Orucun Bize Faydaları Nelerdir...... |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Orucun Bize Faydaları Nelerdir......Oruçun faydaları Oruç tutuyoruz ama faydalarını biliyormuyuz Tuttuğumuz orucun bir çok faydası bulunmaktadır Bunları sizlere başlıklar halinde sıralayacağız ama önce kısa anlatım; Orucun bircok maddi ve manevi faydalari vardir Bunlardan bazilari söyledir: Insan nefsinin asiri isteklerine ve ihtiraslarina engel olur Oruc tutanlar daha sabirli ve metin olurlar Peygamberimiz: “Oruç sabrin yarsidir” buyurmustur ve ayni zamanda: „Sabir imanin yarisidir” hadis-i serifleriyle orucun, imanin dörtte biri oldugu sâbit olmustur Senenin diger aylarinda devamli calisan ve yorulan mide oruc araciligiyla dinlenme imkâni bulur Oruc, toplumun ahlâki hayatini degistirir, iyiye ve güzele götürür Zenginler, oruc sayesinde fakir ve yoksullarin durumunu daha iyi anlar Böylece bireyler arasinda yardimlasma, acima, sefkat ve merhamet duygulari gelisir Ilâhi bir emir oldugu icin ramazanda kendisine helâl olan seyleri yapmayan kimse haramlara hic yaklasmaz Bunlardan baska orucun bir cok dini yararlari vardir: 3082 – Hz Ebu Hüreyre (radiyallahu anh) anlatiyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Ademoglunun her ameli katlanir (Zira Cenab-i Hakk’in bu husustaki sünneti sudur Hayir ameller en az on misliyle yazilir, bu yediyüz misline kadar çikar Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-i kudside) söyle buyurmustur: “Oruç bu kaideden hariçtir Çünkü o sirf benim içindir, ben de onu (diledigim gibi) mükâfaatlandiracagim Kulum benim için sehvetini, yiyecegini terketti” “Oruçlu için iki sevinç vardir: Biri, orucu açtigi zamanki sevincidir; digeri de Rabbine kavustugu zamanki sevincidir Oruçlunun agzindan çikan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hostur” 3104 – Hz Aise ve Hz Hafsa (radiyallahu anhümâ) buyurdular ki: “Sadece safaktan önce niyet edenlerin orucu muteberdir” „Bir kimse ramazanin faziletine inanarak ve mükafatini Allah’dan ummarak oruc tutarsa gecmis günahlari affolunur” Orucun, ilahi nimetlerin şükrüne bakan faydası Cenâb-ı Hak, yeryüzünde insanların istifadesine sunmuş olduğu hesapsız nimetleri için, fiyat ve karşılık olarak, onlardan sadece şükür istemektedir Şükür ise, bütün nimetleri Allah’tan bilmek, o nimetlere hakikî ihtiyacını hissedip kıymetini tam takdir etmekle olur İşte Ramazan orucu, hakikî, hâlis, çok büyük ve umumî bir şükrün anahtarıdır Zira başka vakitler çok kişi, hakikî açlık duymadığı için, pek çok nimetlerin kıymetini takdir edemez O nimetlere ne derece ihtiyacı olduğunu hakkıyla hissedip bilemez Halbuki iftar vaktinde hakikî açlığın verdiği iştahla, kuru bir ekmeğin bile ne kadar kıymetli bir nimet olduğu yakînen hissedilir En zengininden en fakîrine kadar her mü’min, nimetlere ihtiyacını hissedip değerini anlamakta mânen bir nevi şükre mazhar olur Hem oruçlu herkes, yemeden içmeden uzak kalma mecburiyeti cihetiyle, nimetlerin hakiki sâhip ve mâlikini de idrâk eder Nimeti nimet bilir ve o nimeti vereni düşünür Bu cihetle de mânen bir nevi şükür vazifesini yerine getirmiş olur Orucun içtimai hayata bakan faydası İnsanlar, maişet ve geçim yönünden aynı seviyede yaratılmamış; fakir, zengin, orta halli gibi bâzı sınıflara ayrılmıştır Cenâb-ı Hak, maişetteki bu farklılık sebebiyle, zenginleri fakirlerin yardımına dâvet etmektedir Tâ ki zenginle fakir arasında büyük bir yaşayış farkı meydana gelmesin Fakirler de zenginler gibi insanca bir yaşayışa, zarurî ihtiyaçlarını te’min edebileceği normal bir hayat seviyesine kavuşsun… Cem’iyette sınıflar arasında gerçek bir yardımlaşma ve dayanışmanın te’sis edilmesi büyük bir zarurettir Aksi takdirde fakirlerde zengine karşı kin ve hased, zenginlerde ise fakire karşı küçümseme ve hakkını gasbetme duyguları gelişir ki, bunun sonucu olarak da toplumun huzur ve saadeti kaybolur, âsâyiş ve iç güvenliği tehlikeye düşer Demek ki huzurlu bir cem’iyet yapısına kavuşmak için, sınıflar arasındaki uçurumların doldurulması, zenginle fakir arasında tam bir yardımlaşmanın temini ve karşılıklı hürmet, merhamet ve sevgi bağlarının te’sisi şarttır Zenginlerin ve imkân sahiplerinin, fakir-fukaranın yardımına koşması ise, ancak onların acınacak hallerini ve açlıklarını, imkânsızlıklarını yakînen bilmeleri, bir nebze olsun yaşamaları ve hissetmeleri ile mümkündür Bu da en iyi şekilde oruçla gerçekleşir Orucun nefsin terbiyesine bakan faydası İnsan nefsi, kendisini hür ve serbest ister, kendisine hiç karışanı olmadan, dilediği tarzda hareket etmeyi fıtrî olarak arzular Mahiyetindeki âcizlik ve zayıflığı, kusur ve hatâları hiçbir vakit görmeye yanaşmaz Hadsiz nimetlerle beslenip yaşatıldığını, terbiye olunduğunu asla düşünmek istemez Üstelik, servet ve iktidarı da varsa, gaflet içinde, ilâhî nimetleri, gâsıbâne ve hırsızcasına hayvan gibi tutar Âdeta demirden bir vücudu, ölümsüz bir hayatı varmış, gibi bütün varlığıyla dünyaya sarılır, birçok kötü ahlâk ve günahlar içinde yuvarlanıp gider İşte Ramazan-ı şerîf’te tutulan oruç, en zengininden en fakirine, en gafilinden en mütemerridine kadar herkese, nefsinin gerçek mahiyetini gösterir Hiç kimsenin kendi nefsine mâlik olmadığını; Allah’ın izni ve emri olmadan hiçbir şey yapılamayacağını hatırlatır Oruç sayesinde nefsin ne derece zayıf ve âciz olduğu, demirden sanılan vücudun ise, ne kadar çürük ve dayanıksız bulunduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar Nefsinin gerçek mahiyetini bu şekilde görüp idrâk eden insan, artık başıboşluğu, serseriliği, nefsine itimat ve gururu bir tarafa bırakarak hakikî vazifesi olan şükür ve kulluk görevini omuzlarına yüklenip; kötü ahlâktan, günah ve sefahetlerden vazgeçer Orucun, nefsin firavunluk damarını kırmasına bakan faydası İnsandaki nefs-i emmâre, Rabbini tanımak, O’nun emirlerine boyun eğmek istemez Fir’avn gibi, bizzat kendisi rablık ve ilâhlık dâvasında bulunur Nefsin bu damarını açlıktan başka hiçbir şekilde kırmak mümkün değildir İşte Ramazan orucu, doğrudan doğruya nefsin fir’avunluk cephesine darbe vurup kırar; ona za’fını ve fakrını hissettirerek Allah’ın âciz bir kulu olduğunu bildirir Rivayete göre, Cenâb-ı Hak nefse: - Ben kimim, sen kimsin? diye sormuş Nefis de: - Ben benim, sen sensin! diye cevab vermiş Bunun üzerine Allah ona azab vermiş, Cehenneme atmış, sonra yine sormuş: - Ben kimim, sen kimsin? Nefsin cevabı aynı olmuş: - Ben benim, sen sensin! Hangi azâbı verdiyse, nefis gurur ve enaniyetinden vazgeçmemiş Nihayet uzun süre aç bırakarak bir nevi oruç tutturmuş, sonra tekrar sormuş: - Ben kimim, sen kimsin? Nefis bu sefer şu cevabı vermiş: - Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, bense senin âciz bir kulun… Orucun, kuran-ı kerim’in nüzülüne bakan faydası Oruç ayı olan Ramazan ayı, Kur’ân-ı Hakîmin Resûl-i Ekrem’e (asm) indirilmeye başlandığı mübarek bir aydır İlâhî vahyin ilk lemeân etmeye, hidâyet nurlarını saçmaya başladığı böyle ulvi ve yüce bir aya, insanların ne çok hürmet etmeleri gerektiği ve bu İlâhî hâtırayı kalb ve gönüllerinde devamlı olarak yaşatmalarının ne derece zaruret olduğu apaçık ortadadır İşte, oruç ibâdetinin bu ayda farz kılınmasının bir hikmeti de budur Oruç ibâdeti, Kur’ân’ın ruhu ve dâvetiyle, hedef ve gayesiyle ve indirilmesindeki İlâhî hikmetle son derece mütenasibdir Kur’an bizatihî hidâyet ve nurdur İnsanları takvâ ve merhamete, adâlet ve eşitliğe, iyi muamele ve muaşerete, doğruluğa, ihlâsa, nefsin hile ve desiselerinden temizlenmeye teşvik eder Oruç ve onun hikmeti de böyledir Çünkü oruç da insanları doğruluğa, ihlâsa, iyiliğe, nefis terbiyesine, merhamete yöneltir Nefsi sabra, güçlük ve meşakkatlere katlanmaya, karşılaşılacak her türlü zorlukları yenmek ve engelleri aşmak için gereken dikkat ve metanete sevk eder Kısacası, oruç, Kur’an ayı olan Ramazan ayına en lâyık bir ibâdettir ve Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlünün sene-i devriyesini tes’îd ve ihyâ mahiyetinde büyük bir mânevî festivaldir Orucun, insanın uhrevi kazancına bakan faydası İnsanoğlu bu dünyaya, âhireti için ziraat ve ticaret etmeye gelmiştir Oruç ayı olan Ramazan-ı Şerîf ise, insanın bu uhrevî ticaret ve ziraati için en bereketli bir zamandır Çünkü Ramazan-ı şerîf’te işlenen amellerin sevabı bire bindir Kur’ân-ı Hakîm’in herbir harfinin sevabı, hadîslerin bildirdiğine göre, on hasene iken, Ramazan-ı şerîf’te herbir harfin sevabı on değil bin ve Âyete’l-Kürsî gibi bâzı âyetlerin herbir harfi binler ve Ramazan-ı şerîfin Cumalarında daha fazla olur Ve Kadir gecesinde de 30 bine kadar çıkar Bu bakımdan Ramazan-ı şerîf, âhiret ticareti için, çok kârlı bir pazar; uhrevî hâsılat için gayet bereketli bir zemindir Cenâb-ı Hakkın Rububiyet saltanatına karşı, beşerî ubudiyetin resmî geçiş yaptığı parlak ve kudsî bir bayram hükmündedir Gerçekten de Ramazan-ı şerîf, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde, kısa bir hayatta, bâkî bir ömür ve uzun bir hayatı kazanmaya en büyük vesiledir İşte böyle kudsî bir bayram veya kârlı bir pazarda, insanın oruç tutmak suretiyle yemek, içmek gibi süflî meşguliyetlerini, nefsin heves ve zevklerini muvakkaten terk etmesi ne derece lüzumlu, fıtrî, tam yerinde bir vazife olduğunu artık siz düşününüz… Orucun, beden sağlına bakan faydaları Orucun beden sağlığına yaptığı müsbet te’sir ve faydaları şöylece sıralayabiliriz: * Oruç, sıhhatın anahtarıdır Bir yıl çeşitli yemeklerle ve içilen meşrubatla yorulan, yıpranan sindirim organlarımıza dinlenme, toparlanma, güç ve kuvvet kazanma imkânları hazırlar Devamlı çalışan bir makinanın muayyen zamanlarda nasıl bakıma ihtiyacı var ise, bunun gibi yorulan sindirim organlarımızın da hiç olmazsa senede bir ay dinlenmeye ve bakıma ihtiyacı vardır Bunu da en iyi şekilde oruç ibâdeti yapmaktadır * Oruç vücudun açlığa, susuzluğa karşı mukavemetini de arttırır İnsana dayanıklılık ve tahammül gücü kazandırır * Oruç ömrü de uzatır Çünkü o, sıhhatın devamını ve gençlik çağının uzamasını te’min edebilir Uzun yaşayan bir hasta, tıp nazarında uzun ömürlü sayılmaz Uzun ömür, vücûdun dinç ve sağlam kalması demektir |
|