![]() |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
F
Fabrika yapımı her türlü kumaş,bez gibi dokumalar. : MANİFATURA Fahri.:ONURSAL Faizler. : FERAİZ Fal. : BAKI Falez.:YARIYAR Farazi. : HİPOTETİK Farbala,fırfır.: FARBA Farsca’da tat,çeşni,tadılacak şey. : MEZE Fas’ın plaka işareti. : MA Fas’ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi. : MAROKEN Fas’ta sultanı devirmek isteyen kimseye verilen ad.:RUGİ Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : AVNİ Favori,/gözde sporcu.:AS Faydalar. : MENAFİ Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı. : ASU Fedai. : SERDENGEÇTİ Felç,inme. : NÜZUL : AKATİZİ Felç.: PARALİZİ Felçli. : MEFLUÇ Feldispat,kuvars,mika ve ortoklaz minerallerinden birleşmiş,türlü renkte billursu,çok sert bir kayaç.: GRANİT Felsefe,bilgelik. : HİKMET Felsefede bir durumdan diğerine geçiş. : OLU Felsefede değişebilen,geçici nitelik.:KİP Felsefede nesnenin kendisi.:NUMEN Felsefede seçmecilik.: EKLEKTİZM Felsefede,belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen,yalnızca sınırlı,dar bir çevreye aktarılan her türlü bilgi,öğreti.:İÇREK Ferman : YARLIK Feryat.:VAVEYLA Fesleğen’de denilen,yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi. : REYHAN Fethiye ilçesi yakınlarında,doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy ve ada.:KATRANCI Fıçı biçiminde Libya davulu. : NEVBET Fıçıcı keseri. : BARDA Fıkıh bilgini.:FAKİH Fıkra.:ANEKDOT Fındık ve Antep fıstığı veya meyve konservesi katılmış sertçe veya daha yumuşak pişmiş şeker hamuru.:NUGA Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan ve soyu tükenme tehlikesi gösteren,uzun gagalı bir kuş. : KELAYNAK Fırfır.: FARBALA Fırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek. : ISIRAN Fırınları temizlemekte kullanılan ucuna bez sarılı uzun sırık.:ESE Fışkıran su.:DAFİK Fışkırma. : FEVERAN Fidan,yeni dikilmiş fidan.:DİKME Fide dikilirken kullanılan ucu çatallı çubuk. : DİKEÇ : DİKELEÇ Fide veya fidan dikilen yer.:ARIK Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü.:TAVA Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak. : TAVA Fihrist. : KATALOG Fiiller,eylemler anlamında eski söz. : EFAL Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri,bağfiil.: ULAÇ Fildişi kıyısı plakası. : Cİ Filika büyüklüğünde bir deniz teknesi,küçük vapur,istimbot. : ÇATANA Filipinler’de yetişen,dokuma maddesi elde edilen bir tür muz ağacı.:MANİLA KETENİ Filipinlerde yetişen ve Manila keneviri adlı elyafı veren muz türü. : ABAKA Filistin Direniş Hareketi. : İ NTİFADA Filizlenmek.:CÜCÜKLENMEK Film seslendirmelerinde,tiyatro oyunlarında hareketlere uygun seslerin özel bazı yöntemlerle çıkartılması işlemi.:EFEKT Filmin başlangıç yazıları. : JENERİK Filmin kurgusu açısından bir bütün oluşturan plan dizisi.:SEKANS Finlandiya parlamentosuna verilen isim. : EDİSKUNTA Finlandiya’da göl.:İNARİ Finlandiya’nın plaka işareti.:SF Fistül.:AKARCA Fiyatların düşmesini önlemek için ürünlerin piyasaya sürülmeyip tahrip edilmesine verilen ad:DARDANİZM Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu.:OPTİK Fizikte bir iş birimi. : JUL Formika görünümlü sunta .: SUNTALAM Fosforun simgesi. : P Fotoğraf duyarlığını belirten sayısal değer. : ASA Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden oluşan elek.:TRAM Fransa’da 18. yüzyılın başında çok geçerli olan,kavisli çizgileri bol,gösterişli bir bezeme üslubu.:ROKOKO Fransa’da bir ırmak. : AİM Fransa’da bir idari bölge.: AİN Fransa’nın güneybatısında planlama bölgesi.:AKİTANYA Fransa’nın kuzey yarısında konuşulan Roman dili lehçeleri. : OİL Fransa’nın plakası. : FR Franz Kafka’nın sevgilisi. : MİLENA Frengi. : SİFİLİS : ŞANKR Frengiye benzer bir hastalık. : PİAN Futa. : KİK Fütüvvet şeyhi.:AHİ Füzeli mermi veya makinelerin,havaya fırlatılmak için üstüne yerleştirildikleri eğik destek.:RAMPA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
G
Gabon’da yetişen zakkumgillerden bir ağaç.:İBOGA Gaetano Donizetti’nin bir operası. : RİTA Gaf,:POT Gagasındaki deliklerden rüzgar estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu. :MUSİKAR Galeta ununa bulanarak yağda kızartılan bir çeşit köfte,patates v.s.:KROKET Galeta ununa bulanarak yağda kızartılmış pirzola.: KOTLETPANE Gambiya’nın para birimi. : DALASİ Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad.: GENOM Gana’nın para birimi.: SEDİ Gayrı müslim mezarlığı. : MAŞATLIK Gayrı,başka anlamında eski sözcük. : SİVA Gaz söktürücü bir bitki./ Hoş kokulu ve baharlı meyveleri anason gibi yemeklerde ve içkilerde tat verici olarak kullanılan otsu bitki. : REZENE Gazel ve kasidenin ilk beytine verilen ad. : MATLA Gazete,dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni.:MİZANPAJ Gazete.:CERİDE Gazetecilik dilinde uydurma habere verilen ad. : ASPARAGAS Gaziantep ve Kayseri yöresine özgü,yoğurt tatlısına benzer bir hamur tatlısı.:NEVZİNE Gaziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi.: RUMİ Gaziantep yöresine özgü bir cins çörek.:KAHKE Gaziantep yöresine özgü bir halkoyunu. : AŞEY Gaziantep yöresine özgü bir tür kebap. : CARTLAK Gazinolardaki ilgi çekici,eğlendirici gösteri:. ATRAKSİYON Gazların hareketini inceleyen fizik bilimi dalı.:AERODİNAMİK Gebe inek. : AVGAN Gebre otu. : KAPARİ : KEBERE Gece korkusu.: NYCTOFOBİ Gece ve gündüzün eşitliği. : EKİNOKS Gece ziyafetlerinde,galalarda ve gece eğlencelerinde erkeklerin giydikleri,önü açık,ceketi daha çok atlas yakalı takım elbise.: SMOKİN Gece. : TÜN : ŞEB Geceler anlamında eski sözcük. : LEYAL Geceleri sık işeme. : NİKTÜRİ Geceleyin söylenen ağır ve feryatlı türkülerde uygulanan bir halk ezgisi. : TATYAN Geceleyin, ateş çevresinde genç erkeklerin davul, zurna eşliğinde oynadıkları bir halk oyunu.: SİNSİN Gecelik,gömlek,peçete yapımında kullanılan bir tür ince,yıkanabilir pamuklu kumaş.:ŞİLEBEZİ Geçen yıl.:BILDIR Geçerli,akan. : CARİ Geçici,yeterli etkinliği olmayan. : PALYATİF Geçim. : MAİŞET Geçimini orman ürünlerinden sağlayan köylü. : ÇITAK Geçişme.: OSMOS Gedik,yarık. : RAHNE Gelecekçilik.:FÜTÜRİZM Gelen evrak. : VARİDE Gelenek. : ANANE Geleneksel Anadolu konut mimarlığında,ahşap yapılardaki çıkmaların altına çaprazlamasına konan dikdörtgen kesitli destek.:ELİBÖĞRÜNDE Geleneksel Türk evlerinde bulunan raf. : TEREK Gelibolu yarımadasında eskiçağ kenti.: İDAİON Gelibolu yöresinde kadınların boydan boya örtündükleri bir tür çarşaf.:ALAVURA Gelin başlığı. : KEPEZ Gelin çiçeği.:KALA Gelin tacı.:KALAK Gelincik çiçeği. : KIZALAK : KALA Gelincik.: ARS Gelinin çeyizi.:DÜRÜ Gelip çatma,girme. : HULUL Gelip geçici. :ARIZİ Gelirler. : VARİDAT Gelişigüzel toplanmış eşya. : DERİNTİ Gelişigüzel ve dayanıksız yapılmış anlamında: ÇER Gelişigüzel. : ALELITLAK Gelişme. : NEŞVÜNÜMA Gemi bordolarına,küpeştelerine açılan dörtgen biçimli delik.:LOMBAR Gemi çatmasında eğri parça.:PARAÇOL Gemi demiri.:ÇAPA.:LENGER Gemi demirinin ucundaki yassı parça.: TIRNAK Gemi enkazı,batık. : LAŞE Gemi güvertesinin enine konmuş kirişlerinden her biri. : KEMERE Gemi için,pervaneyi ters yönde çevirme.: TORNİSTAN Gemi kiralama : ISKAPARMA Gemi omurgası.:KARİNA Gemi safrası. : SABURA Gemi yada tren yatağı. : KUŞET Gemi yapılan yer.:TERSANE Gemi yapım yeri.Gemilerin yükleme ve boşaltma yapması için rıhtımlarla çevrili havuza verilen ad. :DOK Gemi zincirinin su içindeki bölümü. : KALOMA Gemici çırağı,küçük yaştaki tayfa yamağı. : MİÇO Gemici düdüğü.: SİPSİ Gemici,işçi gibi kimselerin eğlenmek için gittikleri içkili,danslı yer.:BALOZ Gemicilerin eğlenmek için gittikleri içkili yer. : BALOZ Gemicilerin gayret sözü. : HEYAMOLA Gemicilikte halat germe. : TİZE Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu levha.:ARMADURA Gemide hareket halinde bulunan bir halatın veya zincirin,bir an durdurulması için verilen komut.: ABOSA Gemide hava bacaları. : MANİKA Gemide tayfa başı. : LOSTROMO Gemide teslim satış. : FOB Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığı direk.:NOEL AĞACI Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. : KARAVELA Gemilerde kullanılan demir halka. : ANELE Gemilerde kullanılan küçük su fıçısı. : KARTEL Gemilerde mizana direğinin gerisindeki yelken. : RANDA Gemileri bağlamakta kullanılan üç yada dört kollu halat. : YOMA Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden ötekine geçirmek için yapılan ara havuz. : LOK Gemileri iskele,rıhtım veya şamandıraya bağlamaya yarayan kalın halat. : PALAMAR Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan bir tona eşit birim.:TONİLATO Geminin saatteki hızını ölçen alet. : PARAKETE Geminin arkası. : PUPA Geminin bağlı olduğu limanın adı yazılan düz veya yuvarlak kıç bölümü :AYNALIK. Geminin başka bir gemiden veya kıyıdan uzaklaşması.:AVARA Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken.: FLOK Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler.:KANA Geminin en geniş yeri. :MASTURİ Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. : BANDIRA Geminin içindeki en alt bölüm.: SİNTİNE Geminin ön tarafı. : PRUVA Geminin rüzgar alan yönü. : ORSA Geminin rüzgar üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme,bazısını germe işlemi. : TİRAMOLA Geminin yan kısmı.:BORDA Geminin zincirini toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması :APİKO Genç yanardağların çevresinde,karbondioksit ve metan gazı ile çeşitli hidrokarbon gazları sızdıran yarık veya delik.:MOFET Genç,toy. : TORLAK Genelev işleten kadın,mama.:ÇAÇA Genelge. : TAMİM Genellikle 12 Martta görülen,Batı Karadeniz’e özgü şiddetli bir fırtına.:HUSUM Genellikle altına gömlek veya bluz giyilen örgü kazak.:SÜVETER Genellikle bayramlarda konuklara ikram edilen kokulu bir çörek.:NOKUL Genellikle beyaz renkli ve damalısı da olan cilalanabilen billurlaşmış kireç taşı. : MERMER Genellikle bir çok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı.:SABO Genellikle bir traktörün arkasına monte edilen ve zemini derince kazmaya yarayan alet.:RİPER Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tatlı bisküvi. : KEDİDİLİ Genellikle eski bir sanat yapıtının,bir yazıtın çizilerek veya boyanarak yapılmış kopyası.:RÖLÖVE Genellikle gece kulüplerinde,pavyonlarda genç bir kadının müzik eşliğinde dans edip soyunarak yaptığı gösteri.: STRİPTİZ Genellikle giysinin yaka,kol,etek çevresine kendi kumaşından veya başka kumaştan geçirilen ince şerit.: BİYE Genellikle gömlek yapmakta kullanılan,çizgili ve ince bir pamuklu kumaş.:ZEFİR Genellikle güneşten korunmak için bir yerin üzerine gerilen bez,naylon v.s.’den yapılmış örtü.:TENTE Genellikle hamsi veya sardalye balığından yapılan zeytinyağlı ve tuzlu balık ezmesine verilen ad. : ANÇÜEZ Genellikle haşlandıktan sonra salata olarak yenilen,deniz kenarlarında ve tuzlu topraklarda yetişen otsu bir bitki.:DENİZ BÖRÜLCESİ Genellikle Hindistan’da dokunan,özel motifleri olan değerli bir yün kumaş. ŞAL : Genellikle kadınların denize girerken saçları ıslanmasın diye kullandıkları başlık.:BONE Genellikle kahveyle birlikte yenilen bir tür çikolata. : TRÜF Genellikle kışın akan,yazın kuruyan küçük çay : DERE Genellikle kürkten yapılmış omuz atkısı : ETOL Genellikle ölçü aygıtlarında gösterge çizelgesi. : SKALA Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü.:SEREMONİ Genellikle şeker hastalarının kullandığı tatlandırıcı : SAKARİN Genellikle topla yapılan yaylım ateş. : SALVO Genellikle uluslar arası bir serginin yapımcılığını üstlenen kişi. : KÜRATER : KÜRATÖR Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık. : BERİBERİ Genellikle Venedik’te kullanılan bir kayık.:GONDOL Genellikle yakmak için kullanılan iri saman.: KES General veya amiral aşamasındaki askerler.:ERKAN Geniş açılı manzara. : PANORAMA Geniş cadde. : BULVAR Geniş kulplu kap. : LENGER Geniş şal. Uzun omuz atkısı. : ETOL Geniş ve derin bilgisi olan. : MÜTEBAHHİR Geniş yapraklı bir süs bitkisi.:DEVE TABANI Geniş,engin : VASİ Genişlik. : VÜSAT Genizsi,genzel.:NAZAL George William Russell (takma adı). : AE Gerçeğin doğaya uygun biçimde yansıtılmasını amaçlayan sanat akımı.:NATÜRALİZM Gerçek olan,gerçeğe yada aslına dayanan.:OTANTİK Gerçekleşme.: TAHAKKUK Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmaya yarayan yolları aramayı öngören akıl yürütme yöntemi.:DİYALEKTİK Gerçekten,doğrusu. : FİLHAKİKA Gerekçe. : ESBABI MUCİBE Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan kimse.:ALAYLI Gerekli,lüzumlu.: BECİT Gerekli. : MUKTAZİ Gerekme,gerekçe. : İKTİZA Gerektiği zaman kullanılmak için saklanan tahıl. : ZAHİRE Geri alma. : İSTİRDAT Geri çevirme. : İRCA Gerilim yokluğu. :ATONİ Gerilmiş halatla taşıma.Getirip götürme halatı. : VARAGELE Geriye doğru uçabilen küçük bir kuş. : KOLİBRİ Gevenden çıkarılan ve kestere de denilen bir tür zamk.: KİTRE Geveze,sözünü bilmez anlamında yerel bir sözcük.:VAZALAK Geveze. : RAAT Geviş getiren hayvanlarda,dört bölümlü midenin dördüncü bölümü.: ŞİRDEN Gevrek bir elma türü.:FERİK Gevşek,iş bilmez,tembel.:SALPA Gezegen. : PLANET Gezgin samuray.: RONİN Gırtlağın ön tarafında bulunan ve salgısını kana veren bir bez.:TİROİT Gırtlaktaki aşırı ve süreğen iltihap.:LARENJİT Gidiş. : AZİMET Gine’nin para birimi.: SİLİ Giresun yakınlarında bir burun. : YOROZ Giriş müziği. : PRELÜD Girişik bezeme. : ARABESK Girit’in efsanevi kralı. : MİNOS Gitar eşliğinde seslendirilen Portekiz halk şarkısı. : FADO Giyim eşyası alanında uzmanlaşmış moda desinatörü.:STİLİST Giyim süslemede,şapka,çanta ve sepet örmede kullanılan parlak ve renkli şerit.: RAFYA Giysi kesimi,kesimle verilen biçim. : KUP Giysi. : LİBAS: ESVAP : FİSTAN Giysinin kenarına paralel olarak yapılan kendi kumaşından süs. : BİYE Gizemcilik.: MİSTİSİZM Gizemli eski yazı.:RUNİK Gizleme,örtme.: SETR Gizli oyun.:DALAVERE Gizli yer,köşe bucak. : TUN Gizli,saklı,gizlenmiş.:PİNHAN Gobene’de denilen bir balık. : TORBİL Gomalak’da denilen ve cilacılıkta kullanılan hayvansal kökenli reçine.:ŞELLAK Gonçarov’un,uyuşuk ve iradesiz bir toprak sahibinin portresini çizdiği ünlü romanı.:OBLOMOV Gondol’a benzer kayık. : PEREME Gondolcu şarkısı.:BARKAROL Göçebe ve yarı göçebe Türkmenler arasında,genellikle ölülerin ardından söylenen ağıt ve bozlağa benzer türkü. : YAKIM Göçebe,eti için avlanan bir kuş. : ÇULLUK Göçebelik:. BETAET |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Göçücü balıkların Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması. : ANAVASYA
Göçücü balıkların Karadeniz’den Akdeniz’e geçmesi. : KATAVASYA Göğün en yüksek katı.: ARŞ Göğüs kafesinin iç yüzünü kaplayan ve akciğerleri saran zar.:PLEVRA Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgı bezi.: TİMÜS Göğüs zarı. : PLEVRA Göğüs,bağır.:DÖŞ: TORAKS Gök bilim.:ASTRONOMİ Gök boşluğu.:CEVV Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.:USTURLAP Gök gürültüsü korkusu.: BRONTOFOBİ Gök yakut. : SAFİR Gökçeada’da yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. : AVLAKA Gökçeada’nın eski adı. : İMROZ Gökkuşağı,eleğimsağma. : ALAİMİSEMA : ALKIM Gökova körfezi kıyısında turistik bir belde.:AKYAKA Gökova körfezinin güney kıyısında doğal güzelliğiyle ünlü bir koy.:BÖRDÜBET Göktaşı. Taş meteorit. : AEROLİT Gökteki ay. : MAH Gökyüzü. : ASUMAN Gölge. : SAYE Gölgede kalan taraf.: KUZ Gölgeler. : ZILAL Gölgelik. : TENTE Gölgelik.: SAYEBAN Gölleri inceleyen bilim dalı. : LİMNOLOJİ Gömlek. : KAMİS Gönderme , yollama. : İRSAL Gönderme kağıdı. : İRSALİYE Gönlü rahat.Sessiz,sakin. :ASUDE Gönül alıcı davranış, kompliman.:CEMİLE Gönül alma.: TALTİF Görevi sadece şarap dağıtmak olan garson.:SOMELİYE Görgülü,terbiyeli,olgun kimse. : ÇELEBİ Görgüsüz.:CUDAM Görkem,ihtişam,şatafat,tantana.:DEBDEBE.:ŞAŞA A Görme. : RÜYET Görsel sanatlar ve müzik alanlarında,1960’ların sonlarında NewYork kentinde ortaya çıkan,biçimde aşırı sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunan akım.:MİNİMALİZM Görsel sunumu içeren özel dosya.:PORTFOLYO Görülen alemin ötesi.: MAVERA Görüngü bilimi. :FENOMENOLOJİ Görüntüleme.: KLİP Gösterge bilimi. : SEMİYOLOJİ Göstergebilim.: SEMİYOLOJİ Gösteriş,şatafat.:CAFCAF Gösteriş. :ALAYİŞ Gösteriş.:ALAYİŞ Gösterişi seven,varlıklı kimse.: KALANTOR Gösterişi ve özentisi olmayan. : BABAYANİ Gösterişsiz,sade yaşamaktan yana olan.:KALENDER Gösterme,ortaya çıkarma. : İZHAR Götürü iş yapan.: TAŞERON Götürü,toptan. : KABALA Gövde heykeli. : TORS Gövdesi , kabuğu soyulduktan sonra yenilen veya turşusu yapılan yumru köklü,beyaz çiçekli ve otsu bir bitki. : GİMİ Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz.: REBAP Gövdesi kızıl kırmızı,ayakları ve yelesi siyah renkli olan at.:DORU Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan cinsi.:ARA Göz alıcı,göze çarpıcı. : FRAPAN Göz bebeği.:HADEKA Göz çukuru. :ÇANAK Göz tansiyonu.:GLOKOM Göz.:DİDE Gözbağcı,büyücü. : RAİB Gözde iris ile billur cisim arasında bulunan boşluk. : ARTODA Gözde sarıya çalan kestane rengi. : ELA Gözdeki ağ tabaka. : RETİNA Gözdeki arpacık.:İT DİRSEĞİ Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük,aksu.:KATARAKT Göze takılan mercek. : LENS Gözle görülmeyen,yapay olarak elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım,ultraviyole.:MORÖTESİ Gözlemevi. : OBSERVATUAR Gözler,pınarlar,kaynaklar. : UYUN Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse.:CİPİ Gözleri görmeyen. : AMA Gözpınarları. : AMAK Gözün içini aydınlatıp görmek ve gözü muayene etmek için kullanılan aynaya verilen ad. :OFTALMOSKOP Gözün ön odasına kan dolması.: HİFEMA Gözüpek. : ACAR Gözyaşı ile ilgili. : LAKRİMAL Gözyaşı kanalcığı içinde oluşan taş.:DAKRİYOLİT Gözyaşı.: EŞK Gramerde çıkma durumu.:ABLATİF Gramerde özne.: SÜJE Granitle aynı kimyasal yapıda,içinde mikrolitler olan kayaç.:LİPARİT Gri renkli,sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası,katmanbulut.:STRATUS Gri veya sarı renkte,etçil bir sinek cinsi.Çulluk sineği.:YEPTİS Grip,paçavra hastalığı.:ENFÜANZA Grup,kategori. : ULAM Guatemala’nın para birimi.:KETZALİ Guatr. : GUŞA Gurbete gitme.:CELA Gurbette yaşayan.:ELGİN Gurur. : AZAMET Gübre,tezek. :KEMRE Gücenme.:İĞBİRAR Gücü tükenmiş,yorgun,bitkin.: ARGIN Gücü’de denilen ve bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak.:NİRE Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar. : İSLİM Güç vermek,güçlendirmek.:PEKİTMEK Güçlü ve gösterişli,iri yarı kadın.:BABAÇKO Güçlü,kuvvetli,sağlam. : BEKEN Güçlü,şiddetli etki. : ZARP Güçlük,sıkıntı.:MEŞAKKAT Güçsüz düşmek,yorulmak.:FARIMAK Güldürücü öyküler,fıkralar anlatıp hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyerek halkı eğlendiren kimse.:NEKRE Güleç,güler yüzlü.:BESİM Güleç.:BESİM Güler yüzlü.:BEŞUŞ Gülgillerden bir ağaç ve bu ağacın muşmulaya benzeyen yemişi. : ÜVEZ Gülgillerden bir ağaç.:ÜVEZ Gülgillerden yabani bir ağaç ve bu ağacın mayhoş yemişi.:ALIÇ Güllük körfezi kıyısında,Milas ilçesine bağlı turistik bir köy.: KIYIKIŞLACIK Gülme,gülüş.: HANDE Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın.:RÜKÜŞ Gülünç derecede dar ve kısa giyinmiş olan. : ZİBİDİ Gülüş. : HANDE Gülüt. : GAG Gümüş balığı. : ATERİNA Gümüş balığına benzer bir küçük balık. : ÇAMUKA Gümüş parlaklığında,bilinen en hafif element.: LİTYUM Gümüş parlaklığında,demir sertliğinde,kolay işlenir ve kolayca tel durumuna getirilir bir element.:NİKEL Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış.:SAVAT Gümüş,altın tellerden süsleme. : TELKARİ Gümüşbalığının küçüğü. : AFİS: İLARYA Gümüşhane ilinde,kayak merkezi olan bir dağ. : ZİGANA Gümüşhane ilinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:KARACA Gümüşhane’nın Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale. : TOMARA Gümüşhane’nin Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale.:TOMARA Gümüşhane’nin Torul ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınan 18 krater gölünün ortak adı.:ARTABEL Gün doğusundan esen hafif ve tatlı rüzgar. : SABA Gün. : RUZ Günahtan dönme.: TÖVBE Günahtan sakınma,züht. : TAKVA Gündüz sefası. : KAHKAHA ÇİÇEĞİ Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren madde. : KLOROFİL Güneş odası. : SOLARYUM Güneş.: AFİTAP.: ŞEMS Güneşin battığı yer, batı. : MAĞRİP Güneşin doğduğu yer,doğu. : MAŞRIK Güneşin doğması. : TULU Güneşin yedi rengini ayrıştıran spektroskop.: TAYFBİN Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et.:KADİT Güneşten yayılan ısı miktarını ölçmeye yarayan alet.: HELYOGRAF Güney Amerika’da yaşayan bir cins deve kuşu.: REA Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yönetsel başkenti.:PRETORİA Güney Afrika Cumhuriyetinde doğmuş veya uzun süredir orada yaşayan ve Afrikaans dili konuşan beyaz ırktan kişiler.:AFRİKANER Güney Afrika Cumhuriyetinin plakası. : ZA Güney Amerika ırmaklarında yaşayan bir balık.:DORADO Güney Amerika kemiricisi: AGUTİ Güney Amerika ormanlarında yaşayan,mavi ve yeşil metalik yansımalı bir kuş.:AGAMİ Güney Amerika yerlilerinin oklarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : KÜRAR Güney Amerika’da üretilen kaliteli bir kahve cinsi. : ARABİKA Güney Amerika’da yaban hayvanlarını yakalamakta kullanılan kement.:LASO Güney Amerika’da yaşayan büyük su yılanı. : MUSURANA Güney Amerika’da yaşayan iri kemirici bir hayvan.:PAKARANA Güney Amerika’da yaşayan uzun kuyruklu bir tukan türü. : ARAKARİ Güney Amerika’nın sıcak ve bataklık bölgelerinde yaşayan bir kuş. : HOAZİN Güney Anadolu’da yabani olarak bulunan ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen kırmızı çiçekli otsu bir bitki. : NAKIL Güney Anadolu’daki konar göçer Türkmenler arasında göç kervanını yöneten genç kıza verilen ad. : ALADORLAR Güney Ege ve Akdeniz kıyısı bölgelerimizde Çipura balığına verilen ad. :ALYANAK Güney kutbunda yaşayan bir kuş.:PENGUEN Güney ve Güneydoğu Anadolu da halk arasında domatese verilen ad. : BANADURA Güney yarımkürede bulunan parlak yıldız,Yıldırak.: SÜHEYL Güney,güney rüzgarı,kaba yel. : LODOS Güneydoğu Asya’da özellikle Laos’ta kullanılan ağızlı org. : HEN Güneydoğu Anadolu ile Irak Türk bölgesinde ezgiyle söylenen mani. : HOYRAT Güneydoğu Anadolu’da antik kent.:ZEUGMA Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilen yerli koyun ırkı. : İVESİ Güneydoğu Anadolu’ya özgü acı kahve. : MIRRA Güneydoğu Anadolu’ya özgü,çekilmiş mercimek,bulgur ve soğanla yapılan bir yemek.:KÖLÜKAŞI Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin simgesi.:ASEAN Güneydoğu Asya’da bir ırmak. : İRAVADİ Güneydoğu Asya’da yaşayan kuyruklu bir maymun.:MAKAK Güneydoğu Asya’da yaşayan yabani öküz. : BANTENG Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapımında kullanılan bir cins kamış.:RATAN Gün-gece eşitliği : EKİNOKS Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklinde koleksiyonculuk. : EFEMERA Gür erkek sesi.:DAVUDİ Gürcistan’ın başkenti. : TİFLİS Güreş meydancısı.:CAZGIR Güreşler için boğa yetiştiren kimse.:GANADERO Güreşte bir oyun.: KAFAKOL Güreşte bir oyun.:BOYUNDURUK.:KURTKAPANI.:DALMA:ÇİPE Gürgengillerden,kerestelik bir ağaç cinsi.:HUŞ Gürültü patırtı.:DAĞDAĞA Gürültü,patırtı,telaş,karmakarışık durum.: DAĞDAĞA Güven mektubu.:İTİMATNAME Güvercin kanadı. : CENAHI KEBUTER Güvercin. : KEBUTER Güverte locasının altındaki demir kol. : KASTANYOLA Güzel avrat otu.:BELLADONNA Güzel avrat otundan elde edilen ve hekimlikte yararlanılan zehirli bir madde. : ATROPİN Güzel çiçekli bir süs bitkisi. : KANA Güzel koku. : RAYİHA Güzel koku.:ARF Güzel kokular.:ITRİYAT Güzel kokulu beyaz çiçekler açan ağaççık.:FUL Güzel kokulu bir kavun türü. : ŞAMAMA Güzel kokulu çiçekleri olan tırmanıcı bir bitki.:HANIMELİ Güzel kokulu,değişik renkli çiçekleri olan bir süs bitkisi.: ŞEBBOY Güzel kokulu,sarı renkte,uzunca bir kavun türü.:TOPATAN Güzel kokulu.: ITRİ Güzel konuşma yeteneği. : NATIKA Güzel sanatlar evi.:DARÜLBEDAYİ Güzel sesli bir kuş.:İSKETE Güzel sesli ötücü bir kuş. : İSKETE Güzel sevgili. : NİGAR Güzel söyleme ve yazma yeteneği. : SELİKA Güzel söz söyleyen,konuşkan.:DİLBAZ Güzel ve faydalı şeyler.:BEDAYİ |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Güzel ve inandırıcı konuşma.:CERBEZE
Güzel yüz.:DİDAR Güzel,hoş (kadın). : RANA Güzel,hoş,nefis.: OFLAZ Güzel,ince,zarif kadın.Ceylan.: AHU Güzel,iyi kadın anlamında kullanılan bir sözcük : HASNA Güzel,sevimli insan.:GÖKÇEK Güzel. : NİK Güzeli en üstün,en yüce değer sayan kişi.:ESTET |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
H
Haberci,ulak. : KARAKULAK Haberleşmeye yarayan bir tür süratli vapur.: AVİZO Habeş piskoposlarına verilen ad. : EBUNA Habeş soylusu. : RAS Habeş Yahudi’si.:FLAŞA Hac sırasında kesilen kurban.: HEDİ Hacim,oylum. : CİRİM Haç : ÇARMIH Hafıza kaybı : AMNEZİ Hafif esinti.:İPİLTİ Hafif kadifemsi bir görünüş kazandırılmış sığır derisi. : NUBUK Hafif yağmur,serpinti.:ÇİLENTİ Hafif yaralama : HACAMAT Hafniyum’un simgesi. : HF Haiti kökenli bir dans ve müzik.:MAMBO Haiti kökenli,rumba ve çaça’ya benzeyen bir dans.: MAMBO Haiti plakası. : RH Hak ve adalete uygunluk.: NASFET Hakim,başat,başta gelen.:DOMİNANT Hakkı devretme.: TEMLİK Haksız olarak alınan toprak,mal. : ASABALIK Haksızlık,kıygı. : GADR (GADİR) Hala.:BİBİ : ÇİÇE Halat gibi örülmüş iplik çilesi. : TURA Halat ucu.: ÇIMA Halat yumağı.: RODA Halatların dikişlerinde kullanılan demir veya ağaç kama.: KAVELA Halatta kaymayı önleyen bir düğüm biçimi.:KROPİ Halı dokuma tezgahı.:ISDAR Halı ve jakar dokuma sanayinde çözgü ipliği. : KORD Halı veya kilim dokunan tezgah. : ISDAR : ISTAR Halı,kilim veya bez dokuma tezgahı. : HAMA: HANA Halıcılıkta iplik düğümlerini sıkıştırma topağı. : KİRKİT Halk arasında yaban arısına verilen ad. : SARICA Halk arasında ekini biçilip kaldırılmış tarlaya verilen ad. : KOZAN Halk arasında Eylül ayına verilen ad.:VERİMAY Halk arasında hindiye verilen ad. : CULUK Halk arasında,herkesin söylediğini yapan,iltifat meraklısı kimseye verilen ad.:EFELEK Halk bilgisi.:FOLKLOR Halk dilinde etek anlamında kullanılan sözcük.: YEKTE Halk dilinde abla.: MADAMA Halk dilinde acı pul biber. : İSOT : ISIOT Halk dilinde ağıl.: ARKAÇ Halk dilinde atasözüne verilen ad. : ORAÇLAMA Halk dilinde avare,işe yaramaz.:AVARA Halk dilinde babanın kız kardeşi,hala. : EME : EMETİ: BİBİ Halk dilinde badem. : PAYAM Halk dilinde bahane. : MAHNA Halk dilinde boşboğaz,söz taşıyan. : YALAK Halk dilinde büyük heybe.:ARTMAK Halk dilinde çay demliğine veya küçük güğüme verilen ad.: HALASTAR Halk dilinde çekül sözcüğünün aldığı biçim.:ŞAVUL Halk dilinde çoban köpeği.:KARABAŞ Halk dilinde çuvala verilen ad.:KELETE Halk dilinde dikenlik anlamında kullanılan sözcük.:SİYEŞ Halk dilinde dilsiz.:TAT Halk dilinde ekilmeden bırakılmış tarlaya verilen ad. : KEN Halk dilinde kardeş. : KADA Halk dilinde kemik veremi.:AKARCA Halk dilinde kertenkeleye verilen ad.:ELÖPEN Halk dilinde keser.:KERKİ Halk dilinde kır lalesine veya gelincik çiçeğine verilen ad.: PAMPAL Halk dilinde klitoris,bızır.:DILAK Halk dilinde köylerde hekimlik yapan kimselere verilen ad.:OTÇU Halk dilinde küme,topluluk anlamında kullanılan sözcük.:ÇOM Halk dilinde lor peynirine verilen ad. : ÇOMA Halk dilinde mısır.:LAZUT Halk dilinde mızıkçı,yaygaracı,gürültücü anlamında kullanılan sözcük.:KACARA Halk dilinde minnet.: MÜDANA Halk dilinde mutfağa verilen ad.:TAKANA Halk dilinde otlak.:ÖRÜ Halk dilinde parıltı.: IŞILAK Halk dilinde pestil.: BASTIK Halk dilinde sazlık yer.: KOVALIK Halk dilinde sebze bahçesi.:AVAR Halk dilinde semavere verilen ad.:KAVAZ Halk dilinde semizotuna verilen ad. : PİRPİRİK Halk dilinde serçeye verilen ad. : DARICAN Halk dilinde sincap.:ÇEKELEZ Halk dilinde sperm,meni. : ATMIK Halk dilinde şaka anlamında kullanılan sözcük.:HORATA Halk dilinde şarbon hastalığına verilen ad. : YAKMA Halk dilinde Temmuz ayı.: ORAKAYI. Halk dilinde termometreye verilen ad.:ISIKERTE Halk dilinde yabani tereye verilen ad : ISPATAN Halk dilinde yanık,yırtık.. : YİRİK Halk dilinde yenge anlamında kullanılan sözcük. : BULA Halk edebiyatında aşk,özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türü.: GÜZELLEME Halk edebiyatında mahlas anlamında kullanılan sözcük.:TAPŞIRMA Halk edebiyatında uyağa verilen ad. : AYAK Halk hekimliğinde gaz söktürücü ve antiseptik olarak kullanılan,aynı zamanda kimi yiyeceklere de katılan bir cins ceviz. : MUSKAT Halk oylaması.: REFERANDUM Halk tarafından sevilme,tutulma. : POPÜLARİTE Halk,topluluk.:CUMHUR Halkalar geçirilerek yapılmış veya zincirden örülmüş zırh.:CEBE Halojenler gurubunun dördüncü ametali olan yalın cisim. : İYOT Halterde kaldırılması gereken alet. : BAR Ham demir madeninin eritildiği büyük ocak,fırın.:HADDEHANE Ham deriden yapılan köylü ayakkabısı.:ÇARIK Ham ile olgun arası. : ALASULU Ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse.:KAZAZ Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş. : SOF Ham keten rengi. : EKRU Ham olarak yenilen badem,erik,kayısı gibi yemişler.:ÇAĞLA Ham üzüm. : KORUK Hamal semeri. : ARKALIK Hamalların yük taşırken kullandıkları arka yastığı.:ARKALIK Hamam böceği.:KAKALAK Hamam. : YUNAK Hamamda kese yapan erkek. : TELLAK Hamamlarda musluk altında bulunan ve su biriktirmek için kullanılan mermer veya taş tekne.:KURNA Hamle.: SAVLET Hamsi,Sargan gibi küçük balıkları tutmakta kullanılan balık ağı : BARABAT Hamsigillerden bir balık. : TİRSİ Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta.: BİNİT Hamur açılırken tezgaha yapışmaması için serpilen un.:UĞRA Hamur açılırken yapışmaması için un serpmek.:UĞRALAMAK Hamur tahtası. : SENİT Hamur teknelerini kazımaya yarayan araç.:ISIRAN Hamuru ovalayarak yapılmış kırıntılarla pişirilen çorba. : OVMAÇ Hamurun fırına verilmeden önce dinlendirildiği , üzerinde bekletildiği tahta. : PASA Hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir tür tatlı.:AKITMA Hanay. :AVLU Hanım,hanımefendi.:BANU Hanigiller familyasından bir balık türü.: LAKOZ Hanigillerden bir balık türü.:ORFOZ Hanigillerden,Akdeniz ve Ege’de yaşayan lezzetli bir balık.:LAHOS Hap. : DRAJE Haraç.:BAÇ Hare.Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. : MENEVİŞ Hareket etmeyen,kımıldamayan,sakin.:DİNGİN Harfler,kısaltmalar kümesi. : LOGO Harfler.:HURUFAT Harita çıkarmaya yarayan bir aygıt.: PLANÇETE Haritacı.: KARTOGRAF Haritasını çıkarmak için bir araziyi üçgenlere bölme işi. : NİRENGİ Harman aktarma ve sap yükleme işlerinde kullanılan tarım aracı.Dirgen.Yaba : ANADUT . Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak,çöp ve samanla karışık tahıl taneleri.:BADAS Harman yerlerindeki hububat döküntülerini toplayan kişi. : AFARACI Harran ovasında ünlü bir ören yeri. : SOGMATAR Harzemşahların ilk hükümdarı.: ANUŞTİGİN Has ekmek. : FRANCALA Has,mahsus. :ÖZE Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj.: ILISU Hasattan sonra tarla veya bahçelerde kalan ürünleri toplama.:BAŞAKLAMA Hasırdan örülmüş kulplu torba.:ZEMBİL Hasırotu,saz,kamış.: KOFA Hasta dinleme aleti. : STETESKOP Hasta. : SAYRI : BİMAR Hastalığın bedene yerleşmesi.:RES Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde. : ANTİKOR Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde.:ANTİKOR Hastalık nöbeti,kriz. : AKSE Hastalık,dert.: ÇOR Hastalıklar bilimi. : PATOLOJİ Hastalıklar. : EMRAZ Hastalıkların kimyasal maddelerle tedavi yöntemi.:KEMOTERAPİ Hastalıkların nedenini araştıran bilim. : ETİYOLOJİ Hastalıktan sonraki iyileşme. :İFAKAT Hastanelerde perhizsiz hastalara etlisi tatlısıyla verilen tam yemek.: ALTIDAN Hastanın veya yakınlarının,onun daha önce geçirmiş olduğu hastalık ve sağlık durumları hakkında hekime verdiği bilgilerin tümü.: ANAMNEZ Hat sanatında birkaç kağıdın,suları ters yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen mukavva.:MURAKKA Hata ,/ hatalı pul. : ERÖR Hatay ili Reyhanlı ilçesinde arkeolojik höyük. : AÇANA Hatay yöresine özgü,cevizli bir hamur tatlısı.:KEREBİÇ Hatay yöresine özgü,yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.:ARGUN Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Tel Açana’da denilen ünlü höyük.:ALALAH Hatıra,yadigar. : ANDAÇ Hatırlayan. : ANAN Hava basıncını ve dolayısıyla bir yerin yüksekliğini ölçen alet,basınç ölçer.:BAROMETRE Hava basınç birimi.: BAR Hava korkusu. : AEROFOBİ Hava yutma. : AEROFAJİ Havacı bülteni. : NOTAM Havada oksitlenmeyen bir element.:KROM Havada on milyonda bir oranında bulunan bir asal gaz. : KSENON Havadaki toz taneciklerini ölçmeye yarayan araç.:AEROSKOP Havadar. : YELEÇ Havagazı lambasının ucu. : BEK Havai. : YELEME Havari.:APOTR Havaya fırlatılan bir plakanın vurulması ilkesine dayanan atıcılık dalı.: TRAP Havuca renk veren madde. : KAROTEN Havuç. : YEREGEÇEN Havuç.: YEREGEÇEN Havuz,göl,akarsu,deniz,okyanus gibi sulara ait ekosistemlerin herhangi bir derinliğindeki su tabakalarında,su hareketiyle sürüklenen veya yavaş olarak yüzen,hayvan ve bitkilerden oluşan mikroskobik büyüklükteki organizmalar. : PLANKTON Hawai adalarına özgü gitara benzer dört telli çalgı. : UKULELE Hawai inanışında savaş tanrısı. : KU Hawai’de karşılama veya uğurlama anısı olarak verilen,çiçekten yapılmış kolye.:LEY Hayal. : İMGE Hayat hikayesi.:BİYOGRAFİ Haydut,eşkıya. : ŞAKİ Haylaz,serseri. : NABEKAR Hayvan bilimci. : ZOOLOG Hayvan boyunduruğu. : TASMA Hayvan çulu.ALIK Hayvan derisinden yapılmış kırbaç.:ÇAVUN Hayvan korkusu.: ZOOFOBİ Hayvan pisliği.:TERS Hayvan postundan başlık. : KALPAK Hayvan vebası. : MALKIRAN Hayvan yavrusu.:BALAK Hayvan,balık,sebze,meyve gibi yiyecekleri,yerinden getirerek toptan satan kimse.:MADRABAZ Hayvanca duygu.:BEHİMİ Hayvanı avcılığa alıştırma. : BAV Hayvanı otlatmak. : OTARMAK Hayvanın bir yanındaki yük.:TAY Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek.:DUŞAK Hayvanlar veya hayvan yaşamı ile ilgili Yunanca öntakı: ZOO Hayvanlara yedirilen bir çayır bitkisi./Bir tür sümbül. : NARDİN Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip.Hayvan bağlanan ip. : ÖRK Hayvanları nallayan kimse.:NALBANT Hayvanların beğenmeyerek yemedikleri iri kalbur üstü taneler. : İRİNTİ Hayvanların eskiyen nallarının çivilerini değiştirme işlemi.: KAYAR Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi dokularından yada bitkisel yosunlardan elde edilen saydam ve renksiz bir madde.:JELATİN Hayvanların saman,ot,mısır sapı gibi kışlık yiyeceği.: ALAF Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap.: YALAK Hayvanların,özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.:AKITMA Hazır. : AMADE: ANIK Hazreti Muhammed’e yardım eden ve İslamiyet’in yayılmasına hizmet eden kimseler.:ENSAR Hazreti Muhammed’in aile üyelerine verilen ad. : ALİABA Hazreti Ebubekir’in lakabı.:ATİKA Hazreti Muhammed’in hayatını anlatan kitap. : SİYER Hazreti Muhammed’in siyah renkli sancağının adı. : UKBA Hecelerin uzunluk ve kısalık,kapalılık yada açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan Divan Edebiyatı nazım ölçüsü. : ARUZ Hediye verilen levha. : ŞİLT Hediye,bahşiş. : ATİYYE Hekim,otacı.:DİRGER Hekimlik taslama.: OLÇUM Hekimlikte iştah açıcı olarak kullanılan bir bitki. : KANTİYANE Hekimlikte kullanılan,sütleğengillerden bir bitkinin verdiği zamk ve özsu.:TIGALA Hektar. : HA Hele,özellikle. : BAHUSUS Hem ısıtmaya,hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası.:KUZİNE Henüz mayalanmamış üzüm suyu. : ŞIRA Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm.:KORUK Her biri başka perdede bir sıra kamış düdük,musikar.:MISKAL Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca ortaya bir söz çıkacak biçimde düzenlenmiş manzume.: AKROSTİŞ Her iki küreği bir kişi tarafından çekilen ve birden üç çifteye kadar küreği bulunan savaş gemisi filikası. : PATALYA Her şeyin evveli,tazesi,turfanda. : REYAN Her tür organik yağa verilen ad. : LİPİT Her tür organik yağa verilen ad.: LİPİT Her türlü gösteriş ve dünya kaygılarından uzak kalmayı öğütleyen Sünni tarikatı.:MELAMİLİK Her yanı görmeye elverişli,camlı çatı katı veya taraça,kule.: CİHANNÜMA Her yiyeceğe canı çeken. : EKTİ Her zaman olduğu gibi.:BERMUTAT Her zaman.:DAİMA Herek.:İSPALYA Herhangi bir kişinin, malın yada durumun niteliklerini öğrenmek için toplanan bilgi. : RANSEYMAN Herhangi bir değerli taş yada metali sabitleştirmekte kullanılan yapışkan madde. : ROKELA Herhangi bir eserin tanıtılması,okunması,yorumlanması veya bir sanatçıyı anma amacıyla düzenlenen toplantı.: MATİNE Herhangi bir nedenle armağan kabul edenin vermek zorunda olduğu karşılık.:AVİYET Herkes tarafından kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan. : İNDİ Hesap defteri.:EVAR Hesap sahiplerine bankaca gönderilen mektup. : AVİ Hesap ve kumanda işlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre.:MATRİS Heyecan veren edebi üslup. Dokunaklı,etkili. : PATETİK Heyelan. : KAYŞA Heykel,abide anlamında yerel sözcük.:ANAK Heykel,sütun gibi şeylerin üstüne konulduğu parça,ayak,taban. : DURAÇ Hıristiyan sanatında ellerini kaldırmış dua eder durumda canlandırılmış insan figürüne verilen ad. : ORANS Hıristiyan bayramı. : YORTU Hıristiyan beyi. : TEKFUR Hıristiyan sanatında ölü İsa’nın vücudunu kollarında tutan Meryem betimlemesi. : PİETA Hıristiyan sanatında,Meryem Ana ile çocuk İsa’yı gösteren heykel veya resim.:MADONNA Hıristiyan ve Musevilerde gelinin güveye verdiği para veya mal.: DRAHOMA Hıristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler.:APUKURYA Hıristiyanlıkta ermiş.: AZİZ Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. : AFOROZ Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası.: AFOROZ Hıristiyanlıkta küçük kilise yapısı veya büyük bir kilisenin içinde bir azize adanmış ibadet yeri.:ŞAPEL Hıristiyanlıkta,ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem.:VAFTİZ Hırsızlık yapma şeklinde beliren hastalık.: KLEPTOMANİ Hırslı.:MUHTERİS Hırvatistan ve Slovakya’da bir kont tarafından yönetilen toprağa verilen ad. : ZUPA Hız ve manevra yeteneği bakımından üstün niteliklere sahip küçük savaş gemisi,muhrip.:DESTROYER Hızı saatte 120 km’yi geçen çok şiddetli ,yağmur getirmeyen fırtına. : URAGAN Hızla dönen rüzgarların oluşturduğu şiddetli siklon fırtınası. : TORNADA Hicri takvimde 22 Aralık 31 Ocak arası.Kırk günlük kış dönemi. : ERBAİN Hiç görülmemiş,alışılmamış,şaşılacak veya yadırganacak şey.Ucube.: ACİBE Hiçbir heyecan yada zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği. : ATARAKSİYA Hiçbir koşula bağlı olmayan,istediği gibi davranabilen. : ERKİN Hikaye,fıkra.:KISSA Hilal. : AYÇA Hile,düzen. : DEK: AL Hileci.:DEKBAZ Hilekar. : AYYAR Himalaya dağlarında doruk.:APİ Himalayalar’da yaşadığına inanılan “kar adam”a verilen ad. : YETİ Hindistan kökenli evcil bir sığır türü.: ZEBU Hindistan plakası. : İND Hindistan Prensesi .Raca karısı. : RANİ Hindistan Prensi. : RACA Hindistan ve Endonezya’da yetişen,kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç. : KINAKINA Hindistan ve Malezya ormanlarında yaşayan ilkel maymun. : LORİS Hindistan yarımadasında yaşayan kuyruksuz,çok uzun kollu maymunların ortak adı.:JİBON Hindistan’a özgü,güreşle ragbinin karışımı olan bir spor.:KABADDİ Hindistan’da bitkisel elyafla dokunan bir cins tafta. : DARİDAS Hindistan’da Ekber döneminde büyük eyaletlere verilen ad. : SUBA Hindistan’da kastlar halinde değil de kabileler halinde örgütlenmiş ve kültürleri Hindu olmayan yerli halk.:ADİVASİ Hindistan’da kocasının cesediyle birlikte ateşe atılan ve ermiş sayılan kadın. : SATİ Hindistan’da yetişen bir ağaç. : RİTA Hindistan’da yetişen bir bitki. : HALİLE Hindistan’da yetişen tırmanıcı bir karabiber ağacı. : BETEL Hindistan’da, bir din büyüğünün çevresinde toplananların birlikte oturup eğitildikleri yer : AKRAMA Hindistan’ın güneyinde konuşulan bir dil.:DRAVİD Hindistan’ın para birimi.:RUPİ Hinduizm,Budizm ve Caynacılığın bazı mezheplerinde Batıni (içrek) uygulamaları konu alan çok sayıda metnin ortak adı.: TANTRA Hinduizm’de servet ve iyi talih tanrıçası.:LAKŞMİ Hinduizm’in temel ilkesi olan,hiçbir varlığı incitmeme erdemi.:AHİMSA Hinduizmin en büyük tanrılarından biri.:ŞİVA Hinduların kutsal kitabı. : VEDA Hint bademi. : KAKAO Hint edebiyatında bir çeşit epik dram. : NATAKA Hint İran dil grubuna verilen ad. : ARİ Hint irmiği. : SAGU Hint kenevirinden çıkarılan esrara eskiden verilen ad.:HAŞİŞ Hint kertenkelesi.:İGUANA Hint mitolojisinde ayin içkisinin elde edildiği bitkiyi kutsallaştırma. : SOMA Hint mitolojisinde fırtına ve yağmur tanrısı. Hindistan’da Veda tanrılarının en büyüğüne verilen ad. : İNDRA Hint mitolojisinde ilk insan. : MANU Hint müziğine özgü telli bir çalgı. : VİNA Hint müziğine özgü telli bir çalgı.:SARANGİ Hint müziğine özgü yaylı bir çalgı.: SARANGİ Hint okyanusunda denizaltı dağı. : OB Hint safranı.: ZERDEÇAL Hint sülünü.:ALE Hint tanrısı. : RAMA : AGNİ Hintlilerin,bağlı oldukları tarikatı belirtmek için kül veya renkli tozla alınlarına çizdikleri işaretlere verilen ad.:TİLAKA Hiperaktif çocukları sakinleştirmede kullanılan ilaç.:RİTALİN Hipotez,faraziye.: VARSAYIM Hiroşima’da atomdan sağ kurtulanlar. : HİBAKUŞA Hisse senedi,tahvil,yabancı para gibi değerli kağıtları daha karlı görülen başka kağıtlarla değiştirme işi.: ARBİTRAJ Hisse senedi. :ESHAM Hitabet sanatı.:RETORİK Hitit mitolojisinde gökyüzü krallığının ilk yöneticisi. :ALALU Hititlerde arazi fiyatlarının saptanmasında kullanılan bir ölçü birimi. : İKU Hititlerin Anadolu da yerleştikleri ilk kent olan ve günümüzde Kültepe olarak adlandırılan yer. : NEŞA Hititlerin akıl ve bilgelik tanrısı.: AYA Hizip. : KLİK Hizmet belgesi.:BONSERVİS Hizmet eden.Sadık,dost. : HADİM Hokkabazların kullandıkları tahta maşa.:ŞAKŞAK Hollanda’nın para birimi.:FLORİN Honduras’ın para birimi.:LEMPİRA Hong Kong’un plakası. : HK Hor görmek. : KARAMAK Hor görülen,aşağılanan.:ZELİL Horoz tepeliği,köşe-kenar-uç. : İBİK Horozun en gösterişli tüyü.ÇIĞA Hortlak.:CAZU Hoş kokulu.:ITRİ Hoşgörü. : TOLERANS Hoşlanarak bakma.:TEMAŞA Hud Peygamber döneminde Hicaz’da oturan,kötü ahlakları nedeniyle yok oldukları rivayet edilen,Kutsal Kitap’ta adı geçen bir kavim.:AMALİKA Hukuk.: TÜZE Hukukta bir mülk üzerindeki ortaklığı giderme.:İZALEİŞÜYU Huni biçiminde çukur yer.İç bükey. : OBRUK Hurma dalı veya kamıştan yapılan iki yanı kulplu meyve sepeti.:KAVSARA Huysuz atları yola getirmek için dudaklarına takılan tahta kıskaç.: YAVAŞA.: EGEN Huysuz şirret kadın.:CADALOZ Huzur,erinç : DİRLİK Hücre çekirdeğinde bulunan ve kromatin tanelerini taşıyan ağ biçimindeki ipliksi yapı. : LİNİN Hücre bölünmesi yoluyla gerçekleşen hücre çoğalması. : MİTOZ Hücre sitoplazmasında oluşan cansız yapı.:KOFUL Hücre.:GÖZE Hücrebilim.: SİTOLOJİ Hükümdar ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen ad.:İLİG Hükümdarın,bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi. : OTOKRASİ Hükümler.:AHKAM Hükümsüz.:BATIL Hüngür hüngür anlamında bir söz.:ZARİZARİ Hünnap,iğde gibi zeytinimsi meyve. : UTME Hünnapgillerden,hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan bir bitki cinsi,güvemeriği.:AKDİKEN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
I
Irak’ın Musul kenti yakınında Yezidiler tarafından kutsal sayılan vadi. : LALES ırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek.:ISIRAN Irkçılık. : RASİZM Irmak ile dere arası büyüklükte akarsu.:ÇAY Irmak veya dere suyunun hızlı aktığı yer. : AKANAK Irmaklarda işleyen bir çeşit altı düz tekne. : PELEME : TOMBAZ Irmaklarda ve sığ sularda yük taşımakta kullanılan bir tür tekne. : LİMBO Isı derecesi,sıcaklık.: SUHUNET Isı yükselişi. : CEMRE Isıl. : TERMİK Isırgın. : İSİLİK Iskarta mal.:MARDA Ispanak,pancar gibi sebzelerle pirinç ve bulgur karıştırılarak yapılan bir yemek.: ÇİLEME Ispanakgillerden yaprakları etli bir bitki. : IŞTIR Isparta ilinde,doğal değerlerin korunması amacıyla ulusal park kaps***** alınan göl.:KOVADA Isparta kentinin eski adı. : HAMİDABAD Isparta yakınında,1991’de tabiat parkı kaps***** alınan krater gölü.:GÖLCÜK Isparta yöresinde yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen üzüm cinsi. :ALGEMRE Issız yolda hırsızlık. : KARMANYOLA Işık ölçer. : POZOMETRE Işık yoğunluğu birimi.mum. : KANDELA Işık.:ŞAVK Işıklar,nurlar.:NİRAN Işıklı,nurlu.: NURANİ Işın demeti. : HUZME Işınbilim. : RADYOLOJİ Işınım dozu birimi.: REM Izgara.:GRİL |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
İ
İbadet.Allah’ın buyruklarına uyma. : TAAT İbni Sina’ya batıda verilen isim. : AVİCENNA İbrahim Peygamberin babasının adı.: AZER İbrani alfabesinin ilk harfi.:ALEF İbrani rahiplerinin dinsel törenlerde giydikleri giysi. : EFOD İbranice v Aramcayla birlikte Yahudilerin üç temel yazı dilinden biri.: YİDDİŞ İç Anadolu’da bir göl. : EBER İç Anadolu’da volkanik bir göl.: MEKE İç bükey,konkav,obruk.:MUKAAR İç donu.: TUMAN İç duvar.:CIDAR İç etek.:JÜPON İç güdü.:İNSİYAK İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker,ovelit. : PERİDOT İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker.: OVOLİT İç kulakta kemik dolambacın orta bölümü. : DALIZ İç sıkıntısı.:AFAKAN : İLİNTİ İç yüz,sır.:BATIN İçe kapanıklılık.: OTİZM İçel’in Silifke ilçesinde bir antik kent ,: URA İçi kaloit veya yağ gibi sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba. : KİST İçi kremalı,üzeri çikolata kaplı pasta.:EKLER İçi pamuk yada yün vatka ile doldurularak dikilmiş,döşemelik veya giyim eşyası yapımında kullanılan kumaş.:KAPİTONE İçimi hoş ve tatlı su.:ZÜLAL İçinde cinsel konularla ilgili açık saçık yazıların,resimlerin bulunduğu eser.:BAHNAME İçinde diri balık saklanan denizden ayrılmış havuz. : LİVAR İçinde fosil bulunmayan toprak.:AZOİK İçinde gemi yapılan veya onarılan üstü örtülü büyük havuz.:DOK İçinde yağ yakılan toprak kandil. : PESÜS İçine çamaşır,elbise gibi şeyler koyup sarmaya yarayan bez veya kumaş.:BOHÇA İçine demir çubuklardan kafes konulmuş beton.:BETONARME İçine doğduğu gibi söylenerek,doğaçlama.: İRTİCALEN İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası.:HARDALİYE İçine kor kömür doldurulan , açık havada ısınmaya yarayan ayaklı ve delikli madeni kaba verilen ad :BRASERO İçine mendil,gecelik gibi şeylerin konulduğu kumaş bohça. : ŞASE İçine pekmez,peynir,yağ vs konulan yada yayık olarak kullanılan deri tulum. : TULUK İçine pişirilmiş kuş başı et ve sebze konularak hazırlanan bir tür börek.:TALAŞKEBABI İçine soğan,sarımsak,maydanoz ve havuç gibi şeyler katılarak zeytinyağıyla pişirilen ve soğuk olarak servisi yapılan yemek.:PİLAKİ İçine su biriken doğal çukur.:OBRUK İçine yalnız kürek çekenin girebildiği uzun ve dar yarış kayığı. : SKİF İçitim.:ZERK İçki bardağı.:PİYALE İçki içerken birinin şerefine,sağlığına kadeh tokuşturulması.:TOKA İçki mahzeni.:KAV İçki meclisi.: BEZM İçki sunanlara verilen ad. : SAKİ İçki veya uyku sersemliği.:HUMAR İçki. : AYŞ : İŞRET İçkiye düşkün,içkici,ayyaş. : BEKRİ İçli,acıklı şiir.:ELEJİ İçmeye veya tanrıların onuruna yere şarap dökmeye yarayan,ortası bombeli,ayaksız,az derin,geniş ağızlı kap.:PATERA İçten çürümüş ağaç : ARDAK. İdam mahkumlarının asıldığı ağaç.:DAR İdare kandili. : İLİKMEN İdare,yönetim. : ZİMAM İdrar kesesi iltihabı.:SİSTİT İdrar yolları hastalıkları,üroloji.:BEVLİYE İdrarını yapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi,İdrarın kesilmesi.:ANÜRİ İftihar etme,öğünme. : ULVAN İğ : EĞİRMEN İğne deliği. : YURDU İğne korkusu.: BELONOFOBİ İğne yaprakları yaz kış yeşil olan bir orman ve süs bitkisi. : PORSUK İğneye yol açmak için kullanılan,çelikten,ince ve sivri uçlu bir alet.:BİZ İğrenme,tiksinme. : KERAHET İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker.: ERBAŞ İhtiyar kimse.:PİRİFANİ İki gövdeli (birbirine paralel tutturulmuş iki kütükten yapılmış) deniz taşıt aracına verilen ad. :KATAMARAN İki akarsuyun birleştiği yer.:KOYAR İki anlamı olan bir sözcüğün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması ve anlamı güçlendirme sanatına verilen ad. : İHAM İki atlı kızak. : ZANKA İki ayrı ırktan gelme. : LETİS İki bağlantı parçasını birbirine yakın olarak eklemekte kullanılan özel parça. : NİPEL İki çenetli yumuşakça.:ARCA İki dağ arasındaki sırt. : SENİR İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı.: ÇATAK İki denizi ayıran dar kara parçası veya dünya ile ahret arasındaki yer. : BERZAH İki direkli yelkenli bir gemi.:USKUNA İki direkli,seren yelkenli,birkaç top taşıyan gemi.:BRİK İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan,on dört dizeli bir Batı şiir türü.:SONE İki gemi veya gemi ile kıyı arasında haberleşmede kullanılan üç kollu işaret sütunu.:SEMAFOR İki kaş arası.: BELCE İki kişi tarafından yönetilen bir çeşit yelkenli. : PİRAT İki kişilik,alçak,oldukça geniş koltuk.:MARKİZ İki kişilik,sportif amaçlı bir tür küçük yelkenli.:PİRAT İki kulplu ve küfe biçimindeki büyük sepete halk dilinde verilen ad. : KELET : KELETER İki olay arasındaki süre.: FETRET İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen süre.:FETRET İki renkten oluşan.:YANAL İki sıra kürekli Antikçağ Roma teknesi. :BİREMİS İki tarla arasındaki sınır. : AN İki ucu açık küçük boru.ZIVANA İki ucuna birer kişi oturup,karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan,ortasından bir yere dayalı tahta kalas.: TAHTEREVALLİ İki veya daha çok katlı ev.:HANAY İki veya üç telli bir saz türü.:CURA İki veya üç yaşındaki erkek koyun.: ÖVEÇ İki yanı ağaçlıklı yol. :ALE İki yaşına girmiş manda.:EVERE İki yataklı karyola. : RANZA İki yönlü bir dalgalı akımı,bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt.:REDRESÖR İki yüzlü,riyakar. : MÜRAİ İki,üç veya dört kişi arasında oynanan bir tür iskambil oyunu. : PİKET İkilem. : DİLEMMA : KIYASI MUKASSİM İkinci Abdülhamit’in Selanik’e sürgüne gönderildiği köşkün adı.:ALATİNİ İkinci Bayezit’in şiirlerinde kullandığı mahlas : ADLİ İkinci çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi.:TRİYAS İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad.:Gİ İkinci Dünya Savaşında ABD erlerine verilen ad. : Gİ İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuklar.:TAYGELDİ İkinci Mahmut devrinde feslerin tepesine püskülü tutturmak için takılan metal tepelik.:FERAHİ İkinci Mahmut döneminde,yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra kurulan yeni ordunun adı.:ASAKİRİMANSURE İkinci. : SANİ İkisi dikili,üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan oluşturulmuş taş devri mezarı.:DOLMEN İkiyüzelli kiloluk bir ağırlık birimi.:ÇEKİ İklimbilim. : METEOROLOJİ : KLİMATOLOJİ İknalar tarafından kullanılan ve iplerin üstüne atılmış her düğümün rengine göre bir anlamı olan düğüm-yazı.:KİPU İlaç bilimi. : FARMAKOLOJİ İlaç kullanmadan,yalnız ısı yardımıyla aygıt ve pansuman gereçleri gibi şeyleri mikropsuzlaştırma işi.:ASEPSİ İlaç tedavisi. : KEMOTERAPİ İlaç,çare,deva. : EM İlaçların formüllerini gösteren resmi kitap.:KODEKS İlahi duyuru.:VAHİY İlahiyat. : TEOLOJİ İleri atılmış,ortaya çıkarılmış.:LANSE İletim. : KONVEKSİYON İletişim dizgesi birliği.:LİNK İletki.: MİNKALE İlgi eki. : Kİ İlgisiz.:BİGANE İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk tarafından 1952’de çıkarılan siyasi mizah dergisinin adı. : KIRKBİRBUÇUK İlhanlılarda ordu müfettişine verilen ad.:YASAVUL İlişik. : MERBUT İlk çağdaki uygarlıkla ilgili olan. : ANTİK İlk doğan çocuk.:BEŞE İlk İncil’in yazarı sayılan, İsa’nın on iki havarisinden biri. : MATTA İlk insanlar tarafından yapıldığı sanılan en eski aletlere verilen ad.: EOLİT İlk kez Hindistan’da dokunan,yumuşak ve hafif bir çeşit ipekli kumaş.:SÜRA İlkbaharda kırlarda yetişen,ufak yeşil yapraklı,ıspanak gibi yenilen bir bitki.:MADIMAK İlkel benlik. : İD İlkel. : PRİMİTİF İlmekli bir tür sarma işi ve bununla yapılmış işleme.:RİŞLİYÖ İmkansız. : MUHAL İmren.:GIPTA İnanç ve bilgiyi kiliseyle,özellikle Aristoteles’in bilimsel sistemini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Ortaçağ felsefesi.:SKOLASTİK İnandıran,ikna eden. : MUKNİ İnanılan kimse. : İNAL İnanma,güvenme.: İTMİNAN İnanmış,emin olan.:MUTMAİN İnatçı,ayak direyen:. ANUT İnce alay.:İRONİ İnce bağırsağın bir yada birkaç bölümünün kronik iltihabı.:İLEİT İnce bağırsak iltihabı. : ANTERİT İnce dövülmüş tavuk eti veya dana eti.(Yağsız ve sinirleri alınmış).:ESKALOP İnce halat. : URGAN İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş. : LASTİKOTİN İnce kabuklu bir erik cinsi. : ÜRYANİ İnce kumaştan yapılan bir tür kadın üstlüğü. : MAŞLAH İnce pide halinde ekmek.:LAVAŞ İnce ruhlu.RAKİK İnce yağan yağmur. : ÇİSENTİ : ÇİSE İnce yapılı,zarif,narin.:YEPELEK İnce yapraklar biçiminde ayrılabilen ve özellikle çatı örtüsü olarak kullanılan sistli kayaçlara verilen ad.:. ARDUVAZ İnce yassı elmas. : KARAVANA İnce,düzgün dokunmuş pamuklu kumaş.:OPAL İnce,parlak nakış.:MİRE İncelik. : RİKKAT İnci çiçeği.:MÜGE İnci çiçeği.:MÜGE İnci,boncuk,deniz kabuğu gibi malzemeyi ipe dizip kelep haline getirdikten sonra birbirine dolaşarak yapılan kısa gerdanlık.:KISTI İncik boncuk işleri. : TUHAFİYE İncil bölümü.:LUKA İncil’den önceki kutsal kitaplar.:AHDİATİK İncil’den.:AHDİCEDİT İnciler. : LEAL İncirlerde döllenmeyi sağlayan sinek. : İLEK İngiliz uluslar topluluğuna üye olan bağımsız ülkelere verilen ad.:DOMİNYON İngiliz uzunluk ölçüsü. : İNÇ : YARDA İngiltere’de at yarışı.:DERBY İngiltere’de kullanılan bir ağırlık ölçüsü. : ONS İnişli yer,bayır.: ŞEV İnkalar’ın atası olduğuna inanılan güneş tanrısı. : İNTİ İnleme,inilti. : ENİN:NALE İnleyen. : NALAN İnorganik madde. : MİNERAL İnsaf,haklılık. : NASFET İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. : AURA İnsan bilimi uzmanı. : ANTROPOLOG İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti.:FANİ İnsan kalabalığı.:CEMAAT İnsan nüfusunu yapı,gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim.:DEMOGRAFİ İnsan omzunda veya deve,fil,at gibi hayvanlara yüklenerek götürülen,üstü örtülü,tekerleksiz taşıt.: TAHTIREVAN İnsan sever.:FİLANTROP İnsan topluluğu. : CEMİYETİ BEŞERİYE İnsan ve hayvan vücudunda çıkan kabarcık,şiş. : KOP İnsan zihninin deney edinmeden önce,üzerine hiçbir şey yazılmamış bir tabletten farksız olduğunu belirtmek için deneyci filozofların kullandıkları deyim.:TABULARASA İnsan,hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim.:ANATOMİ İnsan. :İN İnsanbilim.:ANTROPOLOJİ İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.:TARAK İnsandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi.:REM İnsanın yaratılış özelliği. : NATURA İnsanın,makinenin veya çevrenin bir arada uyumlu ve verimli çalışmasını inceleyen bilim dalı.:ERGONOMİ İnsanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA İnsanlar,dünya adamları. :ALEMİYAN İnsanların ırklara ayrılışını,bunların nereden çıktığını,oluşumunu,yeryüzüne yayılışını,aralarındaki niteliklerini inceleyen bilim. : ETNOLOJİ İnsanların ince bağırsağında yaşayan bir solucan türü. : TRİŞİN İnsanüstü. : FEVKALBEŞER İonya adalarından biri.: İTHAKİ İpek ibrişim yapan kişi. : KAZAZ İpek sargılı ip.Pamuk veya ipekten sicim. : KAYTAN İpekli bir kumaş türü.:CANFES İpekli peştamal.:FUTA İpekli veya yünlü esnek dokunmuş kumaş.:JARSE İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ve ağır kumaş. : ABANİ İplik eğirmek için kullanılan bir alet.:ÇIKRIK İplik kangalı.:ÇİLE İplik sarılan zıvana.:MASURA İpliklerin boyanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabukları,yapraklar veya balmumuyla sarılarak boyaya batırılması yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. : İKAT İpotek,rehin. : TUTU İpucu. : KARİNE İran Moğolları döneminde bastırılan bir tür kağıt para. : ÇAV İran pilavı.:ÇİLAV İran saray ve evlerinde avluya bakan,üç yanı açık sundurma.:TALAR İran takviminde 6. ay.: ŞEHRİR İran,Yemen ve Umman’ın para birimi. : RİAL : RİYAL İran’da Sasani hükümdarlarına verilen unvan.:KİSRA İran’ın plakası. : İR İran’ın resmi haber ajansı.:İRNA İri dişli törpü: RASPA İri gövdeli bir papağan türü.:ARA İri gövdeli ve kısa saplı bir tambura türü.:ÇÖĞÜR İri gözlü kalbur : ÇİLİNGİR İri kemik. :OMACA İri kepekli un.:RAZMOL İri köpek,,çoban köpeği.:ÇOMAR İri muşmula. : BEŞBIYIK İri taneli misket üzümü. : MALAGA İri taneli misket üzümü.:MALAGA İri taneli siyah üzüm çeşidi.:İRİKARA İri taneli tahıl.:YARMA İri ve boru biçiminde beyaz veya sarı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi.: KALA İri ve çok mayhoş bir elma cinsi. : HÜRYEMEZ İri ve güzel çiçekli bir süs bitkisi. : İRİS : SÜSEN İri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : RAZAKI İri ve verimli kiraz çeşidi. : VAN İri yarı,kırıcı,sinirli,asık yüzlü kimse.: AZNAVUR İribaş. : TETARİ İrilik.:CESAMET İrinli yara. : UFUNET İrlanda Kurtuluş Ordusu. : İRA İrlanda’nın plakası.:EİR İrlanda’nın resmi adı. : EİRE İrmik ve şekerle yoğrularak fırında pişirilen bir tür kurabiye.:ACIBADEM İsa Derneği denilen bir Hıristiyan derneğinin üyesi.: CİZVİT İsa Peygamberi ele vermesiyle tanınan Yahudi. : YAHUDA İsa Peygamberin doğum ve gizli yaşam yeri olduğu sanılan bugünkü İsrail kenti. : NASIRA İshak Peygamberin karısı ve Yakup Peygamberin annesi olan kadın. : REBEKA İsilik. : ISIRGIN İsimler. : ESAME : ESAMİ : ESMA İskambil kağıtlarında karoya verilen ad.:ORYA İskambil kağıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı,kalp biçiminde olanı.:KUPA İskambil kağıtlarıyla oynanan bir oyun.:LASKİNE İskambilde birli.:AS İskambilde ikiliden altılıya kadar olan kağıtlara verilen ad. : KONÇİNA İskambilde karo. : DİNERİ İskambilde koz. : ATU İskambilde sinek işaretine verilen bir başka ad. : İSPATİ İskambilde vale,bacak,oğlan. : FANTİ İskambildeki karo rengine verilen bir başka ad. : ORYA İskambillerle oynanan bir oyun.: OHEL İskandinav mitolojisinde ağıyla yakaladığı denizcileri okyanusta evine götüren,okyanus tanrısı Aegir’in karısı.:RAN İskandinav mitolojisinde,göksel güçlerin tanrısı.:THOR İskandinav ülkelerine özgü üflemeli bir çalgı,tarih öncesi tunç korno. : LUR İskele gibi yerlere yanaşan teknelere girip çıkmayı sağlayan tahta köprü,gemi merdivenine verilen ad. : DOSA İskele kuşu,yalı çapkını. : BAHRİ İskenderun’a özgü bir fırtınanın yerel adı. : YARIKKAYA İskoç erkeklerin giydiği kısa eteklik. : KİLT İskorpitgillerden,Akdeniz ve Atlas Okyanusunda yaşayan lezzetli bir balık. : LİPSOS İslam inancına göre ölüleri mezarında sorguya çeken iki melekten biri. (Diğeri Münkir). : NEKİR İslam mimarlığında kara ve deniz sınırlarının önemli noktalarında yer alan korunaklı yapı. : RİBAT İslam devletlerinde maaş yerine veya hizmet karşılığı olarak askere ve ricale bırakılan toprak. Padişahın toprak bağışlaması. : IKTA İslam devletlerinde posta ve haberleşme örgütü.:BERİD İslam dininde,Cebrail’e verilen bir ad.: RUHÜLKUDÜS İslam dinine dönmüş olan. : AVDETİ İslam hukuk bilgini.:FAKİH İslam hukukunda zina suçu işleyenlerin taşlanarak öldürülmesi.:RECİM İslam ordularında piyade erlerine verilen ad. : RACİL İslam ülkelerinde kullanılan kimi mızraplı ve yaylı çalgıların ortak adı. Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz. : REBAB İslamlıktan önce Arapların taptıkları bir put. : TAGOT İslimle çalışan ağırlık kaldırma makası.: MAÇUNA İspanya plakası. : E İspanya’da soylu kadınlara verilen onur unvanı. : DONA İspanya’da,Endülüs Araplarından kalma saraylara verilen ad.:ALKAZAR İspanyol mutfağına özgü pirinç yemeği. : PAELLA İspanyol tiyatrosunda güldürücü kısa oyun. : SAİNETE İspermeçet balinası. : KAŞALOT İsrail Hava Yolları. : ELAL İsrail Kuzusu’da denilen tavşan iriliğinde bir memeli hayvan.:DAMAN İsrail parlamentosuna verilen ad.:KNESSET İsrail’de bir tür kooperatif tarım yerleşmesi.: MOŞAV İsrail’de ortak çalışma esaslarına göre oluşturulmuş tarımsal topluluk.: KİBUTZ İsrail’in para birimi. : ŞEKEL İsrail’in plakası. : İL İstanbul boğazına adını veren tanrıça. : LO İstanbul Rum Patrikhanesinde,patriklerle hükümet arasındaki işlere aracılık eden sivil görevlinin sanı. : LOGOFET İstanbul Sarayburnu,Ankara Ulus,Konya ve Samsun’daki Atatürk anıtları ile Afyon’daki zafer anıtını yapan ünlü Avusturyalı heykeltıraş. : KRİPPEL İstanbul’da Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan haftalık dergi. : ÇINARALTI İstanbul’daki Beyoğlu semtinin eski adı. : PERA İstanbul’daki en eski Bizans kiliselerinden biri.:AYA İRİNİ İstanbul’un Ali Bey Deresi üzerinde,Mimar Sinan’ın en önemli yapıtlarından biri sayılan su kemeri : MAĞLOVA İstanbul’un eski adlarından biri. : ASİTANE : DERALİYE İstanbul’un Güneşli köyünde bir dere.: AYAMAMA İstatistik. : ASAR: AMAR İstatistikte,bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi.: MATRİS İstavrit balığının küçüğü. : KIRAÇA İste kurutulmuş ringa balığı.:FRİGA İsteğe bağlı. : İHTİYARİ İsteğine kavuşmuş olan,mutlu. : KAMRAN İstek,arzu. : UMU İstekli.:ŞATKA İstenç yitimi. : ABOLİ:ABULİ İstenmeyen diplomatik kişiler için kullanılan terim. : PERSONANONGRATA İster istemez.:ÇARNAÇAR İstikrar.:STABİLİZASYON İstiridye,midye gibi kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan ağız kısmı demirden yapılmış bir ağ. : ALKARNA İsveç’te 26’ya bölünmüş olan idari bölümlerden her biri. : LAN İsveç’te ortaya çıkan ,daha sonra başka ülkelerde de uygulanan ve yurttaşların idareden olan şikayetlerini inceleyen kamu denetçisi. : OMBUDSMAN İsviçre’de ırmak. : AARE İsviçre’de kanton. : URİ İsviçre’nin plakası. : CH İsviçre’ye özgü ,ağaç kütüklerinden yapılma uzun saçaklı çatısı olan dağ evi .Kır köşkü. :ŞALE İş bilimi. : ERGONOMİ İş dünyasında başarılı ve hırslı genç insanlara yapılan bir yakıştırma. : YUPPİE İş,hizmet buyruğu.:YUMUŞ İşaret için yapılmış çentik veya iz.: KERTE İşaret olarak kullanılan küçük bayrak.:FLAMA İşe yaramaz,yıpranmış,bozulmuş,eskimiş eşya. : KURADA. : BATTAL İşe yaramaz. : AMELİMANDA İşini bilen,ölçülü ve hesaplı iş gören.:EVİRGEN İşiten. : SEMİ İşitme taşı.:OTOLİT : OTOSİST İşleme,oya ve yazmalarda kullanılan ve adını aynı adlı bitkiden alan geleneksel Türk bezeme öğesi.:ÇARKIFELEK İşlemede kullanılan altın suyuna batırılmış ince gümüş tel.:SIRMA İşlenmemiş bakır.: GEN İşlenmemiş,ekilmemiş toprak. : BOR İşlenmiş timsah derisi. : KROKODİL İşletmen. : OPERATÖR İştahsızlık.:ANOREKSİ İt dirseği. : ARPACIK İtaat eden.:ESLEK |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
İtalya’da manda sütünden üretilen, tadı hafif, dokusu pürüzsüz peynir türüne verilen ad. : MOZZARELLA
İtalya’da 20. asır başında ortaya çıkan modern şiir hareketi.:HERMETİZM İtalya’da ve Güney Fransa’da üretilen kokulu bir likör. : AKUET İtalya’da yaşamış antik halk.: LATİN İtalya’nın Po’dan sonra en uzun nehri.:ADİGE İtalya’ya özgü bir tür peynir. : ROMANA İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta. : TİRAMİSO İtenek. : PİSTON İyi haber,iyi talip,uğur. : YOM İyi haber.:BEŞARET İyi konuşma. : BELAGAT İyi nitelik,hayır.:MEYMENET İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek.:FRANCALA İyi terbiye edilmemiş vahşi binek hayvanı.Azgın at. : ALAŞA İyi,güzel,mükemmel.: OFLAZ İyi,hoş.:NİK İyice dövülmüş ve uzun süre birlikte kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir tür yemek : KEŞKEK İyice olgunlaşmamış ekin. : ALACATEK İyiden iyiye. : ENİKONU İyilik ederek gönül alma.: TALTİF İyilik,lütuf,ihsan. : İNAYET: SALAH İyilikler. : HASENAT İyiliksever kimse..: NİMETŞİNAS İyimser,optimist. : NİKBİN İzafiyet. : RÖLATİVİTE İzin belgesi.: İCAZETNAME İzin,müsaade.:CEVAZ İzlanda’nın plakası. : İS İzmarit türü bir balık. : KUPES İzmaritgillerden boyu 35 cm kadar olan bir Akdeniz balığı. : SARPA İzmaritgillerden kemikli bir balık.:TRANÇA İzmaritgillerden kılçıklı bir balık.:ÇİTARİ İzmaritgillerden,boz renkli,beyaz etli bir balık.:KARAGÖZ İzmaritgillerden,ılıman denizlerde yaşayan bir balık.:KUPES İzmir tavlası da denilen ve daha çok Ege yöresinde oynanan bir tavla oyunu. : MÜSTECİR İzmir ve Ayvalık yöresinde çokça bulunan,kumun 5-6 cm altında yaşayan lezzetli bir midye türü. : AKİVADES İzmir yöresine özgü, özellikle sabah kahvaltısında yenilen bir çeşit börek. : BOYOZ İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı turistik bir belde.:ALAÇATI İzmir’in Çeşme ilçesinin eski adı. : ERYTHARİ İzmir’in eski adı.:SMYRNA İzmir’in ilçesi Urla’nın eski adı. : KLAZOMENDİ İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adı. : NİF İzmir’in Menderes ilçesindeki antik bir kent. : NOTİON : KLAROS İzmir’in Seferihisar ilçesindeki ünlü antik kent. : TEOS İzmir’in Selçuk ilçesinin eski adı.:AYASULUK İzmir-Aydın karayolunda Türkiye’nin en uzun tüneli. : SELATİN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
J
J. M. Barrie’nin,çocuk edebiyatı klasiklerinden biri olan eseri.:PETER PAN Jacques Brel’in bir şarkısı.: JOJO Jamaika’da 1960’lı yıllarda doğan ve daha sonra reggae’ye dönüşen müzik türü.:SKA Jamaika’dan yayılmış iki zamanlı bir dans.: KALİPSO Jamaika’nın plakası.:JA James Joyce’un tanınmış yapıtı.: ULYSSES Jant. : İSPİT Japon çiçek düzenleme sanatı. : İKEBANA Japon halk türküsü. : UTA Japon içkisi. : SAKE Japon imparatorlarının öldükten sonra memurlarına verdiği unvan ve görev. : ZOKVAN Japon imparatoruna verilen ad. : MİKADO Japon intihar uçağı. : KAMİKAZE Japon işi çömlek,sırlı seramik kap.:RAKU Japon kirazı. : SAKURA Japon lirik dramı: NO Japon mafyası. : YAKUZA Japon mitolojisinde askeri diktatör.(1192-1867 arasındaki dönem. : ŞOGUN : (SHOGUN) Japon mitolojisinde balıkçıların tüccarların koruyucusu olan yedi su tanrısından biri. :EBİSU Japon mitolojisinde köylü sınıfı. : NOMIH Japon mitolojisinde savaşçılar sınıfı. : SAMURAİ : BUİSHİ Japon mitolojisinde zenaatkar sınıfı. : KOŞO Japon müziğine özgü kısa ve çift kamışlı nefesli çalgı.:HİÇİRİKİ Japon müziğine özgü telli bir çalgı. : KOTO Japon tarihinde,özel malikane veya çiftliklere verilen ad.: ŞOEN Japon tiyatro türü. : KABUKİ Japon Tiyatrosu Go’da erkek oyuncunun maskesi.:OTOKO Japonca yaratıcı anlamında sözcük.:KAMİ Japonlara özgü bir güreş türü.: SUMO Japonların pirinç tanrısı. : İNARİ Japonların ulusal Şinto dininde kutsal güneş tanrıçası. : AMATERASU Japonların ulusal dini Şintoizm’in en önemli güneş tanrıçası.:AMATERASU Japonya’da bir ırmak. : AKİTA Japonya’da bir kent. : OSAKA Japonya’da Buda Rahibesi.:AMA Japonya’da Buda tapınaklarına verilen ad.: TARA Japonya’da büyük çocukların yakalandığı dizanteriye benzer salgın hastalık.:EKİRİ Japonya’da dinsel törenlerde okunan nesir. : NARİTO Japonya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü birimi. : TO Japonya’nın eski adı. : YAMATO Japonya’nın plakası. : JA Japonya’ya atom bombası atan uçak : ENOLA GAY Japonya’yı oluşturan dört adanın en küçüğü.:ŞİKOKU Jeloz’da denilen ve Eskimoların besin olarak kullandıkları yosun türü.:AGARAGAR Jeneratör,dinamo.:ÜRETEÇ Jeolojide buzul dönemi.:PLEİSTOSEN Jeolojide ikinci çağın triasla kretase arasında kalan dönemi.:JURO Jeolojide üçüncü çağ.:SENOZOİK Jeolojide,üçüncü çağın memeliler ve maymunların gelişmiş olduğu dönemi. : MİYOSEN Jing’un terminolojisinde insanoğlunun kadınsı bölümünü belirten ilk örnek.:ANİMA Jiujitsu ve öteki dövüşme sanatlarında elin keskin tarafı,dirsek veya ayakla vurulan darbe.:ATEMİ John Dos Passos’un ünlü üçleme romanı. : USA John Ronald Reuel Tolkien’in alegorik romanı. : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ Jokeylerin giydiği kenarsız başlık. : TOK Judo gibi sporlarda minder olarak kullanılan ve pirinç saplarının örülmesiyle yapılan kalın halı./Japon hasırı. : TATAMİ Judo ve karatede hareketleri çabuklaştırmak içi n yapılan bir dizi egzersiz. : KATA Judo’da teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf.:UKE Jüpiter gezegeninin bir uydusu. : ELARA: EUROPA: ARİEL Jüpiter.Müşteri yıldızı. : ERENDİZ Jüpiter’in uydusu olan uzayın en kızgın kayası. : İO |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
K
Kaba ayakkabı. : KAZGAL Kaba bir komedi türü. : FARS Kaba dikiş.:LEKENDE Kaba dokunmuş bir tür kalın yün kumaş : ŞAYAK Kaba saba kimse.: HIRBO Kaba sofu. : ZAHİT Kaba ve çirkin,iğrenç.: GALİZ Kaba,biçimsiz.:KUBAT Kaba.:SAKİL Kabadayı Rum delikanlısı. : PALİKARYA Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.: GİZEK Kabak yapraklarını andıran geniş ve etli yaprakları olan bir kır bitkisi.:KABALAK Kabakulak hastalığı.: YAZMA Kabarıklık.:BOMBE Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi.:TİPO.: TİPOGRAFİ Kabartma. : RÖLYEF Kabartmalı pamuklu kumaş. : PİKE Kabe yakınında bulunan kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu.:ZEMZEM Kabe.:BEYTULLAH Kabuğu ayıklanmamış pirinç. : ÇELTİK Kabuğu ince,çekirdeği ufak,iri taneli bir tür beyaz üzüm.:ÇAVUŞ ÜZÜMÜ Kabuğu kırmızı veya erguvani renkte olan ve tabaklamada kullanılan bir söğüt türü.:TAVULGA Kabuğundan düğme ve süs eşyası yapılan deniz kabuklusu .:ABALON Kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç.:KINAKINA Kabuk. : KIŞIR Kabuklu pirinç.:ÇELTİK Kaburga altı. : DÖŞ Kaburga ile kalça kemiği arasında kalan yer.:BÖĞÜR Kaburga kemiği. : EĞE Kaç,ne kadar anlamında bir belirteç.:NİCE Kaçak tütün.:AYINGA Kadeh.: KESİ Kadeh.:PEYMANE Kader,alınyazısı. : TECELLİ : FATALİTE Kadercilik.:FATALİZM Kadın arkadaş. : NEDİME Kadın başörtüsü. : YAŞMAK Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.:VOLAN Kadın hastalıklarını konu edinen tıp dalı,nisaiye. : JİNEKOLOJİ Kadın seslerinin en kalını ve sesi böyle olan sanatçı.: KONTRALTO Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.: VUALET Kadın yeleği.:JİLE Kadın. : ZEN Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması. : UTEROMANİ Kadında örtünme.:TESETTÜR Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın. : NATIR Kadınlar,kızlar anlamında eski sözcük. : İNAS Kadınlarda doğurma yeteneğinin sona ermesi.:MENOPOZ Kadınların özel gecelerde giydiği şık giysi veya tuvalet.: ABİYE Kadınların sokağa çıkarken örtündükleri büyük ve dört köşe sınır.: CAR Kadınların yüzlerine örttükleri peçe,yaşmak. : LİSAM Kadınların yüzlerine sürdükleri allık:. GAZE Kadınların,cildi pürüzsüz göstermesi,renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı,yarı boyalı krem.: FONDÖTEN Kadınsı davranışları olan erkek.:EFEMİNE Kadırga balığı. : BALİNA Kadife.:VELUR Kadifenin ince tüyü,kumaş tüyü. : HAV Kafasının ön-art ekseni yan eksenine göre kısa olan kimse,kısakafalı.: BRAKİSEFAL Kafatası kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölüm.:BINGILDAK Kafatasının art bölümünde ve beynin altında,hareket dengesi merkezi olan organ.:BEYİNCİK Kafatasının içgüdü ve yeteneklerle olan ilgisini inceleyen bilim dalı. : KRANİYOLOJİ Kafes biçiminde bir tür el işi.:MUŞABAK Kafkas çingenelerine verilen ad.: BOŞA Kafkasya’da sarp bölgelere kurulan dağ köyü.: AUL Kafkasya’da yaşayan Müslüman bir halk. : LEZGİLER Kağıt cilası.Hattatların kağıt cilalamakta kullandıkları özel bir bileşim. : AHAR Kağıt parçası.:VARAKPARE Kağıt,kumaş veya plastik madde gibi değişik maddelerden yapılan ve deri üzerine gelecek yüzüne etken madde sıvanmış olan sargı.:SPARADRAP Kağnı ve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil.:MAZI Kahırlar. : SATAVAT Kahraman,güçlü kimse : BÖKE Kahramanlık yada din konularında yazılıp bestelenmiş şiir : KANTAT Kahramanlık.:CELADET.:HAMASET Kahve kreması.:MATE Kahve tortusu. : TELVE Kahveci tepsisi. : ASKI: FİNER Kahverengiye çalan yeşil renkte olan.:KİMYONİ Kahya.:KETHÜDA Kakao,süt ve şekerden yapılan tatlı bir yiyecek türü.:ÇİKOLATA Kaktüs. : ATLAS ÇİÇEĞİ Kaktüsgillerden,yaprakları etli ve yayvan dikenli bir bitki ve bu bitkinin kalın,dikenli kabuğu olan tatlı yemişi.:FRENKİNCİRİ Kaktüslerde bulunan dikenli iğne.:SETULA Kalabalık korkusu. : OKLOFOBİ : DEMOFOBİ Kalabalık,yoğun insan topluluğu. : MAŞER : MAHŞER Kalay oksit katılarak donuklaştırılmış veya kemik tozu katılarak yarı donuk hale getirilmiş cama verilen ad.:OPALİN Kalayın simgesi. : SN Kalb kasının kasılması. : SİSTOL Kalbin atışlarını yavaşlatan,sindirim sistemini ve salgıları düzenleyen sinir sisteminin adı.:PARASEMPATİK Kalbur ve elek üzerinde kalan iri taneler.:İRİNTİ Kalça kemiği,bel kemiği. : OMA Kaldıraç. : MANİVELA Kaldırılmış. : MÜLGA Kaldırma,giderme. : REF Kale çukuru. : MELE Kale muhafızı.:DİZDAR Kale,duvar,: BAR Kalenderler.: RİNDAN Kalıba dökme. : İSAĞA Kalıcılık,ölmezlik: BEKA Kalımlı.:PAYİDAR |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Kalın bağırsak iltihabı : KOLİT
Kalın biçilmiş uzun tahta. : KALAS Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.:VİNA Kalın gözleme.:BAZLAMA Kalın kafalı,anlayışsız. : GABİYE Kalın öğütülmüş buğday. : İRMİK Kalın sopa,değnek.:MATRAK Kalın tüylü battaniye. : VELENSE Kalın ve dar tahta. : LATA Kalın,kısa ve düzgün sopa.:LOBUT Kalınca kabuklu,iri ve uzunca taneli bir tür üzüm.:RAZAKI Kalınca ve açık saman renginde ipekten yapılan yarı mat bir kağıt türü. : ABADİ Kalıp çıkarma işi. : MULAJ Kalıplaşmış,basmakalıp.:KLİŞE Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta. : TART Kalıtım bilimi.:GENETİK Kalıtım,soya çekim. : İRS : GEN Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan madde. : DNA Kaliforniya’da yetişen büyük bir orman ağacı.: SEKOYA Kalite. : NİTELİK Kalkan balığının yavrusu. : PARPA Kalkerli ve jipsli kayaçlarda oluşan,huni yada çanak benzeri çöküntü. : DOLİN Kalori. : ISIN Kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik.:ARİTMİ Kalp kası.: MİYOKART Kalsiyum karbonat hamurundan yapılan bir tür renkli kalem.:PASTEL Kalyon cinsinden küçük savaş gemisi. : BARÇA Kamaralarla alt güverteyi aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere. : LOMBOZ Kamboçya para birimi. : RİEL Kamelya.:JAPON GÜLÜ Kamış elek. : TEPİR Kamıştan yapılmış kulübe. : HUĞ Kampus. : YERLEŞKE Kamu görevlilerinin işlem ve davranışlarının yasalara uygun olup olmadığını araştırmaya ve uygunluğu sağlayıcı yolları önermeye yetkili denetçi.:OMBUDSMAN Kamuflaj.:ALALAMA Kan aktarımı. : TRANSFÜZYON Kan çökeltisi. : SEDİMANTASYON Kan dinmezliği. : HEMOFİLİ Kan grubunda sabit işaret.:RH Kan hastalıkları bilimi. : HEMATOLOJİ Kan işeme. : HEMATÜRİ Kan kanseri: . LÖSEMİ Kan kardeşi. : KANKA Kan korkusu.: HEMATOFOBİ Kan kurutan.: ADAMOTU Kan oturması nedeniyle deride oluşan kızarıklık.Deri döküntüsü. : ERİTEM Kan pıhtısı:. TROMBUS .:ALEKA Kan ve lenf gibi vücut sıvılarında bulunan çekirdekli,yuvarlak hücre,lökosit.:AKYUVAR Kan.:HUN Kana kırmızı rengini veren çekirdeksiz,yuvarlak,küçük hücre.:ALYUVAR Kanama. : NEZİF Kanarya sevenler derneği.: SERİNOFİL Kanatları küt olduğu için uçamayan,bacakları güçlü,Yeni Zelanda’da yaşayan bir kuş.:KİVİ.:APTERİKS Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.:GOBLEN Kanaviçe,el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi. : KANAVA Kanda alyuvar sayısının azalmasından ileri gelen,genellikle genç kızlarda görülen kansızlık.:KLOROZ Kanda asalak bulunması. : PARAZİTEMİ Kanda hastalık yapan bir bakteri bulunmasından ileri gelen her türlü hastalık.:SEPTİSEMİ Kanda,lenfte,safrada v.s.’de bulunan bir protein türü.:GAMAGLOBÜLİN Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı. : HEMATİ Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı.: HEMATİ Kanıtlanabilen bilimsel önerme. : TEOREM Kansızlık. : ANEMİ Kantoda doğu giysileriyle yapılan dansın adı. : ARABİS Kanun,santur gibi yatırılarak çalınan sazların ortak adı. : YATUK Kanuna benzeyen bir çalgı.: SANTUR Kanuni Sultan Süleyman’ın şiirlerinde kullandığı mahlas.:MUHİBBİ Kanyon.:KAPIZ Kapadokya bölgesinde bir ilk çağ kenti. : ANİSA Kapalı formülleri aynı,açık formülleri farklı olan maddelerin başka başka özellikler göstermesi olayı.:İZOMERİ Kapalı jimnastik ayakkabısı. : KES Kapı kolunun altına monte edilen metal parça.:ROZET Kapı mandalı. : TIRKAZ Kapı ve pencerelerin üst eşiği. : LENTO Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç,taş veya beton destek.:ATKI Kapı veya dolap kanatlarının kenarına çakılan çıta.: BİNİ Kapı yada pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç,taş veya beton kiriş,lento.:BOYUNDURUK Kapı,geçit,boğaz,:BAB: DER Kapıcı.:BEVVAP Kaplama olmayan.:SOM Kaplama yada doldurma olmayan. : MASİF Kaplıca,ılıca.: ÇERMİK Kaplumbağa kabuğu.:BAĞA Kapsam. : ŞÜMUL Kapsama,içerme,içine alma. : TAZAMMUN : TEŞMİL Kapsız yorgan. : MİTİL Kaptanın ve tayfaların, gemi sahibine yada sigorta ortaklığına bilerek verdikleri zarar: BARATARYA Kar ayaklığı./Tokaçlı kar ayakkabısı. : LEKEN Kara ordusu. : NİZAMİYE Kara yemiş ağacı. Süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç. : TAFLAN Kara yumuşakçası. : ENA Karaağaçgillerden buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç türü.:ÇİTLEMBİK Karabulut.:NİMBÜS Karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık. : MORİNA Karadeniz yöresinde haşlanmış mısıra verilen ad.: KOLİVA Karadeniz yöresinde kadınların kullandığı iki renk üzerine çubuklu pamuklu peştamal.:FUTA Karadeniz’de kereste taşımakta kullanılan bir tür küçük mavna.:İNEBOLU KÜTÜĞÜ Karagöz balığına benzer bir Akdeniz balığı. : ÇİPURA Karagöz oynatan kimse.:HAYALİ Karagöz oyununda Ermeni tipi.:HAY Karagöz oyununda kullanılan tiz sesli kamış düdük.: NAREKE Karagöz’ün başlığı. : IŞKIRLAK Karagözdeki kambur ve cüce tip. : BEBERUHİ Karahindiba’nın sebze olarak yenen yaprakları. : RADİKA Karakalem resimde çizgiyi yada pastel boyasını yaymak için kullanılan kendi üzerine sarılmış kağıt veya deri.:ESTOMP Karakter çözümlemesi veya geleceği önceden bilmek amacıyla sayıların kullanılması.:NÜMEROLOJİ Karakter,huy,yaratılış. : SECİYE Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu.:ASTRAGAN |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Karakul kuzusunun postu. : ASTRAGAN
Karaları çevreleyen ve karalardan sayılan, 200 metre derinliğe kadar olan sığ deniz dipleri. : ŞELF Karaman’da Yörükler tarafından dokunan bir cins halı.:TÜLÜ Karaman’ın Taşkale beldesinde,dik bir kaya kütlesine kat kat odacıklar biçiminde oyulmuş mağaralara verilen ad.:MANAZAN Karamsarlık.:PESİMİZM Karanlık. : ZİFİR Karar veremeyen,mütereddit.: DURUKSUN Kararsız. : MÜTEREDDİT Karasevda. : MELANKOLİ Karayla toprakla ilgili. : BERRİ Karbon ,fosfor gibi maddelerin,fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.:ALOTROPİ Karbonatlı kum taşı. : MOLAS Kare : DÖRDÜL. Kargabükenden çıkarılan etkili bir zehir.:STRİKNİN Kargagillerden,karnı beyaz,kanatları ve kuyruğu kül rengi diğer yerleri parlak,kara uzun kuyruklu kuş.: SAKSAĞAN Karı kocanın baba ve analarının her biri.:DÜNÜR Karın üstü kaslarının veya boğazın kasılmasına yol açan,paniğe kapılma şeklinde görülen ruhsal ve fiziksel rahatsızlık.: ANGUAZ Karın zarı iltihabı. : PERİTONİT Karın zarı. : PERİTON Karınca yiyen hayvan. : TAPİR : NUMBAT Karınca yuvası.: KÖRE Karınca. : MUK Karından bacaklı bir yumuşakça cinsi. : RAPANA Karışık durum.:CURCUNA Karışık iş. :ÇAPARIZ Karışık renkli,birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. : ALACA Karma,karışık. : MUHTELİT Karmaşık sorunların çözümünde ve incelemesinde bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanması.: YÖNEYLEM Karmaşık.:KOMPLEKS Karnı şiş,altı düz su kabı. : FIÇI Karnın açılması. : LAPARATOMİ Kars yöresi halk oyunu. :ATABARI Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu.:TEREKEME Kars yöresine özgü bir halk oyunu. : ASKERANİ Kars,Ardahan ve Iğdır yörelerinde yetiştirilen beyaz yünlü koyun cinsi.:TUJ Kars,Erzurum ve Ağrı yöresine özgü türkülü bir halk oyunu. : ENZELİ Karşı koyan , karşı çıkan:. MUARIZ Karşılıklı alıp verme. : TEATİ Karşılıklı yer değiştirme. : BECAYİŞ Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir parçası.:MUŞTA Karşıtlık. : TEZAT Kartal,atmaca gibi yırtıcı kuşlara verilen ad.:ÇALAĞAN Kartalgillerden,leşle beslenen bir kuş.:KERKENEZ Kas faaliyeti. : KİNEZİ Kas yapılı ur. : MİYOM Kasap.:CEZZAR Kasaplık hayvanların sırtında,dikensi çıkıntı boyunca iki yandaki et.:FİLETO Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.: UYKULUK Kasatura,bıçak gibi kesici silahların uzun ve keskin bölümü.: NAMLU Kasık biti. : KIRKAYAK Kasık.,: ANE Kasım patına benzer bir çiçek. : PAT Kasımpatına verilen bir başka ad.: KRİZANTEM Kasların kasılmasını giderici,hekimlikte kullanılan bitki. : TATULA Kasların,özellikle diz kaslarının iradesiz kasılması.: SPAZM Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne veya tığla yapılan bir tür nakış. : SÜZENİ Kastamonu’nun Abana ilçesinde bir iskele.:İLİŞİ Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.:VALLA Kaş boyası. : MASKARA Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. : MONOKL Kaşındırıcı bir deri hastalığı.: UYUZ Kat kat ayrılabilen şeylerde kat.:YABRAK Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı.: OS Kat,makam. : ORUN Katalog. : FİHRİST Katar’ın başkenti.: DOHA Kategori,zümre.:ULAM Katılaşmakta olan bir sıvıda cisimler kristalleştikten sonra arta kalan çökelti. :ANASU Katışıksız,saf. yalın. : MAHZ: RAİK Katışıksız.:HALİS Katip. : YAZMAN Katmanlarında iç içe daireler bulunan billurlu bir kalker türü.:SİPOLİN Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur ve alçak bölümü. : İNEÇ Katolik Arnavutlar. : MALİSOR Katolik din adamı.:PİSKOPOS Katolik kilisesinde bağış karşılığında günahlardan kurtulma.:ENDÜLJANS Katolik Kilisesinin başkanı.: PAPA Katoliklerde ölüler için yapılan dua, bu duaya özgü müzik .Ölünün hatırasına yapılan tören. : REQUİEM Katoliklerde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın. : SÖR Katotta toplanmış iyon. : KATYON Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun.:BİLAR Kauçuklu yağmurluk. : GAMSELE Kavalılar’a mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867’de verilen resmi unvan.: HİDİV Kavim. : BUDUN Kavisli,kısa,uç bölümü geniş,kabzasına doğru daralan bir tür kılıç.: PALA Kavram Kavram. : MEFHUM : NOSYON Kavşak.: ÇATAK Kavşak.İki yolun birleştiği yer. : ÇAT Kavun ve ahududu karışımı bir tada sahip olan, C vitaminince zengin tropikal meyveye verilen ad. :PEPİNO Kavun,karpuz,kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları.:KÖKEN Kaya balığı. : TOKMAKBAŞ Kaya hanisi. : LAGOS Kaya lifi.Taş pamuğu. : ASBEST Kaya ve ağaç kovuklarında su birikintisi. : KAK Kayabalığının bir çeşidi. : AZMANKAYA Kayaç. : LİPARİT Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan kireç taşı ve dolomit bölgesi.:KARST Kayak. : SKİ Kayalık kıyılarda , sığ sularda yaşayan 25-35 cm uzunluğunda kırmızı benekli,mavi veya yeşil bir balık. : LAPİNA Kaygı,üzüntü.: STRES Kaygusuz Abdal’ın kimi şiirlerinde kullandığı mahlası. : SARAYİ Kayı boyuna bağlı olan ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşayan büyük bir aşiret.:KARAKEÇİLİ Kayık,mavna,küçük gemilerin kıyıda çekildiği yer.:ÇEKEK Kayıngillerden bir orman ağacı.:KESTANE Kayısı,zerdali gibi meyvelerin kurusu. : ÇİR Kaymakam : İLÇEBAY Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. : LİR Kaynak,pınar.:BULAK Kaynaklar,kaynakça.:BİBLİYOGRAFYA Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği.: MAMALİGA Kaz dağının mitolojideki adı. : İDA Kaz dağlarında yaşayan yarı göçebe çobanların meskeni olan kollektif yapı. : İGERM Kaza ile, rastgele.: EZKAZA Kaza yada başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan,içinde mektup olan şişe.:POTKAL Kazak reisi. : ATAMAN Kazak Türklerinin soyundan geldiklerine inandıkları,efsanevi Türk hakanı ve kahramanı.:ALAŞAHAN Kazak_- Kırgız Türklerinin saz şairleri. : AKIN Kazakistan’ın başkenti. : ASTANA Kazakistan’ın para birimi. : TENGE Kazanma,edinme,iş. : KİSB Kazı.:HAFRİYAT Kazları semirtmek için verilen mısır hamuru.:EVELEM Kebaplık demir şiş.:SİH Keçi kılından hayvan çulu,yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse.: MUTAF Keçi kılından yapılmış kumaş. : KEÇE Keçi yavrusu : OĞLAK Keçi yolu,patika,yolak.: İZLEK Kediden aşırı derecede korkma.: AİLUROFOBİ Kedigillerden,çakala benzer bir hayvan.: KARAKULAK Kedigillerden,kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.:VAŞAK Kefal balığına verilen bir başka ad.:TOPAN Kefal türünden bir balık. : PAÇOZ Kehribara verilen ad. : SAMANKAPAN Kekelemek yada söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma. : LALOFOBİ Kekeme. : REKİK : KEKEÇ Kelimesi kelimesine,hiç değiştirmeden,aynen.: MOTAMOT Keman gibi omuza dayanarak çalınan yaylı çalgı. : REBEK Keman yayı. : KEMANE : ARŞE Kemanla viyolonsel arası büyük keman,viyola. : ALTO Kement. : LASO Kemik bilye. : AKAT Kemik veremi. : AKARCA Kemiklerin toparlak ucu,: OM Kemikli balıklardan, uzunluğu 40 cm kadar olan, sırtı pürtüklü,esmer renkli,yassı bir tür balık :PİSİ BALIĞI Kemikli balıklardan,15-25 cm uzunluğunda,sırtı zeytuni bir tatlı su balığı. : PLATİNA Kenar süsü.Mendil ve peçetelerde kenara yapılan işleme. : SU Kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar.: LAHİT Kendi biten,kendi kendine yetişen bitki.:HÜDAYİNABİT Kendi kendini tatmin. : ONANİZM Kendi türünün en iyi konuşanı sayılan ve Afrika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir papağan. : JAKO Kendine çekmek,ilgi toplamak.:CELBETMEK Kendini becerikli,usta gösteren kimse.:OLÇUM Kendini beğenmiş. : KAKAVAN Kendir dokuma. : KETEN Kendir tohumu : ÇEDENE Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, ip, çuval gibi kaba örgüler yapılan bitkiye verilen ad. : KENEVİR Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadın. : MÜREBBİYE Kendisinin sebep olmadığı bir zararı ödeme.:CEREME Kene. : SAKIRGA Kenevirden yapılmış kalın ip : HALAT Kent civarı yerleşim: . BANLİYÖ Kent dışında kurulmuş bir üniversitenin alanı ve yapıları. : YERLEŞKE Kent soylu. : BURJUVA Kent veya kasabada dış mahalle. : VAROŞ Kerestesi makbul bir Afrika ağacı. : OKUME Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı. : OBEŞE Kerevet,divan.:SEDİR Kertenkele derisi.: LEZAR Keseli ayı.Amerika etçil memelisi. : KOALA Kesenek. : İLTİZAM Keser.: KERKİ Kesilme,kesinti. : İNKITA Kesilmiş ağaç kökü. : OMACA Kesimevi.,mezbaha. : KANARA Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar.:ELİFİ Kesin bilgi. : YAKİN Kesin bilgi.:YAKİN Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve Hadis hükümleri.: NAS Kesit. : MAKTA Kesme,kesip ayırma. : HAZA Kestane rengi.:MARON Keşişleme karşıtı rüzgar. : KARAYEL Keten dövmeye yarayan tokmak. : FİLARİZ Keten tohumu. : BEZİR Keten tohumundan çıkartılan bir yağ.:BEZİRYAĞI Kıbrıs’a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.:VERİGO Kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.:ÇEKELEVE Kıdem bakımından başta gelen. : DUAYEN Kıl dokuma.:ÇUL Kıl elek. : LEÇER Kıl ve saçların dökülmesi veya yokluğu.:ALOPESİ Kıl.:MU Kılıç kını.: NİYAM Kılıç,bıçak gibi saplı şeylerin sap içinde kalan bölümü. : PIRAZVANA Kılıç.: TİG Kılıçla yapılan spor. : ESKRİM Kır hayatını ve törelerini anlatan. : PASTORAL Kır renkli.:KIRÇIL Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir.:İDİL Kıranlar. : AFAT Kırbaç kurdu. : TRİKOSEFAL : ARİKOSEFAL Kırgızistan ve Kazakistan’da bir ırmak. : ÇU Kırgızistan’ın başkenti. : BİŞKEK Kırgızistan’ın para birimi.: SOM Kırgızların ünlü destanı. : MANAS Kırık kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz nesne. : ATEL: CEBİRE Kırık taş döşeli yol. : MAKADAM Kırılma,parçalanma. : İNKİSAR Kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral.:ASBEST Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san. : GİRAY Kırıntı. : UFANTI Kırk çeşit yiyecekli sofra. : ZEKERİYA SOFRASI Kırkılmış koyun tüyü. : YAPAĞI Kırklareli’nde Demirköy ilçesinde Türkiye’nin en uzun mağaralarından biri. : DUPNİSA Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğne ada beldesinde,tabiatı koruma alanı kaps***** alınan eşsiz bir orman alanı. : LONGOZ Kırlangıç balığı küçüğü. : DERVİŞ Kırmızı acı biberli sirkeli sos.:TABASKO Kırmızı biber.:PAPRİKA Kırmızı çuhadan yapılan,tepesinde püskülü olan bir tür başlık.:FES Kırmızı mercimekle yapılan bir çorba. : EZO GELİN Kırmızı mercimekle yapılan çorba veya pilav.:MALHITA Kırmızı pancar.:ÇÖĞÜNDÜR Kırmızı renkli bir elma cinsi.:STARKİNG Kırmızı renkli,pis kokulu,zehirli sıvı bir element.: BROM Kırmızı renkli,tatlı,sulu ve kokulu bir erik cinsi.:ALBARDAK Kırmızı renkte olan.: LALİN Kırmızı zırnık. : REALGAR Kırmızıya çalan eflatun renk. : SİKLAMEN Kırsal aşk şiiri. : İDİL Kısa bacaklı köpek cinsi. : BASE Kısa çizgi.:TİRE Kısa çizme . : EDİK Kısa çorap. : ŞOSET Kısa hırka. : LİBADE Kısa kepenek. : KEBE Kısa kesilmiş saç. Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı. : ALAGARSON Kısa ökçeli bağsız ayakkabı.:MOKASEN Kısa saplı odun baltası.:NACAK Kısa tüylü bir av köpeği cinsi.:BRAK Kısa ve özlü söz,veciz.:LAKONİK Kısa ve yalın işaretlerden oluşan bir yazı yönteminin kısa yazılışı.:STENO Kısa veya özlü anlatımı olan komik öykü. : ANEKDOT Kısa,güldürücü oyun.:SKEÇ Kısa,kestirme yol.:KESE Kısacası.:VELHASIL Kısık sesli küçük keman. : KİT Kısır döngü.:FASİT DAİRE |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Kısır,hiç doğurmamış insan veya hayvan. : EREMİK
Kıskaç. : PENSE Kıskançlık korkusu. : ZELOFOBİ Kıskanma. : REŞK Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan eski Türk içkisi. : KIMIZ Kış. : ŞİTA : DEY Kışın sisli havalarda ,ağaç dallarını,toprak yıkıntılarını kaplayan buz tabakası. : KIRÇ Kışın en soğuk günleri.Karakış. : ZEMHERİ Kışın yapraklarını dökmeyen mor çiçekli bir ağaççık. : KOMAR Kışkırtma.:AJİTASYON Kıvırcık saç.:CAD Kıvrımları olan yün,pamuk veya ipek kumaş.:KREPON Kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer. : ARASAT Kıyamet günü İsrafil’in öttüreceği borunun adı.:SUR Kıyı sağlık idaresince,gemilere verilen giriş-çıkış izni. : PRATİKA Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. : VARDAKOSTA Kıyılmış,baharat katılmış etle,tütsüleme ve pişirme gibi işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk.: SOSİS Kız evlat.: KERİME Kız Kulesinin eski adı. : DAMALİS Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek. : TİRİT Kızgın,yakıcı. :HAR Kızıl ötesi. : ENFRARUJ Kızıl veya yeşil renkte sert bir mermer. : SOMAKİ Kızıl,kırmızı. : AHMER Kızılderililerin birbirlerine armağan verdikleri dinsel bayram. : POTLAÇ Kızılyara adıyla da bilinen bir tür kan çıbanı. : ŞİRPENÇE Kızlık zarı. : HİMEN Kibirli.:KASALAK Kil ve kum karışımı sarı renkli balçık.:LÖS Kilidin dilinin yerleşmesi için açılan delik. : ZIVANA Kilime benzer,renkli ve motifli uzun yolluk,yaygı. : ZİLİ : SİLİ Kilise müziği : KORAL Kilisede çan çalan kimse.:ZANGOÇ Kiliselerde ana kapıdan koroya değin uzanan bölüm.:NEF Kilit dili.: PERİCİK Kimi su bitkilerinin, suyun altındaki organlarında bulunan ve hava boşlukları içeren dokusu.: AERANKİMA Kimi akıl hastalarında yangın çıkarmaya duyulan aşırı istek.:PİROMANİ Kimi bitkilerde ve özellikle çamlarda oluşan salgı maddesi.:REÇİNE Kimi bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. : ELEMİ Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu.: ÇİS Kimi gemilerde,baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan ek yapı öğesi.:TALİMAR Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası.:PEŞ Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk. : AVUL Kimi iskambil oyunlarında aynı cins iki karta verilen ad. : PER Kimi kağıtların dokusunda bulunan ve ancak ışığa tutulunca görülen çizgi,resim veya yazı.:FİLİGRAN Kimi mantarlarda üreme organı.:ASK Kimi sesli harflerin üstüne konan yan yana iki nokta.: TREMA Kimi ülkelerde profesör olmak için sınav veren kimse. : AGREJE Kimi ülkelerde yarı asker siyasi kuruluşlara verilen ad.:FALANJ Kimi yörelerde az kavrulmuş un ve tavuk eti ile dövülerek yapılan,pelte kıvamında bir tür yiyecek.: HERİSE Kimi yörelerde kaput bezine verilen ad.:ÇAPAN Kimi yörelerde mayası tutmamış hamur anlamında kullanılan sözcük : ANİK . Kimi yörelerde uzun tüylü,güreşçi erkek deveye verilen ad.:TÜLÜ Kimliği bilinemeyen gök cismi. : UFO Kimononun üzerine bağlanan Japon kemeri.:OBİ Kimsesiz : . BİKES Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.: KİNETİK Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.Devinim bilim. : KİNETİK Kira geliri getiren mülk. : AKAR (AKARET) Kiraya veren.:MUCİR Kirazın mayalanması ve damıtılmasıyla yapılan bir tür içki.: KİRŞ Kireç taşı. : KALKER Kireç,sönmemiş kireç.: KİLS Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karışımından elde edilen bir tür harç. : HORASAN Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konan ince tahta. : HARTAMA Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konulan ince tahta.:HARTAMA Kirli yada donuk sarı renk. : NOHUDİ Kirli,pis. : MUNDAR : MURDAR Kişi. : ZEYD (ZEYT) Kişiler,zatlar. : ZEVAT Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.:GRAMOFOLOJİ Kişiliksiz,boş,serseri.: SAPISİLİK Kişinin ağzının kokmasından duyduğu korku.:HALİTOFOBİ Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı.: LİRİZM Kitap düşkünlüğü. : BİBLİYOMANİ Kitap getirmemiş peygamber. : NEBİ Kitap korkusu.:BİBLİYOFOBİ Kitap,takip,patik,katip örneğinde olduğu gibi,bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM Kitap. : MECELLE Kitapçı. : SAHAF Kitre. : KESTERE Klarnet. : GIRNATA Klarnetin atası olan eski müzik aleti.: ŞALÜMO Klasik şiirde bir kısa bir uzun iki heceden oluşan ayak. : İAMBOS Klasik Türk müziğinde iki basit usulden biri. : SEMAİ Klasör. : SIRALAÇ : CİLBENT Klavsene benzer,telli,mızraplı,tuşlu bir çalgı. : EPİNET Klavsene verilen bir ad. : ÇEMBALO Klavyeli ve telli bir çalgı.: KLAVSEN Kocabaş./ İspinoza benzer bir kuş. : FLURCUN Kocaeli’nin Gebze ilçesinde,tabiat parkı kaps***** alınmış ünlü kanyon.:BALLIKAYALAR Kocakarı.:CADALOZ Koç burcu : HAMEL Kokar ağaç. : AYLANDIZ Kokmuş,çürümeye yüz tutmuş hayvan ölüsü.:LEVİN Koku satıcısı.:AKTAR Koku.:BU Kokulandırılmış. : AROMATİK Kokulu reçine. : PELESENK Kolay düğüm. : İLMEK Kolay.:ASAN Kolayca bükülebilen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş,bir tür ak asbest.: AMYANT Kolaylıklar. :TESHİLAT Koleksiyon.:DERLEM Kolları geriye sarkık cepken biçiminde,beyaz keçeden yapılmış kaytanla işlemeli bir çeşit ceket : KOPARAN Kolombiya’nın para birimi.:PEZO Kolsuz kadın giysisi.: JAPONE Koltuk ve sandalye gibi eşyaların dikiş ve çivilerini gizlemekte kullanılan şerit.:FİTİL Kolu çevrilerek çalınan,sandık biçiminde bir tür org.:LATERNA Kolun dirsekten parmaklara kadar olan bölümü.:ARIŞ Komisyon,komite : ENCÜMEN Komisyoncu. : SİMSAR Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak. : GİDON Kompozisyon. : KİTABET Konak hizmetçisi. : AYVAZ Konak yeri : KONALGA Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan,bağcıklı yada yan tarafı lastikli ayakkabı.:FOTİN Konferans,konser veya tiyatro gösterilerinin yapılabileceği gibi düzenlenmiş büyük salon.:ODİTORYUM Konforlu,lüks hayat,parlayan,parlatıcı. : LEYAN Kongo Demokratik Cumhuriyetinin başkenti.: KİNŞASA Kongo Demokratik Cumhuriyetinin eski adı.:ZAİRE Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü.:ELİMA Kongo’nun yağmur ormanlarında yaşayan memeli bir hayvan. Bir cins antilop.: OKAPİ Konik. : MAHRUTİ Konsolos . : ŞEHBENDER Konu,husus./Bölüm. : BAP Konusal.: TEMATİK Konusu cansız varlıklar veya nesneler olan resim. : NATÜRMORT Konusu dansla anlatılan müzikli sahne gösterisi. : BALE Konusunu efsanelerden veya tarihi olaylardan alan,acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri.:TRAJEDİ Konuşma bozukluğu. : AFEMİ Konuşmalı ve şarkılı bölümleri bir arada olan oyun.:OPERAKOMİK Konuşulan dil,lisan.:ZEBAN Konuşulan konu. : SADET Konut kapılarında menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça.: SEREN Konya’da bir baraj.:MAY Konya’nın antik dönemlerdeki adı.:İKONİON Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl. : HOTAMIŞ Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl.:HOTAMIŞ Konya’nın Karapınar ilçesinde bir göl.: MEKE Konya’nın Meram ilçesinde,2.Kapadokya da denilen,tüf kayalara oyulmuş antik kent.:KİLİSTRA Konya’nın Meram ilçesinde,ikinci Kapadokya olarak da adlandırılan,tüf kayalara oyulmuş antik kent. : KİLİSTRA Kopça,kanca. : AGRAF Koridor.:DEHLİZ Korkak.:CEBİN Korkma. : TAHAŞİ Korkmak,ürkmek,çekinmek.:OCUMAK Korku,tehlike. : BİM Korkulu yerler veya işler. : MEHALİK Korkunç güzel ,erkek hemşire örneğinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya getirilmesine verilen ad. : OKSİMORON Korkunç hayal. : HEYULA Korkusuz,gözü pek,yürekli,cesur.:BIÇKIN Korkutucu. :MEHİP Koroner damarları genişletici ilaç.: İMOLAMİN Koruma,esirgeme,gözetme. : VİKAYE : SAHABET Koşmaca . : JOGGİNG Koşu hayvanlarına yardımcı olarak koşulan hayvan.:ÇIVGAR Koşullar.: ŞERAİT Kovma. : TARD Koyu gri veya sarımsı kahverengi.:BARUDİ Koyu pekmez. : BULAMA Koyu renkli,sert,bir çeşit yanardağ kütlesi.:BAZALT Koyu sarı veya açık kestane rengi.:KUMRAL Koyun barınağı.:AĞIL Koyun postundan kürk. : KEVEL Koyun sütünden yapılan,mahzenler de olgunlaştırılan,içi özel küflü peynir.: ROKFOR Koyun veya keçi postu.:PÖSTEKİ Koyun veya kuzu kaburgası içine pirinç doldurularak yapılan bir yemek.:SURA Koyun yada keçi sürüsü. : DAVAR Koyun,keçi türünden küçükbaş hayvan.: RES Koyun,keçi veya deve pisliği. : KIĞ Koyunlarda görülen bir tür hastalık.:KARAMUK Koyunların başlarındaki kabarık yün.:KEPEZ Koza. : KORUNCAK Kozadaki kurtçuk. : KRİZALİT Kozalaklardan,boyu 40 m kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı.: SEDİR Kök boyası. : ALİZARİN Kök,asıl,cevher. : TÖZ Kök,sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı.:TAL Kök.:CEZR Kökenbilim. : ETİMOLOJİ Kökeni Orta Asya’ya kadar uzanan,en eski,serbest biçimdeki Türk güreşi.:KARAKUCAK Köklerinin kısaltılması,dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi suretiyle saksıda yetiştirilen bodur ağaç. : BONSAİ Kökten dincilik. :FUNDAMENTALİZM Kökü toz durumuna getirilip hekimlikte ishal kesici olarak kullanılan bir bitki.: RATANYA Kökü yukarıda dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı. : TUBA Kölelik,kulluk.:UBUDİYET Kömür kalem.:FÜZEN Kömür kalemle yapılmış resim.:FÜZEN Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kümbet. : TORAK Köpeğin arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. : SALTA Köpek ve ineklere yedirilmek üzere un ve kepekle hazırlanan yiyecek. : YAL Köpek. : KELP Köpekgillerden,postundan kürk yapılan bir memeli türü.:KARSAK Köpekten aşırı korkmak. : SİNOFOBİ Köpük kıvamında,tuzlu yada tatlı yiyecek.:MUS Köpük.:KEF Kör tırnak. : BAKANAK Körelme. :ATROFİ Körelme.:DUMUR Köroğlu’nun gerçek adı.:RUŞEN ALİ Körpelik,tazelik.: TARAVET Köstebek. : AKUR Köşe,kenar,uç.: İBİK Köşegen.:DİYAGONAL Köşk. : KAŞANE Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım.:POT Kötü işlerde birine yardım eden kimse.:YARDAKÇI Kötü kalpli.:BEDHAH Kötü,çirkin. : ŞENİ Kötü,sevimsiz. : MADARA Kötücül bağ dokusu uru.: SARKOM Kötüleme,yergi.:ZEM Kötülük.:ŞER Kötümser,karamsar. : PESİMİST : BEDBİN Köy köy dolaşarak ufak tefek eşyalar satan gezgin esnaf.:ÇERÇİ Köy muhtarı yardımcısı. : KİZİR Köy oyunlarını yöneten kimse. : AYNAZ Köy yada mahalle ihtiyar heyetindeki kişi. : AKSAKAL Köyceğiz’in eski adı. : KAUNOS Köyle ilgili,köylü.:RUSTAİ Köylere para toplamak için çıkan din adamı veya medrese softası. : CER HOCASI Köylü kadınların giydiği kollu veya kolsuz uzun elbise.: SARAFAN Közlenmiş patlıcan,sarımsaklı yoğurt ve kıymayla yapılan bir çeşit yemek : ALİNAZİK Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir meze.: BABAGANNUŞ Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir tür meze. : BABAGANNOŞ Közlenmiş patlıcanla yapılan bir tür yemek. : HÜNKAR BEĞENDİ Kral karısı. : MELİKE Kral sarayı. : BAZİLİKA Kredi kalitesinin veya borçlanma araçları üzerindeki risk derecesinin belirlenmesi operasyonu.: RATİNG Kredi kartlı alışverişlerde ödemenin daha sonra denetlenmesi için verilen fiş.:SLİP Kristof Kolomb’un Amerika seferi sırasında yönettiği üç gemiden biri. : NİNA Kubbe. : KÜMBET Kucak. : AGUŞ Kucaktaki tombul çocuk. : APALAK Kudret helvası. : ÇİS : MANNA Kudret sahibi.:CEBBAR Kuduz. : AKUR Kul,köle.:BENDE Kulağa asılan uzun küpe. : ASIRGA Kulağı duymayan. : KER Kulak iltihabı. : OTİT Kulak yıkama aracı. : ENEMA Kulak. : GUŞ Kullanılacağı zaman hazırlanan losyon.:LUK Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek yada topluluktaki insanların kullandığı özel dil yada sözcük dağarcığı. : ARGO Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağdan kalma bir biçimin,bir yapının özelliği.:ARKAİK Kullanım alanına göre bir çok modeli olan sondalara verilen ortak ad.:KATETER Kulplu ve ağzı kapaklı,bakırdan yapılmış su kabı,güğüm.:DEBBE Kulplu ve emzikli su kabı. : İBRİK Kulplu,geniş gövdeli,dar boğazlı,emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap.: TESTİ Kulpsuz toprak çömlek. : ÜZLÜK Kuluçka.: GURK Kum falı. : REMİL Kum,çakıl,çimento ve su gibi maddelerin karışımıyla elde edilen yapı malzemesi.:BETON Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık. : VATOZ Kumar oynatanın oynayanlardan,kazançtan aldığı para,pay. : MANO Kumar oyununu yöneten. : KRUPİYE Kumarda ortaya sürülen para.: MİZA Kumarda sürülen para. : MİZA Kumardan eşit kalkma. : TAPİ Kumaş ve deri üzerine yapılan bir tür işleme. : AJUR Kumaş ve kağıt süslemede kullanılan bir yöntem : BATİK Kumaş veya deriden yapılan,genellikle belden kemerli,üstünde cepleri bulunan ,gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa,hafif giysi.: MONT Kumaş veya ince deriden,çoğunlukla düz topuklu,ayağı bütünüyle saran ayakkabı.: ŞOSON Kumaş,kağıt v.b.’de bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım.:PLİ : PİLE Kumaşın veya derinin cilalanması. : APRE Kumaşlara ve çinilere uygulanan bir süsleme motifi.:ÇİNTOMANİ Kumluk yer.:KUMLA Kumru. : HAKURAN Kumtaşı. : GRE Kumul.Kum yığını. : ERG.: EKSİBE Kundak çocuklarının başlarında oluşan kepek tabakası.:KONAK Kundak çocuklarının beline zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. : FASKA Kundaklama. : BELEME Kunduracıların delik açmakta kullandıkları sivri uçlu çelik tığ./Mersin balığı türü. : BİZ Kunduracıların,derileri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak.:MUŞTA Kunduz kürkü. : KASTOR Kural olarak benimsenmiş,yerleşmiş ilke.:NORM Kural. : DÜSTUR Kurallara bağlı resim ve heykel çalışması yapan kişi veya sanatçı.:AKADEMİCİ Kuran surelerini oluşturan cümlelerin her biri.:AYET Kuran ve hadislerin görünüşteki açık anlamlarından başka hiçbir yorum kabul etmeyen ve kıyasa yer vermeyen Sünni mezhep. : ZAHİRİYE Kuran’da adı geçen sekiz ce nnetten dördüncüsünün adı.: NAİM Kuran’dan on ayet okuma : AŞİR. |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
Kuran’ın bölünmüş olduğu otuz kısımdan her biri.:CÜZ
Kuran’ın harflerinden bir takım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep.:HURUFİLİK Kuranda bir sure. : ABESE : ALAK:TAHA:RAD:MAİDE Kuranı düzgün ,usulünce ve yüksek sesle okumak. :TİLAVET Kuranı ezberlemiş kişi. : HAFIZ Kuranı Kerim,Kelamı Kadim.:MUSHAF Kuranı usulüne göre ve güzel okuyan.:KARRA Kurbağa kurtçuğu. : ARİBAS : İRİBAŞ Kurbağaların bilimsel adı. : ANURA Kurdeşen. : ÜRTİKER Kurnaz,cin fikirli.:HİN Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz.: BAT Kurşun. : RASAS Kurt.:BÖRÜ Kurtarıcı.:HALASKAR Kurtçuk korkusu.: AKARFOBİ Kurtulma. : NECAT Kurtuluş,kurtulma. : REHA : SEHA Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi.:TABA Kuru,sıska.:KAKNEM Kurucu, Bina inşa eden. : BANİ Kurul. : ASAMBLE Kurultay. : KONGRE Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. : AYAĞAN Kurumuş saplarından mobilya yapılan bambu türü. : HEZAREN Kurumuş sığır gübresi. : TEZEK Kuruntuya düşürme :İHAM Kurutma kabı. : DESİKATÖR Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık. : GİLABURU Kurutulmuş riga balığı.:FRİSA Kurutulmuş su kabakları içine çakıl taşı doldurularak yapılan ritim sazı. : MARAKAS Kusur,ayıp. : AVAR Kusursuzluk.:CEVDET Kuş başı doğranmış et ve baklava yufkasıyla yapılan bir tür kebap.:ALİ PAŞA KEBABI Kuş başı etle yapılan bir tür börek. : KÖBETE Kuş bilimi.: ORNİTOLOJİ Kuş gagası. : NUL Kuş kanadı.:CENAH Kuş kanadının büyük tüyleri. : PER Kuş tutmakta kullanılan,aynı adlı macunla bulanmış değnek.: ÖKSE Kuş tuzağı.: KUŞMAR Kuş üretmeye yarayan kafesli yer.: ÇİFTEHANE Kuş yiyecek büfesi.:BÜVET Kuş yuvası:. AŞİYAN. : UŞ : LANE Kuş,tavuk yavrusu.:CÜCÜK Kuş. : TAYR Kuşatma,çevirme. : İHATA Kuşatma.:ABLUKA Kuşdili,hasalban gibi adlar da verilen ve Akdeniz yöresinde yetişen bir bitki.:BİBERİYE Kuşku,sanı. : REYB Kuşkucu,şüpheci.: SEPTİK Kuşların taşlık,katı gibi adlar da verilen midesi.:KONSA;KURSAK Kuşların tüy değiştirme zamanı.:KARINSA Kuşluk yemeği. : BRUNCH ( BRANÇ) Kuşun kanat tüyü. : TELEK Kuşun yavrusuna taşıdığı yem. : BEN Kutlu. : SAİD Kutsal Hint destanı:. RAMAYANA Kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen büyülü ve mistik hece.: AUM Kutsal kimse.: AYA Kutsal Mısır öküzü. :APİS Kutsal nitelikte müzik eseri.:ORATORYO Kutuların katlama yeri. : RİL Kutup Yıldızı. : DEMİRKAZIK Kutup Yıldızına verilen bir başka ad.:POLARİS Kutuplanma. : POLARİZASYON Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç. : GNAYS Kuyruğun iskeleti.:KEMİRDEK Kuyruk sokumu kemiği. : PÖÇ : UCA Kuyruklu biber’de denilen ve karabibere benzer bir tür baharat.:KEBABE Kuyruklu yıldız.:KOMET Kuyruklular.:URODEL Kuyruksokumu kemiği.:UCA Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu.:İRİBAŞ Kuytu ve sıcak yer: ARAN Kuyuda pişen et. : TANDIR Kuyumculara taslak hazırlayan kimse.:SADEKAR Kuyumculukta kullanılan,yüzde 80 bakır,yüzde 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım.:TOMBAK Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan bir uyuşturucu madde.:KİF Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan sarhoşluk verici toz.: KİF Kuzey Afrika’da kurulmuş bir tarikat. : TİCANİLİK Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden biri. : ERİE Kuzey Anadolu dağlarında yetişen mor çiçekli bir ağaççık.:KOMAR Kuzey Buz Denizinde yaşayan bir martı türü.:ALK Kuzey buz denizinde yaşayan dalıcı bir martı türü. : ALK Kuzey Hindistan’a özgü,lavta ailesinden telli çalgı.: SİTAR Kuzey Hindistanlı şair.Kirişna Şarkısı adı verilen yapıtı,bugün de dinsel halk bayramlarında oynanan ve yatra adı verilen oyunlardan oluşmuştur.(12. yüzyıl).:JAYADEVA Kuzey İspanya’da tarih öncesi devirlere ait resimler bulunan mağaralardan ilki.:ALTAMİRA Kuzey ispanya’da,özellikle Aragon’da yapılan geleneksel kur dansı.: JOTA Kuzey kutbuyla ilgili,kuzey kutup yakınında olan. : ARKTİK Kuzeydoğu ve Güney Anadolu’da türkülü halk öykülerine verilen ad. : BOZLAK Kuzeydoğu. : ŞİMALİŞARKİ Kuzgun kılıcı da denilen çiçek. : GLAYÖL Kuzu ağılı.: ÇİTEN Kuzu derileri üzerindeki yağları ve fazlalıkları temizlemede kullanılan iki kulplu bıçağa verilen ad. : AŞKİ Kuzu sesi. : ME Küçük ada.:CAYO Küçük ağıl. : KÜM Küçük akarsu.:CAFER Küçük bal teknesi. : LAZA Küçük bir kelebek türü : FELFELEK Küçük bitkilere verilen ad. : OT Küçük bohça. :ÇIKIN Küçük cariye. : KENİZEK Küçük çan.:ÇINGIRAK Küçük çocuğun yürümeye başlaması.:ADAKLAMAK Küçük çocuk salıncağı.:ILINCAK Küçük dana.:BUZAĞI Küçük demiryolu treni. : DEKOVİL Küçük fıçı.:VARİL Küçük hediye.:BERGÜZAR Küçük hıyar turşusu.:KORNİŞON Küçük Hindistan cevizi.:MUSKAT Küçük ispirto ocağı. : KAMİNETO Küçük kareli kumaş.:PÖTİKARE Küçük kertik.:ÇENTİK Küçük kervan.:BARHANA Küçük kıvrım.:BÜZGÜ Küçük kova.:BAKRAÇ Küçük kulaklı koyun yada keçi. : ÇOMU Küçük lirik şiir türü. : BALAD Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.:UNUTMA BENİ Küçük mızrak.:NİZEK Küçük nesne. : ZERRE Küçük ney. : NEYÇE Küçük ok. :TİREK Küçük orak. : ROSA Küçük otel. : MOTEL Küçük parçalar halinde doğranmış et ve sebzelerin kızgın yağda karıştırılarak kısa sürede pişirilmesi.:SOTE Küçük parçalardan oluşan nakışlı ve ince bir kilim türü.:CİCİM Küçük salkımlı bir üzüm çeşidi. : NEFERİYE Küçük saray. : KASR Küçük su birikintisi,gölcük.: AZMAK : BUGET Küçük taneli bakla türü. : FUL Küçük taneli bir tür çekirdeksiz siyah üzüm. : KİŞMİŞ Küçük taneli fındık türü. : PİKOLA Küçük tekke.: ZAVİYE Küçük testi,çömlek.: KUMKUMA Küçük testi.:DODURCUK Küçük tonajlı yük gemisi. : KOSTER Küçük vagon. : VAGONET Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü.: MİNNOŞ Küçük yayık. : ATIK Küçük yokuş.:BAYIR Küçük zurna. : ARAKİYE Küçükbaş hayvan.:DAVAR Küçümseme. : İSTİHFAF Küfürbaz. : TAAN Kükürt elementinin simgesi. : S Kükürtle demir birleşimlerinden biri.:ZAÇ Kül rengi.:BOZ Külde pişen çörek. : KETE Külhanbeyi,hayta. : APAŞ Kültür. : EKİN : HARS Küme,yığın. : LODA: TUDE Kümes hayvanlarının en yaşlı ve iri olanı. : BABAÇ Künk.:BÜZ Küpe ve yüzük taşı gibi bezek işlerinde kullanılan,mavi renkli,saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum ve fosfattan oluşan değerli bir mineral.:FİRUZE Küpeşte,korkuluk. : PARAPET Küre biçimli flüt.:OKARİNA Kürekle yürütülen dar,uzun,hafif tekne. : KANO Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme.: SİYA Kürkü değerli bir hayvan,kakım,as.:ERMİN Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca.: NAŞA |
Cevap : A Dan Z Ye Bulmaca Sözlüğü
L
Labada,efelek. : EVELİK Laboratuarda damıtma işlerinde kullanılan geniş karınlı ve eğri boyunlu cam kap. : KARNİ Laciverde yakın koyu mavi renk.:SAKS Lacivert kumaştan veya gri flanelden yapılma düz veya kruvaze spor ceket.:BLAZER Laf,söz. : KAL Lagos balığı. : KAYAHANİSİ Lahana,şalgam gibi bitkilerin kök dışındaki bütün bölgelerinde yerleşebilen yosunumsu mantar.: AKPAS Lahor şalı. : LAHURİ Lahos’da denilen eti lezzetli bir balık. : GİRİDA Laiklik,laik olma durumu. : SEKÜLARİZM Lale bahçesi. : LALEZAR Lale devrinin en ünlü minyatür sanatçısı.:LEVNİ Lamaya benzeyen koyunumsu hayvan. : ALPAKA Lanet sözcüğünün “nalet”, kirpik sözcüğünün “kiprik “ biçiminde telaffuzunda görüldüğü gibi bir sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olayına verilen ad. Göçüşme, yer değiştirme. :METATEZ Lanet okuma. : LİAN Lanet. : KARGIŞ Lantanın simgesi. : LA Lapina balığının büyük cinsi.: LABROS Lapinagillerden,güzel renkli,50 cm uzunluğunda bir balık.: KİKLA Latin Amerika’da siyasal önderleri yüceltip putlaştırma geleneğine verilen ad.:PERSONALİSMO Lav. : MAGMA Lavabo.:CAV Lehçe. :DİYALEKT Lehçebilim.: DİYALEKTOLOJİ Lekecilik’de denilen soyut resim anlayışı.:TAŞİZM Lenf düğümlerinin iltihabı. : ADENİT Lenin’in yeni ekonomi politikası. : NEP Lesotho’nun başkenti. : MASERU Leş.:CİFE Leşle beslenen bir kuş. : KERKENEZ Letonya’nın başkenti.:RİGA Letonya’nın para birimi,:LAT Levreğe benzeyen bir balık. : KALİNOS Levrekgillerden bir balık.:SUDAK leylak rengi.,açık mor:. LİLA Leyleğe benzer bir kuş. : İBİS Lezzetli bir balık. : İŞKİNE Lezzetli bir tür turşuluk hıyar.: KORNİŞON Liberya’nın plaka işareti.:LB Libya’nın plaka işareti.:LAR Lifler,teller. : ELYAF Lihtenştayn plakası. : FL Likapa,çay üzümü gibi adlar da verilen ve Doğu Karadeniz’de yetişen bir meyve ağacı.:ARONYA Liman. : MERSA Limanlarda kıyı ile gemi arasında yük taşımada kullanılan altı düz,sağlam yapılı sac tekne.:LAYTER Linyit,kömür tozu ve katran tortusundan basınçla elde edilen,tuğla biçimli yapı malzemesi.:BRİKET Lipsos balığının bir diğer adı. : ADABEYİ Litvanya’nın para birimi. : LİTAS Litvanya’nın plakası. : LT Lodos. : AKYEL Loğusa humması. : ALBASTI Loğusalık. : NİFAS Lokma,dilim.:TİKE Lozan antlaşmasının yapıldığı saray. : RUMİNE Lozan Antlaşmasının yapıldığı saray.:RUMİNE Lösemi durumuna tıpta verilen ad.:LÖKOZ Lübnan plakası. : RL Lübnan ve Suriye’de oturan Katolik Süryani topluluğu.:MARUNİLER Lüfer balığının irisi. : KOFANA Lüfer balığının küçüğü. : ÇİNAKOP Lüferin bir türü. : SIRTIKARA |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.