|
|
Konu Araçları |
diyeler|masal, garip, hikaye, ölmüş, özetleri |
Bir Garip Ölmüş Diyeler|Masal Ve Hikaye Özetleri |
10-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Garip Ölmüş Diyeler|Masal Ve Hikaye ÖzetleriBİR GARİP ÖLMÜŞ DİYELER Yatağında bir sağa birde sola dönebilmek için kendini epeyce zorluyordu Yıllardır yatağa bağlı kalmanın ne demek olduğunu, ondan daha iyi anlayacak insanın olması zor gibiydi İçerisinde bir miktar oksijen olsun diye sık sık havalandırılma ihtiyacı duyulan küçücük odası, yıllar önce almış olduğu birkaç eşyası Casim’in hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmişti Eğer birisi ziyaret etme girişiminde bulunmazsa, kimseyle görüşme imkanı bulamazdı Kulağı devamlı kapı zilinde olan, gözleri ziyarete gelecek bir dostunu, akraba veya arkadaşını bekleyen bir insan haline gelmişti Tek tesellisi, çile ortağı, hayatının ayrılmaz bir parçası olan Sena Hanım’dı Seneler önce, ikisi de fakir bir ailenin yetişkin insanları olarak evlenmişler, fakat hiçbir zaman düzlüğe çıkamamışlardı İnşaatlarda amele olarak çalışan Casim, kanaatkarlığı dolayısıyla hayatını isyan etmeden, başkalarının malına göz dikmeden devam ettirmeye çalışıyordu Aileden gelen fakirlik hayatı onun iyi beslenememesini de beraberinde getirmişti İnşaatlarda işçi olarak çalışan bir insan, bilek gücüyle ve bedenen çalıştığından çok iyi beslenmesi gerekiyordu Oysa ki Casim, değil iyi beslenmek, evine bir miktar bir şeyler götürebilmek için yemesinden, içmesinden fedakarlıkta bulunuyordu Akrabalarından çok zengin insanlar vardı ama onlara yardım etmeyi akıllarından geçirmedikleri gibi, her hangi bir istekte bulunurlar diye bütün kapıları kapatmışlardı Sanki fakir olmak onun elinde olan bir şeydi de Casim ve hanımı kasıtlı fakir olmayı tercih etmişlerdi Bunca senedir hasta yatağında yatan bu insanın ziyaretine gelmeyi bile çok görmüşlerdi Üstelik Sena Hanım da yılların yorgunluğuna tahammül edemeyen gözleri, çok az görmeye başlamıştı Aç kaldıkları geceler ne kadar göz yaşı dökmüştü Hasta olan kocasını üzmemek için mutfaktaki bütün kap-kacak onun çile gözyaşlarına şahitlik etmişti Casim Bey, uzun süredir rahatsız olmasından dolayı bir deri bir kemik kalmıştı Oturdukları mahalle gece kondu semtiydi Buradaki insanlar kendilerinin yiyecek ve giyecek ihtiyacı olmasına rağmen, bu aileye yardım etmeyi ihmal etmiyorlardı Ellerinde avuçlarında bir şey yoktu ama gönülleri çok zengindi Açlığın ne demek olduğunu, soğukta odunsuz, kömürsüz kalmanın, sebzesiz ve meyvesiz bir hayatın nasıl bir hayat olduğunu onlardan daha iyi anlayacak kimsenin olması zordu Sena Hanım zamanla iş yapabilme kabiliyetini de kaybetmişti Kocasının ona yardım etme imkanı ise, hiç yoktu O, yatağıyla öyle özdeşleşmişti ki, sanki ayrılmaz ikili olmuşlardı Kanseri, iyileşecek türden değildi Elden ayaktan düştüğü ilk zamanlar, doktora götürmüşler fakat geç kalınmasından ve imkanların darlığından, tedavinin devamı getirilememişti Casim Bey, yatağa bağlı kalmaktan o kadar çok bunalırdı ki, zaman zaman hanımına kızar, bağırırdı Kadıncağız bu durumu anlayışla karşılar, onun gönlünün kırılmasına asla razı olmazdı Böyle durumlarda yapılacak tek şeyin sabır olduğunu çok iyi biliyordu Bazen hanımıyla aralarında şu konuşmalarında geçtiği oluyordu: - Hanım, çekmiş olduğumuz bu sıkıntılara tahammülüm kalmadı, bir tane çocuğumuz olsaydı bu sıkıntıları her halde çekmezdik? - Kocacığım bu kadar akrabamız var, hiç biri ne arıyor ne soruyor Her şeyin hayırlı olanını istemeli, çocuğumuz olsaydı iyi olurdu ama akrabalarımız gibi olacaksa olmaması daha iyi - Kendimden çok seni düşünüyorum, ben yakında ölürüm fakat senin halin ne olacak? - Allah uzun ömür versin, senden sonra yaşamam zorlaşır ben de üzüntümden ölür, sana kavuşurum Senelerin beraberliği, bin bir sıkıntıya beraberce katlandıktan sonra imkansızlıklar içerisinde, karısını geride bırakıp gidecek olması onu kahrediyordu Ne yapabilirdi? Elinde avucunda karısına bırakacağı hiçbir şeyi yoktu, tek teselli olduğu şey ise, bir iki komşusunun iyi niyetle karısına yardımcı olabileceği düşüncesiydi Son zamanlarda hastalığı iyice nükseden Casim Bey’in, hastaneye kaldırılması gerekiyordu Tek güvenceleri yeşil kartı olmasıydı, bu uygulamayı başlatanlara içinden gele gele dualar ediyorlardı, yoksa hangi imkanlarla hastane kapılarına gideceklerdi Esasında hastanın iyileşme umudu olmamasına rağmen, doktorların kontrolünde olması daha iyi olacağı kanaatleri vardı Gözleri görmeyen, kötü beslenen bir kadının güçlü, kuvvetli olması mümkün değildi Ondan, bu durumdayken fedakarlık beklemeye imkan yoktu İki komşusunun yardımıyla hastaneye kaldırılmıştı Her şeye rağmen kocasının son nefesine kadar başında beklemeyi vefa borcu olarak gören Sena Hanım, bir an olsun kocasının başından ayrılmak istemiyordu Hastane, evleri gibi olmuştu Bir aydır sağlığı tamamen bozulan kocasının başından hiç ayrılmamıştı Casim Bey, belliydi ki ömrünün son günlerini yaşıyordu Şuuru tamamen kaybolmaya başlamış, karısını bile tam tanıyamaz hale gelmişti Doktorlar da ondan ümidini kesmişti ama iyileşecek bir hasta gibi ilgilenmişlerdi Bu ilgi en fazla karısını sevindirmişti Ezilmişliğin vermiş olduğu duygular azda olsa törpülenmişti Hastanın rahatsızlığının daha da fazlalaştığı her halinden belli oluyordu Ağrılarını dindirici iğnelerle sakinleştirmeye çalışıyorlardı O, burada fazla kalıcı değildi Gece nöbetçi doktor başından ayrılmıyordu Karısı ise, bildiği duaları okuyarak imanla kabre gidebilmesi için dualar ediyordu Perşembeyi cumaya bağlayan gece yarısı, sabaha karşı Casim Bey, ömrünü tamamlamıştı Onun ayrılığına üzülecek tek insan karısıydı Hasta olmasına rağmen onun nefes alıp vermesi Sena Hanım’a güç veriyordu Şimdi ne yapacaktı, yapa yalnız Kocası için gözyaşı döken tek insandı Bir taraftan da kocasını nasıl defnedecekti, kimlere söyleyeceğini düşünüyordu Kocasının kardeşleri vardı ama hastalığında bile bir defa gelip ziyaret etmemişlerdi, şimdi yardım ederler miydi? O, ebedi istirahatgahına bir an önce ulaştırılmalıydı Sena Hanım, kimseye ulaşamayınca üvey kız kardeşinin damadına bir vesileyle ulaşmıştı Mehmet Bey, hanımının üvey halasını ve kocasını tanımamasına rağmen bu işin hem insani boyutu hem de uzak da olsa hanımının akrabası olmasından dolayı, hemen koşturmuştu İş başa düştü diyerek cenaze işlemlerini yaptırmaya başlamıştı Her şey bittikten sonra Casim Bey’in kardeşleri gelmişlerdi Bir yabancı gibi cenaze merasimine katılmışlar fakat defin işlerine kalmamışlardı Bir an önce eve dönme düşüncesi mezarlığa kadar gitmelerine mani olmuştu Mehmet Bey, yakın arkadaşı Ahmet Bey’den defin konusunda yardım istemişti Hiçbir yakınlığı olmamasına rağmen o da yardıma koşmuştu Kabristanda bir çok cenaze vardı, gözyaşı dökenler, ayrılık acısını her haliyle hissettirenler çoğunluktaydı Sıra Casim Bey’in son yolculuğuna uğurlanmaya gelmişti fakat tam bir garip cenazesiydi Defnetmeye gelenler bir elin parmaklarını geçmiyordu Burada bütün iş hiç tanıma fırsatı bulamadığı ona göre iki yabancıya kalmıştı Cenazenin kabrine yerleştirilmesi, üzerine toprağın örtülmesi, Ahmet ve Mehmet Bey’lere kalmıştı Ahmet Bey: - Kardeşim insan ne hallere maruz kalabiliyor, Allah kimseye böyle bir ölüm vermesin Mehmet Bey, yorgunluktan bitkin düşmüş bir vaziyette terini silerken gözleri dolmuştu Belki onu en fazla etkileyen şey, Sena Hanım’ın tek gözyaşı döken insan olmasıydı Bu manzara onu çok etkilemiş olacak ki; - Böyle bir şeyle ilk defa karşılaşıyorum, acaba bizim halimiz nasıl olacak? - Doğrusun, bizim insanlarla diyaloğumuz iyi olursa ve yardımlaşma konusunda hassas davranırsak inanıyorum ki, böyle bir durumla karşılaşmayız Bu garibin cenazesini defnetmek bu iki samimi arkadaşa nasip olmuştu Ahmet Bey, defin işlemi tamamlanınca Yunus Emre’nin şu mısrasını söylemeden edemedi Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar, Soğuk su ile yuyalar, Böyle garip bencileyin Bu gariplik karşısında o da duygularına hakim olamamıştı Sena Hanımı teselli etme işi de onlara düşmüştü Daha sonra kimsesiz kalan bu insana maddi manevi yardım etme görevini üstlenmişlerdi CEMALETTİN YAZICI |
|