![]() |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteokondroz
OSTEOKONDROZ a. (fr. ostéochondrose). Patol. Büyüme osteokondrozu, büyüme osteokondriti" 'nin eşanlamlısı. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteokondromatoz
OSTEOKONDROMATOZ a (fr. oste-ochondromatose). Daha çok diz ve dirseklerde olan ve eklemlerin içinde eklemin çalışmasını güçlendirici yabancı cisimlerin (osteokondrom) oluşmasıyla sonuçlanan eklem hastalığı. (Eşanl. reichel hastaliği, reichel-henderson-jones senoromu.) |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteokondrom
OSTEOKONDROM a. (fr. ostéochondrome). Büyüme kıkırdağına yakın bölgelerden doğan iyicil kemik uru. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteokondrodisplazi
OSTEOKONDRODİSPLAZİ a (fr. ostâochondrodysplasie). Embriyol. Kıkırdak ve kemik dokularının, büyüme ve gelişme bakımından kalıtsal oluşum anomalisi. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteokondrit
OSTEOKONDRİT a. (fr. osteochondnte). Ayırıcı osteokondrit, KÖNİG HASTALIĞI'nın eşanlamlısı. Büyüme osteokondrit!, genç insanlarda çocukluk ya da yeniyetmelik devresinde, kemiğin henüz kıkırdak evresinde olduğu sırada ortaya çıkan aseptik kemik iltihabı. (Çoğunlukla kemik ile bitişme kıkırdağının birleşme yerinde ortaya çıkan, başlangıçta herhangi bir şikâyete neden olmazken, tedavi edilmezse, daha sonra artroza zemin hazırlayan biçim bozukluklarına yol açar) [Eşanl. BÜYÜME OSTEOKONDROZU.] |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteoklazi
OSTEOKLAZİ a. (fr. ostéoctasie). Cerr. Kemik ya da eklemlerdeki biçim bozukluklarını düzeltmek için bazı kemikleri kırma esasına dayanan ameliyat. —Dokubil. Osteoklastlardan ileri gelen os-teoliz. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteoklast
OSTEOKLAST a. (fr. ostâociaste). Dokubil. Dirençli kemik maddesini tahrip eden ve içinde boşluklar açan çokçekirdekli hücrelere Kölliker'in verdiği ad. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteojenik
OSTEOJENİK sıf. (fr. ostéogémque). 1. Osteojeneze ilişkin olana denir. 2. Kemik yapımı anlamında kullanılır. 3. Osteojenik hastalık, BESSEL-HAGEN HASTALIĞI'nın eşanlamlısı. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteojenez
OSTEOJENEZ a. (fr. osteogenese). Kemiklerin ve kemik dokusunun oluşumu ile ilgili embriyoloji bölümü. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Osteojen OSTEOJENEZ a. (fr. osteogenese). Kemiklerin ve kemik dokusunun oluşumu ile ilgili embriyoloji bölümü. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Otalji
OTALJİ a. (fr. otalgie). Tıp. Kulak ağrısı. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Ovomüsin
OVOMÜSİN a. (fr. ovomucine). Biyokim. Yumurta akında bulunan ve alyuvarların grip virüsü tarafından çökeltilmesini engelleyen glikoprotein. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
İntensiyon
İNTENSİYON a. (fr. intentiorídan). Cerr. -1. Bir yaranın dudaklarını birbirine yaklaştırmak İçin dokuları germe eylemi. -2. Birincil intensiyonla birleşme, mikrop kapmamış bir yarada, özellikle cerrahi bir kesimle oluşan bir yarada dudakların olabildiğince çabuk birbirine yaklaştırılmasıyla sağlanan birleşme. --ikincil intensiyonla birleşme, daha geç ve özellikle Irinleştik-ten sonra gerçekleşen birleşme. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Abakteriyel: Bakteri bulunmayan
Abdomen: Göğüs ile pelvis arasındaki vücut bölümü. karın, batın. Abdüksiyon: Orta çizgiden uzaklaşmak ve ya uzaklaştırmak. Abdüktör: Orta çizgiden uzaklaştıran (genelde kas yada sinir bu işi yapar) Aberasyon: Normalden uzaklaşma. Ablasyo (ablatio): Kesip çıkarma, yerinden ayrılma. Abortus: Düşük olayı ile uterus dışına atılan embriyo. yada fetus. Absans: Kısa süreli şuur kaybı. Abse: Çevre dokulardan kapsül tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum. Absorbsiyon: Emilim, örn.sindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir. Adrenalin: Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamaktır ve etkisini, nabzın atışı, kanın iç organlar ve deriden kaslara sevk edilmesi, karaciğerdeki glikojenin glikoza değişmesi ve böylelikle acil bir enerji kaynağı sağlanması şeklinde gösterir. Afaki: Gözde, lensin olmaması. Afazi: Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı. Disfazi, aynı durumun daha hafif bir formudur. Afrodizyak: Cinsel arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim. Afoni: Ses kaybı. Kısmi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur. Histerik afoninin nedeni, şuuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konuşmamak arzusudur. Aglütinasyon: Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır. Agorafobi: Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur. Ajitasyon: Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum. Ajite: Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan. Akne: Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır. En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır. Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur. Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir. Akondroplazi:Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar anormal derecede kısa ve baş normalden büyüktür. Akomodasyon: Gözün optik sisteminin çeşitli uzaklıklara uyum yaparak net görmenin sağlanması. Akromegali: Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin uzaması sona ermeden erken çağlarda baş gösterirse gigantism adı verilen dev görünüm oluşur. Bozukluk büyüme çağının bitiminden sonra baş gösterirse, el ve ayakların genişlemesi, çene ve burnun büyümesi ve sesin kalınlaştığı görülür. Akustik Sinir: İşitme siniri. Ambliyopi: Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği. Amnezi: Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması. Analjezik: Ağrı kesici. Anemi: Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde bulunan hemoglobin adı verilen maddenin miktarının azlığıdır. Anemik: Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi. Anerji: Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması. Anestezi: Ameliyat sırasında hastanın ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya değişik ilaçlar verilir. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddelere de anestezik denir. Anksiete: İç sıkıntısı, iç daralması. Anosmi: Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde de görülebilir. Anoreksi: Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif olmakla beliren psikolojik bir bozukluktur. Bu durum genellikle kişinin çok şişmanladığı kanısı ile mübalağalı bir şekilde rejim uygulaması ile başlar, önceleri kontrol edilebilen iştah bir süre sonra hakikaten yok olur ve zayıflama normal ölçüleri aşar. Ansefalit: Beyin iltihabı. Antienflamatuar: İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç… Antiseptik: İnsan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli canlıları yok etmek amacıyla kullanılan maddelerdir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir. Ama genel olarak “patojen” öldürücüler denen bütün bu maddelerin özellikleri ve kullanımları farklıdır. Antispazmodik: Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim. Antistatik: Statik elektrik birikimini önleyen madde. Antitoksik: Toksin giderici. Antitüssif: Öksürük giderici. Antiviral: Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen. Anüler: Halka şeklinde. Anüri: İdrar çıkaramama. Anüs: Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı. Aorta: Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi içersinde seyreden kısmına torasik aorta ve karın içersinde seyreden bölümüne de abdominal aorta denir. Aortik Anevrizma: Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme. Apandisit: Kör barsak (apendiks) iltihabı. Apati: Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık. Apeks: Uç, tepe, zirve. Apirojen: Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan. Apne: Solunumun geçici bir zaman içinde durması. Apopleksi: Felç, inme. Araknoit: Beynin üzerinin örten ince zar. Artrit: Eklem iltihabı Artroz:Eklem beslenme bozukluğuna bağlı gelişen dejeneratif eklem hastalığı Artroskopi: Artroskopla eklem içinin görüntülenmesi ve muayenesi. Artralji: Eklem ağrısı Asetabulum: Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk Asetilsalisik Asit: Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı. Asidoz: Organizmanın asit baz dengesinde asit yönünde bozulma sonucu ortaya çıkan intoksikasyon tablosu. Aso: “Antistreptolizin O” için kullanılan kısaltma. Streptolizin, “Hemolitik Streptokok” adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir. ASO, romatizma gibi bazı Hemolitik Streptokok enfeksiyonlarında yükselir bu açıdan teşhis te ASO değerleri önem taşır. Asthma: Astım. Bkz. Detaylı Bilgi ASYE: Alt solunum yolları enfeksiyonunun kısaltılmış şekli Aşil Tendonu: Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı (kiriş). Atropin: Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir. Tıpta çok değişik kullanım alanları vardır. Örneğin, göz dibinin muayenesinde, göz bebeğinin genişletilmesi için, ayrıca anesteziden önce üst solunum yollarında salgıların azaltılması için kullanılır. |
Cevap : Tıp Sözlüğü
Backache: sırt ve bel bölgesinde hissedilen ağrı.
Backbone: Omurların oluşturduğu bel kemiği. Columna vertebralis Balneoterapi: Banyo kürü ile tedavi Bağışıklık (immünite): Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir. Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık vardır. Aktif immünite, hastalığın, çok hafif de olsa, bizzat geçirilmesiyle oluşur. Hastalığa neden olan organizmalar, vücutta antikor reaksiyonları uyandırırlar ve bu reaksiyonlar, bazı vakalarda, hayat boyu devam eder. Pasif immünite ise, antikor reaksiyonu uyandırıcak nitelikte, fakat kuvveti azaltılmış veya değiştirilmiş olan mikroorganizmaların vücuda aşılanmasıyla oluşur. Bakteri: Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler. Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı bakteriler ise, faydalıdırlar: Örneğin, toprağın nitrojen yapıcı bakterileri. Bakteriler, şekillerine göre sınıflandırılabilirler: Coccus’lar yuvarlak, bacillus’lar çubuksu, vibrio’lar virgül şeklinde, spirillum’lar dalgalıdır. Balanitis: Penis başı iltihabı Balsam: Çeşitli bitkilerden elde edilen sakız kıvamında hoş kokulu sıvı, reçine Bakteriemi: Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır. Ballismus: Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir. Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, “hemiballismus” adını alır. Bandaj: Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır. Barbitüratlar: Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir. Basil: Çomak şeklindeki mikroorganizmalardır. Örneğin Tüberküloz’un etkeni Koch adı verilen basildir. Bazal Metabolizma: Vücut yüzeyi birimine göre hesap edilen, istirahat anında kullanılan enerji miktarıdır.Vücut yüzeyi kişinin, boyu ve kilosundan hesap edilir.Troid bezinin fazla çalışmasında, bazal metabolizma yükselir. Batın: Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır. Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ayrılmış olan batının, alt kısmında pelvis boşluğu ile devamlılığı vardır. Bell Paralizi: Yüz siniri felci. Bence-Jones Proteini: Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir çeşit protein. Beriberi: B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit. Bikonkav: Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan. Bifid: İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık. Bifurkasyon: İki dala ayrılma yeri. Bilateral: Her iki tarafa ait olan, iki taraflı. Bilürubin: Hemoglobinin yıkılmasından açığa çıkan kırmızı boya. Bilürubinemi: Kanda bilüribinin artması. Biopsi: Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması. Bilefarit: Göz kapaklarının, özellikle kenar bölümlerinin iltihabı. Bone: Kemik. Botilismus: Basillus Botulismus toksinleri ile meydana gelen zehirlenme. Brakiyalji: Kol ağrısı. Bradikardi: Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması. Bronchiolitis: Solunum sisteminin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronşiollerin iltihabına denir. Bül: Ciltte içi sıvı dolu kabarık oluşumlar. Çapları 0.5 cm’den büyüktür. Küçük olanlarına vezikül denir. Büllöz: Büllerden oluşan lezyon. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.