![]() |
Ortopedi Kaynak
Kamburluk kifoz Çocukların kambur duruşu ailelerin başlıca sorunlarından biridir. Bununla beraber sırttaki eğim çoğunlukla normaldir. Kifozis veya kamburluk denince sırttaki eğimin aşırı derecede olması anlaşılır. Kifoz değişik nedenlerle gelişir. Gevşek bir biçimde oturma-yürüme, kötü duruş pozisyonu omurgadaki bağları gerer ve bu da zamanla omurganın doğal eğiminin artmasına neden olur. Bu duruşa bağlı kifoz genellikle buluğ çağında gelişir. Ağrı nadirdir. Bu durumda karın sırt ve bacak adelelerinin geliştirilmesi tablonun ilerlemesine engel olur, sınırlı da olsa düzelme sağlar. Bir diğer tip yaşlılıkta ortaya çıkan osteoporoza bağlı kamburluktur. Osteoporozda kemikler zayıflar ve incelir. Her omurun diğeri üzerine baskısı sonucu ağırlığın fazla bindiği omur gövdesinin ön kısım yüksekliği azalır ve kamburluk oluşur. Yukarıda anlatılan fonksiyonel (veya gelişimsel) kamburluklara göre daha ciddi kamburluklar doğumsal veya hastalıklara bağlı gelişebilir. Doğumsal kifoz Bazı çocuklarda omurga yapısı doğumsal olarak anomalilere sahiptir. Omurlar arasında kaynamalar, yapışıklar çocuk büyüdükçe ilerleyen kamburluklara neden olur. Bu tür kamburluklar hemen doğumda da görülebilir. Bu tür kamburluklar çok hızlı ve ciddi biçimde artarlar. Cerrahi tedavilerle, ilerlemeyi engelleyip düzelme sağlanabilir. Ancak genelde çocuklarda bir boy kısalığı kaçınılmazdır. Scheuermann kifozu Scheurmann kifozu bu hastalığı ilk tanımlayan Danimarka’lı radyoloğun adı ile anılmaktadır. Omurların büyüme kıkırdaklarının ön kısmında büyüme yavaşlar, arka bölüm ise büyümesini normal sürdürür. Sonuçta omurlarda kamalaşma, üstüste bindikleride ciddi kamburluk oluşur. Duruş kifozuna benzer şekilde 10 yaşlarında farkedilmeye başlar. Genellikle ağrısızdır fakat görünüş bozukluğuna neden olur. Duruş bozukluğu kifozu ile Scheuermann kifozu arasındaki fark rontgenle tanınır. Duruş bozukluğu kifozunda omurgalar ve diskler normal biçim ve görünümdedir. Scheuermann kifozunda ise omurlarda kamalaşma vardır. Genellikle sırt nadiren bel omurlarında da görülür. Omurdaki eğim 50 derece ve üzerinde ise anormal olarak kabul edilir. Çocuklar büyüdükçe eğimde artar. İyi bir eksersiz programı ağrı olduğunda ağrı kesiciler ve istirahat önerilir. Çocuk büyüme periyodunda ise bazen bir korse ile büyüme periyodunun sonuna kadar eğimin artması önlenmeye çalışılır. Eğim 75 dereceyi geçtiğinde cerrahi tedavi önerilir. Cerrahi, eğimin düzelmesini ve ilerlemsinin önlenmesini sağlar. |
Ortopedi Kaynak
kas adele tümörleri
Adale tümörleri nadirdir. Oldukları zamanda çoğunlukla selimdirler fakat habis bir adale tümörü (rhabdomyosarcoma) hayatı tehdit edebilir ve derhal tedavi edilmesi gerekir. Belirtiler - Adale dokusunda, cildin yüzeyinden görülebilen bir şişkinlik, - Etkilenen bölgede ağrı, - Kitlede süratli büyüme; Teşhis Eğer cildinizin altında herhangi bir şişkinlik görürseniz doktorunuza gidin. Cildin altındaki şişkinliklerin çoğu lipomdur (selim yağ tümör&#252. Bunlar yağdan meydana gelmiştir ve ciltle adale arasında bulunur. Çoğu zaman hafif bir parmak basımıyla kolayca belirlenir ve kolayca hareket eder. Birkaçı birden bir arada bulunabilir. Bu şişkinliklerde çoğunlukla endişe edecek bir şey yoktur. Doktorunuz şişkinliği muayene edecektir ve eğer ciddi bulursa o bölgenin bir röntgeni, manyetik rezonans görüntü taraması veya bilgisayarlı tomografı taramasını isteyecektir. Bu doku biyopsisi de gerekir. Tedavi Eğer tümör selimse tedavi gerekmez ya da cerrahi olarak çıkartılıp konu kapatılır. Fakat eğer habisse cerrahi çıkartma, radyasyon tedavisi veya kemoterapi gerekli olabilir. |
Ortopedi Kaynak
kas krampları kramp
Alternatif isimler Kas spazmları Tanım Kasların sıklıkla ağrılı kasılmalarıdır. Doktorunuza başvurun açıklanamayan veya basit bir uzanma ile geçirilemeyen ciddi , uzun süren , tekrarlayan kas spazmı varsa veya krampları varsa ... Nedir Kas krampları sıklıkla baldır veya ayak kaslarında meydana gelir. Sık rastlanan nedenleri ağır egzersizler gebelik dehidratasyon kas yorgunluğu NOT : Kas kramplarının başka sebepleri de vardır. Bu liste hepsini içermemektedir. Sebepler hem kişinin yaşı , cinsiyeti hem de belirtinin özelliği , zamanı , kötüleştiren faktörler , iyileştiren faktörler ve beraberindeki şikayetler gibi spesifik karakterleriyle değişiklik gösterebilir. İlk yaklaşım yavaş yavaş gerinme ( uzanma ) rahatlama sağlayabilir. verilen reçeteye uyulmalıdır. Muayene sırasında sorulabilecek sorular Tıbbi hikaye alınır ve fizik muayene yapılır. Tıbbi hikaye soruları şunları içerebilir : kasılmalar ne zaman başladı ? kasılmalar ne kadar sürüyor ? kasılmalar hangi sıklıkta ortaya çıkıyor ? hangi kaslarda kasılma meydana geliyor? hamile misiniz ? son zamanlarda ağır bir egzersiz yaptınızmı? dehidratasyona yol açabilecek kusma , ishal , aşırı terleme veya çok idrara çıkma gibi bir şikayetiniz var mı ? başka belirtiler var mı ? Tanısal testler şunları içerebilir : ekstremite ( kollar ve bacaklar ) anjiografisi veya arteriografisi serum kalsiyum düzeyi serum sodyum düzeyi tiroid fonksiyon testleri myelografi elektromiyografi omurga filmi omurganın bilgisayarlı tomografisi kan akışı testleri. |
Ortopedi Kaynak
kemik tümörleri
KEMIK TUMORLERI (Bu Ay 259 Defa Okundu) Kemikte başlayan tümörler nadirdir. Eğer kanserliyse, habis hücreler çoğu zaman vücudun başka bir yerindeki kanserden gelmişlerdir (metastaz yapmıştır.) Bunun istisnaları ilikte başlayan multipl meyelom ve osteosarkomdur. Belirtiler - Kemiğin yüzeyinde sert bir şişlik, - Bu şişlikle birlikte ağrı, - Kemik kırılmaları. Osteosarkom birinci kemik kanserleri arasında en yaygın olanıdır. Bunların her ikisi de metastaz şeklindeki kemik kanserlerinden çok daha az görülür. Daha büyük sıklıkla, kemik tümörleri selimdir. Teşhis Röntgen yararlı olabilir, ancak kesin teşhis koymaya yetmeyebilir. Tümörün habis olup olmadığını anlamak için, laboratuvarda incelemek üzere küçük bir doku örneğinin alındığı kemik biyopsisi yapılabilir. Selim tümörler nadir olarak sağlığı tehlikeye atar. Eğer tümör habis ya da vücudun başka bir bölgesinden yayılmışsa yaşamı tehdit edebilir. Tedavi Selim tümörlerin nadir olarak ameliyatla çıkartılması gerekir. Osteosarkom gibi bir kemik kanseri ameliyatla çıkartılır ve kanser ilaçları verilir. Bazen, kanser dokusu alınırken kol ya da bacak korunur ve daha sonra onarılır. Bu işlemi bir rehabilitasyon programı izler. |
Ortopedi Kaynak
menisküs yaralanmaları
Sporcularla özdeşleşen menisküs yaralanması küçük bir zorlanma, düşme, çarpma, şiddetli bedensel egzersizler, aşırı gerilme gibi hareketler sonucunda ortaya çıkabiliyor. Genel olarak sporcu yaralanması olarak bilinen menisküs yırtılmasının aslında hemen her kesimden insanın başına gelebileceği bildiriliyor. Uzmanlar, hastalığın erken tedavi edilmemesi durumunda kıkırdak hasarına ve kireçlenmeye yol açabileceğine dikkat çekiyor. Diz ekleminde C ve O şekliyle uyluk ve baldır kemikleri arasında yer alan kıkırdak kıvamında eklem içi yapılar olan menisküs, vücutta eklemleri korumak, uyum ve sıklığını artırmak, beslenmesine ve işlevlerine yardımcı olmak gibi görevleri de üstleniyor. Menisküsün çeşitli nedenlerden dolayı zedelenmesine, yırtılmasına ve ezilmesine menisküs yaralanması adı veriliyor. Hayrunnisa Hastanesi'nden Op. Dr. Alper Gökçe, küçük de olsa, zorlanma, düşme, çarpma, şiddetli bedensel egzersizler, dizin uyluk altında aşırı iç ve dış dönmesi ya da aşırı gerilme hareketlerinin her zaman yırtığın oluşmasına yol açabileceğini vurguladı. Gökçe, menisküs yaralanmasının belirtilerini şöyle sıraladı: "Belirtiler şiddetli ağrı, yırtık, menisküs parçasının iki eklem yüzeyi arasında sıkışması sonucu dizin yarı bükük konumda kilitlenmesi biçiminde ortaya çıkabilir. Bu tip yaralanmaya maruz kalan kişinin dizinde yavaş gelişen şişlik, hareketlerle artan diz ağrısı, bazen de dizde kilitlenme sonucu hareketsizlik hali oluşur." Menisküs tedavisinde erken teşhisin önem taşıdığına dikkat çeken Gökçe, yırtık bir menisküsle günlük etkinliklerine devam eden kişilerde yırtığın oluşturduğu düzensizlik nedeniyle eklemin yeterince fonksiyonlarını yerine getiremeyeceğini söyledi. Gökçe, bunun da erken dönemde kıkırdak hasarına, dolayısıyla kireçlenmeye (osteoartrit) yol açtığını kaydetti. Gökçe, tedavi yöntemlerini şöyle sıraladı: "Menisküs yaralanmasında yırtık, menisküsün tam ya da kısmi olarak çıkartılması ile uygulanan bir cerrahi girişimle tedavi edilebilir. Günümüzde en yaygın kullanılan tedavi şekli artroskopik yöntemle yapılan müdehaledir. Bu yöntemde dizin ön kısmında 1 cm'lik kesi yapılıp, dizin içerisine gönderilen optik vasıtası ile diz büyütülerek televizyon ekranına yansıtılır. Küçük kesilerle ameliyat yapıldığı için dikiş kullanılmaz ve ameliyat sonrası iltihaplanma riski düşer. Artrospkopi yöntemi ile ameliyatta hastanın hem hastanede yatma süresi hem de işe dönme süresi kısalır." |
Ortopedi Kaynak
Menisküs yırtıkları MENİSKÜS YIRTIKLARI Vücudumuzun en sık yaralanan bölgelerden biriside menisküslerimizdir. Menisküsler diz bölgesinde en büyük iki kemiğimizin kesiştiği noktada ‘C’ şeklinde mevcut olan ince yastıkçıklardır. Dizde yükün taşınması,birçok yöne dönme hareketinin yapılabilmesi,femur(uyluk kemiği) ve tibia (kaval kemiği) arsındaki güç dengesinin sağlanması gibi görevler de rol oynarlar. Futbol gibi karşılıklı temas sporlarında dizin dönmesi,ani hareketlerde meydana gelen katlanma ,tek diz üzerine yük alınması sonrasında menisküsler yırtılabilir. Sporcularda bu yaralanmalara ön çapraz bağ(ÖÇB) yaralanmaları da eşlik edebilir. İleri yaş grubunda ise menisküsler herhangi bir travma olmaksızın dizde gelişen dejenerasyon ve kıkırdak hasarına bağlı olarak yırtılabilirler. Belirti ve şikayetler Diz içerisinden gelen sesler yırtığın ilk bulguları olabilir. Dizde ödem gelişene dek sporcular oyuna devem edebilir yada günlük aktiviteler yapılabilir. Ancak ödem geliştiğinde şikayetler oluşur. Şikayetler 24-48 saat içerisinde gelişir. Dizde gerginlik ve şişlik Eklem hareket açıklığında azalma Dizde sıvı toplanması Menisküsün yırtık parçası eklem içine düştüğünde takılma ,kitlenme.Bu durum ancak doktorunuz yapacağı bir manevra ile düzelebilir. Tanı Doktorunuza herşeyin hangi travma ile nasıl başladığını anlatın,doktorunuz çeşitli manevralar ile dizinizi muayene edecektir. Ayırıcı tanı için röntgenler ve menisküslerin görüntülenmesi için MRI istenebilir. Dizin kitli kaldığı durumlarda artroskopik muayene önerilebilir. Menisküs yırtıkları birkaç tipte olabilir. Sporcularda dönme sonrasında oluşan dikey yada kova sapı tarzında yırtıklar, Genç atletlerde sürekli tekrarlayan tipte travmalar sonrası koşma gibi oluşan radial yada gaga tarzında yırtıklar Yaşlılarda kıkırdak bozulmasına bağlı oluşan horizantal yada iç taraf yırtıkları sayılabilir. Menisküs yırtıklarının başlangıç tedavisi RİCE olarak kısaltılmış protokoldür: Rest (istirahat) İce (buz uygulaması) Compressıon (bası uygulamsı ,bandaj gibi) Elevatıon (dizin yukarı alınması) şeklinde özetlenebilir, Bu tedavinin takibinde dizde kitlenme ve kronik yakınmalar gibi şikayetler gelişmez ise tedavi istirahat süresi boyunca sürer ve biter. Meniskünün sadece 1/3 dış (eklem kapsülüne yakın) bölümünde kan dolaşımı vardır. Bu bölgelerdeki yırtıklarda , menisküs kendi beslenmesi sayesinde yırtığın tamirini sağlar. 2/3 iç bölgede ise tam bir tamir olmaz. Yinede her zedelenmiş menisküs bulgu verecek diye bir kural da yoktur. Cerrahi tedavi menisküsün iyileşemediği ve şikayetler oluşmaya devam ettirdiği zamanlarda planlanmaktadır. Yırtık ve şikayete neden olan menisküs yırtıkları kıkırdakta aşınmaya ve ileri dönemde kireçlenmeye neden olur. Genç, aktif yaşam süren kişilerde menisküs yırtıklarının ameliyat edilmesi önerilir.Yırtığın tipine ,eşlik eden başka bir patoloji olup olmaması,hastanın yaşına göre doktorunuz uygun tedaviyi, planlayacaktır.Cerrahi sonrası rehabilitasyon tedavinin önemli bir parçasıdır. |
Ortopedi Kaynak
Omurga eğriliği skolyoz
Omurganın yanlara doğru “S” veya “C” biçiminde kıvrılmasıdır. Bunun sonucunda omurga döner ve bir omuz ve bir kalça diğerinden yüksek görünür. Genetik olanları varsa da genellikle çoğunun nedeni bilinmemektedir. (idiopatik skolyoz) Herhangi bir yaşta olabilir. İnfantil skolyoz 3 yaş altında görülür. Genellikle doğumsal yapı bozukluklarına, sinir ve adele hastalıklarına ( muskuler distrofi, spastik felç gibi) , kazalara, enfeksiyon ve tümörlere bağlı olarak gelişebilir. Juvenil skoltoz 3-10 yaşları arası görülür ve nadirdir. 10 yaş sonrası görülen adolesan (buluğ çağı) skolyoz olarak adlandırılır ve en sık görülen tipidir. Skolyoz büyümenin devam ettiği buluğ çağı boyunca hızlı bir ilerleme gösterir. İskelet gelişiminin tamamlanıp büyümenin durduğu yaşlarda ilerleme ileri eğrilikler hariç durur. 50 derece özelliklede 70 derece üzeri eğrilikler erişkin yaşlarda oldukça az olmasına karşı ilerleme gösterirler. Skolyoz genellikle ağrı yapmaz. Tedavi eğilmenin ilerlemesini engellemek, görünüm bozukluğunu gidermek, gelişebilecek solunum ve dolaşım problemlerini engellemek, omurgada gelişebilecek kireçlenmelerini engellemek amacıyla yapılır. Tanı Doktor ve ailelerin skolyozu en kolay tanıyabilmelerinin yolu çocukların kollarını aşağı sarkıtarak öne eğildiklerinde sırtta ve özellikle kürek kemiği seviyesinde asimetrinin farkedilmesidir. Bu asimetrinin diğer nedenlerinin( travma, kas tutulması gibi) olup olmadığına da bakılmalıdır. Tanı rontgen ile teyid edilir. Burada skolyozu tam değerlendirmek için ortoröntgenogram denilen tüm omurgayı gösteren filmler kullanılmalıdır. Bu filmlerde eğriliğin bölgesi ve derecesi değerlendirilir. İlerleme riski olan vakalarda 3-6 ay aralıklarla iskelet gelişimi tamamlanana kadar rontgen tetkiki yinelenmelidir. Tedavi Gözlem: 20 derecenin altında ve iskelet gelişimi tamamlanmaya yakın hastalarda sadece gözlem ve belirli aralıklarla kontrol yeterlidir. Korse: Korsenin amacı eğimin artışının engellenmeye çalışılmasıdır. Korse özellikle eğimin 30 derece civarında olduğu ve büyümenin devam ettiği çocuklarda etkilidir. Korse etkisi 40 derece üstü eğriliklerde ve iskelet gelişimi tamamlanmasına uzun yıllar olan çocuklarda azalmaya başlar. Cerrahi: Eğim 50 derece üzerinde ve çocuk hala büyüyorsa cerrahi kaçınılmazdır. 50 derece üzeri eğrilikler büyüme sona erdikten sonra da oldukça az olsa da artmaya devam eder. Bu nedenle ilerideki komplikasyonları önlemek, görüntü açısından cerrahi seçeneği iyi değerlendirilmelidir. |
Ortopedi Kaynak
Omuz döndürücü tendon manşeti (rotator cuf) yırtıkları
Omuz anatomik olarak çok geniş hareket açıklığı, zayıf eklem teması, bu zayıf teması desteklemek ve hareket açıklığını sağlamak için yer alan kıkırdak ve tendon destekleriyle vucudun en karmaşık eklemidir. Bu eklem ileri yüklenmelere maruz kalır. 40 yaş üzerinde omuz ağrısı nedenlerinin en önemli nedenlerinden biri rotator cuff yırtıklarıdır. Rotator cuff, humerus (üst kol kemiği)kemiğinin üst ucundaki omuz eklemini yapan baş kısmını çepeçevre saran adele-tendon bir yapıdır. Omuz eklemini yerinde tutar ve omuzun içe-dışa dönüş hareketlerini yaptırır. Rotator manşet yırtığı gençlerde ve sporcularda ani bir harekette oluşan yaralanma ile oluşabileceği gibi, zaman içinde tekrarlayıcı kolun baş seviyesinin üzerindeki hareketlerde zamanla gelişebilir. Belirti ve bulgular Başüstü hareketlerde daha fazla olmak üzere tekrarlayıcı, devamlı omuz ağrısı. Gece ağrısı. Bu ağrı ağrıyan taraf üzerine yatmayı engeller. Adele güçsüzlüğ& #252;. Özellikle kolu kaldırmaya çalışırken hissedilir. Omuz hareketleri sırasında tıkırtılar , klik sesleri gelmesi. Omuz hareketlerinde kısıtlılık. Genellikle hastanın ağırlıklı kullandığı kolunda olur. Hastalar rahatsızlığın başlamasına neden olduğunu düşündükleri bir olay tanımlarlar. Risk faktörleri Tekrarlayıcı başüzeri hareketler. Fırlatma sporları, tavan boyama gibi Aşırı güç, düşme gibi Yaşlanmaya bağlı dejenerasyon. Rotator maşetin bulunduğu aralıkta daralma. (bkz: Omuz Anatomisi) Rotator manşetin akromion denilen (bkz: Omuz Anatomisi) çıkıntının altındaki yüzey tarafından zedelenmesi Yırtığın tesbiti Yukarıdaki bulgulardan herhangi biri mevcutsa zaman geçirmeden doktora başvurun. Şikayetleriniz, hastalığın gelişme öyküsü ve dikkatli bir muayene ile önemli ölçüde fikir sahibi olunabilir. Röntgen incelemesi kemik kaynaklı bulguların tesbitinde yararlıdır. Ancak rotator manşetin direkt izlenebildiği MR ve ultrasonografi gibi tetkikler genellikle kesin tanı ve tedavinin planlanması için gereklidir. Rotator manşet yırtıkları parsiyel (tam olmayan) veya tam yırtık biçiminde olabilir. Tendonun bütün kalınlığınca olmayan parsiyel yırtıklar cerrahi olmayan tedaviye iyi yanıt verirler. Cerrahi olamayan tedaviye yanıt vermeyen parsiyel yırtıklar ve tam yırtıklarda cerrahi tedavi gerekir. Tedavi seçenekleri Doktorunuz yırtık tam değilse (parsiyel yırtık) aşağıdaki cerrahi olmayan tedavi seçeneklerini önerebilir; Dinlenme; yırtık tam değil ve aşırı kullanma nedeniyle gelişmişse yardımcı olabilir. İlaç; (ağrı ve ödem giderici ilaçlar) ağrının kontrolünde yardımcıdır. Kuvvetlendirme ve germe ekzersizleri; fizyoterapinin ana parçalarından biridir ve yapılması önerilir. Kortikosteroid enjeksiyonu; ağrının giderilmesinde yardımcıdır. Fakat çok sık tekarlanması tendonu zayıflatıp tam yırtığa neden olabilir. Ultrason; lokal ilaç uygulaması ve derin ısı verme özellikleri nedeniyle iyileşme sürecine yararlıdır. Yukarıdaki yöntemlere cevap alınamayan parsiyel yırtıklar veya tam yırtıklar için çeşitli cerrahi tedavi seçenekleri vardır. Aşağıda tanımlanan yöntemler modern omuz cerrahisi teknikleridir. Burada hangi tekniğin seçileceğine rotator manşetteki yaralanmanın büyüklüğü, yeri, nedenine bağlı olarak karar verilir. Artroskobik müdahale sırasında omuzdaki tesbit edilen diğer patolojilerinde düzeltilmesi şansı vardır. Artroskopi; yaklaşık 1 cm lik kesilerden omuz eklemi ve çevre dokulara ait görüntülerin bir kamera aracılığıyla monitöre aktarılması ve yine mini aletlerle görüntü kullanılarak hastalığın ameliyatının yapılması prensibine dayanır. Omuzda kemik çıkıntılarının kaldırılması adele ve tendondaki küçük yırtıkların tedavisinde tek başına yeterli olabilir. Mini-açık tamir; artroskobi ile birlikte kullanılarak bir kaç santimetrelik küçük kesilerden tam yırtıkların tedavisine olanak verir. Açık tamir; yaralanmanın çok ciddi olduğu vakalarda uygulanır. Burada doku transferi, tendon grefti uygulamaları yapılabilir. Rehabilitasyon (fizyoterapi) Tüm omuz hastalıklarında olduğu gibi rotator manşet yaralanmaları ardından normal fonksiyonlara dönüş zaman alır. Cerrahi tedaviler sonrası bu zaman 6 ay veya daha uzun olabilir. Temel prensip eklem hareketlerini arttırıcı ve adele gücünü geliştirici hareketlerin yapılmasıdır. Doktorunuzun vereceği programı uygulamak nihai sonuçta operasyon kalitesikadar belirleyicidir. İyi ellerde yapılan cerrahi ve iyi bir fizyoterapi programı sonrası % 90 civarında tatmin edici sonuçlar alınabilmektedir. |
Ortopedi Kaynak
Omuz kapanı hastalığı TORASİK OUTLET SENDROMU (TOS)
Sıradışı bulgu ve belirtilerle giden bir hastalıktır. Bu hastalık akla gelmezse tanı zordur. Bu nedenle tanı çoğunlukla geç konur. TOS ismini köprücük kemiği ile 1. kaburganın arasındaki boşluktan alır. Bu dar geçiş yolu kola giden ana damarlar, ana sinirler ve bazı adeleler tarafından doldurulur. Ana damarlar göğüs kafesinden, ana sinirler omurdan ayrılırlar. Bu dar geçişi kullanarak koltuk altından kola doğru devam ederler. TOS, bu aralıkta veya çıkışında damar ve/veya sinirlerin basıya uğraması sonucu çıkan rahatsızlıkların bütününe verilen addır. TOS yaralanma, hastalık veya doğuştan anomaliler nedeniyle olabilir. Kötü duruş pozisyonu, şişmanlık bu hastalık belirtilerini belirginleştirir. Göğüs kökenli omuz kasları köprücük kemiğini yerinde tutacak kadar kuvvetli değilse köprücük kemiği aşağı doğru çöker ve damar-sinir basısına neden olabilir. Doğuştan ekstra kaburga, boyun adeleleri anormalileride TOS nedeni olabilir. TOS olan hastalarda psikolojik problemler de sıkça görülür. Bu tür psikolojik problemlerin nedeni tam anlaşılamamıştır. Belirtiler ve tanı Belirtiler hangi yapıların bası altında kaldığı ile ilgilidir. Damar basılarında kola ve ele giden kan miktarı azalır. Buna bağlı olarak o kol ve elde soğukluk, çabuk üşüme, çabuk yorulma şikayetleri olur. Muayenede o kolda tansiyon daha düşük, nabız daha hafif alınabilir. Bu yakınmaların şiddeti bası miktarı ile doğru orantılıdır. Sinir basılarında boyun hareketleri ile değişebilen net tanımlanamayan ağrılar olur. Bu ağrılar boyun omuz kol ve ele yayılabilir. Başüstü aktivitelerde zorluk olur. Hem damar hem de sinir basısı varsa bulgularda beraber ve yakınmalar oldukça karışık hale gelir. Hastanın beraberindeki psikolojik sorunlar nedeniyle genellikle tüm problemleri psikolojik sanılarak hastalık atlanılabilir. Doktorunuz TOS düşündüğü anda bir seri test içeren muayenenizi yapacaktır. Röntgen, MR , EMG (sinir fonksiyonlarını inceleyen bir test), Dopler (damarları görüntüleyen ultrosonografik bir tetkik) gibi inceleme tetkikleri ile hastalığın ciddiyet derecesini tesbit eder. Cerrahi olmayan tedavi ve korunma TOS olan hastaların büyük kısmı cerrahi olmayan fiztoterapi, ekzersiz, diyet ve ilaçla tedavi edilebilirler. Fizyoterapi ile omuz çevresi kaslarını kuvvetlendirerek köprücük kemiğinin daha iyi desteklenmesi sağlanarak bası azaltılır. Antienflamatuar-antiromatizmal ilaçlar ağrının azalmasına yardımcı olur. Fazla kilolara sahipseniz bir diyetisyen gözetiniminde kilolarınızı veriniz. Bu bölgedeki yağlanma zaten dar olan kanalı daraltan ciddi bir faktördür. Omuzunuzu aşırı kullanmak zorundaysanız işinizi değiştirin. Duruş ekzersizleri yapınız. Bu hareketleri günde 2 kez 10 ar tekrar yapınız. Köşe germe ekzersizi; Bir duvar köşesine yarım metre uzakta durunuz. Omuz genişliğinde her bir elinizi bir duvara koyunuz. Köşeye doğru göğsünüzde bir gerilme hissedene kadar eğiliniz. 5 saniye tutunuz. Boyun germe; Sol elinizi başınızın üstüne, sağ elinizi omuzunuzun arkasına koyunuz. Başınızı boyun sağında gerilme hissedene kadar sola çekiniz. 5 saniye tutunuz.Sonra diğer tarafta tekrarlayınız. Omuz çevirme; Omuzlarınızı yukarı, arkaya ve aşağı gererek çeviriniz. Boyun çekme: Boynunuzu düz olarak geriye bastırınız. Bu sırada çene seviyesini koruyunuz. 5 saniye tutunuz. Boyun fıtığınız var veya bu hareketleri yaparken ağrı hissederseniz doktorunuza danışınız. Omuz üzerinden askılı ağır çanta taşımayınız. Bu körücük kemiğini aşağı bastırarak varolan yakınmalarınızı arttıracaktır. Cerrahi tedavi Yukarıdaki önlemlere rağmen 3 ay içinde belirgin iyileşme bulguları yoksa doktorunuz cerrahi tedavi önerebilir. TOS nedenine göre cerrahi tedavi seçilir. İyi bir cerrahi tedavi sonrası tüm yakınmalar ortadan kalkar. |
Ortopedi Kaynak
OSTEOARTRİT: KİREÇLENME
Osteoartrit Nasıl Bir Hastalıktır? Osteoartrit (eklem kireçlenmesi) en sık görülen eklem hastalığıdır. Eklem kıkırdağının yapısının bozulması, aşınması, incelmesi ve hatta kaybına neden olur. Ayrıca, eklem kıkırdağının altındaki kemik dokusunda da değişiklikler sonucu kemikte büyümeler ve eklem kenarında çıkıntılar gelişir. Sonuçta osteoartrit eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde kısıtlanmaya ve ağrıya neden olan bir hastalıktır. Osteoartrit Neden Olur? İki önemli faktör osteoartrit gelişmesinde önemli rol oynamaktadır: 1. Eklemlerin üzerlerine binen yükü dengeli bir şekilde emip dağıtarak, istenen hareketi rahat yapmasını sağlayan eklem kıkırdağı, kemik, bağlar gibi yapılarda doğumsal ya da sonradan gelişen bozukluklar 2. Vücut kilosunda artışta olduğu gibi eklemlerin üzerindeki yüklerin ya da mesleki nedenlere bağlı olarak eklemlerin normal çalışma koşullarının değişmesi. Osteoartritin Gelişmesini Kolaylaştıran Faktörler Nelerdir? Yaş. Osteoartrit orta-ileri yaşların hastalığıdır. Kırk yaşından önce görülmesi çok nadirdir. Yaş ilerledikçe hastalık görülme sıklığı artar. Örneğin, yetmiş yaşındaki insanların yaklaşık dörtte üçünde osteoartrit bulguları vardır. Kalıtım. Bazı ailelerde çok daha sık olarak ve daha erken yaşlarda osteoartrit geliştiği bilinmektedir. Özellikle el parmak eklemlerinde şişlere neden olan ve "nodüllü osteoartrit" diye bilinen türünde kalıtımın katkısı çok belirgindir. Cinsiyet. Diz ve ellerde görülen osteoartrit kadınlarda daha sık görülür. Kalça eklemi osteoartriti ise kadın ve erkeklerde eşit oranda görülmektedir. Kilo. Fazla kilo ve şişmanlık eklem üzerine binen yükü artırarak özellikle diz osteoartriti gelişme olasılığını yükseltmektedir. Ayrıca, osteoartriti olan kimselerde kilo artışı şikayetlerin ortaya çıkmasına ya da artmasına neden olabilmektedir. Eklemlerde yapısal bozukluklar. Eklemlerde doğuştan görülen (örneğin kalça çıkığı, kalça eklemi ile yuvası arasındaki uyumsuzluklar) ya da sonradan kaza, travma, hastalık gibi nedenlerle gelişen yapısal bozukluklar, eklemin işleyişini aksatarak osteoartrit gelişme riskini artırmaktadır. Eklem hastalıkları. Osteoartrit, eşlik eden başka herhangi bir hastalık olmaksızın görülebileceği gibi, eklemlerde görülen özellikle iltihabi nitelikli hastalıkların eklemde yaptığı yapısal bozukluklara bağlı olarak da gelişebilir ("ikincil osteoartrit"). Eklemlerin aşırı kullanılması. Mesleki nedenlerle ya da yaşam tarzına bağlı olarak belirli eklemlerin aşırı kullanılması osteoartrit riskini artırmaktadır. Osteoartrit Hangi Eklemlerde Görülür? Osteoartrit en sık diz, kalça, el parmak eklemleri, ayak başparmağı ve omurgada görülür. Diz osteoartriti özellikle bayanlarda sıktır ve artan kilo (şişmanlık) ile görülme olasılığı artar. Genellikle her iki dizi etkiler. Kalça osteoartriti erkeklerde de kadınlar kadar sık görülür. Doğumsal kalça eklemi uyumsuzlukları, kalça ekleminin edinsel hastalıkları ve belirli meslekler (örneğin çiftçilik) kalça osteoartriti için risk faktörleri arasında sayılmaktadır. El parmaklarında, özellikle en uçta bulunan eklemlerde ve baş parmak kökünde görülen osteoartrit, kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şişlerine neden olabilmektedir. Bu nedenle "nodüllü osteoartrit" olarak bilinmektedir. Genellikle ilk ortaya çıktıklarında ağrılı, kızarık ve şiş olmakla beraber, bir süre sonra kızarıklık ve ağrı geriler ve genellikle el parmak işlevlerini aksatacak düzeyde şekil ve hareket bozukluğuna neden olmazlar. Ayak başparmağında görülen osteoartrit başparmağın dışarı doğru eğrilmesine ve/veya hareketlerinin tama yakın kaybına neden olur. İlk ortaya çıktığında, eldeki nodüller gibi ağrı ve şiş ile birlikte kızarıklık da görülebilir ve yanlışlıkla gut hastalığı geliştiği düşünülebilir. Osteoartrit, omurganın en hareketli bölgeleri olan boyun ve belde de görülebilir. Kemik çıkıntıların sinir kanallarını ya da omurilik boşluğunu daraltmasına bağlı olarak şikayetlere neden olabilir. Osteoartritin Belirtileri Nelerdir? Hastalar en sık olarak osteoartrit gelişen eklemlerin hareketlerinde kısıtlanma ve ağrıdan yakınırlar. Kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şiş görünebilir. Hareket sırasında eklemde çıtırtılar duyulabilir. Belirtilerin arttığı alevlenme dönemleri olabildiği gibi, uzun süren şikayetsiz dönemler de görülebilir. Ağrı genellikle hareket sırasında ya da günün ilerleyen saatlerinde görülürken, yakınmalar dinlenmeyle rahatlar. Uzun süren dinlenme sonrası ya da oturur durumdan harekete geçince, hareketlerde kısa süren bir tutukluk olabilir. Bu durum hareket ettikçe dakikalar içerisinde düzelir. Eklem kıkırdağındaki bozukluklar ve aşınma ilerledikçe, istirahat sırasında da ağrı görülebilir ve hareketler günlük yaşam işlevlerini aksatacak düzeyde kısıtlanabilir. Osteoartrit olan ekleme komşu kaslarda zayıflama ve güçsüzlük dikkati çeker. Kaslarda kramplar da görülebilir. Osteoartrit Tanısı Nasıl Konur? Belirli eklemlerde gelişen kemik çıkıntılara bağlı şişler, hareket sırasında kısıtlanma ve kaba çıtırtıların (krepitasyon) hissedilmesi hekimin osteoartrit tanısını koymasında oldukça yararlı bulgulardır. Eklemlerin röntgen filmlerinin çekilmesi de, osteoartrit tanısını koyarken çok yardımcı olur. Bununla beraber, röntgen filmlerinde osteoartrit bulgularının olması, mutlaka o eklemde çeşitli yakınmaların olacağı anlamını da taşımaz ya da yakınmaların hangi şiddette olduğunu tahmin ettirmez. Osteoartrit tanısını koyduran bir kan testi yoktur. Fakat, bazı kan testleri, özellikle vücutta ciddi bir iltihabi cevabın olmadığını gösteren testler, osteoartriti diğer romatizmal hastalıklardan ayırt etmede yardımcı olurlar. Osteoartrit Nasıl Tedavi Edilir? Osteoartrit tedavisinin ana amaçları: ağrıyı gidermek hareketteki kısıtlanmayı düzeltmek ve günlük yaşam aktivitelerinin sorunsuz yapılmasına yardımcı olmak ve hastalığın ilerlemesini engellemektir. Osteoartritin tamamen düzelmesini sağlayan bir tedavi yoktur. Aşınmış olan kıkırdak dokusunu yenilemek mümkün değildir. Vücut ağırlığının ideal kiloya inmesi, düzenli egzersizlerle ekleme bine yükün azaltılması ve kas gücünün artırılması oldukça yararlı olmaktadır. Günlük işlerin ve önerilen egzersizlerin gün içerisine dengeli bir şekilde dağıtılması çok önemlidir. Eklem ağrısı için öncelikle basit ağrı kesiciler, bunlara yeterli yanıt olmazsa, kortizon dışı iltihap giderici romatizma ilaçları kullanılmaktadır. Eklem içinde sıvının arttığı alevlenme dönemlerinde, eklem içine kortizon enjeksiyonları denenebilmektedir. Eklem içine eklem sıvısına benzer özelliklerde sıvıların verilmesinin ya da ağız yoluyla alınan ve kıkırdak içeriğinde bulunan bazı gıda maddelerini içeren ilaçların yararı ise tartışmalıdır. Uygun durumlarda sıcak ve/veya soğuk uygulamaları da ağrı kesici etki sağlamaktadır. Osteoartrit, eklemde ileri derecede tahribat yaparak kişinin günlük ihtiyaçlarını bile yapamaz hale gelmesine neden olduğunda, bu eklemin cerrahi yöntemler kullanılarak bir protez ile değiştirilmesi gerekebilir. Eklem protezleri (yapay eklemler) hem ağrının ortadan kalkmasını, hem de eklem hareketlerinin belirgin şekilde düzelmesini sağlayabilmektedir. KAYNAK: www.romatoloji.org.tr |
Ortopedi Kaynak
Osteoporoz kemik erimesi Tanım: Halk arasında -kemik erimesi- de denen bu hastalık, insan hayatının uzaması ile kendini hissettirmiştir. Günümüzde Amerika Birleşik Devletleri her yıl sadece bu hastalık nedeni ile ortaya çıkan kemik kırıklarının tedavisi için yaklaşık 12 milyar dolar harcamaktadır. Hastalıktan bahsetmeden önce bir az kemiklerimiz hakkında bilgi aktaralım. Kemiklerimiz vücudumuzu dış tehlikelerden koruyan (beyin,kalp), hareket etmemiz için eklemler oluşturan, bazı mineralleri depolayan, kemik iliği denilen ve kanımızın şekilli elemanlarının da yapıldığı dokuları içinde barındıran çok özel yapılardır. Aslında kalsiyum, fosfor ve magnezyum gibi minerallerin oluşturduğu kristallerden yapılmışlardır. Kemiklerde kemik yapan ve kemik yıkan iki tip hücre bulunur. Hayatın başlarından 20-25 yaşlarına kadar kemik yapan hücrelerin üstünlüğü sürer. 40-45 yaşlarına kadar bir yapım yıkım dengesi görülürse de bu yaşlardan itibaren yıkım artar. İşte bu yıkımın artması kemiğin taşıdığı mineral miktarını azaltır bu azalma kırıklara sebep olacak kadar ciddi boyutlarda olabilir. Kemiklerin taşıdıkları mineral içeriğinin ciddi olarak azaldığı durumlarda OSTEOPOROZ'dan bahsedilir. Düşük kemik kitlesi ve kemiğin mikromimari yapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığı ve kırılganlığa yatkınlıkta artışla karakterize, en sık görülen metabolik kemik hastalığıdır. Son zamanlarda oldukça önemli hale gelmiştir. Bunun en önemli sebepleri teknolojinin bizlere sağladığı imkanlarla daha kolay ve sedanter yaşam sürerken ortalama insan ömrünün de uzamasıdır. Genelde orta ve ileri yaş, postmenapozal kadın hastalığı olan osteoporozla her geçen yıl daha çok insan yüzyüze gelmektedir. Kaç Çeşit Osteoporoz Vardır? Genelde 3 tip osteoporoz vardır. Birinci tip osteoporoz daha çok kadınlarda görülen bir hastalıktır. Kemik yıkan hücrelerden daha önce bahsetmiştik. Bu hücrelerin aşırı kemik yıkmalarını engelleyen faktörlerden birisi de östrojendir. Östrojen, kadınlarda büyük miktarlarda yumurtalıklar tarafından üretilir. Yaklaşık 45 yaşlarına gelen kadınlarda yumurtalık fonksiyonları azalmaya ve bitmeye başlar, kadınlar adetten kesilir. Bu döneme menapoz denir. Yumurtalık faaliyetlerinin bitmesi vücuttaki östrojen miktarını birden bire düşürür. Kemik yıkan hücreler kontrolsüzce kemikleri yıkmaya başlarlar. Ikinci tip osteoporoz ise ileriki yaşlarda ortaya çıkar. 40 -45 yaşlarından itibaren kemiklerde yapımın azaldığı ve yıkımın arttığından söz etmiş idik. Kemiklerdeki bu yıkım fazlalığı yaş ilerledikçe belirgin bir hal alır ve özellikle 70 yaşından sonra kendini gösterir. Normal koşullarda insanlar bir oturma mesafesinden yere düşerler ise bir şey olmaz. Ancak bu hastaların çok daha kısa mesafelerden düşmeleri ile veya basit bir hapşırmaları ile kemiklerinde kırıklar meydana gelmektedir. Üçünç&#252 ; tip osteoporoz başka bir nedene bağlı olarak ortaya çıkar. Sıklıkla kortizon kullanan hastalarda görülür. Astım, allerji, romatizmal hastalıklar veya diğer nedenler ile kortizon kullanan hastaların kemiklerinde, ilacın uzun kullanımdan sonra ortaya çıkar. Osteoporoz Belirtileri Nelerdir? Osteoporoz çok sinsi bir hastalıktır. Genelde başka hastalıkların arkasına saklanarak belirtilerini gösterir. Erken dönemde Osteoporoz'un belirgin belirtileri yoktur. Menapoz sonrası görülen tipte başlangıçta bir bulgu yoktur. Menapozu takip eden 3-5 yıl içerisinde kemiklerin %30 dan fazlası kaybedilebilir. Eğer Osteoporoz tam olarak oluşmuş ise sırt ve bel ağrıları, sırtta kamburlaşma, boyda kısalma görülür. Özellikle omur kemikleri bu tip osteoporoz dan çok etkilenirler , sıklıkla bu kemiklerde kırıklar olur. Bu yapısal bozulma, boyda kısalma olarak kendisini gösterir. Ayrıca el bilek kemikleri de bu hastalıktan etkilenir. Daha yaşlı insanlarda ortaya çıkan ikinci tip te ise bulgular ağrılar ile kendini gösterebilir. İlerlemiş durumlarda kalça kemiği kırıkları görülür. Yapılan çalışamalar bu kırıkların insan hayatını tehdit edici boyutlar ulaşabileceğini göstermiştir. Kalça kırığı operasyonu geçiren hastaların %25 kadarı 1 yıl içerisinde hayatlarını kaybetmektedirler. Diğer bir %25 i ise yürüme güçlüğü nedeni ile yatağa bağlanmaktadır. Bu rakamlar bu hastalığın ortaya çıkmadan anlaşılması gerektiğini gösteriyorlar. Kimler Daha Çok Risk Altında? Osteoporoz konusunda çalışan bilim adamları bazı ırklarda bu hastalığın görülmediğini ve bazı özellikleri olan kişilerde de daha sık osteoporoz görüldüğün& ;#252; tespit etmişlerdir. Osteoporozun daha sık görüldüğü kişilerin ortak yanları şunlardır: Kadınlar İnce ve Narin Yapılı Kadınlar Cilt ve Saç Rengi Açık Olan Kadınlar Erken Menapoza Girenler Fiziksel Aktivitesi Az Olan Kadınlar Sigara ve Alkol Kullananlar Süt ve Süt Ürünlerini Az Alanlar Böbrek Fonksiyon Bozukluğu Olanlar Kortizon Kullananlar Fazla Doğum Yapanlar Ailesinde Osteoporoz Görülenler İnaktif ve sedanter yaşam önemli mi? Fiziksel aktivite doruk kemik mineral dansitesinin önemli belirleyicilerinden biridir, aktif olmayan ve hareketsiz yaşam sürdürenlerde kemik mineral yoğunluğu ve aktif kas desteği azalmaktadır. Atlama ve zıplama içeren fiziksel aktiviteler büyük bir osteojenik potansiyele sahiptir. Egzersizlerin özelliği iskelete dik olarak yük bindirici olmalıdır. Yüzme ve bisiklete binme gibi aktiviteler iskelete yük bindirme etkileri az olmakla beraber kemik yoğunluğuna olumlu etkileri vardır. Bunun yanında çok aşırı sportif aktiviteler kemik mineral yoğunluğunu olumsuz etkiler (özellikle kadınlarda amenore ve düşük kiloya yol açması nedeniyle). Kalsiyum ve d vitamininin önemi var mı? Büyüme sırasında yeterli kalsiyum ve D vitamini alınmazsa iskelet yapımının doruk noktaya ulaşamayacağı aşikardır. Kalsiyum ihtiyacı sadece büyüme sırasında değil tüm yaşam boyunca devam eder. Optimal Kalsiyum (Ca) ihtiyacı (günlük) infantlarda 0-6 ay: 400 mg 6 ay-1 yaş: 600 mg Çocuklarda 1-5 yaş: 800 mg 6-10 yaş: 800-1200 mg Adölesan - genç erişkinlerde 11-24 yaş: 1200-1500 mg Erkek 25-65 yaş: 1000 mg 65 yaş üzeri: 1500 mg Kadın 25-50 yaş: 1000 mg 50 yaş üzeri ve Östrojen alan: 1000 mg 50 yaş üzeri ve Östrojen almayan: 1500 mg 65 yaş üzeri ve gebelik laktasyon dönemin-de: 1200 mg Optimal kalsiyumun diyetle alınması tercih edilmelidir. Gıdalardaki kalsiyumun biyoyararlanımı %30 civarında olmaktadır. Başlıca kalsiyum kaynakları süt ve süt ürünleridir. Ayrıca koyu yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi, baklagiller, fındık, pekmez, tahin ve küçük balıklar kalsiyumdan zengin gıdalardır. Günlük kalsiyum ihtiyacı gıdalarla karşılanamıyorsa kalsiyum tuzları şeklinde ilave kalsiyum kullanılmalıdır. Alkol ve sigara kullanımı osteoporozu nasıl etkiler? Alkol, kalsiyum dengesini sağlayan hormonları etkiler, kemik yapımını azaltır ve osteopeni oluşturur. Alkol sitokrom P 450 enzimini indükleyerek 25 (OH) vit. D nin karaciğerde yıkımını artırmaktadır. Ayrıca hipogonadizm, hiperkortikolizm, metabolik asidoz ve ileri dönemlerde karaciğer sirozuna yol açarak osteopeni oluşturur. Yetersiz kalsiyum alımı (yanlış beslenme) ve kalsiyum emiliminin bozulması da söz konusudur. Aşın alkol tüketimi hem kadın hem de erkekte kemik yoğunluğunu azaltmakla birlikte düşme riskini de artırdığı için ayrı bir risk faktörü olarak görülmektedir. Sosyal alkol tüketiminin kemik yoğunluğu üzerindeki etkileri çok net değil ise de çoğu veri yoğunluğu azalttığı yönündedir. Bir çok araştırma sigara içme alışkanlığı ile osteoporotik kırık riski ve sıklığı arasında paralel bir ilişkiyi göstermiştir. Bunun nedenleri arasında nikotin ve diğer toksik maddelerin karaciğerde sitokrom P 450 enzimini indüklemesi yanında sigaranın antiöstrojen etkileri de yer almaktadır. Sigara içenlerde kalsiyum emiliminde azalma gösterilmiştir. Sigara içenler genellikle zayıftır ve daha erken menapoza girerler. Sigara içen kadınlarda osteoporoza bağlı kırıklar 1,5-2,5 kat daha fazladır. Yapılan bir araştırmada erkeklerde 1 yıl sigara içiminin kalça kırık riskini % l artırdığı gösterilmiştir. Osteopeni - osteoporoz - yerleşmiş osteoporoz ne demektir? Osteopeni: Genç erişkine göre KMY nin 1SD arasında olması Osteoporoz: Genç erişkine göre KMY nin 2,5 SD' nin üzerinde olması Yerleşmiş Osteoporoz: KMY nin -2,5 SD nin üzerinde ve ek olarak bir veya daha fazla kırık olması. Osteoporoz Nasıl Teşhis Edilir? Osteoporozun ciddiyetini anlaşıldıktan sonra Dünya'da da ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Osteporoz ortaya çıkmadan bunu gösterebilecek değişik aletler geliştirilmiştir. Bu aletlerin bir kısmı ses dalgalarını kullanırken bazıları da X ışınları gibi değişik kaynakları kullanmaktadır. Günümüzde en çok kullanılan yöntem DEXA yöntemidir. Hastalar için bir zararı gösterilmemiştir. Hasta bir masaya yatar ve hareketli bir kamera ile ışın kaynağı vücut üzerinde gezinerek sonuçları sistemin bilgisayarına aktarır. Ölçüm süresi uygulanacak yöntem ve makine cinsine göre değişse de ortalama 30-45 dakika da tüm işlemler bitmektedir. Tabii ilerlemiş osteoporoz normal röntgen filmleri yardımı ile de anlaşılabilir. Bir klasik röntgen filminde osteoporozun görülmesi, kemik kütlesinin en az %30 unun kaybedilmiş olduğunu gösterir. Günümüzde geliştirilmiş bir çok yöntem olmasına karşın hekimlerin klinik değerlendirmeleri , hastalığın anlaşılmasında ki en önemli faktördür. Osteoporoz'dan Nasıl Korunulur ? Düzenli hekime gitme alışkanlığı bu hastalıkta sizleri koruyacak en önemli adımdır. Basit bazı önlemlerde osteoporoza karşı yardımcı olabilir. Nedir bu önlemler? Öncelikle beslenmemizde bazı değişiklikler yapmalıyız. En önemlisi kendinizi OSTEOPOROZ'a karşı sık sık kontrol ettiriniz.İleriki yaşantınızdaki rahat ve aktivite ancak erken teşhis ile mümkün olabilir. Sizde kemiklerinizi zaman zaman ölçtürebilirsiniz. 1. Süt ve süt ürünleri gibi kalsiyumdan zengin besinlerin alınması gerekir.Ancak bu tip ürünler yüksek oranlarda da yağ içerebilirler, yağsız veya yağı azaltılmış olan tiplerini kullanmalısınız. 2. Özellikle Magnezyum ve C vit takviyesi alınız. 3. Yüksek proteinli beslenmeden de kaçınmalısınız. 4. Tuz alımını azaltın. 5. Lifli besinlerle beslenin (sebzeler). 6. Alkol ve kahveden uzak durunuz. 7. Mutlaka Doktorunuzun uygun göreceği egzersizi yapın. Evinizde de bazı değişiklikler yapmalısınız: Bunda amaç hayatı kolaylaştırmak ve sizi düşmekten korumaktır. 1. Çorap ve ayakkabı giyerken bir yere oturun. 2. Uygun ayakkabı seçin. 3. Ağır eşyaları taşımayın. 4. Eğilmeniz gerekiyorsa, belinizi bükmeden, dizlerinizi bükerek eğilin. 5. Ani hareketlerden kaçının. 6. Buzlu ve kaygan zeminlerde dolaşmamaya özen gösteriniz. 7. Evinizin aydınlatmasını gözden geçirin ve daha iyi bir görüş sağlayacak şekilde aydınlatın. 8. Yatak odası ve banyo arasındaki yolu her zaman aydınlatın. 9. Sık kullandığınız eşyalarınızı yakınınıza yerleştirin. 10. Evinizde kolay erişilebilecek yerlerde telefonlar bulundurun. 11. Banyo ve tuvaletlere sağlam tutunabileceğiniz tutma kolları yaptırın. 12. Banyo küveti ve zemininin kayganlığını önleyecek tedbirleri alınız. Yanları destekli iskemleleri tercih ediniz. I- Kemik yıkımım azaltanlar: 1- HRT (östrojen-progesteron) 2- Antiöstrojen (raloksifen) 3- Kalsitonin 4- Bifosfanatlar 5- Kalsiyum 6- Vitamin D ve deriveleri 7- Tiazid diüretikleri II -Kemik yapımını artıranlar: l - Florid 2-Testesteron 3-Anabolik steroidler 4-Parat hormon Bu çok geniş tedavi seçeneklerinden hastanın yaşı, risk faktörleri, kemik mineral yoğunluğu ölçüm sonuçları ve ülkemizin sosyo ekonomik durumu da göz önüne alınarak (çünkü uygulanan tedaviler genelde pahalı tedavilerdir.) hasta için en uygun kombinasyon yapılmalıdır. Bugün için tedavinin birinci basamağında HRT, Alendronat, Vitamin D ve deriveleri, Kalsiyum ve Raloksifen görünmektedir. ikinci basamakta Kalsitonin ve Etidronat, üçüncü basamakta diğer tedavi seçenekleri yer almaktadır. Osteoporoz Tedavisinde Neler Kullanılır? Tedavinin esasını risk faktörlerinin ortadan kaldırılması, fizik tedavi rehabilitasyon ve medikal tedavi oluşturur. Amaç; kemik mineral yoğunluğunun stabilize edilmesi ve artırılması, kırıkların önlenmesi, iskeletin deformitelerine bağlı belirtilerin iyileştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasıdır. Dengeli beslenme ( yeterli kalsiyum ve protein alımı), yeterli fizik aktivite, aşırı alkol ve sigara kullanılmaması tedavide önemli yol almamızı sağlar. Hastalar ağır yük kaldırmaktan kaçınmalı, yük taşırken de gövdeye yakın olarak tutmalıdır. Çünkü öne eğilerek kaldırılan yük bel bölgesinde kaldırılan ağırlığın 10-20 kat fazlası yüklenmeye sebep olmaktadır. Kemik mineral dansitesinin devamlılığı ve artması için iskelete yük bindirici egzersizler verilmelidir. Ayrıca fleksiyon egzersizleri yapılmamalı, ekstansiyon egzersizlerine ağırlık verilmelidir. Akut ağrının tedavisinde analjeziklerin yanında uygun pozisyonlama, yatak istirahati ve TENS, hot pack, infraruj gibi fizik tedavi modaliteleri kullanılır. Kronik ağrıda kifotik postürün düzeltilmesi için uygun ortez kullanılabilir. Fakat kas güçsüzlüğ& #252;ne yol açabileceği için kullanım süresi iyi ayarlanmalı ve beraberinde sırt ekstansör güçlendirme egzersizleri verilmelidir. Yine bu dönemde analjezik etkili fizik tedavi modaliteleri kullanılabilir. |
Ortopedi Kaynak
Pes ekino varus (PEV) doğuştan çarpık ayak
En sıkdoğumsal hastalıklardan biridir. Topuklar ve parmaklar içe doğru dönmüştür. Genellikle baldır ve ayak normalden kısadır. Bu kısalık özellikle tek taraflı vakalarda belirgindir. PEV ağrısızdır, düzeltilebilir ve bebeğiniz normal bir yaşama döner. Her 1000 doğumdan birinde görülür. Her 3 vakadan 1’i çift taraflıdır. Neden olduğu bilinmemektedir. Her 3 vakadan 2 si erkek bebektir. Ailede varsa olasılık iki katına çıkar. Düzeltme ve alçılama Tedavi doğumdan hemen sonra başlar. Amaç ağrısız, fonksiyonel bir basma elde etmektir. Doktorunuz nazikce ayağı normal pozisyona getirecek biçimde gererek düzeltir ve düzeltmeyi korumak için alçılar. Düzeltme tedrici olarak her hafta tekrarlanır. Tam normal pozisyona gelmesi aylar alabilir. Düzelme görüntü ve rontgenle takip edilir. Alçılama genellikle 6-12 hafta sürer. Düzelme meydana geldiğinde bunun korunması için yürüme yaşına kadar özel ayakkabılar giyilir. Adeleler 2-3 yaşına hatta bazen 7 yaşına kadar adeleler ayağı eski pozinyonuna döndürmeye çalışır. Bu nedenle 7 yaşına kadar çocukların izlenmesi ve bu arada gerekirse cerrahi müdahaleler yapılması önemlidir. Cerrahi tedavi Bazen germe ve alçılama bebeğinizin ayağını tam düzeltmeyebilir. Özellikle de düzeltme ve alçılamaya geç başlandığında. Bu durumda cerrahi tedavi gerekir. Cerrahi tedavi 3-12 aylıkken yapılabilir ve tek seansta ayaktaki bütün kemik, bağ ve tendon bozuklukları düzeltilir. Ameliyat sonrası 6-8 hafta alçı uygulaması ardından özel ayakkabı giyilir. Tedavi edilmeyen çocuklarda çok ciddi sakatlık ve yürüme bozukluğu oluşur.Günümüz cerrahi teknojisi her yaşta bu rahatsızlığın tedavisine olanak vermektedir. Yine de en iyi sonuçlar 1 yaş altındaki cerrahilerden alınır. En mükemmel sonuçlu tedavilerde bile hasta ayak 1-1.5 numara daha küçük, daha az hareketli ve baldırı daha ince olur. |
Ortopedi Kaynak
PSORİATİK ARTRİT
Psöriyatik artrit nedir? Psöriyatik artrit, kronik bir cilt ve tırnak hastalığı olan sedef hastalığıyla (psöriyazis) birlikte görülen bir iltihabi artrit tipidir. Bu hastalığın beş tipi vardır: Öncelikle el ve ayak parmaklarındaki küçük eklemleri tutan artrit Kol ve bacaklardaki eklemleri tutan asimetrik artrit Romatoid artrite (iltihaplı romatizmaya) benzeyen simetrik poliartrit (çok sayıda eklemi tutan artrit) Nadir fakat ekleme son derece zarar veren ve şeklini bozan bir tip olan artritis mutilans Sakroiliyak (omurgayla kalça kemiğini birbirine bağlayan eklem) eklemin ve omurganın artriti (psöriyatik spondilit) Bu artrit tiplerinin her birinin hangi sıklıkta görüldüğün& ;#252; belirlemek zordur. Aynı hastada zamanla artritin tipi değişebilir ve bazı hastalarda birden fazla tip bir arada görülebilir. Bazen artrite ek olarak gözde ya da bağların ve tendonların (kasın kemiğe tutunduğu yapı) kemiğe yapıştığı yerde, örneğin topukta, iltihaplanma vardır, ikinci durumda o bölgede ağrı ortaya çıkar. Nedeni Tam nedeni bilinmemektedir, fakat bağışıklık, genetik ve çevresel faktörlerin birlikte etki ettiklerinden şüphe edilmektedir. Psöriyatik artritli hastaların %40'a varan bir bölümünün ailelerinde psöriyazis ya da artrit öyküsü vardır. Sağlık üzerindeki etkisi Psöriyatik artrit ABD'de bulunan 3 milyon psöriyazis hastasının en az %10'unda görülmektedir. Kadınlarda ve erkeklerde eşit sıklıkta görülmekte ve genellikle 30-50 yaşları arasında başlamaktadır, fakat çocuklukta da başlayabilir. Psöriyatik artrit, hastaların %15'e kadar bir kısmında psöriyazis tanısı konulmadan önce başlayabilir. Tanı Kesin bir tanı konulmadan önce, psöriyazis için karakteristik olan cilt ve tırnak değişiklikleri gösterilmelidir. Bazı hastalarda sedimentasyon yüksekliği, hafif anemi ve kan ürik asit düzeyi yüksekliği bulunabilir. Gut olmadığı kanıtlanmalıdır. Tedavi Psöriyatik artritin tedavisi başlangıçta steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçlardan ibarettir, fakat artrit bu ilaçlara yanıt vermezse metotreksat kullanılması gekebilir. Antimalariyal (sıtma tedavisinde kullanılan) bir ilaç olan hidroksiklorokin de etkili olabilir fakat bazı hastalarda bu ilaçla psöriyaziste alevlenme görülebilir. Sulfasalazin adlı ilaç bazı psöriyatik artrit hastalarında çok faydalı olmaktadır. Hastalığın ağır şekillerinde azatioprin kullanılabilir. Doğrudan eklemin için uygulanan kortikosteroid enjeksiyonları faydalı olabilir. Son zamanlarda siklosporin ile iyi sonuçlar alınmaktadır, fakat bu ilacın böbrek üzerinde yan etkileri olduğu için, diğer tedavilere cevap vermeyen ilerleyici hastalıkta kullanılmalıdır. Uygun egzersizler çok önemlidir. Eklem harabiyeti gelişen hastalarda cerrahinin yararı olabilir. KAYNAK: www.romatoloji.org.tr |
Ortopedi Kaynak
ROMATOİD ARTRİT: ROMATİZMA
Romatoid Artrit (Artrit = Eklem iltihabı) en yaygın romatizmal hastalıktır ve daha fazla kadınlarda olmak üzere nüfusun % 0,5 inde görülmektedir. Hastalığın sebebi henüz tam olarak açıklanamamıştır, ancak genetik faktörler ile oto imunite (= bünyenin kendi dokularına karşı çalışması) süreçleri ile bağlantılar mevcuttur. Tipik semptomlar arasında, geceleri ve gündüzleri el parmaklarında, genelde simetrik olarak, oluşan ağrılar ile sabahları bu eklemlerin 15 dakikadan daha fazla tutuk ve uyuşuk olmasıdır. Devamında başka eklemlere de sıçrama gerçekleşir. Eklemler deforme olur. Ender olarak organlara da sıçrar (gözlere, tükürük ve göz yaşı bezlerine, cilde, kalp ve akciğerlere). Teşhisin konulmasında hastalığın geçmişi ile el ve ayakların röntgen filmleri belirleyici olmaktadır. Laboratuar değerleri sadece fikir vermektedir. Hastalığın sebep olacağı zararları engellemek veya geciktirmek için uygun tedavinin vakit geçirilmeden başlaması önemlidir. Bu tedavi, temel ilaçlar dediğimiz ilaçlarla (özellikle Methotrexat) ve gerekirse iltihap önleyici başka ilaçların kombinasyonu ile yapılmaktadır. Tamamlayıcı olarak fizik tedavi, Ergoterapi, Hasta jimnastiği ve cerrahi tedavi yardımcı olmaktadır. Tanımlama Kronik Poliartritis olarak da adlandırılan Romatoid Artrit kronik iltihaplı bir hastalıktır. Bu hastalık ağırlıklı olarak eklemleri etkilemekle birlikte ender de olsa göz ve cilt gibi iç organları da etkileyebilmektedir. Sıklık Romatoid Artrit iltihaplı romatizmal hastalıklar içerisinde en sık görülenidir. Almanya’da nüfusun yaklaşık % 0,5’i bu hastalıktan mustarip. Bu hastalığın kadınlarda görülmesi erkeklere göre 3:1 oranında daha fazladır. Romatoid Artrit her yaştaki insanda, hatta küçük çocuklarda dahi görülebilmektedir. Bununla birlikte hastalık daha çok 35 ile 45 yaş arasında ve 60. yaştan sonra başlamaktadır. Sebepleri Romatoid Artritin oluşumuna neyin sebep olduğu konusu halen kesin olarak çözülmüş değil. Ancak muhtemelen hastalığın başlangıç sürecinde imun sistemine (bağışıklık) ait hücreler aktif hale gelerek bir oto imünite sürecinin başlaması ile kendi vücutlarına karşı savaşa geçmektedirler. Bu süreç birkaç adımda gerçekleşmektedir: Ak yuvarların özel bir şekli olan T-Lenfositleri aktif hale gelir. Belirli yüzey molekülleri ağır Romatoid Artrit hastalarında daha sıklıkta görülmektedir. Bu nedenle genetik bir eğilim muhtemeldir. Hastalığın oluşumundaki sonraki adımlarda eklem iç zarı (sinovyal zar), bağışıklık sisteminin neredeyse tüm hücreleri ile bağ dokusunun sinovyal hücreleri dahil olmak üzere iltihaplanır. Bu iltihap, hücreler arasında iletişimi sağlayan bağışıklık sisteminin elçi maddeleri, yani Sitokinler tarafından yönetilmektedir. Bir verici hücre etki maddeleri (sitokin) çıkartır. Bu maddeler hedef hücreye ulaşır. Hedef hücrenin hücre zarında reseptörler bulunur. Sitokin molekülleri bu reseptörlere kilit - anahtar misali yanaşabilmektedirler. Böylece hücre içlerine sinyaller gönderilir ve bu sinyaller hedef hücrenin belirli bir cevapta bulunmasına neden olurlar. Romatoid Artritin oluşumunda en önemli sitokinler Tümör Nekrose Faktörü - alpha (TNF - alpha) ve İnterlökin - 1 (IL-1) sayılmaktadır. Sitokinlerin etkisi ile Sinovyalden yumru şeklinde bir doku oluşur. Pannüs denilen bu doku belli bir süre sonra kıkırdak, kemik, tutucu aparatlar ile söz konusu ekleme ait diğer yapıları bozmaktadır. Bu yıkıcı iltihab sürecinin sorumlusu olarak TNF-alpha görülmektedir. Bu mekanizmayı çözmek için yeni bir tedavi katkısı, TNF-alpha’ nın hedef alınarak antikorlar veya çözünebilir TNF-reseptörleri ile bloke edilmesidir. Interlökin-1 (IL-1) kıkırdak dokusunun bozulmasını teşvik eder ve kemik yapısını bozan hücreleri, yani Osteoklastları, aktif hale getirir. Bu etki organizmada normal olarak IL-1 reseptör antagonisti IL-1Ra tarafından düzeltilmektedir. IL-1Ra, hücre zarındaki reseptörleri karşıt oyuncular ile, yani Reseptör antagonistleri ile bloke ederek hedef hücrenin cevap (tepki) vermesini engeller. IL-1Ra, reseptörün kilidine uygun ama "kör" bir anahtar sunar. IL-1’ in yanaşabileceği kilitler böylece bloke edilmiş olurlar. Hücre içerisine bir sinyal verilmemiş olur. Hücrenin korkunç cevabı gelmez. Romatoid Artrit hastalığında, yeterli sayıda IL-1 reseptör antagonisti bulunmadığından, bu denge bozulmuştur. Tipik Belirtiler: Geceleri ve sabahları eklem ağrıları Sabahları 15 dakikayı geçen eklem tutulmaları Eklemlerin şişmesi, tipik olarak parmakların dip ve orta eklemlerinde Yorgunluk ve takatsizlikle birlikte genel olarak kendini hasta hissetme. İlk devrelerde bazen sadece az sayıda eklem etkilense de neredeyse her zaman belli bir süre sonra poliartritis dediğimiz vücudun çok sayıda küçük ve büyük ekleminin iltihaplanması gerçekleşir. Bu daha çok el ve parmak eklemlerinde görülür. Baş - boyun eklemi dışında Omurga hemen hemen hiç etkilenmez. Hastalık seyrinin devamında eklemlerde aşağıda tarif edilen değişiklikler gelişebilir: Parmakların dışa kayması Parmak ucunun aşağıya katlanması Parmak kemiğinin yukarıya çıkıntı yapması Eklemlerin dış tarafında lastik benzeri düğümlerin gelişmesi Ancak sadece eklemler değil başka organlar da etkilenmiş olabilir. Organların etkilenmesi aşağıdaki şekillerde görülebilir: Akciğer Akciğerde bağ dokusunun çoğalması (akciğer fibrozu) veya göğüs zarı iltihabı (Plevrit) Kalp Perikard iltihabı (Pericarditis) Gözler Göz duvarlarında değişik katmanların iltihaplanması (Skleritis ve Episkleritis) ekstrem durumlarda gözün delinmesi (ör. bir Ulcus cornae sonucu) Cilt Romatizma düğümleri veya kılcal damar iltihabı (Vaskulitis) özellikle alt baldır ile ayak sırtında. Tükürük ve göz yaşı bezleri Ağız ve gözde kuruluk belirtili kronik iltihap (Sicca-Syndrom TEŞHİS: Romatoid Artrit hastalığının teşhisi her zaman bir çok bulguya dayanılarak konulur: Belirtiler, vücudun muayenesi, laboratuar verileri ve röntgen tetkikleri. Kan değerlerinin tipik değişimleri aşağıda verilmiştir: Kan çökelme hızı (BSG) ve C-Reaktif-Protein (CRP) gibi iltihap değerlerinin yükselmesi Romatizma Faktörünün tespiti (değişik antikorlar) Hemoglobin değerinde düşmeyle birlikte İltihap anemisi Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus, Romatoid Artrit hastalarının sadece yaklaşık % 80 kadarında romatizma faktörünün tespit edilebilmesi ve romatizma faktörünün bazı başka hastalıklarda ve hatta sağlıklı insanlarda da bulunabilir olmasıdır. Bu nedenle çok fazla spesifik olmamaktadır. Romatoid Artrit hastalığının eklem bozucu sürecine bağlı olarak genelde bir kaç yıl sonra eklemlerin röntgen filmlerinde tipik değişimler görülebilir: Ekleme yakın Osteoporoz = ekleme yakın kemikte kireç tuzu eksikliği (erken işaret) Erozyonlar = eklem yüzeyinin dış kenarında fare ısırığını andıran kemik hasarları Baş-boyun ekleminin de etkilendiği, boyun omurgasında omurların kayması Vaktinde tipik değişiklikleri tanımlayabilmek için el ve ayakların röntgen filmleri özellikle faydalı olmaktadır. Teşhisi standartlaştırmak için American College of Rheumatology (ACR) 1987 yılında aşağıdaki teşhis kriterlerini belirlemiştir. Romatoid Artrit için ACR-Kriterleri Eklemlerin sabah tutukluluğu (süresi: en az bir saat) > altı hafta Üç veya daha fazla eklem bölgesinde dokunularak hissedilebilir şişlikler > altı hafta El veya parmak eklemlerinde artrit > altı hafta Simetrik Artrit (aynı zamanda her iki eklem bölgesinde) > altı hafta Romatizma düğümü Kanda romatizma faktörünün bulunması Tipik röntgen değişiklikleri (eklem yakınında Osteopeni ve/veya erozyon) Romatoid Artrit teşhisi için bu 7 kriterden en az 4 tanesinin söz konusu olması gerekmektedir. TEDAVİ: Bir Romatoid Artrit hastasının tedavisi büyük tecrübe gerektirmektedir, ayrıca romatolog, ortopedist, hasta jimnastikçisi ve bir ergo terapistin disiplinli bir iş birliği içerisinde çalışmaları gerekir. Takip eden tedavi yolları mevcuttur: İlaçla tedavi - En kullanışlı temel ilaçlar - Eklemlere Kortizonlu preparatların enjeksiyonu - NSAR - Biyolojikler Hasta jimnastiği - Bireysel ve grup jimnastiği - Kuru terapi ve hareket banyosu Fizik tedavi - Sıcak ve Soğuk uygulaması - Masaj - Elektro terapi Ergo terapi ve Rehabilitasyon - Eklem koruma eğitimi - Evde, işte ve serbest zamanda, genel olarak günlük hayatta uyum - Yardımcı madde tedariki Psikolojik önlemler - Gevşeme eğitimi - psikolojik olarak ağrıyı yenme - Ruhsal destek ve refakat Cerrahi tedavi (Synovektomi ve rekonstrüktif cerrahi) - örn. Eklemlerin bozuk durması veya fonksiyon kaybında düzeltici operasyonlar. - Suni eklem uygulaması İlaç tedavisi Romatoid Artrit'in eklem bozucu sürecine engel olmak için sürekli ve yeterli ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Buradaki amaç, eklemlerdeki iltihabı mümkün olduğunca kontrol altında tutmaktır. Burada vazgeçilemez ilaçlar arasında temel ilaçlar dediğimiz ilaçlar veya disease-modifying antirheumatic drugs (DMARD) dediğimiz ilaçlar önemli bir rol oynamaktadır. Bu ilaçlar hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilirler. Aktif olan her Romatoid Artrit en az bir veya daha fazla temel ilaçla tedavi edilmelidir. a) En kullanışlı temel ilaçlar Methotrexat Sulfasalazin Hydroxychloroquin Chloroquin Aurothioglukose (enjekte edilebilen altın) Auranofin (oral altın) Azathioprin Cyclosporin A Leflunomid Temel ilaçlar arasında yüksek etkisi ve kabul edilebilir yan etkileriyle Methotrexat özel bir yer almaktadı. Methotrexat, esasen daha yüksek dozlarda kullanıldığı kanser tedavisinden gelmektedir. Methotrexat genelde ilk seçilen temel tedavi ilacıdır. Tablet halinde verilebildiği gibi enjeksiyon (kas içine, damara ve subkutan) olarak da verilebilmektedir. Tüm temel ilaçlar belirli bir sürede etkilerini gösterebilirler. Genelde bu süre 4 hafta (Methotrexat, Leflunomid) ile 6 ay (enjekte edilebilir altın) arasındadır. Sadece bir temel ilaca yetersiz düzeyde tepki alınıyorsa değişik ilaçlar aralarında kombine edilmelidir. Büyük araştırmalarda tercih edilen bir kombinasyon Methotrexat ile Cyclosporin A veya Hydroxychloroquin plus Sulfasalazin ile olanıdır. b) Eklemlere Kortizon preperatlarının enjekte edilmesi Romatoid Artrit tedavisinde diğer bir ana direk olarak kortizonlu preperatlar gösterilebilir. (Glukokortikoidler). İltihaba karşı etkileri çabuk olduğundan hastaların şikayetlerini hızla azaltmaktadır. Düşük dozlu uzun süreli tedavide eklem bozulmasında ki ilerleme yavaşlamaktadır. Ne yazık ki Glukokortikoidlerle yapılan uzun süreli veya yüksek dozlu tedavilerde yan etkiler meydana gelmektedir, örn. Osteporoz. c) Steroidal olmayan anti romatik (NSAR) Örneğin Diclofenac ya da Indometacin gibi anti iltihap etkili ağrı kesicilerdir. Ortak eki prensibi olarak Prostaglandin üretimi için gereli olan Cyclooxygenase (COX) enzimini azaltırlar. Ağrı kesici etkileri iyi olduğundan Romatoid Artrit hastalığında kullanımına devam edilmektedir. Sık rastlanan bir yan etki mide ve onikiparmak bağırsağı ülserinin oluşumunu desteklemesidir. Bu durum özellikle ilaçlar Glukokortikoidlerle birlikte alındığında ortaya çıkabilir. NSAR'ın bir diğer sınıfı Cyclooxygenase-2(COX-2)- engelleyicileridir. Bunlar sadece iltihap durumunda meydana gelen Prostaglandin üretimini bloke ederken, mide zarının koruması için gerekli olan Prostaglandini bloke etmezler. d) Biyolojikler Romatoid Artrit hastalığında iki sitokin özellikle önemli bir rol oynarlar: İnterlökin - 1 (IL-1) ve tümör nekrose faktörü - alpha (TNF - alpha). Her ikisi de bağışıklık sisteminin hücreleri tarafından üretilir ve salgılanır. Biyolojikler, iltihabı teşvik eden ve iltihabı engelleyen faktörler arasındaki dengesizliği kaldırırlar. Bunlar IL-1 veya TNF-alpha fazlasına karşı etkili olurlar. Kaynak: medicine-worldwide.de |
Ortopedi Kaynak
Tekrarlayan omuz çıkıkları
TEKRARLAYICI OMUZ ÇIKIKLARI İlk omuz çıkığı genellikle oldukça büyük bir travmayla olur. Yeterli tedavi olmuş veya olmamış kişilerde ikinci ve sonraki çıkıklar şaşırtıcı derecede kolay olabilir. İlk çıkık sonrası tedavi kurallarına uygun yapılmış bile olsa yeniden çıkma olasılığı vardır. Özellikle ilk çıkık 20 yaş altında olmuşsa % 50 nin üzerinde yeniden çıkık olasılığı vardır. İlk çıkık sırasında omuz sabitliğini sağlayan dokuların bir kısmının iyileşememesi yeniden çıkığa neden olur. Bunlardan en sık görüleni labrum denen kıkırdak desteğin kemiğe yapışma yerinden ayrılmasıdır. (omuz anatomisine bakınız) Ayrıca omuz kapsülündeki gevşemede ana nedenlerdendir. Ayrıca humerus kemiğinin başındaki defektlerde sorumlu tutulmaktadır. Bu problemlerin onarıldığı cerrahi müdahaleler sonrası bile yeniden çıkıklar görülebilmektedir. Tekrarlayan çıkıklar omuz ekleminde bozulma ve kireçlenmelere neden olurken omuz çevresi adele ve tendonlarda kalıcı hasarlar oluşturabilir. Ayrıca beklenmeyen zamanlarda oluşan omuz çıkıkları ek sakatlıklara da neden olur. Bütün bu nedenlerle tekrarlayan omuz ıkıklarında cerrahi tedavi önerilir. Tedavi yöntemleri Değişik cerrahi tipleri vardır. Bunların her birinin avantaj ve dezavantajları vardır. Bir cerrahiden beklenen özellikler şunlardır; Düşük nüks oranı Düşük komplikasyon oranı Düşük yeniden operasyon oranı İleride artrit olasılığı düşük Hareket kısıtlılığı yapmayan Eklem içinin görülmesine izin veren Yeniden çıkığa neden olan problemlerin giderildiği Vakaların büyük çoğunluğuna uygulanabilen olması Bütün bu beklentileri karşılayan bir operasyon henüz tanımlanmamıştır.Ancak artroskobik, açık birçok operason % 90 lar civarında başarı sağlamaktadırlar. Tekrarlayan çıkıktan nasıl korunulur? Omuzunuz ilk çıktığında derhal doktora başvurun. Çıkığın yerleştirilmesi kolayca başarılamazsa fazla zorlamadan genel anesteziyle yapılmalıdır. Çıkık yerine yerleştirildikten sonra omuz 3-4 hafta tesit edilmelidir. Bu tesbit iyileşebilecek dokuların iyileşmesine olanak verir. Tesbit sonrası omuz adelelerinin kuvvetlendirilmesi de önemlidir. Bütün bunlara rağmen omuzunuz yeniden çıkabilir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.