![]() |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
T
Tabaklanarak boyanmış ve cilalanmış deri.:SAHTİYAN Tabanı meşinden olan mest.Edik.: LAPÇİN Tabanı tahtadan yapılmış deri ayakkabı.:GALOŞ Tabiat,huy. : HASLET Tabut. : SAL Tac Mahal’in bulunduğu kent. : AGRA Tadarak kontrol etmek.:DEGÜSTASYON Tadı ekşimiş ve buruk olan. : KEKRE Tadı ve kokusu karabibere benzeyen bir tür baharat.:KAKULE Tahıl için kullanılan sekiz kiloluk ölçek. : ŞİNİK Tahıl kuyusu. : SARPIN Tahıl tepsisi. : EVSECEK Tahıl unlarından nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan albüminli madde.:GLUTEN Tahıl yığını. : ÇEÇ Tahılı aletler kullanarak başaktan ayırma işi.:HARMAN Tahılı saman ve kavuzlardan ayırmaya yarayan,kıldan veya kamıştan yapılmış elek.:TEPİR Tahılın taş ve samanla karışması./Harmanda ürün kalıntısı. : AFARA Tahin,nohut,patates ve soğanla yapılan meze.:TOPİK Tahitili kadınlardan esinlenerek oluşturulmuş bir plaj giysisi. Üzerinde basılı büyük motifler bulunan ve Tahiti’de göğsün üstünde yada belde düğümlenerek giysi olarak kullanılan kumaş parçası. : PAREO Tahminen.: TAKRİBEN Tahsildar.:CABİ Taht. : ERİKE Tahta ayakkabı. Tek bir tahta parçadan yada tahta parça üzerine tutturulmuş kösele bir üstlükten oluşan ayakkabı. : SABO Tahta kılıçlarla yapılan Japon dövüş sporu. : KENDO Tahta maşa. : ŞAKŞAK Tahta perde. : DARABA Tahta ve kereste biçmeye yarayan,elektrik ve su gücüyle çalışan büyük bıçkı. : HIZAR Tahtacılar da denilen konar göçer Türk topluluğu. : AĞAÇERİLER Tahtadan parçaları uç uca takılı,uzun bir boru biçiminde,perdeli bir üflemeli çalgı.:FAGOT Tahtadan topları,tokmaklar yardımıyla bazı kurallara uyarak ve belli bir yolu izleyerek küçük kemerlerin altından geçirmeye dayanan oyun.:KROKET Taka’dan büyük,baş ve kıç tarafı yukarı kalkık bir çeşit Karadeniz teknesi.:ÇAPAR Takadan büyük,baş ve kıç tarafı yukarı kalkık bir çeşit Karadeniz kayığı.:ÇAPAR Takdim etme. : LANSE Takım yıldız. : ALTIKARDEŞ Taklit.:İMİTASYON Takunya. : NALIN Talih,şans, uğur.. : NEVAL : KUT Tallı bitkilerin,çoğu sularda yetişen ilkel yapıdaki örneklerine verilen genel ad.:: YOSUN Tam olgunlaşmamış ekin.:ALACATEK Tam tersine.:BİLAKİS Tambura benzeyen maden gövdeli bir saz türü.:CÜMBÜŞ Tan ağartısı.:SEHER Tan. : SEHER Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan ve mercimeğe benzeyen bir bitki.:BURÇAK Taneleri için yetiştirilen ve dıştan bakıldığında mısırı andıran tarım bitkisi. : SORGUN Tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı.:RASTIK Tanınmış,bilinen. : MARUF Tanısızlık : AGNOSİ Tanıtma filmi.:FRAGMAN Tanıtma yazısı.: JENERİK Tanıtmalık.: PROSPEKTÜS Tanrı birliği.:VAHDANİYET Tanrı korusun. : MAZALLAH Tanrı saygısı ve ahret kaygısından ötürü günah işlemekten titizlikle kaçınma.:VERA Tanrı yoluna girme. / Tövbekar olma. : İNABE Tanrı,sahip,efendi,azat olmuş köle,terbiye eden. : MEVLA Tanrı,tanrıça,evrenin doğuşu ile ilgili düşsel,alegorik anlatımı olan halk öyküsü. : MİTOS Tanrı. : ÇALAP : OGAN : YEZDAN Tanrıcılık.: TEİZM Tanrının insan ruhlarını yarattığı zaman.:ELEST Tanrıtanımaz(Ateist). : ATE Tanrıya boyun eğme,gönlü saygı ve korkuyla dolu olma.:HUŞU Tanrıya eş koşma. : ŞİRK Tanyerinde güneş doğmadan önce beliren kızıllık. : FECİR Tanzanya plakası. : EAT Tanzimat’tan Meşrutiyet’e kadar Türkiye’de kullanılan,yakası kapalı bir tür redingot.:İSTANBULİN Tanzimat’tan sonra kolağası rütbesine eşit olan sivil unvanı.:RABİA Tarım işçisi.:RENÇBER Tarıma zararlı bir böcek. : MANAS Tarımda bir yılda elde edilen herhangi bir ürünün toplamı.:REKOLTE Tarih öncesi dinsel konu ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiire verilen ad. : DESTAN Tarih öncesi çağlarda tanrılara adak olarak sunulan heykelciklere verilen ad.: İDOL Tarihi olayların zaman bakımından sırası.:KRONOLOJİ Tarihsel coğrafyada Anadolu’nun Lykia bölgesinde,kalıntıları Fethiye ilçesi yakınlarında bulunan antik kent.:TLOS Tarihte Kırım Hanlığında veliahta verilen unvan.:KALGAY Tarihte kölelerden kurulu bir asker sınıfı.:KÖLEMEN Tarihte,demirden veya tunçtan dökülmüş,yuvarlak ve boş olan, içine patlayıcı maddeler doldurulup havan topu veya elle atılan yuvarlak bir tür bomba. : HUMBARA Tarihte,Rumeli’de oturan Rumeli fatihlerinin torunlarına,bölge fethedildikçe Anadolu’dan getirilerek buraya yerleştirilenlere ve bunlardan oluşturulan askeri örgüte verilen ad.:EVLADIFATİHAN Tarikat ehlinin başlığında bulunan kabarık dilimler. : TERK Tarikatlarda şeyhlik makamı. : POST Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve törenleri yaptıkları yer.: DERGAH Tarla faresi. : GELENİ Tarla,bahçe gibi yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak. : ÇARDAK Tarla,bahçe,bağ gibi yerlerden toplanan üründen arta kalanlar.:TARAŞ Tarlada açılan su yolu,tarlayı sulamakta kullanılan tahta oluklar.: ABARA Tarlada saban izi. : ABARA Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen,ağaçtan geniş sürgü.:TAPAN Tarsus yakınlarında dinlence yeri olarak kullanılan ünlü yayla. : NAMRUN Tarz.:STİL Tasarı. : LAYİHA Tasavvuf ve tekke müziğinde bir form. : SAVT Taslak. : ESKİZ Tasvir. : BETİM Taş bilimi.:LİTOLOJİ Taş dibek.: SOKU Taş kırıntısı. : MICIR Taş levreği. : MİNAKOP Taş silindir . : LOĞ Taş veya ağaçtan yapılmış büyük havan.:DİBEK Taş veya mermerden oyma mezar.: LAHİT Taş veya tuğladan yapılmış olan. : KAGİR Taş.: SENG Taşçı kalemi.: MİNKAR Taşınabilir yatak.: SEDYE Taşınır tahta perde. : PARAVAN Taşıtlara yolun açık veya kapalı olduğunu göstermek üzere renkli levhalar ya da ışıklarla işaret veren dikme. : SEMATOR Taşıtlarda lastiklerin takıldığı tekerleğin çember biçimindeki bölümü.:JANT Taşıyan,yüklü. : HAMİL Taşizm de denilen soyut resim anlayışı.:LEKECİLİK Taşlama, iğneli söz. : TARİZ Taşların yapısını inceleyen bilim.: LİTOLOJİ Taşların yüzlerini düzlemede kullanılan çekiç.:BUCARDA Taşlayarak idam cezası. : RECİM Tatlı su ıstakozu.:KEREVİT Tatlı su levreği.:PERKİ Tatlı sularda yaşayan bir tür gelincik balığı . : LOTA Tatlı sülümen. : KALOMEL Tatsız tuzsuz yiyecekler için kullanılan söz. Çürük yumurta gibi kokan. : SASI Tavan tahtaları arasına konulan ince tahta.:ŞÜŞE Tavla oyununda pul dizilen yer. : KAPI Tavlada üç sayısı. : SE Tavuğun göğüs etiyle hazırlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba.:ARABAŞI Tavuğun istenilen yere yumurtlamasını sağlamak için kullanılan beyaz taş. : FOL Tavuk kümesi.: PİN Tavuk yada dana etiyle yapılan bir tür yemek. : ŞNİTZEL Tavuk,balık,dana ve kuzu etlerinin kemiklerinin çıkartılarak dilimlere ayrılması.:FİLETO Tavukbalığı.:MEZGİT Tayland’ın eski adı. : SİYAM Tayland’ın para birimi.:BAHT Taze soğan ve marulla pişirilmiş kuzu eti yemeği.: KAPAMA Tazelik,sevinç. : NÜZHET Tecrübeli oyuncu. : VETERAN Tecrübeye dayanan.:AMPİRİK Tedirgin.:BİZAR Tefecilik. Bir malı çok fazla karla satma. : MURABAHA Tehlike durumu,imdat,yardım.:CAR Tehlike sınırı.:RUBİKON Tehlikeli durum.: VARTA Tehlikeli son.:VEHAMET Tehlikesiz salgı bezi uru. : ADENOM |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Tek at koşularak çekilen,üzeri kapalı,yanları açık bir tür araba. : PARAŞOL
Tek başına oynanan bir iskambil oyunu.: SOLİTER Tek bir mekanda geçen TV komedi dizilerine verilen ad. : SİTCOM Tek deste kağıtla oynanan bir iskambil oyunu. : PİNAKİ Tek düze,monoton.:YEKNESAK Tek hörgüçlü deve. : HECİN Tek kağıt tabaka üzerine basılan 16 sayfalık kırılmış kitap parçası.:FORMA Tek kişilik halk oyunu. : ALMADERE Tek kişilik ve yelkenli yarış teknesi. : FİNN Tek kurşun atan bir çeşit tüfek.:MARTİN Tek odalı daire.: STÜDYO Tek parça hayvan postundan yapılan ceket. :GOCUK Tek tip,küçük,tek kişilik ve yelkenli yarış teknesi.:FİNN Tek tohumluk kuru meyve. : AKEN Tek tük ağaç bulunan kayalık. : GER Tek ve belirli bir yıldız. : KEVKEP Tek veya çok hücreden oluşan,vücudun bütün dış ve iç yüzeylerini kaplayan doku.:EPİTEL Tek,eşsiz,biricik.:YEKTA Tekelci sermayedarlığa dayalı ortaklıklar birliği.:TRÖST Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri.:DALAK Tekke edebiyatında,insanın Tanrıdan çıkıp tekrar Tanrıya döneceğini işleyen şiir türü.:DEVRİYE Tekli. : SİNGLE Tekne ziftleme. : KALAFAT Teknelerde hamuru kazımaya yarayan araç.:ISIRAN Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, geniş ağızlı balık ağı. : TROL Tel durumundaki gümüşü,altını örerek veya bir şey üzerine kakarak yapılan iş.:TELKARİ Tel,kurşun boru gibi uzun ve bükülebilir şeylerin halka biçiminde sarılmasıyla yapılan bağ.:KANGAL Telgraf alfabesi. : MORS Telgraf işaretlerini göndermek için,bir devredeki akımı kesmekte veya yeniden vermekte kullanılan araç.: MANİPLE Telkin yolu ile uyutmak.:İPNOTİZMA Telli balıkçıl. : OKAR Telli bir Azeri çalgısı. : TAR Telli çalgılarda üzerine tellerin bindiği köprü.:EŞİK Tellür’ün simgesi. : TE Temel niteliğinde olan. :ASAL:ESASİ Temel. : BAZ Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. : MİM Temiz kalpli.:OĞUZ Temiz,iffetli. : AKMAN Temiz,namuslu anlamında yerel sözcük. : ARCA Temiz,namuslu.:SİLİ Temiz,temiz ahlaklı.: NEZİH Teneşir,sedir,peyke. : KEREVET Teneşir. : SALACAK Tenis ve golfde,topa yanlamasına vurulan darbe.:SLİCE Tenise benzeyen ve bir tür tüylü topla oynanan oyun.:BADMİNTON Teniste hızlı,iyi,karşılanamayan servis atışı. : ACE Teniste topun çizdiği yol.Topu rakibin arkasına düşürmeyi amaçlayan vuruş. : LOB Teori. : KURAM Tepelikli bir papağan. : MAKADU Tepesi dar,kenarları geniş,kulak hizasına değin uzanan basık bir fes türü. : AZİZİYE Tepki.:AKSÜLAMEL Ter.: ARAK Terazi gözü. : KEFE Terazi. : MİZAN Teraziyi denklemek için hafif gelen gelen kefeye konulan ağırlık.:ABRA Terementi ağacının tohumu.: MENEVİŞ Termofor. : BUYOT Ters,aksi. : PAHAL Tersinden de aynı şekilde okunan sözcük yada tümce (pay ederek iki kerede yap örneğinde olduğu gibi ) . : PALİNDROM Terzilikte ölçü almak için kullanılan,genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre.:MEZURA Terzinin belli bir ölçü ve örneğe göre kumaşa biçim vermesi işi,kesim.:FASON Tesadüf. : RAST Tez canlı,içi tez,ivecen.:ACUL Tezat.:ANTAGONİZMA Tezhipçilerin altını dövmeleri sırasında tirşenin kenarlarından dışarı taşan parçalara verilen ad.:RAMAD Tıbbın sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen dalı.:GASTROENTOROLOJİ Tığ.:BİZ Tımar. : ZEAMET Tınlama.: TANİN Tıp dilinde akciğer veremine verilen ad. : FTİZİ Tıp dilinde belsoğukluğu hastalığına verilen ad.:GONORE Tıp dilinde bere ,morarma,çürük anlamında kullanılan söz. : EKİMOZ Tıp dilinde bir ilacın ağızdan alınacağını belirten terim. : PEROS Tıp dilinde ergenlik,buluğ anlamında kullanılan sözcük. : ADOLESAN Tıp dilinde felçli anlamında kullanılan sözcük. : PARALİTİK Tıp dilinde idrar salgısının azalmasına verilen ad.:ANÜRİ Tıp dilinde ishal. : DİYARE Tıp’ta kuvvetsizlik: ADİNAMİ Tıpta deli dana hastalığının kısa yazılışı.: BSE Tıpta iştahsızlık.:ANOREKSİ Tıraş etme,kazıma.:YÜLÜME Tırnak kemirme hastalığı. : ONİKOFAJİ Tırnak,boynuz,kıl gibi üst deri ürünü olan yapıları oluşturan proteinli madde. : KERATİN Tırnak.:CIRNAK Tırpana balığı. Yan kanatları vücuduna yapışık,uzun kuyruklu,iri bir balık. : RİNA Tibet antilobu. : KİRU Tibet öküzü. : YAK Tibet ve Keşmir’de hircus türü keçinin tüyleriyle dokunan ve özellikle şal yapımında kullanılan çok yumuşak bir dokuma.: PAŞMİNA Tibet’in merkezi olan kent. : LHASA Tibetlilerin alfabelerine verdikleri ad.:DBUÇAN Ticaret gemilerinde tayfaların başı.:LOSTROMO Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo.: DOK Ticari değer taşıyan yaprak tütünlerin düşük kaliteli olanı.:KAPA Ticari malların geçici olarak konulduğu yer. :SUNDURMA Ticari senetlerde,ödemeden sorumlu olanların ödememesi halinde üçüncü bir kişinin alacaklılara senet bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence. : AVAL Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas zayıflığı.:ADİNAMİ Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş.:ŞALİ Tilki,samur,tavşan gibi hayvanların karın taraflarından elde edilen kürk. : NAFE Tilkinin ense postu kürkü. : CILKAVA Tipo baskıda kullanılmak amacıyla,üzerine kabartma olarak bir kompozisyon yada resim kopya edilmiş madeni levha. : KLİŞE Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu.: LEK Tirsi balığı. : ALOSA Titrek,titreyen. : LERZAN Titreme korkusu.: TREMOFOBİ Titreme,ürperme. : RAŞE Titreştirilince ana seslerden birini veren çelik alet.:DİYAPOZON Tiyatro oyunları yazma sanatı.: DRAMATURGİ Tiyatro sahnesine ilk çıkan Müslüman Türk kadını. : AFİFE JALE Tiyatro ve sinemada teknik ustalıkla yapılan hile. : TRÜK Tiyatroda sahne. : ŞANO Tiyatrolarda oyunu alkışlamak için parayla tutulan kimse. : KLAKÖR Tohum için ayrılmış tahıl,tohum.:BİDER Tohumda embriyonu kaplayan etli bölüm.: ÇENEK Tohumlarından elde edilen yağ,yapay kauçuk yapımında kullanılan bir bitki.:KOLZA Tohumlarından kandil yağı,çiçeklerinden sarı boya çıkarılan otsu bir bitki. : REZEDE Tok ve kalın ses. : DAVUDİ Tokat’ın Pazar ilçesinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:BALLICA Tokat’ta yetişen ve kaliteli bir şarap elde edilen beyaz üzüm çeşidi. : NARİNCE Tokyo kentinin eski adı. : EDO Tombala kartı. : KARTELA Ton balığı. : ORKİNOS Topal,aksak. : LENG Topallık,aksayarak yürüme. : ARECAN Toplam olarak.:CEMAN Toplama,toplanma.:CEM Toplanma,birleşim. : İNİKAT Toplar damar.:VERİT Toplardamar genişlemesi. : VARİS Toplardamarlarda iç zar iltihabı.:FLEBİT.:FİLİBİT Toplu geziler için yapılmış büyük otobüs.: OTOKAR Toplu olarak.:CEMAN Topluluk.:CUMHUR Toplum yaşayışından uzaklaşarak tek başına yaşama.:UZLET Toprağı derince kazarak altını üstüne getirmek. : KİRİZMA Toprağı kazıp siper yapmak.:ORAMAK Toprağın nemi. : ÖL Toprağın suyunu çekerek yerin bataklık duruma gelmesini önleyen bir ağaç. : OKALİPTÜS Toprak Aşınması. : EROZYON Toprak evleri sıvamak için kireç yerine kullanılan bir tür toprak.:AKTOPRAK Toprak içinde yumru biçiminde yetişen,yenilebilen bir bitki,yer mantarı,keme.:DOMALAN Toprak nemi.:DARBIZ Toprak ve kireçle karışık kırıntılar,yapı döküntüsü.:MOLOZ Toprak yığını,küçük tepe.:HÖYÜK Toprak,kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur :ABARA Toprak.:TURAB Topraktan çıkıp büyüyen. : NABİT Topraktan yapılmış tencere.:ÇÖMLEK Toptan,götürü iş,yazılı anlaşma. : KESENE Topu kısa aralıklarla veya yavaş yavaş vurarak ileri götürmek.:DRİPLİNG Topun gerisini kapayan kapak. : KAMA Topuz biçiminde yaprakları olan,yapraklarının üst yüzeyi,böcekleri yakalayan yapışkan tüylerle örtülü bitki.:DROSERA Torba biçiminde dikilmiş yorgan çarşafı.:NEVRESİM Tornacılıkta,bir deliğin ağzını genişletmeye yarayan çelik alet.: FREZE Torun,evlat.:HAFİD Toryum’un simgesi. : TH Toy,acemi.:ÇAYLAK Toynaklı memelilerin bir çoğunun başında bulunan,sert maddeden oluşmuş uzantıya verilen ad. : BOYNUZ Toz bulutu.NAK Toz emici alet.: ASPİRATÖR Toz fırtınası.: TOZAK Tömbeki denilen bir cins tütünün dumanının sudan geçirilerek içilmesini sağlayan araç.:NARGİLE Töre bilimi,ahlak. Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü. : ETİK Tören ve alaylarda padişahın,vezirin yanında yürüyen görevliler.:ŞATIR Tören yapılan taş masa. : SUNAK Tören,merasim. Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü. : SEREMONİ Tövbe etme.:İNABE Trabzon hurması da denilen tropikal bir meyve. : KAKİ Trabzon ilinde bir yayla. : LİŞER Trabzon ve Rize yöresinde karabatak denilen deniz kuşuna verilen ad.: KUKARMA Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl.: SERA Trabzon’un Çaykara ilçesinde,1989’da tabiat parkı kaps***** da alınan,doğal güzelliğiyle tanınmış göl.:UZUNGÖL Trafik. : SEYRÜSEFER Traktör veya kamyonlara,daha çok yük taşımalarını sağlamak için takılan araba.:TREYLER Tren istasyonlarında tren yolu boyunca uzanan,inilip binilen yüksekçe döşeme.:PERON Triko eşyaların yakasını yapmada kullanılan makine. : REMAYÖZ Tropik bölgelerde yetişen,bazı erguvangillerden çıkarılan ve cila yapımında kullanılan bir çeşit reçine.:KOPAL Tropikal bölgelerde yetişen ve yapraklarından değerli bir tekstil elyafı elde edilen bitki. :SİSAL Tropikal Afrika’da yaşayan ve göbekli domuz da denilen hayvan.:PEKARİ Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç. : AZOBE Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç.: OKAN Tropikal Afrika’da yetişen ve açık damarlı,siyahımsı esmere dönüşen esmer renkte,daha çok kaba dokulu,sert ve ağır bir odun veren ağaç. : VENGE Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta marangozlukta kullanılan ağaca verilen ad. : EKABA Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç. : LİMBALİ Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu kolay işlenen büyük bir ağaç. : İROKO Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu marangozlukta ve kaplamacılıkta kullanılan çok büyük ağaç.: MAKORE Tropikal Afrika’da yetişen ve Ohi de denilen ağaç. : BA Tropikal Amerika ormanlarında yaşayan bazı etçil küçük memelilerin ortak adı.:OLİNGO Tropikal Amerika’da yaşayan kimi hafif gagalı kuşların ortak adı.:TUKAN Tropikal Amerika’da yaşayan küçük bedenli akbaba.:URUBİ.:URUBU Tropikal Amerika’da yaşayan tavuğa benzer bir kuş.: TİNAMU Tropikal Amerika’da yaşayan,eflatunla karışık gri ve esmer renkte,15 cm boyunda büyük gece kelebeği cinsi.: EREBUS Tropikal Amerika’da yetişen çok sert bir ağaç.:VERA Tropikal bölgelerde bulunan asalak olmayan guguk kuşu.:KUKAL Tropikal bölgelerde yaşayan kimi kertenkelelerin ortak adı.:VARAN Tropikal bölgelerde yetişen bir ağaç.:OBEŞE Tropikal bölgelerde yetişen ve nişastaca zengin yumru kökleri yiyecek olarak kullanılan bitki.:YAM Tropikal bölgelerde yetişen ve yumruları besin olarak kullanılan bir bitki.: TARO Tropikal bölgelerdeki denizlerde kesiksiz esen bir takım rüzgarların adı.:ALİZE Tropikal denizlerin az derin sularında yaşayan bir yengeç cinsi. : RANİNA Tropikal ormanlarda yaşayan tavuğa benzer bir kuş. : TİNAMU Tuğla ve harçla örülmüş,alttan obruk,yarım silindir biçiminde tavan örtüsü.:TONOZ Tuğlaların harçla doldurulup düzeltilen aralığı. : DERZ Tulum.:TULUK Tumturaklı konuşma. : AYTA Tuna nehrinde hafif savaş gemisi olarak veya yük ve insan taşımakta kullanılan bir çeşit gemi. : NASAD Tuna ırmağında kullanılan bir çeşit yolcu gemisi. : ORANSA Tunus kıyılarında kullanılan üç direkli yelkenli tekne. : ÇİTİHA Tunus’un plakası. : TN Turfanda zamanı. : MEYA Turku’nun İsveç’teki adı. : AB O Turna türü.:KARKARA Turpgillerden,yağlı tohumlu mevsimlik bir bitki : KOLZA Turşusu yapılan bir tür soğan. : INCALIZ Turunçgillerden tadı acımsı bir meyve,greyfurt.:ALTINTOP Tutak,sap.: KABZA Tutam.:FİSKE Tutturgaç:. ATAŞ Tutuk dilli,pepe. : PEPEME Tuzak,kapan. : FAK Tuzlalarda deniz suyu çekilen bölüm. : TAVA Tuzlanmış ve deri tuluma bastırılmış peynir. : OLAMAN Tuzlu hamurdan yapılan ince uzun çubuk,tuzlu çubuk.:BATONSALE Tuzsuz taze peynirden nişasta ve pirinç unu konarak yapılan bir helva.:HÖŞMERİM Tüberküloz tedavisinde kullanılan bir antibiyotik. : KANAMİSİN Tüccar.:BEZİRGAN Tüketici. : MÜSTEHLİK Tükürükte bulunan ve nişastanın sindirilmesine yarayan enzim. : PTİYALİN Tülbent ile patiska arası ince patiska arası ince pamuklu bir bez. :MERMERŞAHİ Tümden çıplak olarak açık havada yaşamayı savunan öğreti.:NÜDİZM Tümevarım. : ENDÜKSİYON Tümör.: UR Türk müziğinde bir makamı, kendi perdelerinden daha tiz yada pes perdelerde çalma işi.: ŞETARET Türk aşıklık geleneğinin ve aşık edebiyatının etkisiyle Anadolu’da ve Azerbaycan’da yetişen,Türkçe ve Ermenice şiirler söyleyen,öyküler anlatan Ermeni asıllı aşıklara verilen ad.:AŞUK:AŞUĞ Türk Halk Müziğinde bağlama ailesinden çalgıların en küçük boylusu.Tezene ile çalınan iki yada üç telli halk sazı. : CURA Türk halk müziğinde bir türkü türü.:UZUNHAVA Türk Halk Müziğinde kullanılan cura,bulgari,bağlama gibi telli ve çalgıçla çalınan çalgıların genel adı. : TAMBURA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Türk kentlerinin çoğunda,surla çevrili alanın dışında kalan yerleşmelere verilen ad.:TAHTAKALE
Türk lehçelerinden biri.:ÇUVAŞÇA Türk müziğinde az kullanılmış pek az bilinen bir zurna türü.: ASAFİ Türk Müziğinde bileşik makam. : NİKRİZ Türk müziğinde bir makam adı. : KARCIĞAR : ARAZBAR : REHAVİ Türk Müziğinde bir makam. : EVİÇ:EVCARA .: SUZİNAK Türk müziğinde bir makam. : BAYATİ: ISFAHAN: MAYE: ACEMAŞİRAN Türk müziğinde bir makam. : NEVA .: IRAK: SABA: SUZİDİLARA Türk müziğinde bir makam.: ARAZBAR Türk müziğinde bir makam.: CANFEZA.:NİKRİZ.:BUSELİK Türk müziğinde bir makam.: HİSAR.:SUZİDİLARA.:UZZAL.:ZAVİL Türk müziğinde bir makamdan yada bir usulden başkasına geçmek. : GEÇKİ Türk müziğinde bir oyun havası.: SİRTO Türk Müziğinde bir usul. : NEMEL .: REMEL Türk müziğinde birleşik bir makam.:NEVESER Türk müziğinde fasıl topluluğuna verilen ad. : İNCESAZ Türk müziğinde iki makamın ortak adı.:REHAVİ Türk müziğinde kullanılan zilsiz büyük tef.:BENDİR Türk müziğinde oldukça kıvrak bir usul. : AKSAK Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi. Hımbıl,alık. : İBİŞ Türk Üniversitelerinde en az beş yıl profesörlük yapmış,bilimsel çalışmalarıyla kendini tanıtmış öğretim üyeleri arasından seçilerek bir kürsünün yönetimiyle görevlendirilen kimseye verilen unvan.:ORDİNARYÜS Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısı. : ESENYAYLA Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısı.:ALİCAN Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı.:TÜRKGÖZÜ Türkiye ile İran arasındaki gümrük kapısı.:GÜRBULAK Türkiye’den göç eden Yunanlıların oluşturduğu müzik türü. : REMBETİKO Türkiye’nin 4. Büyük gölü. : EĞİRDİR Türkler anlamında eski sözcük. : ETRAK Türklere özgü bir şekerleme.:LOKUM Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ve İranlılara verilen ad.: TAT Türkmenistan’da bir kent. : MARİ Türkmenistan’da dokunan değerli bir halıya verilen ad. : YOMUT Türkmenistan’da eski Orta Asya kenti.:MERV Türkmenler arasında oynanan bir halk oyunu. : TEREKEME Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklarıyla kokulandırılmış acımtırak bir içki. : AMER Türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat.:URGAN Türlü eşya ve öteberinin satıldığı Pazar yeri.: SATAK Tütsü kabı.:BUHURDAN Tütün dumanının bıraktığı yağlı kir.: ZİFİR Tütün fidelerini örtmek için kullanılan hasır veya ottan örtü.:KAPANCA Tütün fidelerinin yetiştirildiği yatak. : ANDAL Tütün hevengi,tütün dizmek,kurutmak ve işlemek için kullanılan üstü kapalı sergi. . :ARAN Tütün yaprağı dizesi.:YONGA Tütün yaprağı dizisi. : PASTAL Tütün yapraklarından çıkarılan ve sigarada bulunan zehirli madde.: NİKOTİN Tütünleme suretiyle kurutulmuş ringa balığı.:FRİSA Tüyleri kara,meyve ve böceklerle beslenen ötücü bir kuş.:KARATAVUK Tüylü kundura derisi. : SÜET Tüylü,kıllı çuha,kebe. : BARAK Tüysüz şeftali de denilen bir meyve. : NEKTARİN Tüysüz,ince,sık dokunmuş yün kumaş.:ÇUHA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
U
Ucu yanık odun. : EKSİ: ESE Ucu bucağı olmayan.:NAMÜTENAHİ Ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılan ağaç. : MİSVAK Ucu halkalı cıvata.:MAPA Ucuz,özenmeden ve bayağı cins ayakkabı yapan veya satan esnaf.:KAVAF Uçabildikleri halde genellikle yürümeyi ve koşmayı yeğleyen 46 kuş türünün ortak adı.:TİNAMU Uçaklarda pilot kabini . : KOKPİT Uçakların yanaştığı yer. :APRON Uçan avı bir noktaya çekmek için kullanılan içi doldurulmuş kuş.:PADALYA Uçma korkusu.: AEROFOBİ Uçuk sarı renkte,yağ kıvamında,güçlü patlayıcı özelliği olan bir madde.:NİTROGLİSERİN Uçurum. : KALAR Uçuş korkusu.:AVİOFOBİ Uda benzeyen bir müzik aleti.. : LAVTA Ufak ateş tanesi.:CENGE Ufuk. :ÇEVREN Ufuklar.:AFAK Uğur Mumcu’nun Politika ve Çivi gazetelerinde yazdığı yazılarda kullandığı takma ad. :MEHMET FERDA Uğurlama.:TEŞYİ Uğursuz. : ŞOM : MERET Uğursuzluk. : FATALİTE Uğursuzluk.: ŞEAMET Ukrayna’nın başkenti. : KİEV Ukrayna’nın plakası. : UA Ulaşım.:KORELASYON Ulaştırma. : İSAL Ulusal yada yöresel konulardan esinlenerek oluşturulmuş müzik yapıtı.:RAPSODİ Uluslar arası af örgütü. : Aİ Uluslar arası Basın Enstitüsünü simgeleyen harfler. : İPİ Uluslar arası Gazeteciler Federasyonu’nun kısaltması.:FİJ Uluslar arası hukukta vatandaşlık hakkını kaybeden ve bir yenisini kazanamayan kimse,vatansız.: HAYMATLOS Uluslar arası Meteoroloji Birliği. : WMO Umutsuz,karamsar. : MEYUS Un elerken dökülmemesi için yere serilen örtü. : İTEĞİ Un,süt ve balla yapılan bir tatlı.:MEMUNİYE Un,süt,yumurta ile yapılan,ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulan hamur.:KUSKUS Un,süt,yumurta,şeker veya pekmezle yapılan bir tatlı.:AKITMA Un,yağ ve su ile elde edilen karışım,çorba sosu.(Süt ile yapıldığında ise beşamel adını alır).:MEYANE Unutkan. : NESİ Unutma. : NİSYAN Ur Keklik’de denilen ve Doğu Anadolu’da yaşayan keklik cinsi. : KEVDERE Ur.: NEOPLAZMA Uranüs’ün bir uydusu.:ARİEL Urları inceleyen bilim dalı. : ONKOLOJİ Uruguay’ın başkenti.:MONTEVİDEO Usanç,can sıkıntısı. : MELAL Uskumru balığının kurutulmuşu. : ÇİROZ Uskumru,sardalye,kolyoz gibi balıkların ufağı. : VONOZ Uskumru’nun 8-10 cm boyunda olanı.:VONOZ Uskumrugillerden bir balık.: ORKİNOS Uskumrugillerden,eti esmer,kılçıksız ve pulsuz bir balık.: PALAMUT Uskumrugillerden,genellikle Akdeniz’de yaşayan ufak pullu bir balık.:AKYA Uşak halısı ismi. : SARPKİLİT Uşak iline özgü,nişasta ve pekmezle yapılan bir tatlı.:PELVAZE Ut,kanun,keman gibi çalgıların tellerini geren düğme.: MANDAL Utanma duygusu. : UT : AR Uyak,kafiye. : REDİF Uyanık,gözü açık. : SAK Uyanık,uyumayan.:BİDAR Uyanıklık. : TEYAKKUZ Uyarlama.: ADAPTASYON Uydurma,gerçek olmayan,gerçekmiş gibi gösteren haber.: ASPARAGAS Uygulanabilirlik.Yapılabilirlik. : FİZİBİLİTE Uygun,yerinde,denk.:MEHEL Uygur Türklerince 11. asra kadar Çin’de dokunan çok ince kalite ipek duvar halılarına verilen ad. : KESİ Uygur hükümdarlarına verilen san. : İDİKUT Uyku hastalığı. : NARKOLEPSİ Uyku ile uyanıklık arası bir durumda bulunmak,uyuklamak.: IMIZGANMAK Uyku. : HAB: MENAM Uyluk kemiğinin bilimsel adı.:FEMUR Uyruk. : TEBAA Uyuklayan. : IMIZGAN Uyuşma,görüşme. : İTİLAF Uyuşuk,miskin.:UYUNTU Uz yazım. : TELEKS Uzaduyum. : TELEPATİ Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı. : KERVAN Uzakdoğu’da yetişen amerikan elmasından çıkarılan bir tür zamk./Vernik. : LAK Uzakta olan. : ÜCRA Uzaya giden ilk canlı köpek cinsi. : LAYKA Uzun ve tumturaklı konuşma .: TİRAT Uzun ağızlı balık. : SARGANA Uzun boylu,zayıf,ince kimse.:KİKİRİK Uzun boyunlu,kulpsuz,küçük rakı sürahisi.: KARAFA Uzun kavkılı deniz yumuşakçası.: OTİNA Uzun kemiklerin iki ucundaki şişkin kısım. : EPİFİZ Uzun süre kadınsız kalan erkek,cinsel açlık çeken. : ABAZAN Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı.: ERZAK Uzun süreli.:MEDİD Uzun taneli bir pirinç türü. : BERSANİ Uzun tecrübeler sonunda özel olarak ifade edilmiş ve halka mal olmuş söz,darbımesel.:ATASÖZÜ Uzun tütün çubukların kullanıldığı çağlarda odanın ortasına yerleştirilen kül çanağı.:TAKATUKA Uzun tüylü bir köpek cinsi. : EPANYÖL Uzun tüylü bir süs köpeği. : LULU Uzun tüylü İngiliz köpeği.:SETER Uzun tüylü kalpak. : PAPAK Uzun ve beyaz taneli bir üzüm cinsi.:DİRMİT Uzun yapraklı palmiye. : RAFYA Uzun,çok ince,beyaz ve bol tüylü yapağısından dokumacılıkta yararlanılan bir koyun cinsi.:MERİNOS Uzun,kıvırcık tüylü bir cins köpek.:KANİŞ Uzun,sarı ve yumuşak saç. : LEPİSKA Uzunca kadın ceketi. : TRUVAKAR Uzunluğuna açılan yazma kitaplar : BEYAZİ Uzunluğuna,boyun.:TULANİ |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Ü
Ücretle çalışan kimse.:ECİR Ücretli Osmanlı askeri.:KAPIKULU Üç ayaklı çember veya üçgen biçiminde demir destek.: SACAYAK Üç Bergama Kralının ortak adı. : ATTALOS Üç boyutlu sinema tekniği.:SİNERAMA Üç direkli yelkenlilerde mizana direğinin en altta bulunan sereni. : FOA Üç katlı bir balık ağı. : DİFANA Üç telli bağlama.:YONGAR Üç telli bir Rus sazı.:BALALAYKA Üç telli ve perdesiz Japon lavtası. : SAMİSEN Üç veya daha çok direği bulunan gemilerde arka direk. : MİZANA Üç veya daha çok sayıda halat telinden elle örülerek yapılmış kısa ip. : TİRNELE Üç veya dört yaşına kadar olan dişi manda.:EVERE Üçüncü jeolojik çağın,memelilerin oluştuğu dönemi.:EOSEN Üçüncü Selim’in şiirlerinde kullandığı mahlas.:İLHAMİ Üflemeli bakır çalgılardan oluşan orkestra.:FANFAR Üflemeli bir çalgı. : KEN : KENA Üflemeli bir çalgı.:KORNO.:ZURNA Üflenerek çalınan perdesiz çalgı.:BORAZAN Ülkeler. :MEMALİK Ülser hastalığına verilen bir başka ad.:KARHA Üniversite diplomasıyla doktora arasındaki akademik derece.:LİSANS Üniversitelerde öğrencilerin ders seçme veya bırakma işlemi.:EKLESİL Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden,yönetiminden,öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu kimse. : REKTÖR Ünlü Meksikalı ressam.( 1907-1954 yılları arasında yaşamış, ilkel görünümlü,keskin hatlı ve parlak renkli kendi portreleriyle tanınmış, yaşam öyküsü sinemaya da aktarılmıştır).:FRİDA KAHLO Ünlü,soylu. : ANGIN Üreteç. : JENERATÖR Ürkme.,insandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi. : REM Ürkü. : PANİK Ürünün üzerindeki fiyat etiketi. : BARKOT Üst bitken. : EPİFİT Üst derinin en dış tabakası.:KORUN Üstü galeta unu veya rendelenmiş peynirle kaplanarak fırına verilen yemekler için kullanılan sözcük.:OGRATEN Üstü toprakla örtülü saman yığını. : NODA Üstün nitelikte kadın sanatçı. : DİVA Üstünde hamur açılan,yemek yenilen tahta.:YASTAĞAN Üstünde oturulan,yatılan,içi yünle,pamukla doldurulmuş döşek.:ŞİLTE Üstüne kıyma,kıyılmış soğan ve baharat konularak fırında pişirilen pide.: LAHMACUN Üstünkörü bir biçimde,geçici olarak onarma.:MERAMET Üstünlük taslayan.:FODUL Üstünlük. : FAİKİYET Üşengeç. : ERİNCİK Üzeri ekmek kırıntısıyla kaplanmış yiyecekler için kullanılan sözcük. : PANE Üzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür peynir.:EDAM Üzeri kırmızı,parafinle kaplı bir tür peynir. : EDAR Üzeri meşin,halı gibi şeylerle kaplanmamış olan eyerin bölümü.:KALTAK Üzerinde atlayarak ve sıçrayarak çeşitli hareketler yapılan,çelik yaylar üzerine gerilmiş bez ve bu bez üzerinde yapılan spor. : TROMBOLİN Üzerinde bir çok fındık dalı bulunan dal.:ÇOTANAK Üzerinde değişik renkler bulunan. : EBRULİ Üzerinde döndüğü milden bağımsız olarak çalışan mekanizma. : AVARA Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü.:SET Üzerinde gür ot biten,toprağı nemli düzlük.:ÇAYIR Üzerinde kitap okunan,yazı yazılan,bazıları açılıp kapanabilen alçak,küçük masa.:RAHLE Üzerinde kümbet biçiminde bir kapağı bulunan,oldukça büyük bir tür cep saati.:PİRYOL Üzerinde maden dövülen,çelik yüzeyli,demir araç.:ÖRS Üzerinde ölü yıkanan kerevet,salacak. : TENEŞİR Üzerinde yazı yazmaya,arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık.:SÜMEN Üzerinde yazıt veya kabartmalar bulunan dikilitaş. : STEL Üzerine rayların yerleştirildiği , yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri. : TRAVERS Üzerine besmele veya maşallah yazılı altın nazarlık.:ARMUDİYE Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar,çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve.:GERGEF Üzerine rayların yerleştirildiği,yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri.:TRAVERS Üzerine resim yapılan bez. : TUAL Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya.: GLASE Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan sedir.:KEREVET Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi. : RAK Üzerleri noktalarla işaretli, dikdörtgen biçiminde, 28 taşla masa üzerinde oynanan bir oyun.:DOMİNO Üzerleri noktalı 28 dikdörtgen taşla oynanan bir oyun.:DOMİNO Üzülme,üzüntü.:TEESSÜR Üzüm bahçesi. : BAĞ Üzüm kütüğü.: TAK Üzüm suyunun damıtılmasından elde edilen rakı,pirinç rakısı: ARAK Üzüm taşımaya yarayan tahta kap.. : MAHRA Üzüm yetiştiren.:BAĞCI Üzüntü dert anlamında yerel sözcük. : GADA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
V
Vade. : ÖNEL Vadi. : KOYAK Vahşi hayvan barınağı,kovuk. : İN Vahşi orman.:ECEME Vakti gelmeden ölü doğan yavru.:BAĞAN Vaktinden önce,erken doğmuş bebek.: PREMATURE Vali : İLBAY Van gölünün kuzey batısında Muradiye ovasında Urartu döneminden kalma kaleye verilen ad. : KEÇİKIRAN Van Gölü kıyısındaki Urartu kenti. : ABAİNDİ Van’ın Erciş ilçesinde bir kaplıca.:HASANABDAL Van’ın güneydoğusunda yüksek bir dağ kütlesi.:İSPİRİZ Vantuz : ÇEKMEN Varisler. : VERESE Varlık bilim.: ONTOLOJİ Varlıklı eski Rus köylülerine verilen ad.:KULAK Varoluşçuluk.:EGZİSTANSİYALİZM Varoluşu düşünceden çıkarsayan Descartes’çı akıl yürütme. : COGİTO Varsayım.:FARAZİYE Vasıflar,nitelikler. : EVSAF Vasiyet etme. : İSA Vaşak denilen hayvanın küçük bir türü.:ÜŞEK Vazgeçmek. : FARİĞ OLMAK Veba hastalığı. : TAUN Vecize,kısa ve özlü söz. : LAKONİK Vekil. : NAİP Vekiller,bakanlar. : VÜKELA Veli. : EGE Venedik Film Festivalinin yapıldığı küçük ada.:LİDO Venedik gondolcülerinin söz ve müziği önceden yazılmadan,içlerinden geldiği gibi söyledikleri şarkı.:BARKAROL Venezüella’nın para birimi.:BOLİVAR Venüs gezegeni. : ÇOLPAN Venüs,Çulpan.: ÇOBAN YILDIZI Verem mikrobunu kapmış ama henüz hastalığa yakalanmamış zayıf vücutlu kimselerin vereme yakalanmasını önlemek için bakıldıkları sağlık kurumu.:PREVANTORYUM Vergide kaynaktan kesme.:STOPAJ Veri. : MUTA Verimli toprak.:BİTEK Verme,ödeme. : İTA Veteriner : BAYTAR Vezir kavuğu. : KALLAVİ Vezir. : ASAF Vietnam krallık hanedanı. : LE : Lİ Vietnam plakası. : VN Vietnam’ın para birimi.:DONG Villa tipi küçük ev.: ŞALE Virgül biçimindeki bakteri.:VİBRİYON Viyolonsele verilen ad. : ÇELLO Vizon. : MİNK Voleybol.:UÇANTOP Voleybolda yukarıdan aşağıya topu sertçe yere vurmak.:SMAÇ Volga ırmağına tarihte verilen bir ad.: İTİL Volkan bölgelerinde,belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak.:GAYZER Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları.:AKSONA:AKSUNA Vurguncu,dalavereci.,spekülatör. : AFERİST Vurma.:DARP Vuruşma,savaş. : KITAL Vücudu silindir biçiminde,gaga gibi ince uzun sivri ağızlı bir balık : ZARGANA Vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik.:BEZE Vücudun mikroorganizmalara ve öbür yabancı maddelere karşı gösterdiği bağışıklığı inceleyen bilim dalı. : İMMÜNOLOJİ Vücutta doğuştan organ eksikliği veya yer değişikliği. : EKTOPİ |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Y
Yaban armudu. : AHLAT Yaban gülü.: NESTEREN Yaban havucu.:KARAKAVZA Yaban kazı. : LÖKEŞE: SAKARMEKE Yaban kedisi.:GAPAR.:OSELO Yaban mersini. : KEÇİ YEMİŞİ Yaban sümbülü adıyla da bilinen bir kır bitkisi.:KEDİNANESİ Yaban tere’si. : HOROZCUK Yabancı devlet elçiliklerine ait arabaların plakalarında kullanılan kısaltma.Kor diplomatik.:CD Yabancı korkusu.XENOFOBİ Yabancı ülkelerde okuyacak öğrenciler için gönderilen kabul belgesi. : AKSEPTANS Yabancı ülkelerde,doçent olmak için sınav vermiş kimse,doçent.:AGREJE Yabancı,gurbette yaşayan,garip. : ELGİN Yabancı. : YAD : ÇITAK Yabancılara tanınan ayrıcalıklar.:KAPİTÜLASYON Yabancılık.:EGZOTİZM Yabani dişi eşek. :ANE Yabani elma. : ACUK Yabani ıspanak. : SİRKEN : PAZI Yabani mercanköşk.: FARE KULAĞI Yabani yonca,tirfil. : KORUNGA Yabani zeytin : DELİCE Yadırganacak yönü olma,gariplik,tuhaflık.:GARABET Yadigar.:BERGÜZAR Yağ çözeltisi. : MİSEL Yağ dokusunun,bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan zararsız ur.: LİPOM Yağ,un ve et suyu katılarak hazırlanan özel sos.:VELUTE Yağda kızartılarak,üzerine şeker yada şerbet dökülen bir hamur tatlısı. : LALANGA Yağı alınmış sütten yada yoğurttan yapılan peynir. : KEŞ Yağı alınmış sütten yapılan ve çökelek de denilen peynir. : EKŞİMİK Yağmur çisentisi. : REŞ Yağmur damlası.:JİK Yağmur kuşu. : KALİNİS Yağmur,soğuk gibi dış etkilere karşı başa geçirilen,giysiye dikili veya ayrı olarak kullanılan başlık.: KUKULETA Yağmur. : BARAN Yağmurluk.:TRENÇKOT Yağsız ve mayasız hamurdan yapılan ve külde pişirilen çörek.:KETE Yahudi dinsel törenlerinde kullanılan yünlü veya ipekli şal. : TALET Yahudi tapınağı. : SİNAGOG : HAVRA Yahudilerde Tevrat’ın gizli anlamlarını araştırma işi.: KABALA Yahudilerin,Yahudi olmayan kişi ve kuruluşlara verdikleri ad. : GOY Yahudiliğin simgesi olan yedi kollu şamdana verilen ad.:MENORA Yakalama,tutma,ele geçirme.:DERDEST Yakanın devrik bölümü. : KLAPA Yakarca. : TATARCIK Yakarı. : DUA Yakası kürklü ve kolsuz kaput. : ŞİNEL Yakası kürklü ve kolsuz kaput.:ŞİNEL Yakasız erkek gömleği. : MİNTAN Yakıcı. : SUZAN Yakın arkadaşları tarafından Stalin’e verilen ad.:KOBA Yakışıksız ve saygısızca davranan.: DENSİZ Yakışır,yerinde,uygun. : REVA Yakıt. : MAHRUKAT Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan,insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. : MU Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan,insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta.:MU Yaklaşık 3cm genişliğinde yumuşak,kösele şerit.: VERDELA Yakup Peygamberin karısı.:LEA Yalan dolan.:KATAKULLİ Yalancı safran.:ASPUR Yalancı,hileci.:KALTABAN Yalanlama.: TEKZİP Yalanlar ve hikayeler uydurmaya yol açan yapısal eğilim. Yalan söyleme hastalığı. : MİTOMANİ Yaldızlama.: TEZHİP Yaldızlı. : DORE Yalınayak kimse.:DALTABAN Yalıtılmış.:İZOLE Yalıtkan. : İZOLATÖR Yalman. : SARP Yalnız atomlarının kitleleri yönünden farklı olan aynı kimyasal element.:İZOTOP Yalnız baş harflerle yazılan kısa imza.:PARAF Yalnız başına ilerleyen ve öbür hastalıklı durumlara bağlı olmayan hastalık. : İDİOPATİ Yalnız bir giysilik dokunmuş,üstün nitelikte kumaş parçası. : KUPON Yalnız erkek bireyler veren döllenmesiz üreme.: ARENOTOKİ Yalnız güldürmeyi değil,daha çok düşündürmeyi ve yergiyi amaçlayan mizah.:KARAMİZAH Yalnız iki geniş yüzü testere ile düzeltilmiş tahta.:BUL Yalnız pruva direği kabasorta,öbür direkleri sübye donanımlı olan,genellikle üç direkli yelkenli gemi.:NAVİ Yalnız tabanı bulunan,ayağa kordon ve kayışla bağlanan açık ayakkabı.:SANDALET Yalnız,tek,sırf. : SALT Yalnızlık korkusu. : EREMOFOBİ Yaltakçı.:DALKAVUK Yalvarma,dua. : NİYAZ Yan etki.:KOMPLİKASYON Yan gelip yatma. : KEKA Yan tutularak çalınan,orkestrada yer alan bir üflemeli çalgı.: FLÜT Yan yan giden.:ÇALIK Yan yana konmuş iki küçük davuldan oluşan ritim çalgısı.:BONGO Yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.: ARGUN Yan,taraf,cihet.:CANİP Yan.:BÖĞÜR Yanağın alt kısmı. : ENEK Yanardağ ağzı. : KRATER Yanardağ kayalıkları arasında bulunan bir feldispat türü. : TRAKİT Yanardağlardan fırlayan parça.:LAPİLLİ Yanarken güzel koktuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç.:ÖD Yandan görünüş. : PROFİL Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan,şenlik gecelerinde yakılan havai fişek.: MAYTAP Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan bir madde.: NAPALM Yangın çıkarma saplantısı olan.: PİROMANİ Yankı bilimi. : AKUSTİK Yankıca.:EKOLALİ Yanlış kelime,yanlış söz. : GALAT Yanmış kömür tanesi.:CEMRE Yansıca. : EKOPRAKSİ Yansıma,yankı,inikas. :AKİS Yansıma.,piyasada etki. : İNİKAS Yapağı veya keçi kılının dokunmadan,yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş.:KEÇE Yapağıdan elde edilen,eczacılıkta ve parfümeride kullanılan,sarımtırak renkte bir yağ.:LANOLİN Yapan,işleyen.:FAİL Yapay dokuma ipliği.: ORLON Yapay reçine.(Formaldehit ile fenolün yoğunlaşması sonucu elde edilir.) : BAKALİT Yapı çıtası.:BAĞDADİ Yapı vs yapımında kullanılacak çakılları,taşları elde etmek için,büyük kayaları kırıp ufalamaya yarayan makine.: KONKASÖR Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak,kalınca sırık.: MERTEK Yapılabilirlik.:FİZİBİLİTE Yapılarda gereç taşımak için kullanılan,dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç.:TESKERE Yapılarda yayvan kemer.:SEPET KULPU Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta,bezekçi.:NAKKAŞ Yapıların kaba ağaç ve tahta işlerini yapan kimse.:DÜLGER Yapıların üst katlarından ana duvarların dışına,sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon.:CUMBA Yapılması zorunlu olan.:FARZ Yapısal.: STRÜKTÜREL Yapışık,ikiz meyve.: ÇATAK Yapışkan çamur.:BALÇIK Yapma boyaların yapımında kullanılan bir madde.: ANİLİN Yaprak hamuru(milföy) ile hazırlanan bir çeşit soslu börek.:VOLOVAN Yaprak sapı. : ANAK Yaprak sigara.:SİGAR Yaprak.: VARAK Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi.: MATE Yaprakları sebze olarak yenen bir bitki.:LABADA Yara izi. : NEDBE Yara.:CERİHA Yaradılış,huy,karakter.: SECİYE Yaradılış. : HİLKAT : CİBİLLİYET Yaralama.:CERH Yararlanan. : MÜSTEFİT Yararlı. : NAFİ Yarasa,gece kuşu. : VATVAT Yaraşırlık. : LİYAKAT Yaratan.: SANİ Yaratıcılığa dayanmayan,el melekesi ile yapılan iş.: RUTİN Yaratılmış bütün canlılar.:ENAM Yardakçılar:. AVENE Yardım amaçlı,eğlenceli toplantı. : KERMES Yardım etme. : MUAVENET Yardım. : İANE Yardımcı. : YARDAK : YAMAK : EL ULAĞI : YAVER Yargıcı. : FATALİST Yarı kömürleşmiş bitki yakıtı. : TURBA Yarı kuru toprak. : ALAKUR Yarı yaş,yarı kuru nemli toprak. : ALATAV Yarı yavaş anlamında müzik terimi,adagio ile antantino arası.:ANDANTE Yarı,yarım. : NISIF Yarık,çatlak. : ŞAK Yarık,gedik. : YARA Yarık,yırtık.:YİRİK Yarıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk.:ÇENET Yarım baş ağrısı. : MİGREN Yarım gün. : PARTTAYM Yarım ipekli,bürümcük türü bir kumaş.:HELALİ Yarım kafiye.:ASONANS Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi.: LİBRE Yarım ton ince ses. : DİYEZ Yarış atlarının bakımıyla yükümlü ve antrenman için zaman zaman onlara binebilecek yetenekte seyis.:APRANTİ Yarış teknesi.: ŞARPİ Yas havalarına uygulanan bir halk ezgisi. : LELEMENDİ Yasaklama,engelleme. : MEN Yasalar. : KAVANİN Yasemin yaprağı. : BERKİ SEMEN Yassı gümüş külçesi. : LAVAŞA Yassı uçlu büyük iğne.:ÇUVALDIZ Yassı ve büyük yemek tabağı. : PİYATA Yassı ve dar biçimli metal parça :LAMA Yassı ve düz taş.:KAYRAK Yassı,basık.:PAT Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş.:BEZGİN Yaş***** ilişkin bilgiler,Herodotos’a ve Firdevsi’nin Şehnamesine dayanan,İranlıların efsanevi hükümdarı. : FERİDUN Yaşamından umut kesilen,öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve hastanın isteği üzerine doktorlar tarafından öldürülmesi. : ÖTANAZİ Yaşatkan sinir sistemini oluşturan iki sistemden biri. : PARASEMPATİK Yaşça yakın,boydaş,yaşıt.:ÖĞÜR:AKRAN Yaşlanmak. :FARIMAK Yaşmak.:BÜRGÜ Yat limanı. : MARİNA Yatak doldurmaya yarayan yün,pamuk,kıtık gibi şeyler.:İÇİRİK Yatar koltuk.:PULMAN Yatay güneş saati,yükseklik tahtası.:BASİTA Yatay güneş saati. : BASİTE Yatay güneş saati.:BASİTE Yatay. : UFKİ Yatırılmış sermayenin,bir kuruluşun veya bir yatırım konusunun gelir sağlayabilme olanağı,verimlilik.: RANTABİLİTE Yatırım,mevduat.: PLASMAN Yatıştırıcı.: MÜSEKKİN Yatsı namazından sonra kılınan üç rekat namaz. : VİTİR Yavan,tatsız.:ZIRTLAK Yavaş,ağır anlamında kullanılan müzik terimi. : ADAGİO Yavru.:BALA Yavşan otu da denilen mavi ve beyaz renkte çiçekler açan bir bitki. : VERONİKA Yay çizer. : PERGEL Yay.:ZEMBEREK Yaya kaldırımı. : TROTUAR Yaygın medya kuruluşlarına giremeyen veya girmek istemeyenlerin çıkardığı dergilere verilen ad.: FANZİN Yayılma. : TAAMMÜM Yayımlayan. : TABİ Yayla çiçeği. : AMBERİYE Yayla evi : KOM Yayla veya bahçe kulübesi,/ küçük köy. : TOL Yayla. : PLATO Yaylı at arabası. : BRİK Yaylı bir pensle tutturulmuş küpe,iğne vs.: KLİPS Yaylı kerevet. : SOMYA Yayvan sepet. : SELE Yaz aylarında giyilen bol ve geniş dikimli astarsız hafif ceket.: KANADİYEN Yaz mevsimi.: TABİSTAN Yaz mevsimi.: TABİSTAN Yazarı bilinmeyen,anonim. : LAEDRİ Yazı bilgisi. : GRAFOLOJİ Yazı ile bildirme. : İŞAR Yazı ve müzikte alışma ve öğrenmek için yapılan çalışma,el çalışması.: MEŞK Yazı veya konuşmada bir düşüncenin kesintisiz gelişimi,uzun ve tumturaklı konuşma.:TİRAD Yazı veya resim başlığı.:ANTET Yazı yazan,bir yazıyı kaleme alan kimse.:REDAKTÖR Yazı yazma,kaleme alma.:REDAKSİYON Yazıcı uç adı verilen ve gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati.:GNOMON Yazılı kağıt. : KETAL Yazılmış bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getirme.: REDAKSİYON Yazılmış,yazılı. : MUHARRER Yazım.:İMLA Yazın güneş bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum.:ALAGÜN Yazın,edebiyat. : LİTERATÜR Yazınsal.:EDEBİ Yazıtbilim.:EPİGRAFİ Yazlık davar ağılı: ÇALAMAR Yazma yitimi.: AGRAFİ Yazma yitimi.Ellerde ve parmaklarda hiçbir sakatlık olmamasına rağmen ruhsal nedenlerle yazma yetisini yitirme. : AGRAFİ Yedek.: REDİF Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. : AKALEM Yelken açma komutu. : AMORA Yelken bağı.:CAMADAN Yelken devrinde muhabere ve irtibat hizmetlerinde kullanılan hızlı ve hafif gemi. : AVİZO Yelken gemilerine mizana direği denilen kıç direkte eğik duran bayrak sereni. : GİZ Yelken indirme.(Fora karşıtı). : MAYNA Yelkenin ucunda ip geçirmek üzere yapılmış göz.:MATA Yelkenlere açılan deliklere ve halat ilmiklerine geçirilen metal halka. : RADANSA Yelkenleri germe veya gevşetme işlemi : TİRAMOLA Yelkenlerin iç yanları. : ALABANDA Yelkenlerin indirilmesi için verilen komut.: AMORA Yelkenli gemilerde yelken açmak için kullanılan, yatay bağlanmış, uçları ince göndere verilen ad. : SEREN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Yelkenli bir tekne. : KEÇ
Yelkenli gemilerde arka direk.: MİZANA Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar. : RİLİ Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar.:RİLİ Yelkenli gemilerde gabyarların direklere çıkması için verilen komut.: ARİVA Yelkenli gemilerde iki direk arasına gerilen üçgen yelken. : VELENA Yelkenli gemilerde pruva direğinin en altta bulunan ana sereni ve bu serene bağlanan yelken.:TRİNKETA Yelkenli gemilerde serenlerle donanımlarının bakımıyla görevli tayfa.: GABYAR Yelkenli ve kürekli eski bir gemi türü.:ÇEKTİRİ Yelkenli yük teknesi. : SALAPURYA Yellenme. : ZARTA Yelve. : FLURYA Yelyutan’da denilen bir kuş.: SAĞAN Yemek altı. : ORDÖVR Yemek bilgisi. : GASTRONOMİ Yemek listesi. : MÖNÜ Yemek pişirmek için kullanılan ızgaralı,ayaklı taşınabilir ocak.: MALTIZ Yemek. : AŞ:TAAM Yemeklere,çorbalara ve salatalara mayhoş bir tat vermesi için katılan ve narın kaynatılması ile elde edilen bir çeşit pekmez.:NAR EKŞİSİ Yemekten önce,genellikle tuzlu çerezle alınan,çoğunlukla damıtık alkollü içki.:APERİTİF Yemen ve Etiyopya’da yetişen,yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaç.:KAT Yemin. : ANT : KASEM : İLA Yemiş.:BAR Yengeç. : SERETAN Yeni çıkmaya başlamış ekin. : FİREZ Yeni doğmuş çocuk. : NEVZAT Yeni ve parlak.: ÇİL Yeni Zelanda plakası. : NZ Yeni Zelanda’da yaşadığı bilinen soyu tükenmiş bazı uçamayan kuş türlerinin ortak adı.:MOA Yeni Zelanda’nın nemli ormanlarında yaşayan,yeşilimsi papağan.: KAKAPO Yeni Zelanda’nın yerli halkı.:MAORİ Yeni,çok yeni olan şey.:NEVİN Yeni.:CEDİT Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay.:ODABAŞI Yeniçeri ocağına yeni girmiş delikanlı.:CİVELEK Yeniçerilere verilen üç aylık ücret.: ULUFE Yeniçerilerin kayıtlı olduğu defter.: ESAME Yeniden canlandırma,diriltme. : İHYA Yeniden geri alım vaadiyle satış anlaşması.:REPO Yer bilimi.:JEOLOJİ Yer değiştiren maldan alınan vergi.Osmanlılarda gümrük vergisi. : BAÇ Yer eksenli yörünge üzerine,deneme uyduları yerleştirmek amacıyla geliştirilmiş Avrupa uzay füzesi.:ARİANE Yer fıstığı. : ARAŞİT: KİKİRİK Yer jimnastiğinde,vücudun yatış pozisyonundan ayaküstü duruma geçme hareketi.: KİPE Yer kabuğunun maddesi. : KAYAÇ Yer kırığı,fay. : ESİK Yer mantarı,domalan. : KEME Yer mantarı,keme. : DOMALAN Yer mantarı.: KEME Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.:GEZ Yer ölçümünde uzaklık saptama,hizalama işlemlerinde kullanılan beyaz ve kırmızı şeritler halinde boyanmış ağaç veya metal çubuk. : JALON Yer sarsıntılarının oluş kökenini,deprem işleyişini,boyutunu,etkilerini ve alt yapısını araştıran jeofiziğin bir alt kolu. : SİSMOLOJİ Yer yuvarlağının yıl içinde Güneşe en uzak olduğu nokta. : AFEL Yer. : MAHAL Yerbilimde tekne.: İNEÇ Yerdeki çamuru kazımak için bir değneğin ucuna geçirilen yassı demir.:CEMEK Yerdeki karın yüzünde buz tutmuş olan tabaka. : KÖREŞE Yerden sıçrayan çamur. : ZİFOS Yere çakılan kısa ve kalın kazık.:ÇAKAK Yergi ile ilgili.: SATİRİK Yergi,mizah. : SATİR Yerin iç yapısı ile yerin sarsıntı ve yük altında dinamik davranışını araştıran bilim dalına verilen ad. : JEOFİZİK Yerin üst yapısı ve yerin geçirdiği evrimleri ve değişimleri inceleyen bilim dalı. : JEOLOJİ Yerinde bırakma. : İPKA Yerinde duramayan kimse,yönlendirme. : AJİTE Yerine koyma.: TELAFİ Yerleştirme. : TABİYE Yerme. : KOV Yeryüzünde yalnız Birecik’te Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan uzun gagalı bir kuş.:KELAYNAK Yeşil abanoz. : İPE Yeşil abanozun öteki adı.:AKAMPSİS Yeşil ırmağın bir kolu. : TERSAKAN Yeşil ırmak’ın antik dönemlerdeki adı. : İRİS Yeşil ve pembe dalgalı sedef.:ARUSEK Yeşile çalan toprak rengi. :HAKİ Yeşilırmak deltasının kuzeydoğu kesiminde, yüzlerce kuş türünü barındıran küçük göl. : SİMENLİK Yeşille lacivert arası renk.: ÖRDEKBAŞI Yeter sayı. : NİSAP Yeterli etkinliği olmayan,bir süre için,geçici.: PALYATİF Yeterlilik belgesi. :BRÖVE Yeterlilik. : KİFAYET Yetimhane.:DARÜLFÜNUN Yetimler okulu.:DARÜŞŞAFAKA Yetişmemiş karpuz.: ŞALAK Yetkili. : MEZUN Yetkin,olgun. : KAMİL Yıl aşırı,iki yılda bir.:BİENAL Yılanbalığıgillerden,Avrupa kıyılarında yaşayan,eti lezzetli büyük bir balık.:MAGRİ Yılanbalığına benzer,eti lezzetli bir balık. : KUFA Yılanbalığına benzer,yırtıcı,eti beyaz,göğüs yüzgeci olmayan deniz balığı. : MURANA Yılancık da denilen,el,ayak ve yüzde kızartı ve şişmelerle kendini gösteren hastalık.:ALAZLAMA Yılankavi. : HELEZONİK Yıldırım. : SAİKA Yıldız çiçeği. : DALYA Yıldız falcılığı.:ASTROLOJİ Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet. : OKTANT Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet.:OKTANT Yırtıcı bir kuş. : BALABAN Yırtıcı kuşlardan bir doğan çeşidi.:ÇAKIRDOĞAN Yırtık,yarık.:ÇAK Yısa veya laçka edilmekte olan bir halatın ve zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen emir. : AGANTA Yiğit,cesur,bahadır.:KELEŞ Yiğit.:CİVANMERT Yiğitlik,kahramanlık.:CELADET Yiğitlik,yararlılık.:BESALET Yirminci asır başlarında ev içi sahneleri canlandıran ve ev yaşamını konu alan resim tarzına verilen ad. : ENTİMİZM Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. : ARİFANE Yiyecek,içecek şey.: AZIK Yiyecek,içecek,özellikle ekmek : NİMET Yiyecek. Azık. : NEVALE Yiyecekleri dondurarak saklayan buzdolabı.:DİPFRİZ Yiyecekleri önce una ve yumurtaya,sonra istenirse galeta ununa bulayıp kızartmak.:PANE Yiyen,yiyici kimseler. : AKİLE Yiyicilik,rüşvet alma. : İRTİKAP Yoga felsefesini uygulayan derviş.:YOGİ Yoğrularak yuvarlanmış topak edilmiş bulgur. : TAPAŞ Yoğun. : KESİF Yoğunlaç. : KONDANSATÖR Yoğunluğu çok düşük cam, vernik, kauçuk veya köpük görünüşünde lastiğe benzeyen madde.: POLİÜRETAN Yoğunluk ölçer. : DANSİMETRE Yoğurt,pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek,sulandırmak. : ÖZEMEK Yoğurtlu yumurta yemeği.:ÇILBIR Yok etme,kökünü kurutma. : ERADİKASYON Yok olma,yok edilme.:ZEVAL Yoksul,çıplak,saf,saf ırk.: ARİ Yol bakımı ve kontrolü için demir yollarında kullanılan küçük araba.: DREZİN Yol çukuru.:KASİS Yol kontrol ve bakımı için demiryollarında kullanılan küçük araba.: DREZİN Yol üzerinde oluşmuş çukur.:KASİS Yol ve tarla kenarlarında yetişen otsu bir bitki.: DEVEDİKENİ Yol,yapı v.s. yapımında kullanılacak çakılları,taşları kırıp ufalamaya yarayan makine.:KONKASÖR Yol. : RAH :TARİK Yolcu.:SAFİR Yolculukta veya askerlikte kullanılan,boyuna veya bele asılı olarak taşınan,genellikle aba veya deri kaplı,metal su kabı.:MATARA Yollarda,toprak damlarda yeri bastırmak veya tarlalarda toprağı ezmek için gezdirilen taş silindir.:LOĞ Yonga.: TALAŞ Yontulmuş yapı taşı. : BİÇME Yorgun,bitkin.:BİTAP Yorumlama. : ŞERH Yosma.:KOKET Yosun sapçığı. : SETA Yoz beğeni. :KİÇ : KİTCH Yozgat ilinde ortaya çıkarılan ve Anadolu’nun tam bir kronolojisini göstermesi bakımından büyük önem taşıyan höyük. : ALİŞAR Yozgat ilinde ünlü bir höyük.:ALİŞAR Yön,taraf.:CİHET Yönetici. : ZİMAMDAR Yönetmelik.: TALİMATNAME Yönlü bir eksen üzerinde bir noktanın başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri.:APSİS Yöntem bilim. : METODOLOJİ Yöntem,yol,usul.:RACON Yudum.:CURA Yugoslav ulusal dansı. : KOLO Yumurta biçiminde olan,oval,beyzi.: SÖBE Yumurta biçimli ve sekiz delikli bir flüt. : OKARİNA Yumurta hücresinin embriyon oluşurken gelişerek aldığı ilk biçim,blastula.: MORULA Yumurta sarısı,zeytinyağı ve limonla yapılan bir tür koyu soğuk salça.:MAYONEZ Yumurta ve irmikle yapılan bir tatlı.:REVANİ Yumurta verimi çok,genellikle beyaz tüylü bir tavuk ırkı.:LEGORN Yumurta,süt ve un ile hazırlanan tatlı veya tuzlu hamur.:KREP Yumurta,şeker ve un ile yapılan,yumuşak pasta.:PANDİSPANYA Yumurtadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyısında bulunan ve zamanla kaybolan sarı renk.:KEF Yumurtadan yeni çıkmış ve henüz ayakları oluşmamış yavru kurbağa. : İRİBAŞ Yumurtalarını ekin yapraklarına bırakan zararlı bir böcek. : SÜNE Yumurtayı kabuksuz olarak kaynar suyun içerisinde pişirmek.:POŞE Yumuşak çelikten yapılmış üzeri kalay kaplı ince sac.:TENEKE Yumuşak deri./ Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya. : GLASE Yumuşak huylu.:HALİM Yumuşak keçe. : FÖTR Yumuşak ve gümüş rengi postu için avlanan kemirici bir hayvan. : ÇİNÇİLYA Yumuşak ve hafif ,odunu doğramacılıkta kullanılan bir Afrika ağacı.: EKABA Yumuşak ve hafif bir ipekli kumaş. : SÜRA Yumuşak yer. : NAÇE Yumuşak:. NAİM Yumuşama. : DETANT Yunan abecesinde bir harf.: TETA: ERA: GAMA: ALFA: DELTA : EPSİLON: BETA Yunan barış tanrıçası. : EİRENE Yunan dansı. : SİRTAKİ Yunan felsefe okulu. : ELEA Yunan mimarlığının üç biçeminden biri. : İON Yunan mitolojisinde Afrodit’in gözdesi olan genç delikanlı.:ADONİS Yunan mitolojisinde altın postu aramaya çıkan Argo gemisinin kaptanı.:İASON Yunan mitolojisinde çok hızlı koşmasıyla tanınmış avcı kız.:ATALANTE Yunan mitolojisinde Dionysos’un ceviz ağacına dönüştürdüğü Lakonia’lı genç kız.:KARYA Yunan mitolojisinde doğa tanrıçası.: ARTEMİS Yunan mitolojisinde doğa,vahşi hayvanlar,av,bereket,erdenlik ve doğurganlık tanrıçasına verilen ad. : ARTEMİS Yunan mitolojisinde dokuz sanat perisinden biri. : ERATO Yunan mitolojisinde düz olduğuna inanılan yer çevresinde akan ırmak.:OKEANOS Yunan mitolojisinde evlilik ve kadın yaşamının tanrıçası. : HERA Yunan mitolojisinde intikam tanrıçası. : NEMESİS Yunan mitolojisinde Odysseus’un eşi.:PENELOPE |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Yunan mitolojisinde savaş tanrısı.:ARES
Yunan mitolojisinde şafak tanrıçası. : EOS Yunan mitolojisinde toprak ve tarım tanrıçası. : DEMETER Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası: ATE Yunan mitolojisinde Zeus’un habercisi olan tek kanatlı zafer tanrıçası. : NİKE Yunan mitolojisinde,kuğu kılığına giren Zeus’la karşılaşması bir çok sanatçıya esin kaynağı olmuş ünlü kadın.: LEDA Yunan rakısı.: UZO Yunan ulusal dansı. : ROMAİKA Yunanistan’ın plakası. : GR Yunanlı tarihçi Ksenophon’un Onbinlerin Dönüşü adıyla da bilinen ünlü eseri.:ANABASİS Yunus balığının iri bir türü. : FALYANOS Yunus balıklarının yetiştirildiği ve seyircilere gösteri yaptırıldığı deniz suyuyla doldurulmuş havuz. : DELFİNARYUM Yurdumuzda da yaşayan bir tür yaban ördeği.: MEZGELDEK Yurdumuzda da yaşayan ötücü bir kuş. : ÇÜTRE Yurdumuzda kurulmuş 21 Köy Enstitüsünden biri.:SAVAŞTEPE:KEPİRTEPE.:AKSU:CİLAVUZ Yurdumuzda yetişen meşe türlerinin uzunca,fındığa benzeyen,sert ve pürüzlü,bir yüksük içinde bulunan,tanen bakımından zengin meyvesi.: PALAMUT Yurdumuzda yetişen sofralık bir üzüm cinsi. : HÖNÜSÜ Yurdumuzda yetişen ve palaz’da denilen bir fındık cinsi. : AGRAP Yurdumuzun bir çok yöresinde yaşayan küçük bir kuş: ALAMECEK Yurdumuzun hemen her bölgesinde yaşayan ötücü bir kuş. : ÇIVGIN Yurdumuzun orman alanlarında da yaşayan bir kuş.:TIRMAŞIK Yurdumuzun sulak alanlarında kışlayan,küçük bedenli bir ördek cinsi. : SÜTLABİ Yurdumuzun sulak alanlarında yaşayan yabani ördek cinsi.:YEŞİLBAŞ Yurdumuzun sularında yaşayan ördeğe benzer bir kuş. : KİRİK Yurt,baba ocağı gibi sevilen şeylerden ayrılmış olan,uzak kalmış olan.: CÜDA Yurt,sıla özlemi.:DAÜSSILA Yurtseverlik. : HAMİYET Yutak yangısı. : FARENJİT Yuva.: LANE Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka. : MELON Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka.:MELON Yuvarlak ve yassı biçimli nesne,ağırsak.: KURS Yuvarlak,yassı ve sipersiz başlık.: BERE Yuvarsı kemer. : DOM Yüce,kudretli : . BAYAR Yüce,kudretli.:BAYAR Yüce,yüksek. : ALİ Yücelik,yükseklik. , : ULVİYYET Yük asansörü.: ELEVATÖR Yük treni. : MARŞANDİZ Yüklük,yatak yorgan konulan yer. : MUSANDRA Yüksek ve alçaktan mermi atabilen top ve havanların bazı özellilerine sahip kısa namlulu top. :OBÜS Yüksek basınçlı atmosfer kütlesi.:ANTİSİKLON Yüksek bir makama sunulan mektup yada dilekçe. : ARİZA Yüksek dereceli devlet görevlileri ile elçilerin oturması için ayrılan konut.:REZİDANS Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo,çanak,çömlek gibi nesne. : SERAMİK Yüksek kabartma gibi bir zemine bağlı veya alçak kabartma gibi yassılaştırılmış olmayan,üç boyutta da gelişmiş olan heykelcilik yapıtı.:TAMOYMA Yüksek makamlardaki devlet adamları.:RİCAL Yüksek sesle inleme. : RENANET Yüksek sesle yapılan çağrı,duyuru.,tellalla duyurma: CAR Yüksek sosyete yaşamını seven.:MONDEN Yüksek tepe,dağ.: KEPEZ Yüksek,yüce.:BÜLENT Yükseklik korkusu. : AKROFOBİ Yükseklik. : İRTİFA: KOT Yükselme,yücelme. : TEALİ Yükselteç.:AMPLİFİKATÖR Yükselti.: RAKIM Yükümlülük.:VECİBE Yün eğirme aracı.:KİRMEN Yün eğirmekte kullanılan çıkrığın adı.Pamuk ipliğini saran el çıkrığı. : ALAMİT Yün kumaşların havlarına kıvırcık görünüm kazandırmak için yapılan uygulama: RATİNAJ Yün veya pamuk gibi maddeleri tokmak ile kabartan kimse. : HALLAÇ Yünden dokunmuş yaygı,kilim. :SİLİ Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. : ABA Yünlü yada pamuklu bir dokuma. : ABADAN Yünsü tüylü bir av köpeği cinsi.:BARBE Yürek atışı. : DARABAN Yürek darlığı.,aşırı sıkıntı,kaygı,bunaltı. : ANKSİYETE Yürek paralayan,tüyler ürpertici.:CANHIRAŞ Yürüme korkusu.: BASİFOBİ Yürürlükte bulunan antlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum : STATÜKO Yürütme.:İCRA Yürüyen merdiven. : ESKALATÖR Yüz altı taşla oynanan bir oyun. : OKEY Yüz güzelliği.:CEMAL Yüz örtüsü. Peçe. : NİKAP : YAŞMAK : BÜRGÜ Yüz,çehre,beniz.:BET Yüzgeçleri dikenli ve zehirli bir balık.: BARSAM Yüzgeçlerinde zehirli dikenleri bulunan,eti beyaz ve lezzetli bir balık.:İSKORPİT Yüzme havuzu.PİSİN Yüzölçümü. : MESAHA Yüzü çiçek hastalığından kalma küçük yara izleri taşıyan,aşırı çiçek bozuğu olan kimse.:ÇOPUR Yüzü yay biçiminde bir çeşit keser.:AYDEMİR Yüzün rengi,bet beniz. : NEVİR |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Z
Zaç yağı,sülfirik asit.:KARABOYA Zakkum : AĞI AĞACI Zaman,vakit (yerel sözcük) :ADAR Zamanbilimi.Zaman dizini. : KRONOLOJİ Zamansız,uygun zamanda olmayan. : NAGAH Zambakgillerden bir kır bitkisi,mahmur çiçeği.:ÇİĞDEM Zambakgillerden,beyaz renkli ve güzel kokulu bir çiçek. : SÜMBÜLTEBER Zambakgillerden,soğanından ilaç olarak yararlanılan bir takım maddeler elde edilen bir bitki.:ADASOĞANI Zambiya’nın başkenti. : LUSAKA Zamir. : ADIL Zamklı cila. : LIKA Zar ile oynanan kumar.:BARBUT Zararlı bir bitki./Koyunlarda görülen bir hastalık. : KARAMUK Zatülcenp. : SATLICAN Zatürree.: PNÖMANİ : BATAR Zayıf ve cılız. : ENEZE : DEBİL : HIRA Zayıf,çelimsiz,etsiz.: LAGAR Zebercet taşı.: PERİDO Zehiriyle ünlü olmasına karşın insanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA Zehirlemek,ağılamak.: OTALAMAK Zehirli bir bitki türü.:BALDIRAN Zehirli bir örümcek cinsi. : AKALAR Zehirli bir örümcek türü. : KARADUL Zehirli bir örümcek türü.:BÖ Zehirsiz,çok güçlü büyük bir yılan.:PİTON Zeka geriliğinin ileri bir şekli.,doğuştan ahmak,aptal. : İDİOT Zeka. :ANLAK Zeki,anlayışlı,akıllı kimse.: FEHİM Zen düşünmenin ereği olan ruhsal uyanış.: SATORİ Zencefilgillerden ıtırlı bir bitki.:KAKULE Zengin bir kadının yardımcısı olan,onun ,işlerini yapan kadın.:NEDİME Zengin. : VARSIL Zeravent’de denilen ve kökleri halk hekimliğinde kullanılan sarılgan bitki.:LOĞUSA OTU Zerdüşt dininde Ahura Mazda’nın oğlu olan ateş tanrısı. : ATAR Zerdüşt dininin iyilik tanrısı. : AHURAMAZDA Zerdüşt dininin kutsal kitabı.:AVESTA Zevk ve eğlenceye düşkün,uçarı.: SEFİH Zeytin biçiminde,beyaz unlu,tadı mayhoş bir yemiş. : İĞDE Zeytingillerden bir ağaç ve bu ağacın beyaz,eflatun veya pembe renkte,güzel kokulu çiçekleri.:LEYLAK Zeytinin sıkılıp yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi. : PİRİNA Zeytinyağı çıkaran kimse. : ZEYTAN Zeytinyağı,soğan ve maydanozla yapılan bir tür fasulye salatası.:PİYAZ Zeytinyağında kızarmış sarımsak ve rendelenmiş domates ile yapılan garnitür.:PROVANÇALE Zıplama,sıçrama. : RAKADAN Zırh veya silah.:CEBE Zırh.Silah.:CEBE Zırhlı hayvan.: TATU Zihin açıklığı.:FİTNAT Zihin.:AN Zihinsel özürlü.:MONGOL Zikreden,anan. Tekkelerde ayinde ilahi okumakla görevli hanende. : ZAKİR Zikreden,anan.:ZAKİR Zimbabwe’nin başkenti. : HARARE Zimbabwe’nin eski adı.:RODEZYA Zina işleyen. : ZANİ Zirve,doruk. : ŞAHİKA Zona. : HERPES ZOSTER Zonguldak yöresine özgü bir halk oyunu. : AMANİ Zoolojide kuyruklular.: URODEL Zorba.:CEBERRUT.:MÜSTEBİT Zorla alma.:GASP Zorlama,bir işi zorla yaptırma.:ZECİR Zorlu ve ezici güç.:SATVET Zorlu,katı,şiddetli.: YEĞİN Zulümler,kıyımlar.: MEZALİM Zurnalarda,kamış düdüğün bulunduğu lüleye takılan yuvarlak plaka.:AVURTLAK Zurnalı ve tulumlu bir çalgı.:GAYDA Zurnanın dudaklara gelen kamış bölümü. : SİPSİ Zümrüde benzer değerli bir taş. : ZEBERCET Züppe. : DANDİ: SNOP |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.