![]() |
Gümrük Birliği Türkiye'ye yaramadı
Türkiye, Gümrük Birliği'ne (GB) üye olduktan sonra 1996-2005 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde toplam 227.4 milyar dolar ticaret açığı verdi. Aynı dönemde Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki ticaret açığı da 89.8 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, AK Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez'in yazılı soru önergesine verdiği cevapta, Türkiye'nin dış ticaret açığının yıllar itibariyle değişkenlik gösterdiğini ve dalgalı bir seyir izlediğini bildirdi. Dış ticaret açığındaki artışın GB'nin etkilerinden çok, izlenen makroekonomik politikalar, döviz kuru, dış faktörler gibi unsurlarla da ilişkilendirilmesi gerektiğine dikkati çeken Tüzmen, şunları kaydetti: ''Nitekim GB'nin sonucunda, yerli sanayimiz AB'den kaynaklanan rekabet nedeniyle kalite alt yapısını geliştirmiştir. Son yıllarda ihracatımızda kaydedilen yüksek oranlı artış hızının üretim kapasitemizin gelişmesiyle büyük oranda ilintili olduğu düşünülmektedir. Türkiye-AB Ortaklık Konseyi Kararı ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları ortaya konulmuş olan Türkiye-AB Gümrük Birliği, ülkemiz ile AB arasında son derece gelişmiş bir ekonomik ve ticari entegrasyona işaret etmektedir. Türkiye ve AB'nin GB kapsamında işbirliği yapmakta mutabık kaldıkları hususlar, ekonomik hayatın çok geniş bir bölümüne yayılmıştır. Bu çerçevede ülkemizin dış ticaret rejimi tamamen gözden geçirilmiş ve gerek prensip gerekse uygulamalar itibariyle AB ile paralel bir yapı tesis edilmiştir. Bu dönüşüm reel dış ticaret hareketleri üzerinde de etkisini göstermiştir. Türkiye, GB ile bir taraftan AB pazarına üçüncü ülkelere nazaran daha avantajlı giriş imkanı sağlarken, diğer taraftan kendi pazarını AB ve diğer üçüncü ülkelerin rekabetine açmıştır. Genellikle, dış ticaret açığı ile GB arasında paralellik kurulmakta ise de GB sürecinde Türkiye'nin OECD ortalaması bir büyüme performansına sahip olduğu ve bu çerçevede AB'den ve üçüncü ülkelerden ucuz yatırım ile ara malı ithalatının hızlandığı görülmektedir.'' ON YILLIK DÖNEMİN RAKAMLARI Devlet Bakanı Tüzmen, GB'yi takip eden on yıllık dönemde (1996-2005), Türkiye'nin 227.4 milyar dolar ticaret açığı verdiğini bildirerek, söz konusu açığın 89.8 milyar dolarının AB ülkeleri ile gerçekleştiğini ifade etti. Tüzmen, 137.6 milyar dolarlık açığın ise üçüncü ülkelere karşı verildiğini belirterek, ''AB ülkelerinin toplam ticaret hacmimizdeki payının yaklaşık yüzde 50 olduğu göz önüne alındığında, AB ülkelerine yapılan ihracatın ithalatı karşılama oranının, üçüncü ülkelere yapılan ihracatın ithalatı karşılama oranından yüksek olduğu görülmektedir'' dedi. AB'den yapılan ithalatta, yatırım mallarının payının değişmediğini kaydeden Tüzmen, ara mallarının ithalat içindeki payının ise gerilediğini bildirdi. Kürşad Tüzmen, GB sonrası, üçüncü ülkelerden yapılan ara malı ithalatının, AB'den yapılan ara malların ithalatından daha hızlı arttığına dikkati çekti. Tüzmen, ''Bu durumun ortaya çıkmasında, üçüncü ülkelere karşı uygulanan koruma oranlarının düşmesi ve üretici ihracatçılarımızı desteklemek için uygulanan dahilde işleme rejimi kapsamında gümrük vergisi muafiyeti sağlanmasının etkisi olmuştur'' dedi. Devlet Bakanı Tüzmen, şöyle devam etti: ''GB sonrasında ithalatımızın, ihracatımızdan daha hızlı arttığı gözlenmekle birlikte, ithalatımızdaki artışın iç ve dış makro ekonomik gelişmelere bağlı bir seyir izlediği, özellikle ekonominin daraldığı dönemlerde ithalatımızda buna paralel düşüşlerin yaşandığı, ekonomik büyümenin canlandığı dönemlerde ise ithalatımızda paralel gelişmelerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu durum, Türkiye'nin ithalatının üretim ve ihracata dönük ara ve yatırım mallarından oluşmasının bir sonucudur. GB, Türkiye'nin bir ticaret ortağı olarak artan rolünün güçlendirilmesine katkıda bulunan önemli bir unsur olmuştur. Türk dış ticaretindeki serbestleşme sürecine yeni bir ivme kazandıran GB, Türkiye'nin dünyanın önemli bir kısmına karşı ticari anlamda açılma sürecini hızlandırmıştır.'' AA |
Türkiye'nin sesi çıkmayan açları
Yoksulların sesi hiç duyulmaz ki...
Yıllardır alıştığımız adıyla Devlet İstatistik Kurumu DİE ya da yeni adıyla Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK'in yoksulluk araştırmasının sonuçları geçtiğimiz aylarda gazetelerde de yer aldı; ama Türkiye'de 20 milyona yakın insanın yoksulluk ve sınırının altında yaşadığını kime söylesem, "Olmaz öyle şey" diyerek burun kıvırıyor. Büyük kentlerdeki lüks otellerin konferans salonlarında düzenlenen seminerlerde iftiharla telâffuz edilen büyüme rakamları, ihracat artışları ve tek haneli rakamlara düşmüş enflasyon oranları, 5 bin dolara yaklaşan kişi başına GSMH'lar madalyonun sadece görünen ve "gösterilen" yüzü. Madalyonun diğer yüzünde ise Türkiye nüfusunun dörtte birini oluşturan aç ve yoksulumuz var. Her 77 kişiden 1'i aç TÜİK'in yoksulluk araştırmasından derlediğim üstteki tablodan da görebileceğiniz gibi Türkiye'de her 4 kişiden 1'i yoksulluk sınırının altında, -inanması zor ama- her 77 kişiden 1'i de açlık sınırında yaşıyor! TÜİK'in araştırmasında açlık sınırı; günde kişi başına 1 doların altı (1.5 YTL), yoksulluk sınırı ise günde 4.3 doların altı (7 YTL) olarak hesaplanmış. 909 bin vatandaşımızın "aç", 18 milyon vatandaşımızın "yoksul" tanımına girdiği günümüz Türkiyesi'nde etkili ve yetkili çevreler, iş dünyası, uzmanlar, aydınlar, ünlü ekonomistler, değerlendirmelerini acaba neden bu 18 milyonu hesaba katmadan yaparlar? Yoksulluğu tanımlayan önemli özelliklerden biri de sesini duyuramamaktır. Onlar medyamızda ya çarpıcı yoksulluk manzaralarıyla, ya kamyonlarla dağıtılan ekmekleri kapışırken, ya da bireysel hayırseverlik örneklerinin övülmesi çerçevesinde figüran olarak gündeme gelirler. Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu Eşbaşkanı Prof. Dr. Ayşe Buğra'nın da altını çizdiği gibi "Türkiye'de medya ve kamuoyunun yoksullukla ilgilenme biçimi, sosyal politika taleplerine ve sosyal harcamalarla ilgili bir sorgulamaya dönüşebilecek nitelikte değil. Yoksulluk sosyal politika bağlamında, sosyal yardımlara ayrılan ya da ayrılmayan kamu kaynakları bağlamında tartışılmıyor. Ve yoksulların bu konudaki tercihlerini ortaya koymaları beklenemeyeceğine göre -kimsenin de onlar adına konuşmadığı bir ortamda- Türkiye'de çağdaş bir sosyal yardım politikasının kurumsal yapısının güçlenmesi de maalesef pek kolay görünmüyor." Büyük resmin içinde yok Murat Belge'nin Radikal'deki yazısında altını çizdiği gibi işsizlik, yeni ekonomik düzenin kalıcı öğesiyse, yoksulluk pek çok sorun arasından sıyrılıp karşımızda heyulâ gibi dikiliyorsa ve sadece Türkiye'de değil, en zengin ülkeden en perişan olanına, günümüzün küresel dünyasında yoksulluk sorunundan nasibini almayan kalmamışsa... Belge, "Bu sorunun devamı karşısında sosyalistler bir şey yapmayacak da kim yapacak?" diye soruyor. Ben gazetecisinden akademisyenine, işadamlarından siyasetçisine, ekonomistinden aydınına Türkiye üzerine düşündüğü iddiasında olan herkesi, yaptıkları değerlendirmelerde mutlaka 18 milyon yoksulumuzu da büyük resmin, makro dengelerin içine katmaları gerektiğini düşünüyorum |
500 büyük sanayi şirketi açıklandı
İstanbul Sanayi Odasının (İSO) ''Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2005 Yılı Raporu''nda, 14,2 milyar YTL'lik üretimden satış rakamıyla yine birinci sırayı alan Tüpraş, bu kez listede kamu kuruluşu değil, özel sektör firması olarak yer aldı.
İstanbul Sanayi Odasının (İSO) ''Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2005 Yılı Raporu'' açıklandı. Rapora göre, Tüpraş geçen yıl da 14,2 milyar YTL'lik üretimden satış gerçekleştirerek Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu oldu. Geçmiş yıllardaki gibi birinci sıradaki yerini koruyan Tüpraş'ın 2005 yılındaki üretimden satışları 14 milyar 239 milyon 223 bin 472 YTL olarak gerçekleşti. Tüpraş'ın 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam üretimden satışları içindeki payı 2004'te yüzde 7,6 iken, 2005'te 1,9 puan artış göstererek yüzde 9,5'e yükseldi. -İLK ÜÇ DEĞİŞMEDİ- 500 büyük sanayi kuruluşu sıralamasında 2004'te ikinci sırada bulunan Ford Otomotiv 2005'te de ikinci sırayı aldı. Ford Otomotiv'in üretimden satışları 5 milyar 107 milyon 936 bin 784 YTL olarak gerçekleşti.Üçüncü sırada ise 2004 yılında da aynı sırada yer alan Toyota Otomotiv Sanayi A.Ş. bulunuyor. Toyota Otomotiv 3 milyar 381 milyon 843 bin 74 YTL üretimden satış gerçekleştirdi. -KAMUYU İLK ONDA TEK ŞİRKET TEMSİL EDİYOR- Yakın yıllara kadar 500 büyük kuruluş sıralamasında ilk üç sıra kamu şirketlerine ait olurken, 2005 yılı raporunda 500 büyük sıralamada ilk üç kuruluş özel sektöre ait oldu. 2005 yılı 500 büyük sanayi kurulu arasında dördüncü sırayı ilk kamu kuruluşu olarak EÜAŞ alarak sırasını altıdan dörde taşıdı. Arçelik A.Ş. 2005'te 2004'e göre 2 sıra atlayarak 5. sırada yer aldı.6. sırada bulunan Ereğli Demir ve Çelik 2005'te bir sıra aşağıya indi.7 sırada yine bir özel sektör kuruluşu olan Oyak Renault yer aldı.Firma 2004'te 4. sırada yer alırken, 2005'te 7. sıraya geriledi.Vestel Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. bir önceki yıl olduğu gibi 2005'te 8. sırayı korudu. Tofaş 2004'te olduğu gibi 2005'te 9 sırada bulunuyor.Aygaz da sırasını değiştirmeyerek 10. sırada yer aldı. Bu arada Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşunda ilk 10 içinde, ilk kez tek bir kamu kuruluşu (EÜAŞ) yer aldı.2003'te ilk onda, 3 kamu kuruluşu, 2004'te ise 2 kamu kuruluşu listede yer alıyordu. SIRA ÜRETİMDEN SATIŞLAR (NET) 2005 2004 KURULUŞ (YTL) ---- ---- -------------------------- ------------------ 1 1 Tüpraş 14,239,223,472 2 2 Ford 5,107,936,784 3 3 Toyota 3,381,843,074 4 6 EÜAŞ 3,156,125,036 5 7 Arçelik 3,052,451,806 6 5 ERDEMİR 3,047,453,843 7 4 Oyak Renault 2,860,706,832 8 8 Vestel 2,558,017,552 9 9 Tofaş 2,232,024,573 10 10 Aygaz 2,173,347,096 AA |
Tüpraş, 400 civarında işçi çıkartacak
Türkiye'nin en büyük kuruluşlarından Tüpraş'ın, kamudan Koç Grubu'nun eline geçişinin üzerinden bugün tam 6 ay geçti. Tüpraş'ın İzmit'teki tesislerinden bugün 410 kişinin emekli edilmesi veya işten çıkartılması bekleniyor.
Tüpraş işvereni bir süre önce çalışanlarına duyuru yayınlamış, gönüllü olarak işten ayrılanlara 4.5 aylık ek tazminat ödeyeceğini belirtmişti. Ayrıca, özelleştirmeden sonraki 6 ay içinde işlerinden ayrılanlara devlet işsizlik tazminatı ödüyor, başka bir kamu kuruluşuna yerleştiriyor. Bugün işten ayrılanlar bu yasadan yararlanacak, yarından sonra ise bu hak olmayacak. Tüpraş İzmit Rafinerisi'nden 130, Genel Müdürlük'ten 10, eski Petkim'den 235 olmak üzere toplam 375 kişinin emeklilik veya gönüllü ayrılış için dilekçe verdiği öğrenildi. Petrol-İş Sendikası yöneticileri, Tüpraş işverenine başvururak, işten çıkartılacak personel sayısının gönüllü 375 kişiyle sınırlı kalmasını talep etti. Ancak Tüpraş, bir süre önce Bölge Çalışma'ya ve İş Kur'a 26 Temmuz itibariyle 410 kişinin çıkartılacağını resmen bildirmişti. Konu ile ilgili açıklama yapmayan Tüpraş yetkilileri, bugün bir yazılı açıklama yapacaklarını belirtti. |
Gümrüklere yeni memur alınacak
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de 500 yeni memurun istihdam edileceğini açıkladı.
“Suçlu kim varsa, gözünün yaşına bakmadan çalışmalarımızı tamamlıyoruz.” diyen Tüzmen, şöyle konuştu: “Türkiye gümrüklerini, yasal işler için en kolay gümrükler, yasadışı işler için en zor gümrükler haline getireceğiz. Tamamı ile teşkilat içerisinde belirli sürelerle kalan arkadaşlar, belli bir program dahilinde yer değiştiriyor. Geçen hafta da 500 kişi yer değiştirdi. Olağan bir değişiklik. 500 yeni personel alınacak. Teşkilatta, Türkiye’nin artan ticaret hacmini taşıyacak şekilde düzenlemeler yapılıyor.” Gümrüklerde Ulaştırma Bakanlığı elemanları tarafından yürütülen bazı görevlerin gümrük elemanlarına aktarılmasına yönelik yetki devrine ilişkin protokolün imza töreninde konuşan Tüzmen, fındık fiyatlarına yönelik tartışmalara değinerek, geçen yıl fındıkta stok tutulmasının bir hata olduğunu kaydetti. Tüzmen ayrıca istikrarlı bir fındık fiyatı ve istikrarlı bir ihracat istediklerini de sözlerine ekledi. Fındığın stratejik bir ürün olduğunu vurgulayan Tüzmen, iç piyasa fiyatı ve dış piyasa fiyatlarının birbirini belirlediğine dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Geçen yıl stok tutulması tercih edildi. Halbuki o dönemde ürünü stokta tutmak yerine işlemeye veya dış piyasaya aktarabilseydik, belki çok yüksek fiyatı olmayacaktı, ama istikrarlı bir ihracat sağlanmış olacaktı.” Çikolata-şekerleme sektöründe doğrudan kullanılan bir üründe, alternatif ürünlerin kullanılmasına meydan verilmemesi gerektiğini aktaran Tüzmen, yüksek stokların üzerine o yılki mahsulatın da çok çıkması halinde arz fazlasından kaynaklanan sıkıntı doğduğunu belirtti. Bu yıl geçmişteki hatalardan dolayı bazı sıkıntılarla karşılaşılabileceğini; ancak yine de DTM ve ihracatçı birlikleri olarak üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini belirten Tüzmen, “Burada fiyatın da diğer alıcılar tarafından iyi bir şekilde görülmesi, bizim bu ortamı sağlamamız lazım.” dedi. Zaman |
Türk Telekom'da şok rüşvet iddiası
Cumhuriyet Savcısı Ömer Suha Aldan, Türk Telekom hakkında rüşvet ve evrakta sahtecilik yapıldığı iddiasıyla soruşturma açtı.
Genelkurmay Başkanlığı'na gönderilen imzasız bir mektuptaki iddialara dayanan soruşturma, Türk Telekom'un yüzde 55'inin blok satışın gerçekleştirildiği 14 Kasım 2005’ten bugüne kadar geçen süreyi kapsıyor. Edinilen bilgiye göre mektupda Oger’in Danıştay'ın imtiyaz sözleşmesi ekinde işaret ettiği iş planına uymadığı, ‘iş planını', ‘yatırım planı'na dönüştürerek, şirketin taahhüt ve yükümlülüklerini kamu aleyhine daralttığı, bu yüzden 21 yıl sonra altyapının çalışır vaziyette kamuya devrinde problem çıkacağı öne sürülüyor. Ayrıca Telekom ihalesini almak için yüklüce rüşvet verildiği iddia ediliyor. Konudan haberdar olmadığını ifade eden Türk Telekom'dan üst düzey bir yetkili, “Yatırım planı, iş planının bir parçasıdır. Bir sahtecilik olduğunu ileri sürmek için, gerçekleşen yatırım miktarını bilmek lazım. İddia edildiği kadar bir yatırım olmuş mu, önce ona bakılmalı.” dedi. (Zaman) |
Borsa ve döviz yükselişle başladı
İMKB Bileşik Endeksi 1. seansta, dünkü 2. seans kapanışına göre 30,46 puan artarak 35.294,86 puan seviyesinde açıldı. Hisse senetleri, bu seviyede ortalama yüzde 0,09 oranında değer kazandı.
Kapalıçarşı'da 1,5340 YTL'den alınan dolar ise 1,5440 YTL'den satılıyor. 1,9280 YTL'den alınan avronun satış fiyatı ise 1,9380 YTL olarak belirlendi. Serbest piyasada dünkü kapanışta doların satış fiyatı 1,5380 YTL, avronun satış fiyatı ise 1,9440 YTL olmuştu. AA |
Doğalgaz yönetmeliğinde değişiklik
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK), değişikliklere ilişkin yönetmelikleri Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı. Doğal Gaz Piyasası Sertifika Yönetmeliği çerçevesinde, sertifikaların tadiline ilişkin yetkili makam, ''Doğal Gaz Piyasası Uygulama Dairesi'' olarak değiştirildi. Buna göre yapım ve hizmet sertifikası sahibinin, gerekçelerini de belirterek yazılı bir sertifika tadil talebinde bulunması halinde, bu talebi incelemek için ihtiyaç duyulabilecek varsa diğer bilgi ve belgeleri de kendisine bildirilen süre içinde bildireceği makam, ''Doğal Gaz Piyasası Uygulama Dairesi Başkanlığı'' olacak. İç tesisat ve servis hatları sertifikası sahibi ise bu talebini sertifikasını aldığı şirkete sunacak. Yönetmelik, 1 Temmuz 2006 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.
LPG PİYASASI LİSANS YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK Kurum, LPG Piyasası Lisans Yönetmeliği'nde de değişikliğe giderek, hangi şartlarda ''geçici faaliyet lisansı'' verileceğine ilişkin esasları düzenledi. Buna göre, Kanun gereği güvenlik ve lisans gereklerine uygunluğu TSE tarafından verilecek belge ile belirlenecek olup da süresi içinde Kuruma lisans başvurusu yapmış olan otogaz istasyonlarından, bulundukları mahalde imar planlarının henüz yapılamamış olması ya da devam etmekte olan imar çalışmalarının henüz bitirilememiş olmasından dolayı işyeri açma ve çalışma ruhsatlandırma işlemleri sonuçlandırılamayan otogaz istasyonlarından, imar planlarının tamamlanmasıyla işyeri açma ve çalışma ruhsatı alabilecekleri hususu yetkili makamdan alacakları yazıyla tespit edilenlere, 31 Aralık 2007 tarihine kadar geçici faaliyet lisansı verilecek. Diğerleri faaliyetten men edilecek. PETROL PİYASASI Petrol Piyasasında Ulusal Marker Uygulamasına İlişkin Yönetmelikte yapılan değişiklik ile de akaryakıt ithalatı yapılan depolama tesisi lisans sahiplerinin yükümlülükleri yeniden belirlendi. Buna göre, akaryakıt ithalatı yapılan depolama tesisi lisans sahipleri, tesislerinde kurulacak enjeksiyon donanımlarının; Petrol Piyasasında Uygulanacak Teknik Kriterler Hakkındaki Yönetmelikte belirtilen özelliklere uygun olacak şekilde belirlenen yer ve koşullarda, doğru, hassas ve izlenebilir ölçüm sonucu alınabilecek şekilde ekleme (enjeksiyon) yapılabilecek teknik özelliklere sahip, otomatik dozaj kontrollü enjeksiyon donanımlarını temin ve tesis edecek, işletme emniyetini sağlayacak. Söz konusu kişiler, ulusal markerin akaryakıta eklenmesi sırasında can ve mal güvenliği ile çevre ve insan sağlığı açısından gerekli tedbirleri almak, enjeksiyon cihazlarını ve ulusal marker ekleme noktalarını lisanslarına derc ettirmek, enjeksiyon donanımlarına karşı yapılacak müdahalelere karşı her türlü güvenlik önlemlerini almak ve enjeksiyon donanımlarının ayar ve kalibrasyon işlemlerini süresi ve izlenebilirlik zinciri içinde yaptırmakla yükümlü olacak. EPDK bu arada, Elektrik Piyasasında Mali Uzlaştırma Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki tebliği yürürlükten kaldırdı. AA |
Doğalgaz krizine çare aranıyor
Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na gönderdiği gizli yazıda, “Ukrayna’nın, sürekli gaz depoladığı, bunun için de Marmara Bölgesi’ni besleyen Batı Hattı’nı kullandığını” belirterek, gelecek kış Ukrayna kaynaklı yeni bir krizin yaşanabileceğini bildirdi.
YAZI BOTAŞ’A GÖNDERİLDİ Dışişleri Bakanlığı, BOTAŞ Genel Müdürlüğü’nün de “gerekli önlemleri” almasını istedi. Enerji Bakanı Hilmi Güler, Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen yazıyı, BOTAŞ Genel Müdürlüğü’ne gönderdi. Ancak, gaz deposu bulunmadığı için BOTAŞ Genel Müdürlüğü’nün eli kolu bağlı görünüyor. Silivri deposunun yapımı son aşamaya geldi ama Bakanlık ile firma arasında çıkan ek fatura sorunu nedeniyle proje askıda kaldı. Tuz Gölü deposu projesi konusunda ise hiçbir adım atılmadı. Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin de olası gaz krizi konusunda en önemli tehdit olduğu belirtiliyor. Şimdi gelecek kış, gazsız kalmamak için formül aranıyor. BOTAŞ Genel ÇARE ARANIYOR Müdürlüğü Silivri Doğalgaz Deposu ile ilgili görüşmelerin hızlandırılması kararı aldı. Ayrıca, Mavi Akım Hattı’ndan gelen gazı Marmara Bölgesi’ne pompalamak için, kompresör istasyonu kurulmasına yönelik çalışmalara başladı. Bu arada Ukrayna’nın Batı Hattı’ndan gaz çekmesi nedeniyle hatta zaman zaman basıncın düştüğüne dikkat çeken BOTAŞ yetkilileri, Ukrayna’nın uyarıldığını belirttiler. Batı Hattı hafta sonu sıfırlandı Marmara Bölgesi’nin gaz ihtiyacını karşılayan Batı Hattı’ndan gelen gaz miktarı hafta sonu sıfıra indi. 22 Temmuz Cumartesi sabahı Ukrayna, hattın boru hatlarında çatlak olduğunu gerekçe göstererek, hattan gelen gazı kesmeye başladı. Günlük 34 milyon metreküp gazın alındığı hattan gelen gaz miktarı, cumartesi gecesi sıfıra indi. Sorun, ancak 23 Temmuz Pazar akşamı giderildi. Pazar gecesinden itibaren de gaz tekrar verilmeye başlandı. BOTAŞ Genel Müdürlüğü, hattan gelen gazın sıfıra inmesi üzerine, bölgede faaliyet gösteren 14 kesintili müşterinin gazını kesti. Hafta sonu Batı Hattı’nda yaşanan gaz krizi, yaz aylarına ve hafta sonu tatiline rastlaması nedeniyle, konutlar etkilenmeden çözüldü. (Akşam) |
Elektrikten sonra gaz krizi kapıda
Enerji sektöründeki krizlerin ardı arkası kesilmiyor.
1 Temmuz’da 13 ilin karanlıkta kalmasının ardından “elektrik krizi” ile karşı karşıya kalan Enerji Bakanlığı’na, şimdi de Dışişleri Bakanlığı’ndan “doğalgaz” uyarısı geldi. Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na gönderdiği gizli yazıda, “Ukrayna’nın, sürekli gaz depoladığı, bunun için de Marmara Bölgesi’ni besleyen Batı Hattı’nı kullandığını” belirterek, gelecek kış Ukrayna kaynaklı yeni bir krizin yaşanabileceğini bildirdi. YAZI BOTAŞ’A GÖNDERİLDİ Dışişleri Bakanlığı, BOTAŞ Genel Müdürlüğü’nün de “gerekli önlemleri” almasını istedi. Enerji Bakanı Hilmi Güler, Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen yazıyı, BOTAŞ Genel Müdürlüğü’ne gönderdi. Ancak, gaz deposu bulunmadığı için BOTAŞ Genel Müdürlüğü’nün eli kolu bağlı görünüyor. Silivri deposunun yapımı son aşamaya geldi ama Bakanlık ile firma arasında çıkan ek fatura sorunu nedeniyle proje askıda kaldı. Tuz Gölü deposu projesi konusunda ise hiçbir adım atılmadı. Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin de olası gaz krizi konusunda en önemli tehdit olduğu belirtiliyor. ÇARE ARANIYOR Şimdi gelecek kış, gazsız kalmamak için formül aranıyor. BOTAŞ Genel Müdürlüğü Silivri Doğalgaz Deposu ile ilgili görüşmelerin hızlandırılması kararı aldı. Ayrıca, Mavi Akım Hattı’ndan gelen gazı Marmara Bölgesi’ne pompalamak için, kompresör istasyonu kurulmasına yönelik çalışmalara başladı. Bu arada Ukrayna’nın Batı Hattı’ndan gaz çekmesi nedeniyle hatta zaman zaman basıncın düştüğüne dikkat çeken BOTAŞ yetkilileri, Ukrayna’nın uyarıldığını belirttiler. Batı Hattı hafta sonu sıfırlandı Marmara Bölgesi’nin gaz ihtiyacını karşılayan Batı Hattı’ndan gelen gaz miktarı hafta sonu sıfıra indi. 22 Temmuz Cumartesi sabahı Ukrayna, hattın boru hatlarında çatlak olduğunu gerekçe göstererek, hattan gelen gazı kesmeye başladı. Günlük 34 milyon metreküp gazın alındığı hattan gelen gaz miktarı, cumartesi gecesi sıfıra indi. Sorun, ancak 23 Temmuz Pazar akşamı giderildi. Pazar gecesinden itibaren de gaz tekrar verilmeye başlandı. BOTAŞ Genel Müdürlüğü, hattan gelen gazın sıfıra inmesi üzerine, bölgede faaliyet gösteren 14 kesintili müşterinin gazını kesti. Hafta sonu Batı Hattı’nda yaşanan gaz krizi, yaz aylarına ve hafta sonu tatiline rastlaması nedeniyle, konutlar etkilenmeden çözüldü. Akşam |
Asrın projesinden 10 ton petrol çaldılar
Alınan bilgiye göre, ilçeye bağlı Erenler Köyü yakınından geçen ham petrol boru hattı, henüz kimliği belirlenemeyen kişilerce delinip, kelepçe ve vana takılarak, 27 YE 753 plakalı tankere petrol yüklemesi yapıldığı ihbarı alan jandarma ekipleri operasyon düzenledi.
Jandarma ekiplerinin geldiğini fark eden hırsızlar, yükleme yapılan tankeri bırakıp kaçtılar. Tankere yaklaşık 10 ton petrol yüklendiği belirlendi. Çalıntı tanker, İlçe Jandarma Komutanlığına getirildi, zanlıların yakalanması için çalışma başlatıldı. AA |
Patronlar en çok neden korkar?
Finansbank’ın Yunan bankası NBG’ye satılması ile ilgili ilk adım Rekabet Kurulu’ndan geldi. Kurul, bu satışı onayladı. İkinci ayak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK). Rekabet Kurulu’nun bu kararının ardından, BDDK yönetiminin nasıl bir karar vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Türk bankalarının yabancıları satılması, sektörde tartışmalara neden oldu. Bugüne kadar yapılan satışların yanı sıra sürdürülen görüşmelerin de tamamlanmasının ardından sektörde Ziraat Bankası, Halkbank ve İş Bankası kalacak. Halk Bankası’nın durumu da ortada.
Öncelikle şu anki tabloya bakalım: ‘- Koç Finansal Hizmetler ile İtalyan Uni Credito, yüzde 50-50 ortaklık anlaşması imzaladı. - Fransız BNP Paribas, Türk Ekonomi Bankası’nın (TEB) yüzde 84.25’ine sahip olan TEM Mali Yatırımlar’ın yüzde 50’sini 216.8 milyon dolara satın aldı. - Dışbank’ın yüzde 89.3 hissesi Hollanda-Belçika finansal grubu Fortis’e 985 milyon euroya satıldı. - Garanti Bankası’nın ana hissedarı Doğuş Holding, General Electric’in iştiraki GE Consumer Finance ile bankanın yüzde 25.5 hissesini 1 milyan 556 milyon dolara satılması konusunda anlaşmaya vardı. - İtalyan UniCredit ile Koç Holding’in yarı yarıya ortaklığı olan Koçbank, Yapı Kredi Bankası’nın yüzde 57.42 hissesini 1.182 milyar euroya satın aldı. - Cıngıllıoğlu’na ait C Bank’ın yüzde 57.55’ini 113 milyon dolara İsrailli Bank Hapoalim’e satıldı. - Ve son olarak da Yunan NBG, 2.3 milyar euroya Finansbank’ın yüzde 46’sını aldı.’ Diğer Türk kökenli iki banka Akbank ve Denizbank da yabancılarla yaptıkları satış görüşmelerini sürdürüyor. Son birkaç yılda yaşanan bu durum, ‘patronlar neden bankacılık yapmak istemiyor’ sorusunu gündeme getirdi. Bu konuyla ilgili olarak farklı yorumlar yapıldı. Sektörün tanınmış isimlerinden biri olan eski bankacı Burhan Karaçam’a göre; neden şöyle: ‘Türk sermayedarı artık banka sahibi olmak istemiyor. Sektöre artık yabancılar yön verecek. Sektör üzerinde olumsuz imaj yaratıldı. Belki de patronların sektörden çıkmasının altında bu da yatıyor. Korkuyorlar.’ Bir diğer yorum da, yine eski bankacılardan Sabah Gazetesi Yazarı Aydın Ayaydın’dan geldi. Aslına bakarsanız bu Ayaydın’ın değil, Ayaydın’la konuşan bankacıların yorumu; ‘Bankalarını satan ve satmaya çalışanların büyük çoğunluğu, haksız yere ‘hortumcu’ damgası yediklerini, sektörün yüzde 100 kayıt altında olmasından dolayı diğer sektörlere göre daha ağır vergi yükü altında kaldıklarını belirtiyorlar.’ Banka patronlarının neden böyle bir ‘korkuya’ kapıldıklarını anlamak mümkün değil. Bugüne kadar yapılan ‘banka operasyonlarını’ hatırlayacak olursak, bu operasyonların hiç de ‘haksız olmadığını’ görürüz. El konma nedenleri kanunla sabit. Kimse keyfekeder böyle bir operasyona imza atmadı. Bugünkü banka sahipleri ile ilgili olarak ‘hortumcu damgası yememek için bankalarını satıyorlar’ değerlendirmesi ne kadar doğru tartışılır. Bu tür bir yorum, insanın aklına ‘yangından mal mı kaçırıyorlar, yaraları mı var ki gocunuyorlar’ sorularını getiriyor. Bankalarına el konan banka patronlarının neler yaptıkları malum. ‘Kanunlara uygun bir şekilde bankacılık yapan bankalara neden el konsun ki. Bugün sektörde bulunan bankalara neden el konmuyor?’ Eğer, banka patronları, ‘hortumcu’ damgası yememek için bankalarını elden çıkarıyorlarsa, ‘bu satış işlemlerinin altında da artniyet aramak lazım!’ Star |
Yanan ormanda gebe kadın cesedi
Gaziosmanpaşa Arnavutköy Şamlar Ormanları'nda çıkan yangını söndürmeye çalışan itfaiye ekipleri başından tek kurşunla vurulmuş hamile olduğu sanılan bir kadın cesediyle karşılaştı.
10 dönümlük ormanın yandığı yangının, infaz edilen kadını yakmak için çıkarıldığı tahmin ediliyor. Edinilen bilgiye göre saat 05.00 sıralarında Arnavutköy'e bağlı Kayabaşı Köyü'nün yakınında bulunan Şamlar Ormanları'nda yangın çıktı. Yangın ihbarı alan itfaiye ekipleri kısa sürede olay yerine ulaşarak yangına müdahale etti. Çok sayıda itfaiye aracının katıldığı söndürme çalışmalarına helikopterler de dahil edilerek 07.00 sularında yangın kontrol altına alındı. Bu sırada itfaiye ekipleri söndürme çalışmalarını sürdürürken yanarak tamamen kül olmuş bir alanda hamile olduğu sanılan 20-25 yaşlarında bir kadın cesediyle karşılaştı. Cesedin başında kurşun izi olduğu tespit edildi. Söndürme çalışmalarına bizzat katılan İstanbul Orman İşletmeleri Müdürü Galip Uzun, yangında yaklaşık 10 dönümlük ormanın yandığını söyledi. Saat 05.00 sıralarında yangın ihbarı aldıklarını ifade eden Uzun, "Arkadaşlarımız söndürme çalışmaları sırasında bir kadın cesediyle karşılaştı. Yangının da infaz edilen kadını yakmak için kullanılan ateşten çıktığını düşünüyoruz. Soğutma çalışmalarımız devam ediyor." şeklinde konuştu. Bölgenin jandarma bölgesi olduğu şeklindeki ihbar üzerine olay yerine jandama ekipleri geldi. Ancak Bölgeye polisin baktığı anlaşılınca jandarma ceset üzerinde herhangi bir incelmeme yapmadan ayrıldı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor |
Üfürükçüye 6 ay evde hapis
Sakarya'da bir kişi nuskacılık ve üfürücülük yaptığı gerekçesiyle mahkemece 6 ay ev hapsi cezası aldı.
Sakarya'da yaşayan 67 yaşındaki İsmet Sayıl hakkında 'falcılık, gaipten haber ve murada kavuşturmak maksatıyla muskacılık'' yaptığı iddiasıyla Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan dava karara bağlandı. Mahkeme heyeti Sayıl'a 6 ay evde hapis ve 91 YTL para cezası verdi. Dünden itibaren cezasını evinde çekmeye başlayan Sayıl, cezasını Adalet Bakanlığı'na bağlı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Sakarya Şube Müdürlüğü gözetiminde çekecek. Cezayla ilgili basın mesuplarının sorularını yanıtlayan Sayıl, kendisinin nuskacılık veya falcılık yapmadığını belirtti. Özel bir lastik fabrikasından emekli olduğunu ve emekliliğinin ardından müzisyenlik yaptığını ifade eden Sayıl, mahkemenin vermiş olduğu karara saygı duyduğunu belirtti. Sayıl, "Ben felçli bir hastayım yerimden dahi kalkamıyorum. Sağlığımda insanlara iyilik yapmayı seven biriydim. Ben yaptığım iyiliklerin kurbanı oldum. Bir araba alım satımı sırasında tanıştığım arkadaş bana iftira attı. ben falcılıktan veya nuskacılıktan anlamam. Cezamı evde çekecem. Zaten evden dışarı sağlık problemlerim nedeniyle çıkamıyorum. Benim gibi Erbakan'da aynı cezaya çarptırılmıştı. " şeklinde konuştu. |
Nevşehir'de trafik kazası: 1 ölü
Nevşehir'in Avanos ilçesi yakınlarında meydana gelen trafik kazasında 1 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Avanos-Kalaba kara yolu üzerinde meydana gelen kazada, Mehmet Terazi yönetimindeki 38 PN 840 plakalı minibüs, aynı yönde gitmekte olan Recep Erdoğan yönetimindeki 66 EA 934 plakalı kamyonla çarpıştı. Minibüste bulunan Ayla Şimşek (52) olay yerinde hayatını kaybetti. Kazada yaralanan Mehmet Terazi, Talat Alkan, Caner Serbes, M.Hanifi Özmen, Seher Şimşek, Lütfi Gündüz, Mürivet Terazi, Ersin Terazi, Fatma Çalışkan ve Ayşe Özmen, Kayseri Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı.
AA |
Kütahya'da kayıp çocuk ölü bulundu
Kütahya'da, oyun oynamak için ayrıldığı evine dönmeyen 11 yaşındaki çocuğun öldürüldüğü belirlendi. AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Osman Gazi Mahallesi'nde arkadaşlarıyla birlikte oyun oynamak için 22 Temmuz Cumartesi günü evinden ayrılan Gökhan Yayvu'yu arama çalışmalarını sürdüren güvenlik güçleri, olayla ilgili olduğu iddiasıyla E.O'yu (22) gözaltına aldı. Zanlının verdiği ifade doğrultusunda ''Yedi Göller'' olarak bilinen bölgeye giden güvenlik güçleri, bir gölette küçük çocuğun cesediyle karşılaştı. Yapılan ilk incelemede, Gökhan Yayvu'nun, boğazı kesilerek öldürüldükten sonra gölete atıldığı belirlendi. Küçük çocuğun cesedi, otopsi yapılmak üzere Kütahya Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Soruşturmanın sürdüğü bildirildi.
AA |
Abdest alma makineleri kapış kapış
Kerim’in öğretileri doğrultusunda geliştirilen abdest alma makinesi, hem almayı kolaylaştırıyor hem de camilerde sıra sorununa da son veriyor. Hijyenik, kolay kullanımlı ve ergonomik özellikleri ile dikkat çeken Auto Wudu Washers, kulak, ağız, yüz, el, kol, ayak ve bilek yıkama ve kurutma bölümlerini ayrı ayrı içinde bulunduruyor. IslamOnline.net internet sitesinin haberine göre, İslam dünyasında yankı uyandıran makinelere şimdiden Suudi Arabistan, Bahreyn, Umman ve Kuveyt’ten sipariş gelmiş durumda. Bugüne kadar 600 adet makine sattıklarını belirten AWW Başkanı Anthony Gomez, henüz fiyat politikalarını belirmedikleri için makinelerin pahalı olmadığına dikkat çekti. Bakımı kolay bu makinelerin yakında ev içi kullanıma yöneli olanlarını çıkaracaklarını söyleyen Gomez, “Sensörler sayesinde hiçbir tuşa basmadan rahatlıkla abdest alabiliyorsunuz” diye konuştu. Şirket olarak önceleri uçaklara entegre sistmeler geliştirdiklerini belirten Gomez, “Mısır’da bir uçak firması için kokpit tasarlıyorduk. Projeyi yerinde görmek için hac sırasında Mısır’a gittim. Abdest almayı kolaylaştıracak bu makine fikri de orada aklıma geldi” dedi. Avustralya Arap Ticaret Odası üyesi olan şirket yöneticileri, özellikle yaşlıların abdest alımını kolaylaştıracak olan Auto Wudu Washers makinelerinin İslama aykırı olmadığını da vurguluyor.
Akşam |
Cinayeti telefon ortaya çıkardı
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, dün gece jandarmanın 156 ihbar hattına gelen bir telefonda Fethiye'ye bağlı Ortaköy'de araziye gömülmüş vaziyette cesetler bulunduğu ihbarı geldi. İhbar sonrasında bölgeye giden jandarma ekipleri el fenerlerinin yardımıyla ihbarda belirtilen bölgeyi didik didik aradı.
CESEDİ KEPÇEYLE GÖMMÜŞLER Jandarma ekiplerinin yaptıkları arama çalışmasında, topağa gömülmüş vaziyette 40-45 yaşlarında bir erkek cesedi bulundu. Yapılan araştırmada, cesedin bölgede bulunan bir restoranda garson olarak çalışan Mustafa Akın'a (42) ait olduğu tespit edilerek, olayla ilgili bölgede sabah saatlerine kadar arama çalışması yapıldı. Yapılan çalışmalar sonrasında Mustafa Akın'la aynı yerde garson olarak çalışan U.G. (17), babası H.G, amcasının oğlu N.G. ve iş yeri sahibi H.Y. jandarma tarafından gözaltına alındı. Olaya karıştığı düşünülen 1 kişi ise aranıyor. Jandarma ekipleri, cinayeti ölen Mustafa Akın'dan 20 YTL borç isteyen ve kendisine hakaret edildiğini iddia eden U.G. tarafından bıçakla işlendiğini, U.G'nin yakınları ve iş yeri sahibinin ise U.G'ye yardımcı olduğunu belirledi. Zanlıların öldükten sonra bir su kanalında bekleyen cesedi bir kepçe ile toprağa gömdükleri de tespit edildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. Jandarma, olayı ihbar eden kişinin kimliğini de tespite çalışıyor. AA |
Türk çocuklar Amerikalı anneye verildi
Türk mahkemesi, Amerikalı Rachel Mamanda Wight ile 8 yıl önce Fransa'da evlenen ve daha sonra boşanan Tekin Çiloğlu'nun 6 yaşındaki kızı Sultan ve 4 yaşındaki oğlu Sami'nin velayetini Amerikalı anneye verdi. Çocukların ABD'ye teslim edilmesi ve dava kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar çocukların Türkiye'de anne Wight'a verilmesine karar veren mahkeme, çocukların davanın kesin kararına kadar yurt dışına çıkışlarının yasaklanmasına hükmetti. Karara tepki gösteren baba Çiloğlu, çocuklarının kaçırılacağını ve bir daha çocuklarını göremeyeceğini söyledi.
Marmara Ereğlisi'nde görülen duruşmaya, davacı anne Rachel Mamanda Wight, avukatları Erden Arısoy ve Bedri Varoğlu ile birlikte davalı baba Tekin Çiloğlu ve avukatı Sedat Küçükyılmaz katıldı. Duruşmayı, ABD Başkonsolosluğu yetkilileri de takip etti. Bu arada, baba Tekin Çiloğlu'nu mahkemeye gitmeden önce ailesi ve komşuları uğurladı. Davanın açıldığı Maramara Ereğlisi Adliyesi'ne ilk olarak Çiloğlu ve yakınları geldi. Gergin bekleyişin ardından çocuklar, Jandarma aracıyla yetiştirme yurdu yetkilisinin kuçağında adliyeye getirildi. Çocuklar jandarma kontrolünde adliye binasına alındı. Daha sonra ABD'li anne Rachel Mamanda Wight, ABD Konsolosluğu yetkilileri konsolosluğa ait araçla adliye sarayına geldi. Mahkeme heyetinin yaptığı kimlik kontrollerinin ardından baba Tekin Çiloğlu'nun ifadesine başvuruldu. Yaklaşık 8 yıl önce tanıştığı Rachel Mamanda Wight ile Fransa'da resmi nikah yaptığını söyleyen baba Çiloğlu, bu evlilikten 2 çocuğunun olduğunu belirtti. Çiloğlu, "Eşim benden habersiz Amerikan Büyükelçiliği'ne gitti. Burada çocuklarıma benim iznim olmadan pasaport çıkarttı. Çocuklarımı bu pasaportlarla Amerika'ya götürdü. Bunun üzerine Fransa Adalet Bakanlığı'na başvuruda bulundum. Fransız Adalet Bakanlığı, çocuklarımı ABD'den istemesine rağmen gerekli cevabı alamadık. Eşim Amerika'da Oregon Mahkemesi'ne başvurarak çocukların ikametgah adresini ABD olarak ayarlamış ve çocukların vekaletini almış. Bu süre zarfında 9 ay boyunca çocuklarımı göremedim ve Amerika devleti çocukların Fransa'ya iadesine izin vermedi. Çocuklarımı ilk olarak Fransa, sonra Türkiye'ye getirerek annesine iade etmedim. Ben çocuklarımın kesinlikle annelerine iadesini kabul etmiyorum. Çünkü çocuklarımın ikisi de İngilizce bilmemektedir. Türkçe konuşmaktadırlar. Anneleri ise Türkçe bilmiyor. Çocukların ikametgah adresleri Amerika değil, Türkiye'dir. Onlar bir Türk vatandaşıdır. Ayrıca çocuklarımın anneleriyle yaşaması konusunda ciddi endişeler taşıyorum. Çünkü annelerinin alkol ve esrar düşkünlüğü vardır. Ayrıca annelerinin sabit bir yeri ve geliri yoktur. Bu durumda çocuklarım olumsuz şekilde etkilenecektir" şeklinde ifade verdi. Daha sonra söz alan Çiloğlu'nun avukatı Sedat Küçükyılmaz da, ABD'nin Türkiye'ye yaptığı başvuru belgelerinin dosyada bulunmadığına dikkat çekerek, Rachel Mamanda Wight'ın çocukları Fransa'dan izinsiz aldığı pasaport ile Brüksel üzerinden ABD'ye kaçırdığını iddia etti. Fransa Adalet Bakanlığı'nın çocukların ikametgah adreslerinin Fransa olduğunu ve Fransa'ya iadesini karar verdiğini hatırlatan Küçükyılmaz, "Bu duruma rağmen çocuklar Fransa'ya iade edilmemiştir. Amerika Oregon Eyalet Mahkemesi'nin verdiği karar, yanlı bir karardır. Amerikan mahkemesi kendi vatandaşının sözlü beyanatına göre çocukların velayetini annelerine vermiştir. Öncelikle bu velayet kararında müvekkilimin hür iradesi bulunmamaktadır. Çünkü müvekkilim çocuklarını bir daha göremeyeceği şeklinde tehdit edilerek kendisine bir protokol imzalattırılmıştır. Çocukların ikametgah adresi Amerika değil, Fransa'dır" şeklinde konuşarak velayetin baba Çiloğlu'na verilmesini istedi. Mahkeme heyeti, davalı Tekin Çiloğlu ve avukat Küçükyılmaz'ın ifadelerinin ardından Amerikalı anne Rachel Mamanda Wight'ın tercüman vasıtasıyla görüşüne başvurdu. Anne Wight, herhangi bir alkol ve uyuşturucu madde kullanmadığını söyleyerek, "Bu iddialar beni son derece üzmüştür. Ayrıca ben Amerika'da satış elemanı olarak görev yapıyorum ve aylık gelirim 3 bin 330 dolardır. Kendime ait bir evim var. Ayrıca şu an İstanbul'da bulunmaktayım. Çocukların bana iadesini talep ediyorum" dedi. Anne Wight'tan sonra söz alan davacı avukatı Erden Arısoy ise, çocukların ikametgah adresinin Fransa değil, ABD olduğunu belirterek, "Çocuklar Tekirdağ Çocuk Esirgeme Yurdu'nda kalmaktadır ve gün içerisinde değişik saatlerde anne ve baba ile görüşmektedir. Bu da çocuklarda ciddi ruhsal travmaya neden olmaktadır. Çocuklar bir yıldır annelerinden ayrıdır. Yaşları itibariyle anne şefkatine ihtiyaçları vardır. Bu nedenle çocukların fazla mağdur olmaması için mahkemenin kesin hükümle annesine vermesini talep ediyoruz" şeklinde konuştu. Davalı avukatı Sedat Küçükyılmaz da, mahkemeye Tekirdağ Valiliği İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve "Çocukların babaya verilmesinin çocukların ruhsal açıdan daha iyi olacağına" ilişkin raporu sundu. Mahkeme heyeti raporu dava dosyasına ekledi. -ÇOCUKLAR: "BABAMIZI İSTİYORUZ. BİZİ AMERİKA'YA GÖNDERMEYİN"- Her iki tarafın ifadelerinin ardından çocuklar 6 yaşındaki Sultan ve 4 yaşındaki Sami, mahkeme heyeti tarafından dinlendi. Çocuklardan Sultan, babasını daha çok sevdiğini ve babasıyla birlikte kalmak istediğini söyledi. Annesiyle birlikte olduğu dönemde annesinin kendisini dövdüğünü ve canını acıttığını ifade etti. Babasının kendilerine oyuncak getirdiğini belirten Sultan, "Babam oyuncak getirdiğinde sadece bize getirmiyor, beraber kaldığım çocuklara da getiriyor. Ama annem sadece bize oyuncak getiriyor. Babamdan ayrılmak istemiyorum. Amerika çok uzak, en çok babamı seviyorum. İngilizce'yi unuttuğum için Türkçe konuşabiliyorum" dedi. Sami ise, "Ben babamı daha çok seviyorum. Çünkü babam bizimle daha çok oynuyor. Annem daha az ilgileniyor. Ben Amerika'ya gidersem öleceğim. Bunu televizyonda gördüm. Amerika gitmek istemiyorum, babamla kalmak istiyorum" diye konuştu. İfadelerin ardından Cumhuriyet Savcısı Murat Volkan Öztürk, mütaalasını verdi. Öztürk, Amerika merkezi makamı olan Amerikan Dışişleri Bakanlığı Çocuk Dairesi'nin Türk Adalet Bakanlığı'na müracaatta bulunduğunu, bu müracaat neticesinde çocukların ABD'ye teslim edilmesi ve dava kesin sonuçlanana kadar çocukların Türkiye'de kalmak şartıyla anne Rachel Mamanda Wight'a verilmesinin gerektiğini kaydetti. Savcı Öztürk'ün mütaalasının ardından mahkeme başkanı Filiz Özdemir, savcının mütaalasına uygun olarak çocukların ABD'ye teslim edilmesi ve dava kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar çocukların Türkiye'de anne Wight'a tedbiren teslim edilmesine karar verdi. Ayrıca mahkeme, çocukların davanın kesin kararına kadar yurt dışına çıkışlarının yasaklanmasına hükmetti. Mahkeme çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan baba Tekin Çiloğlu, "Amerika sadece askerlerimizin başına çuval geçirmemiştir, büyüklerimizin de başına çuval geçirmiştir. Türk hukukuna aykırı bir karar çıkmıştır. Benim çocuklarım Türk Cumhuriyeti vatandaşıdır ve Türk çocuklarını mahkeme ABD'ye teslim etmiştir. Ben çocuklarımı bir daha göremiyeceğim" dedi. Evlatlarını Amerikalı yetkililerin kaçıracağını iddia eden baba Çiloğlu, "Daha önce de bunu yaptılar. Yine yapacaklar" diye konuştu. Çiloğlu'nun avukatı Sedat Küçükyılmaz ise, ABD'nin uluslararası hukuku tanımayan bir devlet olduğunu söyleyerek, "ABD Başkanı Bush bunu kendi ağzıyla söylemiştir. Karar Türk hukuk sistemine aykırıdır. ABD vatandaşına nasıl sahip çıkarken bizim devletimizin vatandaşına nasıl sahip çıktığını burada daha iyi gördük. Türkiye sınırlarına sahip olamayan Esenboğa Havalimanı'na kara uçakları indiren bir ülke vatandaşına nasıl sahip çıkar" şeklinde konuştu. Duruşma çıkısında mahkeme sonucunda çocuklar, tekrar jandarma aracına bindirilerek Tekirdağ Zübeyde Hanım Çocuk Yetiştirme Yurdu'na götürüldü. -DAVANIN GEÇMİŞİ- Paris'te tekstil fabrikası sahibi olan Tekin Çiloğlu, Fransa'da 8 yıl önce tanıştığı ABD'li Rachel Mamanda Wight isimli bayanla evlendi. Bu evlilik sonucunda çiftin Sultan ve Sami adlı iki oğlu oldu. Yaşanan sorunlar nedeniyle anlaşamayan çift arasında en büyük sorun çocukların kimde kalacağı oldu. Bu sorun zamanla içinden çıkılmaz bir sorun haline gelince anne Rachel Mamanda Wight, Fransa'da iki oğluna baba Çiloğlu'ndan habersiz ABD Konsolosluğu'na giderek buradan pasaport çıkartarak çocukları ABD'ye götürdü. Bunun üzerine Çiloğlu, Fransa Adalet Bakanlığı'na başvurdu. Durumu değerlendiren Fransa Adalet Bakanlığı, ABD'den çocukların geri gönderilmesini istedi. Fakat ABD Oregon Eyalet Mahkemesi, çocukların vekaletini anneye verdi. Bu karar üzerine ABD, çocukları Fransa'ya geri vermedi. Bunun üzerine ABD'ye giden Çiloğlu, çocukları Türkiye'ye getirdi. Çocukların Türkiye'ye gelmesiyle ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Adalet Bakanlığı'na başvurarak çocukların ABD'ye teslim edilmesini istedi. Bu sonuçtan sonra devreye giren Adalet Bakanlığı, Çiloğlu hakkında kamu davası açarken, Anne Rachel Mamanda Wight da velayet davası açtı. Bu süre içerisinde Marmara Ereğlisi Cumhuriyet Savcılığı, çocukların Tekirdağ Zübeyde Hanım Yetiştirme Yurdu'nda kalmasına karar verdi. Çocuklar duruşma gününe kadar yetiştirme yurdunda kaldı. Öte yandan, sonucu merak edilen duruşma öncesi baba Tekin Çiloğlu, çocuklarının odasına çıkarak burada çocuklarının özlemini fotoğraflarına bakarak giderdi. Çocuklarının tekrar geleceğine inanan baba, gözyaşlarına boğuldu. Çocuklarının Türk olduğunu vurgulayan Çiloğlu, onların yetiştirme yurdunda kalmasına razı olamadığını belirtti. Türk adaletine güvendiğini anlatan Çiloğlu, ABD mahkemesinin verdiği kararın bozulacağına inandığını söyledi. |
Ağrı'da tüp faciası: 4 ölü
Ağrı'nın Patnos ilçesinde tüp patlaması nedeniyle çıkan yangında 4 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.
Kaymakam Nevzat Şengök, ilçenin Eski Konak köyünde Mehmet Yaşar'a ait evde sabah saatlerinde tüp patlaması nedeniyle yangın çıktığını belirtti. Yangında, Zarife (50), Hayrullah (30) eşi Birse (30) ve Kasım Yaşar'ın öldüğü, Üzeyir ve Mehmet Yaşar'ın yaralandığı ifade edildi. Yaralıların Patnos Devlet Hastanesinde tedavi altına alındığı kaydedildi. |
Rektörlük binası hayvan barınağı
GYTE Muallimköy Yerleşkesinin temeli 30 Ekim 1995 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından atıldı. Kara, deniz ve demiryolu ağlarının kesiştiği noktada 3 milyon 800 bin metrekarelik alanda, 21. yüzyılda ülkemizin yüz akı olacak ve geleceğin teknoloji beyinlerinin yetiştirilmesi için temeli atılan Yerleşke, aradan geçen 11 yıl içinde bitirilemedi. Toplam kapalı inşaat sahası 500 bin metrekare ve 1 milyon 500 bin metrekare açık ve spor düzenlemesi öngörülen enstitünün yarım kalan rektörlük binası inşaatı ise bölgedeki büyükbaş hayvanlarının serinleme ve dinlenme yeri haline geldi. Bölgede çobanlık yapan İbrahim Aydemir, 2 yıldır çobanlık yaptığını ve sıcaktan bunalan hayvanlarının inşaat halindeki binada dinlenip, serinlediğini kaydetti.
ÖDENEK YOK BÖYLE OLDU GYTE Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı Ergun Osman Abonaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, binanın ödenek yetersizliği nedeniyle bitirilemediğini söyledi. Üniversite olarak öğrencilerinin ihtiyaçlarına öncelik verdiklerini bildiren Abonoz, 2007-2009 yılı bütçesini hazırladıklarını, yeterli ödenek geldiği taktirde binanın bitirilip hizmete açılacağını belirtti. Abonaz, şunları kaydetti: ''Rektörlük inşaatı kırsal alanda bulunuyor. Bu nedenle, bölgedeki hayvanların inşaat halindeki binaya girip serinlemesi doğal. Önceliklerimizi öğrencilerimizin ihtiyaçlarına göre belirliyoruz. Şu anda öğrencilerimiz için acil olan kütüphane binasının projesi hazırlandı. Sondaj çalışmaları tamamlandı, temeli yakında atılacak. Yeteri kadar ödenek geldiğinde inşaatın yapımına devam edilecek |
Havada indirim sinyali
Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sabancı, iç hatlarda fiyatların 55 YTL'nin de altına ineceğini söyledi.
Akdeniz Turistik Otelciler Birliği'nin (AKTOB) The Marmara Antalya Hotel'de düzenlediği aylık yemekli toplantısının konuğu olan Ali Sabancı, Pegasus Havayolları'nın Türkiye'nin en iyi özel havayollarından biri olduğunu, günde iç hatlarda 35-40 uçuş gerçekleştirdiklerini belirtti. Pegasus Havayolları'nı 2005 yılında satın aldıklarını hatırlatan Sabancı, şirketi satın aldıktan sonra personel arasında ''Kazanç Paylaşım Sistemi''ni uygulamaya koyduklarını kaydetti. Sabancı, bu sisteme giren 409 personelin kazancın yüzde 10'una ortak olduğuna değinerek, bu sistem sayesinde Pegasus Havayollarının geçen yıl 2 milyon 100 bin avro kazanç elde ettiğini vurguladı. İç hat uçuşlarına başladıkları Ekim ayından bu yana 1 milyon yolcu taşıdıklarına da işaret eden Sabancı, şunları söyledi: ''Yıl sonuna kadar 1,6 milyon yolcu taşımayı hedefliyoruz. Erken rezervasyon sistemiyle 55 YTL'ye bilet veriyoruz. Bu fiyatlarla yaz sonuna kadar uçacağız. İç hatlarda fiyatlarımız 55 YTL'nin daha da altına inecek. Firmamız artık yüzde 89 oranında tanınmaktadır. Tercih edilme nedeni ise firmaya duyulan güven, zamanında kalkış ve uygun fiyattır. Uçak filomuzun yaş ortalaması 6,3 yıldır.'' FİLOMUZ BÜYÜYOR Ellerinde 14 adet Boeing 737 tipi uçak olduğunu vurgulayan Ali Sabancı, şu bilgileri verdi: ''Yurt dışında 100'ün üzerinde havaalanına uçuş gerçekleştiriyoruz. Her geçen gün dengeli büyüyoruz. Türkiye'de yeni uçak alabilen tek özel havayolu şirketiyiz. 800 milyon avro tutarında 12 adet yeni Boeing 737 tipi uçak siparişi verdik. Bu uçaklar peyderpey birkaç yıl içerisinde gelecek. 2013 yılına kadar 29 uçaklı filo olacağız.'' Pegasus Havayolları ile özel sektöre enerji getirdiklerine değinen Sabancı, ''Uyguladığımız tasarrufla karlılığımız artıyor. Personelimiz işletmesine sahip çıkıyor. 2006 yılı ciromuz 260 milyon avroya ulaşacak. Cirosu her geçen yıl büyüyen bir şirket olduk'' diye konuştu. AA |
Emekliye zam farkı yarın
Emekli Sandığı, memur emeklilerinin 1 Temmuzdan geçerli olan zamdan doğan farklarını yarından itibaren ödeyecek.
Emekli Sandığından yapılan açıklamada, Emekli Sandığından aylık alan emekli, dul ve yetimlerin 1 Temmuz 2006 tarihinden geçerli katsayı artışlarına ilişkin fark çalışmalarının tamamlandığını bildirildi. Açıklamada, aylık katsayısının ''0,04373'', taban aylık katsayısının ise ''0,54711'' olarak belirlendiği kaydedilerek, böylece en düşük emekli aylığının 591,47 YTL'den 606,31 YTL'ye yükseldiği kaydedildi. Emekli, dul ve yetimlerin 1 Temmuz 2006 tarihinden itibaren geçerli olan aylık farkları 1. gruba girenlere bir aylık, 2. gruba girenlere iki aylık, 3. gruba girenlere de üç aylık olmak üzere 1 milyon 666 bin 961 kişiye toplam 50 milyon 110 bin 576,77 YTL aylık farkı ile 2 milyon 27 bin 170,27 YTL ek ödeme 26 Temmuz 2006 tarihinden itibaren aylık aldıkları bankalar ile PTT kanalı ile ödenecek. AA |
Air Race İstanbul'da
İSTANBUL (İHA) - 29 Temmuz Cumartesi günü Haliç'te yapılacak olan Red Bull Air Race World Series'in provaları Haliç'te gerçekleştirildi. Vatandaşlar gösterilere yoğun ilgi gösterirken, uçakların yaptığı gösteriler nefes kesti.
Unkapanı Köprüsü ile eski Galata Köprüsü arasına kurulan pistte, uçaklar dubalar üzerine yerleştirilmiş balondan engellerin arasından geçerek çeşitli akrobasi hareketleri yaptı. Vatandaşlar uçakların nefes kesen gösterisini ilgiyle izledi. Haliç kenarındaki parka vatandaşlar akın ederek, güneşli havaya aldırmadan uçakların gösterisini seyretti. Bu arada bazı araç sahipleri de gösterileri seyretmek için araçlarını yol kenarına park edince, trafikte aksamalar yaşandı. Uzun araç kuyrukları oluştu. Vatandaşlar gösteriyi çok beğendiklerini ve heyecanlandıklarını söyledi. |
10 bin öğretmen atamasına tepki
ANKARA (İHA) - Bağımsız Eğitimciler Sendikası (BESEN) Genel Başkanı Gürkan Avcı, 2006 yılı Ağustos ayında atanacak 10 bin öğretmenin, öğretmen açığını karşılamaktan oldukça uzak olduğunu belirtti.
Avcı, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, en yüksek puanlarla eğitim fakültelerine girip eğitimlerini tamamlayan yüz binlerce öğretmen adayının öğretmenlik hayallerinin başka bir seneye kaldığını ifade etti. Türkiye'nin daha çok sayıda öğretmene ihtiyacı olduğunu belirten Avcı, "Öğretmen açığının 150 binleri bulduğu ülkemizde binlerce okul öğretmensizlikten dolayı kapalıyken ve birçok okulda dersler öğretmensizlikten dolayı boş geçerken Milli Eğitim Bakanlığı'nın 10 bin gibi yetersiz bir sayıda öğretmen alacağını açıklaması, 'OKS ve ÖSS sınavlarında bol bol sıfır çeken öğrenci manzaralarının' daha uzun yıllar devam edeceğinin en büyük kanıtıdır" dedi. Öğrencilerin, anayasada güvence altına alınan eğitim hakkından eşit bir şekilde yararlanamadıklarını ileri süren Avcı, öğrencilerin birleştirilmiş sınıflarda son derece ilkel koşullarda eğitimlerine devam ettiklerini kaydetti. Öğretmen açığına dayalı olarak yurt genelinde 2 veya daha fazla sınıfın bir derslikte eğitim gördüğü için halen 16 bin 379 okulda, 27 bin 685 öğretmenin görev yapmakta olduğunu ifade eden Avcı, "Birleştirilmiş sınıflarda 307 bin 693'ü erkek, 279 bin 686'sı kız olmak üzere toplam 587 bin 379 öğrenci öğrenim görüyor. Bu öğrencilerin 238 bin 343'i tek derslikte 2 sınıf olarak eğitim görürken, 178 bin 6 öğrenci 3 sınıf tek derslikte, 18 bin 194 öğrenci 4 sınıf tek derslikte, 152 bin 836 öğrenci de 5 sınıf tek derslikte eğitim alıyor" şeklinde konuştu. |
EPDK'dan lisanssız LPG bayilerine ek süre
ANKARA (İHA) - Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), bulundukları mahalde imar planlarının henüz yapılmadığı ya da bitirilemediği için işyeri açma ve çalışma ruhsatlandırma işlemlerini sonuçlandıramayan otogaz istasyonlarından, imar planlarının tamamlanmasıyla işyeri açma ve çalışma ruhsatı alabileceklerini, yetkili makamdan alacakları yazıyla tespit edenlere 31 Aralık 2007 tarihine kadar geçici faaliyet lisansı verileceğini bildirdi.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Lisans Yönetmeliği'nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'e göre, söz konusu yönetmeliğin geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası şu şekilde değiştirildi: "Kanun gereği güvenlik ve lisans gereklerine uygunluğu TSE tarafından verilecek belgeyle belirlenecek olup da süresi içinde kuruma lisans başvurusu yapmış olan otogaz istasyonlarından, bulundukları mahalde imar planlarının henüz yapılamamış olması ya da devam etmekte olan imar çalışmalarının henüz bitirilememiş olmasından dolayı işyeri açma ve çalışma ruhsatlandırma işlemleri sonuçlandırılamayan otogaz istasyonlarından, imar planlarının tamamlanmasıyla işyeri açma ve çalışma ruhsatı alabilecekleri hususu yetkili makamdan alacakları yazıyla tespit edilenlere 31 Aralık 2007 tarihine kadar geçici faaliyet lisansı verilir. Diğerleri faaliyetten men edilir." |
Bodrum sandaletleri tarihe karışıyor
MUĞLA (İHA) - Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde dünya markası olan sandaletlere ismini veren ve ünlü isimlere özel sandaletler yapan Ali Güven, zanaatını sürdürecek kimsenin olmadığını söyledi.
Sandalet yapmaya, kunduracılıkla uğraştığı yıllarda, kösele ayakkabıların kenarlarından esinlenerek başladığı ifade eden Ali Güven, sandaletleri geleceğe taşıyacak kimsenin bulunmamasından dolayı üzgün olduğunu belirtti. 7 çırağından geriye hiç kimsenin kalmadığını söyleyen Ali Güven, çıraklarından bazılarının İskoçya, Amerika ve Almanya'ya gittiğini, Bodrum'da kalanların ise farklı işlere yöneldiğini vurguladı. 68 yaşındaki sandalet ustası Ali Güven, sandaletlerin yapımında terletmeyen ve mantar yapmayan deri kullandığını, bu derinin kendisi için özel olarak Milas'ta üretildiğini kaydetti. "1 yıl Palamut ağacı kabuğunda eğitilen derilerden sandalet yapıyorum" diyen Güven, bu derileri üreten 3 ustadan geriye sadece 1 ustanın kaldığını, bu ustanın üretimi bırakması veya vefatı halinde artık sandalet üretilmeyeceğini söyledi. Tabakçılık mesleğine sandaletlerinin hayat verdiğini belirten Ali Güven, sandaletlerle birlikte eski zanaatlardan tabakçılığın da biteceğinin altını çizdi. Bugüne kadar yaptığı sandaletlerin en küçüğünün 36, en büyüğünün ise 47 numara olduğunu ifade eden Güven, "Sandalet, gelişme çağında olan çocukların ayaklarında kalıcı hasarlara yol açabiliyor. Bu yüzden çocuklar için yapmıyorum" şeklinde konuştu. Bodrum'da dünya markası olan sandaletlere ismini veren Ali Güven, yoğun siparişleri el emeğiyle yetiştirmeye çalışıyor. 1966'dan bu yana tasarladığı 100'den fazla modeli olan sandaletleriyle ünlülerin ayağını süsleyen Ali Güven'in son ünlü müşterileri arasında Yunan Moda Tasarımcısı Lakis Gavalas bulunuyor. Gavalas için özel sandalet tasarlayan Ali Güven, Çağla Şikel, Sinem Güven, Eda Taşpınar gibi ünlü mankenlerin sırada olduğunu söylüyor. Donna Karan'ın sürekli müşterileri arasında bulunduğunu belirten Ali Güven, Cem Boyner'in de sandaletlere talip olduğunu ifade etti. |
İngilizlere göre en güzeli ''Türk kirazı
Konya - İngiliz Evening Standard Gazetesi, yaptığı değerlendirmede Türkiye'de üretilip İngiltere'de satılan Napolyon kirazını, ''en tatlı ve en sulu kiraz'' seçti.
Alara Tarım Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin CEO'su Kerim Taner, Türkiye'de üretilen Napolyon kirazının çok kaliteli olduğunun dünyanın çeşitli ülkelerindeki kamuoyları tarafından da öğrenilmeye başlandığını belirtti. Taner, Türkiye'de halen üreticilerden kilogramı 3-4 YTL'den alınan Napolyon kirazının tamamına yakınının, kendileri gibi kuruluşlar aracılığıyla yurt dışına gönderildiğini söyledi. Napolyon kiraz ihraç ettikleri ülkelerden birinin de İngiltere olduğunu vurgulayan Taner, bu ülkeye gönderdikleri kirazların, Marks&Spencer mağazalarında satıldığını söyledi. Taner, şunları kaydetti: ''İngiliz Evening Standard Gazetesi, bir süre önce yaptığı değerlendirmede Türkiye'de üretilip İngiltere'de satılan Napolyon kirazını 'en tatlı ve en sulu kiraz' seçti. Gazetede yer alan bu değerlendirme, İngiliz gurme Steve Gillies tarafından yapıldı. Gillies, Türk Napolyonuna 5 yıldız verdi. Ayrıca, Türk kirazı, bu değerlendirmede 5 yıldız alan tek kiraz oldu. |
MİT'in Web sitesine rekor ziyaretçi
ANKARA (İHA) - Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) internet sitesine yapılan ziyaret sayısı, 2005 yılında bir önceki yıla göre yüzde 62.9 oranında artarak 801 bin 669 oldu.
İHA muhabirinin MİT'in internet sitesinde yayımlanan istatistiklere dayanarak yaptığı derlemeye göre, MİTWEB olarak adlandırılan " www.mit.gov.tr " adresindeki internet sitesine yapılan ziyaret sayısında 2005 yılında gözle görülür bir artış meydana geldi. 2004 yılında 491 bin 998 kişinin ziyaret ettiği MİTWEB'i geçen yıl 801 bin 669 kişi dolaştı. Önceki yıllarla kıyaslandığında 2005 yılında ziyaretçi sayısında yüzde 62.9 gibi yüksek bir artış meydana gelen MİTWEB'e aynı yıl içinde gelen elektronik posta sayısı ise 27 bin 910 olarak hesaplandı. MİTWEB aracılığıyla MİT'ten 2005 yılında 20 bin 867 bilgi talebi yapılırken, elektronik postalara verilen cevap sayısı 8 bin 979 olarak açıklandı. MİT'in 2005 yılında elektronik ortamda aldığı tebrik sayısı ise istatistiklere bin 16 olarak yansıdı. Bu arada, MİTWEB'in ziyaretçi sayısındaki artış 2006 yılında da devam etti. 2006'nın Haziran ayında MİT'in internet sitesini 69 bin 494 kişi ziyaret etti. Söz konusu ayda MİT'e gelen elektronik posta sayısı bin 295 olurken, bilgi isteği 400, gönderilen cevap sayısı 257 oldu. Haziran ayında MİT'e elektronik ortamda 69 da tebrik geldi |
Elektrik özelleştirmesinde ilk adım
ANKARA - Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), özelleştirme programında olan TEDAŞ'a bağlı 20 elektrik dağıtım bölgesinin 2010 yılına kadar uygulayacağı dağıtım ve perakende satış tarifeleri ile bu bölgelerin lisanslandırılması ve lisans tadili hususları konularını görüşerek karara bağlandı.
Kurul, dün gece saat 23.00'e kadar süren olağanüstü toplantısında, lisans başvurularını uygun buldu, 2010 yılına kadar uygulanacak tarifeler ise itiraz süresi olan 10 günün ardından onaylanacak. Lisans ve tarife başvurularına ilişkin Kurul kararı özelleştirme için yasal altyapı da oluşturulmuş oldu. Kurul, tarife onaylandıktan sonra ek bir tarife düzeyi olmaması ve içine yatırım ihtiyacı, kayıp-kaçak gibi maliyet unsurlarının da eklenmesi gerekçeleriyle fiyat düzeylerine ilişkin herhangi bir açıklama yapmayacak. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının da önümüzdeki Ağustos ayından itibaren söz konusu bölgelere ilişkin ihale ilanlarını vermeye başlaması bekleniyor. Özelleştirmenin ise ilk olarak İstanbul'un Anadolu ve Avrupa yakası, Trakya, Ankara, Konya ve Sakarya bölgelerinden başlaması öngörülüyor. İhalelerin yıl sonunda yapılması ve en az bir bölgenin bu yıl içinde özelleştirilmesi hedefleniyor. |
Türkiye sivillere yardıma hazır
Ankara - Dışişleri Bakanlığı, Lübnan'daki son gelişmeler çerçevesinde, Türkiye'nin bölgesel bir güç ve şimdiye kadar uluslararası insani yardım faaliyetlerinde en zor görevleri başarıyla yerine getirmiş bir ülke olarak, bir taraftan bu ülkede bulunan kendi vatandaşlarının tahliyesini sağlamak, diğer taraftan da tüm dost ve müttefik ülkelere tahliye çalışmaları için gerekli yardım ve desteği sağlamak üzere harekete geçtiğini bildirdi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bu çerçevede, Lübnan'daki krizin başlamasının akabinde, 24 saat hizmet vermek üzere, ''Lübnan Tahliye Operasyonu-LTOP'' adı altında bir kriz masası oluşturduğu ve bunun yanı sıra Beyrut-Tripoli-Arida karayolunun Lübnan'daki Türk vatandaşlarının tahliyesi amacıyla sürekli olarak açık tutulması hususunun, yapılan girişimlerle İsrail makamlarının dikkatine getirildiği belirtildi. İsrail yetkililerinden, söz konusu güzergahta askeri harekat yapılmadan önce mutlak surette Türkiye'ye bilgi verilmesinin de istendiği belirtilen açıklamada, "Girişimlerimiz neticesinde, bugüne kadar anılan güzergahta İsrail tarafından herhangi bir askeri faaliyette bulunulmamıştır'' ifadesi yer aldı. Açıklamada, ''14 Temmuz 2006 tarihinden bu yana yaklaşık 2 bin vatandaşımızın Lübnan'dan tahliye olduğu anlaşılmaktadır.'' Aynı açıklamada, ayrıca ''Ülkemiz üzerinden tahliye edilen vizeye tabi yabancılar için vize harcından muafiyet sağlandığı'' da ifade edildi. Bakanlık açıklamasında şimdiye kadar İsveç, Brezilya, Arjantin, Meksika, Moldova, Almanya Federal Cumhuriyeti, Kanada, ABD, Avustralya, Lübnan ve diğer üçüncü ülke vatandaşlarından oluşan toplam 6 bin 575 kişinin (5 bin 959'u Mersin limanından olmak üzere) Türkiye'ye giriş yaptığı kaydedildi. Akçakoca gemisi Açıklamada, bugün basına yansıyan Akçakoca gemisi olayına ilişkin olarak da kamuoyuna bilgi sunulmasında fayda görüldüğü belirtilerek, şöyle denildi: ''Lübnan'dan Avustralya vatandaşlarını tahliye etmek üzere Avustralya Büyükelçiliği tarafından kiralanan Kocaeli Belediyesine ait Akçakoca gemisinin rotasının, 25 Temmuz günü sabaha karşı İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından Beyrut açıklarında değiştirildiği ve seferinden alıkonulduğu öğrenilmiştir. Bunun üzerine, Bakanlığımız tarafından Ankara'daki İsrail Büyükelçiliği Maslahatgüzarı nezdinde gereken girişimlerde bulunulmuş, konuyla ilgili açıklama istenmiş ve insani amaçlarla yürütülen tahliye işlemlerinin bu şekilde geciktirilmesinin tekrarlanmaması talep edilmiştir.'' Dışişleri Bakanlığı ayrıca, Türkiye'nin, Lübnan krizi bağlamında ortaya çıkan insani sorunların en az hasarla atlatılması için imkanlarının elverdiği tüm katkıyı yapmaya devam edeceğini bildirdi. |
paylaşım için saol
|
eline sağlık kardesim
|
paylaşım için saol
|
tsk saol kardesim paylaşımların için
|
ben de kirazı çok seviyorum . teşekkürler haber içinnnnn
|
Dicle Nehri'nde 'serinleme' faciası
Edinilen bilgiye göre Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde, Şehnaz (13), Şilan (11) ve Beritan Aslan (9) kardeşler ile konuk olarak evlerinde bulunan akrabaları Emine Bulut (10), serinlemek için Dicle Nehri'ne girdiler.
Daha önce kepçeyle nehir yatağından kum çıkarıldığı için su derinliğinin arttığı noktada çocuklardan birinin çırpınmaya başlaması üzerine yardım etmek isteyen diğer 3 çocuk da çırpınmaya başladı. Çevrede bulunan çocukların durumu ailelerine bildirmesi üzerine olay yerine giden baba Kerem Aslan, 3 çocuğu ile yeğeninin cesediyle karşılaştı. Boğularak ölen 4 çocuğun cesedi, Bismil Devlet Hastanesi'nin morguna kaldırıldı. AA |
Kaplan davası yeniden başladı
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Metin Kaplan ile
hakkındaki dava celse arasında bu dosyayla birleştirilen Hasan Cıbır katıldı. Mahkeme Heyeti Başkanı, Hasan Cıbır hakkında açılan davanın görülmekte olan dava dosyasıyla birleştirildiğini tutanağa geçirdi. Duruşmada sorgusu yapılan Hasan Cıbır, savunmasına ''Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla diyerek başlarım'' sözleriyle başladı. Yanlışlıkla tutuklandığını savunan Cıbır, Kuddusi Armağan'ın ifadelerinde adı geçen Hasan'ın kendisi olmadığını iddia etti. İddia edildiği gibi ''Stuttgart emiri'' olmadığını ifade eden Cıbır, Almanya'dan Türkiye'ye yasal yollarla giriş yaparken gözaltına alındığını anlattı. Suçlu olsa bu şekilde Türkiye'ye giriş yapmayacağını söyleyen Cıbır, ''1985 yılından beri kalp hastasıyım. Kalbimde plastik kapak takılı. Cezaevi şartlarında her an ölümle karşı karşıyayım. Önümüzdeki günlerde tekrar kalp ameliyatı olmam gerekiyor. Türkiye'ye moral bulmak için gelmiştim. Bu zulmü bana reva görenleri Allah'a havale ediyorum. Bu zulmün sona ermesini istiyorum'' dedi. Hasan Cıbır, Metin Kaplan'ı tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine, ''Oğlum, hoca efendinin kızıyla evlidir, ancak samimiyetimiz yoktur'' diye konuştu. Mahkeme Heyeti, Kaplan hakkında Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın bu davayla birleştirildiğini tutanağa geçirdi. Kaplan ve Cıbır'ın avukatları ayrı ayrı söz alarak, tahliye talebinde bulundular. Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar veren Mahkeme Heyeti, duruşmayı erteledi. -DAVANIN GEÇMİŞİ- Almanya'nın sınır dışı ettiği Metin Kaplan, 13 Ekim 2004 tarihinde Türkiye'ye getirilmişti. Aynı gün, hakkındaki davanın görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine çıkarılan Kaplan'a, kaldırılan İstanbul, Erzurum ve Adana DGM'lerde açılan ve birleştirilen 13 ayrı davanın iddianameleri okunmuştu. Uçakla Anıtkabir'e yönelik saldırı ve Fatih Camiinin işgal hazırlığının da aralarında bulunduğu 13 ayrı suçlamaya ilişkin Kaplan hakkında düzenlenen iddianamelerde, sanığın müebbet ağır hapis cezası öngören ''anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek'' suçu ile ''bu suça fer'i iştirak'', ''yasadışı örgüte üye olmak'' ve ''halkı kanunlara uymamaya tahrik etmek'' suçlarından cezalandırılması isteniyordu. Kaplan, İpsala Sınır Kapısından Türkiye'ye giriş yapan bir otomobildeki aramada, ''Anadolu Federe İslam Devleti''nin propagandasının yapıldığı kaset ve dokümanlarla ilgili 1999 yılında açılan dava kapsamındaki gıyabi tutukluluğu vicahiye çevrilerek cezaevine konulmuştu. Yargılama sonucunda, 20 Haziran 2005 tarihli duruşmada Kaplan, lehine olduğu gerekçesiyle eski TCK'nın 146. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ''anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek'' suçundan, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına çarptırılmıştı. Kaplan'ın, duruşmalardaki tavrından pişmanlık göstermediğinin anlaşıldığını belirten Mahkeme Heyeti, sanığın, eski TCK'nın cezada indirimi öngören 59. maddesinden yararlanmasına takdiren yer olmadığını ifade etmişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Metin Kaplan hakkındaki kararı, usul eksikliği bulunduğu, eksik soruşturma yapıldığı ve yeni Türk Ceza Kanunu'ndaki hak mahrumiyetlerine ilişkin hükümlerin dikkate alınması gerektiği görüşüyle bozmuştu. Haklarındaki dava dosyası, Kaplan'ın dava dosyası ile birleştirilen Mikdad Güler ile Hasan Cıbır'ın, ''yasadışı örgüte üye olmak'' suçundan 15 ile 22.5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteniyor. AA |
4 kişiyi ısıran köpek kuduz çıktı
Bitlis İl Sağlık Müdür Vekili Burhan Hakan Kanat, 9 gün önce Sağınlı köyünden Tahir Temiz (46), Serkan Sever (15), Maşallah Sever (11) ve Senem Sever'i (12) köydeki bir köpeğin ısırdığını söyledi. Kanat, köpeğin ısırdığı kişilerin aynı gün Hizan Devlet Hastanesinde aşılandığını ifade ederek, şöyle konuştu: “Vatandaşlar köpek tarafından ısırıldıktan sonra Hizan Devlet Hastanesine kaldırılmışlar. Orada vatandaşlara kuduz aşısının birinci dozu uygulanmış. Yani vatandaşlar, kuduz korumasına kuduz riski açısından gözleme alınmışlar. Bu olayın ardından biz Hizan İlçe Tarım Müdürlüğü ile diyaloga geçtik. Vatandaşları ısıran köpeğin bir yere bağlanarak gözetim altında tutulmasını istedik. Olaydan 2 gün sonra köpek öldü.”
Köpeğin ölmesinden şüphelendiklerini, virüs tespiti için köpekten alınan numunenin, Elazığ Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne gönderildiğini anlatan Kanat, burada yapılan analiz sonucu köpeğin kuduz olduğunun anlaşıldığını kaydetti. Kanat, bunun üzerine hastaları Tatvan Devlet Hastanesi İntaniye Servisine yönlendirdiklerini ve gerekli tedavinin yapıldığını belirtti. AA |
Otomobil şarampole uçtu: 2 ölü
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Orhan Yıldırım (19) yönetimindeki 06 VAB 90 plakalı otomobil, Saraykent ilçesine bağlı Çiçekli beldesi yakınlarında şarampole devrildi. Kazada, otomobil sürücüsü Yıldırım ile Ali Işıksoy (64) hayatını kaybetti.
AA |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.