ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   ForumSinsi Sözlük Ağı (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=515)
-   -   Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=1048923)

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 05:29 AM

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi
 
M Harfi

MÜSAADAT (Müsâade. C.) Yardımlar, muavenetler. * Müsâadeler, izinler.
MÜSAADE İzin, elverişli bulunma. * Yardım.
MÜSAAFE Bir kimse ile adavet edişmek, düşmanlık yapmak. * Yardımlaşmak.
MÜSAB Sevab kazanan, ettiği iyiliğin Allah´tan karşılığını gören. (Bak: Musab)
MÜSABAKA Karşılıklı yarışma. Hangisinin ileride olduğunu anlamak için yapılan tecrübe, imtihan. Bir şeyde derece anlama için iki veya daha çok şahıslar arasında bazı şartlarla yapılan tecrübe.
MÜSABAKAT Yarış, yarışma, müsâbaka.
MÜSABEA Yırtıcı hayvanların yeri.
MÜSABEGA Tamamlamak, yerli yerince etmek.
MÜSABERET Sürekli olarak uğraşma. * Bir şey yapmağa hemen girişme.
MÜSABIK (Sebk. dan) Müsabakaya giren, yarışmaya katılan. * Geçen.
MÜSABİR Devam edici, devam eden.
MÜSACELE Nöbetleşmek.
MÜS´AD Bahtiyar, mes´ud.
MÜ´SAD Bağlanmış ve berkitilmiş nesne.
MÜ´SADE (İsad. dan ism-i mef´uldür) "Asadet-ül bab" denir ki; kapıyı kapadım, sımsıkı kilitledim demektir. Üzerlerine ateşin yakılıp fırın gibi kapısının kapanması ateşin şiddetini icab edeceğinden, Cehennemde azabların şiddet ve ebediyetinden kinayedir. (E.T.)
MÜSADEFE(T) (Suduf. dan) Rast gelme. Tesâdüf etme.
MÜSADEMAT (Müsademe. C.) Vuruşmalar, birbirine çarpmalar. Müsademeler.
MÜSADEME (C.: Müsademat) Vuruşma, birbirine çarpma. * Silâhlı çarpışma.
MÜSADEME-İ EFKÂR Fikirlerin çarpışması, muhtelif fikirlerin birbirine karşı söylenişi.
MÜSADERE (Sudur. dan) Yasak edilen bir şeyin kanuna göre elden alınması. Zulüm ve cebir.
MÜSADİF Rastlayan, tesadüf eden.
MÜSADİM Çarpışan, vuruşan.
MÜSAF (Mesâfe. C.) Uzaklıklar, mesâfeler.
MÜSAFAT Hastayı tedâvi etme. * Birbirine kötü muâmele yapma.
MÜSAFEHA Zinâ etmek.
MÜSAFENE Mülazemet edişmek, devamlı meşgul olmak.
MÜSAFERET (Sefer. den) Misafirlik. * Yolculuk, seyahat.
MÜSAFİR Seferde ve muharebede olan. Yola çıkmış olan, yolcu. Yoldan gelen, başkasının evine gelmiş olan. * Fık: Onsekiz fersahtan uzak olan yerlere giden. (Bak: Mukim, Seferî)
MÜSAFİRHÂNE f. Yolcu konağı, han, otel. * Misafir olarak geçen resmi kimselerin konaklıyacağı yer. * Mc: Dünya.
MÜSAFİRÎN (Müsafir. C.) (Sefer. den) Misafirler, konuklar. Yolcular.
MÜSAFİRPERVER f. Müsafire çok hürmet eden, müsafiri iyi ağırlayan, kıymet veren.
MÜSAG Kolay yutulmuş. Boğazdan kolaylıkla geçirilmiş.
MÜSAG (İsâga. C.) Kalıba dökülmüş, akıtılmış olan.
MÜSAGSAG Konuştuğu zaman dişleri ağzından hareket edip ızdırap çektiğinden sözü anlaşılmayan kimse.
MÜSAHELE İşi sıkı tutmayıp gevşeklik göstermek. Kolaylaştırarak, kıymet vermiyerek tutmak.
MÜSAHELEKÂR f. Kolaylık gösteren. * Kolay sanan.
MÜSAHEME Kur´a çekme.
MÜSAHERE (Müsâheret) Geceleyin uyanık durma, uyumama.
MÜSAHHAN (Suhunet. den) Isıtılmış, teshin edilmiş, kızdırılmış.
MÜSAHHAR (Sihriyy. den) Fetih ve teshir olmuş, ele geçirilmiş. Zaptedilmiş. İtaat ve hizmete alınmış.
MÜSAHHAR (Sihr. den) Büyülenmiş, büyü ile aldatılmış, kendisine sihir yapılmış.
MÜSAHHİR Teshir eden, zapteden. İstediği gibi hareket ettiren ve kullanan.
MÜSAHİL Müsâhele eden. İşi sıkı tutmayıp gevşeklik gösteren.
MÜSAHİM Kur´a çeken, kur´a atan.
MÜSAİD Muvafık, uygun. Yardım eden. İzin veren.
MÜSAİF İş bitiren, uygunluk gösteren.
MÜSAKAT (Ka, uzun okunur) Meyvesinin bir kısmını almak şartiyle bir bağı veya ağaçları bir kimseye verme.
MÜSAKATA Düşürme. Peyderpey düşürme.
MÜSAKE Bahillik.
MÜSAKKAF (C.: Müsakkafât) (Sakf. dan) Üstü dam veya tavanla örtülmüş. Tavanı veya damı olan.
MÜSAKKAL Ağırlaştırılmış. Sakilleştirilmiş.
MÜSAKKIL (Siklet. den) Ağırlaştıran, sakil eden.
MÜSAKKİB (Sakb. dan) Delen, delici, teskib eden.
MÜSAL Sakal.
MÜSALAHA (Sulh. dan) Barışma. Anlaşma. Güvenlik.
MÜSALAHANÂME f. Barış antlaşması.
MÜSALEBE Talan, yağma.
MÜSALEFE (Müsâlefet) Birine refakat etme, yol arkadaşı olma. * İleride ve önde bulunma. * Biriyle birlikte seyretme.
MÜSALEME(T) İki taraf arasında barışıklık, barış içinde olmak, sulh.
MÜSALEMETKÂR f. Barışçı, sulh taraftarı.
MÜSALİF Yol arkadaşı. * Birinden ileride bulunan. * Biriyle birlikte seyreden. * Bir işte beraber olan.
MÜSAMAHA (C.: Müsamahât) Hoş görürlük, dikkat etmemek, aldırış etmemek. Kusurlara göz yummak.
MÜSAMAHAKÂR f. Müsamaha eden. Göz yuman, hoş gören, görmemezlikten gelen. * Aldırmayan, ihmalci.
MÜSAMAHA KÂRÂNE f. Görmemezliğe gelerek, müsamaha ederek, hoş görerek.
MÜSAMAHAT (Müsamaha. C.) (Semâhat. dan) Müsamahalar, göz yummalar, görmezden gelmeler, hoş görmeler. Aldırış etmemeler.
MÜSAMERAT (Müsamere. C.) Müsamereler, gece eğlenceleri.
MÜSAMERE (Semr. den) Gece eğlencesi. * Mekteplerde talebelerin oynadıkları piyes.
MÜSAMİD Oyun âleti yapan kimse. * Bahçesine ters ve pislik döken kişi.
MÜSAMİH (Semâhat. dan) Aldırış etmeyen, göz yuman, hoş gören.
MÜSANAT Bir kimseyi bir yıllığına ücretle tutmak.
MÜSANEDE (Müsânedet) Arka çıkma, yardım etme, muavenette bulunma.
MÜSANEHA Akla veya hatıra gelme.
MÜSANEHE Yıl başında verilecek ücret. * Bir kimseyi bir yıllığına ücretle tutmak.
MÜSAR Yükseğe kalkan toz.
MÜSARAA (C.: Müsâraât) Acele etmek. Bir şeye doğru koşmak. Sür´atle teşebbüse geçmek.
MÜSARAAT (Sür´at. den) Teşebbüs, girişme. * Sür´at ve acele etme.
MÜSARAATEN Sür´atli ve acele olarak.
MÜSARAKA(T) (Sirkat. den) Hırsızlık, çalma.
MÜSARRE Sürurlaşmak, sevindirmek.
MÜSATERE (Setr. den) Örtme, setretme. * Örtünme.
MÜSAVAA Saatle verilecek ücret. * Saatle ücrete tutmak.
MÜSAVAT Denklik, beraberlik. Müsavilik, eşitlik. Aynı hâl ve derecede olmak. Aynı haklara sahip olmak.(Müsavat ise, fazilet ve şerefte değildir. Hukuktadır... Hukukta ise şah ve gedâ biridir. Münazarât)
MÜSAVATEN Müsavi ve eşit olarak.
MÜSAVAT VE MÜVAZENE-İ ETVAR Bir kimsenin tavır ve hareketlerinin ölçülü ve dengeli olması.
MÜSAVEME Pazarlık etme, pazarlaşma.
MÜSAVERE Kalkmak. * Sıçramak.
MÜSAVİ Birbirine denk olmak, aynı seviyede olmak. Denk, aynı derecede.
MÜSAVİM Pazarlık eden.
MÜSAYEFE (Seyf. den) Kılıçla vuruşma. birbirine kılıç çekme.
MÜSAYERE (Seyr. den) Birine yol arkadaşı olma.
MÜSBET İsbât olunan. Delilli. Açık ve sabit olan. * Menfinin zıddı. Pozitif, olumlu. * Yazılıp kaydedilmiş. Tesbit edilmiş olan.
MÜSBET HAREKET Doğruluğu âşikâr olan ve belli ve isbat edilebilen; doğru düşünenlerin kabul edebileceği kanun ve nizama uygun hareket. * Allah´ın (C.C.) emrine uygun, tahribkâr ve tecavüzkâr olmayan, yapıcı ve tâmir edici tarzda olan, mizan, adâlet ve insafa uyan hareket.(Bir şeyin vücudu, bütün eczasının vücuduna vâbestedir. Ademi ise, bir cüz´ünün ademi ile olduğundan; zayıf adam iktidarını göstermek için tahrib tarafdarı oluyor, müsbet yerine menfice hareket ediyor. M.)
MÜSBET İLİMLER (Pozitif ilimler) Tecrübe ve müşâhedeye dayanan ve nazari olmayan maddi ilimler. Herkesin kabul ettiği ve isbat vasıtaları ile doğruluğu isbat edilen ilimler.
MÜSBİG Tamamlayıcı, isbâğ edici.
MÜSBİT İsbat eden, tesbit eden. Hakikat olduğunu, doğruluğunu belli eden.
MÜSBİT Hastalık ve yaralardan dolayı pek hâlsiz ve kuvvetsiz kalan.
MÜSEBBA´ Edb: Yedişer mısralı bentlerden müteşekkil nazım.
MÜSEBBAA Yedi kere okunması icab eden duâ.
MÜSEBBEB (Sebeb. den) Sebebleri ve vesileleri mevcut olan. Sebeb ile meydana getirilmiş olan.
MÜSEBBEBÂT Bir sebeple olanlar, sebeple meydana çıkanlar. Neticeler.
MÜSEBBEH İhtiyarlıktan dolayı aklı giden kimse. Bunak.
MÜSEBBET Sâbit kılınmış, tesbit olunmuş.
MÜSEBBİB Sebep, vesile ve mucib olan. Vücuda getiren, kuran.
MÜSEBBİB-ÜL ESBAB Bütün sebeplere sâhip olan, hakiki müsebbib (Cenab-ı Hak). Bütün sebepleri meydana getiren, Allah (C.C.)
MÜSEBBİH Allah´ı tesbih edip anan, Allah´ı noksan sıfatlarından tenzih eden ve zikreden, Sübhanallah diye Allah´ı tesbih eden.
MÜSEBBİHA Sağ elin ikinci parmağı. Şehâdet parmağı.
MÜSEBBİHAN f. Tesbih edenler. Bütün noksan sıfatlardan, her çeşit kusurdan Cenab-ı Hakkın uzak, temiz ve pâk olduğunu ikrar edenler, söyleyenler.(Evet, her bir nebat, her bir ağaç, pek çok lisan ile Sani´lerini öyle gösteriyorlar ki; ehl-i dikkati hayretlerde bırakır ve bakanlara "Sübhanallah!.. Ne kadar güzel şehadet ediyor" dedirtirler... S.)
MÜSEBBİHÂNE f. Tesbih ederek. Sübhânallah diyerek.
MÜSEBBİT Tesbit eden, sabit kılan, devamlı kılan.
MÜSEBBİTAT Uyuşturucu, bayıltıcı, dondurucu ilâçlar.
MÜSECCA´ Secilendirilmiş. Cümlelerin sonu veya ortası kafiyeli olan nesir. (Bak: Seci´)
MÜSECCEL (Secl. den) Kayda geçmiş, sicilli. * Mahkeme defterine geçirilmiş. * Kimseden men´olunmayan mübah nesne.
MÜSECCİL (Secl. den) Tescil eden. Sicile, deftere geçiren.
MÜSECHER Beyaz. Ak nesne.
MÜSEDDED (Sedad. dan) Uzunlamasına doğrultulmuş. * İstikametle amel eden kişi.
MÜSEDDES Altı kısımdan meydana gelmiş. * Altılı. Altıgen.
MÜSEDDİD (Sedd. den) Tıkayan, sed yapan. * Tıkanmış, sed yapılmış, mesdud. * (Sedad. dan) Doğrultan. Doğru yola sevkeden.
MÜSEHHİL Teshil eden, kolaylaştıran.
MÜSEKKEN Ateşle kızmış su.
MÜSEKKİN Teskin eden, sükun veren. Elem ve ağrıyı izâle eden.
MÜSELHAB Müstakim, doğru.
MÜSELHEM Mütegayyer olmuş, değişmiş. Bozulmuş.
MÜSELLAH (Silâh. dan) Silâhlı, silâhlanmış.
MÜSELLAHAN (Silâh. dan) Silâhlı olarak.
MÜSELLAT Galip. * Havâle olunmuş.
MÜSELLEM(E) (Selm. den) Teslim olunmuş olan, doğruluğu şeksiz kabul edilen. Herkes tarafından kabul edilip emniyet ve itimad edilen. * Tasdik edilip inkâr edilmeyen. * Ayıplardan teberri olunmuş.
MÜSELLEMAN (Selm. den) Tar: Yeniçeri zamanında yol işleriyle vazifeli asker kısmı.
MÜSELLEMAT (Müsellem. C.) Doğruluğunda şüphe edilmeyen umumi bilgi ve kaideler. İslâmiyete ait, sağlamlığında şüphe olmayan esâslar. * Man: Dinleyenin hemen münakaşasız kabul ettiği kaziyeler.
MÜSELLES (Selase. den) Üç, üçlü. Üçleştirilen. Üç köşeli olan. Üçgen.
MÜSELLESÎ Üçgen biçiminde olan.
MÜSELLÎ Yarış atlarının üçüncüsü.
MÜSELLİM (Selm. den) Teslim eden, veren. * Tar: Eyalet valileriyle sancak mutasarrıflarının uhdelerinde bulunan yerlerin idaresine memuR edilen kimseler. Vali ve mutasarrıflardan uhdesine tevcih olunan iki yerden mühim olanında kendisi oturur, diğerini gönderdiği adam idare ederdi. Yine bunlar tarafından bir kazanın varidatını tahsil için gönderilen memurlara da "mütesellim" denilirdi.
MÜSELMAN (Bak: Müslim)
MÜSELSEL (Silsile. den) Teselsül eden, birbirine bağlı olan, bir sırada devam eden. Zincir halkaları gibi bir sırada olan. * Edb: Bütün mısraları kafiyeli manzume.
MÜSELSELEN (Silsile. den) Birbirinin ardından, aralıksız. Teselsül ederek, zincirleme, birbirine bağlı olarak.
MÜSEMMA İsimlendirilen, ad verilmiş olan, bir ismi olan. * Muayyen zaman. Belirli vakit.
MÜSEMMA-YI AKDES En kudsî isimlerin sahibi olan Cenab-ı Hak.
MÜSEMMA-YI MEŞRUTİYET Meşrutiyet diye isimlendirilen.
MÜSEMMEM (Semm. den) Zehirlenmiş, ağulu, içine zehir atılmış.
MÜSEMMEN Edb: Sekizer mısralı bentlerden müteşekkil nazım. * Sekiz renkli. Sekiz parçadan meydana gelen. * Fık: Paha biçilmiş ve takdir edilen kıymet karşılığında satılmış olan şey.
MÜSEMMEYAT İsim verilenler. Ad konulanlar.
MÜSEMMİM Zehirleyen, zehir katan.
MÜSENNA Kat kat olan. * İkili. İki bölümden meydana gelmiş olan. İki kat olan, iki noktalı olan, iki defa nâzil olan Sure-i Fâtiha. Gr: İki şahsa veya iki şeye delâlet eden kelime. (Bak: Seb´ul-mesâni)
MÜSENNAH İki kat olmuş, ikiye bükülmüş.
MÜSENNAT (C.: Müsenneyât) Su bentlerinin veya arkların kenarı.
MÜSENNEDE Arka yastığı, arkaya dayanılacak yer.
MÜSENNEM Kabartma. Kabartmalı olarak hakkedilmiş olan. * Ev çatısı veya dam şeklinde olan.
MÜSENNEYAT (Müsennât. C.) Arkların veya su bentlerinin kenarları.
MÜSERRAH Bırakılmış, boşanmış.
MÜSERREC (Serc. den) Eyerlenmiş, eyerli, eyer vurulmuş.
MÜSERRED Halkaları birbirine girmiş olan zırh.
MÜSERRİ´ (Sür´at. den) Sür´atlendiren, hızlandıran.
MÜSEVVED Karalanmış.
MÜSEVVEG (C.: Müsevvegat) Râzı olunmuş, rıza gösterilmiş, izin verilmiş.
MÜSEVVEGAT (Müsevveg. C.) Râzı olunmuş, izin verilmiş şeyler.
MÜSEVVEM Alâmetli, işaretli. * Süslü, ziynetli. * Yabana otlamaya salıverilen davar.
MÜSEVVEME Talim ve terbiye görmüş, hilkaten tamamen olan at. * Nişan edilmiş. * Süslü.
MÜSEVVER(E) Etrafı sur ile çevrilmiş olan. * Kaplanmış. İhâta olunmuş. * Kolun bilezik takacak yeri.
MÜSEVVES Kurtlanmış.
MÜSEVVİD Müsvedde yapan, ilk nüshaları yazan, temize çekilecek olan yazıyı yazan. * Resmi dairede kâtip.
MÜSEVVİDE Abbasiye tâifesinden bir fırka.
MÜSEVVİDÎN (Müsevvid. C.) Müsevvidler. Müsvedde yapanlar. * Kâtipler.
MÜSEVVİF (C.: Müsevvifin) (Sevf. den) Geciktiren, atlatan.
MÜSEVVİFÎN (Müsevvifûn) Atlatanlar, geciktirenler, müsevvifler.
MÜSEVVİK Sevk eden, gönderen.
MÜSEYLEME (Adı: Müseylemet-ül-kezzâb olan) Yalancı Müseyleme, Arabistan´da Asr-ı Saadette Yemame´li bir yalancı, peygamberlik iddia ederek maskara olmuş, Hicri onbirinci yılda öldürülmüştür.
MÜSEYTIR Galip. * Havâle. * Musallat kişi.
MÜSEYYEB (Seyb. den) Tenbel, uyuşuk, üşengeç.
MÜSFAH Erkeğinin kendinden başka iki karısı daha olan kadın.
MÜSFİR Ziyâ verici. Işıklandıran, nurlandıran.
MÜSGAR Dişi çıkmış çocuk.
MÜSHANFER Vâsi, bol, geniş.
MÜSHEB Çok konuşan. Çok söyleyici.
MÜSHİL (C.: Müshilât) (Sehl. den) Kolaylaştıran. * Bağırsakları temizleyen. İshal veren. Kazuratı kolaylıkla dışarı attıran ilâç.
MÜSHİLÂT (Müshil. C.) İshal veren, bağırsakların temizlenmesine yardımcı olan ilâçlar.
MÜSHİT Helâk edici.
MÜ´SÎ Kederli kimseyi avutan, gamlı kimseye teselli veren. (Bak: Üsvet)
MÜSİ´ (Sev´. den) Yaramaz, itaatsiz, iş görmez. Kötülük işleyen.
MÜS´İD Mes´ud eden, bahtiyar eden.
MÜSİL (Seyelan´dan) Akıtan, isale eden.
MÜSİNN Yaşlı, ihtiyar.
MÜSİR Koparan, kaldıran.
MÜSİRE Çift öküzü.
MÜSKAB Erkek doğuran.
MÜSKAL Yük altında ezilen. Ezilmekte olan.
MÜSKE Müracaat olunacak hayır ve fayda. * Her şeyin artığı. * Akıl, kâmil zihin. * Kendine temessük olunacak şey. * Geçinecek kadar kuvvet ve gıda.
MÜSKİR (Sekr. den) Sarhoşluk veren, şuuru kaybettiren, kullanılması ve içilmesi haram olan zararlı madde.
MÜSKÎR Çok sarhoş olan.
MÜSKİRAT (Müskir. C.) İçilmesi ve kullanılması Allah (C.C.) tarafından men´edilmiş sarhoşluk veren şeyler.
MÜSKİT Susturan, söyliyecek söz bırakmayan, susmağa mecbur eden.
MÜSKİTÂNE f. Sustururcasına. Susturma suretiyle.
MÜSLİM İslâm olan, Allah´a teslim olmuş olan, selâmette olan.
MÜSLİMAN (Selâmet. den) İslâm olan. İslâm dininde bulunan, mü´min ve mütedeyyin olan. (Bak: Muhammed (A.S.M.), Mefhar, Münacat)
MÜSLİMANAN Müslümanlar. İslâm olanlar.
MÜSLİMÂT Kadın müslümanlar.
MÜSLİME Müslüman kadın veya kız. İslâm olan kadın.
MÜSLİMÎN (Bak: Müslimûn)
MÜSLİMÛN Müslümanlar. Erkek müslümanlar. Müslimîn.
MÜSMEGIDD şişirici, şişiren.
MÜSMEGILL Uzun, tavil.
MÜSMEKAT (Mesmükât) Gökler, semavat.
MÜSMİ´ İşittiren, sesi duyuran.
MÜSMİN Semiz, şişman.
MÜSMİR Hayır veren, meyve veren, faydalı netice veren.
MÜSNED (C.: Mesânid) İsnad edilmiş, nisbet edilmiş olan. * Gr: Haber (yüklem). Meselâ: "Bu yazı güzeldir" cümlesindeki (güzeldir) kelimesi gibi. * Edb: Açık olmayan heceye (kapalı heceye) de müsned denir. * Ehl-i Hadis ıstılahınca: Müsned; içindeki metinler, senetleri ile mezkur olan hadis kitabı demektir. Müellifin her sahabeden gelen rivâyetleri kendine kadar olan isnadları ile bir yere toplamak sureti ile vücuda getirdiği kitabdır. Doksana yakın Müsned olan Hadis kitabları vardır, bunların en mu´teberi Müsned-i Ahmed İbn-i Hanbel´dir. Sadece Müsned denildiğinde Ahmed İbn-i Hanbel´in Müsned kitabı kasdedilir. (Bak: İmam-ı Hanbelî)
MÜSNEDÜN İLEYH Özne, fail. Edebiyatta sözün birinci rüknüne denir. Kendine isnad edilen. (Nahivde buna mübtedâ denir)
MÜSNEDE Arka yastığı. Arkaya dayadıkları nesne.
MÜSNİD Söyleyene isnad edilen söz. * Zaman, dehr.
MÜSRAH Taranmış.
MÜSRİ´ Tesr´i eden. Sür´at ve hız veren, acele ettiren, çabuk gider olan.
MÜSRİF Boş yere malını harcayan, tutumsuz, Allah´ın (C.C.) razı olmayacağı şeylere parasını, malını ve zamanını harcayan.
MÜSRİFÂNE f. İsraf ederek, boş yere harcayarak.
MÜSTA´BED Köle haline getirilen, kul olan, kulluğu istenen.
MÜSTA´BİD (Abd. dan) Kul veya köle edinen. * Kendine ibadet ettiren.
MÜSTA´BİR (C.: Müsta´birîn) Rüya tabir ettiren.
MÜSTA´BİRÎN (Müsta´bir. C.) Rüyâ tabir ettiren kimseler.
MÜSTA´CEB Şaşılacak olan.
MÜSTA´CEL Acele yapılması lüzumlu olan, çabuk yapılması gereken.
MÜSTA´CELEN (Acele. den) Çabuk ve acele olarak. Sür´atli bir tarzda.
MÜSTA´CELE Büziydan otu.
MÜSTA´CİB (Aceb. den) Şaşan, taaccüb eden.
MÜSTA´CİBEN Şaşakalarak, şaşırarak, taaccüb ederek.
MÜSTA´CİL Acele yapan, çabuklaştıran.
MÜSTA´Fİ Bir işten isteği ile çekilen, istifa eden. * Suçunun bağışlanıp afvedilmesini isteyen.
MÜSTAFZIL Bir şeyden arta kalan.
MÜSTAGFİR (Gufran. dan) İstiğfar eden. Günahlarının örtülmesini, bağışlanmasını Allah´tan (C.C.) isteyen.
MÜSTAGİS Medet bekleyen, yardım dileyen.
MÜSTAGİSÎN (Müstagis. C.) Yardım dileyenler.
MÜSTAGNİ (Gani. den) Kimseden bir menfaat beklemeyen, bir şey istemeyen, istiğna eden, kimseye ihtiyacı olmayan. Gönlü tok, tok gözlü. Çekingen, nazlı. * Gerekli ve lüzumlu bulmayan.
MÜSTAGNİYANE f. Müstağni olanlara yakışır surette.
MÜSTAGNİYETÜN ANHÂ Kendilerine hiç ihtiyaç olmayanlar.
MÜSTAGRAK (Gark. dan) Garkolmuş, dalmış, batmış. * Mânevi bir vaziyete dalmış. * Kendini bilmiyecek derecede dalgın olan. Bir şeye dalmış veya daldırılmış olan.
MÜSTAGREB (Garabet. den) Garip ve tuhaf görülmüş, şaşılmış.
MÜSTAGRIK (Gark. dan) Kendini bilmeyecek derecede dalgın. * Garkolmuş, batmış, dalmış.
MÜSTAGRİB (C.: Müstagribîn) Gurbete gitmek isteyen. * (Garabet. den) Şaşakalan, şaşıran, garibine giden.
MÜSTAGRİBANE f. Garibine ve tuhafına giderek, şaşırarak.
MÜSTAGRİBÎN (Müstagrib. C.) (Garabet. den) şaşakalanlar. Garibine gidenler, taaccüb edenler.
MÜSTAGŞİ Örtünüp bürünen.
MÜSTAHAK Hak eden, hak etmiş. * Kendisi kazanmış.
MÜSTAHAZA (Bak: İstihaza)
MÜSTAHBER (C.: Müstahberât) (Haber. den) Haber alınmış, işitilmiş, duyulmuş.
MÜSTAHBERÂT (Müstahbere. C.) (Haber. den) Öğrenilmiş, alınmış haberler.
MÜSTAHBİR (Haber. den) Duyan, işiten, haber alan.
MÜSTAHCER (Hacer. den) Taş hâline gelmiş. Sertleşip taşlaşmış.
MÜSTAHDEM Ücretle çalışan, hizmette bulunan, hademe.
MÜSTAHDES Sonradan ihdas edilmiş, sonradan meydana çıkarılmış.
MÜSTAHDİM Hizmette kullanan, istihdam eden.
MÜSTAHDİS Yeni bir şey bulucu.
MÜSTAHFAZ (C.: Müstahfazin) (Hıfz. dan) Koruyan, hıfzeden, muhafaza eden.
MÜSTAHFAZÎN (Müstahfaz. C.) Müstahfazlar.
MÜSTAHFIZ Tar: Yeniçeriliğin kaldırılmasından evvel, kale, hisar ve memleket muhafazasında bulunan kimseler hakkında kullanılan bir tabirdi. İlk zamanlardaki müstahfızlık, daim hizmet hâlinde olduğu için kendilerine timar verilirdi. Sonraki müstahfızlık ise, harp gibi lüzum görüldüğü zaman askerlik hizmetine çağrıldığı için bu gibilere yalnız hizmete çağırıldıkları zaman, diğer askeri efrad gibi, maaş ve tayin verilirdi.
MÜSTAHİK Hak etmiş, hak kazanmış, lâyık.
MÜSTAHİKKÎN Hak kazanmış olanlar, haketmiş olanlar.
MÜSTAHİL İmkânsız, olmayacak şey. Boş.
MÜSTAHİLAT (Müstahil. C.) İmkânsız şeyler. * Mânâsız, boş ve saçma şeyler.
MÜSTAHİLL Helâl addedici olan. Helâllaşmayı isteyen.
MÜSTAHKAR (Hakaret. den) Hakir, hor görülen, küçümsenen.
MÜSTAHKEM Sağlamlaştırılmış, istihkâm edilmiş. (Bak: Muhkem)
MÜSTAHKIR (Hakaret. den) Hakir gören, istihkar eden, küçük gören, küçümsiyen.
MÜSTAHKİM Sağlamlaştıran, istihkâm eden.
MÜSTAHLAS (Halâs. dan) Kurtarılmış, halâs edilmiş.
MÜSTAHLEB Süt gibi beyaz ve sübye tarzında hazırlanmış, süt haline getirilmiş ilâç.
MÜSTAHLEF (Halef. den) Kendi yerine geçirilmiş. Başkasının yerine konulmuş.
MÜSTAHLİB (Halb. dan) Tırmalayan.
MÜSTAHLİB (Halb. dan) Sağan.
MÜSTAHLİB-İ LEBEN Süt sağan.
MÜSTAHLİF (Halef. den) Kendi yerine geçiren. Başkasının yerine koyan.
MÜSTAHLİS (Halâs. dan) Kurtaran, halâs eden. Kurtarıcı.
MÜSTAHMİL (Haml. dan) Yüklenen, istihmâl eden.
MÜSTAHREC Alınmış, çıkarılmış, istihrâc edilmiş olan.
MÜSTAHRİC (Huruc. dan) İstihrac eden, çıkaran. İbâreden mâna çıkarmak istidadında olan.
MÜSTAHSAL (C.: Müstahsalât) (Hâsıl. dan) Yetiştirilmiş, hâsıl olmuş, üretilmiş.
MÜSTAHSEN Beğenilen. Güzel ve herkesin beğendiği. * Dinimizin güzel gördüğü şeylerin her biri.
MÜSTAHSİL (Hâsıl. dan) Yetiştiren, hâsıl eden, husule getiren, elde eden. Üretici.
MÜSTAHSİLÎN (Müstahsil. C.) Yetiştirenler, müstahsiller, üreticiler.
MÜSTAHSİN Beğenen, iyi gören, iyi bulan.
MÜSTAHSİNÂNE f. Beğenerek, beğenmek suretiyle, beğenircesine.
MÜSTAHSİR Yorulup halsiz düşen.
MÜSTAHYİ (Hayâ. dan) Utanan, utangaç. Hayâ eden.
MÜSTAHZAR (Huzur. dan) Hazır, hazırlanmış. * Huzura getirilmiş. Zihinde tutulan.
MÜSTAHZARAT (Müstahzar. C.) Hazırlanmış şeyler.
MÜSTAHZIR (Huzur. dan) Hazırlıyan. * Huzura getiren.
MÜSTAİD İstidadı olan, kabiliyetli, uyanık, anlayışlı, akıllı.
MÜSTAİDDÂN (Müstaid. C.) İstidatlı kimseler, müstaid kişiler.
MÜSTAİN (Avn. dan) Yardım isteyen, istiâne eden.
MÜSTAİNEN (Avn. dan) Birinin yardımına sığınarak, istiane ederek, yardım dileyerek.
MÜSTAİR (Ariyet. den) Ödünç alan.
MÜSTAKARR (Karar. dan) Karar bulan, bir yerde sabit ve sakin olan. Kararlı. * Karargâh. Durulan yer.
MÜSTAKBEH (Kubh. dan) Tiksinilen, beğenilmeyen, kabih görülen.
MÜSTAKBEL Karşılanan, istikbâl edilen, önde bulunan. İlerdeki, gelecek. * Gelecek zaman.
MÜSTEKBELÂT (Müstakbel. C.) Gelecek zamanlar, istikbâller. * Önde bulunanlar.
MÜSTAKBİH (Kubh. dan) Tiksinen, beğenmiyen.
MÜSTAKBİL İstikbâl eden, karşılayan. * Kıbleye dönen.
MÜSTAKBİLÎN (Müstakbil. C.) (Kabl. dan) Karşılayanlar, karşılayıcılar, istikbâl edenler. * Kıbleye dönenler.
MÜSTAKDİM (Kıdem. den) İleride ve önde bulunan. İstikdam eden. * (Kadem. den) Çok ayaklı olan.
MÜSTAKIRR (Karâr. dan) İstikrar bulmuş, yerleşmiş, sâbit.
MÜSTAKISS Kısas istiyen.
MÜSTAKÎL Pazarlığın bozulmasını isteyen.
MÜSTAKİLL Kendini idare edebilen. Başlıbaşına. Bağımsız.
MÜSTAKİLLEN (Kıllet. den) Yalnız, ancak. * Başlı başına olarak, kendi başına, bağımsız olarak.
MÜSTAKİM (Kıyam. dan) Doğru, istikametli. * Eğri olmayan, düz, dik. * Hilesiz, temiz.
MÜSTAKİMÂNE f. Doğrulukla, namuslulukla, adâlet dâiresinde.
MÜSTAKRAZ(A) (C.: Müstakrazât) (Karz. dan) Borç alınmış, istikraz olunmuş.
MÜSTAKRAZAT (Müstakraz. C.) (Karz. dan) Borç olarak alınmış paralar.
MÜSTAKRİB (Kurb. dan) Yaklaştırıcı, yaklaştıran.
MÜSTAKRİZ (C.: Müstakrizin) (Karz. dan) Borç eden, medyun.
MÜSTAKRİZÎN (Müstakriz. C.) (Karz. dan) Borç alanlar, istikraz edenler.
MÜSTAKSÎ (Kusv. dan) Dikkatle araştıran. * Sonuna, nihâyetine varmak isteyen.
MÜSTAKSİM (Kısım. dan) Bölüşen, pay eden, taksim eden. * (Kasem. den) Yemin isteyen.
MÜSTAKTIR (Katre. den) Damlatan, istiktar eden.
MÜSTAKTİL (Katl. dan) Ölüme karşı göğüs geren. İstiktal eden.
MÜSTAKZAR Kirli, pis, murdar.
MÜSTA´LİM (İlm. den) Mâlumat ve bilgi isteyen.
MÜSTA´LİYE (İsti´la. dan) İsti´la eden, yükselen, üstün gelen, üste çıkan.
MÜSTA´MEL Kullanılan, kullanılmış. * Eski, köhne.
MÜSTA´MER Muhacir yerleştirilerek imar edilen yer. * Müstemleke, sömürge.
MÜSTA´MERÂT (Müstâ´mere. C.) (Umrân. dan) Sömürgeler, müstemlekeler.
MÜSTA´MİL İstimal eden, kullanan.
MÜSTA´MİR İsti´mar eden, bir yere muhacir yerleştirerek orasını mâmur hâle getiren. * Müstemlekeci. Sömürgeci.
MÜSTANSIR (Nusret. den) Yardım dileyen, muavenet isteyen, istinsâr eden.
MÜSTANSİH (Bak: Müstensih)
MÜSTANTIK İstintak eden, soran. * Mahkemede ilk ifadeyi alan, ilk soruşturma tahkikatı açan hâkim. * Sorgu hâkimi. * Sual soran. Sorguya çeken.
MÜSTA´REB Araplaşmış.
MÜSTA´RİB (Arab. dan) Araplaşmış. Aslen Arap olmadığı hâlde sonradan Araplaşmış olan.
MÜSTA´RİK (Arak. dan) Terlemek için yatan.
MÜSTASFİ (Safâ. dan) Hâlisini ve safını alan.
MÜSTASGİR (Sagir. dan) Küçük gören, istisgar eden, küçümseyen.
MÜSTASGİRÂNE f. Küçümseyerek, küçük görerek.
MÜSTASHAB (Sohbet. den) Birine yanında arkadaş olarak bulundurulan.
MÜSTASHİB (Sohbet. den) Beraber bulunduran, yanına alan.
MÜSTASHİBEN (Sohbet. den) Beraber ve birlikte olarak. Yanında bulundurarak.
MÜSTAS´İB (Suubet. den) Her şeyi güç sayan ve zor gören kimse.
MÜSTASVEB (Savâb. dan) Doğru sayılmış, mâkul görülmüş.
MÜSTASVİB (Savâb. dan) Doğru sayan, mâkul gören.
MÜSTATIBB (Tıbb. dan) Çare arayan, deva arayan.
MÜSTA´TIF (Atıfet. den) Sevgi ve şefkat isteyen.
MÜSTA´TIFÂNE f. Şefkat istercesine, sevgi taleb edercesine.
MÜSTA´TIR Kendine gökçek ve güzel kokular sürünen.
MÜSTA´TÎ Bahşiş isteyen.
MÜSTA´TİB Afv talep eden, afvını isteyen.
MÜSTATİL İstitâle eden, uzanan. * Geo: Dikdörtgen. * Tecvidde müstatil harfi için (Bak: İstitâle)
MÜSTATİR Uçan, uçuşan. * Yangının veya sabahın intişarı gibi müstaid olan.
MÜSTATRAF Nâdide sayılmış.
MÜSTATRİB (Tarab. dan) Neşe, âhenk ve eğlence isteyen.
MÜSTATRİF (Turfa. dan) Nâdide sayılan.
MÜSTAVSILA Takma saç kullanan kadın.
MÜSTAVZI´ Pazarlık eden.
MÜSTAVZİH İzâhat isteyen.
MÜSTAZHİR (Zahr. dan) Dayanan, arka veren.
MÜSTAZHİREN (Zahr. dan) Arka vererek, dayanarak.
MÜSTAZILL (Zıll. dan) Gölgelenen, gölge altına girmiş olan. * Mc: Birinin himayesine sığınmış olan.
MÜSTA´ZIM (Azm. den) Büyük gören, isti´zam eden, büyük tutan. * Gururlu, kibirli, enaniyetli.
MÜSTAZÎ (Ziya. dan) Işık ve ziya alan. Işıklanan. * Alâ, makbul, iyi.
MÜZTAZ´İF (Za´f. dan) Zayıf gören.
MÜSTAZRAF (Zarf. dan) Etrâfı kuşatılmış. İçine almış.
MÜSTAZRIF (Zarf. dan) Etrâfını kuşatan, içine alan. Kuşatmış olan.
MÜSTEAN (Avn. dan) Kendisinden yardım beklenen, yardım istenen.
MÜSTEAR (Ariyet. den) Kendi malı olmayan, iğreti alınmış, emâneten alınmış olan. * Kendini belli etmemek için kullanılan takma bir isim.
MÜSTEAR-ÜN MİNH Kendisinden eğreti olarak birşey alınmış olan kimse.
MÜSTEB´AD (Bu´d. dan) Uzak görülen, akla yakıştırılmayan, olacağı sanılmayan.
MÜSTEBAN Vâzıh, âşikâr, beyanı açık olarak anlaşılan, açıklanmış.
MÜSTEBDEL(E) (Bedel. den) Değiştirilmiş, istibdâl edilmiş.
MÜSTEBDI´ Kazancı, kârı kendine yani veren kişiye âit olmak üzere sermaye verilen kimse.
MÜSTEBDİ´ Eşi emsâli benzeri pek az bulunur sanan.
MÜSTEBDİL (Bedel. den) Değiştiren, istibdal eden.
MÜSTEBGÎ Bir şeyin olması için yardımda bulunan.
MÜSTEBHİR (Bahr. den) Deniz gibi geniş olan (kimse).
MÜSTEBIK (Sebak. dan) Yarışa çıkan, istibak eden.
MÜSTEBÎ Esir eden.
MÜSTEB´İD Uzak farzeden, uzak gören, uzak sayan. Uzaklaşmış.
MÜSTEBİD Başlı başına, müstakil olan. Emri altındakilere söz ve hürriyet hakkı tanımayan, istibdat yapan. Despot.
MÜSTEBİDÂNE f. İstibdat yaparak, müstebitçe.
MÜSTEBİN Açık ve meydanda olan. Zâhir, âşikâr.
MÜSTEBKÎ (Beka. dan) Bâki olmasını isteyen.
MÜSTEBRÎ İstibra eden. Tenasül uzvunda idrar damlası bırakmayan.
MÜSTEBŞİR Müjdeleyen. Müjde ile sevinen.
MÜSTEBTIN Bir şeyin ledününe, içyüzüne âşinâ olan.
MÜSTECAB Hoş görülen. * İstediği kabul edilen. İcâbet olunmuş.
MÜSTE´CEL Belirli bir vakte kadar geciktirilen. Muayyen bir zamana kadar te´hir edilmiş olan.
MÜSTE´CER Kira ile tutulmuş olan.
MÜSTE´CERÜN-FİH Kiralama maksadı.
MÜSTECHİL Câhil sayan, istichâl eden.
MÜSTECHİLÂNE (Cehl. den) f. Cahil sayarak.
MÜSTE´CİR (Ecr. den) İsticar eden, kira ile tutan, kiracı.
MÜSTECİR (İcaret. den) Eman dileyen, himaye isteyen. Korunmasını dileyen.
MÜSTECİRÂNE f. Aman dileyerek, müstecircesine.
MÜSTE´CİREN Kiracı olarak.
MÜSTE´CİRÎN (Müste´cir. C.) Kiracılar. * Kira ile tutanlar.
MÜSTECLİB (Celb. den) Kendine doğru çeken. İsticlâb eden.
MÜSTECMİ´ Toplayan, cem´eden. Toplanan.
MÜSTECVİB (Cevâb. dan) Cevap isteyen. İfâdesini alan, suâl sorup cevabını isteyen.
MÜSTED´A (C.: Müsted´ayât) İstenen, arzu edilen, istidâ edilen, dilenen. * Dilekçe ile istenilen şey.
MÜSTED´Â-ALEYH (Da´va. dan) Kendisinden şikâyet edilen kimse.
MÜSTEDAM (Devam. dan) Sürekli, devamlı. Sürüp giden. * Devâmı istenilen.
MÜSTED´AYAT (Müsted´â. C.) İstenilen, dilenen şeyler. Dilekçe ile talebedilen şeyler.
MÜSTEDBİR (Dübr. den) Yüz çeviren, arkasını döndüren. İstidbâr eden.
MÜSTEDELL (Delâlet. ten) İstidlâl olunmuş. Bir delil ile isbat edilmiş. (Müstedlel, yanlıştır.)
MÜSTED´Î (Da´vâ. dan) Dilekçe veren, istida eden kimse.
MÜSTE´DÎ Birinin zulmüne karşı başka birinden yardım dileyen. * Birini sıkıştırıp malını zorla alan.
MÜSTE´DİB (Edeb. den) Bilgi ve edeb öğrenen.
MÜSTEDİLL (Delâlet. den) Delil ve hüccet gösterilerek isbat edilen.
MÜSTEDÎM (Devam. dan) Devamlı, daimî, sürekli. * Devamını isteyen, istidame eden.
MÜSTEDÎN (Deyn. den) Ödünç alan, borç alan, istidane eden.
MÜSTEDÎR Daire şeklinde olan, deyirmi.
MÜSTEDLEL (Bak: Müstedell)
MÜSTEDREK İdrak edilmek, anlaşılmak istenen şey. * Arabçada bir vezin.
MÜSTEDREK-İ HÂKİM (Bak: Hâkim Ebu Abdullah)
MÜSTEDRİK İstidrak eden, anlamak isteyen.
MÜSTEFAD (Feyd. den) Anlaşılıp istihrac olunan. * Kazanılmış olan, istifade edilmiş. * Mâna, mefhum.
MÜSTEFAZ Dağılıp yayılmış.
MÜSTEFHEM (Fehm. den) Anlaşılan, fehmedilen.
MÜSTEFHİM (Fehm. den) Soran, anlamak isteyen.
MÜSTEFİD (C.: Müstefidân) İstifade eden, fayda gören, faydalanan.
MÜSTEFİDAN f. (Müstefid. C.) Faydalananlar, müstefidler, istifade edenler.
MÜSTEFİDANE f. Faydalanarak, istifade ederek.
MÜSTEFİZ (Feyz. den) İstifaze eden, feyz alan. Kazanç sâhibi olan.
MÜSTEFİZANE f. Feyizlenerek, feyiz alarak.
MÜSTEFİZ Münteşir, açılmış, yayılmış.
MÜSTEFREŞE (Firaş. dan) Odalık, câriye.
MÜSTEFREZ Ayrılmış, tefrik edilmiş.
MÜSTEFRİG (Ferag. dan) Kusan, istifrağ eden. * Kusturan.
MÜSTEFSİR (C.: Müstefsirîn) (Fesr. den) Soruşturup anlamak isteyen. Açıklanmasını, izah edilmesini ve geniş anlatılmasını isteyen.
MÜSTEFSİRÎN (Müstefsir. C.) Müstefsirler.
MÜSTEFTÎ (Fetva. dan) Bir müftüye müracaat edip bir mes´ele hakkında fetva isteyen. * Bir müşkülün halledilip çözülmesini isteyen.
MÜSTEFTİH (Feth. den) Açan, istiftah eden, başlıyan.
MÜSTEGAS (Gıyas. dan) Kendisinden yardım istenen. * Allah (C.C.)
MÜSTEGİS (C.: Müstegîsîn) (Gıyas. dan) Yardım dileyen, istigase eden.
MÜSTEHAB Sevilmiş şey. Yapılması sevaplı olan. * Fık: Peygamber efendimizin (A.S.M.) bazen yapıp bazen terkeylediği şeydir. Farz ve vacibin dışındaki sevaplı iş, sevap olduğu bilinen iş. Nafile, mendub, fazilet, tatavvu, edeb namları da verilir.
MÜSTEHAK (Bak: Müstahak)
MÜSTEHAM Şaşırmış, şaşa kalmış, hayran.
MÜSTEHAMM Sıcak su mevzii, hamam.
MÜSTEHAN Değersiz, alçak, âdi, hakir sayılan.
MÜSTEHAS Toprağın altında kalıp saklanmış.
MÜSTEHAZA (Bak: İstihâza)
MÜSTEHCEN Açık, saçık. Edepsizcesine, ayıp, iğrenç.
MÜSTEHCİN (Hücnet. den) Kötü, çirkin ve ayıp sayan. Fenâ gören.
MÜSTEHDÎ (Hedy ve Hidâyet. den) Hak yolu, doğru yolu, müslümanlık yolunu isteyen.
MÜSTEHDİF (Hedef. den) Hedef tutan. Hedef tutulan. Hedef gibi dikilip duran.
MÜSTEHİFF Hor ve hakir görüp aşağı ve bayağı sayarak alay edip eğlenen.
MÜSTE´HİL (Ehl. den) Lâyık ve ehil olan.
MÜSTEHÎL(E) (C.: Müstehilât) (Havl. den) Mânâsız ve boş şey. * Mümkün olmayan, imkânsız şey.
MÜSTEHİLAT (Müstehil. C.) (Havl. den) Mümkün olmayan şeyler, kabil olmayan şeyler. * Mânasız, saçma şeyler.
MÜSTEHİLL (Helâl. den) Helâllaşan. Helâllık dileyen.
MÜSTEHİLL Hilâl şeklinde görünen. * Yeni doğmuş.
MÜSTE´HİR(E) Teehhür eden, geciken, geri kalan.
MÜSTEHLEK İstihlâk edilmiş, yiyip içilerek bitirilmiş.
MÜSTEHLİK (Helâk. den) İstihlâk eden, satın aldığı şeyi bizzat kullanıp sarfeden, harcayan. Tüketici.
MÜSTEHVÎ Hayran eden, aklını alan, istihva eden.
MÜSTEHZÎ İstihza eden. Biriyle eğlenen. Herkesle eğlenmek isteyen.
MÜSTEHZİYANE f. İstihza ederek, alay ederek ve eğlenerek. Oyuncak haline koyarak.
MÜSTEÎR (Ariyyet. den) Ödünç veya borç alan. İstiare eden.
MÜSTEKA (C.: Mesâtık) Uzun yünlü kürk.
MÜSTEKARR (Bak: Müstakarr)
MÜSTEKBİR (Kibir. den) Kibirlenen, kendini büyük gören, büyüklenen.
MÜSTEKBİRANE f. Büyüklenerek, kibirlenerek.
MÜSTEKBİRÎN (Müstekbir. C.) Kibirlenenler, kendini büyük görenler.
MÜSTEKFÎ Yetecek kadarını isteyen.
MÜSTEKİFF Bakarken gözünü muhafaza etmek için, elini kaşının üzerine koyan. * Dilenmek için elini uzatan.
MÜSTEKÎN Alçak gönüllülük ve tevazu gösteren.
MÜSTEKİNN (Kenn. den) Saklanan, gizlenen.
MÜSTEKİNNE İçteki kin ve hased.
MÜSTEKMİL (Kemâl. den) Tam ve olgun bir hâle getiren. Eksiksiz olarak bitiren.
MÜSTEKMİN (Kemn. den) Saklanan, gizlenen.
MÜSTEKNİH (Künh. den) Künhünü, doğrusunu ve esâsını araştıran.
MÜSTEKRA Kiraya verilen eşya.
MÜSTEKREH İğrenç, kerahetli, istikrah edilmiş, tiksinilen.
MÜSTEKREHAT (Müstekreh. C.) (Kerahet. den) Tiksinilen, istikrâh edilen ve iğrenç şeyler.
MÜSTEKRÎ (Kira. dan) Kira ile tutan, kiralayan.
MÜSTEKRİH (Kerâhet. den) İğrenen, tiksinen, istikrah eden, kerih gören, nefret eden.
MÜSTEKSİR (Kesret. den) Çok gören, çok kabul eden, büyüten.
MÜKTEKŞİF (Keşf. den) Keşfetmeğe çalışan.
MÜSTEKTİB Dikte eden, söyleyip yazdıran.
MÜSTELEZZ (C.: Müstelezzât) (Lezzet. den) Lezzet alınmış, tadına varılmış.
MÜSTELEZZÂT (Müstelezz. C.) (Lezzet. den) Lezzet alınan şeyler.
MÜSTELÎM (Levm. den) Beğenilmeyecek iş yapan.
MÜSTEL´İM Zırhlı, zırh giymiş kişi.
MÜSTELİZZ (Lezzet. den) Lezzet alan, tadına varan, tad alan.
MÜSTELKÎ Arka üstü yatan veya uyuyan.
MÜSTELZİM Lüzumlu, gerektiren. Mucib ve sebep. Bais olan. Bir şeyin lüzumunu deruhde eden.
MÜSTEMEDD Kendisine yardım edilmiş olan, yardım edilen.
MÜSTE´MEN (Emn. den). Ecnebi tebaasından olan, yabancı. * Kendisine aman verilmiş olan..
MÜSTEMEND Gamlı, kederli, mahzun. * Şikâyet eden.
MÜSTEMHİL (Mehl. den) Belirli bir vakit ve zaman isteyen. Mühlet isteyen.
MÜSTEMİ´ İstima eden, dinleyici, işiten. * Bir okula dinleyici olarak devam eden.
MÜSTEMİAN (Semi´. den) İşiterek, duyarak. Dinleyici olarak.
MÜSTEMİDD (Meded. den) Meded isteyen, yardım isteyen.
MÜSTEMİDDÂNE f. Yardım isteyerek, istimdad ederek, meded bekliyerek.
MÜSTEMİÎN (Müstemi´. C.) Dinleyenler, dinleyici olanlar, dinleyiciler.
MÜSTE´MİN Eman dileyen. Emane, emniyete erişen, nâil olan. (Gerek müslim, gerek zimmî veya harbî olsun.) İstiman eden. Emin edilmiş. * Canının bağışlanması şartiyle teslim olan. * Tar: Osmanlı ülkesinde oturmalarına müsaade olunan yabancı devlet tebaası. Osmanlı devleti ile sulh halinde bulunan ecnebiler. Ecnebi memleketlerde seyahat ve ikamet eden müslümanlar da bu sıfatla anılırlardı. * Kendisine aman verilmiş olan.
MÜSTEMİRR(E) (Mürur. dan) Devam eden, sürekli, arasız. * Sağlam, muhkem, kavi, metin.
MÜSTEMİRRÂNE f. Devamlı olarak, aralıksız surette.
MÜSTEMİRREN Aralıksız olarak, bir düziye.
MÜSTEMİT Harpte ölmekten yılmayan yürekli kimse.
MÜSTEMLEK (Mülk. den) Satın alınmış mülk.
MÜSTEMLEKÂT Müstemlekeler. Başka devletlerin emri ve idaresi altında olan yerler. Memleketler.
MÜSTEMLEKE Başka bir devletin idaresi altında bulunan memleket. Hicret etmişlerle iskân edilmiş yerler. Sömürge.
MÜSTEMSİK Bırakmamak üzere sıkı tutan.
MÜSTEMTİ´ Temettü´ eden, faydalanan, menfaatlenen.
MÜSTEMZİC (Mezc. den) Soran, soruşturan. Fikir yoklayan. Anket için düşüncelerini soran.
MÜSTENBAT İstinbat olunmuş, zımnen anlaşılmış.
MÜSTENCİZ Va´din yerine getirilmesini isteyen.
MÜSTENED Bir şeye istinad etmiş veya o şey sened kabul edilmiş.
MÜSTENEDÜN İLEYH Kendine dayanılan, temel.
MÜSTENFİK Başkalarını beslemek için malını sarfeden.
MÜSTENFİR Ayaklandırma. Ürkme, kaçma.
MÜSTENHİC Birinin mesleğine giren.
MÜSTENHİR (Nehr. den) Aka aka yeri oyan.
MÜSTENİD Bir şeye dayanan. Bir şeyin üzerine koyulmuş. * İstinad eden, dayanan, güvenen. * Bir delili, şâhidi olan.
MÜSTENİDEN İstinad ederek, dayanarak, güvenerek. * Bir delil ve şâhid göstererek.
MÜSTE´NİF Yeniden başlayan. * Daha üst mahkemeye baş vuran, davasını istinaf eden.
MÜSTE´NİFE Gr: Evvelki cümlelerle bağlı olmayıp ilerdeki veya mukadder olan suallere cevap teşkil eden cümle.
MÜSTENÎM (Nevm. den) Uyumadığı halde uyur gibi görünen.
MÜSTENİR (Nur. dan) Işık ve nur alan, parlak.
MÜSTE´NİS Ünsiyet peyda etmiş olan, alışık. Alışılmak istenen.
MÜSTENKER İnkâr edilmiş.
MÜSTENKIH Anlayan, idrak eden.
MÜSTENKIS (Naks. dan) Fiyatı indirmek isteyen.
MÜSTENKÎ Temizlenen, tâhir olan.
MÜSTENKİF İstinkâf eden, geri duran. Kaçınan, çekimser.
MÜSTENKİH Araştıran. İnceliyen, tedkik eden. * Ağız koklıyan.
MÜSTENKİR İnkâr eden. Münkir.
MÜSTENSİH İstinsah eden. Yazıyı çoğaltan, kopya çıkaran. * Teksir makinesi. Çoğaltma makinesi.
MÜSTENŞIKK (şakk. dan) Temizlemek için burnuna su çeken.
MÜSTENŞİD (Neşide. den) Birisinin şiir okumasını isteyen.
MÜSTENŞİE Kâhinlik yapan kadın.
MÜSTENTİC (Netice. den) Sonuç çıkaran, netice çıkaran, istintac eden.
MÜSTERA(T) İhtiyar olunmuş, beğenilmiş, seçilmiş.
MÜSTERAH (Rahat. dan) Dinlenme yeri. Rahat edecek yer. * Abdesthane, ayakyolu, helâ.
MÜSTERAK(A) (Sirkat. dan) Çalınmış, sirkat olunmuş.
MÜSTERCA (Reca. dan) Rica edilmiş, yalvarılmış. * Umulmuş, ümid edilmiş.
MÜSTE´REB Medyum kimse.
MÜSTEREDD (Redd. den) Geri alınmış.
MÜSTERFİH (Refah. dan) Rahatlık isteyen. Refah ve bolluk taleb eden.
MÜSTERHAM İstirham olunmuş, niyaz olunmuş, yalvarılmış bulunan.
MÜSTERHÎ (Reha. dan) Gevşek, sarkık, gevşemiş.
MÜSTERHİB Korkutan, istirhab eden.
MÜSTERHİM (Rahm. dan) İstirham eden, niyaz eden, yalvaran. Merhamet dileyen.
MÜSTERHİMÂNE f. İstirham edene, yalvarana, merhamet dileyene yakışır şekilde, yakışır halde.
MÜSTERHİN (Rehn. den) Rehin alan. Rehin isteyen.
MÜSTERHİS (Ruhs. dan) Ucuz sayan.
MÜSTE´RIS Vâlidesi ile arasında ayrılık olan.
MÜSTER´Î Bir kimseden bir şeyin saklanıp muhafaza edilmesini isteyen.
MÜSTE´RİB Borçlu.
MÜSTERİH (Rahat. dan) İstirahat eden, rahat bulan.
MÜSTERİH-ÜL BÂL İçi rahat, gönlü müsterih.
MÜSTERİHÂNE İçi rahat olarak, gönül rahatlığı ile.
MÜSTERKI´ Tamire veya yamaya muhtaç.
MÜSTERŞİ (Rüşvet. den) Rüşvet isteyen.
MÜSTERŞİD (C.: Müsterşidîn) (Rüşd. den) Doğru yolun gösterilmesini ve irşad edilmesini isteyen.
MÜSTERŞİDÂNE f. Doğru yolun gösterilmesini isteyene yakışır surette.
MÜSTERŞİDÎN (Müsterşid. C.) Doğru ve hak yolun gösterilmesini, irşad edilmesini isteyenler.
MÜSTERŞİYANE f. Rüşvet istercesine.
MÜSTERVİH (Rahat. dan) Dinlenen. İstirahat eden. Yorgunluğunu gideren.
MÜSTERZIK Rızık talep eden, rızık isteyen.
MÜSTERZİL (Rezil. den) Rezil sayan, kepaze kabul eden.
MÜSTES´AD (Sa´d. dan) Uğurlu sayılan veya uğurlu sayılmış.
MÜSTE´SAL (İstisal. dan) Kökünden koparılmış. * Ele geçirilmiş.
MÜSTESHİL Kolay sayan.
MÜSTESHİLÂNE f. Kolay sayarcasına.
MÜSTESHİR Alay eden.
MÜSTE´SİL (İstisal. dan) Kökünden koparan. * Ele geçiren. MÜSTES´İD $ : (Sa´d. dan) Uğurlu sayan.
MÜSTESİNN (Sinn. den) İhtiyarlanan, yaşlanan.
MÜSTESKAL (Sıklet. den) İstiskal edilen. Soğuk muamelede bulunulan. Kendisine kovarcasına muamele yapılan.
MÜSTESKIL (Sıklet. den) İstiskal eden. Birine karşı kovarcasına muamelede bulunan.
MÜSTESKILÂNE f. İstiskal eden kimseye yakışır şekilde.
MÜSTESKÎ (Saky. den) Karnı su toplamış, istiska olmuş.
MÜSTESLİM (C.: Müsteslimîn) Müslüman olan. İslâm dinini kabul eden. * Teslim olan, boyun eğen.
MÜSTESLİMÎN (Müsteslim. C.) Müslüman olanlar. İslâm dinini kabul edenler. * Boyun eğenler, teslim olanlar.
MÜSTESNA İstisna edilen. Ayrı tutulan, ayrı muameleye tabi olan. Kaide dışı bırakılmış olan.
MÜSTESNÂİYE Başkalarından üstün, başkalarından ayrı bir tarza tâbi. Başkalara benzemeyen.
MÜSTEŞ´AR (şuur. dan) Bildirilen, haberli.
MÜSTEŞAR (Meşveret. den) Kendine iş danışılan. Hükümetin vekilinden sonra en yüksek idare me´muru.
MÜSTEŞARÎ (Meşveret. den) f. Müsteşarlık.
MÜSTEŞFA Hastahane, şifa yurdu.
MÜSTEŞFÎ Şifa isteyen, hastalığının iyi olmasını isteyen. * Kendisine baktıran. * Hastahane.
MÜSTEŞFİ´ Bağışlanmasını dileyen, affını isteyen. Şefaat için yalvaran.
MÜSTEŞFİÂNE f. şefaat dilercesine.
MÜSTEŞHED (C.: Müsteşhedât) şâhid olarak gösterilen. şâhid tutulan.
MÜSTEŞHEDÂT (Müsteşhed. C.) şâhid olarak gösterilen kimseler. şâhid tutulan kişiler.
MÜSTEŞHİD Şâhid gösteren, şâhid tutan.
MÜSTEŞ´İR (İş´ar. dan) Soruşturan. (Yazı ile) bildirilmesini isteyen.
MÜSTEŞRİF Nâzır, bakan. * Eğik, mâil.
MÜSTEŞRİK (Şark. dan) Doğu memleketlerinin din, dil ve tarihlerini ve diğer bâzı hususları araştırıp tesbite çalışan batılı âlim. Garplı âlim. (Orientalist)
MÜSTEŞRİKÎN (Müsteşrik. C.) Müsteşrikler.
MÜSTETAB İyi, güzel, âlâ. * Devâ.
MÜSTETBEAT Edb: Söze, kelâma tâbi olan mânalar. Sözdeki telvihat ve telmihat. Söz söylerken arasında işaretle anlatmalar.
MÜSTETBEAT-ÜT TERAKİB Sözdeki birbirine bağlı, işaretli mânalar.
MÜSTETBİ´ Kendisine tâbi olunmasını isteyen.
MÜSTETÎL Uzun, tavil.
MÜSTETÎM Tamamlanmasını isteyen.
MÜSTETİR (Setr. den) Örtülü, gizlenen. Gizli, saklı.
MÜSTETÎR Münteşir, yayılmış.
MÜSTEVA Gr: Müzekker ile müennesi şâmil olan, içine alan.
MÜSTEVCİB (Vücub. dan) Lâyık, şâyan, münasib. * Gereken, icab eden.
MÜSTEVDA´ (Ved. den) Emaneti kabul eden. * Emanet bırakılan, emanet bırakılmış.
MÜSTEVDİ´ (Ved. den) Emanet bırakılan yer. *Emanet bırakan.
MÜSTEVFA (Müstevfi) (Vefa. dan) Yeter, yetişir, kâfi derecede, yeteri kadar. * Tam, mükemmel.
MÜSTEVFİK Allah´tan yardım dileyen.
MÜSTEVFİR Borçludan alacağını tamamen alan.
MÜSTEVHİB Bahşiş isteyen.
MÜSTEVHİŞ Vahşet yapan.
MÜSTEVİ Düz. Her tarafı bir, doğru. Tesviye görmüş. * Düzlem. * Gr: Müennes ve müzekkeri bir olan isim. Sıfat.
MÜSTEV´İB (Va´b. dan) İçine alan, ihtiva eden. * Tutan. Kaplıyan.
MÜSTEVKİ´ Bir şeyin vukuunu bekleyen, olmasını bekleyen. * Olacak diye endişelenen.
MÜSTEVKİD Yakıp alevlendiren. * Yanıp alevlenmiş.
MÜSTEVLİ(YE) İstilâ eden, ele geçiren, zapteden. Galib olan. Yayılan, her tarafı kaplayan.
MÜSTEVSİ´ Bollaşmış olan. Genişleyen.
MÜSTEVSİK Bir kimseden sened veya vesika alan.
MÜSTEYKIN (Yakin. den) Yakinen ve kat´i olarak bilen.
MÜSTEYKIZ (Yakaz. dan) Uykudan uyanan, istikaz eden.
MÜSTEYMİN Mübarek sayan. * Aman dileyen. * Bir kimsenin yeminini isteyen.
MÜSTEYSER Hazır, kolaylanmış.
MÜSTEYSİR Nefsine ayıran.
MÜSTEZAD (Ziyade. den) Artmış, çoğalmış. * Edb: Aruz kalıplarından " Bahr-i recez" denilen vezin ile yazılmış manzume. (Mef´ulü mefâîlü mefâîlü faûlün) gibi. Veya (Mef´ûlü faûlün) veznine denk parça ilâvesi ile yapılır. Ziyadeli mısralı manzumelerdir.
MÜSTE´ZEN (İzn. den) İzin istenilmiş.
MÜSTEZİLL (Zelil. den) Birini hor ve hakir gören. Bir kimseyi zelil gören.
MÜSTE´ZİN (İzn. den) İzin isteyen.
MÜSTEZKİR (Zikr. den) Hatırlayan, istizkâr eden.
MÜSTMEND (C.: Müstmendân) f. Kederli, hüzünlü, mahzun. Zavallı, miskin, biçâre.
MÜSTMENDÂN (Müstmend. C.) f. Hüzünlü, kederli ve mahzun kimseler, üzgün kişiler. Zavallılar, miskinler, biçareler.
MÜSTMENDÂNE f. Zavallılıkla, biçarelikle, mahzunlukla.
MÜSUL Hürmet ve saygıdan dolayı ayakta durma.
MÜS´UT Misk kutusu, enfiye kutusu.
MÜSÜK Bahil kimse.
MÜSÜL (Misal. C.) Örnekler, misaller.
MÜSÜL-Ü FARAZİYYE Farazî temsiller, hikâyeler.
MÜSVEDDAT (Sevvad. dan) Müsveddeler, karalamalar, taslaklar.
MÜSVEDDE (Seved. den) Temize çekilmek üzere yazılmış şey. İlk yazılan. Acele ile temiz yazılmayan yazı.
MÜSY Akşam.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 05:29 AM

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi
 
M Harfi

MÜŞA´ (Şüyu. dan) Yayılmış, şüyu bulmuş, herkese duyurulmuş. * Ortaklar veya hissedarlar arasında birlikte kullanıldığı hâlde hisselere ayrılmamış olan şey.
MÜŞAABE Uzaklaşmak. * Ölmek, vefat etmek.
MÜŞAARE (Şiir. den) Karşılıklı olarak birbirine şiir söylemek. Şiir yarışı.
MÜŞAAT (Şe´v. den) İleri geçme. * Yarış etme.
MÜŞABEHE(T) (şebeh ve şibih. den) Benzeme, benzeyiş.(Arkadaş! Bir nev´in efradı arasındaki tevafuk ve bir cinsin envaı arasında aza-yı esasiyede bulunan müşabehet, sikkenin ittihadına, kalemin vahdetine delâlet ettiklerinden anlaşılıyor ki: Bütün mütevafık ve müteşabihler, yâni birbirine benzeyen çokluk, bir Zât-ı Vâhid´in eser-i san´atıdır. M.N.)
MÜŞABİH Benzeyen, benzer.
MÜŞA´BİZ (Şa´beze. den) Hokkabaz. Hokkabazlık yapan.
MÜŞACEBE Üzerine urba astıkları ağaç.
MÜŞACENE Yakınlık, karabet.
MÜŞACERAT (Müşacere. C.) Dövüşmeler, vuruşmalar, kavgalar.
MÜŞACERE Sözle karşılıklı çekişme. Kavga, niza. * Birbirine ağaçla vurma.
MÜŞACİR Sözle nizâ eden, kavga eden.
MÜŞAFEHAT (Müşafehe. C.) (Şefe. den) Konuşmalar, dudak dudağa yakından konuşmalar.
MÜŞAFEHE Yakından karşılıklı konuşmak, karşı karşıya konuşmak.
MÜŞAGABE Birbirine şer ve fenalık etmek. Aldatmak. * Fls: Mübahase ve münakaşayı bir gaye sayanların yolu, usulü. (Didimcilik, eristik)
MÜŞAGARE Mehir alıp vermemek için, iki kişi birbirlerinin yakınlarından birer kadınla evlenme.
MÜŞAHAT Müşabehet. Bir şeye benzemek.
MÜŞAHED (şuhud. dan) Görülen, görülmüş. Müşahede olunan, müşahede olunmuş.
MÜŞAHEDAT (Müşahede. C.) Gözle görülen şeyler. * Görüşler. * Keşifle seyredilenler. * Man: Mücerret his ile kat´iyyetle hüküm ve tasdik olunan kaziyeler.(Arkadaş! Nefsin vücudunda bir körlük vardır. O körlük, vücudunda zerre miskal kaldıkça hakikat güneşinin görünmesine mâni bir hicab olur. Evet, müşahedemle sabittir ki: Kat´î, yakînî bürhanlar ile deliller dolu olan büyük bir kalede, küçük bir taşta bir za´fiyet görünürse, o kör olası nefis, o kaleyi tamamen inkâr eder. Altını üstüne çevirir. İşte nefsin cehaleti, hamakati, bu gibi insafsızca tahribattan anlaşılır. M.N.)
MÜŞAHEDE Gözle görmek. Seyrederek anlamak. Seyretmek. * Muayene, kontrol.
MÜŞAHELE Danışmak.
MÜŞAHERE (Şehr. den) Aylıkla tutma. Aylıkla kiralama.
MÜŞAHERE-HÂRÂN f. Aylıklılar.
MÜŞAHERETEN Aylıklı olarak.
MÜŞAHHA (Müşahhat) Kavga etmek, çekişmek, niza etmek.
MÜŞAHHAS Nev´i, cinsi anlaşılmış. * Şahıs haline girmiş, şahsiyeti belli olmuş. Şahıslanmış, teşhis edilmiş. (Bak: Mücerred)
MÜŞAHHAT Kavga etmek, niza etmek, çekişmek.
MÜŞAHHIS (Şahs. dan) Teşhis eden, taslağın adını koyan.
MÜŞAHİD Gören, seyreden. Görmekle tetkik eden.
MÜŞAHİDÎN (Müşahid. C.) Görenler, bakanlar. Müşahede edenler.
MÜŞAKAT Sıkıntı ve zorluklara dayanma hususunda yarışma. Aykırılık. Düşmanlık.
MÜŞAKEHE Benzemek. * Hısımlık, akrabalık.
MÜŞAKELET Şekilde bir olma ve uygunluk, benzeyiş. * Cinsiyet birliği. * Edb: Birinin söylediği bir sözü diğerinin az çok evvelki mânaya zıd olarak kullanması.
MÜŞAKİL Diğerine uygun olan, şeklini benzeten, şekilce benzeyen.
MÜŞAKKARE Eski kale.
MÜŞAN Yüzsüz, utanmaz, sövücü kadın. * Bir cins hurma.
MÜŞAR (Şevr. den) İşaret olunan, işaretle gösterilen.
MÜŞAR-Ü BİL-BENAN (Müşar-ü bil-benam) Parmakla gösterilen. (Gösterilen şeyin meşhur ve belli olduğundan kinayedir.)
MÜŞARATA şartlaşma.
MÜŞARE Düşmanlık, adâvet, muhâsama.
MÜŞAREBE (şürb. den) Beraber içme.
MÜŞAREFE Şan, şöhret ve şeref gibi hususlarda biriyle övünme. * Yükselme, yüksek yere çıkma.
MÜŞAREKET Birbirine ortak olmak, ortaklık. Beraber olup bir iş yapmak. * Gr: İkili tarafın da isteğini bildiren fiil. * Karşılıklı anlaşma, birbirini anlama.
MÜŞAREME Birbirinin başını yarmak. * Hediyeleşmek, atâ etmek.
MÜŞAREZE Çekişme, geçimsizlik, huysuzluk.
MÜŞARİK (Şirket. den) Ortak, şerik. Bir işte birlikte bulunan. * Birlikte iş yapanlardan herbiri. Ortakların beheri.
MÜŞARİZ Huysuz, kavgacı, gürültücü.
MÜŞARÜN-İLEYH Kendine işaret edilen. İsmi evvelce söylenmiş olan.
MÜŞAŞ Omuz başı. * Yumuşak kemik başları. (Çiğnenmesi mümkündür). * Yumuşak yer.
MÜŞA´ŞA (Şa´şaa. dan) Parlayan, parıldayan. * Dedbedeli, gürültülü, patırtılı. * Karışmış, karışık.
MÜŞAT (Mâşi. C.) Yayan yürüyen kimseler.
MÜŞATARE Uzaklık. Iraklık. * Bir şeyi yarı yarıya bölüşme. Paylaşma.
MÜŞATE Saç ve sakaldan dökülen kıllar.
MÜŞATEME (Şetm. den) Atışma, birbirine sövme. İki kişinin birbirine sövmesi.
MÜŞATTAR Edb: Mısraları arasına ilâveten ayrıca mısralar getirilmiş gazel veya keside..
MÜŞATTAR-I MUHAMMES Edb: Araya üç mısra ilâve edilmiş gazel ve kaside.
MÜŞATTAR-I MURABBA´ Edb: Araya iki mısrâ ilâve edilmiş gazel veya kaside.
MÜŞAVERE Bir iş hususunda iki veya daha fazla kimseler arasındaki konuşma ve danışma. İstişare etme. (Bir kavim müşaverede bulundu mu rüşd ü salâha nâil olur. Hadis meâli)
MÜŞAVİR İstişare olunacak kimse, kendisine danışılan kişi. * İdare işlerinde yakın yardımcı memur. * Kovanlık üstünde yapılan örtünün direkleri.
MÜŞAVİRÎN (Müşavir. C.) Müşavirler. Kendisine danışılan kişiler. İstişare edilen kimseler.
MÜŞAYAA Biriyle dostluk etme. * Birine uyma, tâbi olma. * Çağırmak. * Haykırmak.
MÜŞBİ´ Doyuran, tok eden.
MÜŞDAK Namaz kılınan yer. Namazgâh.
MÜŞDEB Çok miktar. Ziyade.
MÜŞEBBA´ Doymuş. * Tam renkli.
MÜŞEBBEH(E) (şebeh. den) Benzetilen.
MÜŞEBBEHÜN-BİH Kendisine benzetilen.
MÜŞEBBEK (Şebek. den) Ağ ve kafes gibi örülmüş olan. Küçük tahta parçalarından yapılan oymalı kafes.
MÜŞEBBİ´ Tokluk verici, doyuran, doyurucu.
MÜŞEBBİH Benzeten, iltibas eden.
MÜŞEBBİHE Fls: İnsan biçiminde ilâh tasavvur edip suretlendiren bâtıl bir inanış. (Antropomorfizm) Mücessime de denir. (Bak: Teşbih)
MÜŞECCER (Şecer. den) Ağaç gibi dallı budaklı olan yazı veya resim.
MÜŞEDDED Kuvvetlendirilmiş, şiddeti artırılmış. * Gr: İki defa yanyana okunan harf, şeddeli harf. Böyle harflere huruf-u müşeddede denir.
MÜŞEDDİD(E) (Şiddet. den) Kuvvetlendiren, azdıran, şiddetlendiren, şiddetini artıran.
MÜŞEFFAH (İbranice) Peygamberimizin (A.S.M.) Tevrat´taki ismi.
MÜŞEKKEK (şekk. den) şüpheli olan, şüpheli, kuşkulu. şekke düşürülmüş.
MÜŞEKKEL (Şekl. den) Kalıbı, şekli, biçimi, kıyafeti gösterişli ve yerinde. * Şekil verilmiş, şekillendirilmiş.
MÜŞELLEL Lekeli.
MÜŞEMMES (şems. den) Güneşlemiş, güneş görmüş. Çok güneşli.
MÜŞEMMET Hayır ile anılan, yâd edilen kimse.
MÜŞENNEF Küpe takınmış, küpeli. Küpe takarak süslenmiş.
MÜŞERRAH (Şerh. den) Açılmış, teşrih olunmuş.
MÜŞERREF Şereflenmiş, şerefli. Herkesce kıymetli.
MÜŞERRİ´ Teşri´ eden. Şeriatın kurucusu. Şeriat kanununu meydana getiren. (Bak: Teşri´)
MÜŞERRİH (C.: Müşerrihîn) (Şerh. den) Açıklayan, şerheden. * Teşrih yapan doktor.
MÜŞETTA Kış evi.
MÜŞEVVEH Şekil ve kıyafeti çirkin. Bed-endâm kimse.
MÜŞEVVEK (şevk. den) Dikenli. Diken şeklinde sivri olan.
MÜŞEVVEŞ Karmakarışık, anlaşılmaz, düzensiz.
MÜŞEVVEŞİYET Karışıklık, karmakarışık vaziyet.
MÜŞEVVİK İsteğini arttıran. Gayrete getiren, şevk veren, teşvik eden.
MÜŞEVVİKANE f. şevk vermek suretiyle, teşvik ederek, sevdirerek.
MÜŞEVVİŞ Karıştıran, anlaşılmaz ve içinden çıkılmaz hâle koyan.
MÜŞEYYEA Bir şeyin ardından bağırıp çağıran kadın. * Koyun sürüsünün ardına uyan koyun.
MÜŞEYYED Yüksek ve sağlam, metin yapılı, muhkem.
MÜŞEYYİD Sağlam, yüksek yapı yapan.
MÜŞFİK Şefkatle seven. Acıyan, merhametli.
MÜŞFİKANE f. Şefkatle, merhametle. Müşfik olana lâyık surette.
MÜŞFİR (C.: Meşâfir) Deve dudağı.
MÜŞG (Bak: Müşk)
MÜŞGÎN f. Misk kokulu, miskli. * Siyah şey.
MÜŞHIS Sövücü, söven, şâtim.
MÜŞHİD (Şehadet. den) Şâhid getiren. İşhad eden.
MÜŞ´IL Her tarafa dağılmış olan.
MÜŞİDE Çağıran. Yüksek sesle şarkı söyleyen.
MÜŞ´İR İş´ar eden, haber veren, bildiren.
MÜŞİR Emreden, işaret eden, bildiren. * Mareşal. En büyük ünvanı taşıyan asker. Silâhlı kuvvetlerde, kaide olarak barış zamanında orgeneral rütbesine kadar terfi etmek mümkündür. Mareşal rütbesi, ancak muharebe sırasında ve bir meydan muharebesi kazanmış olan generallere verilir. Asıl vazifesi ordu kumandanlığı olan müşirlerden, eskiden valiliklerde, bakanlıklarda bulunanlar olduğu gibi Sadrazam olanlar da vardı.
MÜŞİRAN (Müşir. C.) Müşirler, mareşaller.
MÜŞİRANE f. Müşire yakışır surette. Mareşala has bir tavırla.
MÜŞİRÎ f. Mareşallik, müşirlik.
MÜŞİRİYYET Müşirlik. Mareşal makamı.
MÜŞK (Müşg) f. Misk. Misk kokulu.
MÜŞK-ÂLUD f. Miske bulanmış.
MÜŞK-BÂR f. Misk yağdıran.
MÜŞK-BU f. Misk kokulu. Misk gibi kokan.
MÜŞK-EFŞAN f. Misk saçan.
MÜŞK-FÂM f. Misk renginde olan, siyah.
MÜŞK-FEŞAN f. Misk saçan, misk saçıcı.
MÜŞK-FÜRUŞ (C.: Müşk-füruşân) f. Misk satan.
MÜŞKİL (Müşkile) Zorluk, güçlük, zor olan iş. Çetinlik. * Edb: Mânasının derinliği veya edebi bir san´atla ifade edilmiş olmasından dolayı teemmül ve tefekkürsüz anlaşılmayacak derecede hafî olan lâfızdır. Mânaca nass´ın mukabilidir.
MÜŞKİL-ÜT TAHSİL Elde edilmesi, tahsili zor olan. Kolay tahsil edilemeyen.
MÜŞKİLAT Zorluklar, çetinlikler.
MÜŞKİLAT-I KUR´ANİYE Manasının incelik ve derinliği veya istiare-i bediyye ile ifade edilmiş olması gibi sebeblerden dolayı derin tetebbu ve tefekkür neticese ancak anlaşılabilen âyetler.
MÜŞKİLE Zor ve müşkil olan iş.
MÜŞKİL-KÜŞA f. Zorluğu gideren, açan. Zor işleri halleden. Çetinliği gideren.
MÜŞKİL-KÜŞAYÂN f. Zorluğu gideren ve zor işleri halleden kimseler.
MÜŞKİL-PESEND f. Zorla beğenen. Her şeyi kolay kolay beğenmiyen. Zorlaştıran.
MÜŞKİL-PESENDÂN (Müşkil- pesend. C.) Herşeyi kolay kolay beğenmiyenler.
MÜŞKİL-TER f. Çok zor ve çetin. Çok müşkil.
MÜŞK-SA f. Misk gibi.
MÜŞMEHIRR Yüce dağ, yüksek dağ.
MÜŞMEİZ (İşmi´zaz. dan) Nefret eden, tiksinen, tiksinerek sıkılan.
MÜŞREİB Nâzır, bakan. * Muhtaç.
MÜŞRİF Etrafı gören, etrafa bakan. * Yüce yer, yüksek yer. * Yükselen, çıkan. * Bir hal almağa yüz tutmuş olan.
MÜŞRİF-ÜL HARÂB Harab olmağa ve yıkılmağa yüz tutmuş.
MÜŞRİK (Şark. dan) Parlak, parlayan.
MÜŞRİK Allah´a ortak kabul eden, şirk işleyen. Allah´tan başkasına ibadet eden. (Bak: Şirk)
MÜŞRİKÎN (Müşrik. C.) (şirk. den) Müşrikler, Allah´a şirk koşanlar.
MÜŞŞAT (Mâşi. C.) Ayak üstü yürüyen insan ve hayvan.
MÜŞT f. Yumruk. * Avuç.
MÜŞT (C.: Emşât) Taramak. * Ayak üstündeki ufak kemikler. (Ayak tarağı derler.)
MÜŞTAB Yüzünde uzun yollar olan kılıç.
MÜŞTAGİL (Şugl. den) Bir işle meşgul olan, iştigal eden, uğraşan.
MÜŞTAİL (Şa´l. den) Yanan, tutuşan, alevlenen.
MÜŞTAK (şevk. den) Arzu ve iştiyak gösteren, fazla istekli.(Elbette bir vakit O´na döneceğiz ve O´nun huzuruna gideceğiz. Ve O´na müştakız. Mâdem her halde bir zaman bizi hayatın tekâlifinden azad edecektir. Haydi ey musibet! O terhis ve azâd etmek senin elinle olsun, râzıyım. L.)
MÜŞTAKANE f. şevkle, çok isteyerek, severcesine.
MÜŞTAKK (Müştak) (Şakk. dan) Gr: Başka kelimeden ayrılmış, başka kelimeden çıkmış, türemiş. * İştikak etmiş, aralarında mâna ve terkib ciheti ile münâsebet; siga ciheti ile mugayeret olmak üzere diğer kelimeden ihraç olunmuş kelime.
MÜŞTAKKAT (Müştakk. C.) (şakk. dan) Türemiş kelimeler.
MÜŞTAKKUN MİNH (Şakk. dan) Kendisinden diğer bir kelime türemiş olan asıl kelime.
MÜŞTE f. Yumruk, muşta. * Birine vurmak için ele veya parmaklara geçirilen demirden yapılmış âlet. * Kunduracıların deriyi vurarak inceltmekte kullandıkları maden tokmak.
MÜŞTEBEH Zor, karışık.
MÜŞTEBİH Şüphelenen, şüpheci, iştibah eden.
MÜŞTEBİK (Şebeke. den) Kafes gibi örülü olan. * Karışık, düğümlü olan.
MÜŞTEDD (Şiddet. den) Şiddetlenen, azan. Şiddetlenmiş. * Kuvvetlenmiş, sağlamlaşmış.
MÜŞTEHA İştiha veren, iştiha getiren. Şehvet veren.
MÜŞTEHAT Şehveti celb eder hâle gelen. Yetişmiş kız.
MÜŞTEHEYAT Lezzetli şeyler. Nefsin hoşuna giden ve iştah için yenen şeyler.
MÜŞTEHİ İştihası olan, seven. Hâhişger.
MÜŞTEHİR Şöhretli. Meşhur. Namdar.
MÜŞTEHİYAT (Bak: Müşteheyat)
MÜŞTEKÂ şikâyet olunan, kendisinden şikâyet edilen.
MÜŞTEKÂ-ANH Kendisinden şikâyet olunan kimse.
MÜŞTEKAT Türemiş kelimeler. Bir kökten ayrılmış kelimeler.
MÜŞTEKİ Şikâyette bulunan, şikâyetçi.
MÜŞTEKİYÂNE f. şikâyet edercesine, şikâyet eder gibi.(Ey insan-ı müşteki! Sen mâdum kalmadın; vücud nimetini giydin, hayatı tattın, câmid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hâkezâ... M.)
MÜŞTEMEL (Şümul. den) Bir şeyin içinde bulunan. Bir şeyin hâvi olduğu, içine aldığı, ihtivâ ettiği.
MÜŞTEMELAT Bir şeyin içine aldığı şeyler, kapladığı şeyler. * Eklentiler.
MÜŞTEMİL Kavrayan, saran, içine alan. Büsbütün örten.
MÜŞTEMİLÂT (Bak: Müştemelât)
MÜŞTERA Para ile satın alınmış olan.
MÜŞTEREK Birlikte, ortak kullanılan. * Elbirliğiyle yapılan, birlik.
MÜŞTEREK-ÜL MENFAA Beraberce ve ortaklaşa faydalanma.
MÜŞTEREKEN (şirket. den) Ortak olarak, müşterek bir tarzda, ortaklaşa.
MÜŞTERİ Malı parayla alan. Satılan malı alan. * Bir yıldız ismidir. Jüpiter. * İstekli, arzulu.
MÜŞTERİK Kendi kendine söylenen kimse.
MÜŞTİ Bir avuç dolusu.
MÜŞTZEN f. Yumruk vuran, boksör.
MÜŞVİKE Dikenli ağaç.
MÜT´A Muvakkat kazanç. * Gayr-ı şer´i olan bir nikâh. * İntifa´, faydalanma.
MÜTAASSIB (Bak: Mutaassıb)
MÜTABAAT Birine tâbi olmak, uymak. Birini takib etmek.
MÜTABİ´ Tâbi olan, uyan.
MÜTABİÎN (Mütabi´. C.) Tâbi olanlar, uyanlar, iktidâ edenler.
MÜTACERE Ticaret yapma.
MÜTAEMET İkiz doğurma.
MÜTALAA Bir işi etraflıca düşünmek, okumak, tetkik etmek.
MÜTALAÂT (Mütalaa. C.) Düşünceler. Tedkik etmeler. Okumalar. Mütalaa.
MÜTALEBE (C.: Mütalebât) Hakkını isteme. İddia, dâvâ.
MÜTALİ´ (Mütalaa. dan) Tetkik eden. Okuyan. Bir şeyi etraflıca düşünen.
MÜTALİÎN Mütalaa edenler.
MÜTAMETTİA Kâr eden, kazanan, kârlı. (Doğrusu: Mütemettia)
MÜTAREKE Bir mes´eleyi hal için bir şeyi terketmek. * Karşılıklı olarak anlaşmak, kuvvet ve silâhı bırakmak.
MÜTAREKENÂME f. Mütareke için tarafların imzaladıkları vesika.
MÜTARİK Karşılıklı olarak terkeden, bırakan. Mütâreke eden.
MÜTBİ´ Yanında danası olan sığır.
MÜ´TE Cinnet, delilik. * Sar´aya benzer baygınlık.
MÜTEABBİD Taabbüd eden. Kulluk eden. İbadet eden.
MÜTEABBİDÎN (Müteabbid. C.) Taabbüd edenler, ibadet edenler. Kulluk edenler.
MÜTEABBİS Yüzünü ekşiten.
MÜTEABBİSÂNE f. Yüzünü ekşiterek.
MÜTEABBİSÎN (Müteabbis. C.) Yüzünü ekşitenler, taabbüs edenler.
MÜTEACCİB Taaccüb eden, şaşan, şaşakalan.
MÜTEACCİBÂNE f. şaşakalma suretiyle. Taaccüb eder şekilde.
MÜTEACCİL (Acele. den) Acele eden, aceleci.
MÜTEACCİLÂNE f. Acelecilikle, acele ederek.
MÜTEACCİLÎN (Müteaccil. C.) Acele edenler, aceleciler.
MÜTEACCİN Hamurlaşan. Hamur haline gelen.
MÜTEADDİ (Udvan. dan) Başkasının hakkına tecavüz eden, saldıran, sataşan. * Gr: Lâzım fiilinin mukabili. Fiil eseri fâilden mef´ul denilen diğer bir isme geçerse o halde fiil müteaddi olur. Geçişli fiil. (Anlatmak, düşündürmek gibi)
MÜTEADDİD Türlü türlü, çeşitli. Bir çok. Birden fazla.
MÜTEADİ (Adv. dan) Düşmanlık eden, adavet eden.
MÜTEADİD Birbirine kuvvet veren, omuz omuza veren.
MÜTEADİL Birbirine denk ve eşit gelen. Teadül eden.
MÜTEAFFİF İffetli, şerefli, namuslu.
MÜTEAFFİFÂNE f. İffetlilikle, şerefle, nâmuslulukla.
MÜTEAFFİFÎN (Müteaffif. C.) İffetli, namuslu ve şerefli kimseler. Müteaffifler.
MÜTEAFFİN Kokan. Taaffün eden. Çürüyüp bozulan.
MÜTEAHHİD Taahhüd eden. Bir işi üzerine alan.
MÜTEAHHİDÎN (Müteahhid. C.) (Ahd. dan) Taahhüd edenler. İşi üzerine alan kimseler.
MÜTEAHHİR Sonraki, sonra gelen.
MÜTEAHHİRÎN Son zamanlarda gelenler ve yetişenler. (Büyük allâmeler hakkında söylenir.)
MÜTEAHİD (Bak: Müteahhid)
MÜTEAKIB Sıra ile, birbiri arkasından gelen.
MÜTEAKIBEN Arka arkaya, ardı sıra, peşinden. Sonra.
MÜTEAKID (Akd. dan) Anlaşma yapan iki kişiden her biri.
MÜTEAKIDEYN Alıcı ile satıcı.
MÜTEAKİB (Bak: Müteakıb)
MÜTEAKİS Tersine dönmüş. Birbirine zıd.
MÜTEAKKID (Akd. dan) Düğümlenen, karışık olan.
MÜTEAKKIL (C.: Müteakkılîn) Biraz düşünerek anlayan.
MÜTEAKKILÂNE f. Anlayana yakışır şekilde.
MÜTEAKKILÎN (Müteakkıl. C.) Anlayanlar, taakkul edenler.
MÜTEAKKİS (Aks. den) Tersine dönen, ma´kus olan.
MÜTEAL Âlî, büyük.
MÜTEALİ (Ulüvv. den) Yüksek olan, yükselen. * Fls: Tecrübe ile elde edilen. İlim hududunu aşan.
MÜTEALİM Herkesçe bilinen, ma´lum, taâlüm eden.
MÜTEALLİK Alâkalı. Bir yere bağlı, bir şeye mensub.
MÜTEALLİKAT Yakın olanlar, müteallik olanlar. Akraba. * Gr: Bir cümlenin mânasını açıklayan, tamamlayan kelimeler.
MÜTEALLİL Bahane ve özür ile vakit geçiren.
MÜTEALLİM (İlm. den) Taallüm eden, ilim ve bilgi edinen, öğrenen. Talebe.
MÜTEALLİMÂNE (İlm. den) f. Bilgi edinerek, ilim öğrenerek, taalüm ederek.
MÜTEALLİMÎN (Müteallim. C.) İlm. den) Bilgi edinenler, ilim öğrenenler, talebeler.
MÜTEALLİN Aşikâr, aleni ve meydanda olan.
MÜTEAMÎ (Amâ. dan) Görmemezlikten gelen.
MÜTEAMİYÂNE f. Görmemezlikten gelerek.
MÜTEAMMİ (Amâ. dan) Kör olan, âmâ olan.
MÜTEAMMİD Kasteden, kasden yapan. Tasarlıyarak yapan.
MÜTEAMMİDÂNE (Amd. den) f. Tasarlıyarak, bilerek, kasden.
MÜTEAMMİDÎN (Müteammid. C.) (Amd. den) Bilerek ve tasarlıyarak yapanlar.
MÜTEAMMİK (Umk. dan) Derine giden, derinleşen.
MÜTEAMMİM (Umum. dan) Yaygın, yayılmış.
MÜTEANİK Birinin boynuna sarılan.
MÜTEANNİ Zahmetli ve zor olan bir işi üzerine alan. Zahmet çeken.
MÜTEANNİD İnad eden, direnen.
MÜTEANNİDÂNE f. İnadçılıkla, inad ederek.
MÜTEANNİDİN (Müteannid. C.) Direnenler, inad edenler, inatçılık yapanlar.
MÜTEANNİT Yanlış arayan. Başkalarının yanlışını bulmak için uğraşan.
MÜTEANNİTÂNE f. Yanlış arayana, yanlışlıklar çıkarmaya uğraşana yakışır surette.
MÜTEANNİYANE f. Sıkıntılı ve zahmet çekerek. Zahmetle.
MÜTEAREF (Örf. den) Herkesin bildiği, meşhur, ünlü.
MÜTEAREFE Hakikat olduğu apaçık belli olan. İsbata ihtiyacı olmayan.
MÜTEARIZ Birbirine zıt ve muhâlif olan.
MÜTEARİF (Örf. den) Bilinen, bilinir, meşhur. * Birbirine tanıyan, tanışan.
MÜTEARİFE Herkesin bildiği. Tanınmış. Meşhur. Doğruluğu âşikâr. * Man: İsbatı icab etmeyen söz.
MÜTEARRIK Terleyen, taarruk eden.
MÜTEARRIZ (Arz. dan) Başkasının hakkına tecavüz eden, hududuna geçen, * Saldıran, sataşan, taarruz eden.
MÜTEARRİ (Uryet. den) Bir şeyden alâkasını kesen. * Soyunan, taarri eden, çıplak.
MÜTEARRİBE (Arab. dan) Aslında Arap olmayıp sonradan Araplaşmış kimse.
MÜTEARRİC Bir tarafa meyleden, bir yana eğilen.
MÜTEARRİF Bir şeyi araştırarak bilen. İrfan sahibi.
MÜTEARRİS Karısına sevgisini bildiren.
MÜTEASİR (Usr. dan) Güçleşen, zorlaşan, teâsür eden.
MÜTEASSIB (Asab. dan) Taassub eden, taraftarlık eden. * Son derecede dinine ve milletine taraftarlık besleyen. (Bak: Mutaassıb)
MÜTEASSİF Doğru yoldan sapan.
MÜTEASSİR Güçleşen. Güç, zor, çetin.
MÜTEAŞİR Birbiriyle iyi geçinen, muâşeret eden.
MÜTEAŞŞIK Âşık olan, taaşşuk eden, çok seven.
MÜTEATIF (Atf. dan) Kendisine atfolunan. * Birbirini seven.
MÜTEATİ Birbirine veren.
MÜTEATTIF (Atf. dan) şefkat eden, bağışlayan, esirgeyen.
MÜTEATTIFÂNE f. Şefkat göstererek, bağışlayarak, esirgeyerek.
MÜTEATTIR Gökçek kokularla kokulanmış. Güzel kokular sürünmüş.
MÜTEATTIS Aksıran.
MÜTEATTIŞ Susamış.
MÜTEAVİN (Avn. dan) Yardımlaşan. Birbirine yardım eden.
MÜTEAVVİK Geciken, eğlenen, oyalanan.
MÜTEAVVIZ (Ivaz. dan) Bedel alan.
MÜTEAVVİC Eğilmiş, eğri, çarpılmış, çarpık.
MÜTEAVVİD Alışılmış, âdet edinen.
MÜTEAVVİZ İstiaze eden, Allah´a (C.C.) sığınan.
MÜTEAYYİN (Ayn. dan) Karar verilmiş. * İleri gelen kimse. Eşraftan olan kişi. * Belli, âşikâr ve meydanda olan. Taayyün eden.
MÜTEAYYİNÂN (Müteayyin. C.) (Ayn. dan) f. Eşraftan olanlar, ileri gelen kimseler. * Belli ve meydanda olanlar. Taayyün edenler. * Karar verilmişler.
MÜTEAYYİŞ (Ayş. dan) Yiyip içen, taayyüş eden.
MÜTEAZIM Göze büyük görünen, taâzum eden, gözde büyüyen.
MÜTEAZİD (Adad. dan) Kol kola tutunan, birbirine yardım eden, kol veren.
MÜTEAZZIM (Azamet. den) Taazzum eden, büyüklük taslıyan, mütekebbir.
MÜTEAZZIMÂNE (Azamet. den) Benlik, büyüklük taslıyarak.
MÜTEAZZİ (Uzv. dan) Uzuvlaşmış. Organlaşmış, Uzuv hâline gelmiş.
MÜTEAZZİB Bekâr kalan, evlenmeyen. (Bak: Mücahede)
MÜTEAZZİBÂNE f. Bekâr kalana evlenmeyene yakışır surette.
MÜTEAZZİBÎN (Müteazzib. C.) Evlenmeyenler, bekâr kimseler.
MÜTEAZZİL (Azl. den) Azledilip işinden çıkarılmış.
MÜTEAZZİR Meydana gelmesi zor olan. * Özürlü olan.
MÜTEAZZİZ Taazzüz eden, izzet, kuvvet, kudret kazanan.
MÜTEBADİL (Bedel. den) Birbirinin yerine geçen, tebâdül eden. * Nöbetle değişen.
MÜTEBADİR(E) Birden bire akla gelen. Ortaya çıkan.
MÜTEBAGGIZ Kin gösteren, buğz gösteren.
MÜTEBAGİZ Birbirine düşman olan, kin güden, hased eden.
MÜTEBAHHİR (Buhar. dan) Tütsülenen, dumanlanan, tebahhur eden.
MÜTEBAHHİR (Bahir. den) İlmi deniz gibi derin olan, büyük âlim olan. Allâme. Herhangi bir ilme çok dalan.
MÜTEBAHHİRÎN Bilgileri pek çok olanlar, deniz gibi derin bilgili olanlar. Allâmeler.
MÜTEBBAHHİRÎN-İ ULEMA Çok büyük, geniş ilim sahibi olan âlimler, allâmeler.
MÜTEBAHİ Övünen, fahirlenen. Mütefâhir.
MÜTEBAHİYANE f. Övünerek, fahirlenerek.
MÜTEBAHTIR Kibir ve gururla yürüyen.
MÜTEBAHTIRÂNE f. Kibirle sallana sallana yürüyenler gibi.
MÜTEBAİD Uzaklaşan. Bir birinden uzak bulunan.
MÜTEBAKİ Geri kalan, artan, fazlası. Arta kalan.
MÜTEBAKİ Ağlar gibi görünen.
MÜTEBALİ Tecrübe edip deniyen adam.
MÜTEBALİH Kendini ebleh gösteren. Bönlük tavrı takınan.
MÜTEBAREK Yüksek yer.
MÜTEBARİZ (Bürüz. dan) Tebarüz eden, meydana çıkan. Bâriz âşikar olan.
MÜTEBARİZÎN (Mütebariz. C.) Meydana çıkanlar, belirenler, tebarüz edenler.
MÜTEBASBIS (Basbasa. dan) Yaltaklanan, tabasbus eden.
MÜTEBASBISÂNE f. Yaltaklanarak, tabasbus ederek.
MÜTEBASBISÎN (Mütebasbıs. C.) Yaltaklananlar, tabasbus edenler.
MÜTEBASSIR (Basar. dan) Dikkatle bakan, ilerisini gören, iyice düşünen. Basiretli.
MÜTEBASSIRÂNE f. İyice düşünerek, basiretle, ileriyi görerek.
MÜTEBASSIT Yayılmış serilmiş olan.
MÜTEBAYİAN Alıcı ile satıcı.
MÜTEBAYİN Birbirine uymayan. Birbirine zıt olan. Birbirinden ayrı.
MÜTEBEDDİ´ Sünnet ehli iken bid´at ehli olan.
MÜTEBEDDİL (Bedel. den) Değişen, tebeddül eden, başka hâle giren. Bozulan. * Kararsız.
MÜTEBEHHİC Şen ve keyifli olan. Sevinç içinde olan.
MÜTEBEKKİM (Bekem. den) Konuşurken kekeleyen, tutulup kalan.
MÜTEBEKKİMÂNE f. Kekeliyerek, dili tutularak.
MÜTEBELLİD Tembel, uyuşuk. Ağır davranan.
MÜTEBELLİL Islanan, nemlenen şey.
MÜTEBELLİR (Billur. dan) Billurlaşan, tebellür eden. * Belirgin, belirmiş.
MÜTEBENNİ Bir kimseyi oğul edinen.
MÜTEBERKI´ Peçelenen, maskelenen.
MÜTEBERRİ Teberri eden, yüz çeviren.
MÜTEBERRİ´ Bağışlayan, teberru eden. Bağışta bulunan.
MÜTEBERRİD Soğuyan.
MÜTEBERRİK(E) (Bereket. den) Mübarek sayılan, teberrük eden, uğurlu.
MÜTEBERRİKEN Mübarek sayarak, uğur bilerek.
MÜTEBERRİR Teberrür eden, Allah´a derinden ve içten itaat eden.
MÜTEBERRİZ Beliren, meydana çıkan, teberrüz eden.
MÜTEBESSİL Cesaret veya kızgınlıktan dolayı yüzünü ekşiten.
MÜTEBESSİM (Besm. den) Tebessüm eden. Hafif ve lâtif tarz ile gülen. Gülümseyen.
MÜTEBESSİMÂNE f. Gülümseyerek, tebessüm ederek, mütebessim olarak.
MÜTEBESSİR Sivilce çıkaran.
MÜTEBEŞBİŞ Güler yüz gösteren.
MÜTEBETTİL (Betl. den) Tebettül eden, fani şeyleri bırakıp Allah´a yönelen.
MÜTEBETTİLEN Allah´a yönelerek.
MÜTEBEVVİL Tebevvül eden, işeyen.
MÜTEBEYYİN Meydana çıkan, anlaşılan. Tebeyyün eden.
MÜTECADİL (Cedl. den) Mücadele eden, uğraşan. Şiddetle çekişen.
MÜTECAHİD İkrar etmeyen, inkâr eden.
MÜTECAHİL Tecahül eden. Bilmemezlikten gelen, câhil gibi görünen.
MÜTECAHİLÂNE f. Bilmiyor görünerek, bilmemezlikten gelerek.
MÜTECAHİR Yüksek sesle söyleyen. * Gizlemeyen. Aşikâre yapan. Açıktan günah işleyen.
MÜTECA´İD (Ca´d. dan) Kıvırcık, kıvrık.
MÜTECA´İD-ÜL EŞ´AR Kıvırcık saçlı, saçları kıvırcık olan.
MÜTECANİB (Cenb. den) İçtinab eden, çekinen, sakınan, uzaklaşan, karışmıyan.
MÜTECANİS (Cins. den) Bir cinsten olan. Diğerleriyle aynı cinsten olan.
MÜTECASİR (C.: Mütecasirîn) (Cesaret. den.) Küstah, cür´et gösteren, tecasür eden.
MÜTECASİRÂNE f. Cür´et göstererek, küstahçasına.
MÜTECASİRÎN (Mütecasir. C.) Cür´et edenler, cesaretlenenler, küstahlar.
MÜTECAVİB Karşılıklı cevap veren.
MÜTECAVİL Birbiri etrafında dolaşan, cevelan eden.
MÜTECAVİR (Civar. dan) Komşu. Civarda bulunan.
MÜTECAVİZ (Cevâz. dan) Hücum eden, tecüvüz eden. Haddi aşan, geçen. * Sataşan, saldıran. * Sarkıntılık eden. * Çok, fazla.
MÜTECAVİZÂNE f. Tecavüz eder şekilde. Tecavüz edene yakışır halde.
MÜTECAVİZÎN (Mütecaviz. C.) Tecavüz edenler, sarkıntılık eden kimseler, saldıranlar.
MÜTECAZİB Birbirini çeken, yakınlaştıran.
MÜTECEBBİR (Cebr. den) Zorba zor kullanan, cebir yapan. * Kibirlenen.
MÜTECEBBİRÂNE Zorbalıkla, cebren.
MÜTECEDDİD Yenilenen, eski iken yenilenmiş olan.
MÜTECEDDİDÎN (Müteceddid. C.) Yenileşenler, teceddüd edenler.
MÜTECEFFİF İçi boşalan, kuruyan, koflaşan (kabuklu meyve).
MÜTECEHHİZ (Cihaz. dan) Donanmış, techizatlı. Mücehhez.
MÜTECELLA Münkeşif olup görünen, âşikâr olan. * Yükseğe çıkan. Yukarı havâle olan.
MÜTECELLİ Tecelli eden, meydana çıkan, görünen. Parlak.
MÜTECELLİD (C.: Mütecellidin) Kahramanlık ve celâdet gösteren.
MÜTECELLİDÂNE f. Celadet ve kahramanlıkla. Yiğitlik göstererek.
MÜTECELLİDÎN (Mütecellid. C.) Kahramanlar, yiğitler, celâdet gösteren kahraman kimseler.
MÜTECEMMİ´ (C.: Mütecemmiîn) (Cem´. den) Toplanan, yığılan, biriken, tecemmü´ eden.
MÜTECEMMİD (Mütecemmide) Donan, donmuş.
MÜTECEMMİÎN (Mütecemmi´. C.) Toplananlar, yığılanlar, tecemmu´ edenler, birikenler.
MÜTECEMMİL Cemal kesbeden, zinetlenen, süslenen, donanan.
MÜTECEMMİLÂNE f. Süslenerek, donararak, bezenerek.
MÜTECEMMİLÎN (Mütecemmil. C.) Süslenenler, bezenenler, donanlar, tecemmül edenler.
MÜTECENNİ Meyve devşiren, meyve toplayan. * Birine suç isnad eden, iftira atan. Müfteri.
MÜTECENNİB Sakınan, içtinab eden, korunan, kaçınan.
MÜTECENNİN (Cünun. dan) Delirmiş, çıldırmış. Mecnun.
MÜTECENNİNÂNE f. Çıldırmışcasına, delicesine, mecnuncasına, delirerek.
MÜTECERRİ´ Yudumlayarak içen.
MÜTECERRİD (Mücerred. den) Tek kalmış, tek başına olan. * Soyunan, tecerrüd eden, çıplak olan. * Bekâr. Evli olmıyan. * Tas: Dünya işlerinden vazgeçip Allah´a bağlanan.
MÜTECESSİD Cesed şekline giren, tecessüd eden, vücud bulan.
MÜTECESSİM Şekillenen, cisimlenerek görünen, gözle görünen.
MÜTECESSİS Meraklı, gizli şeyleri öğrenmeğe çalışan. * Casusluk eden, yoklayıp haber eriştiren.
MÜTECESSİSÂNE f. Gizli şeyleri öğrenmeğe çalışarak. Merakla. Mütecessis bir tarzda.
MÜTECESSİSÎN (Mütecessis. C.) Meraklılar. Tecessüs edenler. Gizli şeyleri öğrenmeğe çalışanlar.
MÜTECEVVİF İçi boşalan, koflaşan, kovuk olan, tecevvüf eden.
MÜTECEVVİZ Sözü mecazla söyliyen. Mecazlı konuşan. * Caiz olmayan şeyi caiz gören.
MÜTECEVVİZANE f. Mecazlı konuşarak, mecazlı söz söyleyerek. * Caiz olmayan şeyi caiz görürcesine.
MÜTECEVVİZÎN (Mütecevviz. C.) Mecazlı konuşanlar. Mecazlı söz söyleyenler. * Caiz olmayan şeyleri caiz görenler.
MÜTECEZZİ Parça parça ayrılan, ufalanmış olan.
MÜTEDAFİ´ Düşmanı defeden. * İtişen, kakışan.
MÜTEDAFİAN Düşmanı defederek. * İtişerek, kakışarak.
MÜTEDAFİÂNE f. Düşmanı defedercesine. İtişir kakışırcasına.
MÜTEDAHİK (Mütedahike) Karşılıklı gülüşen, tedahük eden.
MÜTEDAHİL İç içe, birbirinin içine girmiş vaziyette olan. Karışan. * Ödenmemiş, gecikmiş maaş.
MÜTEDAİR Dolayı, alâkalı, üzerine, müteallik, için.
MÜTEDARİB (Darb. dan) Birbirine vuran karşılıklı vuruşan.
MÜTEDARİK (Derk. den) Tedârik eden, hazırlıyan. * Yetişip ulaşan.
MÜTEDARİS Ders ile meşgul olan, okuyup yazan.
MÜTEDAVİ (Devâ. dan) Kendi kendine ilaç yapan. Tedâvi eden.
MÜTEDAVİL Elden ele geçen, alıp verilen. * Kullanılan.
MÜTEDEBBİR İleriyi gören, tedbirli ve ölçülü hareket eden.
MÜTEDEBBİRÂNE f. İlerisini görerek. Tedbirli ve ölçülü olarak.
MÜTEDEFFİK Fışkıran su.
MÜTEDEFFİN (Defn. den) Gömülen, defnedilen.
MÜTEDEHHİ Üstün zekâlı ve anlayış sahibi gibi harekette bulunan.
MÜTEDEHHİN (Dehn. den) Yağlanan, tedehhün eden.
MÜTEDEHHİYANE f. Üstün zekâ ve anlayış sâhibi gibi harekette bulunana yaraşır yolda.
MÜTEDELDİL Hareket eden, müteharrik.
MÜTEDELLİ Nazlanan, tedelli eden.
MÜTEDELLİL Çok yakın olan.
MÜTEDELLİYANE f. Nazlanırcasına.
MÜTEDENNİ Tedenni eden, gerileyen, aşağılanan.
MÜTEDENNİS Kirlenen.
MÜTEDERRİ´ Zırh giyen, zırhlanan.
MÜTEDERRİC Derece derece ilerleyen. Hareket eden.
MÜTEDERRİS Ders alan. Okuyan. Tahsile çalışan.
MÜTEDESSİR Elbise giyen, libasa bürünen.
MÜTEDEYYİN Dindar. Din ile vazifeli. Sağlam müslüman, dine muhalefetten sakınan, dinine sâdık olan. * Borçlu olan.
MÜTEEDDİ Ödeyen, ödeyici, edâ eden. * Gelen, gelici.
MÜTEEDDİB Edeblenen, utanç duyan, utanan.
MÜTEEDDİBÂNE f. Edeblenerek, utanç duyarak, haya ederek. Terbiyeli ve edebli bir kimseye yakışır surette.
MÜTEEDDİBÎN (Müteeddib. C.) Utanç duyanlar, utananlar, hayâ edenler, edeblenenler.
MÜTEEHHİB Kendi kendini hazırlayıp yetiştirmiş kimse.
MÜTEEHHİL Teehhül etmiş, evlenmiş olan. * Ehlileşmiş.
MÜTEEKKİD (Te´kid. den) Sağlamlaşan, tekrarlanan.
MÜTEELLİF (Ülfet. den) Alışmış, alışkın. Ülfet peyda eden.
MÜTEELLİH (C.: Müteellihîn) Allah´ın birliğine inanan.
MÜTEELLİM Acıyan, elemli ve kederli olan.(...Ebediyeti isteyen ve ebed için halkolunan ve ihsana karşı perestiş eden ve firaktan müteellim olan ruh-u insan kalkıp abdest alıp, şu asır vaktinde ikindi namazını kılmak için Kadim-i Bâki ve Kayyum-u Sermedî´nin Dergâh-ı Samedaniyesine arz-ı münacat ederek zevalsiz ve nihayetsiz rahmetinin iltifatına iltica edip hesapsız nimetlerine karşı şükür ve hamd ederek... S.)
MÜTEELLİMÂNE f. Elem duyarak, kederlenerek.
MÜTEEMMİL Teemmül eden. Derin düşünen. * Dalgın.
MÜTEEMMİLÂNE f. Derin düşünene yakışır surette. Düşünceli olarak. * Dalgın şekilde.
MÜTEEMMİR Âmirlik yapan kişi. Emreden kimse.
MÜTEENNİ (Eny. den) Temkinli. Teenni eden. Ağır davranan.
MÜTEENNİYÂNE f. Temkinli olarak. Ağır davranarak. Çekinip sakınarak.
MÜTEESSİF Sevmemiş, hoşlanmamış. Elem ve keder etmiş. * Eseflenen, teessüf eden, kederlenen.
MÜTEESSİFÂNE f. Eseflenerek, kederlenerek.
MÜTEESSİFEN Üzüntü duyarak, teessüf ederek.
MÜTEESSİR Te´sir altında kalmış. Acımış yahut sevinmiş. Hissiyatına dokunmuş. * Üzüntülü.
MÜTEESSİRÂNE f. Üzüntü ile, üzülerek, teessürle.
MÜTEEVVİG Ağa olmağa çalışan.
MÜTEEYYİD Kuvvetlenen. * Te´yid ve takviye olunmuş. * İstihkâm ve metanet.
MÜTEEZZİ Ezâ duyan. Üzgün, incinen. Cefa gören.
MÜTEFAHHIS (Fahs. dan) Dikkatle araştıran, sorup tetkik eden, inceliyen.
MÜTEFAHHİR (Fahr. den) Gururlanan, övünen, tefahur eden.
MÜTEFAHHİRÂNE f. Övünerek, tefahhur ederek, fahirlenerek.
MÜTEFAHİR (Fahr. dan) Tefahür eden, övünen.
MÜTEFAKKIH (C.: Mütefakkıhin) (Fıkh. dan) Fıkıh âlimi. Fıkıh ilmiyle uğraşan kimse.
MÜTEFAKKIHÎN (Mütefakkıh. C.) Fıkıh âlimleri, fıkıh bilginleri. Fıkıhla uğraşan kimseler.
MÜTEFAKKİD Araştırıp soran, tedkik eden.
MÜTEFARİK Ayrı ayrı. Bir birinden farklı olan.
MÜTEFASSIM Sütten kesilen. * Kırılan, darılan, üzülen.
MÜTEFATTIN (Fatn. dan) Hemen farkına varan. Derhal durumu anlıyan.
MÜTEFATTIR Yarılan, infitar eden.
MÜTEFAVİT Birbirinden farklı, çeşitli. * Zamanca birbirinden ayrı.(Kur´an-ı Kerim, mükerrer, mütefavit suallere cevap olduğu halde, şiddet-i imtizaç ve ittihaddan anlaşılır ki, sanki sual birdir. İ.İ.)
MÜTEFAVVIZ Mal sahibi olan. * Üstüne alan.
MÜTEFAYİD Birbirinden istifade edip faydalanan.
MÜTEFAZIL (Fazl. dan) Bilgi ve fazilet hususunda yarış eden. * Fazla, artık.
MÜTEFAZZIL (C.: Mütefazzılîn) (Fazl. dan) Meziyet, fazilet ve bilgi yarışına çıkan.
MÜTEFAZZILİN (Mütefazzıl. C.) Meziyet ve fazilet yolunda yarış edenler.
MÜTEFECCİ´ Acınan, dertli olan.
MÜTEFECCİR (Fecr. den) Açılan, görülen, tefeccür eden.
MÜTEFEHHİM Anlayan, fehmeden, kavrayan.
MÜTEFE´İL (C.: Mütefe´ilîn) (Fâl. dan) Fala bakan, fal açan. * Hayra yoran, uğur sayan.
MÜTEFE´İLÂNE f. Hayra yorarak, tefe´ül edercesine.
MÜTEFE´İLÎN (Mütefe´il. C.) Fala bakanlar. * Hayra yoranlar.
MÜTEFEKKİK (Fekk. den) Dalgın adam. Alık kimse.
MÜTEFEKKİR Düşünen, derin mes´eleleri düşünen. Tefekkür ve teemmül edici olan. * Kuvve-i bâtınayı sarfeden. Âlim. Çok bilgili. (Bak: Tefekkür)
MÜTEFEKKİRÂNE f. Derin ve dikkatli düşünerek, mütefekkire yakışır surette.
MÜTEFEKKİRÎN Mütefekkirler.
MÜTEFELLİK Patlayan, infilâk eden.
MÜTEFELLİS Müflis olan.
MÜTEFELSİF (Mütefelsef) Filozoflaşmış. Felsefe ile aklını karıştırmış. (Bak: Mütemerrid)
MÜTEFENNİN (Fenn. den) Alim, münevver, fen adamı. Teknik ilimle uğraşan.
MÜTEFENNİNÂNE f. Mütefennin olan kimseye yakışır surette.
MÜTEFER´İN Kibirli, mağrur. * Fir´avun tavrı takınan, fir´avunlaşan.
MÜTEFERRİ´ (Fer´. den) Dallanan, bir kökten ayrılan. * Bir kökle alâkalı olan.
MÜTEFERRİC (C.: Müteferricîn) (Ferc. den) Gezinen, dolaşan. Gezip eğlenmeğe giden.
MÜTEFERRİCÎN (Müteferric. C.) Gezinenler, dolaşanlar, hava almağa eğlenmeğe gidenler.
MÜTEFERRİD (C.: Müteferridîn) (Ferd. den) Tek ve yalnız olan. Eşi benzeri olmıyan. * Kendi başına idare olan.
MÜTEFERRİDÂNE f. Tek ve yalnız olarak. Teferrüd ederek.
MÜTEFERRİDÎN (Müteferrid. C.) Tek ve yalnız olanlar. Eşi, benzeri ve emsâli bulunmıyanlar. * Kendi başına idare olanlar.
MÜTEFERRİG Vaz geçen, feragat eden.
MÜTEFERRİH (Ferah. dan) İçi açılan, ferahlanan.
MÜTEFERRİK (Fark. dan) Çeşitli. Kısım kısım. Başka başka. Dağınık.
MÜTEFERRİKA Çeşitli işler gören. * Padişahın, vezirlerin veya sadrazamın emirlerini götüren kimse. * Muhtelif masraflar ve bunlara karşı verilen para, ücret.
MÜTEFERRİS (Feraset. den) Anlayışlı, ferâsetli, sezişli.
MÜTEFERRİŞ Döşenen, teferrüş eden.
MÜTEFERRİZ (İfraz. dan) Ayrılmış, ayrılan, teferrüz eden.
MÜTEFESSİH (Tefessüh. den) Kokmuş, çürümüş, bozulmuş, tefessüh etmiş.
MÜTEFESSİH (Füshat. den) Genişleyen, bollaşan, genişlemiş olan.
MÜTEFEŞŞİ (Bak: Tefeşşi)
MÜTEFETTİT Parça parça olmuş olan. Ufak ufak parçalanan.
MÜTEFEVVİH Dil uzatan. * Söyleyen, ağzına alan.
MÜTEFEVVİK (C.: Mütefevvikîn) (Fevk. den) Üstün gelen, tefevvuk eden, üstün.
MÜTEFEVVİKANE f. Üstünlükle, üstün gelerek.
MÜTEFEVVİKÎN (Mütefevvik. C.) Üstün gelenler, tefevvuk edenler, üstün olanlar.
MÜTEFEVVİZ Tefevvüz eden, uhdesine alan. * Gayr-i menkul malların tasarruf hakkını üzerine alan.
MÜTEFEYHIK Çok sözlü, kibirli kimse.
MÜTEFEYYİZ (Feyz. den) Feyizlenen. Bolluğa kavuşan, bereket bulan.
MÜ´TEFİK Tersine dönen, tersine dönmüş.
MÜ´TEFİKAT Lut kavminin köyleri, memleketleri. * Lut kavmi.
MÜTEGABIN (Gabn. den) Birbirini aldatan.
MÜTEGABİ Ahmak tavrı takınan. Kendini ebleh gösteren.
MÜTEGABİYANE f. Ahmakçasına, eblehçesine.
MÜTEGADDİ Gıdalanan, gıda alan. Beslenen.
MÜTEGAFFİL Gaflette bulunan. Bilmiyor görünen.
MÜTEGAFİL (Gaflet. den) Gafil görünen, gafil gibi davranan.
MÜTEGAFİLANE Gafil gibi davranarak.
MÜTEGALİBE Sıra ile birbirine galib gelen.
MÜTEGALLİ Güzel kokular sürünen.
MÜTEGALLİB(E) (Galebe. den) Zorba. Hak ve hukuka hürmet etmeden geçinmek isteyen.
MÜTEGALLİBÂNE f. Zorbacasına, zâlimlere yakışır surette.
MÜTEGALLİBÎN (Mütegallib. C.) Zorbalar, mütegallibler.
MÜTEGALLİF Kılıflanmış. Kılıflı. Kın içinde bulunan.
MÜTEGALLİT Yanlışa düşen, yanılan, tegallüt eden.
MÜTEGAMIZ (C.: Mütegamızin) Birbirine göz ucu ile işâret eden.
MÜTEGAMIZÎN (Mütegamız. C.) Birbirine göz ucu ile işaret edenler, gözle işaretleşenler.
MÜTEGAMMİD(E) (Gamd. dan) Örtülü. Kınlı, kılıflı.
MÜTEGANNİ Teganni eden. Terennüm eden.
MÜTEGANNİC (Ganc. dan) Nazlanan, naz gösteren.
MÜTEGANNİM Bir şeyi ganimet bilen. * Koyun şeklinde görünme.
MÜTEGANNİYANE f. Teganni ederek. Terennüm ederek.
MÜTEGARRİB (C.: Mütegarribîn) (Gurbet. den) Gurbete çıkan.
MÜTEGARRİBÎN (Mütegarrib. C.) Gurbete çıkanlar.
MÜTEGARRİR Gururlanan, güvenilmeyecek şeye güvenen.
MÜTEGASSİL Yıkanan, gusleden. Yıkayan.
MÜTEGAŞŞİ (Gaşy. dan) Kendinden geçen, gaşyolan. * Bürünen, örtünen.
MÜTEGAŞŞİM Galebe eden.
MÜTEGAVVİL Renkten renge giren. Bir şeyin rengine giren. * Uğraşan, tegavvül eden.
MÜTEGAVVİR Derine dalan, tegavvür eden.
MÜTEGAYİR Mügayir olan. Birbirine zıt olan.
MÜTEGAYYİB(E) (Gayb. dan) Gözden kaybolan, görünmez olan, uzaklaşan.
MÜTEGAYYİM(E) (Gaym. dan) Bulutlanan. Bulutlu hava.
MÜTEGAYYİR Değişen. Bir halden başka bir hale geçen. * Bozulmuş, bozuk.
MÜTEGAYYİRÂNE f. Değişmiş olarak. Bozulmuşcasına.
MÜTEGAYYİZ (Gayz. dan) Öfkelenen, kızan, tegayyüz eden, gazaba gelen. Kızgın, kızmış kimse.
MÜTEGAZZİ Gıdalanan, tagaddi eden.
MÜTEGAZZİB Hiddetlenen, öfkelenen, kızan, gazaba gelen.
MÜTEGAZZİL Gazel yazan. * Gazel söyleyen, gazel okuyan. Gazelhân.
MÜTEHABB(E) (Hubb. dan) Birbirine dost olan. Birbirini dost sayan.
MÜTEHABBİR İyi bilen.
MÜTEHABBİS Bir yere kapanan. Kendini hapseden.
MÜTEHABBİSÂNE f. Bir yere kapanıp kendini hapsedene yakışır surette.
MÜTEHACCİM Cüsseli, hacimli.
MÜTEHACCİR Taşlaşmış, taş haline gelmiş.(Gölgeli gölgesiz suretler; ya bir zulm-ü mütehaccir veya bir riyâ-yı mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki; beşeri zulme ve riyaya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder. S.)
MÜTEHACİ (Hicv. den) Bir kimseyi hicveden, yeren.
MÜTEHACİM Birbirine hücum eden, saldıran.
MÜTEHACİMÂNE f. Birbirine saldırır ve hücum eder şekilde.
MÜTEHACİMÎN (Mütehacim. C.) Birbirine hücum edenler, saldıranlar.
MÜTEHACİYANE f. Hicvedercesine.
MÜTEHADDIR Yeşil renklenen, yeşillenen.
MÜTEHADDİ´ (Hud´a. dan) Bilerek aldanan.
MÜTEHADDİ Çekişen, çekişip kavga eden. Tahaddi eden. * Dikkatle bakan.
MÜTEHADDİB Kamburlaşan. Kambur olan.
MÜTEHADDİR (Mütehaddire) Örtünen, bürünen, tahaddür eden. * Mc: Namuslu.
MÜTEHADDİR Yuvarlanan, yokuş aşağı giden.
MÜTEHADDİS(E) (Hudus. dan) Meydana gelen, peydâ olan, meydana çıkan.
MÜTEHADDİŞ Iztırab çeken. * Tırmalanan, tahaddüş eden.
MÜTEHADI´ Aldanmış gibi görünen.
MÜTEHAFFIZ (C.: Mütehaffızîn) (Hıfz. dan) Korunup sakınan, tahaffuz eden.
MÜTEHAFFIZÎN (Mütehaffız. C.) Korunup sakınanlar, tahaffuz edenler.
MÜTEHAFFİF Ayağa mest veya çizme cinsinden bir şey giyen. * Hafifliyen, tahaffüf eden.
MÜTEHAFİT (Heft. den) Bir şeyin üzerine istekle saldıran.
MÜTEHAFİTÂNE f. Birşeye istekle saldırırcasına.
MÜTEHAKKIK Tahakkuk eden, doğruluğu meydana çıkan.
MÜTEHAKKİD Kin tutan, kindâr.
MÜTEHAKKİM Zorba, zorbalık eden, tahakküm eden. Hâkimlik taslayan.
MÜTEHAKKİMÂNE f. Mütehakkim bir surette. Tahakkümle, zorbalıkla.
MÜTEHAKKİMÎN (Mütehakkim. C.) Zorbalar. Tahakküm edenler. Mütehakkimler.
MÜTEHALHIL Kabarmış veya kabartılmış olan. Açılıp parçaları ayrılmış olan.
MÜTEHALİF Birbirine muhalif olan. Birbirine uymayan. Birbirini tutmayan.
MÜTEHÂLİF-ÜL MERKEZ Merkezi bir olmıyan.
MÜTEHÂLİK (Helâk. dan) Tehâlük eden, kendini tehlikeye atacak kadar acele eden.
MÜTEHÂLİKÂNE f. Acelecilikle, çabuklukla.
MÜTEHALLİ (Haly. dan) Süslenmiş, bezenmiş, donanmış.
MÜTEHALLİ Bırakılmış, boşaltılmış. * Boş kalan, boşalan.
MÜTEHALLİD Bir yerde devamlı olarak kalan. Ebedi, sermedi.
MÜTEHALLİF (Mütehallife) Uymayan, uygun ve münasib gelmeyen. * Değişebilir, değişken.
MÜTEHALLİK Bir huy edinen, huylanan. Huyu olmayan bir şey ile tekellüf edip o ahlâka alışan.
MÜTEHALLİL Araya sokulan, araya giren. * Bozulan. * Bir kelimeden nice mânâlar kasdedip söyleyen kimse.
MÜTEHALLİL (Hall. den) Erimiş. Çözülmüş.
MÜTEHALLİM (Hilm. den) Yumuşak huylu görünen. * Meme gibi yuvarlaklaşan.
MÜTEHALLİS (Hulus. dan) Kurtulan, halâs bulan. * İkinci olarak başka bir ad takınan. Mahlâs alan.
MÜTEHALLİT Karışan, karışık olan, tahallüt eden.
MÜTEHAMİ Korunan, sakınan, kendini himaye eden.
MÜTEHAMİK (Humk. dan) Kendisini ahmak gibi gösteren.
MÜTEHAMİKANE f. Ahmakçasına, eblehçesine.
MÜTEHAMİYANE f. Sakınarak, korunarak. Kendini himaye edercesine.
MÜTEHAMMIZ (Humz. dan) Ekşiyen, tahammüz eden.
MÜTEHAMMİ Kendini koruyan, kendini himaye eden.
MÜTEHAMMİK (Humk. dan) Ahmak gibi konuşan veya ahmakçasına hareketlerde bulunan. Ahmaklaşan.
MÜTEHAMMİL Tahammül eden, katlanıp sabır ile kabul eden. Dayanabilen, kaldırabilen.
MÜTEHAMMİLÂNE f. Yüklenerek. * Tahammül ederek, dayanarak.
MÜTEHAMMİLÎN (Mütehammil. C.) Tahammül edenler. Katlanıp sabrederek kabul edenler. Dayanabilenler. Kaldırabilenler.
MÜTEHAMMİR Tahammür eden, ekşiyen. Mayalanan.
MÜTEHANNİ Eğrilen.
MÜTEHANNİN Özleyen, göreceği gelen.
MÜTEHARHIR Karnı büyük olanın karnının oynaması, sallanması.
MÜTEHARİB(E) (Harb. den) Savaşan, harbeden, muharebe eden.
MÜTEHARRİM (C.: Müteharimîn) İhtiyar gibi görünen. Kendini ihtiyar gösteren, yaşlı gösteren.
MÜTEHARİMÎN (Müteharim. C.) Teharüm edenler, kendilerini ihtiyar gibi gösteren kimseler.
MÜTEHARİŞ Hırıldaşıp dalaşan, tehârüş eden.
MÜTEHARRIK Yırtılan, taharruk eden.
MÜTEHARRİŞ Tırmalanan, tırmıklanmış olan, tırmık yiyen.
MÜTEHARRİ Taharri eden, araştıran.
MÜTEHARRİK Harekete geçen, kımıldanan. Yerinde durmayıp hareket eden. Devir ve hareket eden.
MÜTEHARRİYANE f. Taharri edip araştırana yakışır şekilde.
MÜTEHARRİZ Korunan, sakınan.
MÜTEHASIM (C.: Mütehasımîn) (Husumet. den) Karşılıklı düşmanlık eden ve birbirine hasım olan. * Karşılıklı olarak dâvâ edenlerden herbiri.
MÜTEHASIMÎN (Mütehasım. C.) Çekişenler, birbirlerine düşmanlık ve husumet edenler. Hasım olanlar. Karşılıklı dâva edenler.
MÜTEHASİD Birbirini kıskanan, çekemiyen. Birbirine hased eden.
MÜTEHASSIL (Husul. den) Husule gelen, hasıl olan, vücut bulan, meydana gelen.
MÜTEHASSIN(A) (Hısn. dan) Kaleye veya istihkâmlı bir yere kapanmış.
MÜTEHASSIS Bir işin hakikatını, içyüzünü çok iyi bilen. Bir meslekte mahir olan. * Has ve mahsus olan.
MÜTEHASSİR (Hasr. dan) Pıhtılaşmış.
MÜTEHASSİR (Hasr. dan) Özleyen, hasret çeken. Mahrum kalan. İsteğine erişemiyen.
MÜTEHASSİRÂNE f. Özleyerek, hasret çekerek.
MÜTEHASSİS İnsan sözüne kulak verip dinleyen. * Hayırlı işlere dair haberlere dikkat edip araştıran. * Çok duygulu, duygulanmış, hisli.
MÜTEHASSİSÂNE f. Duygulanarak, hislenerek.
MÜTEHAŞİ (Haşy. den) Çekingen, sakıngan.
MÜTEHAŞİYÂNE f. Çekingenlikle, sakınganlıkla, kaçınırcasına.
MÜTEHAŞİ´ (Huşu´. dan) Huşu ile eğilen.
MÜTEHAŞŞİ Korkan, irkilen. Hürmet ile korkup çekinen.
MÜTEHAŞŞİ´ (Huşu´. dan) Kendini alçak tutan, alçakgönüllü, mütevâzi.
MÜTEHAŞŞİB (Haşeb. den) Odunlaşan, odunlaşmış.
MÜTEHAŞŞİD(E) (C.: Mütehaşşidîn) Yardım için koşuşup toplanan, biriken, yığılan.
MÜTEHAŞŞİDÎN (Mütehaşşid. C.) Birikenler, toplananlar.
MÜTEHAŞŞİN Sertlik gösteren, kabalaşan.
MÜTEHATIB Birbirine hitab eden, söyleşen.
MÜTEHATİR Birbirini yalanlayan, tekzib eden.
MÜTEHATTIR (Hutur. dan) Hatırlayan, hatırına getiren, tahattur eden.
MÜTEHATTİ Hatâ işleyen, yanılan. * Atlayıp geçen.
MÜTEHATTİM (Hatm. dan) Lüzumlu, gerekli.
MÜTEHAVİN (Hevn. den) İşinde gevşek ve kayıtsız olan. Bir işe ehemmiyet vermiyen, mühimsemiyen.
MÜTEHAVİR Birbiriyle konuşan.
MÜTEHAVVİF Korkan. Korkak.
MÜTEHAVVİFÂNE f. Korkarak, havfederek, korkarcasına.
MÜTEHAVVİL Bir halde durmayan, başka şekle girip değişen. * Bir yerden diğer yere nakleden, değişip tebdil olan.
MÜTEHAYYEL Hayal edilen şey.
MÜTEHAYYELÂT (Mütehayyel. C.) Hayal edilen şeyler.
MÜTEHAYYER Hayrette kalınan şey, şaşılacak şey.
MÜTEHAYYİL (Hayal. den) Kuvve-i hayaliyeden geçiren, hayal kuran. Bir şeyi görüp gözetici, idrak edici olan.
MÜTEHAYYİLÂNE f. Hayal ve düşünceye dalarak, hayâl kurarak.
MÜTEHAYYİLE Beyinde hayal kurma merkezi.
MÜTEHAYYİR Şaşmış, hayrette kalmış.
MÜTEHAYYİRÂNE f. Şaşkınca, şaşkın şaşkın, şaşırarak.
MÜTEHAYYİRİN (Mütehayyir. C.) Şaşırmış olanlar. Şaşmış kimseler. Hayrette kalanlar.
MÜTEHAYYİZ Tahayyüz eden, yer tutan. * İtibarlı, mühim.
MÜTEHAZİB Biribine muvâfık olmak, uygunluk.
MÜTEHAZLIK Üstadlık dâvâsı eden, fakat üstad olmayan kimse.
MÜTEHAZZI´ Alçak gönüllülük eden, tevazu gösteren.
MÜTEHAZZIÂNE f. Alçak gönüllülükle, tevazu göstererek.
MÜTEHAZZIR Yeşil renkle renklenen. Yeşillenen.
MÜTEHAZZIR Hazır olan, huzurda bulunan.
MÜTEHAZZİB Takım takım, küme küme toplanan.
MÜTEHAZZİN Hüzünlü, kederli. Üzülen, mahzun olan.
MÜTEHAZZİR (Hazer. den) Sakınan, çekinen, dikkatli davranan.
MÜTEHAZZİRÂNE f. Çekinerek, sakınarak, dikkatli davranarak.
MÜTEHECCİ (Hecâ. dan) Heceliyen.
MÜTEHECCİD Geceleri uyanıp teheccüd namazı kılan.
MÜTEHEDDİ (Hidyet. den) Hediye gönderen. * Hidâyete eren, doğru yola giren. İslâm dinini kabul edip müslüman olan.
MÜTEHEDDİM (Hedm. den) Yıkılan, inhidâm eden.
MÜTEHEKKİM (Tehekküm. den) Alay eden, tehekküm eden.
MÜTEHEKKİMÂNE f. Alay edercesine.
MÜTEHELLİL Sevinçten yüzü gülen.
MÜTEHEMMİK İşinin üzerine düşen, ehemmiyet veren. İşine sıkı sarılan.
MÜTEHETTİK (Hetk. den) Yırtılan, tehettük eden. * Edebsiz, utanmaz. Hayasız.
MÜTEHEVVİR Hiddet ve kızgınlıkla neticeyi düşünmeden saldıran.
MÜTEHEVVİRÂNE f. Birdenbire saldırarak. * Kızgınlıkla. Hiddetlice. Birden öfkelenir surette.
MÜTEHEVVİREN Tehevvür ve öfke ile.
MÜTEHEYYİ´ Hazırlanmış, hazır. Hazırlanan.
MÜTEHEYYİ´-İ HAREKET Harekete veya gitmeğe hazırlanmış.
MÜTEHEYYİB Heybetlenen. Heybetli. Korku ve hürmet hissini veren.
MÜTEHEYYİC Heyecana gelen, coşan, coşkun, heyecanlı.
MÜTEHEYYİCÂNE f. Coşkunlukla, heyecana gelerek.
MÜTEHEZZİC (C.: Mütehezzicin) Makamla şarkı söyliyen. Terennüm eden.
MÜTEHEZZİCÂNE f. Makamla şarkı söylercesine.
MÜTEHEZZİCÎN (Mütehezzic. C.) Makamla şarkı söyliyenler.
MÜTEHEZZİZ İhtizaz eden, titreyen.
MÜTEHEZZİZÂNE f. Titreyerek, titremek suretiyle.
MÜTEKABBIZ (Kabz. dan) Toplanıp çekilen. *Asık suratlı, asık, çehreli. * Buruşup kasılan adale.
MÜTEKABBİL (Kabul. den) Kabul eden, üstüne alan.
MÜTEKABİL Karşılıklı, bir diğerinin karşısında.
MÜTEKABİLE Karşılıklı davranış veya vaziyet.
MÜTEKABİLEN Karşılıklı olarak, karşı karşıya.
MÜTEKABİLETAN Birbirine karşı olan iki şey.
MÜTEKABİLİYET Karşılıklı vaziyet, karşılıklı durum.
MÜTEKÂBİR (Kibr. den) Kibirli. Kendini büyük gören.
MÜTEKADDİM Evvelki, önceki, öne geçen, takaddüm eden. * Takdim olunan, sunulan.
MÜTEKADDİMÎN Evvelkiler, geçmiştekiler. * Eskiden gelmiş İslâm allâmeleri.
MÜTEKADİMÎN-İ ŞUARÂ Eski şâirler.
MÜTEKADDİS (Kuds. den) Çok temiz olan. Takaddüs eden, kutsal olan.
MÜTEKADİM Geçmiş bulunan, tekadüm eden.
MÜTEKÂFİ (Mütekâfiyye) Birbirine denk ve akran olan. Eşitleşen.
MÜTEKÂFİYEN Birbirine eşit, denk, müsavi ve akran olarak.
MÜTEKÂHİL Tembel, üşengeç.
MÜTEKAIS Göğsü dışarı çıkıp, arkası içeri giren kimse.
MÜTEKAİD Tekaüd olan. Emekli.
MÜTEKAİDÎN (Mütekaid. C.) Emekliler, emekliye ayrılmış olanlar.
MÜTEKÂLİB (C.: Mütekâlibîn) (Kelb. den) Köpek gibi birbirinin üstüne atılan.
MÜTEKÂLİBÂNE f. Köpek gibi birbirinin üstüne sıçrayarak.
MÜTEKÂLİBİN (Mütekâlib. C.) Köpek gibi birbirlerinin üzerlerine sıçrayanlar.
MÜTEKALKİL Deprenen, sarsılan.
MÜTEKALLİB Dönen, değişen. Başka şekil olan.
MÜTEKALLİD Kuşanan. Kılıç takan, takınan. Kılıç kuşanmış. * Bir işi üzerine alan. Bir vazifeyi deruhte eden.
MÜTEKALLİL (Kıllet. den) Azalan, azalmış olan.
MÜTEKALLİS(E) Gerilen, çekilip toplanan, gerilmiş.
MÜTEKÂMİL Kemâlli, olgun, tekâmül etmiş olan.
MÜTEKÂMİLÂNE f. Olgunluk ve kemâlât göstererek. Olgunlukla.
MÜTEKÂMİLÎN Tekâmül etmiş olanlar. Kâmil ve olgun kimseler. Allah´ın emrine uygun şekilde hareketi alışkanlık hâline getirmiş olanlar.
MÜTEKAMİR Birbiriyle kumar oynayan. Kumar arkadaşı.
MÜTEKAMMİS Gömlek giyen.
MÜTEKARİB (Kurb. dan) Yaklaşan, tekarüb eden. Birbirine yakın olan, gittikçe birbirine yaklaşan.
MÜTEKARİN (Karn. dan) Birbirine birleşmiş, bitişmiş olan. * Yaklaşmış, yakınlaşmış, tekarün eden.
MÜTEKARRİB(E) (C.: Mütekarribîn) (Kurb. dan) Yaklaşan, yaklaşmağa çalışan, yakın olan, takarrüb eden.
MÜTEKARRİBÎN (Mütekarrib. C.) Takarrüb edenler, yaklaşanlar, yakın olanlar.
MÜTEKARRİH (Karh. dan) Yaralı, çıbanlı. Cerahatli yara veya çıban.
MÜTEKARRİR (Karar. dan) Kararlaşan, takarrür eden. Yerleşip kuvvet bulan.
MÜTEKASIM (C.: Mütekasımîn) (Kısm. dan) Paylaşan, bölüşen. Bir şeyi paylaşanların beheri.
MÜTEKASIR (C.: Mütekasirîn) (Kasr. dan) Kısalık gösteren. * Elinden gelip gücü yettiği hâlde iş yapmıyan.
MÜTEKASIRÎN (Mütükasır. C.) Kısalık gösterenler. * Ellerinden geldiği, becerebildikleri halde iş yapmayanlar.
MÜTEKÂSİF (Kesafet. den) Sıklaşmış, koyulaşmış, yoğunlaşmış. Sıklaşan, yoğunlaşan, koyulaşan, tekâsüf eden.
MÜTEKÂSİL Tekâsül eden. Üşenir ve tembel olan.
MÜTEKÂSİLÂNE f. Tembelce hareket ederek, üşengeçlik ve uyuşuklukla davranarak.
MÜTEKÂSİLÎN (Mütekâsil. C.) (Kesl. den) Üşenenler, tembellik yapanlar.
MÜTEKASİM Kısmet eden. * Aralarında bir şey taksim edenlerin her biri. * Birbiriyle kasemleşen, andlaşan.
MÜTEKASİR (Kesret. den) Çok çoğalan, tekâsür eden, çoğalmış.
MÜTEKASSİ Dikkatle araştıran.
MÜTEKAŞŞİ´ (Kaş´. den) Balgam çıkaran hasta. * Balgam söktüren ilâç.
MÜTEKATI´ Karşılıklı kesişen, birbirini kesen.
MÜTEKATIR (Katr. dan) Damlıyan. Katre katre dökülen.
MÜTEKATİL (Katl. den) Karşılıklı olarak birbirine öldüren, katleden.
MÜTEKATTI´ (Kat´. dan) Kesik. Biteviye olmayan.
MÜTEKATTIR Damlayan, katre katre dökülen.
MÜTEKAVVEM Biçilmiş, kesilmiş. Toplanmış.
MÜTEKAVVİ (Kuvvet. den) Kuvvetlenen, kuvvet bulan. Kuvvetlenmiş.
MÜTEKAVVİL (C.: Mütekavvilîn) (Kavl. den) Yalan uydurup söyleyen.
MÜTEKAVVİLÎN (Mütekavvil. C.) (Kavl. den) Mecbur olmadığı halde kendiliğinden yalan söyleyenler.
MÜTEKAVVİM Bozuk iken düzelen, eğri iken doğrulan. * İyi idâre edilen. * Sağlam, muhkem. * Müesses, te´sis edilmiş, kurulmuş.
MÜTEKAVVİS (Kavs. dan) Yay gibi eğri. Yay şekline giren, kavislenen. Eğrilmiş, bükülmüş.
MÜTEKAYHIK Diline ne gelirse söyleyen. Ağzına geleni konuşan.
MÜTEKÂYİD (C.: Mütekâyidîn) Birbirine hile yapan.
MÜTEKAYİDÂNE f. Düzenbazlık ve hile ile.
MÜTEKÂYİDÎN (Mütekâyid. C.) Birbirlerine hile yapanlar, birbirlerini aldatanlar.
MÜTEKAYYİD (C.: Mütekayyidîn) (Kayd. dan) Dikkatli davranan.
MÜTEKAYYİDÂNE f. Dikkatli davranarak, kayıtlı bulunarak.
MÜTEKAYYİDÎN (Mütekayyid. C.) (Kayd. dan) Dikkatli davrananlar, kayıtlı bulunanlar.
MÜTEKAYYİH(A) (Kayh. dan) İrinli. Cerahat bağlamış.
MÜTEKAZİ (Tekaza. dan) Borçluyu (borcunu ödemesi için) sıkıştıran.
MÜTEKEBBİR Kibirli. Büyüklenen. Tekebbür eden. * Esmâ-i İlâhiyeden olup, Allah´ın büyüklük ve azametini ifade eder.
MÜTEKEBBİRÂNE f. Büyüklenerek, kibirlenerek, büyüklük taslayarak.
MÜTEKEBBİRÎN (Mütekebbir. C.) Tekebbür edip kibirlenenler. Kendini beğenmişler.
MÜTEKEBKİB Kaftanına bürünmüş.
MÜTEKEDDİR (C.: Mütekeddirîn) (Keder. den) Kederli, hüzünlü. Kederlenen, tekeddür eden. * Bulanık.
MÜTEKEDDİRÂNE f. Kederli ve hüzünlü bir hâlde. * Bulanarak.
MÜTEKEDDİRÎN (Mütekeddir. C.) Kederlenenler, kederli ve hüzünlü olan kimseler. * Bulanık şeyler.
MÜTEKEFFİ Önüne eğik olan.
MÜTEKEFFİL Kefil olan, tekeffül eden. Başkasının işini üzerine alan.
MÜTEKEFFİLÂNE f. Kefil olarak.
MÜTEKEFFİLÎN (Mütekeffil. C.) Mütekeffiller. Tekeffül edenler, kefil olanlar.
MÜTEKEHHİL (C.: Mütekehhilîn) Gözüne sürme çeken.
MÜTEKEHHİLÎN (Mütekehhil. C.) Gözüne sürme çekenler, tekehhül edenler.
MÜTEKEHHİN (C.: Mütekehhinîn) (Kehânet. den) Kâhinlik yapan.
MÜTEKEHHİNÂNE f. Falcılıkla, kâhincesine.
MÜTEKEHHİNÎN (Mütekehhin. C.) Falcılık yapanlar, kâhinlik edenler.
MÜTEKELLİF Zahmetli iş tutan, külfetli işe girişen.
MÜTEKELLİFÎN (Mütekellif. C.) Zahmetli, külfetli iş tutanlar, tekellüf edenler.
MÜTEKELLİM Söyleyen, konuşan, nutuk söyleyen. * Gr: Söyleyen, birinci şahıs.
MÜTEKELLİM-İ EZELÎ Allah (C.C.)
MÜTEKELLİM-İ MAALGAYR Konuşan kimsenin kendisinin de içinde bulunduğu bir cemaata ait fiili ifade eden kelimelerin sigasıdır. Okuduk, yazıyoruz, gideceğiz, çalışmışız... gibi. (Bak: Mütekellim-i vahde)(Fert mütekellim-i vahde olsa, müsamahası ve fedakârlığı amel-i sâlihtir. Mütekellim-i maalgayr olsa, hıyanettir, amel-i tâlihtir. Bir şahıs kendi nâmına hazm-ı nefs eder, tefahür edemez; millet namına tefahür eder, hazm-ı nefs edemez. M.)
MÜTEKELLİM-İ VAHDE Konuşan kimsenin yalnız kendine ait fiili gösteren kelimelerin sigasıdır. Baktım, görüyorum, gezmişim, oturacağım gibi. (Bak: Mütekellim-i maalgayr)
MÜTEKELLİMÂNE f. Konuşur gibi, konuşmak suretiyle.
MÜTEKELLİMÎN İslâm ve iman esaslarını, hakaik-ı Kur´aniye ile isbat ve izahını yapan büyük İslâm allâmeleri, âlimleri, İlm-i Kelâm âlimleri. (Bak: İlm-i Kelâm)
MÜTEKELLİS (Kils. den) Kireçlenmiş, kireçlenmiş.
MÜTEKEMMİ Örtünmüş.
MÜTEKEMMİL (Kemal. den) Olgunlaşan, tekemmül eden. Eksiği kalmayan.
MÜTEKEMMİLÂNE f. Olgunlaşarak, tekemmül ederek. Eksiği kalmayarak.
MÜTEKEMMİLÎN (Mütekemmil. C.) (Kemâl. den) Olgunlaşanlar, kemale erenler, tekemmül edenler.
MÜTEKEMMİN (Kemn. den) Pusuya yatmış olan, pusuya giren, gizlenen, pusuda.
MÜTEKERRİC Küflenmiş.
MÜTEKERRİH (İkrah. dan) Kerih gören, tekerrüh eden, ikrah eden. Tiksinen. * Surat asan.
MÜTEKERRİHÂNE f. Tiksinircesine. Surat asarcasına.
MÜTEKERRİR Tekerrür eden. Tekrar. Tekrar olan. Mükerrer olan. * Edb: Murabbâ, muhammes, müseddes bentli manzumelerin birinci bendi sonunda tekrar edilmiş olan mısra.
MÜTEKESSİR (Kesr. den) Kırılan. Parçalanan.
MÜTEKESSİR (Kesret. den) Çoğalan, artan, tekessür eden.
MÜTEKEŞŞİF (Keşf. den) Açılan, tekeşşüf eden, açığa çıkarılan.
MÜTEKEVVİN Hâsıl olan. Mevcud bulunan. Var olan.
MÜTEKEYYİF Keyfiyetlenen, bir keyfiyetle vasıflandıran, tekeyyüf eden.
MÜTEKEYYİS (C.: Mütekeyyisîn) Zeki ve akıllı gibi görünen.
MÜTEKEYYİSÎN (Mütekeyyis. C.) Akıllılık taslıyanlar, tekeyyüs edenler.
MÜTELAFFIZ (Lafz. dan) Telaffuz eden, bir kelâmı ağzından çıkaran, söyleyen.
MÜTELAFİ Telafi eden. Kaybettiği bir şeye mukabil başka bir şey kazanan.
MÜTELAHHIZ Ekşi birşey yiyen kimsenin yanında ağzı sulanan.
MÜTELAHİ (Lehv. den) Oynıyan. Oyun veya sazla uğraşan.
MÜTELAHİK (Lühuk. dan) Biribirinin arkasından gelen. Birbirine katılan.
MÜTELAHİME Deri ile birlikte epeyce de et kesilmiş olan yara.
MÜTELAHİYANE f. Oyunla uğraşarak, oynayarak.
MÜTELAHİZ (C.: Mütelahizîn) Gözucu ile bakışanların beheri.
MÜTELAHİZİN (Mütelahiz. C.) Gözucu ile bakışanlar, telâhuz edenler.
MÜTELAİB (La´b. dan) Oyun ile meşgul olan, oynayan.
MÜTELAİN Lânetleşen, uğursuzlaşan.
MÜTELAKİ (Lika. dan) Telâki eden. Kavuşmuş, ulaşmış. Kavuşan.
MÜTELAKİM Birbirine yumruk atan, telâküm eden.
MÜTELAKKIB (Mütelakkıbîn) (Lakab. dan) Lakap alan, lakap takınan.
MÜTELAKKIM Lokma yutan. Lokmalayan.
MÜTELAKKİ Telakki ve kabul eden, ...nazarıyla bakan.
MÜTELAKKİB (Lakab. dan) Lakap takılmış, lakaplanmış.
MÜTELAKKİBÎN (Mütelakkib. C.) Lakap alanlar, lakap takınanlar.
MÜTELALİ (Mütelal) Parlayan, parıldayan, ışıldayan. Şimşek gibi çakan.
MÜTELASIK(A) (Lüsuk. dan) Birbiriyle birleşmiş olan. Bitişik.
MÜTELA´SİM (C.: Mütela´simîn) Saçmasapan cevap veren, kemküm eden.
MÜTELA´SİMANE f. Saçmalayarak, kemküm ederek.
MÜTELASSIS (Lüss. den) Hırsızlık yapan.
MÜTELAŞİ Telaş eden. Izdırab ile karışık acele eden. Telaşlı.
MÜTELAŞİYANE Acele ve telaş ile.
MÜTELATIF (Lütf. dan) Kibar ve nazik muamele yapan. Lütf ile muamele eden.
MÜTELATIM (Mütelatıma) Birbirine çarpan, çarpışan, çalkalanan. Dalgalı.
MÜTELATTIF (Lütf. dan) Yumuşak ve nazik davranan.
MÜTELATTIFANE f. Naziklikle, incelikle.
MÜTELATTIH Bulaşan, bulaşık olan (yağ, çamur v.s.)
MÜTELAZZİ Alevlenen, alev çıkaran.
MÜTELEBBİD Birbiri üstünü yığılıp kat kat olmuş.
MÜTELEBBİS Giyinmiş, elbiseli. * Karışık, başkasına bulaşmış, karışmış olan.
MÜTELECLİC Dilini çiğneyerek basık basık konuşan.
MÜTELEFFİF Sarılıp bürünen.
MÜTELEFFİK Bitişik ve yapışık olan.
MÜTELEFFİT İltifat eden, iltifat edici olan.
MÜTELEFFİTANE f. İltifat edercesine.
MÜTELEHHİ (Lehv. den) Oyunla, sazla vakit geçiren.
MÜTELEHHİB (Leheb. den) Alevlenen, alev çıkaran.
MÜTELEHHİF (C.: Mütelehhifîn) (Lehef. den) Hasret çeken. Özleyen. Yanıp yakılan. Hüzünlü olan.
MÜTELEHHİFÂNE f. Özleyerek, hasret çekerek. Kaygılı, tasalı olarak, yanıp yakılarak.
MÜTELEHHİFÎN (Mütelehhif. C.) Hasret çekenler, yanıp yakılanlar. Kederli, tasalı olanlar.
MÜTELEMMİ´ Parıldayan, telemmü´ eden.
MÜTELEMMİS (Lems. den) El ile dokunan. Telemmüs eden.
MÜTELEMMİZ (C.: Mütelemmizîn) Talebelik etmek suretiyle öğrenen. Telemmüz eden.
MÜZELEMMİZÎN (Mütelemmiz. C.) Talebelik ederek öğrenenler, telemmüz edenler.
MÜTELESSİM (C.: Mütelessimîn) Yüzü peçeli, yaşmaklı.
MÜTELEVVİM Muntazır olan, bekleyen.
MÜTELEVVİN Renkten renge giren. Halden hale geçen. Kararsız. Dönek.
MÜTELEVVİS Pis, kirli, murdar, paslanan, kirlenen. * Karışmış, muhtelit.
MÜTELEYYİN (Leyyin. den) Yumuşak olan. Gevşeyip yumuşayan.
MÜTELEYYİS Arslan yürekli, arslan yürüyüşlü.
MÜTELEYYİSÂNE f. Arslan gibi.
MÜTELEZZİC Lüzucetli ve yapışkan olan.
MÜTELEZZİZ Lezzet aldığından hoşnud olan, lezzet duyan.
MÜTELEZZİZÂNE f. Lezzet alarak, lezzet almak suretiyle.
MÜ´TELİF (Ülfet. den) Alışan, ülfet eden, alışık. * Uygun, muvafık, denk.
MÜTEMACİD İtibar, şeref ve haysiyetiyle iftihar edip övünen.
MÜTEMADİ Devamlı, kesiksiz, sürekli, daima.
MÜTEMADİYEN Devamlı surette.
MÜTEMADİYET Devamlılık, mütemadilik.
MÜTEMADİH Zararı çok olan kimse. Acele ile yapan, hızlı çalışan kimse.
MÜTEMAHHIT Sümküren.
MÜTEMAHHIZ Fitne çıkaran. * Doğum sancısı çeken.
MÜTEMAHHIZ (C.: Mütemahhızîn) Candan ve gönülden inanarak çalışan.
MÜTEMAHHİL Hayal eden.
MÜTEMAHİL Uzak ve uzun.
MÜTEMALİK Kendini tutan, nefsine hâkim olan.
MÜTEMÂRIZ Kendini hasta gösteren, yalandan hasta olan.
MÜTEMÂRIZÂNE f. Yalandan hastalanarak.
MÜTEMÂRIZÎN (Mütemârız. C.) Hasta gibi görünenler, yalandan hasta olanlar.
MÜTEMASİL Birbirine benzer, eş.* Birbirinin benzeri, naziri olan.
MÜTEMASS Temas eden, dokunan, değen.
MÜTEMAŞİ Seyre çıkan.
MÜTEMAŞŞİT Saçını sakalını tarayan.
MÜTEMAYİL Taraftar görünen, temayül eden, meyillenen.
MÜTEMAYİLÂNE f. Mütemayil olarak. Temayül ederek. Taraftarcasına.
MÜTEMAYİZ Temayüz etmiş, ayrılmış olan. * İyiliğinden dolayı başkalarından ayrı olan.
MÜTEMAZİH Şakalaşan, birbirine lâtife ve şaka yapan.
MÜT´EME İkiz doğma.
MÜTEMEDDİH (C.: Mütemeddihîn) (Medh. den) Kendini medhedip öven. Temeddüh eden, övünen.
MÜTEMEDDİHÂNE f. Kendini medhederek, övünerek.
MÜTEMEDDİHÎN (Mütemeddih. C.) Kendini medhedenler, övünenler.
MÜTEMEDDİN Medeni, görgülü, terakki etmiş. Şehirleşmiş olan. Bedeviliği, göçebeliği bırakıp medenileşmiş olan.
MÜTEMEHDİ Mehdilik iddiasında bulunan.
MÜTEMEHDİYÂNE f. Mehdilik iddiasında bulunarak, mehdilikle.
MÜTEMEHHİD (Mehd. den) Yayılmış, serilmiş. Yayılıp döşenen.
MÜTEMEHHİL Hile eden. * Bir kimsenin istediğini vermek hususunda onu külfet ve zahmete sokan.
MÜTEMEHHİL Teenni ve sükûn üzere olup acele etmeyen. * Zamana muhtaç, büyüyüp gelişmesi belli bir zaman içinde olan şey, tedric kanununa tabi olan.
MÜTEMEHHİR (C.: Mütemehhirîn) Mâhir olan, temehhür eden.
MÜTEMEHHİRÎN (Mütemehhir. C.) Mâhir olan kimseler. Temehhür eden kişiler.
MÜTEMEKKİN (Mekân. dan) Yerleşen, Mekânlanan, temekkün eden. İkamet eden, sâkin olan. * Gr: Üç harekeyi de kabul eden kelime.
MÜTEMELLIK (Melık. dan) Alçakçasına yalvaran, yaltaklanan.
MÜTEMELLIKANE f. Yaltaklanarak. Alçakcasına yalvararak.
MÜTEMELLİ Uzun ömürlü ve rahat yaşıyan.
MÜTEMELLİK (Mülk. den) Mülk edinen, temellük eden. Malın sâhibi olan.
MÜTEMELLİL (Millet. den) Aynı milletten olan.
MÜ´TEMEN (Emn. den) İnanılır, güvenilir, itimad edilir. Emniyetli.
MÜTEMENNA İstenilen, temenni olunan.
MÜTEMENNİ Temenni eden, isteyen.
MÜ´TEMER Anlaşma için yapılan toplantı. Kongre.
MÜTEMERKİZ Bir yere toplanmış, merkezleşmiş.
MÜTEMERRIK İdman olarak ve alışmak üzere çalışan.
MÜTEMERRİD İnatçı, ısrar eden, dik kafalılık eden. Kibirlilik eden.(Dine muhalif felsefeden tam ders alan, bir firavun olur. Fakat en hasis şeye ibadet eden ve menfaat gördüğü her şeyi kendine rab telâkki eden bir firavun-u zelildir. Hem mütemerriddir. Fakat bir lezzeti için nihayet zilleti kabul eden miskin bir mütemerriddir. Hasis bir menfaat için şeytanın ayağını öper derecede alçaklık gösterir. M.N.)
MÜTEMERRİDÂNE f. İnatla, direnerek, dikbaşlılıkla.
MÜTEMERRİDÎN (Mütemerrid. C.) Dikkafalık edenler, inatçılık yapanlar, direnenler. Mütemerridler.
MÜTEMERRİN Öğrenmek için çalışan, alışmak gayesiyle egsersiz yapan.
MÜTEMESHİR Maskaralık eden, eğlenen.
MÜTEMESHİRÂNE f. Maskaralıkla.
MÜTEMESHİRÎN (Mütemeshir. C.) Eğlenenler. Maskaralık yapanlar.
MÜTEMESKİN Miskinleşen. Miskinlik gösteren.
MÜTEMESSEL Bir şeye benzetilen.
MÜTEMESSİH Bir şeye sürünen. * Mesheden, sıvazlayan. Bir şeye el süren.
MÜTEMESSİH Çirkin kılığa giren. Temessüh eden. İnsaniyetten hayvaniyete değişen.
MÜTEMESSİK Temessük eden. Sıkı sıkı yapışıp tutan. * Bir delil ve şahide dayanan, delile istinad eden.
MÜTEMESSİL Bir şeye benzeyen, bir şeyin suretine giren, cisimlenip görülen. * Kıssa, hikâye anlatan.
MÜTEMEŞŞİ (Meşy. den) Yürüyen, temeşşi eden.
MÜTEMETTİ´ (Mütu´. dan) Menfaatlenmiş, faydalanmış. * Umre ile hacc için ihram bağlanmış. * Kazanan, kâr eden.
MÜTEMEVVİC (Mevc. den) Dalgalanan, dalgalı.
MÜTEMEVVİL (C.: Mütemevvilin) (Mâl. den) Zengin. Mal mülk sâhibi.
MÜTEMEVVİLÎN (Mütemevvil. C.) Mal mülk sâhibleri. Zenginler.
MÜTEMEVVİN İyâline çok nafaka veren. Ailesine, çoluk çocuğuna iyi bakan.
MÜTEMEYYİ´ (Mey´. den) Mâyi haline gelen, sıvılaşan. Sulanıp akan.
MÜTEMEYYİZ (C.: Mütemeyyizîn) Seçilen, seçkin.
MÜTEMEYYİZÎN (Mütemeyyiz. C.) Seçkin kişiler, seçilen kimseler, mütemeyyizler.
MÜTEMEZZİK Yırtılan, parçalanan.
MÜ´TEMİN Güvenen, inanan, itimad eden, emniyet eden.
MÜ´TEMİR Berd-i acûz günlerinin beşinci günü.
MÜTEMMEM Tamamlanan, eksikleri kalmayan. Nihayete eren.
MÜTEMMİM Tamamlayan, bitiren.
MÜTENACİ Fısıldayan, fısıltı ile konuşan. Tenâci eden.
MÜTENACİYÂNE Fısıldaşanlar gibi, fısıldaşana yakışır surette.
MÜTENADD Birbirinden ürken, korkan.
MÜTENADİ (Nida. dan) Birbirini çağıran. Birbirine nida eden.
MÜTENADİR (Nedret. den) Az bulunur. Nâdir.
MÜTENAFİ (Nefy. den) Biribirene zıt olan.
MÜTENAFİR Birbirinden nefret eden, ürken. Birbirini görmek istemeyen. * Edb: Yanyana gelişleri ile söylemede zorluk çıkaran kelime veya harf.
MÜTENAFİS Çekişen. Birbiriyle münâkaşa eden.
MÜTENAGGIM Nağme eden, âvâzlanan, şarkı söyleyen.
MÜTENAHHİ Bir tarafa çekilen. Çekingen.
MÜTENAHHİM Balgam çıkaran.
MÜTENAHİ Nihayete eren, biten, sonu gelen.
MÜTENAHİZ Erişip ulaşan.
MÜTENAHNİH (C.: Mütenahnihîn) Hırıltı ile soluyan. Hırıltı ile ses çıkaran.
MÜTENAHNİHÂNE f. Soluyarak. Hırıltı ile ses çıkararak.
MÜTENAHNİHÎN (Mütenahnih. C.) Boğazından hırıltı ile ses çıkaranlar, soluyanlar.
MÜTENA´İM (Ni´met. den) Nimetler içinde, nazlı büyüyen.
MÜTENA´İMÂNE f. Nimetler içinde nazdar bir şekilde büyümek, yetişmek suretiyle. Varlık içinde, ferahlık ve nimet içinde olarak.
MÜTENA´İMÎN (Mütena´im. C.) Nimetler içinde, nazlı büyüyenler, bolluk içinde büyüyenler.
MÜTENAKIS Noksanlaşan, azalan, miktarı azalmış olan.
MÜTENAKIZ Birbirine uymayan, birbirine zıt olan, birbirini bozup nakzeden, birbirini bozup nakzeder olan. İkinci söylediği sözü, birinci söylediği söze zıt olup uymayan.
MÜTENAKİH Nikâhlanan.
MÜTENAKİR Bilmezlikten gelen, bilmez görünen.
MÜTENAKKIL Bir yerden diğer bir yere nakleden, göçen.
MÜTENASIK(A) Birbirine uygun olan, münâsib ve nizam üzerine dizilmiş olan.
MÜTENASIR Birbirine yardım eden, muavenette bulunan, yardımlaşan.
MÜTENASİB Uygun, aralarında muntazam bir nisbet bulunan, muvâfık, birbirine mensub ve müşâbih olan.
MÜTENASİL (Nesl. den) Doğup büyüyen, tenasül eden.
MÜTENASİR (Nesr. den) Saçılan.
MÜTENASSIB Dikilen. Ayakta dikilip duran.
MÜTENASSIH (Nush. dan) Nasihat dinleyip uslanan. Öğüt kabul eden.
MÜTENASSIHÂNE f. Nasihat dinleyerek. Öğüt kabul ederek.
MÜTENASSIR (Nasr. dan) Hristiyan olan. Hristiyanlığı kabul eden.
MÜTENASSIS Tedkik edilip incelendikten sonra karar verilen. * Delil ve hüccet ile sabit olan.
MÜTENATTI´ Boğaz içinden konuşan kişi. * İşlerinde mübâlağa eden.
MÜTENAVİB (Nevbet. den) Nöbetleşe tekrarlanıp giden.
MÜTENAVİL Tenavül eden. Alıp yiyen. El uzatıp alan.
MÜTENAVİLÎN (Mütenavil. C.) Alıp yiyenler.
MÜTENAVİM (C.: Mütenavimîn) (Nevm. den) Uyur gibi görünen. Yalandan uyuyan.
MÜTENAVİMÂNE f. Uyur gibi görünerek.
MÜTENAVİMÎN (Mütenavim. C.) Uyur gibi görünenler. Yalandan uyuyanlar.
MÜTENAZIR (Nazar. dan) Tenazür eden, birbirinin karşısında bulunan. Simetrik olan.
MÜTENAZIRAN Bakışık olarak, simetrik tarzda.
MÜTENAZİ´ (Nez´. den) Münazaa ve kavga eden. Çekişen.
MÜTENAZZIM Muntazam bir tarzda. Düzgün olarak .
MÜTENAZZIR Dikkatle bakarak düşünen. Düşünerek dikkatle bakan.
MÜTENAZZİRÂNE f. Dikkatle bakıp düşünerek.
MÜTENAZZİF Maddeten temizlenen.
MÜTENEBBİH Uyanmış, tenbih ile uyarılmış olan. Bir şeyden ders alıp aklını başına toplayan.
MÜTENEBBİT Tenebbüt eden, yerden biten, yetişen.
MÜTENECCİS Pislenmiş, kullanılmaz hâle gelmiş.
MÜTENEDDİM Pişman olan, nedâmet duyan.
MÜTENEDDİMÂNE f. Pişman olarak, nedâmetle.
MÜTENEDDİMÎN (Müteneddim. C.) Pişman olanlar, nedâmet duyanlar.
MÜTENEFFİH Övünen. * Kabarmış, şişmiş.
MÜTENEFFİL Nâfile namaz kılan.
MÜTENEFFİR Nefret eden, tiksinen, sevmeyen. Aslâ hazmetmeyip çekinip kaçınan.
MÜTENEFFİRÂNE f. Tiksinerek, çekinerek.
MÜTENEFFİS (Nefes. den) Teneffüs eden. Soluyan. Nefes alan. * Dinlenen.
MÜTENEFFİZ Nüfuz sahibi, sözü geçer olan. İtibarı cari bulunan.
MÜTENEFFİZAN (Müteneffiz. C.) f. Nüfuzlu ve hatırı sayılır kimseler. Sözü dinlenir kişiler.
MÜTENEKKİR Bilinmeyecek, tanınmayacak surete giren. Kıyafet değiştiren.
MÜTENEKKİREN Kıyafet değiştirip kendini tanıtmayarak.
MÜTENEKKİS Ters dönüp başaşağı olan kimse.
MÜTENEMMIS Yüzden kıl yolan kişi.
MÜTENEMMİL Karınca gibi kaynaşan.
MÜTENEMMİR Kaplanlaşan, kaplan huylu olan. * Sert bir dille konuşan.
MÜTENEMMİRÂNE f. Kaplanlaşarak. * Sert bir dille korkutarak.
MÜTENESSİC (Nesc. den) Dokunan, örülen.
MÜTENESSİK (Nask. dan) Biteviye olan, yeknesak olan.
MÜTENESSİK Kulluk eden.
MÜTENESSİM (Nesim. den) Rüzgâr kokusu olan. Rüzgâr koklıyan.
MÜTENESSİR (Nesr. den) Saçılan, yayılan, dağılan.
MÜTENEŞŞIT Sevinç, neşat elde eden.
MÜTENEŞŞİB Bir şeye ilişip tutulan.
MÜTENEŞŞİF Suyu ve rutubeti çekip emen.
MÜTENEŞŞİR Yayılan, dağılan, intişar eden.
MÜTENEVVİ´ Çeşit çeşit, muhtelif, çeşitli, değişik, türlü türlü.
MÜTENEVVİH Feryad eden, ağlayan.
MÜTENEVVİM (Nevm. den) Rüya gören. Uyuyan, uyuklayan.
MÜTENEVVİR (Nur. dan) Nurlanan, tenevvür eden, parlıyan.
MÜTENEZZİH Tenezzüh eden, gezip eğlenen. * Tenezzüh edip düşünen. * Nezih, temiz olan. (Sath-ı âlemde kurulan şu sergi-i İlâhîde teşhir edilen tezyinata, kemalâta, güzel manzaralara ve rububiyetin haşmetiyle uluhiyetin azametine bir müşahid, bir mütenezzih, bir mütehayyir, bir mütefekkir lâzımdır ki o güzellikleri görsün, o manzaralar arasında tenezzüh etsin; o harika nakışlara, zinetlere tefekkür ile hayran olsun. Sonra o sergiden Saniinin celâline, Mâlikinin iktidar ve kemalâtına intikal ile onun azametine secde-i hayret etsin. M.N.)
MÜTENEZZİHÂNE f. Tenezzüh edercesine, gezip eğlenircesine. Mütenezzihcesine.
MÜTENEZZİHÂT (Mütenezzih. C.) Gezintiye, tenezzüh etmeğe çıkanlar. * Tenezzüh edip düşünenler. * Temize çıkanlar.
MÜTENEZZİHÎN (Mütenezzih. C.) Gezintiye çıkanlar, tenezzühe çıkanlar.
MÜTENEZZİL (Nüzul. den) Tenezzül eden, aşağı inen. Alçak gönüllülük eden.
MÜTENEZZİLEN Alçak gönüllülük ederek, tevâzu göstererek.
MÜTERABBIS Bekleyen.
MÜTERABBİ´ Bağdaş kurup rahatça oturmuş.
MÜTERADİF Birbirine bağlı, tâbi olan. Birbirinin ardınca giden. * Gr: Yazılışı ayrı, fakat mânası aynı olan kelime.
MÜTERAFIK Arkadaşlık eden, refekat eden, beraber bulunan. * Bir arada, karışık, karışmış.
MÜTERAFİ Duruşma için hâkime giden.
MÜTERAFİÂN Duruşma isteyen iki taraf.
MÜTERAHHİL(E) (Rıhlet. den) Göç eden, hicret eden. Bir yerden diğer bir yere göçen. Yola çıkmış olan.
MÜTERAHHİM (Rahm. den) Acıyan, merhamet eden.
MÜTERAHHİMÂNE f. Acıyarak. Merhamet ederek.
MÜTERAHHİR Dolup taşan.
MÜTERAHİ Yavaş hareket eden, ağır davranan.
MÜTERA´İD Titreyen.
MÜTERAKİB (Rükub. dan) Kiremit gibi birbiri üstüne binmiş olan.
MÜTERAKİM Teraküm etmiş, birikmiş, yığılmış.
MÜTERAKKIB (Rükub. dan) Gözleyen, bekleyen.
MÜTERAKKIS Aynı şekilde yukarı çıkıp aşağı inen, aynı tarzda sallanıp hareket eden.
MÜTERAKKİ Yükselmiş, terakki etmiş, ilerlemiş olan.
MÜTERAKKİYÂNE f. İlerleyene, terakki edene yakışır şekilde.
MÜTERA´RI´ On yaşını aşmış olan.
MÜTERASIF Saf şeklinde birbirine yanaşıp sıkışmış olan.
MÜTERASİL Mektuplaşan, haberleşen.
MÜTERASSID (Rasad. dan) Gözeten, tarassud eden, bekleyen, kollayan.
MÜTERASSIDÎN (Müterassıd. C.) Dikkatle gözetenler, rasad edenler, kollıyanlar, bekliyenler.
MÜTERATTIB Yaş, ıslak, nemli.
MÜTERAZİ (Rıza. dan) Karşılıklı olarak birbirlerinden hoşnut ve razı olan.
MÜTERAZİM Üzümle ekmek yemek.
MÜTERCEM (Terceme. den) Tercüme olunmuş. Bir lisandan başka bir lisana çevrilmiş.
MÜTERCİM Tercüme eden, bir dilden başka dile çeviren. * Anlatan, anlaşılmayan bir mânayı açıklayan.
MÜTERCİMÎN (Mütercim. C.) Tercüme edenler. Bir lisandan başka bir lisana çevirenler.
MÜTERECCİ Yalvaran, ümid edip isteyen, rica eden.
MÜTERECCİLE Erkekleşmiş kadın. Erkekleri taklid eden kadın.
MÜTEREDDİ (Rediy ve Redeyan. dan) Soysuzlaşmış, soyca bozulmuş, alçalmış.
MÜTEREDDİD Kararsız, teredüdde kalan, karar veremeyen, cesaretsiz. * Bir yere gidip gelen.
MÜTEREDDİDÂNE f. Kararsızlıkla. Tereddüd ederek. * Bir yere gidip gelerek.
MÜTEREDDİDÎN (Mütereddid. C.) Karar veremeyenler, tereddüt edenler, kararsız kişiler. * Bir yere gidip gelenler.
MÜTEREDDİYE Dağdan veya yüksek bir yerden düşmüş hayvan.
MÜTEREFFİ´ Yukarı kalkan, yükselen. * Ululuk gösteren.
MÜTEREFFİH (Refh. den) Rahat bir şekilde ve bolluk içinde yaşıyan. Refah bulan.
MÜTEREFFİHÂNE f. Rahat ve bolluk içinde yaşıyana yaraşır yolda.
MÜTEREFFİHÎN (Mütereffih. C.) Refah bulanlar. Rahat ve bolluk içinde yaşıyanlar.
MÜTEREFFİK (C.: Mütereffikîn) Sükûnetle ve yumuşaklıkla davranan.
MÜTEREFFİKÎN (Mütereffik. C.) Sükûnetle, yumuşaklıkla davrananlar. Yumuşak muâmele edenler.
MÜTEREKKİB (Rükub. dan) Birleşmiş, terekküb etmiş.
MÜTEREKKİN Mânen kuvvet bulan. * Erkândan olan.
MÜTEREMMİD Yanıp kül olmuş.
MÜTEREMRİM (C.: Müteremrimîn) Bir şey söyleyecekmiş gibi harekette bulunduğu halde söylemeyip susan.
MÜTERENNİH Sarhoşluktan veya başka bir sebepten dolayı sallana sallana yürüyen.
MÜTERENNİM (Renim. den) Terennüm eden, güzel sesle şarkı söyleyen. Güzel güzel konuşan.
MÜTERENNİMÂNE f. Güzel sesle şarkı söyler gibi.
MÜTERENNİMÎN (Müterennim. C.) Güzel sesle yavaş yavaş şarkı söyliyenler.
MÜTERESSİB (Rüsub. dan) Dibe çöken, tortulanan.
MÜTERESSİM (Resm. den) Teressüm eden, resmeyliyen.
MÜTEREŞŞİD (Reşad. dan) Doğru yola girmiş olan.
MÜTEREŞŞİF Emerek azar azar içen.
MÜTEREŞŞİH (Reşh. den) Terliyen. Ter gibi sızan.
MÜTERETTİB Terettüb eden. Sıralanmış, sıra ve tertibe girmiş. * Meydana gelen, icab eden. * Dolayı.
MÜTEREVVİH Bir şeyden koku alan. Kokulanan.
MÜTEREZZİK Rızıklanan, gıdalanmakla ihtiyacını gideren.
MÜTESABBIR Sabreden.
MÜTESABBİ Çocuklaşan, çocuk tavırları takınan.
MÜTESABBİYÂNE f. Çocuklaşarak. Çocuk tavırları takınarak.
MÜTESABIK(A) Müsabaka eden. Birinden üstün gelmek için çalışan. * İleri geçmek için yarışmak, birisinden ileri geçmek.
MÜTESABİKE Bir şeyin kalıba dökülmesi. * Mâdeni eritip süzmek.
MÜTESADDI´ Dağılan, parekende olan, parça parça olan. * Yarılıp çatlayan.
MÜTESADDİ Başlayan, teşebbüs eden.
MÜTESADİF Tesadüf eden, rastgelen. Karşılaşan.
MÜTESADİFÎN (Mütesadif. C.) Rastgelenler, tesadüf edenler.
MÜTESADİM (Sadme. den) Birbirine çarpışan, birbirine çarpıp vuran.
MÜTESAFİH Musafaha eden. Dostluk ve selâm için elele veren.
MÜTESAGIR Küçülen, küçük görülen.
MÜTESAHHİN Isınan, kızan.
MÜTESAHHİR Sahur yiyen.
MÜTESAHİB (C.: Mütesâhibin) Sahib çıkan, arka olan.
MÜTESAHİBÎN (Mütesahıb. C.) Sahib çıkanlar, arka olanlar.
MÜTESAHİL (C.: Mütesahilîn) Yumuşak davranan, iyi muâmelede bulunan.
MÜTESAHİLÎN (Mütesahil. C.) Yumuşak davrananlar, sükunetli ve iyi muâmele edenler.
MÜTESA´İB Güçleşen, güç olan.
MÜTESAİB Esneyen, esneyici olan.
MÜTESAİD Yükselen, yukarı çıkan. * Ziyade olan. * Zahmet veren.
MÜTESAİL Dilenci, dilenen.
MÜTESAKIL Üşenip ağırlaşan. * Muhârebeye girmeye teşvik edilmiş iken oyalanıp kalan.
MÜTESAKIT Birbiri ardınca dökülüp düşen.
MÜTESAKKIB (Sakb. dan) Ortası delik olan. Delinen, delinmiş bulunan.
MÜTESALİB(E) (Salb. dan) Çapraz.
MÜTESALİF Birbirleriyle bacanak olan.
MÜTESALİH (Sulh. dan) Sulh yapan, tesalüh eden.
MÜTESALİH Sağır gibi görünen. Sağırlık gösteren.
MÜTESALİHÎN (Mütesalih. C.) Sağır gibi görünenler, sağırlık gösterenler.
MÜTESALİK Uçucu, uçan. * Tırmanan, tırmanıcı.
MÜTESALLİB Sertleşmiş, katılaşmış olan.
MÜTESALLİK Etrâfındaki şeylere dolanarak yukarı doğru çıkan, tırmanan.
MÜTESALLİKA Papağan gibi ayakları çengelli olan kuşlar.
MÜTESALLİT (C.: Mütesallitîn) Musallat olan, peşini bırakmıyan, tasallut eden, sırnaşan.
MÜTESALLİTÂNE f. Musallat olarak, sırnaşarak, tasallut edercesine.
MÜTESALLİTÎN (Mütesallit. C.) Musallat olanlar, peşini bırakmayanlar, ardından ayrılmayanlar, tasallut edenler.
MÜTESAMİH Müsamaha eden, göz yuman, görmemezlikten gelen, hoş gören.
MÜTESAMMİM Kasdedici, kasdeden. * Sağlamlaştıran, muhkem eden.
MÜTESANİD Birbirine dayanıp kuvvet alan. * Kuvvetli itimat ile birbirine bağlı olan, tesanüd eden.
MÜTESANNI´ Kendi yapan.
MÜTESARİ´ Çabucak.
MÜTESAVİ (Siva. dan) Birbirine müsavi ve eş olan.
MÜTESAVİY-ÜT TARAFEYN İki tarafı birbirine müsavi ve denk olan. (Bak: Hudus)
MÜTESAVİYEN Birbirine eş değerde.
MÜTESAYİF Birbirine kılıçla vuran.
MÜTESEBBİB Bir şeyin olmasına yol açan, sebep olan.
MÜTESEBBİT Sebat gösteren, sebat eden, dayanan.
MÜTESECCİD Secdeye kapanan, secde eden.
MÜTESEFFİH Zevk ve eğlenceye düşkün.
MÜTESEFFİL (C.: Müteseffilîn) Sefil ve aşağı olan, bayağılaşan.
MÜTESEFFİLÎN (Müteseffil. C.) Sefilleşenler, aşağılık olanlar.
MÜTESEHHİR (C.: Mütesehhirîn) Geceleyin uyuyamayıp sabahlayan.
MÜTESEHHİRÂNE f. Sabahlayarak, gece uyumayarak.
MÜTESEHHİRÎN (Mütesehhir. C.) Geceleyin uyumayıp sabahlayanlar.
MÜTESE´İL Dilenen, dilenci.
MÜTESE´İLÂNE f. Dilenerek.
MÜTESE´İLÎN (Mütese´il. C.) Dilenciler, dilenenler.
MÜTESE´İR Çok yanmış ve tutuşmuş ateş.
MÜTESEKKİN Teskin edici, yatıştırıcı. Yatışan, teskin olan, sükunet bulan.
MÜTESEKKİR Sarhoş olan.
MÜTESELLİ Teselli bulmuş olan, teselli bulan.
MÜTESELLİH(A) (C.: Mütesellihîn) Silâhlanan, silâh kuşanan.
MÜTESELLİHÎN (Mütesellih. C.) Silâhlananlar, silâh kuşanan kişiler.
MÜTESELLİM (Selm. den) Teslim edilen şeyi alıp kabul eden. * Tanzimattan evvel vali ve mutasarrıfların uhdelerinde bulunan sancak ve kazâların idaresine memur edilen kimseler. Bunlara "voyvoda" denirdi. * Vergi tahsildarı.
MÜTESELLİYANE f. Avunarak, teselli bulmak suretiyle.
MÜTESELSİL Birbirini takib eden. Zincirleme, arasız, uzayıp giden.
MÜTESELSİLEN Sıra ile, zincirleme olarak, birbiri peşi sıra.
MÜTESEMMİ Bir isim ile isimlenen, müsemma olan.
MÜTESEMMİM Zehirlenen, ağu içmiş olan.
MÜTESENNİH Küflü, küflenen.
MÜTESERRİ Odalık edinen, câriye edinen.
MÜTESERRİ´ (Sür´at. den) Koşan, acele davranan, sür´atli hareket eden.
MÜTESETTİR Saklanıp gizlenmiş olan. Tesettür eden, gizlenen.
MÜTESEVVİ (Sivâ. dan) Düzlenen, düz olan.
MÜTESEVVİB Farz namazdan sonra nâfile namaz kılan. * Sevab kazanan.
MÜTESEVVİK Misvak kullanan.
MÜTESEYYİB Dul kalan kadın.
MÜTESEYYİB (C.: Müteseyyibîn) Aldırış etmiyen, kayıtsız davranan.
MÜTESEYYİBÂNE f. Kayıtsız davranarak, aldırış etmiyerek, duymazdan gelerek.
MÜTESEYYİBÎN (Müteseyyib. C.) Aldırış etmeyenler, kayıtsız davranan kimseler.
MÜTESEYYİD Seyyidlik isnad eden, seyyid olmadığı halde kendini seyyid gibi gösteren.
MÜTEŞA´AB Şube ve kısımlara ayrılmış olan.
MÜTEŞABİH(E) Birbirine benzeyenler. * Fık: Mânası açık olmayan âyet ve hadis. Kur´an-ı Kerim´in ve hadislerin mecazî mânalara gelen ifadeleri. "Muhkem" olmayan âyet veya hadis. * Zâhirî mânası kastedilmeyen ve teşbih ve temsil yoluyla hakikatlerin beyanında kullanılan ifade.
MÜTEŞABİHÂT Müteşabih olan âyetler. * Birbirine benzer olanlar.(Kur´an-ı Mu´ciz-il Beyan, çok hakaik-i gamızayı nazar-ı umumîyi okşayacak, hiss-i âmmeyi rencide etmeyecek, fikr-i avamı taciz edip yormayacak bir surette basitane ve zâhirane söylüyor, ders veriyor. Nasıl bir çocukla konuşulsa, çocukça tabirat istimal edilir. Öyle de: (Tenezzülâtün İlâhiyyetün ilâ ukul-il beşer) denilen mütekellim üslubunda muhatabın derecesine sözüyle nüzul edip öyle konuşan esalib-i Kur´aniye; en mütebahhir hükemanın fikirleriyle yetişemediği hakaik-ı gamıza-yı İlâhiye ve esrar-ı Rabbaniyeyi müteşabihat suretinde bir kısım teşbihat ve temsilat ile en ümmi bir âmiye ifham eder. S.)(Kur´an-ı Kerim´de müteşebihat vardır dedikleri birinci şüphelerine cevab: Evet Kur´an-ı Kerim umumî bir muallim ve bir mürşiddir. Halka-i dersinde oturan, nev´-i beşerdir. Nev´-i beşerin ekserisi avâmdır. Mürşidin nazarında ekall, eksere tâbidir. Yani, umumî irşadını ekallin hatırı için tahsis edemez. Maahaza avâma yapılan konuşmalardan havas hisselerini alırlar; aksi halde avâm, yüksek konuşmaları anlayamadığından mahrum kalır. Ve keza avâm-ı nâs, ülfet ettikleri üslublardan ve ifadelerin çeşidlerinden ve daima hayallerinde bulunan elfaz, maâni ve ibarelerden fikirlerini ayıramadıklarından, çıplak hakikatları ve akliyyatı fehmedemezler. Ancak o yüksek hakaikin, onların ülfet ettikleri ifadelerle anlatılması lâzımdır. Fakat Kur´anın böyle ifadelerinin hakikat olduğuna itikad etmemelidirler ki; cismiyet ve cihetiyet gibi muhal şeylere zâhib olmasınlar. Ancak o gibi ifadelere, hakaika geçmek için bir vesile nazariyle bakılmalıdır. Meselâ; Cenab-ı Hakk´ın kâinatta olan tasarrufunun keyfiyeti, ancak bir sultanın taht-ı saltanatında yaptığı tasarrufla tasvir edilebilir. Buna binaendir ki; $ âyetinde kinaye tarîki ihtiyar edilmiştir. İ.İ.)
MÜTEŞABİHÂT-I KUR´ANİYE Beşer lisanının, lügatını vaz etmediği, sezip düşünemediği, misalini göremediği hakikatların teşbih ve temsiller ile anlatıldığı âyet-i kerimeler.
MÜTEŞABİK(E) Beraber ve karışık olanlar, birbirine karışanlar. Birbirine karışmış ve girmiş vaziyette olan. Girift.
MÜTEŞACİR (C.: Müteşâcirin) Birbirlerine sopayla, ağaçla vuran.
MÜTEŞACİRÂNE f. Birbirlerine sopayla vururcasına.
MÜTEŞACİRÎN (Müteşacir. C.) Birbirlerine ağaçla, sopayla vuranlar.
MÜTEŞADDIK Istılahlı konuşan.
MÜTEŞAHHIS (Şahs. dan) Şahıslanan, gözle görünür hâle gelen. * Şahsı farkedilmiş olan. * Şahsını tanıyan.
MÜTEŞAİB Şu´belenen. * Birbirine karışmamış. * Dallı, budaklı. Kollara ayrılmış.
MÜTEŞA´İB Budaklanmış ve perâkende olmuş. Dağılmış.
MÜTEŞA´İR (Şaar. dan) Kıllı, saçlı. Kılı çok olan.
MÜTEŞÂİR (C.: Müteşâirîn) (Şi´r. den) Şâirlik taslayan.
MÜTEŞÂİRİYET şairlik taslama.
MÜTEŞAKİ Birbirlerine hallerinden şikâyet edenlerin beheri.
MÜTEŞAKİL Şekli birbirine benzeyenlerden herbiri, bir şekilde olan. * Bir aruz vezninin ismi.
MÜTEŞAKİS (Şeks. den) Birbiriyle ihtilaf ve kötü muaşeret eden şahıs. Birbiriyle iyi geçinemeyen. Katı huylu.
MÜTEŞARİK Birbiriyle ortak olan.
MÜTEŞA´ŞI´ Parıldayan, şa´şaalanan. * Gösterişli.
MÜTEŞATİM (Müteşâtime) Karşılıklı olarak birbirine söven.
MÜTEŞAVİR Birbirine danışan, müşavere eden.
MÜ´TEŞEB Karışmış, mahlut.
MÜTEŞEBBEK (Şebk. den) Ağ gibi birbirine geçen.
MÜTEŞEBBİH Benzeyen, andıran.
MÜTEŞEBBİHÎN (Müteşebbih. C.) Benzeyenler, andıranlar.
MÜTEŞEBBİK Şebeke hâlinde olan, ağ gibi birbirine geçen.
MÜTEŞEBBİS Teşebbüs eden. Bir işe girişen.
MÜTEŞEBBİSÂNE f. Bir işe girişerek, teşebbüs suretiyle.
MÜTEŞEBBİSÎN (Müteşebbis. C.) Teşebbüs edenler, bir işe girişenler.
MÜTEŞECCİ´ (C.: Müteşecciîn) Yiğit gibi görünen.
MÜTEŞECCİÂNE f. Yiğit gibi, yürekli olana benzer surette.
MÜTEŞECCİÎN Yiğit gibi görünenler.
MÜTEŞEDDİD (Şiddet. den) Katılaşmış, pekleşmiş, sertleşmiş olan. * Şiddetlenen, hızlanan.
MÜTEŞEDDİK (C.: Müteşeddikîn) Söz ebeliği eden.
MÜTEŞEFFİ (Şifa. dan) Şifa bulan, iyileşen. * Öcünü, intikamını alarak rahatlaşan.
MÜTEŞEHHİ İştahlanan. * Sevip meyletmiş olan.
MÜTEŞEHHİD Namazda ka´dede "Ettahiyyâtü" duâsını okuyan.
MÜTEŞE´İM Uğursuz sayan.
MÜTEŞEKKİ Şikâyet eden, sızlanan, şikâyetçi, teşekki eden.
MÜTEŞEKKİK Şek ve şüphede kalan. Şek ve şüpheden kurtulamayan.
MÜTEŞEKKİL Herhangi bir şekil alan. Birleşmiş, meydana gelmiş olan.
MÜTEŞEKKİR Şükreden, iyiliğe karşı nazikâne davranan.
MÜTEŞEKKİRÂNE f. şükrederek, şükür etmek suretiyle.
MÜTEŞELŞİL Şarıl şarıl akıp çağlayan.
MÜTEŞEMMİL İhrama bürünen. Teşemmül eden.
MÜTEŞEMMİM Koklayan, teşemmüm eden.
MÜTEŞEMMİR (Şemer. den) İşe hazırlanan. İşe hazırlanmış olan.
MÜTEŞEMMİS (Şems. den) Güneşlenen, güneşe çıkan.
MÜTEŞENNİC Buruşan. * Kasılan, büzülen adale veya sinir.
MÜTEŞENNİF Küpe takınan.
MÜTEŞERRİ´ Şeriat işleriyle uğraşan. * İlim ve şeriatta âlim olan. Şeriatla amel eden.
MÜTEŞERRİÂNE f. Müteşerri gibi, ona yakışır yolda.
MÜTEŞERRİF Şereflenen, şeref duyan.
MÜTEŞERRİZ Dibi sağlamlaştırılmış kitap.
MÜTEŞETTİ Kışı geçiren, bir yerde kışlıyan.
MÜTEŞETTİT (Müteşettite) Dağılan, dağınık olan. Karışan, karışık bulunan. Perişan olan.
MÜTEŞEVVİK Şevkli, çok istekli olan.
MÜTEŞEVVİKANE f. Çok istekli olan bir kimseye yakışır şekil ve surette. Şevkli bir tarzda.
MÜTEŞEVVİKÎN (Müteşevvik. C.) şevkliler, çok istekli olan kimseler.
MÜTEŞEVVİŞ (Teşevvüş. den) Karışık, karmakarışık, anlaşılmaz, içinden çıkılmaz.
MÜTEŞEYTIN Şeytanlık eden, şeytanca davranan.
MÜTEŞEYYİ´ Şiilik taslayan. Şii tâifesine girmiş olan.
MÜTEŞEYYİD Yükselten. Sağlamlaştıran.
MÜTEŞEYYİH Şeyhlik taslayan, kendini şeyh gibi gösteren. * İhtiyarlaşan.(S - Veli olan şeyhin, müddei olan müteşeyyih ile farkları nedir C - Eğer hedef-i maksadı, İslâmın ziya-yı kalb ve nur-u fikriyle ittihad ve mesleği muhabbet... ve şiarı, terk-i iltizam-ı nefs.. ve meşrebi, mahviyet.. ve tarikatı hamiyet-i İslâmiye olsa kabildir ki: Bir mürşid ve hakiki şeyh olsun. Lâkin, eğer mesleği tenkîs-ı gayr ile meziyetini izhar.. ve husumet-i gayr ile muhabbetini telkin.. ve inşikak-ı asâyı istilzam eden hiss-i taraftarlık ve meyelân-ı gıybeti intac eden kendine muhabbeti, başkasına olan husumete mütevakkıf gösterilse; o, bir müteşeyyih-i müteevviğdir, bir zi´b-i mütegannimdir. Din ile, dünyanın saydına gider. Ya bir lezzet-i menhuse veya bir içtihad-ı hata onu aldatmış, o da kendisini iyi zan edip büyük meşayihe ve zevât-ı mübarekeye su-i zan yolunu açmıştır! Münazarat)
MÜTETABİ´ (Teba´. dan) Birbiri ardınca gelen.
MÜTETABİ-UL VÜRUD Ardı arkası kesilmiyen.
MÜTETABİAN Birbiri ardınca. Birbirinin peşinden.
MÜTETAHHİR Temizlenen. Tâhir hâle gelen.
MÜTETAHTIH Görmesi zayıf olan.
MÜTETALİ Birbiri ardınca olup giden.
MÜTETARİK Bir işi bırakmakta olan.
MÜTETAVİL El uzatan.
MÜTETAYYİB Güzel kokulu şey sürünen.
MÜTETEBBİ´ Dikkatle araştıran. Tetebbu eden.
MÜTETEVVEC (Tac. dan) Taç giydirilmiş.
MÜTETEVVİC (Tac. dan) Taç giymiş, taçlı.
MÜTEVACİD Sahte ve yapma olarak vecde gelen.
MÜTEVACİH Yüzleşen, yüz yüze gelen.
MÜTEVACİHEN Karşılaşarak, karşı karşıya olarak. Yüz yüze gelerek, yüzleşerek.
MÜTEVADD Birbirine sevgi gösteren.
MÜTEVADİ´ Düşmanlığı ve husumeti bırakarak barışan.
MÜTEVAFIK Birbirine uygun olan, tevafuk eden.
MÜTEVAFİR(E) (Vüfur. dan) Çoğalan, bollanan, fazlalaşan.
MÜTEVAGGİL Bir şeyin çok derinliğine giren, meşguliyetini derinleştiren. Usanmayıp, yorulmayıp gayret ve devam eden.
MÜTEVAGGİLÎN (Mütevaggil. C.) Çok uğraşanlar, fazla meşgul olanlar. Bir şeyin derinliğine varanlar.
MÜTEVAHHİŞ Tevahhuş eden, ürken, korkan, yadırgayan.
MÜTEVAHHİŞÂNE f. Korkarak, ürkerek, tevahhuş ederek.
MÜTEVAİD Birbirine söz veren. Sözleşen.
MÜTEVAİDÎN (Mütevâid. C.) Sözleşenler, vaidleşenler, birbirlerine söz verenler.
MÜTEVA´İR Hakir, zelil. Nefret edip kimse yanına gelmeyen.
MÜTEVAKİL Birbirini vekil eden.
MÜTEVAKKI´ Bir şeyin vukuuna muntazır olan, ümid eden, ricâ ve niyazda bulunan.
MÜTEVAKKID Tutuşan, tutuşup yanan.
MÜTEVAKKIF Bir şeye bağlı olan, onunla iş görecek olan, ilerlemeyip duran. * Bekleyen, tevakkuf eden, duran, eğlenen.
MÜTEVAKKIR (C.: Mütevakkırîn) (Vakar. dan) Onurlanan, vakarlanan.
MÜTEVAKKIRÎN (Mütevakkır. C.) Onurlananlar, vakarlananlar.
MÜTEVAKKİ Tevakki eden. Kendini gözeten, tehlikeli şeylerden sakınan ve çekinen.
MÜTEVALİ (Velâ. dan) Aralık vermeden devam eden, tevâli eden. Birbiri ardınca sıra ile olan.
MÜTEVALİD Birbirinden doğup üreyen.
MÜTEVALİYEN Üst üste, aralık vermeden, peş peşe.
MÜTEVARİ (Verâ. dan) Gizli, saklı. Bir şeyin arkasına veya altına çekilerek saklanan.
MÜTEVARİD (Vürud. dan) Gelen, tevarüd eden.
MÜTEVARİS (Veraset. den) Birinden diğerine vâris olup kalan. Babadan oğlu geçen, tevarüs eden.
MÜTEVASIK Birbirine güvenip itimad etmek suretiyle anlaşan.
MÜTEVASIL(A) (Vasl. dan) Birbirine bitişmiş. Birbirine ulaşan, gelen.
MÜTEVASİ Birbirine teveccüh edip yönelen. Birbirine tavsiye eden.
MÜTEVASİB Birbirinin üzerine sıçrayan.
MÜTEVASSIL Kavuşan, ulaşan, vâsıl olan. * Yakınlık ve münasebet kuran.
MÜTEVAŞŞİH Süslenen, takınan.
MÜTEVATİ Birbirine benzeyen.
MÜTEVATİR Çok kimselerin naklettikleri haber. Yaygın haber. Herkesin veya alâkadarların işitip doğruluğunu kabul ettikleri kat´i, şüphesiz, sağlam haber. Yalan üzerine birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir cemaatın bir hâdise hakkında verdikleri haber. (Bak: Tevatür)
MÜTEVATİR-İ BİLMÂNÂ Nakledilen bir haberin başka ifade ve kelimelerle, başka başka şekilde ifade edilerek tevatür hâle gelmesi. Mânaların çok insanlarca başka başka kelimelerle nakledilmesi. Bir haberin veya hâdisenin farklı ifadelerle, başka başka şahıs veya topluluklar tarafından nakledilmiş olması.
MÜTEVATİRAT Mütevatir olanlar. Çoklarının bildiği ve duyduğu haberler, hususlar. * Man: Kizb üzerine ittifakları aklen muhal olan bir topluluk tarafından verilen haberle hüküm ve tasdik olunan kaziyeler.
MÜTEVATİREN Mütevatir olarak, tevatürle naklolunmak suretiyle.
MÜTEVATTIN Bir yeri vatan edinmiş, tavattun etmiş, yurt tutmuş.
MÜTEVAZİ´ Gururlu olmayan, alçak gönüllü, kendi fakrını bilen. * Gösterişsiz.
MÜTEVAZİÂNE f. Tevazu ile. Mütevazi kimseye yakışır surette.
MÜTEVAZİÎN (Mütevazi. C.) Alçakgönüllü kimseler, mütevazi insanlar, tevazu ehli olan kişiler.
MÜTEVAZİ (Vezy. den) Birbirine müvazi olan. Paralel.
MÜTEVAZİN Tevazün eden, tartıları bir olan.
MÜTEVAZİYEN Müvazi olarak. Paralel olarak.
MÜTEVAZZIH (Vüzuh. dan) Açıklanan, tevazzuh eden, açıklık peyda eden.
MÜTEVAZZİ Abdest alan, abdestli.
MÜTEVECCİ´ Dertli, sıkıntılı. * Ağrı duyan.
MÜTEVECCİÂNE f. Sıkıntı ile. Dertli olarak. * Ağrı duyarak.
MÜTEVECCİD Kendinden geçecek derecede dalgınlık gösteren, vecde gelen.
MÜTEVECCİH Yönelmiş, dönmüş. Bir yere doğru yola çıkan. * Birisine karşı iyi düşünce ve sevgisi olmak. İhsan ve iltifat üzere olmak. * Pir-i fâni olmak.
MÜTEVECCİHÂNE f. Bir yana dönerek, teveccüh edip yönelerek.
MÜTEVECCİHEN Yönelmiş olarak, yüz tutarak. * Niyetlenerek.
MÜTEVECCİHÎN (Müteveccih. C.) Bir yana dönenler. Teveccüh edip yönelen kimseler.
MÜTEVEDDİD Sevgi ve muhabbet gösteren. Kendini sevdiren.
MÜTEVEFFA Ölü, vefat etmiş, ölmüş. (Bak: Mevt)
MÜTEVEFFAT (Vefat. dan) Ölmüş, vefat etmiş kadın veya kız.
MÜTEVEFFIK Muvaffak olan, başaran.
MÜTEVEHHİM Evhamlı, vehimli, kuruntulu.
MÜTEVEHHİMÂNE f. Vehimlenircesine, evhamlanırcasına.
MÜTEVEHHİMİN (Mütevehhim. C.) (Vehm. den) Tevehhüm edenler, evhamlananlar.
MÜTEVEKKİL Kendi yapamıyacağı işde aczini bilip başka birisini vekil kabul etmek. * Tevekkül eden. * Allah´a (C.C.) güvenen ve işlerini O´na güvenerek tanzim eden. (Bak: Tevekkül)
MÜTEVEKKİLÂNE f. Tevekkül ederek, tevekkül ile.
MÜTEVEKKİLEN Mütevekkil olarak, tevekkül etmiş olarak.
MÜTEVEKKİLEN ALÂLLAH Allah´a sığınarak, Allah´a tevekkül ederek.
MÜTEVELLİ (Vely. den) Birinin yerine geçen. * Bir vakfın idaresine memur edilmiş kimse.
MÜTEVELLİD Doğan, dünyaya gelen. * İleri gelen, çıkan, hâsıl olan.
MÜTEVELLİH Hayran olup şaşıran. Şaşan, şaşmış.
MÜTEVELLİHÂNE f. Sersemlik ve hayranlıkla.
MÜTEVELVİL İşi velveleye boğan. Gürültü ve şamata yapan.
MÜTEVERRIK Yapraklı. Yapraklanan.
MÜTEVERRİD Gül gibi kızaran. Teverrüd eden.
MÜTEVERRİM (C.: Müteverrimin) (Verem. den) Kabarık, şiş. Şişiren. * Verem olmuş, veremli. Verem illetine giriftar olan.
MÜTEVERRİMEN Verem olarak.
MÜTEVERRİMÎN (Müteverrim. C.) Veremliler. Verem hastalığına tutulmuş kimseler.
MÜTEVERRİT Zor bir işe rastlıyan.
MÜTEVESSİ´ Tevessü´ eden, genişleyen, geniş.
MÜTEVESSİB Sıçrayan, atlıyan.
MÜTEVESSİD Yastığa dayanan.
MÜTEVESSİDEN Yastığa dayanarak.
MÜTEVESSİK Bir işe sımsıkı sarılan. * Bir işi sebat ve devam üzere tutan.
MÜTEVESSİKANE f. Bir işe sımsıkı sarılarak. Bir işi sebat ve devam üzere tutarak.
MÜTEVESSİL (Vesile. den) Tevessül eden, sebep tutan, başvuran, girişen.
MÜTEVESSİLEN Tevessül ederek, başvurarak.
MÜTEVESSİM Bir şeyi çözmeğe çalışan. * Nişanlı, alâmetli ve bezenmiş kişi.
MÜTEVETTİR(E) (Vetr. den) Gerilen, gergin olan.
MÜTEVEYYİL (Veyl. den) Çığlık atan, feryad eden, vaveylâ eden.
MÜTEVEZZA´ Dağıtılmış, tevzi´ olunmuş.
MÜTEVEZZİ´ Tevzi´ eden, dağıtan.
MÜTEYAKKIN (Yakîn. den) Teyakkun eden, yakîn ve kat´î olarak şüphesiz bilen.
MÜTEYAKKIZ Uyanık, uyanmış, tetikte, gözü açık olan.
MÜTEYAKKIZÂNE f. Uyanık ve dikkatlice, göz açıklığı ile.
MÜTEYEBBİS Kuruyan, teyebbüs eden, kuru olan.
MÜTEYEMMEN (Yümn. den) Uğurlu, meymenetli, mübarek.
MÜTEYEMMİM Teyemmüm eden. * Kasdedici.
MÜTEYEMMİMÂNE f. Teyemmüm edercesine.
MÜTEYEMMİMEN Teyemmüm ederek.
MÜTEYEMMİN Bereketli, mübarek sayan. * Kuvvetli kılan.
MÜTEYESSİR (Yüsr. den) Kolaylıkla olabilen. Kolay yapılabilir. Yapılması kolay.
MÜTEYYİM Aşk ve muhabbetin hor ve zelili olan kimse.
MÜTEZADD Birbirine zıt, birbirinin aksi olan.
MÜTEZAHHİR (Zahr. dan) Bir kimse tarafından yardım edilen, yardım gören. * Karısına, nikâhı bozacak bir söz söyleyen.
MÜTEZAHİF (C.: Mütezahifîn) Harpte birbirinin üzerine yürüyüp çatan.
MÜTEZAHİM (C.: Mütezahimîn) (Ziham. dan) Birbirini iterek, herbirinin üstüne çıkarak biriken kalabalık. * Halkın kalabalığından sıkıntıya uğrayan.
MÜTEZAHİMÎN (Mütezahim. C.) İzdihamdan dolayı birbirinin üstüne çıkanlar. Kalabalıktan sıkışanlar.
MÜTEZAHİR Görünen, tezahür eden, ortaya çıkan. * Muavenet eden, yardım eden.
MÜTEZAİF (Zı´f. dan) Kat kat artan, tezauf eden.
MÜTEZAKKIM (C.: Mütezakkımîn) Güçlükle ve zorla yutan. Tezakkum eden.
MÜTEZAKKIMÂNE f. Güçlükle ve zorla yutarak.
MÜTEZALLİM Şikâyet eden şikayetçi.
MÜTEZAMMIH Güzel kokulu şeylerle karışmış olmak.
MÜTEZAMMIN Koltuğa alan. * Kavrayan, içine alan, müştemil.
MÜTEZAVİL Bir şey meydana getirmeğe çalışan. * Bir şeyi diğer bir şeye yaklaştıran.
MÜTEZAVİR (C.: Mütezavirîn) Birbirini ziyaret eden. Gidip gören.
MÜTEZAVİRİN (Mütezavir. C.) Birbirlerini gidip görenler, birbirleriyle gidip görüşenler, ziyaret edenler.
MÜTEZAYİD Gittikçe artan, çoğalan.
MÜTEZAYYIK Darlaşan, sıkışan, tazayyuk eden.
MÜTEZEBBİD Kaymak bağlayan. * Köpüren, köpüklenen.
MÜTEZEBZİB Tezebzüb eden, kararsız, mütereddit.
MÜTEZEHHİD (C.: Mütezehhidîn) Dine son derece bağlı olan.
MÜTEZEHHİDÎN (Mütezehhid. C.) Zâhid olanlar, dine çok bağlı bulunanlar.
MÜTEZEHHİR Çiçekli, çiçeklenen. * Parıldayan.
MÜTEZEKKİ Temize çıkan, tezekki eden.
MÜTEZEKKİR Hatırlayan, tezekkür eden. * Bir işe dair söz söyliyen.
MÜTEZELLİK Sürçen, kayan.
MÜTEZELLİL Tezellül eden. Alçalan, zillete katlanan. Kendini zelil gösteren.
MÜTEZELLİLÂNE f. Zelil olarak, alçaklara yakışır surette, alçakçasına. Kendi hiçliğini bilir surette, kusur ve aczini anlamakla.
MÜTEZELZİL(E) Sarsılan, sallanan, oynayan, sarsıntıda olan.
MÜTEZEMMİL Tezemmül eden. Elbiseye, örtüye bürünen.
MÜTEZENBİR Kibirlenen, gururlanan, büyüklenen. Mütekebbir. * Can sıkıcı bir hal ve tavır takınan.
MÜTEZENDİK Kâfir olan. Zındık olan.
MÜTEZEVVİC (C.: Mütezevvicîn) (Zevc. den) Evli, evlenmiş, evlenen.
MÜTEZEVVİD (C.: Mütezevvidîn) (Zâd. dan) Yanına azık veya erzak alan.
MÜTEZEVVİDÎN (Mütezevvid. C.) Yanlarına azık, erzak alanlar.
MÜTEZEVVİK (Zevk. den) Zevk ve safâ eden. * Tadına bakan. Birkaç defa tadan.
MÜTEZEYYİN Süslenen, ziynetlenen.
MÜTHİŞ (Bak: Müdhiş)
MÜT´İB Yorgunluk veren, yoran.
MÜTİMM Tamamlayan, tamamlayıcı.
MÜTKEE Turunç.
MÜTLİF (Telef. den) Yok eden, öldüren, telef eden. * Tehlikeli.
MÜTRA Dolu, memlu.
MÜTRIK Nimet veren, nimetlendiren.
MÜTTAKİ Ehl-i takva. İttika eden. Haramdan ve günahtan çekinen, kendisini Allah´ın (C.C.) sevmediği fena şeylerdan koruyan. (Bak: İttika - Amel-i sâlih)
MÜTTAKÎN (Mütaki. C.) Takvalılar. Müttakiler.
MÜTTEBİ´ İttiba eden. Uyan, tâbi olan. Muktedi.
MÜTTEFEKUN ALEYH Üzerinde birleşilen mes´ele. Hakkında müttefik olup anlaşmaya varılmış olan.
MÜTTEFİK İttifak eden. Birbiriyle aynı fikirde olan. Birleşmiş, anlaşmış olan.
MÜTTEFİK-UL KAVL Söz birliği.
MÜTTEFİK-UL MENFAA Menfaatleri bir olan, birleşen.
MÜTTEFİKAN Beraber olarak, anlaşarak, birlikte.
MÜTTEHAZ İttihaz edilen. Kabul edilen, yürürlükte olan, alınan.
MÜTTEHEM (Müttehim) (Vehm. den) Kendinden şüphe olunan, ittiham olunan şey. Töhmetli. Maznun. Zan ile kendine kabahat isnad edilen.
MÜTTEHEMİYET Suçlandırılma, suçlu olduğu tasavvur edilme. Maznunluk.
MÜTTEHİD Beraberce, birlikte, birleşmiş.
MÜTTEHİDEN Birlikte, birlik olarak, ittihad ederek.
MÜTTEHİM Birisine zan ile kabahat isnad eden. (Bak: Müttehem)
MÜTTEHİZ Alan, ittihaz eden, kabul eden, nefsine alıp kabul eden.
MÜTTEKA Dayanmağa, yaslanmağa yarayan şey.
MÜTTEKIN Mutmain. İyice bilen, doğruluğunu, hakikatini tamamlayan. Ayn-el yakin bilen.
MÜTTEKİ Ehl-i takva. (Bak: Müttaki)
MÜTTEKİ Yaslanıp oturan.
MÜTTEKİÛN Yaslanıp oturanlar, yahud oturuyorlar.
MÜTTESİ´ Tevessü´ eden, genişleyen, vüs´at kesbetmiş olan.
MÜTTESİM Hususi bir nişânı veyâ âlameti olan.
MÜTTEZİH Açık ve meydanda olan.

Prof. Dr. Sinsi 11-04-2012 05:29 AM

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi
 
M Harfi

MÜV Farsçada müvrâne denilen ot.
MÜVAADE Vâdeleşmek, sözleşmek.
MÜVADEME Mülâzemet, uygunluk, muvâfakat.
MÜVAELE Necat talep etmek. Kurtuluş için talepte bulunmak.
MÜVAEME Muvâfakat, uygunluk.
MÜVAFAT Teslim etmek.
MÜVAHEKA Vâdeleşmek, sözleşmek.
MÜVAHENE Süstlük, zayıflık.
MÜVAKERE Ziraat etmek, ekip biçmek.
MÜVAKEZA Devam etmek.
MÜVAKİL Yapmadığı bir işi, başka bir kimseye yaptıran.
MÜVALAT Dostluk.
MÜVALEFE Birbiriyle üns tutmak, dostluk kurmak.
MÜVAMERE Müşavere etmek, istişarede bulunmak.
MÜVANESE Üns tutmak, dostluk kurmak.
MÜVARAT Gizlenmek. * Örtmek, setretmek.
MÜVARESE Birbirinden miras yemek.
MÜVARRE El değirmeni.
MÜVASAT Yumuşaklıkla davranmak.
MÜVASEBE Kaşkışmak, sıçramak.
MÜVASEKA Ahdedişmek, karşılıklı yeminleşmek.
MÜVAT Ölüm, mevt.
MÜVATAT Muvafakat, uygunluk. * Boyun eğmek, itaat etmek.
MÜVATENE Lüzumluluk.
MÜVATERE Bir yapıp bir yapmamak. (Bir gün oruç bir gün iftar gibi)
MÜVAZAA Birbiriyle düzenlilik edip, başkalarına tersini göstermek.
MÜVAZABE Lüzumlu olmak, icab etmek.
MÜVAZAT Mukabele olmak, karşılıklı olmak.
MÜVAZEA Tevzi edişmek. Paylaşmak. * Danışmak, istişârede bulunmak müşavere etmek. * Muvafakat etmek, uygun olmak.
MÜVAZERE Yardım etmek, muâvenet.
MÜVECCEB Yirmidört saatte bir kere yemek yiyen kimse.
MÜVECCEH Yüzü bir tarafa döndürülmüş. * Uygun. Doğru. * Herkesin teveccüh ettiği, makbul, münasib.
MÜVECCİH Doğrultan, bir tarafa döndüren.
MÜVEDDİ Ödeyen, tevdi eden. Geri iâde eden.
MÜVEFFER Çoğaltılmış.
MÜVEKKED Gereği gibi bağlanmış esir.
MÜVEKKEL Vekil tâyin olunmuş olan, vekil edilmiş olan. Bir kimse tarafından işlerini görmek veya kendisini müdafaa ettirmek için vekil edilmiş kimse.
MÜVEKKELÜN-BİH Müvekkil tarafından vekile tefviz olunan iş, vekile havale edilen iş.
MÜVEKKİL İşini başkasına tevkil edip o işte o kimseyi kendi yerine ikame eyleyen. Vekil tâyin eden. (Bak: Müekkil)
MÜVELLA Muayyen bir dâvâyı veya ihtilafı hall için veyahut hakem, bilirkişi olmak üzere kadılar tarafından tayin eden salahiyetli kimse.
MÜVELLED Doğmuş, doğurulmuş, iki şeyin birleşmesiyle olmuş, sonradan olmuş, melez. * Aslında yok iken sonradan meydana gelmiş.
MÜVELLEDÂT Doğmakla meydana gelmiş canlılar. Aslında yok iken sonradan meydana gelmiş olanlar. * Uydurma kelimeler.
MÜVELLİD Tevlid eden, husule getiren, doğuran. Doğurtan kimse. Meydana getiren.
MÜVELLİD-ÜL HUMUZA Ekşilik, oksitlenme meydana getiren. Oksijen.
MÜVELLİD-ÜL MA´ Su tevlid eden. Hidrojen.
MÜVELLİDE Husule getiren, tevlid eden. Doğurtan. Ebe.
MÜVERRAH Tarihi konulmuş, tarihli, tarihi atılmış.
MÜVERRAHAN Tarihli olarak.
MÜVERRİB Tamam ve çok olan nesne.
MÜVERRİH Tarihçi, tarih yazan. * Ebced hesabiyle tarih düşüren kimse.
MÜVERRİHÎN (Müverrih. C.) Tarihçiler, tarih yazanlar.
MÜVESSAH Kirli, kirletilmiş.
MÜVESSEB Yünlü ve kıllı davar.
MÜVESSİ´ Genişlettiren.
MÜVESSİH Kirleten.
MÜVESVİS Vesvese veren, şek veren. Şüphelenmeğe sebeb olan.
MÜVEYZİC Yaban üzümü.
MÜVEZZA´ Taksim olunmuş, paylaşılmış.
MÜVEZZİ´ Dağıtıcı, tevzi´ eden, posta mektuplarını dağıtan. Gazete satan.
MÜYADAT Elden ele verme. * Mükâfat.
MÜYASERE Yardımlaşmak, muâvenet.
MÜYAVEME (Yevm. den) Günlüğüne tutma. Gündelik üzere pazarlık etme.
MÜ´YED Büyük emir. * Zahmet, meşakkat, zorluk.
MÜYEMMEN Bereketli, yümünlü.
MÜYESSER (Yüsr. den) Kolaylıkla olan, kolay gelen, âsân olan, nasib.(Küre-i arzı bir köy şekline sokan şu medeniyet-i sefihe ile gaflet perdesi pek kalınlaşmıştır. Ta´dili, büyük bir himmete muhtaçtır. Ve kezâ beşeriyet ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açmıştır. Bunların kapatılması ancak Allah´ın lütfuna mazhar olanlara müyesser olur. M.N.)
MÜYESSER Fariside "nevâle" denilen yemek.
MÜYESSİR Kolay yapan, teshil eden, kolaylaştıran.
MÜYUL Meyiller, yönelmeler.
MÜYUL-Ü MÜTEŞA´İBE Çeşitli şubeleri olan meyiller. Çeşitli arzular, meyiller.
MÜYULAT (Meyl. C.) Meyiller, arzular.
MÜYUN Yalanlar, uydurmalar. Yalan söylemeler.
MÜZ (MÜNZÜ) Gr: Harf-i cer oldukları zaman (Fi: ) vazifesini görürler. Zarf veya isim olduklarında ismin başına gelirlerse kendileri mübteda, sonra gelen haber olur. Fiilin başına gelirlerse kendilerinden önceki bir fiilin mef´ulünfihi olarak mahallen mensub bulunurlar.
MÜZ´A Bir miktar et parçası. * Bardağın dibinde kalan su artığı.
MÜZAB İzâbe olunmuş, eritilmiş, erimiş.
MÜZABAK Civa sürülmüş akça.
MÜZAD Arttırılmış, çoğaltılmış, ziyade edilmiş.
MÜZA´FER Sarı renge boyanmış.
MÜZAFERE Kirlenmek.
MÜZAH (Bak: Mizâh)
MÜZAHAME(T) Birbirine zahmet verme. Kalabalıktan gelen sıkıntı, sıkıştırma. * Bir yere itişe kakışa hücum etme.
MÜZAHEME Yakınlık. * Ayrılık. * Düşmanlık, adâvet.
MÜZAHERET (Zahr. dan) Arkadan yardım etmek, korumak.
MÜZAHİM Zahmet ve sıkıntı veren. Zıt gelen.
MÜZAHİR (Zahr. dan) Zahir olan, taraftar çıkan, geriden yardım eden, koruyan.
MÜZAHREF Boya. Yaldız gibi, sahte yalancı. Yaldız. * Süprüntü, pislik, çöp.
MÜZAHREFÂT Gayr-i hâlis. Yaldızlı. * Dünyanın daima değişen ve zail olan ziynetleri. * Süprüntüler, pislikler.
MÜZAHREFİYET Fıtri olmayan, yapmacık.
MÜZAKERAT (Müzâkere. C.) Müzâkereler. Bir fikir hakkında karşılıklı görüşmeler. Bir arada muhtelif fikirleri beyan etmek.
MÜZAKERE Bir iş hakkında konuşmak, bir iş için önceden danışıp görüşmek. * Talebenin derse çalışması. (Bak: Münakaşa)
MÜZAL Ek, ilâve, zeyl. * Etek, kuyruk. * Hor ve hakir.
MÜZAMELE Beraberlik, muâdele.
MÜZAMENE Zamanla çalışıp ücret almak.
MÜZARAA Ziraat üzerine yapılan işler, ekincilikle ilgili olarak yapılan işler. * Toprağa, çalışmağa ve kazanca ortak olmak üzere kurulan şirket.
MÜZARAA 75 - 90 cm. lik bir uzunluk ölçüsü olan zira´ ile satma.
MÜZAVECE (Zevc. den) Çift olmak. * Evlenme.
MÜZAVELE Bir şeyin meydana gelmesi için çalışma. * Bir şeyi başka bir şeye yakınlaştırma.
MÜZAYAKA Sıkıntı, darlık, yokluk, parasızlık. Zorluk.
MÜZAYEDE Artırma, ziyadeleştirme. * Devletçe veya bir müessesece satılığa çıkarılan bir malın veya arazinin arttırılmaya konulması. Müzayede; biri kapalı zarfla, diğeri açık arttırma ile olmak üzere iki türlü yapılır. Müzayedede konulan şey, en çok arttırma yapana ihâle edilir.
MÜZAYELE Birbirinden ayrılma.
MÜZBİD Köpüklenen.
MÜZCA Sürücü, süren. * Kâmil olmayan kişi. Olgunlaşmamış insan.
MÜZCAD Az şey, az. * Tam salih olmayan şey. * Defnetmesi ve sevketmesi kolay olan şey.
MÜZD f. Ücret, karşılık, kira. * Mükâfat.
MÜZD-İ DENDÂN f. Diş kirası.
MÜZDAD Çoğaltılmış. Ziyâdeleştirilmiş.
MÜZDAHİM (Müzdehim) Kalabalık, izdihamlı, yığılmış. * İzdiham ve kalabalık eden.
MÜZDECER Sakınılması lâzım gelen âkıbet. * Sakındıracak nasihat. Vaz geçirecek, zecr edecek olan.
MÜZDECİR Edilen yasağı kabul edip onunla amel eden. * Men´eden.
MÜZDEHAM (Zahm. dan) Kalabalık, izdihamlı.
MÜZDEHİM (Zahm. dan) Kalabalık, izdihamlı, pek sıkışık.
MÜZDEHİMGÂH f. Kalabalık yer.
MÜZDELİFE Mekke´de Arafat ile Mina arasında bulunan mukaddes bir yer.
MÜZDEVİC Evlenen. * Edb: Bir kelimeye kafiye olan.
MÜZDVER f. Ücretle çalışan.
MÜZEBZEB Karmakarışık. * Elinden iş gelmez, bir şeye karar veremeyen. Beceriksiz.
MÜZEBZİB Karıştıran. Karmakarışık eden.
MÜZECCEC Sırçalanmış. * İnce uzun nesne.
MÜZEFFET Zift sürülmüş, ziftli, ziftlenmiş.
MÜZEHHEB Yaldızlanmış, yaldızlı, altın sürülmüş.
MÜZEHHEBE Yaldızlanmış, parlatılmış.
MÜZEHHER Çiçeklenmiş. Çiçeklerle donanmış.
MÜZEHHİB Yaldızcı. Yaldız yapan, tezhibci.
MÜZEHREFAT (Bak: Müzahrefât)
MÜZEKKA Temizlenmiş, pâk edilmiş, ıslah edilmiş. * Zekâtı verilmiş. * Allah´ın adı anılarak kesilmiş hayvan.
MÜZEKKER Erkek, er. * Gr: Müennesin zıddı. Kelimeyi erkek gösteren. (İsim, zamir, sıfat, fiil).
MÜZEKKERE (Bak: Müzekkire)
MÜZEKKİ (Zekâ. dan) Temizleyen, ıslâh eden, tezkiye eden. * Huk: Şâhitleri gizli olarak tezkiye eden kimse. Eskiden hâkimler, şâhit olarak gösterilen kişilerin iyi kimse olup olmadıklarını, şehadetlerinin kabul olunabilip olunamıyacağını icab eden kimselerden sorarlar, haklarında; "İyidir" denilenlerin şehadetlerini kabul ederlerdi.
MÜZEKKİ-İ NEFS İnsanın nefsini ıslâh eden. Terbiyeye sebeb olan.
MÜZEKKİR Andıran, hatıra getiren, yâd ettiren, zikrettiren, hatırda tutturan. * Zikreden, ibâdet eden. * Resul-i Ekrem (A.S.M.) mü´minleri ve bütün beşeriyeti tehlikeli şeylerden halâs edip iki cihan saadetine nâil olma yolunu tâlim ettiğinden, Kur´an-ı Kerim´de müzekkir diye isimlendirilmiştir.
MÜZEKKİRE Bir iş için üst makama yazılan resmi kâğıt.
MÜZEKKİRE-İ MÜKERRERE Tekrar tekrar hatırlatan.
MÜZELLAK Ayağı kaydırılmış.
MÜZELLAK Bilenmiş, keskin.
MÜZELLİL Zelil eden, zelil kılan, alçaltıcı, hakirleştiren.
MÜZELZEL İpekten dokunmuş.
MÜZEMM Ayıplı.
MÜZEMMELE Soğuk su testisi.
MÜZEMMEM Aşağılık, bayağı ve küstah adam.
MÜZEMMİL Elbise içine sarınan, örtünen, sargılanmış.
MÜZENNED Tamahkâr, cimri. * Dar yer.
MÜZENNİD Çakmakla ateş çakan.
MÜZERKEŞ Altın sırmalı. Sırma ile işlenmiş.
MÜZERRA´ Anası, babasından daha şerefli olan.
MÜZERREB (MEZRUB) Keskin kılıç.
MÜZERRİ´ Yeri, bir zira´ miktarı ıslatıp ekin ekmeye yarayan yağmur.
MÜZERRİ´ (Zer´. den) Tohum eken makine.
MÜZEVVA (Zâviye. den) Zâviyeli, köşeli.
MÜZEVVAK Nakış yapan. Nakkaş.
MÜZEVVEB Eritilmiş.
MÜZEVVEC (Zevc. den) Çiftleştirilmiş, tezvic edilmiş.
MÜZEVVER Uydurulmuş, düzme. * Fitne, dedikodu.
MÜZEVVİB Eriten.
MÜZEVVİR Yalancı, dolandırıcı, arabozucu.
MÜZEVVİRÂNE f. Arabozuculukla.
MÜZEVVİRÎN (Müzevvir. C.) Müzevvirler, arabozucular.
MÜZEYYEL (Zeyl. den) Zeyli, ilâvesi olan. * Altına cevabı yazılıp geri gönderilen tezkere. * Eklentisi olan. Ekleme parçası olan.
MÜZEYYELÂT (Müzeyyel. C.) Zeyiller, ilâveler, katılmış şeyler.
MÜZEYYELEN Kâğıdın altına, ek karşılığı yazılarak.
MÜZEYYEN Bezenip süslenmiş, ziynetli.
MÜZEYYENÂT Süslenmişler, ziynetlenmiş olan güzel şeyler.(Gözün nuru, nur-u imanla ışıklanırsa ve kavileşirse, bütün kâinat gül ve reyhanlar ile müzeyyen bir cennet şeklinde görünür. İ.İ.)
MÜZEYYİF Eğlenen, tezyif eden, hakaret ve alay eden.
MÜZEYYİFÂNE f. Alay derecesine, hakaret edercesine. Aşağı görürcesine.
MÜZEYYİN Tezyin eden, süsleyen, ziynetlendiren.
MÜZGA Et parçası.
MÜZHER Misafir için ateş yakan kimse.
MÜZHERE Çiçekli yer, çiçek bahçesi. (Bak: Mezhere)
MÜZHİR İzhar edici, gösterici.
MÜZ´IC $ (C.: Müzacât) Gece haramisi.
MÜZ´IM Kendisine itikat olunmayan kimse.
MÜ´Zİ Ezâ veren, eziyet eden.
MÜZ´İC İz´ac edici. Usandıran, rahatsız eden, bunaltan.
MÜZİH Uzaklaştıran.
MÜZİK (Bak: Musiki)
MÜZİL İzâle eden, gideren, yok eden.
MÜZİLL (Zelle. den) Yanlış iş gördüren, hata işleten, ayak kaydırıcı.
MÜZİLL Zelil kılan, hakir eyleyen.
MÜZLEC Zayıf ve kaypak nesne.
MÜZMAK Derviş. * Fakir kimse.
MÜZMEHHİR Gadabı şiddetli olan. Çok kızıp hiddetlenen.
MÜZMEN Müzmin hale gelmiş. * Mc: Halsiz düşmüş, dermansız kalmış, zayıflamış.
MÜZMER Omuz, boğaz ve bunların etrafı.
MÜZMETİH Hiddetli, kızgın. Gadaplı.
MÜZMİN Eskimiş. Üzerinden zaman geçmiş. Zamanla yerleşmiş olan (hastalık).
MÜZMİR (Bak: Muzmir)
MÜZN Ak bulut, yağmuru az olan bulut.
MÜZNE Yağmurlu bulut. * Beyaz bulut parçası.
MÜZNİB Günahkâr, suçlu, günah sahibi.
MÜZNİBÎN Suçlular, günah işleyenler.
MÜZTAR (Bak: Muztar)
MÜZUN Nurlu, ruşen olmak.
MÜZY şam ahalisinin kullandığı bir ölçüdür ve onbeş kile alır.
MÜZZ(E) Meyhoş, ekşimtrak.
MÜZZAN Süslü, bezenmiş.
MÜZZEMMEL Elbise içine sarılmış.
MÜZZEMMİL Tezmil eden, sarınan. Elbise içine sarınan. * Bazıları, "Yükü yüklenen" şeklinde mânalandırmışlardır. * Mc: Gizlemek. Zayıf davranmak, işe pek kıymet vermemek. * Büyük bir hâdise karşısında başını içeri çekmek, kaçınmak, rahata meyletmek. * Resul-i Ekrem´e (A.S.M.) Cenab-ı Hak tarafından: "Ey örtüsüne bürünen veya risalet yükünü yüklenmiş olan" diye iltifat edilerek isimlendirilmiştir. (Bak: Mütezemmil, Zemel)
MÜZZEMMİL SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 73. suresi olup Mekkîdir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.