Nazım Hikmet Ran'ın Tüm Şiirleri |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Nazım Hikmet Ran'ın Tüm ŞiirleriNÂZIM HİKMET 15 Ocak 1902’de Selanik’te doğdu 3 Haziran 1963'te Moskova'da yaşamını yitirdi Dedesi Mevlevi tarikatından Nâzım Paşa Midhat Paşa'nın yakın arkadaşı Babası Hikmet Bey, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) mezunu, Kalem-i Ecnebiye'ye bağlı bir memur Annesi Celile Hanım, dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı İlkokuldan sonra arkadaşı Vâlâ Nurettin'le birlikte Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı Ailesi parasal sıkıntıya düşünce ertesi yıl Nişantaşı Sultanisi'ne devam etti Dedesi Nâzım Paşa'nın etkisiyle şiir yazmaya başladı 1917'de Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi 1919'da mezun oldu, Hamidiye Kruvazörü'ne güverte subayı olarak atadı Aynı yıl kış aylarında daha önce yakalandığı zatülcenp hastalığı tekrar etti Sağlık kurulu raporuyla 1920'de askerlikten çıkarıldı Bu sırada hececi şairler arasında genç bir ses olarak ünlendi Bahriye Mektebi'nden öğretmeni olan Yahya Kemal Beyatlı'ya hayrandı Yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini alıyordu 1920'de Alemdar Gazetesi'nin düzenlediği yarışmada birincilik kazandı Bu ödül ününü artırdı İstanbul'un işgal altında olduğu günlerde heyecanlı direniş şiirleri yazdı 1921'de arkadaşı Vâlâ Nurettin ile birlikte Ankara'ya gitti İstanbul gençliğini milli mücadeleye katılmaya çağıran bir şiir yazdılar Şiir çok beğenilince Bolu'ya öğretmen olarak atandılar Bolu'da kalpaklı bu iki genç tepki gördü Peşlerine gizli polis takıldı Nâzım ile Vâlâ Nurettin Moskova'ya gitmeye karar verdiler Batum üzerinden Moskova'ya ulaşıp "Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi"ne kaydoldular Nâzım burada "serbest şiirle" tanıştı İlk serbest şiirlerini yazdı Bunlardan bazıları 1923'te Yeni Hayat, Aydınlık gibi dergilerde yayınlandı Üniversiteyi bitirince 1924'te sınırdan gizlice geçerek Türkiye'ye girdi Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı İzlendiğini anlayınca İzmir'e geçti 1925'te Şeyh Sait isyanı nedeniyle başlatılan soruşturmalar sırasında gıyabında 15 yıla mahkum edildi Tekrar yurtdışına kaçtı 1926'da çıkan aftan yararlandırılmadı Gizli örgüt üyesi olmak suçlamasıyla 3 ay daha hapse mahkum edildi 1928'de Bakü'de ilk şiir kitabı "Güneşi İçenlerin Türküsü" basıldı Aynı yıl yine gizlice Türkiye'ye döndü Yakalanıp Ankara'ya götürüldü Kısa bir tutukluluğun ardından serbest kaldı İstanbul'da Zekeriya Sertel'in yayınladığı "Resimli Ay" dergisinin yazarları arasına katıldı 1929'da "Putları Yıkıyoruz" başlığıyla bir yazı hazırlayıp Abdülhak Hamid Tarhan, Mehmet Emin Yurdakul gibi dönemin etkili şairlerine yönettiği saldırılar büyük ilgi gördü "1929'da "835 Satır", "Jokond ile Sİ-YA-U", ertesi yıl "Varan 3+1+1=1" kitapları yayınlandı 1930'da "Salkımsöğüt" ile "Bahri Hazer" şiirlerini Columbia firmasının girişimiyle plağa okudu Plak halktan büyük ilgi görünce hakkında şiir kitapları nedeniyle dava açıldı 1932'de "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" ile "Gece Gelen Telgraf" kitapları basıldı 1932'de "Kafatası", 1933'te "Bir Ölü Evi" adlı oyunları İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelendi 1932'de bir bildiri nedeniyle başlatılan tutuklamalar sırasında gözaltına alındı 1933'te Bursa Cezaevi'ne gönderildi 5 yıl hapse mahkum oldu Kısa bir süre tutuklu kalıp salıverildi 1935'de Piraye Altınoğlu ile evlendi Akşam gazetesinde "Orhan Selim" takma ismiyle fıkralar yazmaya başladı Yine farklı isimlerle romanlar, oyunlar, operetler yazdı 1935'te "Taranta Babu'ya Mektuplar" kitabı yayınlandı "Unutulan Adam" oyunu şehir tiyatrolarında sahneye kondu "Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı" kitabı 1936'da yayınlandı 1938'de Harp Okulu öğrencilerini isyana teşvik suçlamasıyla bir kez daha tutuklandı Ankara Cezaevi'ne kondu 15 yıl hapse mahkum edildi İstanbul Cezaevi'ne getirildi Askeri Mahkeme'de de ayrıca yargılanıp bir 20 yıl hapse daha mahkum oldu 1940'ta önce Çankırı ve sonra Bursa Cezaevi'de kondu 10 yılı aşkın cezaevlerinde kaldı Yayınlatamamasına rağmen sürekli yazdı Serbest bırakılması için başlatılan çabalar sonuç vermedi 1950'de açlık grevine başladı Sağlık durumu iyi olmadığı için İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı 1950'de yürürlüğe giren af yasasıyla tekrar özgürlüğüne kavuştu Piraye Hanım'dan ayrılıp cezaevinde sürekli ziyaretine gelen dayısının kızı Münevver Andaç ile evlendi Doğan oğullarına Mehmed adını verdiler Sürekli izlendiğini anlayınca tekrar yurtdışına gitmeye karar verdi 1951'de Karadeniz yoluyla Bulgaristan ve Romanya üzerinden Moskova'ya gitti 25 Temmuz 1951'de Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı Yurtdışında birçok uluslararası kongreye katıldı Kitapları birçok dile çevrildi 1959'da kendisinden 30 yaş küçük olan Rus Vera Tulyakova ile evlendi 1963'te bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi Moskova'da Novodeviçiy Mezarlığı'nda toprağa verildi İlk şiirlerini hece vezniyle yazdı Ama içerik bakımından diğer hececi şairlerden uzaktı Toplumsal içerikli bir şiir kurdu Moskova'daki yıllarında özellikle geleçekçiliğin önemli isimlerinden Mayakovski'nin etkisiyle hece veznini bırakıp serbest şiire yöneldi "835 Satır" kitabı yayınlandığında büyük şaşkınlık yarattı Ama Ahmet Haşim, Yakub Kadri gibi şairler ondan övgüyle sözetti Kendisini izleyen genç şairler de serbest şiire yöneldi 1936'ya kadar yayınlanan kitaplarıyla Cumhuriyet dönemi şiirinin değerlerini kökünden sarstı "Şeyh Bedrettin Destanı"nda ise şiirini tam anlamıyla bir ulusal bireşime ulaştırdı Divan ve halk şiiri söyleyişlerini, çağdaş bir şiir anlayışı içinde eritti En önemli eserlerinden "Memleketimden İnsan Manzaraları"nı 1941'de cezaevinde yazmaya başladı 2'nci Meşruriyet'ten 2'nci Dünya Savaşı'na kadar uzanan geniş bir zaman diliminin öyküsünü bu eserinde destanlaştırdı Düzyazı, şiir, senaryo tekniklerinin iç içe kullanıldığı bu eser, yeni bir türün habercisi oldu Şiir kitapları 1938'den 1965'e kadar Türkiye'de basılamadı Ancak, ölümünden iki yıl sonra 1965'ten itibaren yayınlanabildi NÂZIM HİKMET’İN BÜTÜN ESERLERİ Nâzım Hikmet’in ilk şiir kitabı Güneşi İçenlerin Türküsü, 1928’de Bakû’de yayımlandı Bu kitaptaki şiirler daha sonra Türkiye’de basılan kitaplarında şairin yasaları gözeterek yaptığı bir iki değişiklikle yer aldı Türkiye’de 1929-1938 arasında yayımlanan kitapları şunlar: ŞİİR: 835 Satır (1929) Jokond ile Sİ-YA-U (1929) Varan 3 (1930) 1+1=1 (1930) Sesini Kaybeden Şehir (1931) Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1932) Gece Gelen Telgraf (1932) Portreler (1935) Taranta-Babu’ya Mektuplar (1935) Simavne Kadısı Oğlu şeyh Bedreddin Destanı (1936) OYUN: Kafatası (1932) Bir Ölü Evi (1932) Unutulan Adam (1935) DİĞER: Şeyh Bedreddin Destanına Zeyl, Millî Gurur (1936) İt Ürür Kervan Yürür (Orhan Selim adıyla fıkralar, 1936) Alman Faşizmi ve Irkçılığı (inceleme, 1936) Sovyet Demokrasisi (inceleme, 1936) 1949’da, Nâzım Hikmet cezaevindeyken, Ahmet Halit Kitabevi, Ahmet Oğuz Saruhan takma adıyla La Fontaine’den Masallar’ı yayımladı Bu çeviri yapıt dışında, tam 29 yıl Nâzım Hikmet’in kitapları Türkiye’de basılmadı Ölümünden iki yıl sonra, 1965’te, "Yön" dergisinin Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yayımlaması gözü pek bir davranış olarak değerlendirildi Arkasından, başta İzlem ile Dost Yayınevleri olmak üzere, ilerici yayınevleri, önce şairin sağlığında Türkiye’de basılmış kitaplarını, sonra dış ülkelerde Türkçe olarak yayımlanmış kitaplarını yayınlamaya başladılar Bu yayınlar sürekli olarak kovuşturmalara uğradı Bazıları toplatıldı, davalar açıldı Piraye ile Nâzım Hikmet’in üvey kardeşi Metin Yasavul'un sahibi oldukları, Memet Fuat’ın yönetimindeki De Yayınevi ise, şairin Bursa Cezaevi’ndeyken basıma hazırlayıp Piraye’ye bırakmış olduğu kitapların yayımına başladı Bunlar içerde dışarda daha önce basılmamış kitaplardı şair ölmeden önce yaptığı konuşmalarda bu kitaplardan bazılarının kaybolmuş olduğunu söylemişti De Yayınevi’nde birinci basımı yapılan kitaplar şunlar: Saat 21-22 şiirleri (1965) Dört Hapisaneden (1966) Rubailer (1966) Ferhad ile Şirin (1965) Sabahat (1965) Memleketimden İnsan Manzaraları (5 cilt, 1966-1967) Bütün bu kitapları basıma Memet Fuat hazırlamıştı Saat 21-22 şiirleri ile Dört Hapisaneden için iki kez mahkemeye verildi, sonuçta beraat etti Ferhad ile Şirin’in daha önce dışarda yapılmış olan, yarıdan sonrası kaybolduğu için yeniden yazılmış bir basımı vardı De Yayınevi’nin bastığı şairin Bursa Cezaevi’nde yazdığı asıl metindi Bulgaristan’da yayımlanan Memleketimden İnsan Manzaraları ise De Yayınevi basımının tekrarıydı Bilgi Yayınevi, 1968’de, Cevdet Kudret’in basıma hazırladığı Kuvâyi Milliye’yi yayımladı Bu Nâzım Hikmet’in cezaevinden çıktıktan sonra İnkılap Kitabevi için hazırladığı Kurtuluş Savaşı Destanı'nın yeni bir düzenlemesiydi Şair gerçi bu destanı Memleketimden İnsan Manzaraları’nın içine yerleştirmişti, oradan çıkarılıp ayrı olarak yayımlanmasını istemiyordu Ama cezaevinden çıktıktan sonra gerçek bir özgürlük ortamında olmadığını gördü Kimse onun yapıtlarını yayımlamayı göze alamıyordu İnkılap Yayınevi’nin yaptığı öneriyi çok parasız kaldığı bir dönemde kabul ederek Kuvâyi Milliye’yi düzenledi Ama İnkılap Yayınevi parasını peşin ödediği bu kitabı bile yayımlamaktan çekindi, on yedi yıl sonra, Cevdet Kudret aracılığıyla Bilgi Yayınevi’ne devretti Yine 1968’de Bilgi Yayınevi Kemal Tahir’e Mapusaneden Mektuplar’ı; De Yayınevi Cezaevi’nden Memet Fuat’a Mektuplar’ı yayımladılar İki yıl sonra da Cem Yayınevi Bursa Cezaevi’nden Vâ-Nû’lara Mektuplar’ı yayımladı 1975’te De Yayınları arasında Memet Fuat’ın Nâzım ile Piraye’si çıktı Bu kitap Nâzım Hikmet’in Piraye’ye yazdığı mektuplardan bölümler seçerek şairin yaşamıyla şiirleri arasındaki iç içeliği gösteren duyarlı bir çalışmaydı Mektupların tümü değildi, ama öyle sanıldı (Yirmi üç yıl sonra, 1998’de, Adam Yayınevi Piraye’ye Mektuplar adıyla Nâzım Hikmet’in cezaevi yılları boyunca Piraye’ye yazdığı mektupların tümünü iki cilt olarak yayımladı) 1975-1980 arasında Cem Yayınevi Nâzım Hikmet’in Tüm Eserleri dizisini yayımladı Şerif Hulusi ile birlikte notlar yazarak başladıkları 9 kitaplık bu diziyi, çalışma arkadaşının ölümü üzerine Asım Bezirci yalnız tamamladı 1980’de Kemal Sülker Yazko Yayınları’nda Nâzım Hikmet’in Bilinmeyen İki şiir Defteri’ni yayımladı 1988-1990 arasında Adam Yayınevi Nâzım Hikmet’in bütün yapıtlarını 28 kitaplık bir dizide topladı Dizinin editörlüğünü Memet Fuat, araştırmacılığını Asım Bezirci yaptı Bugün satışta bulunan bu dizideki kitaplar şunlar: ŞİİR: 835 Satır (835 Satır; Jokond ile Sİ-YA-U; Varan 3; 1+1=1; Sesini Kaybeden şehir) Benerci Kendini Niçin Öldürdü (Benerci Kendini Niçin Öldürdü; Gece Gelen Telgraf; Portreler; Taranta-Babu'ya Mektuplar; Simavne Kadısı Oğlu şeyh Bedreddin Destanı; şeyh Bedreddin Destanı'na Zeyl) Kuvâyi Milliye (Kuvayi Milliye; Saat 21-22 şiirleri; Dört Hapisaneden; Rubailer) Yatar Bursa Kalesinde Memleketimden İnsan Manzaraları Yeni Şiirler Son Şiirleri İlk Şiirler La Fontaine’den Masallar (İlk Şiirler, Nâzım Hikmet’in çocukluk şiirleriyle hece şiirlerini içeriyor Şair bunların büyük bir bölümünün toplu şiirleri arasına alınmasını herhalde istemezdi Son kitap takma adla yayımlanan La Fontaine çevirileri) OYUN: Kafatası (Ocak Başında; Kafatası; Bir Ölü Evi; Unutulan Adam; Bu Bir Rüyadır) Ferhad ile şirin (Yolcu; Ferhad ile şirin; Sabahat; Enayi) Yusuf ile Menofis (Allah Rahatlık Versin; Evler Yıkılınca; Yusuf ile Menofis; İnsanlık Ölmedi Ya; İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?) Demokles’in Kılıcı (İstasyon; İnek; Demokles’in Kılıcı; Tartüf - 59) Kadınların İsyanı (Kadınların İsyanı; Yalancı Tanık; Kör Padişah; Her şeye Rağmen) ROMAN-ÖYKÜ-MASAL: Kan Konuşmaz Yeşil Elmalar Yaşamak Güzel şey Be Kardeşim Hikâyeler Çeviri Hikâyeler Masallar (Nâzım Hikmet yalnızca Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim adlı romanıyla Sevdalı Bulut adlı masallar kitabını kendi adıyla yayımlamıştı Ötekiler para kazanmak için acele yazılıp gazetelerde takma adlarla yayımlanmış ürünlerdir) YAZILAR: Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil Yazılar (1924-1934) Yazılar (1935) Yazılar (1936) Yazılar (1937-1962) Konuşmalar (Nâzım Hikmet’in bu kitaplarda yer alan yazılarının büyük çoğunluğu çeşitli takma adlarla gazetelere yazdığı köşe yazılarıdır) MEKTUPLAR: Nâzım ile Piraye Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar (1998'de Adam Yayınevi’nin Piraye’ye Mektuplar adıyla iki cilt olarak yayımladığı yapıt da bu bölüme eklenmelidir) Ayrıca yine Adam Yayınları arasında Memet Fuat’ın hazırladığı Nâzım Hikmet’in Seçme Şiirler kitabı da yer almaktadır (Fotoğraf: Ferhat ile Şirin balesi yaratıcıları (soldan) Yuri Grigoroviç, Arif Melikov, Virsaladzade, Nâzım Hikmet, şef Niyazi Tagizade |
Nazım Hikmet Ran'ın Tüm Şiirleri |
10-09-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Nazım Hikmet Ran'ın Tüm ŞiirleriOTOBİYOGRAFİ 1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin hapislerde de yattım büyük otellerde de açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir otuzumda asılmamı istediler kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini verdiler de otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de 961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi yıkılan putların altında da ezilmedim 951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün 52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın içtim ama akşamcı olmadım hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana başkasının hesabına utandım yalan söyledim yalan söyledim başkasını üzmemek için ama durup dururken de yalan söyledim bindim tirene uçağa otomobile çoğunluk binemiyor operaya gittim çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye ama kahve falıma baktırdığım oldu yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye'mde Türkçemle yasak kansere yakalanmadım daha yakalanmam da şart değil başbakan filân olacağım yok meraklısı da değilim bu işin bir de harbe girmedim sığınaklara da inmedim gece yarıları yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir 11 Eylül 1961 / DoğuBerlin |
|