerileri. TABAN SÜRMEK, Damarda istikamet boyunca tavan veya tabanı veya hem tavan ve hem de tabanı keserek yapılan taban yolu ilerlemesi (galeri açma). TABAN TAŞI, 1) Damarın tabanını teşkil eden kayaç. 2) Belli bir madeni içeren formasyonun altında bulunan kayaçlar. TABAN-TAVAN GALERİLERİ, Maden yataklarında işletme metodunu uygulamak, üretim yerinde ulaşım, havalandırma ve nakliyatı sağlamak için damar istikametinde damar tabanını (tavanını) takip ederek sürülen galeriler. Bunlar damar istikametinde ve damar içinde sürülürse —> Kılavuz adını alır. Damara paralel olarak tavan taşı veya taban taşı içinde sürülen galerilere de taban veya tavan lağımı denir. TABAN YOLU, Ayağın dibinde veya başında damar kalınlığına göre damarın taban veya tavan taşını takiben veya damarın taban ve tavan taşlarını keserek sürülen yatay galeri. TABİİ HAVALANDIRMA, —>Havalandır-ma, Doğal havalandırma. TABİİ VANTİLASYON, —> Tabii havalan-dırma. Doğal havalandırma. TABLA TEKTONİĞİ, —> Plaka tektoniği. TAHKİMAT, 1) Maden ocağını teşkil eden galeri, kuyu ve üretim yerlerini mal ve can emniyeti bakımından çalışılabilinir duruma sokmak ve çalışılabilir durumda tutmak için yerine göre ağaç, demir ve beton kullanılarak yapılan takviye. 2) İksa. 3) Destek düzeni. TAHKİMAT LAMASI, —> Bağlantı pabucu. TAHKİMATLI AYAK İŞLETME METODU, Maden yatağının şekli, büyüklüğü, tipi ve örtü tabakası ile yan kayaçların karakteri ve madenin ekonomik işletilmesi vb. hususlar dikkate alınarak çeşitli tahkimat kullanılmak suretiyle üretim yapma sistemi. Bu metot tabii tahkimatlı ve sun’i tahkimatlı olarak iki gruba ayrılabilir. Tabii tahkimatlı işletme metotları olarak topuklu mağara, damarda gerileme, muntazam topuk bırakılan oda ve topuk metodu, sun’i tahkimatlılar da kabak direk, domuz damı, beton ayak gibi vasıtalarla tahkim edilen eğik veya dik dilimli işletme metotları, küp kasalı, ufki dilimli ters V veya piramit, dik aynalı ve başaşağı işletme metotları şeklinde bir ayrıma tabi tutulabilir. TAHKİMAT MALZEMESİ ZAYİATI, Özellikle ayaklarda olmak üzere, yerleştirme sırasında bozulan veya göçükte kaldığı için kurtarılamayan tahkimat malzemesi. TAHKİMAT MUKAVEMETİ, Tek maden direği veya tahkimat ünitesinin kilonewton/m2 olarak taşıyabileceği azami tavan yükü. TAHKİMAT RANDIMANI, Uzun ayak işletme metodunda, bir işçinin bir vardiyada yaptığı tavan tahkimatı ile emniyete aldığı tavanın, metrekare olarak ifadesi. TAHKİMAT TAKVİYESİ, Galerilerde yapılmış bağların tavan ve yan basınçlara karşı bir set hâlinde karşı koymalarını sağlamak, alına yakın bağların ateşlemelerde deforme olmalarını veya devrilmelerini önlemek için boyundurukların veya yan direklerin, galeri istikametinde yerleştirilen kiriş şeklindeki direk veya profil demirleri ile takviyesi. Ayrıca; yeraltında kuyu ve yol tahkimatlarının üst ve yan basınçlara karşı direncini arttırmak amacı ile ilâve bağlarla desteklenmesi. Arına yakın mevcut bağların, ateşlemelerde hasar görerek devrilmelerini önlemek için boyundururk veya yan direklerin kiriş şeklindeki direk (Fırça) veya profil demirlerle takviyesi. TAHKİMAT YOĞUNLUĞU, Münferit direk veya yürüyen tahkimat kullanılacak ayaklarda 1 m2’lik tavan alanının tutulması için yerleştirilen direk veya yürüyen tahkimat sayısı. Bu sayı, tahkimat nizamına ve işletme tertibine bağlıdır. İşletme tertibinde en az ve en çok tahkimat yoğunluğu belirtilir. TAHLİSİYE, 1) Kurtarma. 2) Can kurtarma. Kurtarma işlerinde görevli kimselere de tahlisiyeci, tahlisiye cihazları ile tahlisiye ekiplerinin hazır bulunduğu yere tahlisiye istasyonu, herhangi bir gereksinimde kullanılmak üzere tahlisiye cihazları ile donatılmış arabaya da tahlisiye (kurtarma) arabası denir. TAHLİSİYE ARABASI, —> Tahlisiye. TAHLİSİYE CİHAZI, Tahlisiyecinin kurtarma çalışmaları sırasında; dışarıdaki havayla solunum irtibatı olmadan 2, 4, 5 veya 7 saate kadar teneffüs edebilmesini sağlayabilecek şekilde içinde yüksek tazyikli oksijen tüpü, alkalipatron ve sun’i ciğer bulunan 16,5-18 kg ağırlığında kurtarma cihazı. Bu cihazda bulunan oksijen tüpü teneffüs için gerekli oksijeni verir, alkalipatron teneffüs edilmiş oksijen içindeki karbon dioksidi alıp geri kalanı sun’i ciğer vasıtası ile nefes alma devresine tekrar vermeye yarar. TAHLİSİYE İSTASYONU, Maden ocakların-da meydana gelebilecek yangın, infilak vb. ocak kazalarında en kısa zamanda gerekli müdahaleyi yapmak üzere görevlendirilmiş ekiplerin bulunduğu ve hazır kurtarma cihazları ile teçhiz edilmiş yer. TAHLİSİYECİ İŞARETLERİ, Tahlisiye-cilerin tahkikat ve kurtarma ameliyelerinde kullandıkları çeşitli darbe hareketleriyle verdikleri sesli veya ışıklı sinyaller. Karşıdan aynı işaretin tekrarı (evet) anlamına gelir. 1. Dur! 1. Durdum! 2. İleri! 3. Geri! 2+2. İmdat. (aralıklı) 5. Her şey yolunda mı? 5. Her şey yolunda 1+2. Yardım lazım mı? 1+2. Yardım lazım! TAHLİSİYE TAKIMI, Sondaj kuyularında arızaya uğrayan sondaj takımlarının kurtarılma-sına yarayan özel teçhizat. TAHMİL-TAHLİYE, Yükleme-boşaltma. TAHMİNİ MÜMKÜN REZERV, Maden arama çalışmaları ancak münferit noktalara inhisar eden, cevher kalitesi hakkında bilgilerle belirli numunelere dayanan, detay jeolojik ve metalojenik haritalarla cevherleşme uzantısı ve tekrarlanma ihtimalleri ortaya konmuş olan, emniyetli jeofizik endikasyonlar veya jeoşimik verilerle cevherleşmenin mümkün görülerek hesaplandığı rezerv sınıfı. TAHNİT, Çürümeye karşı korumak için maden direklerine ilaç emdirilmesi. TAKADDÜM HAKKI, Maden hakkı için ilk müracaat edene tanınan öncelik. TAKE, Kafeslerin kuyu ağzında veya kuyu dibinde salınım yapmadan kafes tabanındaki rayın demiryolundaki ray hizasında durmasını sağlayan ve kafesin yükünü almaya yarayan mekanizma. Son zamanlarda takelerin yerini daha uyum sağlaması kolay olan geçiş köprüsü almıştır. TAKOMETRE, 1) Optik yöntemle uzaklık ve yükseklik farkları ile düşey ve yatay açıların ölçümünde kullanılan teodolit. Âletin yapısında mevcut stadimetre çizgileri ile gözlem noktasında dik olarak tutulan mira üzerinde okunan değerlerden, âlet noktası ile gözlem noktası arasındaki eğik uzunluk ve düşey açının da okunması ile yatay mesafe ve kot farkı bulunur. 2) Çabuk ölçer. Arazide yatay mesafe ile kot farkını direkt ölçebilen takeometreler mevcuttur. TAKIM , 1) Kırmak, delmek, kesmek, ezmek, aşındırmak, parçalamak gibi cisimlerin yalnız mukavemetini yenmekle mihaniki bir iş gören ; kaldırmak, yükseltmek gibi mukavemetini yenmekte insan gücünün verimini arttıran yahut sadece adele kuvvetinin belirli bir noktaya veya alana teksif veya belirli bir yöne tesir ettirilmesini sağlamak hususunda el ve parmakların devamı hizmetini görerek bunların görevini tamamlayan fakat, makinalarda olduğu gibi ayrı ayrı görevleri olan birden çok parçalarla yardımcı organlardan müteşekkil bulunmayan basit seyyar araçlar. 2) Bir amacı ve işlevi gerçekleştirmek için oluşturulan insan grubu. TAKIM DİZİSİ, Sondajda delme ameliyesini gerçekleştiren, matkaptan su başlığına kadar sıralanmış portkron, karotiyer, karotiyer başlığı, ağırlık tijleri, normal tijler, manşonlar, redüksiyonlar ve su başlığının meydana getirdiği dizi. TAKIM KOPMASI, Aşırı dönme momenti, imalat hatası, malzeme yorulması, aşırı çekme vb. sebeplerle kuyuda bulunan sondaj takımlarının en zayıf noktadan kopması olayı. TAKIM SIKIŞMASI, Kuyu cidarının göçmesi veya çamur özelliğinin bozulması sonucu askıda bulunan kırıntıların takım etrafında çökelmesi veya pompaj yetersizliği sebebiyle takım dizisinin kuyuda döndürelemez ve vinçle yukarı çekilemez duruma gelmesi. TAKİLİT, Bazaltik bileşimde genç volkanik cam. TAKLAMA, Birbirine karşı sürülen iki galeri birbirine yaklaştığı zaman yakınlığı ve istikameti kontrol bakımından kazma küpüsü veya tokmak vurmak suretiyle yapılan işaretleşme. TAKOZ, 1) Vinçlerde fren mekanizmasında sürtünmeyi sağlayan ağaç, fiber, vb. malzemeden yapılmış parça. 2) Galeri veya ayak tahkimatında direkbaşı ile tavan arasına yatay olarak konulan ve tavandan gelen basıncı yani tavan yükünü direğe ileten ve böylece esneklik sağlayan direk parçası. 3) Ayak ve galerilerde tabandan gelen basıncı direğe ileten direk parçası. TAKSİR, Maden ruhsat sahası alalarının maden yasasına göre küçültülmesi. TAKVİYELİ PORTKRON, —> Portkron. TALAŞ, Testere ile biçilen ya da rende, törpü, matkap, torna, planya gibi iş tezgahlarında işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar. TALİ HAVALANDIRMA, 1) Kapalı işlet-mede ana havalandırma şebekesi dışında kalan yani normal havalandırmanın ulaşamadığı galeri, kuyu, lağım vb. yerlerin ana havalandırma ile irtibatlı olarak temiz hava tarafına kurulan ek havalandırma düzenleri ile havalandırılması. 2) İkincil havalandırma. Bu tür havalandırmada tali vantilatör (ikincil vantilatör) kullanılır. 3) Cebri havalandırma. —> Fiskete. TALİ (ARA) KATLI AYAK İŞLETME METODU, Meyli 50½’den az olmayan hem madeni hem de taban ve tavanı sağlam, kalınlığı 15 m’ye kadar olan damarda, evvela damar içinde 60-70 m dik mesafeli ana nakliye galerileri sürüp bu galerileri damar boyunca 100 m aralıkları olan kelebelerle birleştirdikten sonra 100x75 m boyutundaki blok, ana galerilere paralel 5-10 m aralıklarla tali etajlara ayrıldıktan, taban galerisi ile ilk tali etaj arası da 15’er m aralıkla yapılan istihsal bürleri tamamlanıp üst kısmı huni haline getirildikten sonra tali galerilerin içinde yelpaze şeklinde lağım delikleri delip ateşleme yapmak suretiyle kazılan cevherin gravite ile bürlere inmesi esasına dayanan tahkimatsız işletme metodu. Bu usul, kalınlığı 15 m’den fazla olan damarlarda, ana nakliye galerileri rekup şeklinde sürülerek damar kalınlığı boyunca uygulanır. Aynı usül, panolar arasında topuk bırakmak suretiyle “tali katlı topuklu işletme metodu” olarak da yürütülebilir. Boşluklar sonra ramble edilebilir. TALİ KATLI TOPUKLU AYAK İŞLETME METODU, —> Tali (ara) katlı ayak işletme metodu. TALİ PERVANE, Ocaklarda ana havalandırma vantilatörüyle sağlanan hava akımı ile havalandırılması yapılamayan çalışma yerlerinin havalandırılması için kullanılan ikinci derece vantilatör. 2) —> Tali vantilatör. Tali havalandırma. TALİ VANTİLATÖR, Ana havalandırma şebekesi ile havalandırılamayan tali yerlerin cebri havalandırılmasında, basınç elde etmek amacıyla emici, veya üfleyici olarak kullanılan, elektrik veya basınçlı hava ile çalıştırılabilen yardımcı vantilatör. Bunlar tek veya çok kademeli olabilir; ihtiyaca göre seri veya paralel olarak çalıştırılabilir. —> Tali havalandırma. TALK, Kimyasal formülü 3MgO. 4SİO2. H2O olan, kaygan (yağlı, sabun hissi verir) beyaz-yeşil-gri renklerde, (toz halindeyken beyaz) tırnakla kolayca çizilebilen bir mineral. Talk, ateşe dayanıklı, ısı ve elektrik iletkenliği zayıf, yüksek sıcaklıkta sertleşir, katılaşır ve asitlerde bozulmaz. Bu özellikleri ile endüstride yaygın bir kullanma alanı sağlamıştır. Ticari talklar saf veya içinde aynı parajenezde oluşan, kalsit, dolomit, kuvars, serpantin, magnetit, manyezit, klorit, tremolit, antrofillit veya krizotil bulunabilir. Lifli talkların “ Lif “ olarak ifade edilmesi, içindeki asbestiform minerallerinden ileri gelir. Seramik sanayiinde talk ve profilit ayrı ayrı veya birlikte kullanılır. Talkın seramik sanayiinde kullanılabilmesi için homojen bir kimyasal yapıya ve pişme esnasında sabit bir küçülmeyi haiz olması gerekir ve ayrıca pişme rengi, tane iriliği ve dağılımı da önem arzeder. Boya sanayiinde yüksek tenörlü talk tercih edilir ve beyaz renkte olması, tane şekli, dağılımı ve yağ emme özelliği önem arzeder. Dolgu sanayiinde genellikle düşük kaliteli talk kullanılır ve talkların yağ emme özelliği, renk, tane şekli, boyu ve dağılımı önem arzeder. 200 mesh ve daha ince (-5 mikron maksimum) tane büyüklükleri arasında geniş bir talep ve kullanma alanı vardır. Talkın kullanılışında gözönüne alınan özellikleri, yumuşaklığı, pürüzsüz oluşu, rengi, parlaklığı, yüksek kayganlık özelliği, rutubet içeriği, düşük oranda yağ emme özelliği, kimyasal etkinliği, erime noktası, düşük elektrik iletkenliği, yüksek dielektrik mukavemeti ve yüksek termal iletkenliğidir. Talkın en önemli kullanım alanları, yukarıda sayılanların yanısıra çatı mâlzemesi, haşerelere karşı, lastik sanayii, plastik sanayii, kâğıt imâli, kozmetik ve ilaç sanayii, otomativ, cilâ, mürekkep ve filtre imâli alanlarıdır. TAM ANALİZ, 1) Bir parti veya yığından alınan kömür numunesinde serbest rutubet, bünye rutubeti, alt ısı değeri, kül oranı, uçucu madde oranı ve sabit karbon oranı tayinlerinin yapılması. 2) Bir bulamaç içindeki bütün aniyon ve katiyonların saptanması. TAM BLOK ÇALIŞMA YÖNTEMİ, Döner kepçeli kazıcının, örtükazı veya kömür dilimi içinde çalışması. —> Şekil, Blok çalışma yöntemi, Yarı blok çalışma yöntemi. TAMBUR, 1) İçi boş silindir. 2) Tromel. TAMBUR DEĞİRMEN, İçi boş silindirik değirmen. Bazılarının giriş ve çıkış tarafları kesik koni şeklinde olabilir. Tambur içi aşınmaya dayanıklı bir malzeme ile zırhlanabilir. TAMBUR FİLTRE, 1) Tekne şeklindeki hazneye gelen şlamda bulunan sıvının dönen silindir şeklirdeki düzen vasıtasıyla emilmesi suretiyle, dış yüzeyine katı maddelerin yapışması ve sonra bunun üflenerek ve sıyrılarak alınması prensibi ile çalışan cihaz. TAMBURLU KESİCİ, 1) Ayak zincirli konveyör üzerinde hareket ederek üzerinde kesici dişleri bulunan tek veya çift tamburun döndürülmesi suretiyle madeni kesip zincirli konveyörün üzerine aktaran mekanizasyon aracı. Tamburlu kesici, tambur çapı ve damar kalınlığına göre tam-veya kısmi kesme yaparak kazı yapabilir. 2) Kesici kazı makinesi. TAM DOLGU, —> Ramble. TAMİR , Onarma, onarım, herhangi bir kıymet biriminde oluşmuş aşınma, bozulma, eskime ve çürümelerin giderilmesi ve birimin eski haline getirilmesi için yapılan işler. Yeraltı işletmelerinde kırılan veya bozulan tahkimatın değiştirilmesi olayı. Bu onarımı yapmak için çalışan kişilere de tamirci denir.—> Tarama . TAMİRCİ, Yeraltı işletmelerinde bozuk bağları değiştiren usta. TAMİRCİ EKİBİ, Yeraltı işletmelerinde bozulan tahkimatı tamir etmek için genellikle bir tamirci ustası ve bir yardımcı işçiden ibaret ekip. TAM MEKANİZE AYAK, —> Alın mekanizasyonu. —> Mekanizasyon. Mekanize ayak. TAM NUMUNE, Sondaj çalışmalarında planlı bir şekilde ve muntazaman her derinlikte alınan numune. —> Parça numune. TAMANO BAKIR FLAŞ İZABE YÖNTEMİ, Bakır izabesi için geliştirilmiş ve —> Flaş ergitme yöntemini esas alan pirometalurjik prensiplere dayanan yöntem. Tamano bakır flaş izabe fırınının, Outokumpu fırınından farkı, “ settler” (dinlendirme-yerleşme) kısmında curufa daldırılmış elektrotların bulunmasıdır. Böylece curuftaki bakır miktarı azami ölçüde düşürülebilmektedir, (% 0,5 Cu civarında). Bu şekilde curuf flotasyonunun yükü azaltılmaktadır. Ayrıca fırının yanma kulesi kısaltılarak, kulede ısı kayıpları azaltılmakta ve böylece yakıt tasarrufu sağlanmaktadır. Tamano flaş izabe fırını, otokumpu fırınının daha geliştrilmiş bir şekli olmakla beraber, elde edilen mat ayrı bir konverterde işlem gördüğü için sürekli bakır izabe prosesi olarak kabul edilmemektedir. TAMPONLU GALVANOPLASTİ, Üzeri bir fırça, bir sünger veya elektrolit soğuran bir cisimle çevrili anodun, işlem sırasında, katot yüzeyi üzerinde yer değiştirdiği —> Galvanoplasti. TANDEM ARABA ÇEKİCİSİ, Tumba mahallinde kurulan ve ocak arabasını otomatik olarak çekebilen düzen. Arabaları millerinden kavramaya yarayan iki adet çekici pimi bulunan çift zincir, baş taraftaki bir makina ile hareket ettirilir. Pimlerden biri arabayı çekerken, diğeri çekilen arabanın altından kayarak bir sonraki arabayı milinden kavrar. —> Şekil. TANE BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE TASNİF, —> Klasifikatör, Boyutuna göre ayırma. TAPA, 1) Lağım deliklerinin patlayıcı madde ve sıkılama çamuru doldurularak sıkılanmasında kullanılan sopa. 2) Sıkılama çubuğu. 3) Tıkaç. 4) Sondaj borusu çimentolamasında, boru içinde yollanan ve iki parçadan müteşekkil, çimentonun halka boşluğa geçmesini mümkün kılan fakat geri bırakmayan özel sondaj takımı. —> Çimentolama TAP ETMEK, Bakır işletmeciliğinde; mat veya cürufun cidardaki bir delikten dışarı alınması. TARAK, Mermer işletmeciliğinde kullanılan, ucu dişli —> Kalem. TARAK DUBASI, —> Tarak Gemisi. TARAK GEMİSİ (TARAK DUBASI), Sualtı kazılarında kullanılan büyük yüzer aygıt. Sualtı kazıları, a) Kanal, akarsu ve liman yataklarının açılması ve derinleştirilmesi, b) Alçak kara parçalarının doldurularak yükseltilmesi için dolgu malzemesi ve inşaat kumu çıkarılması, ayrıca akaçlama (su toplama, drenaj) ve kanalizasyon sistemlarinin geliştirilmesi, c) Baraj, sedde, akarsu ve deniz kıyılarını denetim altına alan başka yapıların kurulması, d) Madencilikte ticari değer taşıyan sualtı çökellerinin sığ ve derin deniz madenciliği ile çıkarılması, e) Deniz canlılarının çıkarılması, amaçlarına yönelik olarak yapılır. Tarak dubaları mekanik ve hidrolik dubalar olarak başlıca iki sınıfa ayrılır. Her iki sınıfta pek çok özel tarak dubası tipi olduğu gibi, her iki etkiden yararlanarak çalışan kombine dubalar da geliştirilmiştir. Tarak dubaları değişik türden çökelleri ve deniz dibi plaser maden yataklarını veya okyanus diplerinde teşekkül eden mangan yumruları vb. oluşumları kazıyabilecek biçimde tasarlanmış olmakla birlikte, limanlarda deniz derinliğini koruyabilmek için hafriyatı yapılan asıl mâlzemeler kum ve çamurdur. Kepçeli tarak dubası temel olarak bir mavnaya yerleştirilmiş bir sualtı ekskavatörüdür. Başlıca farkı; kepçe, kepçe kolu ve kepçe kolunu yöneten vinç kolu tasarımlarının ve kepçenin kazı mekanizmasının daha değişik olması ve donanımın geniş bir yay çizerek çaşılabilecek şekilde mavnaya yerleştirilmiş bulunmasıdır. Kapma kepçeli (klemşel) tarak dubalarının kepçesi, birbirine mafsallanmış taraklı iki çeneden oluşan bir kova biçimindedir. Kova esnek tel halatların yardımıyla dibe daldırılır, çeneler kapatılır ve kepçe yukarı çekilir. Kepçeli tarak dubaları daha derinlerde de kazı yapabilir. Kovalı tarak dubaları ise, kesintisiz bir zincir biçiminde yerleştirilmiş ve ayarlanabilir bir kolun çevresinde dönen kovalardan yararlanılarak su dibindeki malzemeyi kazarak dubaya veya mavnaya çıkarır ve getirdiği malzemeyi burada boşaltarak dibe doğru iner. Skreyper ya da dreglayn olarak da adlandırılan çekme kepçeli tarak dubalarında, vinç kolunun ucunda kablolarla denetlenen kova, zemini sıyırarak tarar. Hidrolik tarak dubalarında ise, merkezkaç (santrifüj) pompalardan (tulumbalardan) yararlanılır. Pompa karterindeki pervane merkezkaç etkisiyle katı, sıvı ve gaz karışımını dışarı püskürtür. Tarak dubalarında yukarı çıkarılan malzeme sahile taşınacaksa önce mavnaya aktarılır oradan da borular yardımı ile kıyıya atık yerine veya zenginleştirme tesisine gönderilir. Eğer su tabanından çıkarılan malzeme açık denize atılacaksa tarak dubasından altı açılabilen ve römorkör vasıtasıyla çekilen mavnalara veya kendinden hareketli (zatül hareke)çamur klapelerine aktarılır. Böylece çamur, taban açılarak denize boşaltılır. TARAKLI, 1) Mermer işletmeciliğinde taşların imalâttaki yerinde görünen yüzlerin tarakla işlenmiş hâli olup, taşların tarakla işlenmesine taraklama denir. 2) Kalemli. TARAKLI DUBA, —> Dreç ameliyesi. TARAKLI RAMBLE, —> Kısmi ramble. TARAKLAMA, Mermer işletmeciliğinde, taşların tarakla işlenmesi. TARAMA, 1) Tavan, yan veya taban basıncı sonucunda, daralan galerileri eski boyutlarına getirebilmek için veya herhangi bir galerinin boyutlarını büyütmek için yapılan genişletme işlemi. 2) Sondaj kuyularının kalibrasyonunu sağlamak için kuyu cıdarının özel matkapla (tarama matkabı, rimer) genişletilmesi ve temizlenmesi işlemi. TARAMACI EKİBİ, 1) Ocaklarda arazi tazyikleri ve kabarma suretiyle daralmış galeri ve tabanları genişletmek için teşkil edilen ekip. Taramacı ekibi; tarama ustası, taramacı yedeği ve yeterli sayıda tarama işçisinden oluşur. 2) Taramacı. TARAMA DELİĞİ, 1) Galeride orta deliklerin çevresinde bir veya birkaç sıra olarak delinmiş ve orta deliklerin ateşlenmesinden sonra sıra ile ateşlenen lağım delikleri. Gecikmeli kapsül kullanıldığı takdirde deliklerin ateşleme sırasına uygun kapsül kullanılır. 2) Yardımcı delik. TARAYICI MATKAP, 1) Daha önce açılmış bir sondaj kuyusunun çapını genişletmek için kullanılan genişletme matkabı. 2) Rimer. TASFİYE, —> Rafinasyon. TASFİYE DÖKME DEMİRİ, Çelik elde etmek üzere tasfiye edilmesi gereken beyaz —> Dökme demir. TASLAK, Mermer işletmeciliğinde, istenilen şekli verecek şablonlardan 1-5 cm paylı (toleranslı) olarak kabaca işlenmiş taş tomruklar. TASMAN, 1) Madencilik faaliyetleri sebebiyle yeraltında oluşan boşluklardan dolayı, üst formasyonların oturması sonucu yeryüzünde meydana gelen çöküntü. Bu çöküntünün tesir sahası üzerinde bulunan yapılarda hasarlar meydana gelebilir. Bina, kanal, karayolu ve demiryollarında kendini belli eden bu tür hasarlara tasman zararı denir. 2) İnhidam. Yeryüzünde bulunan nokta tasman tesiri ile helisodial bir şekilde yer değiştirir. Bu noktanın yatay hareketine deplasman, düşey hareketine de çökme denir. —> Tasman hesabı. TASMANDA BASINÇ, —> Tasmanda tesir açısı. Kırılma açısı. TASMANDA ÇÖKME, —> Tasman. Tasman hesabı. TASMANDA ÇÖKME FAKTÖRÜ, Tasman nedeniyle meydana gelecek çökmeyi hesaplamak için işletme yöntemine göre alınan faktör. Bu faktör 0,1-0,95 arasında değişir; genellikle hidrolik rambleli işletme yöntemi uygulanan yerlerde 0,1-0,3 kuru rambleli işletme yöntemi uygulanan yerlerde 0,5-0,6 olarak alınır. —> Tasman hesabı. TASMANDA ÇÖKME MİKTARI, Yeryü-zünde meydana gelen çökmenin derinliği. —> Tasmanda tesir açısı, Tasmanda zaman faktörü, Tasmanda çökme faktörü. S= e.m.a.z eşitliği ile hesaplanır. S= Çökme miktarı, çökme derinliği (m) Yeraltındaki üretim alanı (m2) e= –––––––––––––––––––––––––––––––––– Yerüstündeki tesir alanı (m2) m= Damar kalınlığı (m) a= Çökme faktörü Hidrolik ramblede (dolguda) 0,1-0,3 Pnömatik ramblede 0,5-0,6 Göçertme yönteminde 0,75-0,95 z= Zaman faktörü: Koşullara göre değiştiğinden deneyle bulunur. TASMANDA DEPLASMAN, —> Tasman. TASMANDA EKSTANSİYON (Çekme), —> Tasmanda tesir açısı. Kırılma açısı. TASMANDA KIRILMA AÇISI, Yeryüzünde maksimum ekstansiyon (çekme) ve kompresyon (basınç) görülen noktayı imalat sınırına dik düzlemin imalat sınırını kestiği nokta ile birleştiren doğrunun, bu düzlem üzerinde olup imalat sınırından geçen dik doğru ile yaptığı açı. Maksimum ekstansiyon (çekme) ve kompresyon (basınç)ın, imalat sınırını belirleyen dikey doğruya yeryüzündeki mesafesi, örtü tabakasının cinsine göre genellikle örtü tabakası kalınlığının 0,18’i ile 0,37’si arasında olur. Bunu belirleyen kırılma açısı değeri ise; 10½-20½ civarındadır. Tasman’ın imalat sınırına olan tesir mesafesi de, örtü tabakasının petrografik bileşimine ve tektonik strüktürüne bağlı olarak, genel olarak örtü tabakası kalınlığının 0,6’sı ile 2,43’ü arasında değişir (ortalama 0,7). Bunun açı cinsinden ifadesi ise; 20-55½ arasındadır (ortalama 35½). Derinlik arttıkça tesir ve kırılma açıları küçülür. Örta tabakası kalınlığı 50-200 m olan yerlerde tesir açısı 40½, 700-900 m olan yerlerde de 30½’den az olur. TASMANDA KOMPRESYON (Basınç), —> Tasmanda tesir açısı. Kırılma açısı. TASMAN ÖLÇMESİ, Bir maden sahasındaki yeraltı işletme faaliyetlerinin yer üstündeki çekme, çökme, kabarma, basınç ve kayma şeklindeki etkilerinin belli zaman aralıklarında yapılan ince nivelman ölçmeleriyle saptanması. Ölçme noktaları olarak, damar meyline veya damar doğrultusuna paralel alınan ölçme hatları üzerinde eşit aralıklarla çakılan metal kazıklar kullanılır. Ölçmeler, duruma göre, iki yılda bir veya yılda bir defa yapılır. İki ölçme arasındaki farklardan tasman miktarları hesaplanır. Ölçme noktaları olarak, bina köşeleri, çeşme olukları gibi sabit noktalar ile hassas olarak tesis edilen poligon noktaları alınır. Elde edilen neticeler bir tasman plânı üzerinde eşyükselti çizgileri ile gösterilir. TASMANDA TESİR AÇISI, Dik bir düzlemin imalat hududunu kestiği noktadan geçen dikey doğru ve bu düzlem üzerinde yeryüzünde tasman etkisinin sınır noktasını birleştiren meyilli doğru arasındaki açı (sınır veya limit açısı). Yeryüzünde tesir açısının etki alanı içinde ekstansiyon (çekme), tesir açısının simetriği olan kısmında da kompresyon (basınç) etkisi görülür. —> Kırılma açısı. TASMANDA ZAMAN FAKTÖRÜ, Tasman nedeniyle meydana gelecek çökmeyi hesaplamak için örtü tabakalarını teşkil eden katmanların cinsine göre alınan faktör. Bu faktör tecrübeye dayanarak elde edilir. Genellikle tam çökme 5-10 yıl sonra gerçekleşmiş olacağından, işletme yapıldıktan sonra geçecek 5-10 yıl için yapılacak tasman hesabında z = 1 alınır. —> Tasman hesabı. TASMAN HESABI, Tasman tesiri, yeryüzünde meydana gelen çökme (s), damar kalınlığı (m), çökme faktörü (a), zaman faktörü (z) ve üretim yapılan alanın imalatın tesir ettiği alana bölümü ile elde edilen (e) faktörlerine bağlı olarak yapılan hesap. Bu hesaplamada (s = e.m.a.z) formülü kullanılır. —> Tasmanda çökme fak-törü. Tasmanda zaman faktörü. Tasman. —> Şekil-Sayfa 380. TASMAN ZARARI, —> Tasman. TASNİF, 1) Sınıflandırma. 2) Klasifikasyon. TASNİF ELEĞİ, Cevher ve kömür veya kazılmış malzemeyi tane büyüklüklerine göre (sınıflama) ayırma için kullanılan elek. TAŞ, —> Kayaç. TAŞBAŞYUKARI, —> Başyukarı. TAŞBİLİM, —> Jeoloji. TAŞ BLOK, Mermer işletmeciliğinde, moloz taşlardan daha büyük ebatta tabiî taşların ocaktan çıktığı hâli. TAŞ DOLGU, Kömürün istihsal edilmesi nedeniyle boşalan hacmin aynı yer veya yakından getirilen malzeme ile doldurulması. —> Kısmi ramble. TAŞ GALERİ, —> Lağım. TAŞ KENET, İki taşın bitiminde taşlardan birinin diğerine nazaran hareketini, yabancı madde kullanmaksızın, önlemek amacıyla taşlara verilen şekil. TAŞ NOHUDU, Mermer işletmeciliğinde, 0,3-0,7 cm arasında kırılmış taş. TAŞ PLAK, Mermer işletmeciliğinde kalınlığı genişliğine nazaran çok ince olan taş levha . TAŞ PİRİNCİ, Mermer işletmeciliğinde, 0,1-0,3 cm arasında kırılmış taş. TAŞIMA HIZI, Taşıma aracının malzemeyi belirli bir yerden, diğer bir yere götürme hızı. Taşıma hızı genellikle m/saniye birimiyle ifade edilir. Bu hız zincirli koveyörlerde (panzer) 0,4-1,4 m/s, bandlarda 0,9-6 m/s arasında değişir. Taşıma hızının 2,5 m/s’yi geçmesi durumunda insan taşımasının yapılması büyük tehlike arz eder. TAŞKÖMÜRÜ, Organik bir oluşum olup, kompakt, masif, kırıklı, düzensiz, nadiren bankoidal, ekseriyette parlak ve mat halde bulunan siyah renkli kömür. Taşkömürlerinin porselen üzerinde çizgileri daima siyahtır. TAŞKÖMÜR EŞDEĞER TONU, —> (TET) —> Ton eşdeğer taşkömürü. TAŞ KÖMÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMA-SI, —> Maden kömürlerinin uluslararası klasifikasyon sistemi. TAŞ MATKABI, 1) Kesici yüzeyi keseceği formasyona göre değişik imal edilmiş konik iki, üç veya dört çarkla donatılmış karot almadan ilerleme yapılmasına yarayan sondaj matkabı. 2) Rokbit. TAŞOCAĞI, Bina, yol vb. diğer yapı işlerinde kullanılan malzemelerin ve endüstriyel hammaddelerin çıkarıldığı, nizamnameye tabi küçük çaptaki açık işletme. TAŞ TOMRUK, Mermer işletmeciliğinde taş blokların, kullanılacağı maksada göre varyoz, çekiç ve kama ile kabaca yonularak az çok geometrik şekil verilmiş hâli. TAŞ TOPUK, Tavanı tutabilmek için iri taşlardan tavan ile taban arasına kuru olarak örülmüş ve içi molozla doldurulmuş —> Sun’i topuk. TAŞTOZU, 1) Madencilikte arzu edilmeyen ve silis vb. sağlık için zararlı (partiküllerden) taneciklerden oluşan toz. Bu toz delme, ateşleme, dolgu ve göçük sonucu ortaya çıkar. 2) Özel olarak hazırlanmış kalker tozları. Kalker tozları infilaklerde koruyucu malzeme olarak veya infilak sonrası yangınlarda alevi boğmak için belirli mesafelerde özel olarak yapılan sehpalar üzerinde veya toz sandıklarında (taştozu kasaları) muhafaza edilir. İnfilakın basıncı ile bu tozlar dağılarak bir toz perdesi meydana getirmek suretiyle alevin boğulmasını sağlayarak daha ileriye sirayetini önler. Taş tozu, olabildiğince nem tutmayacak, silis içermeyecek, içinde % 1,5’dan çok organik madde bulunmayacak ve sağlığa zararlı etki yapmayacak nitelikte olmalıdır. 3) Mermer işletmeciliğinde 0,1 cm’den ince kırılmış taş. ––> Toz kasası. TAŞTOZU SERPME, Bu iş için özel olarak yetiştirilmiş ve görevlendirilmiş bir nezaretçinin gözetiminde yapılan serpme işlemi. Patlamaya elverişli kömür tozu varsa, bütün vardiya süresince taş tozu serpilir. Ayak alınlarındaki taş tozu serpme işleri dışında, bütün şistlemeler, en az sayıda işçi çalıştırılan vardiyada, makinelerle şistleme ise, çevrede kimsenin bulunmadığı zamanlarda ve havanın gidiş yönünde yapılır. Serpme işinde çalışanlar kişisel koruyucularla teçhiz edilir. TAŞTOZU TUTUCU, Delik delme sırasında meydana gelen taş tozlarının zarasız hale getirilmesi için kullanılan toz tutucu cihaz. TAŞYAPICI KAYNAKLAR, —> Kalker tüfü. TAVAN, 1) Üretim yapılan yerin dikey olarak üzerinde bulunan stabil veya akıcı kitle. Üretim yapılan yerin tavanı, az meyilli maden yataklarında ya damarın tavan taşı veya eskiden alınmış damar diliminin göçüğü (eski), dik maden yataklarında eski imalat, cevher veya kömür olabilir. 2) Bir maden ocağı içerisinde çalışılan yerin, üstündeki yatay veya meyilli olabilen ayırım düzlemleri. 3) Tabaka halinde maden yatakları düşünüldüğünde, madenin üst sınırını teşkil eden düzlem. 4) Galerinin üst kısmı (galeri tavanı). TAVANA ATIM, Damar içinde sürülen bir taban veya kılavuzda rastlanan fayın geçilmesinde, damarın diğer parçasının tavan tarafına atılmış olması hali. TAVAN BASMASI, Tavan basınçlarının tahkimatı deforme etmesi. Basınç yandan geldiği takdirde meydana gelen etkiye de yan basıncı denir ve tahkimat deformasyona uğrayabilir. TAVAN BOŞLUĞU, Galerilerde ve ayaklarda tahkimatın üstünde bulunan boşluk. TAVAN CIVATASI, 1) Tavan katmanlarını tutabilmek için tavanda açılan deliklere yerleştirilen özel saplama. Bu saplamalar imalat şekline göre çıkarma-, çekme kamalı, konik gerdirmeli vb. şekillerde imal edilir. —> Ankeraj tahkimatı. 2) Rufbolt. 3) Tavan saplaması. TAVAN FIRÇASI, Galeri tahkimatında boyunduruğu desteklemek için iki yandirek veya iki sarma arasında vurulan ve tahkimat direklerine nazaran daha ince olan iki ucu kurtağzı olarak hazırlanmış takviye direk. —> Fırça vurmak. TAVAN KILAVUZU, —> Kılavuz. TAVAN LAĞIMI, —> Kılavuz. Taban-Tavan galerileri. TAVAN OTURMASI, Tavanın tahmin edilen süreden önce, ani olarak göçmesi, yerleşmesi. TAVANTAŞI, 1) Damarın tavanını teşkil eden kayaç. 2) Belli bir madeni içeren formasyonun üstünü örten kayaçlar. TAVAN TOPUĞU, Askıda bırakılan emniyet topuğu. —> Emniyet topuğu. TAVİKLİ KAPSÜL, —> Kapsül. TAVLAMA, 1) İç dengesini kaybeden bir metalin eski haline gelmesini sağlayan işlem. 2) —> Isıl işlem. TAVLANMIŞ CAM, Yaklaşık olarak 750° C sıcaklıktan sonra hava etkisiyle aniden soğutulmuş cam çeşidi. TAVLI TELLER, —> Uzun hadde ürünleri. TAYRABATAN, —> Uzun ayak. TAYSAŞAN, —> Uzun ayak. TAVUKLAMA, 1) Cevher veya kömürün dış görünüşüne göre elle seçilerek veya küçük çekiçler kullanılarak ayrılması işlemi. 2) Elle ayıklama. 3) Triyaj. TAZYİK ÇATLAKLARI, Tavan basıncı nedeni ile ayak alnında alına paralel bir şekilde oluşan çatlaklar. TAZYİKLİ HAVA, —> Basınçlı hava. TBRC (Top blown rotary converter) SİSTEMİ, Değerli metallerin izabe ve rafinasyonunda kullanılan pirometalurjik prensiplere dayalı, değerli kompleks hammaddeleri işleyen konverter. Bu sistemde sabit eksenli bir döner fırın ve bu fırında oksi-gaz yakma ve metalurjik işler için geliştirilmiş lans (brülör) sistemi bulunur. Sistem yüksek sıcaklıkta ve yüksek dönme hızlarında işletilebilir (0-60 rpm arasında). Fırınlar hem eğilebilir, hem de dönebilir niteliktedir. Brülör sistemi, fırının yüksek redüktif, nötral, yüksek oksidan şartlarını sağlamada ve birbirine dönüştürmede çok iyi bir atmosfer kontrolü sağlar. TBRC sistemi, genelde hem primer, hem de sekunder endüstrilerde kompleks değerli metal hammaddelerini işlemede tercih edilmektedir. TEBEŞİR, Rengi ve çizgisi beyaz, yumuşak ve kolaylıkla toz haline gelebilen, bileşiminde % 98 oranında kalsiyum karbonat bulunan saf kalker. Tebeşir tozunun mikroskopla incelenmesinde şekilsiz ve kalkerli bir çimento ile birçok foraminifer kabukları görülür. TECRİT, —> İzolasyon. TECRÜBE GALERİSİ, Madencilikte kullanılan veya kullanılacak patlayıcı maddelerin kullanma tecrübelerinin yapılması veya patlayıcı ortamda çalıştırılacak antigrizu cihazlarının tecrübe edilmesi için özel olarak yerüstünde veya yer altında hazırlanmış galeri. TEFESSÜH, Fizik ve kimyada radyoaktif artı yüklü bir çekirdeğin bazı ışın ya da tanecikler salmasıyla başka çekirdeklere dönüşmesi, yani çürümesi. 2) Alterasyon. 3) Bozulma. TEFLİK, —> Dilinim. TEHLİKELİ GERİLİM, Etkin değeri 65 voltun üstünde olan gerilim. TEHLİKELİ MADDELER, Bayındırlık Bakanlığınca “ Tehlikeli maddelerin taşınması” hk. çıkardığı, 22.10.76 tarih ve 15742 sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmeliğe göre: Patlayıcı, yakıcı, zehirli, radyoaktif, kendi kendine tutuşan maddelerle, yanıcı sıvılar ve kolay ateş alabilen yanıcı maddeler ve fiziksel veya kimyasal evsafı bakımından bunlara benzeyen diğer maddeler. TEHLİKE SINIRI, Deniz göl veya nehir altında bulunan madenlerde yapılan çalışmalarda su seviyelerinin en yüksek sınırda oluşan kenar çizgisine çalışılan yerin derinliğinin yarısı kadar bir mesafenin kara tarafına doğru ilave edilmesi ile bulunan hat. TEKATU NOKTASI, Ruhsat sahasını saptamak için kullanılan bazı sabit-belirli noktaları (minare, çeşme vb.) birleştiren doğruların kesiştiği nokta. TEKNİK, 1) Temel olarak alet yapımı ve alet kullanarak sonuç alma yöntemleri. 2) Fizik, kimya, matematik gibi bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama. 3) Yol, beceri, yöntem. TEKNİK AMONYUM NİTRAT, İçinde katkı maddesi bulunmayan, % 35 azot ihtiva eden saf amonyum nitrat. Saf amonyum nitrat çözeltilerinde dolomit, kireçtaşı, manyezit vb. dolgu maddeleri ilave edilerek, ihtiva ettiği azot yüzdesinin, % 35’den aşağıya çekilmesi durumunda elde edilen mâmul amonyum nitrat gübresi olur. Kısaca TAN simgesi ile gösterilen teknik amonyum nitrat, patlayıcı madde olarak depolanır ve kullanılır. TEKNOPARK, Bilimsel ve teknik araştırmaların ya da genel bir deyimle yeni teknolojilere ait fikirlerin düşünce safhasından çıkarılarak ticari bir değer kazanmasını sağlayan merkez. Burada bilim, teknoloji ve Ar-Ge kuruluşlarının faaliyet gösterdiği binalar bulunur. Teknoparkların kurulmasıyla, yeni teknolojik fikirlerin ticari alana aktarılamayan ve bu nedenle tam yararlanılamayan bilim ve teknolojiyi değerlendirme amacı güdülür. Kurulmuş olan teknoparklarda görülmüştür ki teknoparktaki sanayi firmaları , bir veya daha fazla üniversitenin bilgi ve teknoloji birikiminden yararlanma imkânına sahip olabilmekte; üniversiteler ve araştırma laboratuvarı ile endüstri arasında teknoloji transferi sağlanabilmektedir. Teknopark alanında yer alan kiracı ve katılımcı firmalara, teknoloji transferi ve iş idaresi konularında destek sağlayacak, modern büro hizmetleri ve her türlü danışmanlık hizmetleri verecek bir yönetim anlayışı oluştuğu da görülmüştür. Ayrıca risk sermaye kuruluşları, teknoparkta ortaya çıkan yüksek teknoloji ürünlerinin, sanayiye kazandırılması için finansal destek de vermektedir. Teknopark; teknoloji parkı, araştırma parkı, ileri teknoloji merkezi, teknopol, teknopolis, bilim parkı (science park/ innovation center), kuluçka merkezi gibi terimler ile eş anlamlıdır. Yukarıda dünyadaki teknoparklar hk. bazı bilgiler verilmişt TEKNOLOJİ PARKI, —> Teknopark. TEKNOPOL, —> Teknopark. TEKNOPOLİS, —> Teknopark. TEKRAR KAZI (Re handel) HESABI, Dragline örtükazı uygulamasında, aktarılan malzemenin alınarak tekrar atılması işlemi. Uygulamada dilim kazı miktarına göre ve dragline kapasitesine göre olmak üzere iki ifade kullanılır. —> Şekil. TEKSTİL BANTLAR, —> Bant. TEKSTÜR, 1) Bir kayacı teşkil eden parçalar veya kristallerin kompozisyonu, fiziksel yapısı ve görünüşü. 2) Betonda agregayı teşkil eden (çakıllı kum, taş kırığı vb.) parçacıkların karakteri, düzeni ve dokusu. 3) —> Doku. Tekstür (doku) ve strüktür (yapı) kelimeleri az veya çok değişik anlamda kullanılmakla beraber, esas olarak “Strüktür” kelimesi yeryüzünde bir kayaç kitlesini nitelendirmek, “Tekstür” kelimesi de bir parça kayaç numunesini karakterize etmek için kullanılmaktadır. Bir kayacın strüktürü onun tabakalaşmış, kayganlaşmış, şistleşmiş veya breşleşmiş olduğunu, tekstürü ise onun kırıntılı, tortul veya kristalli veya camsı olduğunu ifade eder. TEKTONİK, 1) Yerkabuğunun yapısı ile bu yapının oluşumunu sağlayan hareketlerin öğretimi, aynı zamanda bütün bu hareketlerin yarattığı görüntünün müşterek adı. Jeotekniğin görevi; iç yapıları, arızaları, deformasyonları yaratan hareketlerin güzergah, istikamet, zaman, süre ve sebeplerini saptamaktadır. Tektoniğin müstakil büyük bölümleri: (1) Yerkabuğunun kırılma zonlarıyla (çatlaklar, kırıklar, faylar vb.) uğraşan kırılma tektoniği; (2) Her çeşit kıvrılma tipleri konusuyla uğraşan kıvrılma tektoniği. Bu bölüme Alpler, Apeninler, Karpatlar, Toroslar, Himalayalar gibi çok sayıda büyük bindirmelerden oluşmuş dağ silsilelerinin öğretisi de girer. 2) Mikroskop altında incelenen ince kesitlere kadar gözlemlenmesi yapılan en küçük tektonik deformasyon görüntüsüyle uğraşan küçük veya ince tektonik. İstatiksel bir karakter gösteren ince tektonik araştırmaları büyük tektonik yapının oluşum değerlendirmesinde çok önemli tamamlayıcı bilgiler verir. TEKTONİK BREŞ, —> Breş. TEK ZİNCİRLİ KONVEYÖR, —> Zincirli konveyör, Konveyör. TELEFERİK, —> Havai hat. TELEMETRE, Baz’ı durulan noktada ve kendi üzerinde olan uzunluk ölçme aleti. Değişmez bazlı ve değişken açılı veya değişken bazlı tipleri mevcuttur. Ölçme için düz kenarlı bir hedefe bakılması yeterlidir. En çok kullanılan tipleri Todis ve Teletop telemetreleridir. TELESKOPİK BUMLU KAZICI, Boyu belli bir ölçüde uzayıp kısalabilen dönerkepçeli kazıcı. Bu sayede kazıcı, çalışma konumunu değiştirmeden kademe şev düzlemi üzerinde, paralel ve dikey dilimler halinde kazı yapabilir. Üst dilimler daha ilerde alt dilimler daha önde olduğu halde, bumun boyu dilimlere teleskopik hareketle uyum sağlar.—> Şekil. Sabit bumlu kazıcıda ise; kademe şevinin üst dilimlerinde kazı yapabilmesi için bum uzunluğu değişmeyen kazıcının bir miktar öne alt dilimlerde ise; bir miktar geriye doğru yürümesi gerekir. TELETERMAL, Epitermal zonu takip edip yeryüzüne yakın ve daha düşük sıcaklıklardaki muayyen mineralleşmeyi içeren zon. —> Hidrotermal maden yatakları. TEL DAMAR , Mermer madenciliğinde iki yatak yüzeyi arasındaki taş (Bank) içinde, genellikle yatak yüzeyine paralel olan, değişen şekil ve kalınlıktaki ve yapıştırıcı kabiliyeti az olan killi damar. TEL HALAT, —> Çelik halat. TEL ÖRGÜLÜ ELEK, Daire, üçgen, trapez kesitli, çelik, pirinç, fosfor bronzu, özel paslanmaz çelik teller, plastik ve suni elyaf malzeme kullanılarak imâl edilen ve eleme işlemi yapacak ünitelerin imâlinde kullanılan eleman.—> Elek örgülü eleklerde etken eleme alanı, diğer elek türlerine göre daha fazladır. Bu nedenle bunların eleme randımanı eşit koşullarda diğer eleklere nazaran daha yüksektir. Elek yüzeylerinin seçiminde elenecek malzeme türü, boyutu, elek aralığı ve tel kesit biçimi dikkate alınır. Bunlarda tel kalınlıkları inceldikçe eleme randımanı artar; fakat buna karşılık eleğin dayanma ömrü azalır. Bu nedenle kömür yıkama tesislerinde 0,5mm den daha ince boyutlu malzemeyi süzme ve eleme işleminde özellikle trapez kesitli barlardan yapılmış (Elek) “ Rima elek “ yüzeyleri kullanılır.—> Delikli saç elek, Elek altı, Elek üstü , Elek açık alanı, Elek anma alanı. |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
TEL TESTERE, Bir güç kaynağı vasıtasıyla çevrilen bir tambura sarılı uzun bir çelik tel halatın, birbiri arkasına mesnetler teşkil eden makaralarla kesilecek mermer kitlesine ayarlanarak tepeden başlamak üzere mermer bloku üzerinde süratle hareket etmesi neticesi mermer blokunu kitleden biçip ayırma esasına göre yapılmış basit bir mermer istihsal ekipmanı. Testerenin teli 3 adet telin özel şekilde birbiri ile örülmesi suretiyle meydana getirilen takriben 6 mm çapında yüksek karbonlu çelik teldir. Tel halatlara verilen sürat 100 ila 500 m/dk, biçme randımanı 1,20 ila 2,5 m2/saat’tir.
TEMEL CIVATASI, Makine temellerine yerleştirilen, makine şaselerinin veya kızaklarının temele bağlanmasını sağlayan ve betonda kalan kısmı betonla teması ve birlikte çalışmayı sağlayacak şekilde hazırlanan cıvata. 2) Bulon. TEMEL SONDAJI, Üzerine büyük inşaat yapılacak arazilerin yapısını, rutubetini, mekanik özelliklerini saptamak amacıyla inşaatın temelini etkileyebilecek, genellimle 20 m, özellikle 50-150 m derinliğe kadar indirilebilen ve özel teçhizatla yapılan sondaj. TEMİNAT, 1) “3213 sayılı Maden Kanunu”nda kullanılan bir terim olup, madencilik faaliyetlerinde kanun hükümlerine ve tekniğe uygun çalışmayı temin amacıyla alınan ve nakit karşılığı yapılan geçiçi ödeme. 2) Genel anlamda bir kanının, bir düşüncenin bir sözün veya bir iş yapmanın inandırıclılığını sağlamak amacıyla söylenen söz, verilen belge, teslim edilen para veya bir bankadan alınan garanti mektubu. TEMİZLEME KOVASI, Su geçiren, kumlu ve çakıllı formasyonlardan numune almak için kullanılan, içinde dip kapağı (klepe) bulunan, alt tarafında bıçağı olan, silindir biçiminde kova. Bir halata asılı kova, kuyuda sıvı üzerine çarptığı zaman kapak açılır, kovaya sıvı dolar; kova yukarı çekildiği zaman kapak sıvı hareketi ile kapanır. Kova yukarı çıkınca dipteki klepe açılarak boşaltılır. Bunların uzunluğu 3 m’yi bulabilir. 2) —> Beyler (Bailer). TENEFFÜS CİHAZI, 1) Zehirli gazlarla zehirlenmiş veya oksijen yetersizliği nedeniyle boğulmuş kazazedeleri tekrar hayata döndürmek için kullanılan solunum cihazı. 2) Pulmotor. TENEKAR, —> Borat. TENEKE, Üzeri elektrolitik usülle kalaylanmış ince sac. Konserve sanayiinde ambalaj maddesi olarak önemli bir girdidir. TENKİSİ BEDEL DAVASI, Kamulaştırma bedelini yüksek bularak, bu bedelin indirilmesine yönelik dava. —> Tezyidi bedel davası. TENÖR, Cevherde bulunan veya cevherin zenginleştirilmesi veya işlenmesi sonucunda elde edilen ürün içerisindeki kıymetli elementin yüzdesel bir oran olarak ifadesi. Yani belirli bir cevher numunesinin belirli bir element veya bileşik bakımından, bu element veya bileşiğin numune içindeki ağırlığının, numuneyi meydana getiren tüm maddenin kuru haldeki ağırlığına oranı. TEODOLİT, Yatay ve düşey açıları ölçmeye yarayan alet. Bu alet üç ayaklı bir sehpa üzerine monte edilip, gerekli ayarlar yapıldıktan sonra tesbit edilmiş noktalara gözlemler yapılarak yatay ve düşey açılar okunur. —> Takeometre. TEODOLİT DÜRBÜNÜ, Teodolitin hedefe çevrilmesini sağlayan düzen. Yeni tip dürbünlerde bir mercek sistemi ilâvesiyle ters olan görüntü reel görüntü haline getirilmiştir. Netleştirme vidası dürbünün boru üstünde olabildiği gibi oküler tarafında borunun çevresini saran bir silindirik boru şeklinde de olabilir. Objektif ile gözleme çizgileri arasındaki uzaklık değişmez. Oküler başındaki diyafram oküler merceğinin kenarlarını örter ve mercek kusurlarını önler. TEODOLİT DÜRBÜNÜ GÖZLEME ÇİZ-GİLERİ, Dürbünü hedefe yöneltmeyi, hedefe uygulamanın tam olarak yapılabilmesini sağlıyan düzen. Takeometrik ölçmelerde mira üzerinden mesafe ve kot farkının ölçülmesi de gözleme çizgileriyle mümkün olur. —> Şekil. TEODOLİT DÜZECİ, Teodolit, takeometre ve nivo gibi topoğrafya aletlerini ölçme konumuna getirmede kullanılan düzen. Küresel ve silindirik olmak üzere iki tipte yapılır. Küresel düzeç, aleti kabaca düzeçlemeye yarar. İçi eter ile doldurulup bir hava kabarcığı kadar boşluk bırakılmış ve üzeri bir cam ile kapatılmıştır. —> Şekil. TEODOLİTLİ PUSULA, —> Pusula. TERK, Maden hakkına sahip özel veya tüzel kişilerin her türlü emniyet tedbirlerini almak ve haklarından vazgeçmek suretiyle madeni bırakması. TERKİN, Resmi sicil, defter ve kütüklerdeki kayıt ve şerhlerin silinmesi, çizilmesi yani o şerhlerle iktisap edilen hükümlerin kaldırılması. TERMİK DİSSOSİYASYON, Karbonatların ve sülfatların ısıtılması sonucu metaloksit ve gaz olarak ayrışması. TERMİK SANTRAL, —> Elektrik enerjisi üretim tesisleri. TERMOKUPL, İki ayrı telin birer uçları kaynak yapılıp bu kaynaklı noktayı ısısı ölçülecek yere yerleştirerek ve bu tellerin diğer ucuna da bir galvonemetre bağlanmak suretiyle meydana gelen elektrik akımını ve bununla ilintili sıcaklığı ölçme esasına dayanan (termometre) cihaz. TERMOMETAMORFOZ, Özellikle kontak zonunda erimiş kitle ile temasta sıcaklığın yükselmesi sonucu meydana gelen başkalaşım. —> Metamorfoz. TERMOLUMINESAN, —> Ultraviyole ışın. TERMOLÜMİNESENS , Mineralin içine nüfuz eden ısıtılma sonucunda ışık yayma özelliği. TERMOSTAT, Isı denetir. Kapalı bir yerin sıcaklığının sabit kalmasını sağlayan, ısıyı istenilen seviyede düzenlemeye yarayan kumanda cihazı. TERRA ALBA, Beyaz boya olarak kullanılan ham jips. TERS BASAMAKLI TAVAN ÇALIŞMA YÖNTEMİ, Metal madenciliğinde uygulanan bir —> İşletme metodu. Bu metodu uygulamada alın ters basamak şeklinde düzenlenir. Her defasında kazıya ramble üzerinden başlanır. Basamaklar (kademeler) arası 5-10m olup kazılan cevherin pano içi nakliyatı ramble içinde oluşturulan kelebelerden yapılır. —> Şekil. TERS DAMAR TAŞI , Mermer madenciliğinde tortulun yüzeyleri bir doğrultada devam etmeyip karışık doğrutullarda olan taş. TERS HAVALANDIRMA, Üretilen madenin nakliyesi istikametinde yapılan havalandırma. —> Desandan havalandırma. TERS FAY, Tabakaların normal gidişine ters olarak teşekkül etmiş fay. —> Fay. TERSİP KONİSİ, 1) Lavvardan çıkan suların içinde bulunan katı maddelerin çöktürülmesi için kullanılan koni biçimindeki havuz. 2) Kullanılmış olan suyun tekrar kazanılması veya çevreye zarar vermemesi için suyu dinlendiren ve içindeki partiküllerin çökelmesini sağlayan havuz. —> Çökeltme havuzu. TERS KEPÇE, 1) Özellikle kanal kazı işlerinde kullanılan özel kepçe ile teçhiz edilmiş ekskavatör. 2) Bekhu (Backhoe). ––> Şekil, Bager. TERS SİRKÜLASYON, Devamlı numune alınması gereken hallerde, alışılmışın aksine sondaj sıvısının kuyuya çevre boşluğundan verilip takım dizisi içinden yükselerek yeryüzüne gelmesi olayı. TERTİP, Vardiya başlarında ve sonlarında yapılacak işleri belirlemek ve yapılan işler hakkında bilgi alışverişinde bulunmak için yapılan düzenleme çalışmaları. Uzun ayak sistemiyle üretim yapan bir ocakta günlük tertip üç vardiyaya göre yapılır. TESADÜFİ HATALAR, Topoğrafik ölçüm-lerde; meydana gelişleri ölçme yeteneğinin farklı olmasından ve âlet hassasiyetinin sınırlılığından ileri gelen kaçınılmaz hatalar. Sistematik hatalardaki gibi bir kurala bağlı değildir ve dengeleme hesabı kapsamına girer. Örneğin; aynı uzunlukta veya aynı açıya ait birden fazla ölçü değeri aynı sonucu vermez. Ölçü sayısı arttırıldıkça gerçek ölçüden ve (-) yönde meydana gelen sapmalar sayıca birbirine eşit hale gelir. Bunun için ölçüm sonuçlarının aritmetik ortalaması alınır. 2) Belirsiz hatalar. 3) Düzensiz hatalar. TESHİN KÖMÜRÜ, Binaları ısıtmak için kullanılan kömür. TESKA AYIRICISI , Sığ ağır ortam (ağır mayi) ayırıcısı. —> Statik ağır ortam (ağır mayi) ayırıcıları, Kömür yıkama yöntemleri, —> Şekil. TESLİM TAŞI, Bektaşilerin boyunlarına taktıkları 12 imama izafeten 12 köşesi olan ve Hacıbektaş taşı veya Balım taşından yapılan süs. Teslim taşı köşeli yıldız görünümünde yassı ve irice bir taştır. TESTERE VİDASI, Taşıyıcı dış yüzeyi hemen hemen mil eksenine dikey sırt yüzeyi ise eksenle 30½ açı yapan vida şekli. Bunlar yük altındaki her cins milde kullanılır. TESVİYE MÜNHANİSİ, 1) Deniz seviye-sinden belirli yüksekliklerdeki yatay düzlemler ile yeryüzünün ara kesitini gösteren eğri. 2) Tesviye eğrisi. 3) Eşyükseklik eğrisi. TESVİYE RUHU, 1) Bir düzlemi veya doğruyu yatay ve düşey duruma getirmek veya bunların durumunu kontrol etmek için kullanılan gereç. 2) Kabarcıklı düzeç. 3) Su terazisi. —> Su düzeci. TEZKERE-İ SAMİYE , Zonguldak kömür havzasının sınırlarını 1910 yılında Ereğli Karataşsuyu-Kuzu Köyü-Kızılkiriş Dağı-Yenice-Kapı suyu olarak belirleyen kanun.Bu sınırların içi kömür üretimine verilmiş olup, Padişahın özel malı olarak kabul edilmiş ve önceden verilmiş tapular hariç, kimseye özel tapu verilmemesi kabul edilmiştir.Bu kanun bugün de geçerli olup bu sebepten Zonguldak’taki pek çok yapının tapusu yoktur. Bu sınırlar 1953’de 4/1922 sayılı kararname ile Karadeniz Ereğli-Göldağı-Kalegöl-Amasra olarak daraltılmış, daha sonra 1958’de 4/9925 sayılı kararname ile, Karadeniz-Ereğli-Devrek-Yenice-Karabük-Araç-Kastamonu-İnebolu olarak genişletilmiş, 1968’de 6/10692 sayılı kararname ile bu sınırlara Karadenizin karasuları eklenmiştir. —> Havza-i Fahmiye. TEZYİDİ BEDEL DAVASI, Kamulaştırma bedelini az bularak bu bedelin artırılması için açılan dava. —> Tenkisi bedel davası. THOMAS METODU, 1) Silisi az, fosforu fazla olan sıvı piklerin indirgenmesi suretiyle çelik üretim metodu. Bu metodun uygulandığı konverterler bazik karakterli refrakter malzeme ile astarlanır. Bünyedeki fosfor; ancak manganez, silisyum ve karbon tamamen okside olup pik bünyesinden ayrıldıktan sonra okside olur. Fosforun oksidasyonu, karbonun yanması sonucu konverter ağzından çıkan alev kesildikten sonra, kısa bir zaman süresi içinde meydana gelir. Şarja kalker ilave etmek suretiyle cürufun çok bazik karakterli olması ve aynı zamanda fosforun kalsiyum fosfat bileşiminde bağlanması temin edilmiş olur. 2) Bazik besemer metodu. T- IŞINLARI, Mikro dalga ile kızılötesi arasında yeralan elektromagnetik dalga. “T” terahertz’i simgelemektedir. Sözkonusu elektromanyetik dalgaların saniyede bir trilyon titreşimli bir frekansı bulunmaktadır. T ışınlarının “Yumuşak” ışınlamasıyla daha az ışınlama olmasına rağmen, “sert” röntgen ışınlarına göre daha net görüntü elde edilebilmektedir. Amerikalı bilimadamları, insan organlarının ve cansız nesnelerin radyografisini alabilmek için gelecekte başarı vaadeden T- Işınları yöntemini geliştirmişler ve röntgen ışınlarının kullanıldığı yerlerde T-Işınlarından yararlanmayı düşünmektedirler. Çözülme kapasitesinin 0,15 mm olduğunu bildiren bilimadamları, yeni yöntemin havalimanlarında yolcu bagajında silâh olup olmadığının saptanmasında, sanayide silisyum çiplerinin incelenmesinde, tıbbi alanda röntgen ışınlarının kullanıldığı yerlerde, kemik yoğunluğunun ölçümlerinde ve yumuşak dokunun tomografisinin alınmasında kullanılacağını ve daha net görüntüler elde edileceğini belirtmektedirler. TIBBİ REHABİLİTASYON, Hastalanan yahut sakatlanan kimsenin kaybolan fonksiyonlarının düzeltilmesi için işe alıştırmaya tabi tutulması. TIKLAMA, Tahkimatsız sürülmüş galerilerde veya yeni atım yapılmış yerlerde emniyet bakımından kavlak olup olmadığını tespit için madenci çekici ile yapılan kontrol. TİCARET MARKALARI, —> Patent. TİCARİ AĞIRLIK, Mermer işletmeciliğinde, taşın kendi ağırlığı, rutubeti, tolerans ağırlığı ve ambalâj ağırlığı toplamı. TİCARİ MALİYET, Satış maliyeti. Üretim maliyetine, ürünün veya hizmetin satışının gerçekleştirilmesi için katlanılan giderlerin eklenmesi ile elde edilen maliyet. Toplam ticari maliyetin üretim miktarına bölünmesiyle birim ticari maliyet hesaplanır. —> Üretim maliyeti, Satılabilir, Satış giderleri. Kömürün satışı anındaki maliyeti, aşağıdaki unsurlardan oluşur: a= Tüvönan Maliyeti (TL/Ton) Ocaktan üretilen tüvönan kömürün maliyetidir. b= Satılabilir maliyet (TL/Ton) Tüvönan kömürün zenginleştirilmesi sonucu elde edilen satılabilir kömürün maliyeti. b=a- artık c= Satılık kömür maliyeti (TL/Ton) Satılabilir kömürden iç tüketimde kullanılan miktarın tenzilinden sonra kalan miktarın maliyeti. d= Satılan kömür maliyeti. (TL/Ton) Satılık kömürün stok maliyeti. Başka bir deyişle, bir önceki dönem stokları ile yeni dönem stokunun karışımından meydana gelen maliyet. d= c± bir önceki dönem stok maliyeti TM= Ticari maliyet (TL/Ton) TM= d+e+f+g d= Satılan kömür maliyeti e= Pazarlama satış giderleri f= Genel idare giderleri g= Faaliyet dışı kâr-zarar giderleri e+f= Dönem giderleri TİJ, Sondajda dönme hareketini ve devridaim sıvısını matkaba kadar ileten bütün özellikleri standardize edilmiş sondaj malzemesi. Tij, Ç.1035 çeliğinden soğuk çekme, kalın cidarlı borulardan DCDMA veya metrik sistemde imal edilmiş standart boy ve çapta, bir tarafı erkek, bir tarafı dişi kaytan diş açılmış borudur. Tijler gibi muhafaza borusu, karotiyer, elmas kron ve rimer matkabı da DCDMA standardında; 1” R (1”), E (1 –––) A (2”), 2 1” 1” B (2 –––), N(3”), K(3–––), H(4”), P(5”) 2 2 S(6”), U(7”), Z(8”) kuyu çaplarına göre uygun ölçülerde imal edilirler. Eskiden x grubunda üretilen takımlar zamanımızda W grubunda üretilmekte ve üretiyice göre değişen çeşitli dizaynlar da göstermektedir. Kaplinler Ç4140, composit tijlerin uç kısımları da Ç4130 çeliğinden yapılırlar. Metrik sistemde 33,5, 42, 51, 73, ... vb. çaplarda imalat yapılmaktadır. Metrik sistem dişleri, DCDMA standardına; çeşitli dizaynların dişleri birbirine uymadıklarından ve bu konuda bir Türk standardı bulunmadığından, sondaj yapan birimlerde zaman ve malzeme israfına sebep olunmaktadır. API standardındaki tije “Drill Pipe” denir ve bu standardın belirttiği malzemeden ve standardın ölçülerinde imal edilir. TİJ FRENİ, Sondajda manevra sırasında vinçle bağlantı kesildiğinde kuyuda askıda kalan takımı kuyu ağzında tutmaya yarayan düzen. TİKİNER, 1) Şlam içinde askıda bulunan katı maddelerin önemli bir kısmının çökelmesi sonucu içinde yalnız kolloidal parçacıkları kalan, kısmen temizlenmiş suyu bütün çevreden taşırıp, suyun tekrar prosese dönmesini sağlayan, çöken iri parçaları eğik tabanındaki sıyırıcı kanatları ile merkez kısmına nakledip oradan bu çökeltinin ayrı olarak alınmasına yarayan büyük çaplı silindir şeklindeki (havuz) tesis. 2) Dinlendirme havuzu. 3) Durultma havuzu. 4) —> Çökeltme havuzu. TİKSOTROPİ, Sondaj çamurunun hareketsiz bırakıldığı zaman jel, sirkülasyona veya karıştırılmaya başlandığı zamanda akışkan haline geçebilme özelliği. TİLTMETRE ÖLÇME DÜZENİ, Heyelanlı sahada veya hareket potansiyelli kütle üzerinde ya da içinde, uzaktan veya yerinde kumanda ile çalıştırılarak heyelanın hareket yönünü ve miktarının belirleyen üniaksiyal sensör. Bu düzenle, zemin üzerindeki bir noktada N-S ve E-W gibi iki ana doğrultuda ortaya çıkacak rotasyonların ya da hareketli yapıların düşeyden sapmaları sürekli veya periyodik gözlenebilmektedir. —> Şekil. TİNDALOMETRE, Optik ölçü esasına dayanarak toz konsantrasyonu ölçmeye yarayan alet. Tindalometreye giren ışık hüzmelerinden biri doğrudan doğruya, diğeri tozlu hava içinden geçerek, nicol prizmaları ile eşit olarak aydınlatılan karşılaştırma yüzeylerine gelir, ışık şiddetinin bir eğri üzerinde mukayesesi ile de havadaki toz miktarı mg/m3 cinsinden hesaplanır. —> Hava kalitesi, Konimetre, Emisyon, Hava kirleticileri. TİNKAL, Tabii —> boraks. TİNTİNG STRENTH, —> Antimuan. TİRFİL, Mermer ocaklarında mermer bloklarının üzerinde kaydırıldığı silindirik ağaç veya metal parçaları. Bunlar 10 cm çapında ve 20 cm boyunda olabilirler. TİTANİT, —> Molibden. TİTANYUM, TİTAN, Gümüş girisi renkli, hafif, çok sağlam, yerine (korozyon) karşı oldukça dayanıklı atom numarası 22, atom ağırlığı 47,90, ergime noktası 1,675°C, kaynama noktası 3,260°C, yoğunluğu 20°C da 4,5 gr/cm3, peryodik tablonun IV b grubunda yer alan kimyasal element. Titan özellikleri bakımından silisyum ve kalaya benzeyen sert beyaz metal olup simgesi Ti dir. Titan hafif ve ergime derecesinin yüksek olması nedeniyle roket imalinde, kristal haldeki Ti Cl3 sanayide propilenden polipropilen üretiminde özel bir katalizör olarak kullanılmaktadır. Dört değerli bileşiklerinin en önemlisi titan dioksittir (TiO2). Zehirli olmayan bu madde katışıksız beyaz toz boyalarda, minelerde ve lakelerde—> Pigment olarak yaygın biçimde kullanılır. Bu bileşikler doğada brokit, oktaedrit, Anatas ve rutil TiO2 mineralleri halinde bulunur. Kesici alet yapmak üzere çelik alaşımlarında titan “titanyum karbit“ olarak kullanılır. En çok raslanan titanyum cevheri olan ilmenit (Fe Ti O3) birçok manyetit yataklarında gnays ve metamorfik kayaçlarla ilgili olarak, ince tabaka pul, pul, yassı kristal, tane veya kitle halinde bulunur. Metal siyahı renginde ve donuk, çizgi rengi siyah ile kırmızımsı kahverengi arasında, sertlik derecesi 6 özgül ağırlığı 4,5 tur. Daha çok siyah ve büyük prizmatik kristaller halinde bulunan rutil (TiO2) elmas cilalı sertlik derecesi 6, özgül ağırlığı 4,2 çizgi rengi açık kahverengidir. Volkanik ve metamorfik kayaçlarda bulunur. İğneye benzeyen kristalleri, rutilleşmiş kuarsa katışık olarak bulunur. Sentetik rutilden yüzük taşı yapılır. TİTREŞİM VE HAVA ŞOKU, Maden işletmelerinde delme ve patlama yoluyla yapılan arazi gevşetme işinde karşılaşılan önemli sorun. Titreşim, sismik dalgaların komplike bileşimidir ve çeşitli yüzey dalgalarından oluşur. Bir yüzey dalgasının oluşumu ve hareketi grafik olarak sinüs eğrisi şeklinde gösterilir. Patlatma anındaki şokla oluşan yüzey dalgaları bir yay hareketine benzer. Hava şoku tavan oturması ile de olur. —> Şekil. Yayın patlamadan önceki durumu (a); patlama anındaki durumu (b); yayda oluşan sinüs hareketinin durumu ampilitud-zaman grafiğinde (c). TİTREŞİMLİ DEĞİRMEN, İçerisindeki malı bir eksen etrafında döndürerek harekete geçirmeyip, çok tiz titreşimle birbirine ve öğütücü cisimlere çarptırarak öğüten değirmen. TİTREŞİMLİ ELEK, —> Elek. TİYOÜRE LİÇİ, Altın üretiminde siyanürleme (—> Siyanid prosesi.) yöntemine alternatif olarak geliştirilmek istenen ve asidik ortamda tiyoürenin altınla katyonik bir kompleks oluşturmasına dayanan yöntem. —> Siyanür Liçi. TOKMAK, —> Külünk. TOMRUK, 1) İşlemek ya da biçilmek için hazırlanmış taş kültesi (mermer tomruğu). 2) Kesilmiş ağacın silindir biçimindeki gövdesi. TON EŞDEĞER TAŞKÖMÜRÜ, 1) Her türlü enerji hammaddesinden elde edilebilecek enerjinin 7000 Kcal/kg ısıl değerindeki taşkömürü esasına göre ifade edilmesi. 2) TET. 1 Ton taşkömürü = 1,0 TET 1 Ton linyit = 0,5 TET 1 Ton briket = 0,67 TET 1 Ton kok = 0,9 TET 1 Ton ham petrol = 1,47 TET 1 Ton rafineri ürünü = 1,53 TET 1000 m3 tabii gaz = 1,33 TET 1000 m3 havagazı = 0,6 TET 1000 kWh hidroelektrik güç = 0,125 TET TONG ANAHTAR, Derin sondajlarda tijleri söküp takmaya yarayan, kullanma kolaylığı bakımından halatlarla kuleye asılı vaziyette bağlı büyük anahtar. TONKİLOMETRE, Demir ve kara yolu ile taşımada ton olarak faydalı yükün km olarak taşıdığı mesafe ile çarpımı. TONOZ, Tugla ve harçla örülmüş, yarım silindir biçimde kâgir tavan örtüsü. 2) Bir kemerin aralıksız devam etmesi ile oluşan örtü biçimi. TOOL JOİNT, API standardındaki tijlerin (drill pipe) birbirine bağlanmasına yarayan özel imal edilmiş manşonlar. Yüksek değerli krom-nikel çeliğinden dövme suretiyle imal edilen tool-jointlar erkek ve dişi parçalarıyla bir bütün teşkil ederler. Değiştirilebilen veya tijlerle beraber eskiyen (değiştirilemeyen) tipleri vardır. Petrol sondajı takımları arasında özel itina ve bakım isteyen takım parçalarıdır. TOPAKLAMA, 1) Bir sıvıda dağılmış katı parçacıkların biraraya getirilmesi işlemi. 2) Yumaklama. 3) Flokülasyon. TOPAL BAĞ, Çintileri iyi oturmamış, takoz ve kamalarla iyi sıkıştırılmamış hatalı eğri ağaç bağ. TOPLAM SERBEST ZAMAN, —> Şebeke planlaması. TOPLAYICI REAKTİF, —> Reaktif. TOPOGRAF, 1) Yeryüzü ölçümlerini alarak harita, makta, plan vb. hazırlayan, bu konu üzerinde özel eğitime tabi tutulmuş teknik kişi. 2) Ölçmeci. TOPOĞRAFYA, Arazi ölçmesi (jeodezi) ve elde edilen neticelerin değerlendirilmesi, plân ve haritaların hazırlanması konuları ile uğraşan bilim dalı. TOPOĞRAFİK ÖLÇME, Arazi üzerinde yapılan ölçmelerin genel tanımı. Madencilikte; yeraltı, açık işletme ve tesis konumlarının tesbiti, tasman ve heyelân hareketlerinin belirlenmesi, yapılan işin ölçülmesi amacı ile kübaj ve tonaj değerlerinin araziye geçirilmesi veya bunların tersi işlemlerinin yapılmasını teminen topoğrafik araç ve gereç kullanılarak arazi üzerinde yapılan ölçmelerin genel tanımı. Şekilde, döner kepçeli ve kovalı eksavatör yönteminin uyguladığı bir açık işletmede takeometre ile yapılan bir topoğrafik ölçme işlemi örnek olarak gösterilmiştir. TOPOGRAFİK KESİT, —> Kesit. Profil. TOPOĞRAFYA, 1) Yeryüzünün ölçülmesi ile uğraşan bilim dalı. 2) Geodezi. 3) Ölçme bilgisi. TOPRAK DÖKÜM SAHASI, 1) Dekapaj malzemesinin taşınıp döküldüğü ve tesviye edildiği saha. 2) Harman sahası. TOPRAK KAYMASI, —> Heyelan. Göçme. TOPUK, 1) Yeraltı işletmesinde üretim yapılan yerlerde veya bunlar arasında bırakılan ve daha sonra alınacak veya alınmayacak, belirli bir biçimi haiz olan veya olmayan maden kitlesi. Topuğun görevi tavanı tutmak ve tabakalar arasındaki oluşum bütünlüğünü muhafaza etmektir. Kuyu topuğu, işletme ruhsatı veya pano sınırlarını ayıran topuk, yerüstü tesislerini hasardan koruyabilmek için (demiryolu gibi) bırakılan topuk vb. 2) Galeriler ve odalarda ayrılmış olan maden yatağı parçası. 3) Açık ocak içerisinde normal basamak genişliğinin bir miktar büyümesiyle teşkil edilen ve ancak birkaç basamağa inhisar eden, yatay veya hafif eğimli düzlem şeritleri. Açık işletmede topuk bırakılmasının nedeni, kitlenin kayma ihtimalini azaltmaktır. Bu şekilde mevzii olarak genel eğim açısı düşürüleceği gibi, kitlenin eteğine bir destek bırakılmış olur. Topuk, cevher veya yankayaçtan teşkil edilebilir. Yol olarak kullanılabilir. Üzerine drenaj kanalları açılabilir. —> Emniyet topuğu. Sabit topuk. Kuyu topuğu. Perde. TOPUK ÇALMAK, 1) Tahkimat amacıyla bırakılan topuklarda bulunan madenin daha sonra istihsal edilmesi. 2) Topukların alınması. TOPUKLU AÇIK AYAK İŞLETME METODU, Kalınlığı ve yatımı fazla olmayan sağlam tavanlı sert cevherli maden yataklarına tatbik edilen, hazırlık işleri bir kuyu ve rekuptan veya yalnız bir rekuptan ibaret olan, tahkimatı, lüzumuna göre cevherin düşük tenörlü (fakir) kısımlarında bırakılan gayri muntazam topuklar vasıtasıyla temin edilen, yeraltı (üretim) işletme metodu. Topuklu açık ayak metodu ile, genellikle 10½-15½ meyile kadar, ayak alnı yatıma dik veya paralel ve kalınlığı fazla olan damarlarda alında basamak teşkil edilerek yürütülür. Hazırlığı kolay, fazla yatırım ve tahkimat masrafı gerektirmeyen, maliyeti ucuz bir metot olmakla beraber, tenörü yüksek maden yataklarında uygulanması yararlı olmayabilir. Kalınlığı 30 m’den fazla damarlara uygulanmaz. TOPUKLU İŞLETME METODU, Alınması düşünülen maden yatağı kısmının daha önce galeri ve başyukarılarla kısmi parçalara (topuklara) bölünmesi şeklinde uygulanan işletme metodu. Topuklar düz yatımlı yataklarda yan yana, eğimli yataklarda ise üst üste teşkil edilir ve genellikle dönümlü olmak üzere belirli bir sıra ile sonradan (toplanır) alınır. TOP YULAĞI, Top yuvarlağı (madencilikle ilgili bir fermandan alınmıştır). TORON, 1) Çelik halatı oluşturan tel demetlerinden her biri. 2) Kordon. 3) Damar. 4) Demet. —> Çelik halat. TORTUL KAYAÇLAR, Daha önce teşekkül etmiş kayaçların; hava, su ve rüzgarın mekanik ve kimyasal etkileriyle birçok parçalara ayrılıp dağılan kısımlarının, sözkonusu faktörler yardımı ile başka yerlere sürüklenerek çökelmeleri sonucu oluşan kayaçlar. Tortul kayaçlar teşekkül şekillerine ve orijinlerine göre detritik-, kimyasal-, organik çökeller diye isimlendirilirler. TORTUL MADEN YATAKLARI, 1) Gerek fiziksel ve gerekse kimyasal olaylar nedeniyle çökelme sonucu meydana gelen maden yataklaı (kömür, kayatuzu, demir vb.) 2) Sedimanter maden yatakları. TORTUL PETROLOJİSi ,—> Sedimentoloji. TOTAL DEPRESYON, Bir havalandırma sisteminde ölçülen —> Statik depresyon ile dinamik depresyonun toplamı. Buna umumi depresyon da denir. |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
TOTCO CİHAZI, Düşey sondaj kuyularında takımın şakülden sapmasını ölçmeye yarayan cihaz. Bir alüminyum tüp muhafaza içine ölçü aletleri yerleştirilmiştir. Sondaj kuyusuna, bu operasyona mahsus takımlarla indirilen bu tüp içindeki kurulmuş, ayarlı saat ve pusula, cihaz, ölçme noktasına yerleştirilip sükunete kavuştuktan sonra, dört adet iğnenin yuvarlak kağıt tabla üzerine düşmesini sağlar. Kuyu ekseninin azimuttan kaç derece ve hangi yöne saptığı, iğnelerin kağıt üzerinde bıraktığı izlerden okunur.
TOZ, Kömür, hububat, ağaçlar, mineraller, metaller, cevherler ve maden ocaklarından çıkarılan taşlar gibi organik veya inorganik maddelerin doldurulma ve boşaltılmaları, taşınmaları, delinmeleri, taşa tutulmaları, çarpılmaları, püskürtülmeleri, öğütülmeleri, patlatılmaları ve dağıtılmaları ile meydana gelen ve kendisinden hasıl oldukları maddelerle aynı bileşimde olan veya olmayan ve hava içerisinde dağılma veya yayılma özelliği gösteren 0,5-150 mikron büyüklükte olan, köşeli yuvarlak ve amorf olabilen parçacıklar. Havaya karışması halinde kömür ve yanıcı madde tozları patlayıcı, 0,5-5 mikron tane büyüklüğündeki silisli tozlar dağ sağlığa zararlı özellik gösterir. 1 cm3 havada müsaade olunabilir Toz cinsi tane sayısı Asbest tozu 176 Porland çimentosu tozları 1760 Mika tozları 706 Amorf silika tozları (diatomit) 706 Kristalin silika tozları 8.525 : (% SİO±5) Değişik muhtevalı tozlar (% 1 serbest silisli) 1.760 Talk 706 Fizyolojik etkilerine ve patlama özelliklerine göre tozlar; I- Fibrojenik tozlar (solunum sistemine zararlı olanlar) – Silis (kuars), – Silikatlar (asbest, talk, mika) – Berilyum cevheri – Kalay cevheri – Demir cevherlerinin bazıları – Kömür (antrasit, bitümlü kömürler) II- Kanserojenik tozlar – Radyum – Asbest – Arsenik III- Zehirli tozlar (organları, dokuyu vb. zehirleyen) – Berilyum, arsenik, kurşun, uranyum, radyum, toryum, krom, vanadyum, civa, kadmium, antimuan, manganez, tungsten, nikel, gümüş cevherleri vb. IV- Radyoaktif tozlar (alfa ve beta radyasyonu ile zararlı olanlar) – Uranyum, radyum, toryum cevherleri vb. V- Patlayıcı tozlar (havada suspansiyon halinde iken yanabilenler) – Metalik tozlar (magnezyum, alüminyum, çinko, kalay, demir) – Kömür-Piritli cevherler-organik tozlar. VI- Az zararlı tozlar (insan üzerine etkisi az olanlar) – Jips, kaolen, kalker. Zehirli olmayan tozların müsade edilebilir sınırları: Sınır Toz Tipi mg/m3 hava % 70’den fazla serbest silisli toz 1,0 % 10-70 serbest silisli toz 2,0 : 10’den fazla serbest silisli kömür tozu 2,0 % 10’dan az serbest silisli kömür tozu 4,0 Silisli olmayan kömür tozu 10,0 Patlama özelliğine sahip tozlar: Alt patlama Patlama Cinsi sınırı (gr/m3) Sıcaklığı Cinsi (½C) Kömür 60 610 Alüminyum 25 645 Demir 250 425 Magnezyum 20 530 Titan 45 480 Çinko 480 600 TOZ DEFTERİ, Taş tozu kullanılan ocaklarda tutulan özel defter. Bu deftere toz numunesi alınan yerler ve alınma tarihleri, numuneler içinde bulunan yanıcı madde miktarını saptamak için yapılan deney sonuçları, ocağın çeşitli kısımlarında hangi tarihlerde taş tozu kullanıldığı yazılır. TOZ EMİSYON SINIRI, Sağlık yönünden havada bulunabilecek azami toz miktarı. Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma ve öğütme tsislerinden çıkan, gazlarla atılan toz emisyonu 3 kg/h’e kadar ise atık gazlardaki toz konsantrasyonu 300 mg/m3, atılan emisyon 3 kg/h’den fazla ise atık gazlardaki toz konsantrasyonu 150 mg/m3’ün altında tutulur. Atık gazlardaki özel tozların emisyonu üç sınıfa ayrılmaktadır: 1. sınıf toz emisyonları 20 mg/m3 (0,1 kg/h veya üzerindeki emisyon debileri için), 2. sınıf toz emisyonları 50 mg/m3 (1 kg/h veya üzerindeki emisyon debileri için), 3. sınıf toz emisyonları 75 mg/m3 (3 kg/h veya üzerindeki emisyon debileri için.) TOZ FİLTRESİ, 1) Lağım delinmesi, kazı işleri, ateşlemeler, yükleme ve boşaltma işlemleri, elek ve bantların hareketleri vb. sebeplerle ana kütlenin özelliğini taşıyan küçük parçacıkların havada dağılmaları ve uzun süre havada kalmaları sonucu oluşan tozlu havadan korunmak için kullanılan maskeye benzer teçhizat. 2) Çevrenin kirlenmesini önlemek için çalışan tesislere ve bacalara konulan toz emici ve tutucu cihaz. TOZ KASASI, Kömür tozu ve grizu infilakını durdurmak ve infilak alevini söndürmek için üzerinde kayaç tozu bulunan tabla. Toz kasaları galeri tavanına asılı ve hemen devrilebilecek şekilde, sarkaç hareketi yapmayacak tarzda monte edilir.––> Taş tozu, Taş tozu serpme. TOZ KONSANTRASYONU, İşyerlerindeki havada bulunan tozum mg/m3 olarak ifadesi. Genel olarak havadaki toz konsantrasyonuna göre işyerleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılır: —> Tablo. TOZ KÖMÜR, Kömür eleme veya zengin-leştirme tesislerinde elde edilen 0-10, 0-18 veya 0-30 mm boyutlarında elekaltı (ürün) kömür. TOZ KÖMÜR YAKICILAR, Yakılacak kömürün tane boyutunu küçültmek suretiyle; yanma süresini kısaltmak, yanma süresinde gaz-katı temas yüzeyini artırmak, kömürden uçucu çıkışını hızlandırmak ve sabit karbondan oluşan taneciklere olan difüzyonun (yayınımın) yolunu azaltmak açısından geliştirilmiş olan yakıcı sistemler. Burada belirtilen hususlardan hareket edilerek kırıcı ve öğütücülerde ögütülüp mikron boyutunda toz (pulverize) hâline getirilen kömür, geliştirilen pulverize kömür yakma sistemlerinde yakılmaktadır. Toz kömürler fuel-oil,yağ, su veya diğer uygun sıvılarla karıştırılarak da yakılabilmektedir. Toz kömür yakan sistemlerde, külün çekilme durumuna göre yaş ve kuru sistemleri kullanmak mümkündür. Kuru sistemlerde kül tanecik olarak çekilirken, yaş sistemlerde aglomera edilerek sıvı hâlde çekilmektedir. Toz kömürü değerlendirmek için geliştirilen çeşitli yakma sistemlerinden biri’de (—>Şekil) “ Çok jetli yakıcılar” dır. Bu yakıcılar, alev boyu uzatılmaksızın, alev kalınlığının artırılması esasına göre geliştirilmiş olup bu amaçla çok sayıda lüle kullanılarak, yakıt aynı zamanda taşıma görevini de yapan birincil hava ile yüksek sıcaklıktaki yanma odasına püskürtülür. İkincil hava beslemesi toz kömürün püskürtüldüğü seviyenin hemen üzerinden sisteme verilir. Sistemde oluşan çok az miktardaki kül, tabanda ve uçan kül olarak toplanır. Çok jetli yakıcılardan daha gelişmiş olan turbulans tipi yakıcılarda ise, besleme hatlarına yerleştirilen kanatlarla hem birincil hava ve yakıta, hem de ikincil havaya türbülanslı döndürme hareketi kazandırılmakta ve böylece kömür ile havanın karışma etkinliği artırılmış olmaktadır.—> Kömür Yakma Sistemleri, Yanma, Siklon yakıcılar. TOZ KÜKÜRT, En az % 55-99 kadarı; 200 mesh’lik bir elekten geçebilecek şekilde öğütülmesi ile elde edilen kükürt. TOZLA MÜCADELE, Yeraltı ve yerüstü tesislerinde toz oluşan işyerlerinde meydana gelen tozun, ocak havasını veya çevreyi kirletmemesi için yapılan ölçmeler ve alınan önlemlerin tümü. Yeraltında delik delinen, kazı ve ateşleme yapılan yerler ile yükleme ve boşaltma noktaları, nakliyat sistemleri, yerüstünde boşaltma yerleri, elekler, dökümhaneler, enerji santralları, bant, karayolu, demiryolu vb. nakliyat sistemleri ve silolar toz oluşturan yerlerdir. Toz oluşan yerlerde genel olarak tozla mücadele; oluşan tozları hava ile birlikte emip zararsız bir yerde çökeltme, toz oluşan yerde fiskete ile sis şeklinde su püskürtmek suretiyle tozu çökeltme veya daha toz oluşmadan toz oluşabilecek yere su (emdirme) enjekte etme; suretiyle yapılır. TOZ MASKESİ, Tozlu ortamda yüze takılarak solunum vasıtasıyla zararlı tozların ciğerlere girmesini önlemeye yarayan gereç. TOZ TUTMA, Tesislerde meydana gelen tozun sağlık açısından veya ileriki proseslere karışmasını önleme bakımından, yapılan işlem. Bu işlem kuru veya yaş sistem uygulanarak sağlanır. TRAKİT DOKUSU, —> Mikrolitik tekstür. TRANSFER İSTASYONU, Bir nakil sisteminden diğer nakil sistemine aktarma işlemini sağlayan düzen ve yer. —> Aktarma noktası. TRANSGRESİF TABAKALAŞMA, Trans-gresyon olayı ile yani denizlerin karaları kaplaması sonucu, teşekkül eden tabakalaşma. Transgresyon olayında alçalan karalara doğru sular ilerler. Bu nedenle üstteki tabakalar alttakilere nazaran daha geniş bir alanı kaplar. TRANSGRESYON, Deniz basması yani deniz havzasının genişlemesi ve denizin karalar üzerinde ilerlemesi olayı. —> Regresyon. TRANSPARENT, —> Saydam. TRANSVERSAL ŞİSTLEŞME, —> Şistleşme. TRAPEZ VİDA, 1) Büyük ve çok sık çözülen civatalarla (tesbit vidası olarak büyük takım tezgahlarının kalem tutucularında, hareket vidası olarak preslerin millerinde, krikolarda, ventil ve vanalarda, lokomotiflerin hareket vidalarında) kullanılan vida tipi. Trapez vidanın dişlerinin dip kısmı, eşit adımlı bir dörtgen vidaya göre daha kalın ve bu sebeple daha dayanıklıdır. 2) Diş kesiti yamuk şeklinde olan vida. TRAS, —> Puzolanik maddeler. TRAVELLİNG-BLOCK, Sondaj kulesinde krown-block’tan geçen çelik halatların bağlandığı palanga makaralı, hareketli parça. TRAVERBAN, —> Rekup lağımı. TRAVERS, 1) Demiryollarında rayların altına konulan demir, beton veya ağaç altlık. 2) Yeraltın sürülmüş olan ana kat lağımlarına dik olarak damarı kesmek üzere sürülen kısa rekup lağımı. TRAVERTEN, Termal kaynaklardan çıkan suların içindeki minerallerin CO2 bitkilerin etkisiyle ayrılıp çökelmesi sonucu oluşan sünger gibi delikli ve hafif kayaç. Kalker tüflerini meydana getiren kaynağın vadideki bir göle akması ve burada ince toz halinde kalker kristallerinin yoğunlaşarak düzenli tabakalar teşkil etmek suretiyle çökelmesi sonucu meydana gelen kayaca da traverten denir. Travertenler inşaat bakımından önemli kayaçları teşkil ederler. Bunlar büyük bloklar halinde çıkarıldığı gibi, kesmek suretiyle kaplama malzemesi olarak da kullanılırlar. TREMOLİT, İçinde magnezyum, kalsiyum ve alüminyum bulunan doğal silikat. TREPAN, 1) Darbeli sondajların darbeyi yapan ağırlığının ucuna verilen isim. 2) Sondajcılıkta özel matkap çeşidi. TRİBOLÜMİNESENS , Bir mineralin sürtme veya çarpma yani bir şok etkisi ile ışık yayma özelliği. TRİ-FLO(ÜÇ-AKIM) AYIRICISI , Seri hâlde birleştirilmiş iki dynawhirlpool (Santrifüj fırlatıcı) ayırıcısından oluşan ve italya’da geliştirilen farklı yoğunlukta iki ortam (ağır mayi) kullanılarak şist, temiz kömür ve mikst olmak üzere üç ürün elde edilen kömür zenginleştirme (yıkama) ünitesi. 50 cm çapında bir ünitenin 0,5-30 mm arasındaki mâlzeme için kapasitesi 100ton/h civarındadır. —> Santrifüj ayırıcılar, Ağır mayi ile ayırma, Kömür yıkama yöntemleri. TRİFON, Demiryollarında rayların ağaç traverslere bağlanması için kullanılan özel vida. TRİGONOMETRİK YÜKSEKLİK TAYİ-Nİ, —> Düşey açı ile yükseklik tayini. TRİKO (Trüko), Ocağa maden direği vb. malzeme taşımak için kullanılan açık veya kafes şeklinde imal edilmiş özel ocak arabası. TRİYAJ, 1) Parça halindeki madenlerin renk veya ağırlık farklarından faydalanılarak el ile ayıklanması. 2) Tavuklama. TROF (Tilting rotary oxygen furnace), Finlandiyanın otokumpu firması tarafından geliştirilmiş, bakır —> Anot çamurlarının pirometalurjik işleminde kullanılan ve kıymetli metallerin kazanımını sağlayan fırın. TROLEY, —> Elektrikli lokomotif. TROMP AYIRICISI , Sığ ağır ortam (ağır mayi) ayırıcısı. —> Statik ağır ortam (ağır mayi) ayırıcıları, Kömür yıkama yöntemleri, —> Şekil. TROMP EĞRİSİ, Tuvönan kömürde belirli yoğunluktaki malzemenin, ayırma sonunda temiz kömüre ve artığa geçen oranlarını gösteren eğri. Bu eğri; ayırım eğrisi, dağılım eğrisi ve hata eğrisi olarak da isimlendirilir. Tromp eğrisinin çiziminde, temiz kömür ve atığın, yüzdürme deney sonuçları ile tuvönanın bunlardan hesaben bulunan yüzdürme sonuçları kullanılır. —> Hata faktörü, Şekil. TRONA, Tabiatta doğal olarak bulunan soda minerallerinden en yaygını. Kimyasal formülü Na2CO3.NaHCO32H2O olup, monoklinal sistem-de kristalleşir. Rengi, cevherin ihtiva ettiği orga-nik maddelere bağlı olarak koyu kahverengiden koyu sarıya kadar değişir. Organik madde fazla olduğu zaman gri siyahımsı, kil katkı olduğunda yeşilimsi renk alır. Saf olduğu zaman rengi beyaz ve saydamdır. Gölsel bir ortamda oluşur. Sertliği 2,5-3, yoğunluğu 2,14 gr(cm3’tür. Suda çözünür, asitte köpürür. Isının etkisi ile Na2CO3’a dönüşür. Saf olduğunda % 70 soda külü (NaCO3) ihtiva eder. Kullanılma bakımından kimya sanayiinde asit ve amonyaktan sonra gelmektedir. Cam ve temizlik maddeleri sanayiinin ana hammaddesidir. TROPARİ, Sondaj kuyularında sapmayı ve sapmanın yönünü ölçmeye yarayan cihaz. TROY, Ağırlık ölçü sistemi. Genellikle kuyumculukta altın, gümüş ve kıymetli taşların ağırlıklarını belirtmekte kullanılır. 1troy ons 31,1035 gram ağırlığı, 1 troy pound 373,242 gram (12 ons) ağırlığı ifade eder. TROYONS (TROYOUNCE), Troyes (Frasa) şehri kelimesinden kaynaklanan, altın, gümüş, para, kıymetli taş, hekimlik ve ilmi presizyon ölçüleri için kullanılan hassas ağırlık ölçü birimi. İngiltere ve ABD’de asil metaller ve taşlar için kullanılan 31,1035 gr’lık ağırlık birimi yani troy paund’un 12’de biri (1 troy pound = 373,242 gr.). Kıymetli taşlar ve inciler için troyonce 151 1/2 mücevherat karatı veya 600 inci tanesi yani 31,103 gr’dır. TROY POUND, —> Troyons. T-TERTİBİ PANO, yatay veya az meyilli kömür damarlarında, aralarında müşterek tek bir kömür nakliye galerisi olan, birbirine komşu iki panonun beraber işletilmesi. TUBİNG, Kaynaklı çelik sacları kaynak etmek veya hazırlanmış döküm parçaları cıvata ile bağlamak ve arazi ile bu şekilde yapılan boru arasına teçhizatlı beton ve gerektiği takdirde beton ile arazi arasına tecrit için asfalt da doldurularak yapılan kuyu cidarı tahkimatı. TUĞLA TOPRAĞI, —> Kiremit-tuğla toprağı. TULPUŞER, Sondaj amiri. —> Sondör. TULUMBA, Suyu ve herhangi bir akışkanı belli bir yüksekliğe basan aygıt. TULUMBACI, Tulumbaların işletilmesi ve bakımı ile görevli kişi. TULUMBA DAİRESİ, ocakta tulumba veya tulumbaların bulunduğu oda. TULUMBA TESİSLERİ, 1) Ocak sularını dışarı atmak için kurulan tesislerin tümü. Bu tesislerin kurulduğu yere tulumba dairesi denir. 2) Metan drenajı amacıyla gerekli basınç farkını yaratarak gazın emniyetli bir şekilde dışarıya akışını sağlayan tesisler. TUMBA, 1) Ocak arabalarını (vagonları) boşaltmaya yarayan tesis. Tumba tesisleri arabayı yana yatırmak veya ters döndürmek suretiyle boşaltır. Boşaltma şekline göre yan tumba ve döner tumba diye isimlendirilir. Bunlar insangücü, elektrik, elektrohidrolik veya basınçlı hava ile çalıştırıldıkları gibi, üç gözlü yapılmak suretiyle graviteden yararlanılarak (üç gözlü tumba) çalıştırılanları da vardır. 2) Açık işletmelerde dekapajın, yeraltı işletmelerinde ocaktan çıkan taşlarla, lavvardan gelen artıkların döküldüğü yer. 3) Yeraltı işletmesinde göçertme yapılan yerlerde tahkimatın sökülüp tavanın göçertilmesi işi. 4) Külbütör (yan tumba). —> Tumba makinesi. Söküm makinesi. Söküm. TUMBACI, 1) Tumbayı çalıştıran işçi. 2) Ayak arkasında veya terkedilen yerlerde tahkimatı söken ve tavanı göçerten ekip. TUMBA KATI, Kafes nakliyatı yapılan ihraç tesislerinde içi maden veya taş dolu olarak kuyu ağzına çıkarıldıktan sonra tumba edileceği silolar için irtifa kazanmak üzere kuyu ağzı seviyesinin üstünde teşkil edilen araba devresi, itici tertibatları, taş ve kömür tumbaları bulunan platform. TUMBA MAKİNESİ, —> Söküm. Tumba. TUMBA METODU, Tabaka şeklinde yatak-lanmış damarlarda panonun kılavuz ve başyu-karılarla parçalanarak arada kalan topukları da almak şeklinde uygulanan göçertmeli (üretim) işletme metodu. Panonun kılavuzlarla bölünüp kazılan madenin kılavuzlardan ana başyukarıya getirilerek nakledilmek üzere düzenlenmiş şekline “Yatay Ayaklı Göçertme Metodu”, panonun başyukarılarla bölünüp kazılan madeni bu başyukarılardan nakletmek üzere düzenlenmiş şekline de “Dikey Ayaklı Göçertme Metodu” denir. Tumba metodunda işletme zayiatı fazladır. Bu metoda kara tumba da denir. TUNÇ, —> Bakır alaşımlar, Bronz. TUNGSTEN, —> Volfram. TURBA, 1) Kömürleşmenin ilk kademesinde bulunan ve değişen oranlarda karbon, hidrojen ve oksijen ihtiva eden düşük kalorili, esmer, koyu renkli, hafif, kuru iken hemen, nemli iken güçlükle ve koku neşrederek yanan kömür. 2) Turb. TURBİNLİ SONDAJ, Yüksek basınçlı sondaj çamuru vasıtasıyla döndürülen turbine bağlı matkabın dönmesi ile yapılan bir sondaj metodu. Bu metotta sadece turbin motoru ve ona direkt bağlı matkap döner. Takım dizisinin diğer elemanları dönmez; sondaj çamurunun yüksek basınçla turbine ulaşmasını ve matkap üzerine gerekli baskının yapılmasını sağlar. TURNE, Madenlerde çalışan nezaretçi, mühendis vb. kişilerin ocak gezisi. TUTUŞMA SICAKLIĞI, Bir gaz veya gaz karışımının, sıcak bir yüzeyden veya kaynaktan ısı enerjisi olarak yanmaya başlaması için gerekli minimum sıcaklık derecesi. Bazı gaz ve karışımlarının tutuşma sıcaklıkları: metan 650-750°C , hidrojen 580-590°C, karbonmonoksit 644-658°C, bütan 480-530°C, normal benzin 280°C, 100 oktanlı benzin 429°C. —> Yanma. TUTYA, Kavrulmuş veya sinterlenmiş çinko cevheri konsantresinin kömürle birlikte yatay veya modern düşey retortlarda kuvvetli ısıyla redüklenerek üretilen metalik çinkonun, damıtılmasından elde edilen, genellikle %1-2 oranında kurşun içeren çinko metali. TUVÖNAN, 1) Maden ocağından çıkarılan ve herhangi bir zenginleştirme işlemine tabi tutulmamış cevher veya kömür. 2) Ham cevher. TUVÖNAN CEVHER, —> Tuvönan. TUVÖNAN KÖMÜR, —> Tuvönan. TUZ , 1) Kolayca ufalanabilen, kokusuz, suda eriyen, tadı dil yakıcı, kimyasal förmülü Na Cl olan, billursu madde. Doğada deniz suyundan, —> Kayatuzu yataklarından, tuzlu göllerden ve kaynaklardan, (ana mal olarak) ham tuz elde edilir. Ham tuzun işlenmesiyle; rafine tuz, sofra tuzu, pudra tuzu, presli tuz, iyotlu tuz, yalama tuzu; elde edilir. Tuz beslenmenin temel unsurlarından ve sanayinin temel hammadde-lerinden biridir. Yetişkin bir kimse, değişik yollardan günde 20 gr kadar tuz alır. 2) Kimyasal anlamda genel olarak asitlerin bazlarla nötrleştirilmesi sonunda elde edilen bileşik. 3) Bazı bakımlardan yemek tuzuna benzeyen çeşitli maddelere eczacılıkta verilen ad, amonyak tuzu (amonyum klorür), berthollet tuzu (potasyum klorat), epsom tuzu (magnezyum sülfat), soda tuzu (sodyum karbonat), turta tuzu (potasyum karbonat) gibi. TUZ DOMU, 2000 ila 4000 m derinlikten gelerek yerkabuğunun zayıf zonlarında oluşturduğu birikme sonucu meydana gelen tuz yatağı. Plastiğe benzer özelliği haiz bu Trias-Jura yaşındaki kaya- ve potastuzu yatakları, tuzlu kil, kireçtaşı, dolomit, jips, anhidritten oluşan kuvvetli kıvrımlara uğramış yantaşları içinde bulunur. TUZLA, Buharlaşma imkanı fazla olan deniz kıyılarında, tava denilen havuzlara deniz suyu akıtmak ve bu suyu buharlaştırmak suretiyle tuz elde edilen yer. TÜF, Volkanların püskürttüğü çeşitli tane iriliğindeki parçaların taşlaşmasından oluşan, tabakalaşma gösteren, bazı durumlarda tabakalaşma karakteri göstermeyen kayaç. Muhtevasına göre tüfler çok çeşitli şekilde isimlendirilirler. Volkan püskürmesinde büyük lav parçalarının kraterden fırladıktan sonra havada eksenleri etrafında dönerek katılaşmasından meydana gelen kayaçlara volkan bombası, fırlatılan parçaların havada katılaşmasından oluşan kayaçlara da volkan külleri denir. Volkan bombaları ve lapillilerin gelişigüzel çimentolanmasından oluşan kayaçlara aglomera, küllerin birikmesiyle meydana gelen kayaçlara da volkanik tüf denir. TÜKENME, Üretim faaliyeti ile tüm olarak tüketilen ve yerine aynen konması mümkün olmayan orman, kömür, maden, petrol, doğal gaz, endüstriyel ham maddeler gibi doğal kaynakların azalması veya tükenmesi. TÜNEL, 1) Aynı seviyede veya az meyilli olarak devam eden, girişi ve çıkışı olan yeraltı yolu. 2) İki ucu açık galeri. TÜNEL ATEŞLEMESİ, —> Galeri ateşlemesi. TÜP TAHKİMAT, Pik döküm parçaların cıvatalarla veya bükülmüş çelik sacların kaynakla birbirlerine bağlanması suretiyle gevşek formasyon içinde açılan kuyularda veya galerilerde uygulanan boru şeklindeki tahkimat. Bunların arkasında kalan boşluk, teçhizatlı beton veya asfalt vb. maddelerle doldurulur. TÜRBİNER LAMBA, Basınçlı hava ile çalışan bir türbine bağlı elektrik üretecinden elde edilen elektrikten yararlanılarak ışık veren grizuya karşı emniyetli sabit ocak lambası. |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
Ü
ÜÇGEN METODU, —> Poligon metodu. ÜÇGENLERE AYIRMA YÖNTEMİ, Küçük arazi parçalarının ölçülmesinde kullanılan yöntem. ÜÇGENLERİN AĞIRLIK MERKEZ-LERİNDEN HACİM HESABI, P1 (X1 , Y1 , Z1), P2 (X2, Y2, Z2) ve P3 (X3, Y3, Z3) üçgenin ve S (Xs, Ys, Zs) kütlenin ağırlık merkezinin koordinatları, yani X1+X2+X3 Xs = ———————— 3 Y 1+Y2+Y3 Ys = ———————— 3 Z1+Z2+Z3 Zs = ———————— 3 F’i ve F’Ü= Üst ve alt üçgen yüzeylerinin taban alanları, m= Üçgenlerin oluşturduğu sistemin ağırlık merkezi ise hacimin; n VF= İ F’i . m = F’ü . m formülü ile bulunması. k=1 ÜÇGEN DAMARLI HALAT, Çelik halatı teşkil eden damarların en kesitleri yaklaşık olarak üçgen biçiminde olan düzene sahip halat. Üç köşe demetli halat, öncellikle kaldırma işlerinde kullanılmak üzere geliştirilmiş olup, makaralar üzerinde tellerin aşınmasını azaltmak amacıyla geliştirilmiştir. Üçgen demetli çelik tel halat 6 torunludur ve genellikle kendir öz üzerine istinad-ederler. ÜÇ GÖZLÜ TUMBA, —> Tumba. ÜFLEYİCİ, 1) Üfleyerek havalandırmayı sağlayan aygıt. 2) Üfleyici pervane. 3) Suflan pervane. —> Vantilatör. ÜLEKSİT (Na CaB5O9.8H2O), Doğada masif, karnabahar şeklinde, lifsi ve sütun şeklinde bulunan bir bor minerali. İpek parlaklığında olanları da vardır. Genelde kolemanit, hidroborasit ve probertit ile birlikte (bulunur) teşekkül eder. B2O3 içeriği % 43 olup, Türkiye’de Kırka, Bigadiç ve Emet yörelerinde, dünyada ise Arjantin’de bulunur. ÜNİTE, 1) Metallerin fiat ve terönü ile ilgili terim. 2) Yüzde bir tenörlü farzedilen bir ton cevherin ihtiva ettiği saf metal miktarı. ÜRETİM, 1) Toplumun varlığı ve gelişmesi için gerekli olan nesnelerin elde edilmesi. 2) —> İstihsal. ÜRETİM KAYBI, Damar içinde mevcut kömürün üretilememiş olan kısmı, çalışma ve işyeri güvenliği için topuklarda ve fay civarlarında yerinde bırakılan kömürler. Yangının ve heyelanın önlenmesi için alınmayan veya kalite yetersizliği nedeniyle üretilmeyen kısımlar da üretim kaybıdır. Üretim kaybı, uygulanan yöntem ve kullanılan teçizata bağlı olarak değişir. Genel olarak bu kayıp kömür üretiminde yeraltında %25 ve açık ocakta %10 civarındadır Burada kömür açık işletmeciliğinde karşılaşılan başlıca üretim kayıpları örnekleri gösterilmiştir. Son iki şekilde gösterilen emniyet topukları projede öngörülmüş ise yerinde bırakılan kömürler, rezerv kaybı olarak dikkate alınır. ÜRETİM MALİYETİ, Üretim için harcanan gider toplamının, üretim miktarına bölünmesi ile elde edilen değer. Gider türleri: Hammaddeler, yardımcı maddeler, işletme malzemesi, yakıt, elektrik, su, işçilik ve personel giderleri, amortismanlar, lisans anlaşması bedeli, rödavans bedeli, bakım ve onarım, genel giderler. (Kira, sigorta, vergi, resim ve harçlar, taşıma haberleşme, aydınlatma). —> Ticari maliyet, Satılabilir. ÜRETİM METALURJİSİ, —> Metalurji. ÜRETİM NAKİL ARACI, Üretilen madenin taşınmasında kullanılan araç. Başlıcaları: Yeraltında; sallantılı ve sabit oluk, zincirli konveyör, ocak arabası, bantlı konveyör; açık ocakta; kamyon, vagon, bantlı konveyör, pipe-line, havai hat vb. ÜRETİM PANOSU YOLLARI, 1) Yeraltında üretim yapabilmek için pano içinde sürülmesi gerekli yolların genel tanımı. Ayağın alt kısmında ve ayak uzunluğuna dik olarak sürülen yola —> “Alt taban yolu”, ayağın üst kısmında sürülen yola ise “ Üst taban yolu “ denir. Bu yollar, üretilen kömürün nakli, ayağın havalandırılması ve ayak içine malzeme gönderilmesi amacı ile kullanılır. 2) Açık işletmede üretilen cevher veya kömürün naklinde kullanılan veya servis ve irtibatı sağlayan yolların tümü. ÜRETİM YERİ, Maden yatağı içerisinde bulunan ve faydalı madenin kazılarak bir taşıma aracına verdiği (yüklendiği) yer. ÜST DERİN KAZI, Açık kömür işletmesinde kazıcının çalışma düzlemine göre üst kademede yaptığı “ Üst kazı “, alt kademede yaptığı “ Derin kazı “. İş makinesi döner kepçeli kazıcı veya dragline olabilir. —> Şekil. ÜST ISI DEĞERİ (Ü.I.D.) , Tartımı yapılmış katı yakıt numunesinin, standart koşullarda bir kalorimetre bombasında oksijen ortamında yakılıp kalorimetre kabı, içindeki suyun sıcaklık derecesinin artımına ve sistemin ortalama gerçek ısı sığasına göre ısı değeri hesaplanıp, ateşleme fitilinin verdiği ısı, termo-kimyasal düzeltmeler ve kalorimetreden su gömleğine geçen ısı kayıpları hesaplara katılarak elde edilen netice. Alt ısı değeri (A.I.D) ise üst ısı değerinden, kayıpların düşülmesi suretiyle hesaplanan ısıdır. ÜST MADENCİ, —> Nezaretçi. ÜSTTABAN YOLU, Uzun ayak üretim sisteminde; ayak içine malzeme naklini sağlayan, panonun üst kısmında sürülen galeri. Üst tabanyolu aynı zamanda, insan çıkışına yarar ve hava dönüşümünü sağlar. ÜSTÜPÜ, Atölyelerde temizlik işlerinde kullanılan pamuk ipliği artığı. ÜST KÖMÜR TABAKASI, Bir kömür damarında veya kömür horizonunda damarın ara kesme ile ayrılan üst dilimi. |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
V
VADOS SU, Yagış halinde topraga düşüp, topraga nüfuz eden yeraltı suyu, —> Juvenil su. VAGONDRİL, 1) Degişik çaplarda delik delebilen agır tip veya birkaç martoperforatörü ve yürütme motorunu üzerinde taşıyan, ayrı bir kompresör ile delme işlemi yapan, yürüme düzeni olan lagım delme makinesi. VAGONET, 1) Küçük vagon. 2) Dekovil. 3) Ocak arabası. VAKUM FİLTRE, Süzme hızını artırmak için vakum uygulanan filtre. VALF, —> Vana. VANA, 1) Borulardan geçen sıvı veya gazların akışını durdurmaya ya da bırakmaya yarayan anahtar. 2) Valf. VANADYUM, 1) Pediyodik sistemde 23. sırada bir kimyasal element. 2) Biyoşimik özelligi olan ve kimyasal benzerlik bakımından fosforu aldıran beyaz metal. Özgül agırlıgı 5,7; sert, 1750½C’da ergir. Sanayide kullanılan ferrovanadyumla özel çelik imal edilir. Vanadyumun cevheri, titanmanyetitlerde, hidrotermal Pb-Zn-Cu yataklarında, sedimenter olarak oolitik demir cevherleri içinde, bitümlü şistlerde ve asfalt bünyesinde bulunur. VANADYUM ÇELİGİ, % 0,7-1,4 Cr ve % 1,5-2,5 vanadyum ihtiva eden çelik. En önemli özelligi mukavemet ve elastikiyetini uzun zaman muhafaza etmesidir. Daha ziyade otomobil aksları imalinde kullanılır. VANTİLASYON , —>Havalandırma, Cebri havalandırma. Tali havalandırma. VANTİLATÖR, 1) Kanatlı çark yardımı ile havayı harekete geçiren makine. 2) Pervane. Vantilatör emici veya üfleyici olmak üzere iki şekilde çalışır. Emici vantilatörler alçak basınç yani depresyon; üfleyici vantilatörler ise yüksek basınç yani kompresyon yaratmak suretiyle hava akımı saglar. Havalandırma tesisleri; emici olarak çalıştırılırsa aspiratör, üfleyici olarak çalıştırılırsa vantilatör diye isimlendirilir Eksenel bir şekilde hava akımı saglayan vantilatörlere “Aksiyal”, santrifüj kuvvet vasıtası ile hava akımı saglayan tiplere de “Radyal” vantilatör denir. Vantilatörler alçak-, orta-, ve yüksek basınçlı vantilatörler olarak sınıflandırılır. Bunların basınçları da sırasıyla 25-100, 100-200 ve 200-1000 mm su sütunu olur. VANTİLATÖR BORUSU, İhtiyaca göre 300-800 mm veya daha büyük çapta kelepçeli veya flanşlı olarak imal edilen boru. Vantilatörün emici veya verici tarafına takılarak üfleyici veya emici tali havalandırma sistemlerinde kullanılır. —> Vantüp. VANTÜP, İhtiyaca göre 300-400-600-800 mm veya daha büyük çapta plastik, muşamba veya çadın bezinden imal edilen (baan çelik tel ile takviyeli, iki ucu çemberli), fleksibl boru. Tali veya cebri havalandırma sistemlerinde vantilatörün verici borusu olarak kullanılır. VARAGEL, 1) Egimli olan ve katları birbirine baglayan, yer çekiminden yararlanılarak dolu vagonları aşagıya, boş vagonları da yukarıya çekmeye yarayan, nakliyat yolu. 2) Egimli yolda veya kuyuda graviteden yararlanarak taşıma yapmaya yarayan mekanik düzen. VARDİYA, Madencilikte işçilerin bir gün içinde (24 saatte) yapacagı nöbetleşe çalışmanın süreleri. Eger günün 24 saati 3’e veya 4’e bölünmek suretiyle çalışma yapılıyorsa, bu bölümlerin her biri bir vardiya diye isimlendirilir. Yıl içinde çalışılan vardiyalar sayılmak suretiyle yıllık çalışılan vardiya sayısı elde edilir. Genellikle devamlı çalışan işlerlerinde vardiyalar 8-16, 16-24 ve 24-8 veya 6-14, 14-22 ve 22-6 şeklinde düzenlenir. Bunlar I., II. ve III. vardiya diye de isimlendirilir. Bazı yerlerde 6-16 vardiyasına gündüz, 16-24 vardiyasına paşa-, 24-8 vardiyasına ise serseri veya sarhoş vardiyası denir. Bunlar ayrıca, sabah, akşam ve gece vardiyası olarak da tanımlanır. İşin geregine göre vardiyaların başlangıç ve bitiş zamanları degiştirilebilir veya vardiya süresi kısaltılabilir. VARİL, 1) Fıçı 2) Sıvı petrolün, genellikle ham petrolün üretim ve ticaretinde kullanılan hacim birimi. Bir varil 42 galon veya yaklaşık 306 libredir.(~ 139kg). VARYOS, 1) Balyos 2) Mermer işletmeciligin-de 10-12 kg agırlıgında iki başı düz çelik tokmak. İki başı keskin olanına keskin varyos; iki başı sivri olanına sivri varyos denir. VAYRLAYN SİSTEMİ, Sondaj takımının yeryüzüne çekilmeden karotiyerde karotla dolan iç gömlegin yeryüzüne çekilip boşaltıldıktan sonra tekrar kuyuya atılması ve dış gömlege yerleştirilmesi suretiyle çalışan numune alma sistemi. Çift tüplü olan vayrlayn karotiyerin iç tüpü, gömlege, tırnaklarla veya yapay yay parçalarından oluşmuş halka şeklindeki özel düzen ve setle tutturulmuş olup, sondaj yapılıp karot parçalarıyla dolduktan sonra iç gömlek üzerine indirilen overşotla yakalanır; tırnaklardan kurtarılarak halatla yeryüzüne çekilir. Karotlar boşaltıldıktan sonra iç gömlek tijler içinde kuyuya atılır. Hızlanarak inen iç gömlek karotiyer dış gömlegi içindeki tırnaklı, yaylısetli yuvasına yerleşir. Bu şekilde peryodik işlem tamamlanır, takım delmeye ve karot almaya hazır hale gelmiş olur. VAYRLAYN TAKIMI, Vayrlayn karotiyer, hareketli-degiştirilebilir iç gömlek, yedek iç gömlek, özel matkap, özel tijler, iç gömlegi yakalama (overşot) tertibatı, ince çelik halat ve vayrlayn vincinden oluşan özel sondaj takımı. Takımı çekip indirme zahmet ve zaman kaybından kurtardıgı için hızlı ilerleme imkanı verir. Takım ancak matkap aşındıktan sonra kuyudan çekilir. Matkap degiştirilip takım tekrar kuyuya indirilir. Son yıllarda takımı çekmeden matkap degiştirme denemeleri yapılmaktadır. VENTURİ BORUSU, İçinde hava veya bir gazın akımını saglamak amacıyla, içine basınçlı hava veya su püskürtücü küçük enjektör memesi yerleştirilmiş boru. VENÜS SAÇI, —> Kristalin kuars. VERİM, 1) Çalıştırılan (işçi, makine, vb.) işletilen (maden yatagı, tesis vb.) ve bakılan (hayvan, bitki vb.) bir şeyin çalıştırılması, işletilmesi veya bakımından elde edilen sonuç ya da bu sonucun (nieligi) sayısal ifadesi. İşçi-, makine-, mahsül verimi vb. 2) Ortaya çıkan, istenilen, beklenilen (semere) sonuç. —> Randıman. VERİMLİLİK, İstihsal ameliyesinde kullanılan üretim unsurlarının sayısı ile, neticede elde edilen hasıla (miktar ve kalite itibariyle) arasındaki oran. Teknik anlamda, rasyonellik ve verimin ölçüsü olup, sarfedilen ile elde edilen arasındaki oran. Ekonomik anlamda da belirli zaman içinde yapılan imalatın ifadesi. VERMİKÜLİT, Genleştirilmiş vermikülit, hafif yapı gereçlerinde agrega olarak, binalarda ısı ve ses izolasyonunda, soguk hava depolarının izolasyonunda, dekorasyon işlerinde, dökümhane ve benzeri yüksek ısı ile çalışan yerlerde ateşe dayanıklı sıva ve kaplama malzemeleri üretiminde kullanılır. Ziraatte ise topragın özelliklerini iyileştirici katkı olarak, zirai ilaçlarda ve gübrelerde katkı malzemesi olarak, ev ve ahır hayvanlarına yatak malzemesi olarak kullanılır. İnce taneli genleşmiş vermikülit ayrıca boyada, lastik ve plastik üretiminde dolgu olarak kullanılır. Diger bir deyişle vermikülit, perlit, pomza, genleşen killer, camyünü, yutong, strafor beton ve köpüklü beton gibi malzemelere bir alternatiftir. Dünya toplam üretimi yılda 500.000-600.000t kadardır. Piroksenit, amfibol grubu ve ultramafik kayaçlardaki olivinlerin sonradan bunlara nüfuzeden siyenitler, karbonatitler ve pegmatitler vasıtasıyla oluşan solüsyonlar ve yüksek sıcaklık sebebiyle gaz haline dönüşmüş bazı maddelerin etkileriyle alterasyona ugrayarak biyotit- flogopit, serpantin ve klorite dönüşmesinden sonra yeraltı sularının sirkülasyonu ile derinlere dogru kayaçlardaki alkalilerin yer degiştirmesi, magnezyumun yeniden dagılımı, kristal yapısına suyun nüfuzedip molekül yapısına girmesi suretiyle oluşan bir mineral. Terkibi = (Si.Al)4 (Mg. Al. Fe)3 O10(OH)2Mgx(H2O)n 0,9>x>0,6 Vermikülitin en önemli özelligi 900°-1100°C sıcaklıkta 4 ila 8 saniye tutularak genleştirilebilmesidir. VEZÜVYAN, 1) Tetragonal sistemde kristalleşen, sarı, kahverengimsi, yeşilimsi ve siyahımsı renklerde olabilen, saydam veya yarı saydam bir kontaktmetamorf mineral. Ca10 Al2 (Mg, Fe)2 (OH)2 Si9 O36. Kontakt minerallerde, özellikle metamorfik kalker içerisinde gröna ile birlikte bulunur. Yeşime benzeyen türüne “Kalifornit”, gök mavisi türüne “Siprin” denir. 2) Wiluit 3) İdokras VİDA, Egik düzlem kanunlarına göre üzerine sag veya sol yiv (diş) açılmış silindir veya konik parça, diger bir ifade ile üzerine diş açılmış burmalı çivi. Kullanış yerlerine ve şekillerine göre çeşitli vidalar yapılmakla beraler normlaştırılmış üç vida sistemi vardır. Bu sistemler de; (a) Whitworth vidası (b) Metrik vida (c) U.S. St. vidası (Bu vida genel olarak Amerika’da kullanılır.) VİBRÖR ELEK, Bir kasaya yerleştirilmiş elegin kasa agırlık merkezine, merkezi olarak yerleştirilmiş bir tahrik düzeninin eksantrik hareket etmesi suretiyle elenecek malzemenin elenerek, tane boyutlarına göre tasnifini saglayan düzen. VİDA ADIMI, Vidanın tam bir devir (360½) döndürülmesi halinde yaptıgı ilerleme; diş helezonu üzerinde bir devir yapmak suretiyle dikey olarak alınan yol. VİDYA ÇELİGİ, Matkap uçlarının ve potkabaç kesici başlarının imalinde kullanılan volfram karbit ve kobalt ihtiva eden ve kolay aşınmaması özelliginden dolayı bilhassa madencilikte kullanılan sert çelik. VİDYA KRON, Ucuna, muayyen bir plan dahilinde vidya taneleri yerleştirilerek standarda göre imal edilmiş, orta sert formasyonlarda karot alabilen matkap veya degiştirilebilen matkap şeklinde imal edilen, delik delme işinde kullanılan uç. VİKERS SERTLİGİ, Tepe açısı 136½ olan elmas piramit 120 kg’a kadar degişik yükle malzemenin içine dogru bastırılmak suretiyle, parça üzerinde elde edilen izin köşegenlerinin ortalama degeri ölçülerek tayin edilen sertlik. Bu şekilde bilhassa ince sacların veya yüzeyi sertleştirilmiş malzeme yüzeyinin sertligi tayin edilir. VİNÇ, 1) Halatın gevşetilmesi ve sarılması suretiyle insan ve malzeme taşınmasına yardımcı olan, tanburu elektrik veya basınçlı hava ile tahrik edilen makine. 2) Egimli olan ve katları birbirlerine baglayan, mekanik güçten yararlanılarak dolu vagonları aşagıdan yukarı çekmeye yarıyan nakliyat yolu kavramı. 3) Egimli yolda mekanik güçten yararlanılarak taşıma yapmaya yarayan düzen. 4) Tekerlekler, raylar, paletler üzerinde hareket edebilen kaldırma ve çekme makinesi. VİNÇ BA�I, Vinç düzeninde, vinç, makas, karakol sinyal tertibatı vb. müştemilatın bulundugu manevra ve işaretleşme yeri. VİNÇ DİBİ, Vinç düzeyinde arabaların vinçten indigi yerdeki manevra ve işaretleşme yeri. VİNÇ DİBİ KAÇAMAK LAGIMI, Vinç dibine gidiş gelişlerin ve oradaki çalışmaların emniyetle yapılmasını saglamak için anayolla vinç dibi arasında sürülmüş olan irtibat lagımı. VİNÇ DÜZENİ, Ana-, ana ve tali-, veya tali katlar arasında vinç kullanılarak dolu arabaları yukarı çeken ve boş arabaları aşagıya indiren taşıma düzeni. VİRA, “Çek” işareti —> İşaretleşme. VİRAJ, 1) Demiryolu ve karayolu taşımacılıgında yolların yön degiştirdigi bölümler. 2) Dönemeç. 3) Kurba. VİSKOZİTE, 1) Sıvıların ve gazları teşkil eden çok küçük parçalarının hareket sırasında birbirlerine karşı gösterdigi direnç. 2) Bir akışkanın akmaya karşı gösterdigi iç direnç. VİSKOZİMETRE, Agdalılık ölçer olarak da bilinir. Bir akışkanın agdalılıgını (iç akışa karşı direncini) ölçen aygıt. Bu aygıtın bir türü, belirli hacimdeki bir akışkanın belirli bir aralıktan ne kadar sürede aktıgını kaydeder. Kılcal borulu agdalıkölçer ise, bir akışkanı dar bir borudan belirli bir hızla akmaya zorlamak için uygulanması gereken basıncın ölçülmesine dayanır. Ayrıca bazı türleri bir kürenin akışkan içindeki batma hızını ölçer. Bir başka türü iç içe geçmiş eş eksenli iki silindirden içtekini döndürmek için gerekli kuvveti ölçerek silindirler arasına sızmış olan akışkanın agdalıgını saptar ; bazıları da akışkan içinde titreşen bir diskin salınımlarının sönüm hızını ölçme ilkesine dayanır. VİTRAY, Birbirine baglı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçalarından meydana gelen saydam pencere süslemesi. VOLAN, Pistonlu makinelerde enerji akümülatörü görevi yapmak suretiyle ölü noktaların aşılmasını saglayan kasnak veya tekerlek şeklinde olan kitle. Devri yükseltilen volan kendi ataleti nedeniyle hareket enerjisini depo eder ve her zaman geri verir. VOLE, Birkaç lagım deligini aynı anda patlatma işlemi. VOLFRAM, 1) Kimyasal simgesi W, atom numarası 74,0, atom agırlıgı 183,85, özgül agırlıgı 19,3 olan, Wolframit (Fe, Mn WO3), şelit (CaWO4), hübnerit (MnWO4) mineralleri içinde bulunan nadir element. 2) Tungsten. Volfram metali aşırı sert kırılgan, gri renklidir. Tabii olarak bulunmaz. Erime sıcaklıgı 3410½C, elektriksel iletkenligi yüksektir. Havada 400½C’de oksitlenir. Volframlı çelik alaşımları aşınma, çarpma, paslanma ve çürümeye karşı çok dayanıklıdır. Kullanım alanı geniş olan ve stratejik bir metal olarak dikkati çeken volfram, daha çok çelige sertlik ve dayanıklılık kazandırma özelliginden dolayı alaşımlarda, metal olarak karbürlerde ve çeşitli kimyasal bileşiklerde kullanılır. Turbin motorlarının yüksek hararete maruz kalan kısımlarındaki kablolar, ampuller içindeki flama telleri, elektrik aletlerindeki kontak noktaları da tungstenden imal edilir. Ayrıca bazı boyaların imalinde de kullanılır. VOLFRAM ÇELİGİ, % 14-18 wolfram ihtiva eden çelik. Bunlar yüksek devirli kesici cihazlarda kullanılır. Kızıl derecede dahi keskinligini ve deliciligini muhafaza eder. VOLKAN, Yanardag. Magmanın yeryüzüne çıkan sivri veya yatık koni biçiminde, tepesinde bir püskürme agzı (krater) bulunacak şekilde oluşturdugu dag. ––> Yanardag. VOLKAN BOMBASI, Büyük lav parçalarının kraterden fırlarken havada eksenleri etrafında dönerek katılaşmasından meydana gelen kayaç parçaları. Volkan bombalarının fındık büyüklügünde olanlarına lapilli denir. VOLKAN CAMI , Volkanik kökenli, camsı ve genellikle siyah renkli olan ve perlit grubuna giren bir mineral. Minerolojide obsidiyen olarak bilinir. Demir oksit içermesi durumunda rengi kırmızı veya kahverengi, içinde gaz kabarcıkları bulunanı ise açık gri olur. Nadiren de olsa siyah-kırmızı veya siyah-gri şeritli türlerine de rastlanır. Obsidyenlerdeki bünye suyu pekştayn ve perlitlerden daha azdır. VOLKANİK KAYAÇ, 1) Volkan bacası adı verilen yerkabugu çatlaklarından erimiş magmanın yeryüzüne çıkarak akması veya kubbe şeklinde yıgılarak soguması sonucu meydana gelen magmatik kayaç. 2) Püskürük (ekstrüsif) kayaç. VOLKANİK TÜF, Volkan küllerinin tabakalar halinde birikmesi ile meydana gelen kayaç. VOLLASTONİT , Asit intrusiflerin kalkerlerle kontagında oluşan bir kalsiyumsilikat minerali (Ca Si O3). Saf halde iken rengi beyaz olup, lifsi görünüşlüdür. Çeşitli impüritelerle rengi kurşuni veya kahverengine dönebilir. Enerji tasarrufu yanında düşük pişme küçülmesi, yüksek ısıya dayanımı, yüksek mekanik direnci, kontrol edilebilir porozite ve iyi izolasyon kabiliyeti gibi özellikleri, kullanım yerlerini belirler. Buna göre yer ve duvar karoları, tek pişirimli fayans imali, elektrik izolatörleri, porselen, sır, emaye, mineral elyaf, beyaz boya ve abrasif disk imalinde kullanılır. VOLÜMETRİK VERİM, Ocakta yararlı olarak kullanılan toplam hava hacminin, toplam dolaşım havası miktarına oranının yüzde olarak ifadesi. VORSYL AYIRICISI, 1967 yılında İngiltere’de 0,5-50 mm tane büyüklügündeki kömürleri yıkamak (zenginleştirmek) amacıyla geliştirilmiş DSM (agır ortam) siklonlarına benzer, dik olarak yerleştirilmiş bir hücrede oluşan, optimum hücre çapı 72 cm olan (bu çapta bir ayırıcı ile 120 t/h yıkama kapasitesine ulaşan),kömür zenginleştirme (yıkama)ünitesi. Santrifüjlü ayırıcılar. Agır mayi ile kömür yıkama yöntemleri. |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
Y
YAĞCI, 1) İş makinelerinin akaryakıt ve yağ ikmalini sağlayan ve bakımını yapan kimse. 2) Operatör yardımcısı. YAĞ CİLA, Çoğunlukla biraz bulanık olan minerallerde olan ve yağlı bir cisim görünümü veren cila. Bu görünüm; nefelin, kardierit ve bazı kuarslarda vardır. —> Minarellerin parlaklığı. YAĞLAMA SİSTEMLERİ, Bir makinenin doğrusal ve dairesel hareket eden parçalarında kaymayı sağlamak, aşınmayı ve ısınmayı önlemek amacıyla uygulanan düzen. Bu düzende gres yağı veya ince yağ kullanılır. Genel olarak gres yağı ile yağlamada gresör veya gres pompası; ince yağ ile yağlamada da el yağdanlığı, damlalıklı yağdanlık, bilezikli veya dişli çarklı yağlama düzenleri ile yağ pompası gibi araç ve gereç kullanılır. Demir testereleri gibi düz kayıtlı olan makinelerde kayıtlar üzerinde ufak yağlama delikleri bırakılıp, bunlar bir yayın taşıdığı bilyelerle kapalı tutulur. Taşıt araçlarının alt kısmındaki mafsallı yerlerde yağlamayı sağlamak için de gres nipeli vardır. YAĞLARIN VİSKOZİTESİ, Yağların akış-kanlığı ve özlülüğünü belirleyen kavram. Visko-zite, pratikte Engler (E½) derecesi ile ölçülür. Viskozite tesbiti üst çapı 2,9 ve alt çapı 2,8 mm ve yüksekliği 20 mm olan bir boru ile yapılır. 20½C sıcaklıkta 200 cm3 suyun bu borudan akışı olan 50-52 saniye zamanın 1 Engler derecesine eşit olduğu kabul edilir. 20½C sıcaklıkta 200 cm3 yağın bu borudan akışı 300 saniye ise bu yağın Engler derecesi 6’dır. YAĞLI KİREÇ, —> Kireç. YAĞLI KÖMÜRLER, Bünyesinde % 10-24 uçucu madde ihtiva eden kömürler. YAĞLI SALMASTRA, —> Salmastra. YAĞ POMPASI, —> Yağlama sistemleri. YAĞSIZ KÖMÜR, Antrasit. Kısa alevli kömür. YAKIT, Yanma olayında kimyasal reaksiyonla veya okside olmak suretiyle ısı verebilen ve eko-nomik bir değeri olan her türlü madde. Yakıtlar, katı-, sıvı-, gaz- ve nükleer yakıt diye sınıflandırılır. YAKILMIŞ ÖLÜ DOLOMİT, —> Dolomit. YAKIT YAĞI, —> Fuel oil. YAKITLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ, Linyit, taşkömürü fuel oil ve doğal gazın ağırlık bakımından % olarak analiz değerleri. ––> Çizelge YAKUT, 1) Alüminyum oksit terkibinde parlak, kırmızı renkte değerli taş (rubin). Mavi renklisine safir (gök-yakut) denir. 2) Kırmızı renkli korendon. YALANCI MERMER , Genellikle sönmüş kireç, ince inşaat alçısı veya kalıp alçısı, mermer tozu ve tebeşirden yapılan mermere benzer madde. YALANCI ŞEKİLLİ MİNERAL, —> Psödömorfoz. YALITKAN PORSELEN , Yüksek veya alçak gerilim için yalıtkan olarak kullanılan, feldispattan yapılmış sert —> Porselen. YAMAÇ MOLOZU, Yamaçlarda, yamacın düzlüğe ulaştığı yerlerde düşerek, kayarak oluşmuş; yer yer gevşek veya taşlaşmış gayrimuntazam çökeller. Bazan eluviyal plaserler ihtiva ederler. YANAR KÜKÜRT, Havada kuru kömürün en fazla 850°C da tam yakılması sonucunda yanma gazlarında kükürt bileşiği halinde bulunan kükürdün yüzde olarak ifadesi. YANARDAĞ (VOLKAN), Yer’in ya da herhangi bir başka gezegen ya da uydunun kabuk bölümünde yer alan ve içinden dışarı doğru mağma (eriyik kayaç), piroklastik moloz ve çeşitli gazlar püsküren baca. Yanardağlar, püskürme özelliklerine, etkinlik şiddetlerine ve volkanik yüzey şekillerine dayalı olarak 1) İzlanda ya da yarık, 2) Havaii, 3) Stromboli,4) Vulcano, 5) Pelée, 6) Plinius tipi püskürme olarak sınıflandırılmaktadır. —> Şekil, Volkan. İzlanda tipinin özelliği, erimiş bazaltlı lavların, uzun paralel yarıklardan dışarı boşalmasıdır. Bu tür akıntılar çoğunlukla lav platosu oluşmasına yol açar. Havaii tipi yanardağlar, İzlanda tipindekilere benzer; başlıca farkları, akışkan lavların zirveden ve radyal yarıklardan akarak kalkan yanardağlar oluşturmasıdır. Stromboli tipi yanardağlarda genleşen gazlar orta şiddette patlamalara neden olur, bunun sonucunda da kesintisiz küçük püskürmelerle dışarı akan akkor lav pıhtıları, volkan bombaları, curuflar ve lav akıntıları oluşur. Adını, stromboli yakınlardaki Vulcano adasından alan Vulkano tipi yanardağlarda orta şiddette koyu renkli çalkantılı gaz ve kül püskürmeleri olur. Pelée tipi yanardağlarda, yoğun ve şiddetli kızgın volkanik kırıntı ve ve gaz karışımı püskürmeler görülür. Plinius tipi en şiddetli püsküren yanardağ türüdür. Yanardağların volkanik yüzey şekilleri ise: Bileşik-, Strato-, Somma-, Kaldera- ve Kalkan yanardağ diye isimlendirilmektedir. YAN BASMASI, —> Tavan basması. YAN DELİK, Derin sondajlarda swivel head’e bağlı kelly’nin kuyudan çekildikten sonra içine yerleştirildiği hafif meyilli kısa kuyu. YANGIN BARAJI, Bir yangın durumunda yangın yeri ile irtibatlı olan yolları kapatan duvar, perde veya dolgu. Bu baraj; kum torbası, kil, sıvalı travers, tuğla, beton veya briketten yapılabilir. YANGIN EKİBİ, —> Tahlisiye istasyonu. YANGIN KAPISI, Hava giriş kuyusunun yakınlarına, daha ziyade kat ağızlarına kurulan ve ateşe dayanıklı malzemeden yapılmış olan (herhangi bir yangın anında kapatılabilecek) emniyet kapısı. YANIK, Mermer yatağının dış tesirlerle bozulmuş olan ve kaldırılıp atılması gereken kısmı. Yanık mermer yumuşak, kof, kırılması kolay, cila kabul etmez ve darbe ile dağılma özellikleri gösterir. YANKAYAÇ, 1) Üretimi planlanan maden yatağını çevreleyen yani maden yataklarını içinde bulunduran kayaç. 2) Yan kaya. YANLIŞ OTURMUŞ MADDE, —> Eleme. YANMA, Yakıtların genellikle havadan sağlanan oksijen ile hızlı oksidasyon sonucu, ısı ve sıcak yanma ürünlerinin açığa çıktığı ve bu esnada biraz da ışık ve sesin oluşabildiği, kimyasal reaksiyon. Yanma olayının temelini karbon, hidrojen ve kükürdün yanma reaksiyonları oluşturur. Yanmanın tam olmaması durumunda CO, O2, CH4, kurum ve katran gibi hava kirleticileri oluşur. Yakıt içerisindeki su, yanma sırasında buharlaşır ve bu durumda zararsızdır. Ancak yoğun SO2 içeren baca gazlarında yoğuşma sınırında asit oluşumunu hızlandırıcı etkisi zararlıdır. Diğer bir ifade ile yanma; oksijen ve yakıtın bileşenleriyle ilgili bir kimyasal olaydır. C + O2 —> CO2 C + 1/202 —> CO H2 + 1/202 —> H2O Yanıcı bileşenlerin tamamen yanarak ısıya dönüşmesine “Tam yanma” denir. Katı ve sıvı yakıtların yanabilmesi için, önce gaz fazına geçmesi ve ortamdan ısı alması gerekir. Doğal gaz, gaz fazında olduğundan, ortamdan ısı almasına gerek yoktur. —> Tutuşma sıcaklığı, Kömür yakma sistemleri. Doğal gazın yanma tepkimesi: CH4 + 202 —> CO2 + 2H2O C2H6 + 5O2 —> 3CO2 + 4H2O C4H10 + 6,5 O2 —> 4CO2 + 5H2O C5H12 + 8O2 —> 5CO2 + 6H2O YANMA HARARETİ, 1) Yakıtın yanma reaksiyonuna başlayacağı sıcaklık derecesi. 2) Yanma sıcaklığı (temperatürü). YANMA ISISI, Bir yakıtın bir kg’ının yanması ile elde edilen ısı miktarı. 1 kg karbonun yanmasından 8100 Kcal ısı elde edilir. YANMA OLAYI, 1) Yüksek hararette gaz safhasında oksidasyon sonucu ısı intişar ettiren (yayan) olay. 2) Yanıcı ve yakıcı gazların kimyasal reaksiyonu. YANMA REAKSİYONLARI, —> Yanma. YANMAZ KÜKÜRT, Havada kuru kömürün en fazla 850°C da tam yakılması sonucu kalan kül içinde sülfatlı bileşikler halinde kalan kükürdün yüzde olarak ifadesi. YANMIŞ MANYEZİT, —> Sinter manyezit. YANTAŞ, Aynı yaşta veya daha genç bir maden yatağını çevreleyen, yani onunla kontakt durumunda olan kayaç. —> Yankayaç. YAN NOKTA HESABI, Koordinatları bilinen iki noktayı birleştiren doğru üzerine dik düşen noktaların koordinatlarının hesaplanması yöntemi. YAN TUMBA, —> Tumba. YAN ÜRÜN, Üretim esnasında ikinci derecede elde edilen ve esas mamül veya mamüllere nazaran nisbeten daha az önemli olan ikinci derecede mamül veya ürün. YAPI, 1) Kayaç kütlelerinin kıvrılma, kırılma gibi biçim değiştirme olayları sonucu birbirleriyle ilgili durumlarını ifade eden kavram. 2) —> Strüktür. 3) Bünye. YAPILABİLİRLİK RAPORU, 1) Çeşitli olanaklarla uygulamaya konulmak istenen bir yatırım projesinin ekonomik ve teknik bakımdan yapılabilir en uygun çözümü gösterdiğini belirten rapor. 2) Fizibilite raporu. YAPRAK, Mermer ocaklarında —> Kompresör çivisi ile ve her bir çivi için iki adet olmak üzere yani çift olarak kullanılan bir yüzü oval, diğer yüzü düz 3 cm eninde ve 30 cm boyunda demir parçası. YAPRAK TAŞ, —> Şist. YARDIMCI DELİK, —> Tarama deliği. YARI BLOK ÇALIŞMA YÖNTEMİ, Döner kepçeli kazıcının, kademe dışında hareket ederek kazdığı malzemeyi kademeden uzakta bulunan bant konveyöre veya vagonlara yükleme düzeni. Bu yöntem genellikle, kömür damarı üzerindeki son örtükazı kademesinin kaldırılması işinde (—> Şekil)uygulanır.—> Blok Çalışma Yöntemi. YARI DENGELİ İHRAÇ SİSTEMİ, Çift halatlı ve çift tamburlu ihraç sistemi. —> Dengesiz-, Yarı dengeli, Dengeli ihraç sistemi. YARI MEKANİZE AYAK, —> Alın mekanizasyonu. YARIM SARMA, Kapalı işletmelerde bulunan üretim yerlerinde, çatallar üzerine konulan kapak tahtası veya ortadan uzun ekseni boyunca dilinmiş ince yarım direk. YARMA, 1) Sondaj yapmaya uygun olmayan, yeryüzüne çok yakın veya toprak, kum ve döküntü çakıl sanalarının altındaki sağlam zemine, maden aramak amacıyla ulaşmak için, kazma kürek veya dozer vb. kazıcı makinelerle açılan prospeksiyon (çukurları) hendekleri. Yarmaların eni insanın rahat çalışacağı kadar olmakla beraber, boyları birkaç metre, hatta birkaç yüz medre olabilir. Uzun açılar yarmalara kanal da denir. 2) Yeryüzünde kazı yapmak suretiyle maden arama (prospeksiyon) şekli. YARI ÜRÜN, Alüminyumun işlenmesi sonucunda elde edilen, fakat kendisi de başka bir işlemde girdi olabilen, levha, folyo, şerit, disk gibi profil ürünleri tanımlayan ve alüminyum sektöründe kullanılan bir terim. YASSI HADDE ÜRÜNLERİ, Üretilen çeliğin haddelenmesi suretiyle elde edilen; a) Levha b) Sıcak haddelenmiş yassı ürünler, c) Soğuk haddelenmiş yassı ürünler, d) Teneke olmak üzere dört ana gruba ayrılan yassı çelik ürünleri. Bu ürünler, dayanıklı tüketim malları ve yatırım malları endüstrilerinin ana girdisini oluştururlar. Türkiye’de yassı çelik ürünlerinin tüketildiği sektörlerin başında boru ve profil sanayii, otomotiv sanayii, yakıt araç ve gereçleri imalatı gelir. YASSI HALAT, Kemer şeklinde örülmüş olan halat. —> Çelik halat. YASSI ÜRÜN, Levha, folyo, şerit, disk gibi, hadde tezgahlarında elde edilen ürünleri tanımlayan ve aluminyum sektöründe kullanılan bir terim. YASTIK, Tavanı ve tabanı çürük olan yerlerde, sütun (çatal) olarak kullanılan direklerin tabana ve tavana batmasını önlemek veya tahkimatı takviye etmek için yatay olarak konulan kısa direk. —> Takoz. YASTIK ÇAMURU, Lağım deliği dibine konan ve patlayıcı madde sıkılanırken esneklik sağlayan çamur parçası. YAŞ TABANLI TOZ KÖMÜR YAKICILAR, Külün aglomera edilerek çekildiği yakıcılar. Yaş tabanlı kömür yakıcılarda, yanma odasında sıcaklığın kül ergime noktasına çıkmasına izin verilerek külün tabanda bir sıvı olarak yüzeylerde akması sağlanır. Bu amaçla tasarlanan sistemlerde, yüzeylerin mümkün olan kısımlarında refrakterlerin yapılması, ısı çekişinin de kül yapışmasından etkilenmemesi için gerekli önlemlerin alınması lazımdır.—> Kömür yakma sistemleri, Yanma. YAŞLANDIRMA SERTLEŞTİRİLMESİ, Su verme ısıl işlemi ile aşırı doymuş katı eriyik oluşturulduktan sonra, uygun sıcaklık ve sürelerde alaşımın mikroyapısında çökelme parçacıkları oluşturarak bir alaşıma yüksek mukavemet kazandırma işlemi. Örneğin, duralimün alaşımı (% 4 Cu bulunduran Al-Cu alaşımı.) YATAY ATIM, —> Fay atımı. YATAY AYAKLI GÖÇERTME, —> Tumba metodu. YATAY MERKEZKAÇ DÖKÜM, —> Savurma döküm. YATAY YÜZEYİ, Mermer işletmeciliğinde ocakta taş tabakalarının birbirine yaslandığı yüzey. YATIM, —> Yatım açısı. Meyil açısı. YATIM AÇISI, 1) Bir damar veya tabaka düzleminin yatay düzlem ile yaptığı açı. 2) Meyil açısı. —> Tabaka. YATIM DİYAGRAMI, arazide ölçülen veya jeolojik haritadaki bilgilerden yararlanılarak jeolojik kesit yapımı sırasında kullanılan yardımcı diyagram. YATIM DOĞRULTUSU, Yatım düzlemi içerisinde, damar düzlemi ile yatay düzlemin ara kesitine dik olarak doğrunun yatay düzlemdeki izdüşümü. YATIMLI DAMARDA DRAGLINE UYGULAMASI, Damar yatımlarına göre iki ana grupta uygulanan yöntem. Damar yatımı 20° ‘ye kadar olan örtükazı birinci grubu teşkil etmekte olup, dragline yöntemi tek başına, ikinci grubu oluşturan ve damar yatımı 20°-60° arasında olan örtükazı işlerinde ise, dragline yöntemi, kazıcı kamyon yöntemi ile beraber uygulanır. Damar yatımı (0°-10°) ve (10°-20°) arasında olma durumuna göre iki ayrı yöntem mevcuttur. Birinci durumda dragline dilim üzerinde, ikinci durumda ise döküm sahası üzerinde çalışır. YATIRIM, İktisadi faaliyet gösteren bir kuruluşun faaliyeti ile ilgili, maddi olan veya olmayan sabit kıymetlere yapılan ilave. Sabit kıymetlerin iktisadi değerini artıracak nitelikte olan esaslı onarım ve yenilemeler de yatırım sayılır. YAVAŞ YANMA, —> Deflagrasyon. YAYÇEK, Oltutaşını işlemede kullanılan “Kemane”nin, kurutulmuş bağırsaktan yapılmış gergi yayı. YAYLI RONDELA, —> Pul. YAZLIK, 1) Aynanın mümkün olduğu kadar yakınında, aynadan koparılan gayri nizami kaya parçalarının düzeltilip düzgün prizmatik mermer bloklarına dönüştürüldüğü açık saha. 2) Açık. YEDEK, 1) İşçi yardımcısı. 2) Mevcutları bozulduklarında değiştirmek için ambarda hazır tutulan malzeme. YEMANİ, —> Kuars. YEMEK TİKESİ, Pavyonda (işçi yatakha-nesinde) kalan bekar işçilerin işçi yemekhane-sinde yemek yemeleri için ocak kâtibi tarafından çalışma yerinde puvantaj defterine yevmiyeleri yazılırken, bu işçilere verilen yemek (fişi) kuponu. YEMLEME LOKUMU, 1) İçine kapsül yerleştirilen lokum. 2) Praymer. YEMEN TAŞI, Kırmızı renkli —> akik. YEMİNLİ TEKNİK BÜRO, “ 3213 sayılı Maden kanunu”unda geçen bir terim olup, denetim ve gözetim dışında kalan ve yönetmelikte belirtilen görevleri yürütmek üzere kurulmuş; çalışma alanlarında uzmanlaşmış, devlet güvenliği açısından sakıncası bulunmayan mühendis ve personelden oluşan büro. Ancak; yeminli teknik bürolar, Anayasa Mahkemesi’nin 24.12.1986 gün ve E1985/20 K 1986/30 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. YENİ HURDA, Alüminyum sektöründe kullanılan bir terim olup, alu minyumun üretim ve metal işleme kademelerinde çıkan alüminyum artıklarını ifade eder. —> Eski Hurda. YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAĞI, Devamlı olarak veya belirli zaman aralıklarında, şarj edilerek depolanan enerji; güneş enerjisi, rüzgar gücü, biyolojik atık (biyomas), gel-git ve denizdalgaları gibi. YERALTI AÇIKLIĞI GERİLMELERİ, Kazı öncesi düzgün bir dağılım gösteren düşey ve yatay bakir arazi gerilmelerinin, kazı sonucu yeraltında yaratılan boşluk nedeni ile bozularak yeni bir dağılım göstermesi şekli. Kazı sonrası oluşan gerilmeler ile birlikte, daha önce var olan doğal arazi gerilmeleri galeri ve baca etrafındaki destek topuklarında ve orta topuklarda gerilme yoğunlaşmalarına neden olur. Bunun yanı sıra galeri veya baca tavanında basma, çekme ve makaslama türünden gerilmeler oluşur. Diğer bir mekanik olay da yaratılan boşluk civarında oluşan deplasman veya hareketlerdir. Bunların sonucu kaya kütlesi içersindeki birim deformasyon enerjisi artarak gerilme yoğunluğunun bulunduğu yerlerde bölgesel depolanır. YERALTI DÜZENLERİ, Bir kapalı işletmenin çalışmasını sağlamak veya kolaylaştırmak amacıyla; boşluk, su, toprak ve kayalarla birbirinden ayrılmış alanları birbirine bağlamak için kazı ve delme yoluyla yeraltında açılan galeri, kuyu, boşluk vb. hacimlerin tümü. YERALTI HUNİ AÇIKAYAK İŞLETME METODU, 1) Sağlam tavanı, tabanı ve cevheri olan yeknesak tenörlü damar veya kitle halinde olan maden yataklarında alt kattan üst kata bir nefeslik sürdükten sonra üstteki eski imalatın altında bir topuk bırakarak başyukarının ağzı belirlenen sınıra veya yan taşa kadar daire veya oval şekilde genişletilip aynı zamanda aşağıya doğru derinleştirilmek ve kazılan cevheri başyukarıdan aşağı akıtarak panodaki nakliyatı sağlamak esasına dayanan tahkimatsız (üretim) işletme metodu. Bu usülde pano içinde cevher, kelebeye veya başyukarıya skreyperle de çekilebilir. YERALTI İŞLETME METODU, Açık işletme metodu uygulaması ekonomik olmayan maden yataklarına tavanın göçertilmesi, açılan boşluğun doldurulması veya topuklar bırakılması esaslarına göre uygulanan üretim sistemi. Bir kapalı işletmede yeraltı işletme metodunun uygulanması ve işletme- ve kazı yönlerinin seçimi büyük önem taşır. Yeraltı işletme metotları maden yatağının durumuna göre; uzun ayak, dilimli ayak, topuk, oda ve blok işletmesi şeklinde yürütülür. Bunlar tavanın durumuna göre de açık ayaklar, rambleli, ambarlı, göçertmeli ve kombine (karışık) işletme metotları şeklinde; tavanın göçertilmesi esasına dayanan işletme metotları ise yatay-, dikey-, ve çapraz ayaklı ilerletimli veya dönümlü uzun ayak, taban döşemeli (sun’i tavanlı) ayak şeklinde isimlendirilir. Açılan boşluğun doldurulması esasına göre uygulanan üretim sistemlerine de rambleli uzun ayak vb. isimler verilir. Yeraltı işletme metodu uygulamada, işletme ve kazı yönü ise; maden yatağının tabaka, kitle veya damar şeklinde oluşu, yatımı ve kalınlığı gibi faktörler dikkate alınarak belirlenir ve uygulama aşağıdaki şekillerde yapılabilir: Kömür madenciliğinde genellikle işletme yönü damar istikametinde, kazı yönü ise; istikamet yönünde, başyukarı, başaşağı veya diyagonal olabilir. Filon tipi maden yataklarında işletme yönü genellikle aşağıdan yukarı, kazı yönü ise başyukarı, başaşağı veya diyagonal şekilde yürütülebilir. Buna karşılık tuz madenciliğinde dik yataklarda işletme yönü başyukarı alındığında kazı yönü istikamet yönünde, düz damarlarda da işletme ve kazı yönü birbirine paralel olarak hem başyukarı hem istikamet yönünde seçilebilir. —> İşletme yönü. Erimesi veya eritilmesi mümkün olan maden yataklarında klasik yeraltı işletme metotlarına nazaran daha ekonomik olması durumunda, maden yatağına sondajlarla ulaşılarak madenin yerinde eritilmesi sağlanmak suretiyle —> Fraş metodu (kükürt yatakları), genel olarak da —> Solüsyon madenciliği (tuz, trona) uygulanır. YERALTI MADENCİLİĞİ, Madenin yeraltında kendine özgü yöntemlerle elde edilmesi. —> Kapalı işletme. YERALTI ÖLÇME NOKTALARI, Yeraltı galeri ilerlemelerine yön verme veya galeri planlarının çıkarılması gibi işlerde kullanılan ve galerinin sürüldüğü arazinin durumuna göre kayaç, tahkimat veya travers üzerine tesbit edilen veya çakılan kalıcı veya geçici işaretler. Genel olarak bu noktalar galerinin tavanına veya tabanına yerleştirilir. Ayrıca alet tesbiti veya nivelman ölçmeleri için bu noktalar galeri yanlarına da yerleştirilebilir. YERALTI RANDIMANI, 1) Yeraltında yapılan tüm üretim miktarının yeraltında üretim ve taşıma için yapılan işçi yevmiyeleri sayısına bölümü ile elde edilen (kg/yev veya t/yev) değer. 2) İçeri- A randımanı. YERALTI SONDAJI, Maden ocaklarında yeraltında gerek görülen her yerde ve yönde sondaj yapılabilecek şekilde imal edilmiş özel sondaj makineleri ile yapılan delme işlemi. YERALTI SUYU, Yüzeyden sızan ve su tablasının altındaki tabakalardaki gözenekleri, çatlakları ve boşlukları dolduran su. Yeraltı suları bulundukları yerlere göre; formasyon suyu, çatlak suyu veya mağara suyu gibi isimler alırlar. Deniz seviyesinin altında ve hareket etmeyen yeraltı sularına da derin sular denir. —> Formasyon suyu. Su tablası. YERALTI UZUNLUK ÖLÇME YÖNTEMİ, Yeraltında noktalar arası mesafelerin ölçülmesinde kullanılan yöntem. Eğimsiz yerlerde çelik şerit yere yatırılmak suretiyle; meyilli yerlerde ise, teodolitle doğrultu verilerek eğim açısı ve eğik mesafeler ölçülerek yapılan uygulama. YERALTINDA NİVELMAN YÖNTEMİ, Asma mira kullanılarak yapılan geometrik yükseklik ölçme. —> Nivo, Nokta nivelmanı. Asma miralarda geri okumalar (-), ileri okumalar ’dır. YERALTINDA TEODOLİTLE YÜKSEK-LİK TAYİNİ, Yeraltında iki tavan noktası arasındaki yükseklik farkının teodolit yardımıyla bulunması. —> Teodolit, takeometre. A-Noktası altında merkezlendirilen teodolit ile B-Noktasına asılan şakülü’ün üstüne gözleme yapılarak (j) açısı, ayrıca (b) âlet boyu ve (T) şakül boyu ve (D) eğik uzaklık değerleri ölçülür. Aşağıda eşitliklerden Dh- Yükseklik farkı hesaplanır. B-YERALTINDA YÜKSEKLİK TAYİNİ, Yeraltında teodolit kullanılarak ve eğik veya yatay gözlemler yapılarak uygulanan yöntem. YERİNDE ÇÖZELTİ MADENCİLİĞİ, —> Liçing, Liç. YERİNDE (İN-SİTU) LİÇ, Terkedilmiş madenlerden veya düşük tenörlü oksitli cevher yataklarından sülfürik asitli liç solüsyonu yardımı ile bakır kazanma yöntemi. —> Bakır liçi. Bu yöntemin uygulanması için cevherin gözenekli, kırıklı olması, buna karşılık yan taşın geçirgen olmaması, bu yöntemin uygulanabil-mesi için ön şartlardandır.—> Yerinde liç uygulaması. Yerinde liç konusunda yapılan çalışmaların en ilginci, 1967 yılında Kennecott Copper Korp un ABD Atomik enerji komisyonuna Safford, Arizona civarındaki düşük tenörlü bakır cevherlerini, önce yeraltında patlatılacak nükleer patlayıcı madde (nükleer bomba yani atombombası) ile parçalayıp kırmak ve bunu takiben yerinde liç etmek yolunda tekliftir. Bu tip projeler üzerinde yoğun çalışmalar yapılmakla beraber, radyoaktivitenin yeraltı sularına ve genel olarak ortama etkisi anlaşıldıktan sonra, uygulamaya geçmek mümkün olabilecektir. ABD’de petrol yataklarından klasik usulle yapılan üretimin sonunda petrol yatağında üretilmeyen rezervi yeniden üretime almak için üretim kuyusuna petrol yatağı seviyesine nükleer patlayıcı madde yerleştirip patlatmak suretiyle orada meydana gelecek şokun tazyiği sonucu arazideki petrolün patlama yerindeki boşluğa sızması sağlanmak suretiyle petrol yatağından daha fazla üretim yapma yoluna da gidilmiştir. Ayrıca, madencilikte yeraltında açılacak boşlukların da nükleer patlayıcı madde kullanarak açılması; onun verdiği ısı ve basıncın hem boşluğun açılması ve hem de boşluğun cidarındaki katmanların eriyip soğuması suretiyle, boşluk cidarının kendiliğinden tahkimi yönünde denemeler de olmuştur. YERİNDE LİÇ UYGULAMASI, Düşük tenörlü cevherlerin özel sondaj kuyularından yapılan enjeksiyon ile yerinde çözelti haline getirilmesi ve pompalarla yerüstündeki arıtım tesislerine basılarak değerlendirilmesi. Yöntemin başarısı maden yatağının derinlik, tenör ve rezerv birimlerinin uygun özellikte olmasına bağlıdır. Yerinde liç, altın, gümüş, uranyum —> Şekil, okside bakır, trona, tuz gibi sınırlı sayıda ve genellikle klasik yöntemlerle ekonomik olarak kazanılmayan düşük tenörlü maden yataklarına uygulanır.—> Liçing; Yerinde (in-situ), Liç, Bakır liçi. YERSEL FOTOGRAMMETRİ, —> Foto-grammetri. YERÜSTÜ DÜZENLERİ, Maden işletme-lerinde çalışmayı sağlamak veya kolaylaştırmak amacıyla, yerüstünde kurulan ana ve yardımcı tesislerin tümü. YERÜSTÜ MADENCİLİĞİ, Madenin yeraltına girmeden kendine özgü yöntemlerle elde edilmesi. —> Açık işletme. YERÜSTÜ PATLAYICI MADDE DEPOSU, Yerleşim yerlerinden uzak ve tek katlı olarak, patlama olduğunda uzaklara tehlikeli parçalar saçmayacak, hafif ve yanmaz malzemeyle geniş saçaklı olarak örtülü, zemininde çivi, vida, herhangi bir yarık veya çatlak bulunmayan düzgün, sızdırmaz, herhangi bir cismin çarpmasıyla kıvılcım çıkarmaz ve kolay temizlenir biçimde, çimento şap veya mozaikle kaplı, ihtiyaca göre çeşitli bölmeleri olan, pencereleri çatıya yakın yükseklikte ve güneş ışınlarının doğrudan depo içine girmesini önleyecek biçimde ve havalandırma delikleri bulunan bina. Yerüstü patlayıcı madde depoları ihtiyaca göre sürekli, geçici ve gezici olmak üzere üç ayrı şekilde yapılabilir. Bunlar beton ve taştan sağlam duvarlı ve tavanlı üst ve yanları toprakla örtülerek veya bir yamaçta açılacak galeriyle girilmek suretiyle tünel biçiminde de yapılabilir. Üstü toprak örtülü ve galeri tipi gömme depoların üzerlerindeki toprak kalınlığı, güvenlik uzaklıkları yönetmeliklere uygun olarak saptanır ve yapılır. Bu depoların çıkış ağızlarına ve etrafına gereğine göre toprak veya beton sütre yapılır. —> Dinamit ambarı (yeraltı) —> Şekil s.438 YEŞİL ALTIN ; 24 karatlık yani 1000 saflık olarak tanımlanan has altına yalnız gümüşün katılmasıyla elde edilen altın cinsi, —> Altın ayarı. YEŞİMTAŞI, 1) Genellikle yeşil, bazen de beyaz, sarı veya kahverengi, olan bünyesine Fe girmesi halinde koyu yeşil rengini veren jade grubu taşlar. Koyu renklisine kloromelenit de denir; figur yapımında kullanılır ve uğur taşı olarak kabul edilir. 2) Baltataşı. YEVMİYE, 1) Bir işçinin bir vardiya süresinde yaptığı çalışma. 2) Bir işçiye bir vardiyalık çalışma karşılığı ödenen ücret. YEVMİYE ADEDİ, Bir yerde çalışan işçilerin belirli bir dönemde yaptıkları yevmiye sayısı. Fiili yevmiye, yıllık ücretli izin, hafta ve bayram tatili diye üç bölüm halinde izlenir. Fazla mesai yevmiyesi de tüm işçinin çalışılan günlerde normal çalışma süresinden fazla çalıştıkları zamanın saat olarak toplamları 8’e bölünmek suretiyle elde edilen yevmiye sayılarıdır. Bu yevmiyeler de fiili yevmiye sayısına ilave edilir. YAĞ CİLA, Çoğunlukla biraz bulanık olan minerallerde olan ve yağlı bir cismin görünümünü veren cila. Bu görünüm; nefelin, kardierit ve bazı kuarslarda vardır.—> Mine-rallerin parlaklığı. YIĞILMA AÇISI, Yığın halinde olan malzemenin heyelan yapmadan durabildiği açı değeri. Bu açı, yığını teşkil eden koni kenarının yatay düzlemle yaptığı açının ölçüm değeridir. —> Denge açısı. YIĞMA, Dekapaj pasasının taşındığı düzlemden daha üst seviyeye doğru yapılan boşaltma işlemi. YIĞMA LİÇ, —> Bakır liçi. YIĞIN LİÇİ, —> Siyanür liçi ile altın üretimi. YIKAMA, Sondaj tekniğinde matkabın ilerleyebilmesi için sondaj dibinde veya kuyu çevresinde yerinden sökülen parçacıkların dışarıya alınması için yapılan iş. Bunun için genellikle sıvı, nadiren de basınçlı hava kullanılır. —> Sirkülasyon. Lavaj. YIKAMA EĞRİLERİ, Maden yatağında mevcut kömür veya cevherin özelliklerini ve kalitesini saptamak, kurulacak zenginleştirme tesisinin projesini hazırlamak veya çalışmakta olan lavvarın çalışma durumunu (lavvar randımanını) kontrol etmek için çizilen ve kömür veya cevherin karakterini belirleyen eğri. Yıkama eğrisini çizmek için ilk iş madenden numune alınır, ikinci iş olarak numune tartılır, tane büyüklüğüne göre tasnif edilir, üçüncü iş olarak da bunlar ayrı ayrı yüzdürülür. Beher fraksiyonun kül nisbetlerini veya tenörlerini tesbit etmek suretiyle son olarak yıkama eğrileri ile ilgili hesaplar yapılarak bu hesap sonuçlarına göre yıkama eğrileri çizilir. YIKAMA KASASI, —> Jig. YIKAMA RANDIMANI, Zenginleştirme tesislerinde yıkamaya verilen kömür ağırlığının (ton) yıkama tesisinden alınan konsantre cevher veya satılabilir kömüre oranı ile elde edilen değerin (%) olarak ifadesi. YIKANMA YERİ, 1) İşçilerin vardiya başı ve sonunda elbise değiştirip hazırlandıkları yer. 2) Banyo (hamam). YIKANMIŞ KÖMÜR, —> Lave kömür. YILDIZ TAŞI, —> Kuars, Güntaşı. YILIN SON GÜNÜ MEVCUDU, Yılın son gününde çalışan işçi sayısı ile yıllık ücretli izinde ve hafta tatilinde olanların tamamı. YİTRİYUM GRUBU, —> Nadir toprak elementleri. YOKLAMA, Bir nevi maden arama. YOL APLİKASYONU, Topoğrafik plân üzerinde son şekli verilen yol ekseninin arazi üzerine işaretlenmesi. Yolun doğru ve kurp dönemeç içinde olan kısımları topoğrafik alet ve yöntemlerden yararlanılarak ahşap kazıklarla arazide işaretlenir. İşaretlemede ayrıca, arazi kırık noktaları, yol kenarları, şev üstü, şev dibi gibi önemli noktaların, başlangıç noktasına göre mesafeleri aplikasyon defterine ve kazıklar üzerine (0+120), (1+411) şeklinde yazılır. —> Şekil. Yatay konumda ve farklı doğrultulardaki iki ardışık aliyman doğrultusu arasının R- yarıçaplı bir dairesel yay ile birleştirilmesi durumunda ortaya çıkan geometrinin aplikasyonu . YOL ÇİVİSİ, —> Ray çivisi. Trifon. YOL DEMİRİ, Ray. YOL MAKASI, —> Makas. YOL MARANGOZU, Demiryolu döşeyip bakımını yapan usta. YOL MASTARI, Demiryolunda ray açıklığını ölçme ve tesbit etmeye yarayan gereç. YOL PABUCU, —> Cebire. YOL TERAZİSİ, Demiryolunu belirli meyilde döşemeye veya döşenmiş demiryolu raylarının eğimini ölçmeye ve kontrol etmeye yarayan gereç. YOL TRAVERSİ, —> Travers. YOL VERİCİ, Elektrikli makineleri çalıştırma şalteri. YONMA, Mermer işletmeciliğinde, taşların el aletleriyle ve işçiler tarafından gerekli şekilde yontulması olup muhtemelen yontma kelimesinin değiştirilmiş ifadesi. YONU, Mermer işletmeciliğinde, yüzleri yontulmuş taşın ifade edilmesi. El ile yontulanlara “El yonusu” denir. YÖNLENDİRİLMİŞ SONDAJ, Sondajın özel istikamet ve ölçü aletleriyle planlı ve kontrollu olarak saptırılması. YUMAKLAMA, Topaklama YUMUŞAK TEL DAMAR, Mermer işletmeciliğinde, muhtelif form ve yönlerde yumuşak damar parçaları. YUVA, Direk dibi. YUVARLAK DAMARLI HALAT, Çelik halatı teşkil eden damarların en kesitleri yaklaşık olarak daire biçiminde olan halat. YUVARLAK VİDA, 1) Diş uçları yuvarlatılmış vida. Keskin köşeli kesiti olan vidaların pislik, kum, toz ve pastan zarar gördükleri dikkate alınarak kirli su, vana milleri, hortum rekorları, demiryol koşum takımları gibi yerlerde kullanılır. 2) Kaytan vida. YÜK HATTI, —> Hidrolik kesit. YÜKLEME MAKİNESİ, 1) Paletli, lastik veya demir tekerlekli olarak imâl edilip kepçenin geriye veya yana doğru hareketi ile postayı arkasındaki veya yanındaki arabaya veya bant sistemine boşaltan iş makinesi. Bu makineler çürük arazide kazma ve yükleme işlerinde, sağlam arazide lâğım atıldıktan sonra alına çekilerek yükleme işlerinde kullanılır. 2) Kepçe. 3) Loder. 4) Açık ocakta serbest haldeki malzemeyi çalışma sahası içinde bulunan tekerlekli nakil aracına yüklemede kullanılan paletli veya lastik tekerlekli iş makinesi. YÜKLEME SACI, Yükleme esnasında, madenin vagonlar arasına düşmesini önlemek için konulan iki ucu kıvrılmış sac parçası. YÜKLE-TAŞI-BOŞALT TEKNİĞİ, 1) Kazılmış malzemenin, bir yükleyici vasıtası ile lastik tekerlekli ve damperli taşıma aracına yüklenip, tumba yerine taşınıp boşaltılmasının düzenlenmesi işi. 2) İngilizce kelimelerin baş harfleri olarak LHD (Load-Haul-Dump) tekniği. 3) Raysız taşıma tekniği. YÜKLEMEDE DİAGO-NAL KAMYON KONUMU, Kamyon kasasının kademeye diyagonal konumda ve kepçe dönme yayı üzerinde bulu-nuşu. Kazıcı dönme açısı 30° ile 120° arasında değişir.—> Şekil a. YÜKLEMEDE DİK KAM-YON KONUMU, Örtükazı kademesine dik çalışma yönteminde kamyonların kazıcının her iki tarafına veya tek tarafına dik olarak ya-naşması. Bu durumda kazıcı-nın dönme açısı 30° ile 90° arasında değişir.—> Şekil b. YÜKLEMEDE PARALEL KAMYON KONUMU, Ör-tükazı veya kömür kademesi dışında, kademeye paralel olarak yanaşan kamyonun ring usulü hareketi. Dolan kamyonun yerini arkada bekleyen boş kamyon alır. Bu durumda kazıcının dönme açısı 90° ile 180° arasında değişir. YÜKLEYİCİ, Yükleme makinesi, Loder. YÜKLEYİCİ-KAMYON ÖRTÜKAZI YÖNTEMİ, Küçük kapasiteli açık işletme örtükazı işinde kullanılan pratik çalışma metodu. Verim alınabilmesi için malzemenin çok iyi lağımlanmış veya yumuşak olması gerekir. Lâstik tekerlekli yükleyicide bu durum çok daha önemlidir. Lâstiklerin kaymaması ve aşınmayı azaltmak için tekerleklerine bazen zincir veya zırh geçirilir. YÜKLEYİCİNİN KEPÇESİNİN DOLMA FAKTÖRÜ, —> Çalışma verimi. YÜKELEYİCİNİN YAPACAĞI İŞ MİKTARI, —> Çalışma verimi. YÜKSEK (DÜŞEY) FIRIN, Pik demir üretiminde en çok kullanılan, üstten şarj edilen ve alttan boşaltılan dikey bir eritme fırını. Hava (veya diğer gazlar) fırın tabanına yakın yerden, alttan fırına üflenip, şarj kitlesi arasından yukarı doğru yükselir. Yukarıdan inen katı şarj maddesi ile yukarıya yükselen gazlar arasında kimyasal reaksiyonlar olur. Fırına yakıt verildiğinde, o da şarj ile birlikte üstten doldurulur. Yüksek fırınlarda yakıt olarak kok kullanılır. Fırındaki şarjın ergiyip, taban kısmındaki haznede toplanması ve alttan alınması arzu edilir. Genellikle fırının en sıcak kısmı, hava borularının bulunduğu düzeyin biraz yukarısına rastlar. Bu bölgeye ergitme zonu denir. Yüksek fırınların termik randımanları yüksektir. Yüksek fırınların en iyi örneğini demir ve çelik ergitme tesislerinde kullanılan düşey fırın teşkil eder ve ortalama 28-30 metre yüksekliktedir. Bakır, kurşun, çinko, nikel cevherlerinin ergitilmesinde 5-6 metre yükseklikteki yüksek fırınlar kullanılır. Demir-Çelik üretiminde kullanılan yüksek fırının içi ateşe ve ergiyen maddelerin etkilerine dayanabilen tuğlalarla örülmüş ve tersine kapatılmış iki kesik koni şeklindedir. İç hacmi 250-850m3 arasında olup 1m3 fırın hacmine göre 24 saatte 0,5-1,4 ton ham demir (pik) elde edilebilir.—> Yüksek fırında reaksiyon. YÜKSEK FIRIN CÜRUFU, Şarjın içindeki yabancı elemanların fırın hararetinde buhar olmayan ve redüksiyona uğramayan oksitlerin birbirleri ile birleşmiş ve akar hale gelmiş şekli. Cürufun bileşenleri SiO2, CaO ve Al2O3 olup, CaO miktarının %50 oranını geçmemesi gerekir.—> Cüruf. YÜKSEK FREKANS İNDÜKSİYON FIRINI, —> Direnç fırınları. YÜKSEK FIRIN KATKI MALZEMESİ, Yüksek fırına verilen cevherdeki yabancı maddelerin kolay erimesini ve cüruf haline geçmesini sağlamak için cevhere katılan malzeme. Bu katkı maddeleri maksimum %25 civarında; bazik özellikli (kireçtaşı, dolomit, olivin, fluorit), asit özellikli (kum,çakmak taşı, aluminli silikatlar ve tuğla kırıntıları) ve diğer (manganez ve krom cevherleri ile fosforit ve kemik gibi) malzemelerden oluşur. YÜKSEK FIRINDA KULLANILAN DEMİR CEVHERLERİ, Manyetit (Mağnetit) Fe3O4; demir içeriği %45-70, mıknatıslı, siyah veya koyu renkli. Hematit Fe2O3; kırmızımsı kahverenkli, Fe tenörü en fazla %70. Pul pul ve parlak yapıda olanlarına spekülarit denir. Limonit: 2Fe2O33H2O; demir miktarı %30-50 Siderit: FeCO3, demir miktarı %25-40, içinde genellikle mangan bulunduğundan değerli cevher sayılır. İçinde belli miktardan fazla fosfor ve kükürt içeren cevherler yüksek fırında kullanılmaz. YÜKSEK FIRINDA REAKSİYON, Yüksek fırına demir oksidi olarak giren cevherden oksijenin ayrılması işlemi. YÜKSEK GENİŞLEMELİ KÖPÜK, Hacmi 500-1500 misli genişleme özelliği gösteren köpük yapıcı sıvı. Bu madde, galeri, baca vb. yerlerde meydana gelen açık alevli yangınlara müdahale ile alev ve ateşin yayılmasını önlemek, söndürmek ve kısa zamanda yangın sahasının hava akımı ile irtibatını kesmek ve daimi baraj yapma imkanlarını sağlamak için kullanılır. —> Rijit köpük. YÜKSEK GERİLİM DAĞITIM ŞEBEKESİ, —> Elektrik enerjisi dağıtım şebekeleri. YÜKSEK ISI PERLİTİ, —> Perlit. YÜKSEK KALİTE BAKIR, L.M.E. esaslarına göre elektrolitik bakır olarak iki kalitede muamele gören katot bakırı ve hadde ürünlerini ifade eden terim. YÜKSEK KALİTE TİP KALAY, Rafine kalay muhtevası % 99,85 olup, ağırlığı 12 kg’dan az ve 50 kg’dan çok olmayan külçe veya kütük şeklindeki kalay. YÜKSEK KARBONLU ÇELİK, —> Çelik. YÜKSEK KARBONLU FERROKROM, Bünyesinde genellikle % 2-10 oranında, ortalama % 4-6 karbon (C) ihtiva eden ferrokrom. Bir ton yüksek karbonlu ferrokrom elde edebilmek için 4500-7500 kWh arasında değişen elektrik enerjisine ihtiyaç vardır. YÜKSEK TEVETTÜR, Yüksek voltaj. YÜKSELTGENME, —> Elektroliz. YÜREK, Vinç ile yapılan nakliyatta vinç halatının taşınacak araçla irtibatını sağlamaya yarayan ara parça. Vinç halatının ucu yürek üzerindeki yerine yerleştirildikten sonra, kelepçelerle sıkılarak halatın yüreğe emniyetli bir şekilde irtibatlanması ve böylece kafes vb. araçların koşum takımlarının halata kolayca bağlanması sağlanır. —> Halat, Halat kelepçesi. YÜRÜME YOLU, —> Şekil, Adam yolu YÜRÜYEN DREGLAYN, 1) Üniversal bagerlerin lastik tekerlekli, paletli veya raylı yürüme düzenine karşılık, yürüme hareketini adım atma şeklinde gerçekleştirme düzenine sahip dreglayn. 2) Adımlayan dreglayn. —> Dreglayn. YÜRÜYEN TAHKİMAT, Hidrolik ve mekanik enerji ile sıkılanan, boşaltılan ve ilerletilen tahkimat düzeni. —> Alın mekanizasyonu. YÜZDÜRÜCÜ, Flotasyon işleminde köpük teşekkülüne yardımcı olan ve köpüğün yeterince sağlamlığını sağlayan reaktiflere verilen genel ad. —> Reaktif. YÜZEY BÜYÜTME , Kırma ve öğütme işlemleri sonucu tanelerin serbestleşerek yüzeylerinin; ergitme, çözeltme, sinterleme, briketleme, koklaştırma gibi işlemlere açık hale getirilmesi; diğer bir deyişle yüzey büyütmesi sağlanarak kimyasal olayda reaksiyon hızının arttırılması, fiziksel olayda ise (flotasyonda) yüzdürülecek veya batırılacak katı maddelerin yüzeylerine reaktiflerin etkisinin artırılması amaçlanır. YÜZEY İŞLETMESİ, Derinliği 10 m ile 40 m arasında değişen huni şeklindeki açık işletme. YÜZEY NİVELMANI, Nivelman aletiyle yatay ölçmesi yapılmış olan bir yüzey üzerinde, birçok noktanın yüksekliklerinin bulunup koordinatlarına göre bu noktalar plana işlendikten sonra enterpolasyon yoluyla o yüzeyin tesviye münhanili haritasının yapılması. Nivelman aleti ile yapılan yüzey nivelmanında yükseklik farklarının çok fazla olmaması lazımdır. Zira dik arazide gözleme aletinin sık sık yer değiştirmesi gerekir. YÜZ, Mermer işletmeciliğinde taşın imalâttaki yerinde görünen en büyük yüzeyi. YÜZLEME, Mermer işletmeciliğinde iki kesişen kenarın kalemle doğrultularak taş yüzü düzleminin belirtilmesi. |
Madencilik Terimleri Sözlüğü-Madencilik Terimleri Anlamları
Z
ZAMAK, —> Çinko spesifikasyonları. ZAR TAŞI, Sert ve silisli kayaçların (granit, andezit, riyolit, trakit gibi) parke taşı olarak kullanımı için boyutlandırılmış şekli. 4x6 cm olarak boyutlandırılanlar yaya trafiğinin yoğun olduğu yerlerde 6x8cm boyutundakiler yaya ve araç trafiğinin karışık olduğu yerlerde kullanılır. 8x10 ve 10x12 cm boyutlu taşlar ise; 4x6’lıkların kullanım alanlarında uygulandığı gibi,aşırı yüklere ve asidik ortama dayanıkılık gerektiren endüstri ortamlarında da kullanılır. ZATÜLHAREKE ÇAMUR KLEPESİ, —> Tarak Gemisi. ZAVİYE, —> Açı istasyonu. ZAYIF KİREÇ, —> Kireç. ZEBARİF, Yalancı süsler. ZEBERCED, Olivinin saydam ve sarı veya açık yeşil renkli türü. Yeşil renklisine “Yeşil zeberced” denir. Minerolojide krizotil olarak adlandırılır. —> Alumin. ZEFİR, —> Gökyakut. ZENGİNLEŞTİRME, Tüvenan madenin (cevher, kömür, endüstriyel hammadde vb.) fizik ve fizikokimya prensiplerinden faydalanılarak, bileşimleri değişmeksizin pazarlanabilecek veya teknolojide kullanılabilecek bir ürün haline getirilmesi. Diğer bir ifade ile tuvönan maden; kırma, ayırma ve tasnif işlemlerine tabi tutulmak suretiyle; zengin ürün (konsantre), ara ürün (mikst) ve artık olarak ayrılır. ZERKARİ , 1)Altın işletmeciliği. 2)Sırmacılık. ZENGİNLEŞTİRME TESİSİ, —> Konsantratör. ZENİT AÇISI, —> Eğim açısı. ZEOLİT, Alkali ve toprak alkalilerin hidratlı tabii silikatlarından oluşan bir mineral grubu. Bu minerallerden başlıcaları: Klinoptilolit, filibsit, laumonit, heulandit, erionit, şabazit, mordenit, analsim, natrolit. Zeolit önemli fiziksel özellikler gösterir. Feldispatların ve diğer alumino-silikatların zeolite dönüşmesine zeolitleşme denir. İyon değiştirme, su ve gaz tutma özelliklerinden dolayı ziraatte, balıkçılıkta; su, gaz ve radyoaktif artıkların temizlenmesinde, kurutmada, güneş enerjisi ve gaz depolanmasın-da, koku kontrolunda, yapı elemanı olarak, puzzolan çimento üretiminde, iyi kalite kağıt yapımında kullanılmaktadır. ZIMPARA , 1) Orta ile ince taneli, belirli bir istikamet göstermeyen, nadir olarak şistik veya tabakamsı görünümde, siyah, koyu gri, korund tanelerini muhtevi, önemli miktarda manyetit, nadir olarak hematit, yer yer irice taneli porfirik korund ihtiva eden kayaç. 2) Metamorf boksit. 3) Metal, tahta ve daha başka maddelerin yüzünü aşındırıp düzeltmeye va parlatmaya yarayan üstüne zımpara tozu yapıştırılmış kalın kağıt veya bez. 4) Zımpara kağıdı. Literatürde Türk, Yunan ve Amerikan tipi olmak üzere 3 tip zımpara taşı kaydedilmiştir. Her tip zımparanın aşındırma özelliği, içindeki aluminyum okside bağlıdır. Mineralojik olarak zımpara 3 ayrı isim altında tanımlanır : 1- Mormas (gerçek) zımpara; (Korundum, manyetit veya hematit içerir) genellikle kırmızımsı - siyah renkte. 2- Spinel zımpara : Spinel (Magnezyum alimunyum oksit)+ korund (Aluminyum oksit)+ manyetit (demir oksit) içerir. (Belirgin olarak spinel içerir, korundum bulunmayabilir.) 3- Feldispatik zımpara : Bu tür, spinel zımparaya benzemekle birlikte % 30-50 oranında plajioklas (triklinal sistemde kristallenen feldispatların bir grubu) içermektedir. Zımpara taşı çok sert olduğundan toz halinde aşındırıcı ; bileyi taşı olarak da taşları ve madenleri cilalamakta kullanılır. Ayrıca zımparadan yüksek alüminalı çimento yapımında yararlanılır. Piyasada satılan ufalayıcıların çoğu zımparadan yapılır ve bunların %3'ünü zımpara kağıdı ve bezi teşkil eder. Türkiyede ve Yunanistan da üretilen gerçek zımparanın kaliteleri bileşimlerine göre değişir ve aşağıdaki gibidir. —> Çizelge. ZIRHLI KONVEYÖR, —> Zincirli konveyör. ZIRHLI TAHKİMAT, Ayaklarda alında kazı ve nakliyat için alna gelen kısmı açık, tavan- göçük kısımları çelik zırhla kaplı, 2’den 4’e kadar hidrolik direkle teçhiz edilmiş yürüme takımları bulunan; nakliyat ünitesini taşıyan kısmı bulunan ve tavan- göçük zırhları arasında ünitenin taşıma gücünü artırmak için yardımcı silindirle tavan zırhının önünde tavanı emniyete almak için mandallı uzatma sarmasıyla donatılmış tahkimat ünitesi. ZIRNIK, Kimyasal formülü As2S olan, kirli-turuncu, sarı-turuncu veya gri-sarı, eğer demir miktarı fazla ise kirli-kırmızı renkte, çok higroskobik, havada kolayca oksitlenen, kristal yapıda, suda kolayca çözünen ve piyasada erimiş kütle, yaprak (pul), veya parça, veyahutta granüle halinde satılan bazı hallerde dokunulması tehlikeli olan, patlayabilen ve kükürt boyaları deri, viskoz, pamuklu tekstil gibi sanayi dallarında kullanılan madde. ZİFT, 1) Katrandan ve başka organik maddelerin damıtılmasından elde edilen, az ısı ile eriyen, katı halde iken kolay kırılabilen, siyah, parlak madde. 2) Kara sakız. ZİNCİR, Makine ve techizatta kuvvet ve hareket aktarma aracı. a= Bisiklet zinciri, b= Tahrik zinciri, c= Mafsallı zincir (Mafsallı zincirin baklaları vida ve somunlu olup, kolaylıkla ekleme yapılabilir) d= Konveyör zinciri. ZİNCİRLE NAKLİYAT, —> Sonsuz halat ile nakliyat. ZİNCİRLİ ANAHTAR, Genellikle birbirlerine vira edilmiş boruları ve manşonları sökmeye yarayan özel zincirle donatılmış anahtar. ZİNCİRLİ BAGER, Bir gövde kolu üzerine zincir şeklinde birbirine bağlı veya özel bir zincir üzerine monte edilmiş kepçelerin (godelerin) hareket ettirilmesi suretiyle bagerin oturma düzleminin aşağısında kazı yapan iş makinası. Bunlar daha ziyade örtü tabakası ve maden kitlesi gevşek olan açık işletmelerde kullanılır. ZİNCİRLİ KONVEYÖR, 1) Saç oluk içine dikine yerleştirilmiş bir lâma demiri parçasının, yani bir paletin, uçlarına takılı zincir veya zincirler tarafından hareket ettirilmesiyle, mâlzemenin sürüklenerek taşınmasını sağlayan konveyör. Bu konveyörlerde fazla aşınmaya uğrayan kısımlar, imâlat sırasında özel olarak sertleştirilip, bir zırh meydana getirildiği için bunlara zırhlı konveyör veya panzer de denir. Bu konveyörün zincir aksamı (a) yanlarda çift, (b) ortada tek ve (c) ortada çift olarak yerleştirilir. Genellikle uzun ayak sisteminde kömürün kendiliğinden veya sâbit olukta akmadığı yerlerde ve bazı hâllerde taban yollarında kullanılır. Çatalsız alınlı ayaklarda zincirli konveyör ayak ilerledikçe komple olarak alına itilerek kaydırılır. Tam mekanize ayaklarda nakliyat ünitesinin kaydırılması, yürüyen tahkimatla birlikte yapılır. 2) Zincirli oluk. Çeyn konveyör. —> Kaydırma, Fren diskli konveyör, Konveyör. ZİNCİRLİ OLUK, Zincirli konveyör, Fren diskli konveyör. ZÜMRÜT , Beril grubundan, sarı yeşil, mavi yeşil, hatta sarı renkli, cam parlaklığında, saydam değerli bir taş. Zümrütün fiziksel özellikleri temel olarak berilinkinin aynıdır. Işığı kırma ve saçılıma uğratma gücü çok yüksek değildir. Bu nedenle de taş fazlaca parıldamaz. Taşa asıl değerini kazandıran olağanüstü renginin, içerdiği az miktardaki kromdan kaynaklandığı sanılmaktadır. İyice ısıtıldığında taş rengini kaybeder. Tüm Madencilik Terimleri Sözlüğü MADEN İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ den alınmıştır MUAMMER ÖCAL GÜLTEKİN GÜNGÖR MAHMUT ŞÜKRÜ GÖK Maden Yüksek Müh. Maden Yüksek Müh. Maden Yüksek Müh. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.